kedi

  • çalıştığım yere dünya güzeli bir tekir geliyor. mama verdik, sevdik ettik derken, abarttık içeri aldık. ben zaten dış kapının yakınındayım. hayvancık her sabah beni bekliyor, benimle ofise girip bütün gün yanımda yatıyor. akşam da benimle çıkıp beni yolcu ediyor. iki gıdım mama verdim ama hayvancık yüzüme öyle bir bakıyor, ellerime yüzünü öyle bir sürüyor ki, içimi acıtıyor. ofisin diğer bölgelerine gitmeyi bile denemiyor, sadece ben gidersem arkamdan geliyor. tuvalete gidiyorum peşimde, mutfağa gidiyorum peşimde, masaya döndüğümde gene kıvrılıp yanıma yatıyor. iki damla su, azıcık mama, arada uzanıp başını okşuyorum, bütün yaptığım bu, ama sevilmekten öleceğim.

  • çok gıcık bir hayvan bence.
    benimki klinikte kalmaya başladığından beri arada gidip odasını kokluyorum. odası ilaç ve yara gibi kokuyor ama olsun çok güzel. özlemekten değil, öyle kötü kokuları severim.
    kliniğe bırakıp geldiğim gün eve girmeyip arabada ağladım kırk saat. tabii ki sevinçten. yanlış anlaşılmak istemem.
    o günden beri işten eve her dönüşümde bir süre arabanın içinde oturuyorum. evde olmayışından değil, yorulmuşum ya ondan.
    yüzü de gözümün önüne hiç gelmiyor, zaten çirkinin tekiydi.
    bir haftadır sakinleştirici ilaç içiyorum, üzülmek ve endişe etmekle alakası yok, kafamı güzel yapıyor.
    odasını değiştirmedim, suyunu bile kaldırmadım çünkü üşendim.
    bazen videolarını izliyorum ama şey için, kedilerle ilgili bilimsel bir araştırma yapıyorum da davranışlarına bakıyorum.
    iyileşince ne olacak diye kara kara düşünüyorum. şaka şaka umurumda değil, sokağa atcam gidecek, bananey.
    bugün doktoru bir başka doktordan fikir alacaktı ama hiç merak etmiyorum, aklıma bile gelmiyor.
    annem, arkadaşlarım filan bana nasılsın demeden önce kedi nasıl diyor, bu da onların kabalığı artık, benim kedi de kedi diye sayıklamamla ilgisi yok.

    kedileri de sevmiyorum ayrıca. vahşiler ve bıyıkları var. bıyık bence çok yanlış bir şeydir.

  • 29 ağustosta çok kötü durumda olan bir tanesi geldi (trafik kazası). doğuma az zaman kaldığını tahmin edip, yavruları sezaryenle aldık. çok umutlu olmamakla beraber, inat ettim. keselerinden çıkardım, nefes almalarını sağladım, göbek bağlarını kestim ve sıcak su torbasının üzerine koyup yaşamalarını diledim. bir süre sonra bağırmaya başladılar. üç güzellik, üç muhtaç can... süt tozuyla hazırladığım mamayı biberondan içmeyi başardılar ve böylece iki saatte bir besleme, gaz çıkarma, çiş kaka yaptırma, sıcak su torbası yenileme dönemimiz başladı. gündüz klinikte gece evimde elimden geleni yaptım. dört gün sonra göbek bağları düştü, bir buçuk hafta sonra gözleri açıldı, daha yeni yeni de görmeye başladılar.

    düz bir mantıkla, şimdi yirmi beş yaşındayım, kırk yıl daha çalışacak olsam ve her yıl üç tane böyle bakıma muhtaç bebek gelse benim işin sonunda yüz yirmi tane kediyle yaşamam lazım. yaşlanıp ölenler ve ekstra gelen kedilerle beraber tabii bu sayı artıp azalabilir. bana kalsa hepsine bakayım ama pratikte imkansız. dolayısıyla elimden geleni yapıp sonra sahiplendirmem gerekiyor ki başka bakım isteyenlere vaktim, enerjim kalsın.

