ayla

  • jeneriğin sonlarına doğru temizlik görevlisinin ağlamaktan şişmiş yüzlerimize bakarak “ artık kalkabilir misiniz” demesiyle beni yarı felç bıraktığını anladığım filmdir.

    teknik, kurgu, lens, topuz, ajitasyon, oscar adaylığı, rapçi kolyesi gibi orantısız thy logoları, “ o kadar ağlanır mı aq” eleştirileri, habercinin ingilizcesi, türklerin egosu, “ siz de iyi filmden anlamıyonuz kekolar” vs konularına girmeden, hissettiğim neyse o.

    ah ayla ya! yalpalayarak çıkıyorum filmden. kapıda bekleyen onlarca insan zırlamamı kesmek için ısırarak kızarttığım dudaklarıma, hala akan gözyaşlarıma bakıyor. ben ilk değilim. dakikalar sonra farkediyorum; ağlamayı engellemeye çalışmak şiddetli baş ağrısına neden oluyor.

    --- spoiler ---

    arabaya yürüyorum. otopark koridorunu arşınlarken, gözümün önünde ayla’ nın ankara okulu’ nun koridorunda müzik sesine koşup, başını yana eğerek pasparlak duru gözlerini piyanoya dikip gülümsemesi var. çocuklar, köpekler, kediler; henüz masumiyetini yitirmemiş tüm varlıklar bazen bir şeye bakarken onu anlamlandırmaya çalışırmış gibi başlarını yana eğiyor diye düşünüyorum.

    arabaya atıyorum kendimi. artık insanlarla beni ayıran bir kabin var. ağlama kabini. normalde yalnızken de sessiz ağlayan biriyim ama sinemada sesim çıkmasın diye manyak gibi kıvranmıştım. şimdi iniltiyle ağlamaya başlıyorum. bu sefer de ay ışığı altında annesinin elini tutarkenki iniltisi aklıma geliyor. “ ayla, kıyamam sana ben, kurban olurum canımın içi aylam” diye fısıldarken buluyorum kendimi.

    eve gitmeliyim. ama hiçbir yere sığamayacakmışım gibi geliyor. sahi bu kadar acıyla nasıl büyüdün ayla? o sayımda “ kiirkdogkuuuz” diye bağırışın, uygun adım yürüyüşün, gülümseyişindeki küçücük dişlerin.. süleyman ölmüş diye koşuşun, “ öldün mü sen?” deyişin. sanırım ben ölüyorum. senin o ay yüzüne, baba diye sarılan kollarına, baba diye ağlayan gözlerine, baba diye seslenen minicik ağzına hayatımı veririm artık hep bir arada olabileceğinizi söyleseler. bir çocuk bu kadar acı çeker mi lan? hayata küfürler savuruyorum. allahım gerçekten yetmedi mi, biraz iyi kalpli olamaz mısın?

    sen bir parçamsın artık ayla. seni düşündükçe arınıyorum, sana alternatif mutlu sonlar düşlüyorum. babanın valizinde gemiye binmişsiniz, uzak denizlerden yepyeni bir ülkeye getirmişsin parlak gözlerini, baban işten eve gelince eteklerini savurarak koşmuşsun beyaz muz çoraplarınla, eve piyano almışlar da sen büyüyüp dünyaca ünlü bir piyanist olmuşsun. senin gibi savaş mağduru çocuklara yardım eden bir aktivist olmuşsun. dernek kurmuşsunuz, hatta belki ismi “ şeker ve karınca”.
    --- spoiler ---

    ayla sen bu kadar üzüldün, ağladın ya. hep bekledin ya. saçlarında bitler çıktı ya. üşüyüp battaniyeden mantolar giydin ya. sonra herkes gitti ya. böyle hayatın ağzına sıçayım. böyle orantısız acının sülalesine tüküreyim. bunlara neden olan kuzey kore’ nin de, bürokrasinin de, sınırların da, savaşların da, ayrılıkların da, ölümün de taaaa a.ına koyayım. aylam, biricik ay kızım. keşke böyle olmasaydı.

  • gercek olaydan uyarlanmis filmleri hep sevmisimdir. son sahnelerde kisilerin kendileri konur, film suresince yasanan bikac olayin orjinali yayinlanir falan. en cok da o kısmı izlemeyi severim.
    oscarı alacağına ihtimal vermiyorum, ama adaylığa oynarsa şahane olur.

    --- gereksiz spoiler ---

    @suleyman: iyi ki o kenafir gözlü bencil kadinla evlenmedin.

    --- gereksiz spoiler ---

  • senaryosu muthis olduğu için herkesi kolaylıkla ağlatabilir, bu açıdan ekip 1-0 önde başlamış. ama filmden şu senaryoyu çıkar bildiğin rezalet bir film olur.

    anadolu'lu saf ve mert aile babası süleyman amca'ya topuz saçlı hipster dedeyi uygun gören yönetmen lütfen bi daha film falan çekmesin. çetin tekindor'da azalarak bitsin. resmen 2 güzel insanın tertemiz hikayesini piç etmişler.

    hele yukarıda yazılan, yapımcıyla süleyman amcanın gerçek kızı davalık olmuşsa ve bu yüzden nemrut biri olarak gösterilmişşe allah hepsinin belasını versin diyorum. böyle tertemiz iki insanın samimi hikayesine anca bu kadar zarar verebilirdiniz.

  • yahu şu aksiyon sahnelerini hala nasıl leş gibi yapıyoruz aklım almıyor. ulan matrix 1999’da çekildi be el insaf. neredeyse 20 sene olacak hala saçma amatör aksiyon sahneleri çekiyorsunuz.

    tepede geçen uçakları bile yeşil perde montajıyla değil, video sonu eklemeyle yapmışlar.

    herif hat boyunca benzin döküyor, 15 çinli asker 1 metre ötedeki herifi açık hedefken vuramıyor. onu geçtim, ateş yakıyor ateşin boyu 10 cm falan üstünde atlayabilen yok herkes alevin içine atlıyor.

    hem yönetmeni, hem görüntü yönetmeni üniversite öğrencilerinden daha amatör bir iş yapmış. senaryo, oyunculuklar güzel ama yönetmen ve prodüksiyon sıçmış batırmış.

  • 4-5 sene oncesi kadardi. suleyman amca birsekilde yonlendirilip ofise gelmis ve patrondan ayla’yi bulmak icin yardim istemisti. konuyu detaylandirirken aglamisti. nerden nereye... basarili film. seyircisi bol yolu acik olsun.