Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 17 aralık 2017 yeni malatyaspor galatasaray maçı

    bıkmadınız mı boş tribünlere oynayan proje takımlarından ? 11 yıl aradan sonra tekrar süper ligdeyiz ,27 bin kisilik yeni bir stadımız var ve her mac dolu tribunler. bu maçın da biletleri günler öncesinden tukendi zaten. şehire yeni bir heyecan katiyor y.malatyaspor. ayrıca dogu ve g.dogu anadolu bölgesinin tek temsilcisi malatya bu sene.

    durum böyleyken malatya'yı küçümseyen arkadaşları görünce gerçekten şaşırıyorum. hatta bitanesi yazmış bu sene malatya düşsün ümraniye çıksın ki uzağa gitmeyelim.

    özür dileriz sizi ta buralara kadar yorduğumuz icin bilseydik iki maçı da orada oynardık yav.

  • 2. 17 aralık 2017 beşiktaş osmanlıspor maçı

    biletinizi de, kombinenizi de, devirinizi de, güneyinizi de, kuzeyinizi de siksinler, yeter ulan. hep aynı tipler her hafta maç başlığı kirletmekle meşguller. yeni nesil karaborsacı yavşaklar. beşiktaş’tan rant bekleyen tacir kafalı embesiller. siktirin gidin başka yerde satın biletlerinizi. alttaki başlık da itinayla bir yerlerinize girsin. iş çıkmıyor değil mi o başlıktan? küfür yemekten haz duyan mazoşist itler sizi.

    (bkz: vodafone arena kombine transferi)

    istek üzerine edit: (bkz: beşiktaş'tan rant bekleyen anasından am beklesin)

  • 3. cinemaximum

    burada normal sunması gereken hizmeti dillendirenlere laf atanları görünce kafama kaynar sular dökülüyor. neymiş fırsat sitesinden bilet alacakmışım, neymiş bimden mısır alacakmışım, neymiş filme 15 veya 20 dk sonra gidecekmişim. işte bu zihniyet vikipedinin başına 0 koy der.

  • 4. igor tudor

    biz bir tane attık
    malatya iki tane attı.
    o yüzden kaybettik diyor beinsportta.
    aynen böyle dedi...

    seni bir sikerim ikinin hatrı kalır.
    seni bir sikerim bütün hırvatlar darılır.

  • 5. geceye bir mustafa kemal atatürk sözü bırak

    "çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar;

    önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini

    kaybetmeye mahkumdurlar.'' mustafa kemal atatürk

  • 6. atatürk'teki cool olma takıntısı

    sen de bir atakürt çıkarsaydın tarihinden belki o daha hümanist olurdu diyeceğim bir gülme geliyor.

  • 7. ekşi itiraf

    çalışmak yerine gün boyu yaptıklarım;

    evlatlık alma videoları izleyip ağlamak, ellen’ın korkutma videolarını izlemek, random acts of kindness tarzı videolar izleyip hüzünlenmek, netflix bataklığına düşmek ve saatlerce çıkamamak, sülalemdeki 7. kuşak kuzenime bile asla almayacağım yılbaşı hediyeleri seçmek, asla bitiremediğim o kitabı dünyanın en ilgi çekici şeyi oymuş gibi okumak, 2 gün önce değiştirdiğim çarşafları tekrar değiştirmek, irlandalı futbol taraftarlarının serenadlarını izlemek, doğal olarak birleşik krallık gezisi hazırlayıp çıkan parayı görünce vazgeçip biraz daha ağlamak, moral düzelsin diye pasta yiyip egzersiz videoları izlemek, vicdan sızlamasın diye tüm gün bilgisayar başında oturmak ama çalışmak haricinde her şeyi yapıp, kendi psikolojinle oynamak..

    çünkü (bkz: tez yazmak).

    bu da burada dursun ki belki utanır, sabahın körüne kurduğum saatte kalkar ve çalışırım.

  • 8. sakal bırakmayan erkeği kadın zannedersin

    y*rraa yedin mi anlarsin kadini, erkegi. sakalina tukurdugumun tipsizi seni...

