Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. sihirbaz aref ghafouri 8 saat içinde ölebilir

    panzehir taşımadan zehirli kobra ile çalışmak nasıl bir mallık. doğal seçilim.

  • 2. 15 temmuz şehitler selası

    pkk tarafından şehit edilen askerler için okunmayan seladır.

  • 3. bedelli askerlikte yaş 27 ücret 20 bin tl

    cok garip lan. devlet bir zorunluluk koyuyor. insanlar o zorunlulugu sanki bir doga kanunuymus gibi kabulleniyor. sonra ayni devlet o zorunlulugu atlatmani sagliyor fakat bunun icin senden 20.000 tl istiyor. ve sonra millet buna seviniyor, cok sansliyiz lan falan diyor. timarhane gibi ulke yemin ederim.

  • 4. yazar maaşı efsanesi

    ibanını hatalı girmişsindir.

  • 5. bir insanın maruz kaldığı en şiddetli fiziksel acı

    kuvvetli bir diş ağrısının üstüne tanımam. kafamı kesip atasım geliyor.

  • 6. para sıkıntısı olmasa iştigal edilecek meslekler

    hiçbir meslek!

    para sıkıntısı olmasa ne uğraşacağım meslekle?

    okurum, izlerim, spor yaparım, bir kaç müzik enstrümanı çalmayı öğrenirim(özellikle tulum ve çello), yatarım, yerim, içerim ve gezerim.

    tüm dünyayı; doğuyu, batıyı, kuzey kutbunu, antarktika’yı, müzeleri, üniversiteleri, araştırma merkezlerini, enstitüleri, tarihi uygarlıkların kalıntılarını, dağları,ormanları, nehirleri, ovaları, vadileri, okyanusları ve hatta uluslararası uzay istasyonunu dahil mümkün olan her yeri gezerim.

  • 7. bedelli askerlik

    butun kiskanc orospu cocuklarinin dolustugu baslik ahahahaha.

    makbuzu yollariz gotunuze sokarsiniz :)

    sikikler sizi :)

  • 8. 25-30 bin tl arası alınabilecek en iyi araba

    kesinlikle paranızı böyle bir araç almak için kullanmayınız. araçtan çok anlayan biri iseniz, sanayi esnafıyla içli dışlı olmuş iseniz ve bol vaktiniz varsa size lafım yok.
    fakat amacınız sadece evden işe, arada sırada sağa sola gitmek için kullanacak araba almaksa; bu fiyat bandında alacağınız araçlar başınıza bela olur. sürekli değişik arızalar vererek dertsiz başınıza dert olurlar.
    geçici olarak bir motosiklet edinmek veya toplu taşıma kullanmaya devam etmek daha doğru bir karar olur. unutmayın davulun sesi uzaktan güzel gelir; iyi kötü ayağımı keser demeyin, hiç bulaşmayın...
    edit; arkadaşlar oto galeri lobisinden ciddi tepkiler aldım. bu demek oluyor ki söylediklerimde doğruluk payı yüksek.

  • 9. youtube varken spotify'a ciddi ciddi para ödemek

  • 10. türkler evlat yetiştirmeyi bilmiyor

    tespitlerime dayanarak, ileri sürdüğüm düşüncem.

    bizim millette cahilliğin verdiği hazla aşırı derecede evlat düşkünlüğü var. normal şartlarda, sosyoloji kavramına göre, aile ortamında 18 yaşını doldurmuş gençler tamamen kendi ayakları üzerinde durmak zorundadır. bu aynı zamanda gençlere yapılan iyiliktir. çünkü sorumluluk almasını bilirler. hayatın sert rüzgarlarına karşı önlem almasını bilirler. mücadele ruhu aşılanır.

    bizim toplumda böyle olmuyor. çocuk her zaman anne ve babanın gözünde 5 yaşındaki çocuk. iş yerinde 30 yaşındaki arkadaşımı annesi arıyor. oğlum ofiste klima çalışıyorsa üzerine hırka al üşütme diyor. teyzeciğim oğlun 30 yaşına gelmiş. bir zahmet bırak da ne yapacağına kendi karar versin. bu arkadaşımız her stress ortamında ağlayan bir insan. kendine güveni yok. özgüveni yok. hiçbir şey yok. şimdi bu çocuğun suçu günahı ne?