    üç kediyi birden sahiplenmek zor, ayrı ayrı evlere gidecek gibi görünüyorlar. aşıdır, iç dış parazittir, vakti gelinde kısırlaştırma ameliyatıdır, ufak tefek eğer olursa hastalıklardır vs hepsini hayat boyu karşılayacağım. sahibine sadece mama ve kum masrafı kalacak. yedi yirmi dört de herhangi bir problemde bana ulaşabilecekler. tabii mesleği bırakmazsam, başka şehre taşınmazsam veya işte ölmezsem. o durumlarda da zaten şu an mesela istanbul veteriner hekimler odası'nın belirlediği tarifeye göre yetişkin bir kedinin aşı ücreti yıllık bir karma altmış beş lira, bir kuduz elli beş lira, gerek olursa bir lösemi altmış beş liradır. bu kadar.

    eğer sahiplenmek isteyen veya sahiplenmek isteyeni tanıyan varsa bulunduğum klinik şişli fulya'da. yavruları gelip görebilirler. gelip görüp mutlaka sahiplenmek zorunda da değiller. içine sinmez, yavruya ısınamaz vs olabilir, normaldir. tanışmış oluruz, belki başka bir zaman başka bir yavru sahiplendiririz, darılmaca gücenmece yok.

    sadece yavruları sevebilecek birilerini arıyorum. şu anda hala bakımları biraz zahmetli. tek başlarına kaka yapamıyorlar ve birkac saat arayla biberonla süt vermek gerekiyor. o yüzden kuru mamaya geçip, kuma çiş kaka yapmayı öğrendiklerinde, evde gündüz tek başına bırakılabilecek kadar büyüdüklerinde sahiplendirmeyi düşünüyorum ki bu da bir, bir buçuk ay sonraya denk geliyor. kimse sahiplenmezse yavruları maalesef öyle bir yer var mı bilmiyorum fakat kendi başlarına yaşayabileceklerini umduğum bir yere bırakmak zorunda kalacağım ve kasım ayının soğuğunda bunu yapmayı hiç ama hiç istemiyorum.

    ıki erkek bir dişi üç küçük topaç fotoğraflarda görüldüğü gibiler. sırtı tamamen siyah olan dişi, maskeli olan ve diğer siyah beyazlı olan erkek. turuncu olan tosun bizim evin emektar delisi paşa bey. çizgili pijamasıyla bebeklere süt veren de "baktım, uğraştım" derken adını anmayarak haksızlık ettiğim erkek arkadaşım superman.

    ilk gün:
    https://hizliresim.com/1rpega

    ikinci gün:
    - https://hizliresim.com/gyl693
    - https://hizliresim.com/lepdbo

    ilk hafta:
    - https://hizliresim.com/7pmd6y
    - https://hizliresim.com/9exnm5
    - https://hizliresim.com/ag2z1l

    sonra:
    - https://hizliresim.com/p94n6a
    - https://hizliresim.com/nwvdzx

    şimdi:
    - https://hizliresim.com/by866b
    - https://hizliresim.com/ag2zzl
    - https://hizliresim.com/d9xddv
    - https://hizliresim.com/b4xzzp
    - https://hizliresim.com/l9yzzj
    - https://hizliresim.com/1rpe6j
    - https://hizliresim.com/rrl15m
    - https://hizliresim.com/l9yzqr
    - https://hizliresim.com/vrzp64
    - https://hizliresim.com/lepdlz
    - https://hizliresim.com/7pmdan
    - https://hizliresim.com/gyl6ro

    paşa ve bebekler:
    - https://hizliresim.com/ag2zdv
    - https://hizliresim.com/ob2dv4
    - https://hizliresim.com/g5ndmr
    - https://hizliresim.com/we2dqm