  • 9. sınıfın en solcusunun şimdiki mesleği

    küfür etmeyen değil, etmemeye çalışan bir yazarım...
    ama gel de etme...
    sınıfının en solcusunun şimdiki mesleği mimarlıkmış ve ironi olarak maaşını dolarla alıyormuş, adada tüm hayatı ot, içki ve gitarmış, "batı sermayeli" otelde müdürmüş, bankacıymış, müteahhitmiş, iş kulelerinde plaza insanı olmuşmuş falan...

    siz solcuları ne sanıyorsunuz?
    uçaklarda first class uçmayacak, zengin bir kızla evlenmeyecek, boğazlarda yalılarda oturup viski neym içmeyecek, dolarla maaş almayacak , uçağa bile binmeyecek, gerekirse yürüyerek avrupayı , yüzerek okyanusu geçerek küba' ya varacak... yalılarda oturmayacak, iki göz gece konduda ikamet edecek... öyle hiçbir yerde üst düzey yönetici olmayacak, asgari ücretle çalışacan amele olacak vırt zırt he?...

    şu birilerini gözden düşürmek için bu sığlıktan, yüzeysizlikten, basitlikten ne zaman vazgeçeceksiniz a hafız?

    sınıfının en solcusunun şimdiki mesleği ne olursa olsun, nerede çalışırsa çalışsın bir yolsuzluğu, bir ahlaksızlığı, hayata karşı puştluğu, birilerine yalakalığı, trollüğü, birilerinin sırtından geçinmişliği; saçı bitmedik yetimin hakkını yemişliği var mıdır?
    sen ona bak..
    eğer böyle olmuşsa o solculuğundan değil sola ihanetindendir...

    eğer amacın sol düşünceyi eleştirmekse (elbette var eleştirilecek yanları) maçan sıkıyorsa bilimsel olarak eleştirirsin...
    ama sen de eşekler gibi biliyorsun sol bir düşüncedir, bir ahlak anlayışıdır; sömürüye, talana karşı durmaktır, emeğe saygı duymaktır, toplumun çıkarını düşünmektir, hakca paylaşımdan yanadır daha daha pek çok şeydir...

    sosyalizmin kelime anlamı toplumculuktur…
    sosyalizmin pek çok çeşidi var ve bunların tek bir tanımı yok...
    ama genel olarak "üretim araçlarının kamunun, devletin elinde olması, ekonomik etkinliklerin kâr yerine insanların gereksinimlerini karşılaması gerektiğini öne süren, değer olarak emeğe önem veren, toplumun örgütlenmesinde köklü değişiklikler amaçlayan siyasal öğretidir yani bu öğretiye uygun toplumsal düzen..." olarak tanımlanır...
    haliyle kapitalistlerin, muhafazakarların fena halde tırstığı bir görüştür. bu yüzden işte senin bu entryde amaçladığın gibi her tür yolla, ruhları satılmış işbirlikçilerle, darbecilerle yıpratılmaya, gözden düşürülmeye çalışılmaktadır...
    bu entry de bu çabalardan çocukca olan bir örnek olarak görüyorum...

    ha bu arada, 1975 yılında viski romanını yazan çetin altan' a, "solcuyum diyorsun ama viski içiyorsun" diyenlere verdiği cevap şöyle: "içerim tabi, solcular her şeyin en iyisine layıktır..."

  • 10. ateistlerin göğüs bölgesinde nefes yok

  • 11. yaş ilerledikçe katlanılması zor şeyler

    trip yemek. gerçekten artık katlanamıyorum. erkek, kadın farketmiyor. derdin neyse anlat, trip nedir yahu!!!

  • 12. 4 bin tl maaş alan bir erkekle evlenmek

    "ayda 10 bin giderim var, 4 bin ne ki, zengin erkek arayan kızlar eqlesin" şeklinde şekil yapmaya çalışanları göstermiş başlıktır.

    4000 iyi paradır, istanbul'da yaşamıyorsanız.

    anadolu'nun herhangi bir kentinde 4 sen, 2-3 de eşin alsa 6-7 yapar ki;
    kötü diyeni uçan spagetti canavarı çarpar.