    ben üzülüyorum. bütün çocuklar yanlış yetiştiriliyor aile ortamında. sürekli bir koruyuculuk hakim. bunu gerçekten çok abartıyorlar. çocukların üzerine titriyorlar. bu öyle aşamadan başlıyor ki, evlilikte ki tek amaç, çocuk yapmak olabiliyor. üniversite okurken, beraber kaldığım ev arkadaşımın annesi sürekli memleketinden gelir oğluna yemek yapardı. ben küçük yaşta anne ve babasını kaybeden bir insanım. hayatta kalmanın ne demek olduğunu biliyorum. doğada tek başına hayatta kalma üzerine birçok kitap okudum. kertenkele, kurbağa, yılan yiyebilirim ve bunları gerçekten mükemmel bir şekilde hazırlayabilirim. ama annesinin korumasında olan üniversite arkadaşım soğan bile soyamıyordu.

    bir ara işim gereği sürekli şehir değiştirmek zorundaydım. otogarlar arasında gidip gelirken, neredeyse kendi ağırlığının 10 katı fazla bir yükle yolculuk yapan ihtiyarları hep görmüşümdür. elinde torbalar, bidonlar, poşetler olan teyzeler o kadar rezil bir halde eşyalarını oradan oraya koyarlardı ki, görünce gerçekten içim acırdı. genelde sıcakkanlı bir insan olduğum için sohbet etmeyi severim. sorardım bu insanlara taşınıyor musunuz diye?

    yemin ediyorum aldığım cevapların hepsi aynı. hepsi de memleketinden çocuklarına erzak taşıyan yaşlılar. teyzenin oğlu 35 yaşında ama teyze hala çocuğuna tereyağı götürme derdinde. ceviz götürme derdinde. fındık götürme derdinde.

    o otobüs kaptanlarına allah yardım etsin. aldıkları eşyanın hesabı yok. böyle yaşlı insanlarda bir zaman sonra zaten rezilliğe alışıyorlar. gelmişsin kaç yaşına evlatlarını yetiştirmişsin, biraz dinlen. otur bir kahve iç. bir çay iç. niye sürekli bu koşuşturmaca?

    ah o turşu bidonları.. çökelek kapları... sarımsak, soğan torbaları.. parça parça poşetler.. yoğurt bidonları.. süt bidonları.. neymiş efendim yavrusu doğal şeyler yiyecekmiş. hasta olmayacakmış.

    kars'tan istanbul'a malzeme mi taşınır teyze? kadın bildiğin patates çuvalı taşıyor. 40 yaşındaki oğluna sen zaten yapacağını yapmışsın çocuk o yaşa gelmiş, bırak bari bundan sonra rahat et. ama olmaz yapamazlar. rezil olmak zorundalar.

    eğer çocuğunuz varsa ya da ilerde çocuk sahibi olmak istiyorsanız, hayatta bazı gerçekleri çocukların keşfetmesine izin verin. çocukları sürekli denetim altında tutarak onları boğmayın. bir yaştan sonra bırakın başının çaresine baksın. yoksa ya o çocuğu kaybedersiniz ya da o çocuk hayatı boyunca hiçbir şeyi başaramayan insan olarak kalır.

    konuyu fazla uzatmak istemiyorum ama küçük bir anımı da aktarmak isterim. istanbul'da bir arkadaşım vardı. çocuk ailenin tek oğlu olduğu için sürekli annesinin ve babasının denetimindeydi. ararlar, akşam ne yemek yiyeceğini sorarlar, hava durumu kötüyse uyarırlardı. abartısız söylüyorum bu çocuğun telefonu ciddi anlamda susmazdı. sırayla bir annesi, bir babası arardı. arkadaş istanbul'da güzel bir işe sahiptir ve ailesi de gayet varlıklıydı. çocukları o yaşa gelinceye kadar bir dediği şey iki edilmemişti. fakat enteresan olan şu ki arkadaş sürekli bunalımlı ve sıkıntılı görünüyordu. bazen görüşürdük. hayat nasıl gidiyor diye sorardım. her zaman, kötü derdi. iyi olması için çabala lan o zaman derdim. abi iyi olmasının tek yolu anne ve babamın ölmesi demişti.

    zamanında biz görmedik, bizim zamanımızda yoktu diyerek çocuğu da imkanlara boğmayın. her istediğini elde eden insan mutsuzluğu fazlasıyla yaşar, çünkü değer bilmez.

    evlat yetiştirmek önemli bir konudur. bu konu anne ve babanın sevgi ihtiyacını giderme uğraşı değildir. sevgiyi önce karınız ya da kocanızda arayın.