    kıskanç paşa:
    - https://hizliresim.com/8qnz6n

    bi kedi gördük sanki:
    - https://hizliresim.com/jjj6ql

    beni burdan çıkarın:
    https://hizliresim.com/o9qvd9

  • 2.5 aylik daha. annesini hatirlamiyor muhtemelen. geldiginde ac-biilacti. kollarini hafifce bastirip kafasini da tutarak icirdim mamasini. uykusu daglar taslar kadar agir olan ben, gece saat kurup, uyanip doyurdum. 3 gun kakasini yapmayinca panik yaptim. halbuki onu buldugumuz gune kadar kedileri severdim ama elime alamazdim. o gun acliktan olmesin diye kucagima aldim, alis o alis. on gun durur diye kavillestiydik annemle. en fazla on gun. ama deldik o yasagi beraberce minnagimla. simdi 2 aydir bizde. sabah geldi sokuldu yanima. haftalardir biriken butun negatif enerjimi, her sabah yaptigi gibi gene aldi bu sabah. girdi koynuma. guruldamaya basladi mutluluktan. galiba annesi saniyor beni. yalayip patisiyle seviyor yuzumu falan. benim odamdan cikmasina izin yok henuz. ve cesareti de. calisma odam olan balkonla oda arasinda takiliyor. kitapliga da tirmanmayi ogrendi simdi. kara kara dusunuyorum ne yapacam diye. ama bulacagim cozum kesin kedi odakli olacak. tekir kirmasi bir sibirya kedisiymis bu. halis muhlis, kaprissiz, kanaatkar halk kedisi. secmedik oyle cins olsun diye zaten. bodrumdaki kitaplarim arasinda dogmus, annesi birakmis. yasayacagi gunler nasibiymis. aramiza katildi. tek sorun, cinsinden dolayi tirmanmayi fazladan sevmesi. dun pencesini bas parmagima saplayip bi cekti. canim tavana zipladi. ama ses edemedim. bebek daha. o da bi hata yaptigini anlayip sirnasti baya. ben de kih kih, diye guldum gozumden yas gelirken. napiyim. daha simdiden ailede kedi fobisi olan 4 insani sempatizan yapti sevimliligi ile. beraber yasadiklari kisinin haletine burunurmus kediler. 2 gunlugune biraderde kaldi kedi. benle mirmir takilip sakin sakin yasayan canli geldiginde tavana pati atar hale gelmisti. ne yaptiysa artik kardesim. 2 gunde zor sakinlestirdim. simdi gene rutinimize ayak uydurdu. az sonra sesli kronik okuyacagim aklimda kalsin diye. o da kucagima yerlesip dinleyecek muhtemelen. oyle gorunuyor ki, ben bir yerlere basimi alip gidersem anneme de yaren olacak.

    edit: nasi bir sey ki diye soranlar olmus mesajla. soyle bir sey ^.^

  • 2011 kış. zar zor para denkleştirip aldığım külüstür arabam ile dans provalarına gidiyorum. provalardan sonra duş almadan hızlıca arabama koşuyorum üşütmemek için; evimde rahat rahat duş almak varken.....

    miyavlama seslerine alışkınım, bulunduğum yerde bahçeli evler çoğunlukta. kedi besleyen de çok. bu sefer şımarık bir ev kedisi miyavlaması değil ama. arabamın hemen karşısında duvar kenarında top gibi gri bir şey hoplayıp zıplıyor. en fazla 3-4 aylık tekirden bozma gri bir kedi. birazcık seviyorum. gidip arabaya biniyorum. tekrar başlıyor miyavlama. arabadan iniyorum, koşarak yanıma geliyor. bakıyorum arka ayağının birisini yere basamıyor. biraz da yamuk mu ne? sanki kırılmış ve yerine kötü bir şekilde yeniden kaynamış gibi, bacak arkadan geliyor. acısı da yok ama şımarığın. fazla düşünmeden alıyorum arabama arka koltuğa koyuyorum miyavlamaya başlıyor yine korkudan. böyle yarım saat yol gidilmez. kucağıma alıyorum bu sefer susuyor. o kucağımda ben direksiyonda yarım saat sessiz yolculuğumuz başlıyor.