  • 13. şenol güneş

    futbolda nankörlük, her takım taraftarının belirli bir bölümünde görülen ve oranı zamana, takıma ve şartlara göre değişen bir kavramdır.

    hep galatasaray taraftarının değerlerini en kolay harcayan topluluk olarak görmüşümdür, bunu defalarca başarılı oyuncularını, hocalarını tek celsede kovarak kanıtladılar zaten.

    fenerbahçe taraftarı bir şekilde daha sadık olabiliyor. bir şekilde hala aziz yıldırım ve aykut kocaman sempatizanı dev bir güruh mevcut.

    beşiktaş taraftarı da iyi kötü kendi bireylerine karşı toplumda daha kucaklayıcı, daha kadir kıymet bilen bir taraftar grubu olarak biliniyor.

    ama artık yeter.

    şu an bazı kesimlerin gösterdiği nankörlüğü ne galatasaray ne fenerbahçe ne trabzonspor ne x takımının yaptığını sanmıyorum.

    allahım ne olur akıl fikir ver.

    1996-2015 arası sadece 2 şampiyonluğu olan bir takımdan bahsediyoruz. evet 2.

    illa ki sağlıklı bir yapılanma mevcut ancak 3.lüğün ötesini görememiş bir takım var.

    ve bir adam geliyor, takımı 2 sene üst üste şampiyon yapıyor. hem de öyle böyle yapmıyor, baya domine ederek yapıyor. özellikle ilk sezon başında (2015-2016) beşiktaş'ın şampiyonluk şansının ne olduğunu dönemin bahis oranlarından bakabilirsiniz.

    yetmiyor.

    takımın uefa tarihinde kazandığı en büyük başarıyı egale ediyor. (lucescu döneminde lazio'ya çeyrek finalde ezilerek elenilmişti.) buradan da tek bir penaltıyla eleniyor. olabilir.

    yetmiyor.

    takımın şampiyonlar liginde kendi rekorlarını alt üst ediyor. (hala devam ediyor.) hangi rekorları ne şekilde kırıldığı defalarca yazıldı zaten.

    yetmiyor.

    türk takımlarının şampiyonlar ligi grup aşamalarında sahip olduğu neredeyse tüm rekorları yerin dibine gömüyor.

    yetmiyor.

    yahu 12 şampiyonlar ligi maçında 1 yenilgi almış adam. siz neden bahsettiğinizin farkında mısınız? buna trabzonspor dönemini de ekleyelim. 18 maçta 2. adamla taşşak mı geçiyorsunuz?

    kusura bakmayın da bu güruhun görmemişliği artık gına getirdi.
    ne yapacaksınız?
    bu sene şampiyon olunmazsa ne yapacaksınız?
    3'te 2 yapmış bir takımın hocasını kovacak mısınız?
    20'de 2'leri mi özlediniz?

    oyuncuların sayesinde olmuşmuş.

    ya hassiktirin ordan amına koyduğumun tiner müptelaları.

    ne oyuncular, ne kadrolar kuruldu bu takıma bu 20 sene içerisinde, takım hayvanlar gibi borç batağına sürüklenerek.

    elde koca bir 0.

    üstelik 3. senesinde her sene takımının yarısı, financial fair-play dolayısıyla değişen bir adam var karşınızda.
    ulan takımın iskeletinde adam gibi bonservisiyle alınmış oyuncu yok.

    siz elinizdeki oyuncuları şenol güneş olmazsa ne sanıyorsunuz.

    marcelo kim amk, quaresma daha önce geldiğinde ne yaptı. oğuzhan, cenk bilic zamanı nasıldı?, talisca'yı aboubakar'ı hanginiz tanıyordunuz? (fm ulemaları gelecek kaç kaç..)
    sosa'nın gomez'in beşiktaş sonrası durumuna merak edip baktınız mı?
    babel ne durumda alındı?
    atiba'yı sağ bek mi oynatmasını isterdiniz?
    teker teker her oyuncuyu bu şekilde saymama gerek var mı?

    nankörlüğünüz, vefasızlığınız yetti.

    bu takım taraftar profiline yakışmıyorsunuz.

    diline doladığınız renkli güruhtan betersiniz.

    tüketim toplumunun baş temsilcisi olmuşsunuz.

    süleyman seba'ya yaptınız.

    ilhan mansız'a yaptınız.

    şenol güneş'i yedirmeyiz.

    bu kadar!!