    edit: kimsenin özel hayatına karışma meraklısı da değilim. zaten böyle bir sorumluluğu, para da verseler, üzerime almak istemem. özelden hala memleketten gönderilen erzakların bir kültürü yansıttığını, organik olduğunu ve bunun toplumun bir değeri olduğunu yazanlar var. gerçek insanların olduğu gerçek bir dünyanın içinde hayatta kalmaya çalışıyoruz. ben defalarca şahit oldum ki, anadolu'da, evlatları için yollara düşen gariban analar babalar, aç susuz ellerinde ne varsa yavrularına taşıyorlar. bir defasında, yine böyle bir ana, dinlenme tesislerinde oturmuş bayat bir simit yemeye çalışıyordu. bu insanların yemeğini biz ısmarlıyoruz. ne zaman böyle insanlar görsem 2 porsiyon sipariş veririm. annelerinizin, babalarınızın sizden sakladıklarını görmezden gelerek, pişkin pişkin bir besinin organik değerini anlatmaya çalışmayın. ben, toplantım olmasına rağmen ankara otogarında yaşlı bir teyzenin çocuklarına getirdiği süt bidonlarını, yoğurt bidonlarını taşıyorum, teyzenin evladı anasını karşılamak için perona bile gelmeye tenezzül etmiyor. ağzında sakız aylak aylak bekliyor. benim burada eleştirdiğim hem bu ahmak teyzelerdir. hem de ne yaptığını bilmeyen acınası evlatlardır.

    ayrıca konuyu basitleştirmenin bir anlamı yok. genelleme yapmak her zaman için yanlıştır. istisnalar her zaman için yaşanır. özellikle kendilerinin farklı olduğunu göstermek için şahsıma mesaj gönderen insanları da acıyarak izliyorum.

    bütün bu durumlar cahillikle doğrudan bağlantılıdır. çocuk yetiştirmeyi bilmeyen anne ve babalar, çocuklarını adeta cam bardak gibi sakınıyorlar. çocuk piknik alanında henüz toprağa basmadan hemen anne ve babası çırpınıyor, "dikkat et düşme, bak vallahi bir daha getirmem." diyerek.

    bu duruma özellikle dikkat ettim. o sırada çocuk durgunlaşıyor. etrafına anlamayan gözlerle bakıyor ve olduğu yerde sabit dikiliyor. daha sonraları bu çocuklar her eyleme farklı tepki vermek yerine aynı tepkiyi veriyorlar. bu ise, sonraları korkunun, içine kapanıklığın, çekingenliğin en net sebepleri.

    unutmayın ki balyoz camı kırar ama çeliği daha sağlam hale getirir. bırakın çocuk koşsun, düşsün hayatı öğrensin.

  • 11. 10. yüzyıl arap gezginin türklere dair gözlemleri

    921 yılında ibn-i fadlan isimli arap gezginin oğuz boylarının yaşadığı orta asya topraklarına yaptığı seyahatte karşılaştığı o dönemin türk halklarının kültürel yaşamı hakkında bilgi veren ve bizzat seyahatnamesinde aktardığı ilginç gözlemlerdir. günümüzle bağdaştırılabilecek çok nokta var. özellikle kadının yeri çok ilginç.

    “… bu dağdan geçtikten sonra oğuzlar diye bilinen bir türk kabilesinin bulunduğu yere ulaştık. onlar, kıl çadırlarda oturan ve konup göçen yörüklerdi. göçebelerde âdet olduğu gibi, sık sık yer değiştirdikleri için yer yer onlara ait çadırlar görülüyordu. çok güç şartlar altında yaşıyorlardı.

    bunlar yolunu kaybetmiş eşekler gibidirler. bir dine inanmazlar, işlerinde akıllarına başvururlar. hiçbir şeye ibadet etmezler. aksine büyüklerine rab derler. içlerinden biri reisine bir şey danışırsa, ona ‘ey rabbim, bu hususta ne yapayım?’ der.

    aralarındaki işleri meşveretle* hallederler. bununla beraber bir şeyde ittifak edip onu yapmaya karar verirlerse, içlerinden en aşağı ve en değersiz olan biri gelip ittifaklarını bozabilir. allah’a inandıkları için değil de, sırf yurtlarından geçen müslümanlara yaranmak için aralarında ‘lâ ilâha illâ allâh’ diyenleri gördüm.

    içlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse başını semaya kaldırıp ‘bir tanrı!’ der. bu türkçe ‘bir allah’ demektir. zira türkçe’de ‘bir’ vâhid ve ‘tengrî’ ise allah demektir.