    annem evde yok çok şükür. yıllarca kedi kedi diye başının etini yemişim şimdi gel de açıkla durumu. hemen markete koşup kutusunu kumumu alıp koyuyorum odamda baş köşeye. sabah kalktığımda huzurla yanımda yatıyordu. ben giyinene kadar da uyanmadı, evden çıkarken de.

    iş yerinden aradım annemi odada kedi var sakat dedim. sonra arkadaşa vericem de falan da filan hatırlamadığım, pek de içimden gelmeyen şeyler söyledim. sakat deyince korkmuş garibim içeri girmeye. akşam annem de alıştı neyse.

    özel bir veterinere götürdüm. verdiği fiyat gözümü korkutmadı değil. daha arabanın taksitlerini bitiremedim. kredimi çeksem? başka gün koydum kutusuna götürdüm üniversiteye. neredeyse 6'da 1 fiyat verdiler özel veterinere göre. ameliyat günümüz alındı. bacak kalça kemiğinden çıkıkmış, o tekrar sabitlenecek. yine bacak ortadan bir yerden kırılmış ve biraz ters kaynamış. onu düzeltmek için de bacağın yeniden kırılıp kaynamasının sağlanması gerekiyormuş, koskoca profesör bu ikincisini tavsiye etmeyince tamam dedim, kırmayalım kediyi.

    ameliyat günü kapıda bekliyorum. bir kadın da kedisini getirmiş ağlıyor. ben de başladım ağlamaya. analar evlatlarına ağlıyor sanki. bir aya yakın bende. alıştım da kerataya. kadın da beni teselli etmeye çalışıyor "vallahi bizim sonumuz bu kediler yüzünden olacak" dedi. haklı galiba.

    ameliyattan çıktığı gün kadar kötü bir gün hatırlamıyorum. ağrısı olur mu diye sordum alırken, biraz dediler. kutusunda uyuyordu hala aldığımda. eve götürdüm. o uyanana kadar yanında yattım. uyandığında acı bir haykırış, hareket edemiyor. hareket etmesin diye yanından ayrılamıyorum. iki gün izin aldım iş yerinden. iki gün o yattı ben yattım yanında hiç hareket etmeden. ben ona baktım yemeğini yedirdim, annem bana baktı yemeğimi yedirdi. iki gün sonra kendine geldi. alçılı bacağını sürüye sürüye gezmeye başladı. beş güne de kalmadı bacağını unutup hoplayıp zıplamaya başladı. o her hoplayıp zıpladığında da benim içim hopluyordu bacağını yine çıkartacak yerinden diye.

    o zamanlar tv'de meşhur öyle bir geçer zaman ki dizisi var. ben diziyi izlemem bilmem ama annem izliyor. "o dizide küçük bir osman var o da bunun gibi çok çekti kedinin adı osman olsun dedi" işte böyle başladı osman'la bizim hikayemiz.

    bacağı tamamen iyileşti, biraz aksak da olsa güzel kullanıyor artık. büyüyüp çapkınlığa bile başladı. evimizin çevresi güzel, geniş ve yeşillik. osman'ın da çapkınlık zamanları evde tutamıyoruz. evin kapısının koluna asılıyor bırakmıyor. sabah ben işe giderken benimle birlikte 5 kat asansörle aşağı iniyor, akşam benim işten dönüş saatime kadar da eve dönmüyor. tam benim iş dönüşü saatimde apartman önünde bekliyor, yine benimle asansöre biniyor. bazen ben yokken 5.kata kadar çıkıp buluyor kapımızı. evden de bıraktığımızda yangın merdiveninden yolunu bulup iniyor aşağıya. annem diyor; "valla sen yokken gündüz mümkün değil dışarıda bulamıyorum kediyi", dedim; "o da işe gidiyordur". eve hapsetmeye de kıyamıyorum. kedi çok hareketli, dışarıda kuşları kovalıyor, ağaçlara tırmanıyor, kedi köpeğe dalaşıyor, ev kedisi değil ki bu. bazen yaptığı zekice hareketlerle bizi kendisine hayran bırakıyor. köpek gibi ısırma huyu da olmasa iyiydi.