  • 14. akp'nin oy kaybetmemesinin nedeni

    hizmet...

    açık ve net, evet halkın eğitimsizliği, cehaleti, din istismarına olumlu cevap vermesi vs her şeyi sıralayabilirsiniz. fakat en temel öge "hizmet". çünkü ideolojik sebepler vs gibi algılarla halk ilk seçimde herhangi bir partiyi iktidar partisi yapabilir fakat o partinin diğer seçimlerde kalıcı olması yaptığı hizmete, belediyecilikteki başarısına bağlıdır.

    eğer en küçük ilçe belediyesinde bile milyarlar harcanmamış, yeni hastaneler, yollar, çevre düzenlemeleri yapılmamış olsaydı bu akp bu zamana kadar iktidar partisi olmazdı. edoğan her ne kadar eğitimsiz ve entelektüel birikimden yoksun biri olsa da basit halkın ihtiyaçlarını çok iyi bilmektedir ve devletin imkanları ölçüsünde de bu ihtiyaçları belli ölçülerde karşılamaktadır.

    nedir bu ihtiyaçlar, yukarda saydıklarımız, ek olarak o çöpün sokaktan toplanması vs. düşünün, hitler'in demir yumruğunu bu memlekette iktidar yapın, her ne kadar faşist ve zorbalıkla yönetiyor olursa olsun o çöp o sokaktan her gün düzenli olarak toplanmak zorunda sevgili dostlar. üç gün sokakta kalsın sen bak o zaman önce ev hanımları nasıl homurdanmaya başlıyor ve zamanla o sokakta başlayan rahatsızlık nasıl mahalleye hatta şehre hakim oluyor ve devletin yöneten yapı nasıl giderayak zayıflıyor...

    bizim ülkeye baktığımızda 15 yıldır bu memlekette küçük ilçelere büyük yatırımlar yapıldı. daha önceden yapılmadı demiyorum son 15-20 yıldan bahsediyorum. doğuda, iç anadolu'da veya karadeniz'de adını insanların unuttuğu kasabalara, köylere yepyeni yollar ulaştı yakınlarına hastaneler yapıldı. tam teşekküllü bir hastanenin anadolu insanı için ne kadar önemli olduğunu anlamanız lazım. yıllar evvel insanlar basit bir ameliyat için bile köyünden kalkıp büyük şehirlere gelmek zorunda idi. artık öyle bir durum söz konusu değil köyünün az ilerisindeki ilçeye bile büyük hasteneler yapıldı ve insanlar ordan yeterli olmasa dahi tatmin edici bir sağlık hizmeti alabilmekteler. en azından ufak tefek ameliyatları buralarda alabilmekteler. evet sağlık sistemi kötüden beter olabilir, sağlık çalışanları aşırı yoğun çalışma şartlarından şikayetçi ve onların talepleri halı altına süpürülüyor olabilir ve bu şu gerçeği değiştirmez. seçimde birinci partiyi bu basit halk belirler, sabahtan akşama kadar yüz hastayı kontrol etmiş zavallı doktor değil. ceremesini sağlık çalışanları çekiyor olabilir, akp onlar için kılını kıpırdatmıyor olabilir ama akp hangisini memnun etmenin sandığa yansıyacağını iyi bilmektedir ve sağlık çalışanlarından ziyade sade halkı memnun edecek çözümler üretmektedir.

    anadolu'yu en son ne zaman gezdiniz bilmiyorum ama burda, her şeyin imkan dahilinde olduğu büyük şehirlerde bol keseden sallamanın, olayı cehalete bağlamanın bir manası yok. belki cehalet herhangi bir partiyi iktidar yapabilir fakat o partinin kalıcı olması ilk paragrafta söylediğim gibi verdiği hizmet ve belediyecilikteki başarısında yatar. benim gittiğim ilçelerde gördüğüm tablo yeni hastaneler, içinde havuz bulunduran yeni spor salonları, daha uygun fiyata, içinde okul cami vs gibi yapıları barındıran toplu konutlar yapılmış olmasıdır. gecekondudan bozma evlerde, çarpık kentleşmede yaşayan basit insanlar toki'den daha uyguna ev sahibi olup güvenlikli bir sitede yaşama imkanına sahip olmuşlardır. ilçelerden köylere kadar olan bozuk yollar taş döşenerek daha rahat ve kullanışlı hale getirilmiştir. vatandaş istanbul'dan kalkıp köyündeki evine kadar yepyeni yollarla rahatça gidebilmektedir. evet vergi orta sınıfın sırtındadır, köprüye, yola dünyanın vergisini ödüyoruzdur ama basit halk böyle düşünmez ve iktidarı orta sınıf değil alt sınıfın oyları belirler.