    küçük ve büyük abdestten sonra temizlenmezler. cenabetten ve diğer hususlardan dolayı yıkanmazlar. bilhassa kışın su ile hiçbir ilişkileri yoktur. kadınları yerli ve yabancı erkeklerden kaçmazlar. aynı şekilde, kadın, vücudunun hiçbir yerini insanlardan gizlemez.

    kadınları, ne kendi erkeklerinin ne de yabancıların yanında peçe kullanıyor; vücutlarını da örtmüyorlar. bir gün bir oğuz'un evinde oturuyorduk. karısı da yanımızdaydı. biz konuşurken kadın bir ara vücudunun görünmemesi gereken bir tarafını açıp kaşıdı... hepimiz gördük. hemen ellerimizle gözlerimizi kapatıp, 'allahım, sen bize günah yazma.' diye yakardık. kocası güldü, çevirmenimize şunları söyledi: 'sizin, önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı öğrenesiniz diyedir. çünkü ulaşamazsınız; böyle olması, gizli olup da elde edilebilir olmasından daha iyidir.'

    zina diye bir şey bilmezler. böyle bir suç işleyen birini ortaya çıkarırlarsa onu iki parçaya bölerler. şöyle ki: bu kimseyi iki ağacın birbirine yaklaştırılmış dallarına bağlarlar. sonra, bu dalları bırakırlar. dalların eski durumuna gelmesi neticesi, o kimse iki parçaya bölünür.

    bir türk’ün yurdundan, tanımadığı bir kimse geçip ona ‘ben senin misafirinim. develerinden, hayvanlarından ve parandan şu miktara ihtiyacım var’ derse, türk istediklerini ona verir. eğer tacir bu yolculuğu esnasında ölür ve kafile geri dönerse, türk, kafiledekilere, ‘benim misafirim nerede?’ diye sorar. ‘öldü’ derlerse kafilenin yüklerini indirtir. içlerinde en akıllı tanıdığı tacire vararak yüklerini onun gözü önünde çözer. bir zerre fazlasız, ölen tacire verdiği kadar, bu tacirin paralarından alır… aynı şekilde, bu tacirin develerinden ve hayvanlarından, verdiği miktarı da alır.

    oğlancılık onlar arasında çok büyük suçtur.”

    kaynak: ibn-i fadlan seyahatnamesi, 10. yüzyıl

  • 12. 16 temmuz 2018 işsizliğin tek haneli rakama inmesi

    almissiniz butun yayin organlarini, kurumlarini elinizin altina genis genis salliyorsunuz.

    yalanciyi sikmiyorlar ya.

    edit: akboylar ozelden mesaj atip kufur ettiklerine gore, soluksuz bir sekilde mesaiye devam ettiklerini anlayabiliriz.

    bu kadar orospu cocugu olabilmeyi neye borclusunuz.

  • 13. sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar

    george orwell 1984

    2. okuyuşum. bugünlerde iyi gidiyor. kendimi alıştırmak açısından.

  • 14. t.c tarihinin en özgür döneminin yaşanması

    özet; yazar burada ben orosbu çocuğum demek için 4 paragraf lafı uzatmış.

    ss: siktigimin ak gezeni bizim buralarda bastırarak orosbbbu denir. birikim de yazsam orospu derdim bebeğim. ish bi gün kısmet olur yüzüne söylerim anlarsın aradaki farkı.

  • 15. yurt dışından gelince havaalanında hissedilenler

    türk insanının ne kadar gergin olduğunu tekrar tekrar görmek ve bununla beraber gelen pişmanlık, yılgınlık gibi hisler. ya anne - baba çocuklarını azarlıyor, ya sıra kavgası ya da yine bir kız sevgilisini darlıyor. biraz konuşmayın ya bi kafa sikmeyin, az huzur verin.

  • 16. düzgün erkeklerin hepsinin kapılmış olması

    düzgün değildir zengindir, düzgün olsa ilginizi çekmezdi.

  • 17. yazarların israfına en hassas oldukları şey

    (bkz: döl)

    arkadaşlar dikkatli olalım bu konuda lütfen. daha fazla döl israfı olmasın ortalıkta.

  • 18. 15 temmuz 2018 fatih tezcan tehditleri

    şimdi böyle fetoya küfür ediyor ya, akp iktidardan düşsün akp'ye de küfür eder.

    böyle bir meczup işte.