    arada yine başını belaya soktuğu oldu osman'ımın. yola yeni dökülen asfaltta gezmesi ya da dişi kediler için kavga edip yaralanması da bizleri çok üzmüştü. veteriner bile diyordu "osman artık başını belaya sokma", bir de "gördüğümüz en güzel gözlü kedi".

    2013'ü 2014'e bağlayan yılbaşı gecesi bir daha dönmedi osman. ne ölüsünü bulduk ne dirisini. güzel kediydi osman. tasmasızdı. köpek yakalarsa yada başka kediyle kavga ederse tasma boğar kaçamaz diye takamadık tasmayı. tek temennimiz birisi bunu topal görüp aldı kıyamadı. umarım mutludur gittiği yerde. bizi şu bir kaç yılda çok mutlu ettin, artık ailemizden biriydin be osman, biz de seni mutlu ettiysek kısacık yaşamında ne ala...

  • tam eve çıkarken apartmanın karşısında, 5 tane barzonun bir araba kaputunun içine hortumla tazyikli su tuttuklarını gördüm. "yaau çıhmıyür çıhmıyür" nidalarını duyunca dedim bi bok yiyo bunlar yanaştım sordum, "kedü gaçmış çıhmiyür abey" dediler.

    allahın barzoları, kaputta motor kısmına sıkışmış kediyi, toma misali sus sıkıp kurtarmaya çalışıyorlar akıllarınca.

    çek lan dedim hortumu ibiş, boğacaksınız hayvanı öyle iş mi yapılır deyince durdular.

    her ne kadar irlandalı abimiz gibi olmasa da mahallede bir iki esnaf arkadaşı silkelemişliğim olduğundan bıraktılar hemen hortumu. soktum elimi, farın altında bir boşluk var kafası oraya sıkışmış, çıkamıyor yavrucak. sırılsıklam olmuş barzolar yüzünden. titreye titreye helak olmuş, miyavlamıyor ciyaklıyor artık, çok korkmuş.

    arabanın sahibi olan mal değneği öküz, bir de üstüne, 3 gündür çıkmıyor motordan ehi ehie dedi.

    hayvancağızı, bu izmir sıcağında, motorun içinde 3 gündür gezdiriyormuş meğer, orospunun evladı çeşmeye, seferihisara falan gitmiş, anlatıyor bi de normalmiş gibi. bu böyle deyince gözüm karardı, sarıldım boğazına geberteceğim zor aldılar elimden, yazarken bile sinirden ter iniyor hala sırtımdan.

    dedim hacı bu kediyi alacağım, sen öyle gideceksin. bu baktı dayak geliyor kaçmaya çalışıyo arabayla hala. arkadaşı camdan kibarca dışarıya aldım. kontak anahtarını da aldım, cebime koydum. kaputu açtım bir güzel. minikin sıkıştığı farın olduğu yeri kırdım, korkutmadan tabi. farın o kısmını barzoya verdim. şimdi dedim siktir git.

    havluya sardım çiko'yu. adı çiko bu arada:) 1 aylık ya var ya yok. o kadar minik. nasıl titryor, sırılsıklam, sıçan gibi olmuş nasıl bir travma yaşadığını tahmin edemiyorum, o motorun içinde yavrum.

    şu an sürekli saklanıyor evde yaşadığı travma yüzünden. ufak mamaya gelmeye başladı. kedilerle aram çok iyi ama travma halindeki kedilerle ilgili pek bilgim yok, yardımcı olacak suserlere selam ederim.

    tanıştırayım, çiko size selamı var.

  • olm rahatsiz misiniz lan?

    http://i.imgur.com/z3fffcj.gifv