    benim gezdiğim köylerde, ilçelerde devleti hiç bu kadar yakın, evinin önünde hissetmemiş halk, bunu kendileri anlatıyor. şimdi belediyecilik ayaklarına kadar gidiyor. yepyeni kocaman bir hastaneyi gören basit halk hayran hayran bakıyor. yaşlıları ameliyat olan veya hasta olan insanlar eskiye göre daha iyi bir sağlık hizmeti alabiliyor. bak alıyor diyorum, bizim bok attığımız bu sağlık hizmeti bu insanlara lüks bile geliyor. önceden bir odada 4-5 hasta kalırken şimdi 2 hasta kalıyor. dolayısıyla bu iyileştirmelerde o evlerde, o mahallerde, o ilçelerde konuşuluyor. yani "hizmet"...

    bir de bizim toplumda neden olduğu tartışılır bir algı var. dürüst adamın iş yapamayacağı algısı. yani köye muhtar seçilecekse bile algı şudur; "falancı kişi sahtekar, hırsız, üçkağıtçı olabilir ama bu işi yine en iyi o yapar. çünkü işi takip eder, bir şekilde belediyeden vs adam bulur çevirir köyü ne sususuz bırakır ne de muhtaç". "falancı kişi çok dürüst, bu adam iş yapamaz, böyle işleri çevirebilmek için biraz üçkağıtçı, girişken olmak lazım" gibi. işte benim gözlemlediğim ve her konuşmanın sonunda hissettiğim bilinçaltı budur. neticede "çalıyor ama çalışıyor" gibi bir lafı akp kendi propaganda etmedi, basit halk bunu buldu ve söyledi. bu basit halka cahil cahil diyebilirsiniz ama entelektüel olmak zorunda mı tartışılır. belki on tane köşe yazarı tanımaz, belki sorsan pek gazete kitap ismi bile bilmez ama oy verirken köşe yazarlarını, gazeteleri değil aldığı hizmeti gözden geçirir halk. akp'nin tüm hoyratlıkları elbette bazı kesimlerce biliniyordur ama akp kendisi için "çalıyor ama çalışıyor" dedirtiyor. zaten önemli olan da bu "çalışıyor" dedirtmek. çünkü kalıcı olmanın en temel sebebi bu.

    bir de en önemli sebeplerden biri yaşlılara, engellilere, engelli çocuğu olan ailelere aylık bağlanması. bu bildiğin tüm zamanların, bizim ülke için diyorum, en iyi sosyal devlet hizmeti denebilir. köylerde kimsesi, belli bir geliri olmayan yığınla yaşlı insan var ama şimdi o kadar muhtaç değiller, en azından ekmek alabilecek, faturalarını ödeyebilecek bir miktar para ellerine geçmektedir. özellikle otizm, down sendromlu, zihin engelli gibi çocuklara sahip binlerce aile var ve bunlara devlet, çocukların ihtiyaçları için aylık bağladı. aynı zamanda rehabilitasyon merkezlerinden ücretsiz ders alabilmekteler. şimdi bu insanlar çoğu şeyin akp sayesinde olduğunu biliyorlar ve seçim sabahı geldiğinde hangi partiye oy vereceklerini bilerek sandığa giriyorlar. dolayısıyla akp, önce nasıl sandığa gireceğini biliyor ki açıldığında da sandıktan birincilikle çıkıyor.

    daha çok şey yazılır da zamanım yok. fakat şunu ısrarla vurgulamak isterim sözlük hakikaten bir halttan haberi olmayan, analiz, bilgi, birikim düzeyi sıfıra yakın ergenlerle dolduruldu ve şu başlıkta bile onlarca entry içinde elle tutulur doğru düzgün bir yazıya denk gelmek gerçekten şans meselesi. iyi bir entry okuyacağım derken onlarca salaklık içeren espriler, gerçeklikten uzak analizler, hakaretler okumak zorunda kalıyoruz.