  • 19. hırvatlar ile kürtler

    (bkz: melek subasic)

  • 20. üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler

    odtu dusunen arkadaslar bilin ki bu okuldan zamaninda ve guzel bir ortalamayla mezun olmak icin buyuk ihtimalle gectigimiz sene calistiginiz kadar calismaniz gerekecek en az. o yuzden buraya kapak atmayi bir son olarak degil de bir baslangic olarak gorun. eger ingilizceniz kotuyse, hazirlik senesinde bile cok calismalisiniz ki gecebilesiniz. demem odur ki, cikmasi en az girmesi kadar zor bir universitedir odtu.
    sunu da soyleyeyim ki, iyi bir okulun ve o okuldaki cevrenin size katacak cok seyi vardir gercekten. ozel okullardan veya dusuk puanli devlet okullarindan uzak durulmasi gerektigini dusunuyorum bu sebeple.
    son olarak da sunu soyleyeyim gencler, iyi bir universiteye girmek istedigin bolumu okumak her sey de degildir. beklentilerinizi azaltin ve bunu mutlulugun tek getiricisi sanmayin. ne tanidiklarim var ortalama unilerde mutlu ve ne tanidiklarim var odtude depresyondan kurtalamiyor.

    ıktisat bolumu ve odtuyle ilgili sorulari olan suserlar yesillendirebilir efenim.

  • 21. 1.80'im diyen erkeğin aslında 1.78 boyunda olması

    gerçekten 1.80 boyunda olan erkeği tedirgin eder. 1.80'im dersin, yok sen daha fazlasın diye iddia ederler bir de.

  • 22. ekşi itiraf

    bugün sevgili oğlumun doğum günü. altı yıl önce bugün, yine bir pazartesi günüydü ve benim küçük canavarım canımı hiç yakmadan dünyaya merhaba dedi. saat tam 12.33'tü, o dakikadan sonra hayatıma bambaşka renkler eklendi. gerisi bildiğiniz gibi, bolca kaygı, daha bol kahkaha, arada bir gözyaşı, birkaç kalp kırıklığı, biraz veda, biraz merhaba.
    bu altı yılda en çok neyi öğrendim diye düşünüyorum. sanırım en net olan, affetme duygusunu kontrol etmeyi öğrenmiş olmam. artık başkalarını eskisi kadar kolay affetmiyorum.

    çocuğumla ilgili yoruluyorum, üzülüyorum ve çok para harcıyorum diye düşünen bir arkadaşım "bazen böyle bir çocuğum olacağına hiç olmasaydı diyor musun?" diye sormuştu. önce ne demek istediğini anlayamadım, kızmadım, kavga etmedim, oturup sakin sakin konuşmadım. hiçbir şey yapmadım. bu onu son görüşümdü, affetmedim.

    sağlıklı, normal gelişimde çocuğu olan bir arkadaşımı, değişen sınav sistemi sebebiyle mağdur olduklarında arayıp üzüntüsünü, endişesini paylaşmak istediğimde bana "sen aslında çok daha şanslısın, senin hiç böyle dertlerin olmayacak" demişti. bunu o anki kızgınlığına vermedim. sonra birkaç kere daha gördüm onu ama midem kaldırmadı, affedemedim.

    haftanın bir iki gününü kendime ayırıyorum, ayda bir arkadaşlarımla kısa tatillere gidiyorum, kendime bakıyorum, eğleniyorum diye anneliğim hakkında yorum yapmaya kalkan, farklı gelişimdeki çocukların annelerinin yalnız, mutsuz, yoksul, acınacak durumda olmasını normal saydığı için benim ayrık otu olduğumu düşünen ve bunu hadsizce dile getiren insanların hiçbirini affetmiyorum.

    belki zaten olacağı vardı da oğlum sayesinde hızlandı bu ayıklama işlemi ama tertemiz, mis gibi, az ama öz insanlardan oluşan güzel ve huzurlu bir dünyamız var artık.
    birazdan iş seyahati için havalimanına doğru yola çıkacağım. ilk kez oğlumdan ayrı geçecek bu doğumgünü. vicdan azabından son bir haftadır her gün pasta kesip parti veriyoruz, hediyelere boğuyoruz küçük bambamı. şu an yeterince kalabalık bir evde, mutlu ve şişman.
    o yüzden kendimi affediyorum.

    ha bu arada;
    iyi ki doğdun bebeğim, her şey seninle güzel...

  • 23. mustafa ceceli'yi linç eden mezhebi genişler

    mustafa ceceli kadar "müslüman" olacağınıza sinem gedik ve intizar kadar aşkınız olsun.

  • 24. ilhan mansız

    ömrü boyunca 1.5 sezon iyi futbol oynayan oyuncu. o yıllarda da gol krallığını arif erdem ile paylaşmıştı. popülerliğinin onda biri kadar futbol oynamadı bu adam.

    hakan şükür'den daha iyi diyebilmek için tineri damardan almak gerekiyor. ilhan mansız'ın forma giyme sayısından fazla gol atmış adam.

  • 25. atatürk'ün ülkeyi sarhoşken yönetmesi

    ayıkken ülkeyi batıranlara dert olmuştur. atatürk içince sapıtmıyordu, bunlar içmeden sapıtıyor.

  • 26. sevilen kişi tarafından sevilmek

    dünya’yı karşısına alabilecek gücü ancak bu durum verir bir insana.

    bu kişiler dünya’nın en zengin ve en güçlü kişileridir.

    yok canım abartıyorsun diyenler henüz bunun kıymetini bilmeyenlerdir. seviyor ve seviliyorsanız sahip çıkın lan. üzmeyin birbirinizi, sımsıkı sarılın.

    ben fakir ben güçsüzüm bu konuda. ne bir sevdiğim var ne de sevenim ve yaz günü yastığa sarılmak içini burkuyor insanın.

    sahip çıkın sevdanıza.

  • 27. su topu'nda yunanistan'a 27-1 yenilmek

    32 dakikada 27 gol yiyebilme becerisidir ki zaten çok zor bir sporda sporcu yerine şamandıra ile maça çıktığımızı gösteren durum.

  • 28. barbaros şansal'ın twitter'da paylaştığı video

    kendisine havalimanı apronunda saldıranlar elinde tuttuğu banknotlardan 3 bilemedin 4 tanesi kadar maaş almaktalar.

    (bkz: ehonomi cok eyi)

  • 29. avm de bagaj kontrol eden görevliler

    abi ben mi gerizekalıyım, yoksa bu ülkede saçmalık ötesi şeyler sisteme mi girmiş durumda?

    bu avm de bagaj kontrol eden tipler ne sikime yarar amk girişte kuyruk yaratmaktan başka?

    arabamda lpg var, daha ankarada giremediğim avm olmadı.

    hadi bagajda bomba var diyelim, bu herifler bomba imha uzmanımı?
    silah sokma diye var diyelim, amk gelin sosyal deney yapalım, yarın ankaranın en iyi avm sine cephanelik sokmazsam garajda şerefsizim.

    bu konu hakkında nasıl daha önce başlık açılmadı? sırf yönetmeliği uygulamak için mi avm'ler oraya görevli dikmiş durumda?

  • 30. cengiz han'ın övülecek tarafı olmaması

    başlık dahilinde anakronizmin en güzel örneklerini bulabilirsiniz.

    öte yandan, tarihi karakterleri artısı ya da eksisiyle değerlendirmektense övmek, yermek, ya da tapınmanın her zaman yanlış hatta geri halkların işi olduğunu düşünürüm.

    bunun haricinde iki sorum var.
    birinci soru: cengiz han'ın çağdaşları arasında şiddeti reddeden lider var mıydı?
    ikinci soru: tarihte cengiz han'ın yaptıklarını belli oranda yapmayan lider var mıdır?

    niccolò machiavelli'nin de söylediği gibi "güç kullanımının meşru ya da gayri meşru olmasının ahlaki bir temeli yoktur."

  • 31. valiye 15 gün şehirden atma yetkisi verilmesi

    vali ne yapacak peki? şüphelendiği kişiyi nereye gönderecek? diyelim ben şüpheliyim, vali beni mersinden kovup adanaya mı gönderecek? adana, mersinle aynı statüde değil mi? benim mersindekilere zarar verme ihtimalim var da adanadakilere zarar veremez miyim?

  • 32. 15 temmuz'un halk tarafından ciddiye alınmaması

    görüntler dönüp durdu bütün gün, o günkü bir sahnede vatandaşı uzaklaştırmaya çalışan askere vatandaş “darbe oluyor bak çok yanlış bi iş içindesin” diyordu. asker anlamsızca baktı kaldı, çünkü emir almıştı, emir demiri keserdi.

    asker ne desindi? yaş kararı ile şeriatçilikten atılanlara şerh koydular, başımıza fetöcüleri komutan yaptılar mı deseydi?

    hatta tüm bunlar olmadan yıllar önce “tv’de ”tehlikenin farkında mısınız” diye bas bas bağırırken ne yaptınız” da mı deseydi?

    tüm bu uyarıları cidiye alma, 15 temmuzu ciddiye al. giden canlar hatırına susuyoruz, diyecek çok şey var.