    chp'ye de eleştiri getirmeden olmaz. merak ediyorum doğrusu chp en son ne zaman tokat'a, ardahan'a, sivas'a, ığdır'a, urfa'ya, mardin'e gitti? ne zaman oralarda örgütlenme çalışmalarını kontrol edip, hızlandırıp, yöneticilerini toplayıp, "şu seçimde yereli mutlaka almalıyız" diyerek kafa yordu? benim bildiğim oralara en son, başında ecevit gibi bir lider varken gittiğidir. tüm anadolu'yu, ilçe örgütlerine varana kadar gezdiği traktörlü çiftçiyi, emekçi köylüyü peşine taktığıdır. zaten bunun sonucunda da duvarlara "umudumuz chp" yazılmış bunun sonuçları sandıktan alınmıştır. maalesef chp kasım gülek'in başlatmış olduğu, ecevit'in üzerine koyarak devam ettirdiği "halkçılık" anlayışını devam ettirememiş bu günün sadece bir salon partisi olma konumuna gerilemiştir. özellikle gençler üzerinde en örgütsüz parti chp'dir. %1 bile alamayan partilerin güçlü ve kendinen bağımsız gençlik örgütleri varken chp'de böyle ne yapı, ne de çalışma söz konusu değildir.

    her gün gündemi takip eden, onlarca köşe yazarını aksatmadan okuyan bir insanım. ve gördüğüm tablo şu; chp'nin kendisini sürekli akp üzerinden konumlandırması evet, bütün politika bunun üzerine. ağzı açılan milletvekili veya bilmem ne il, ilçe yöneticisi "akp şöyle, akp böyle, akp neden bunu yaptı" diyor. oysa ki halkın bunları duymaya ihtiyacı yok, halkın, "ben bunu yapacağım, ben şu reformları gerçekleştireceğim" gibi vaatler duymaya ihtiyacı var. chp iktidara geldiğinde gerçekten bir şeyler yapabileceğine, yerel yönetimlerde akp'den de kaliteli bir hizmet sunacağına halkı inandırmalı ve bunu yalnızca batıda değil doğuda yapmalı. çünkü batı nüfusunun belki de yarısından çoğu doğu oluşturmaktadır. siz sakın ardahan'ı köy kadar nüfusu var diye küçümsemeyin. çünkü istanbul'da ki ardahan'lılar memleketlerine yapılan yatırımları görür ve bunun seçim sonuçları hem ardahan'da hem de ardahan'lıların yaşadığı diğer illerde görülür. dolayısıyla doğunun en küçük ilçesi bile önemlidir.

    bu günlük eyyorlamam bu kadar.

    not: chp spor

  • 15. arda turan'ın beşiktaş'a transferi

    kendisi de şundan gayet emin ki yönetimler ne kadar isterse istesin, 3 büyük klübün taraftarı da arda' yı formalarını giyerken görmeyi kesinle istemiyor.

    bence trabzona transfer olsun; en azından formanın rengi birden değişmez, yavaş yavaş alışır.

  • 16. kız arkadaşın ondan daha güzel olan kankisi

    sadece ergenleri heyecanlandırabilecek olan durum..

    aklı başında bir insan böyle şeylere kapılmaz.. sevdiğin kadının elini tutarken aklın başkasındaysa sen zaten sevmiyorsun demektir.. elini tuttuğun kadına yazık etme bari.. şimdi o kız arkadaşı yavaşça yere bırak ve siktir git..

  • 17. #eğitimesesver

    tegv'in daha aydınlık nesiller için, birbirinden değerli sanatçılarla, kanal d'de bu akşam 23:00'da yapacağı programa çağrı için kullandığı hashtag. siz de katkıda bulunmak için paylaşın, geleceğimizin aydınlanmasına yardımcı olun.

    twitter: https://goo.gl/qv42y2
    facebook: https://goo.gl/jzojxd
    instagram: https://goo.gl/ukhjmz

    ayrıca eğitim yazıp 3353'e sms gönderin, göndertin 10 tl katkıda bulunun.