  • 33. herkesle aram iyi olsun insanları

    kendisiyle barışık, kısmen de olsa iç huzurunu dengelemiş insan, başkalarına dostça yaklaşır ama gereğinde onlara karşı çıkar ve haklarını savunmak için savaşır, bazen de yalnız kalmayı yeğler. içinde bulunduğu duruma göre tavrını belirler.

    bir de herkes beni sevsin, herkesle aram iyi olsun insanları vardır. karşısındakinin sevgisini ve onayını kazanmak için kendi kişiliklerinden bile ödün verebilirler. eğer bu durum süreklilik gösteriyorsa genellikle bu tavırların gerisinde öfke ve korku duygularının yattığı görülür.
    bu insanlar, kendilerini kabul ettirebilmek için karşısındakine mutlaka bir şeyler vermeleri gerektiğini düşünürler. sürekli ve ayrım yapmaksızın* vermenin gerisinde de kişi diğer insanları kendisine bağımlı kılarak kendi bağımlılığına doyum sağlar.

    aşırı bağımlı kişi, yakınındaki kişilere karşı beslediği düşmanca duyguların çoğu kez farkında değildir. hatta bu kişileri sevdiğine inanır ama aslında sevmeden sevilmek istemektedir. bu nedenle onlara kendini sevdirmek için çaba gösterir veya kendi kişiliğini silerek sürekli karşısındakinin beklentilerine göre hareket eder*.
    kendisini ve çevresindekileri "iyi" bir insan olduğuna inandırmaya çalışır. kendi isteklerini ortaya koymadığı gibi, kendi çıkarlarına ters düşen durumlara da karşı çıkamaz. sürekli çevresindeki insanların görüşlerini paylaşır*, ya da kendinden bahsetmeyip onları dinler. kimseye yük olmamaya çalışırken kendisinden yardım istenmese de hep yardıma koşar*.

    çevresi genellikle ondan "iyi insan" olarak bahsetse de bu özelliği dışındaki kişiliğini tanımlayabilmekte güçlük çeker. çoğu geçmişin uslu çocuğu olan bu insanlar çevrelerine sevgi karşılığı rüşvet dağıtırken, kendi kişiliklerinden vazgeçmiş olmanın yarattığı düşmanlık duygularını da sürekli baskı altında tutmak zorunda kalırlar ve kendilerine yabancılaşırlar.
    çünkü iyi insan, çevresine olduğu kadar kendine karşı da iyi olan kişidir.*

    ben demiyorum, engin geçtan diyor.
    (bkz: insan olmak)

  • 34. sinem gedik ve intizar'ın sevişme görüntüsü

    2. video'nun linkini bulmak isteyip linç yemekten korkanların başlığa gelip "millet kekliyor", "öyle bir görüntü yok" yazdıkları görüntüler. şu başlıkta bile hala videonun linki var salak salak konuşuyorsunuz.

  • 35. osmanlı kuruluyor padişah tayyip bey olacak

    türkiye cumhuriyeti'ni yıkmaya hiç bir orospu çocuğunun gücü yetmeyecek. hiç bir orospu çocuğu böyle bir hayal kurmasın. sakalını s.... dedirtmiştir.

    (bkz: orospu çocuğu)

  • 36. instagram

    sorunlu insanlarin şikayet başligina döndü burasi da iyice.

    adam instagram yüzünde hayati yaşayamiyordum, o yuzden sildim kurtuldum yazmis. iyi aferim amk.

    şimdi eminim muazzam bi hayat inşaa edeceksin kendine. tek engelden kurtuldun.

  • 37. hem yemek hem seks esnasında kurulacak cumle

    (bkz: yine mi bamya)

  • 38. mesajlaşılan kadının bir anda mesajlaşmayı kesmesi

    benim bu kadın. değmez kelimesini deymez şeklinde yazınca mesajlasilan kişi; açıklama yapma gereği bile duymadım.

    edit: bu kadar eleştirileceğimi tahmin etmiyordum. :) bu olayın kibirle ya da takıntıyla herhangi bir alakası yok. şöyle ki bir harf dediğiniz şey aman ne olacak yahu benim için öncelikli biraz. o yazımdan kitap okumadığı çok net anlaşılıyor. dahası günlük hayatta gazetedir, dergidir vs. takip etmemiş, hayatında hiç değmek fiili yazmamış, sezen aksu'dan değer mi hiç de açmamış sanki*
    olası entelektüel birlikteliğimiz kafamda oturtamadığımdan arkadaşla olan mesajlaşmamı kestim :) hepimizin vakti değerli, ne karşımdakinin vaktini çalmak isterim ne de oyalamak. dahası ben de vaktimi değerli şekilde geçirmek istemem gayet normal diye düşünüyorum. hem sinek ufaktır ama mide bulandırır.

  • 39. 2018 dünya kupası'ndan akılda kalanlar

    şarkısının olmaması.

  • 40. 25 yaşına gelmiş hala çalışmayan erkek

    biz 15 yaşında çalışmaya başladıkta ne oldu milyoner mi olduk? hayatın bütün sırlarını mı keşfettik? sikilmedik bi kulağımın arkası kaldı. o yüzden bırakın gençler eğlensin, babasının parasını ezsin.

  • 41. bipolar bozukluk'un herkeste var olması

    doktorların neden çok bilmiş hastalara kızdığını şu an anladım.

    yazdığınız paragraftakiler sadece bir bölümüdür. tanı koymak psikiyatrların görevidir. ilaç ve psikoterapi gerektirir. psikolog ya da psikolojik danışman ile sorunu birlikte çözmek daha mantıklı olur.

    lütfen ihtisasını yapmadığınız hastalıklar hakkında insanları yanlış bilgilendirmeyin.

  • 42. yeni atanan 2 rektörün erdoğan'a teşekkürleri

    biri marmara üniversitesine, diğeri 9 eylül üniversitesine yeni atanan 2 rektörün cumhurbaşkanı erdoğan'a teşekkür tweetleridir.

    her ikisi de hazır bir şablondan sadece üniversite isimlerini değiştirerek tweet atıp cumhurbaşkanına teşekkür etmişler.

    bu metin sanırım külliye'de hazırlanıyor, atananlara şablon olarak gönderiliyor.

    işte yeni türkiye ve yeni türkiye'nin profesörleri...

  • 43. spordan sonra oluşan kas ağrısı

    uzun süredir yapıyorsanız ağrımaz :) sadece kollardaki pumpı hissedersiniz öyle bi yazmışsınız ki sanki her antreman sonrası felçli geziyoruz aq

  • 44. otobüs adana otogarı'na girdiği an hissedilenler

    ateş seni çağırıyor...

    gözün yanlışlıkla termometreye çarpar ve 58 dereceyi görünce şuursuzlaşırsın.

  • 45. flac varken spotify'a ciddi ciddi para ödemek

    flac: torrent'e flac aranır. dosya bulunur, indirilir. itunes'a atılır. iphone bağlanır. senkronize edilir. track dinlenir.

    dezavantajları: kolay kolay her şarkının flac formatını bulamazsın. bulsan da birkaç albüm hayvani yer kapladığı için mobil aygıtının sabit belleği çabucak dolar. eklediğin albümlerden sıkılırsın ve her seferinde senkronize etmek için göbeğin çatlar.

    spotify: uygulamayı açarsın. arama kısmına 'eşeğin siki' yazarsın ve tatlı tatlı dinlersin. ne aramayla, ne indirmeyle, ne senkronize etmeyle, ne de disk doldu uyarısıyla uğraşmazsın. parasını öder eşeğin sikini bile anında yüksek kalite dinlersin.

    edit: başlık başa. e arkadaşım 20 liralık kulaklığınla burada flac çığırtkanlığı yaparsan öyle yazdığını silip bir köşede ağlarsın. yazma demiyorum, yine yaz ama önce bir gel birlikte spotify'da 'eşeğin siki'ni dinleyelim. :)

  • 46. çok fena ticaret döndüğü düşünülen yerler

    (bkz: bakanlar kurulu)

  • 47. kız düşürmek için metroda kitap okuyan tip

    yeraltından notlar tuğla kalınlığında değildir. gerçi tuğlanın nasıl birşey olduğunu bilmeyene kitap okumanın mekanı ve zamanının olmadığını anlatamayız.

  • 48. instagram'a bikinili fotoğrafını koyan kız

    canı öyle isteyen kızdır. bıkmadınız kadın vücudu üzerinden argüman üretmekten.

  • 49. balıketli kadınların kıskanıldığı gerçeği

    balıketli italyan futbolcu adı gibi.