  • 18. bitcoin

    (bkz: ünzile kaç coin ediyor)

  • 19. star wars episode viii the last jedi

    --- spoiler ---

    kylo ren arc: karanlık tarafa geçtim, ruhum paramparça oldu ve babamı öldürdüm çünkü luke beni uykumda öldürmek istedi. blaster ışınını havada durduruyor, tek parmakla supreme leader ikiye bölüyorum ama her nasılsa combat eğitimi olmayan rey'den ve ağzında kırmızı topu eksik sex animal tipli zincirli kırbaçlı muhafızlar tarafından madara ediliyorum.

    rey arc: ailemin kim olduğunu bilmiyorum ve bunu iki film boyunca merak edip babayı almanız gerekiyor.

    snoke arc: galaksinin öbür ucundaki adamı dövüp iki force user'dan hive mind yapabiliyorum ama gel gör ki bir parmak hareketiyle remote olarak ortadan ikiye bölündüm. iki film boyunca nereden geldiğimi ve ne olduğumu öğrenmek istediniz ve babayı aldınız.

    luke arc: öğrencim karanlık tarafa geçince her şeyi geride bırakarak her gün taze uzaylı sütü içmek üzere inzivaya çekildim. sevdiğim insanların ve galaksinin akıbeti umrumda değil. öğrencimin karanlık tarafa geçmesi konusundaki sorumluluğumun bu hikayede hiçbir yeri yokmuşçasına yaşıyorum. yine de fikrimi değiştirmem için r2d2'nun yanıma gelip eski bir videoyu izletmesi yeterli.

    general hux arc: iki filmdir beni izliyorsunuz ama neden, inanın ben de bilmiyorum. hikayeye ve senaryonun ilerlemesine en ufak bir katkım yok. ilginç değilim. heyecan vermiyorum. güldürmüyorum. toplam 3 sahnede görünmüş amiral piett kadar bile orijinal veya akılcı değilim. bomboş bir adamım.

    captain phasma arc: tek bünyeyle hem girl power kasalım hem oyuncak satalım mini çakallığı üzerine bina edilmiş bir karakter olduğumdan dolayı benden fazla şey beklememeniz gerekiyordu ama iki filmdir ısrarla gözünüze sokulduğum için bu kaçınılmaz oldu. ince metal bir sopam var. ha bir de, görevi yerleri silmek olan bir eleman tarafından marizlendim.

    --- spoiler ---

  • 20. geceye bir defans dörtlüsü bırak

    3’lü bıraksak olmuyor mu?
    igor tudor.

  • 21. bursa'nın dünyanın en yaşanabilir 21. şehri olması

    mangalore, ındia yı 7.sırada gördükten sonra bildiğin kahkaha attım amk. sikimsonik bir liste olmuş.

  • 22. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden

    haftaici 6'da kalkan er kişinin, haftasonu da biyolojik saat yüzünden erkenden kalkmasıdır. bana uyku haram dostlar.

  • 23. gary medel

    askerden gelmiş gibi
    hapisten çıkmış gibi
    uzak yoldan dönmüş gemici gibi
    yarınlar yokmuş gibi oynuyor.

    helal sana bal porsuğu. önümüzdeki maç ilk 11 çıkmazsan şenol hocanın kastı var diyeceğim artık

  • 24. anksiyeteye iyi gelen şeyler

    çok klişe ama spor bunlardan biridir. düzenli yapılan egzersiz ve sonrasında salgılanan hormonlar zannediyorum bu tip duygu durumlarını düzenliyor veya belki de etkisini azaltıyor.

    edit: ne zaman karamsarlığa düşsem veya anksiyetenin geldiğini hissetsem, kendimi zorlayıp yaptığım (biliyorum, insanın canı hiçbir şey yapmak istemiyor) egzersiz sonrası hep daha iyi hissettim. ironiktir ki zamanla güzel bir alışkanlık haline geliyor.

  • 25. eşofmanla sokağa çıkan erkeğin asıl amacı

    (bkz: mızrak çuvala sığmıyor)

  • 26. sınıfın gay'inin şimdiki mesleği

  • 27. en yakındaki kitabın 66. sayfasının 2. cümlesi

    (bkz: ananın amı)

  • 28. sapyoseksüel olduğunu iddaa eden türk kızları

    haklı kadınlardır. sadece durumu işlerine geldiği şekilde yorumluyorlar. kadınlar aslında para. , yakışıklılık veya zeka sevmiyorlar. ne seviyorlar, biliyor musunuz? performans . gençlikte , üniversite ortamında güç yakışıklıdadır, konuştuğu dinlenir, programlar ona göre yapılır, ortalık " lan şundan sekenlerden iki tane götürsem ne süper olur, hacı bizi de ortamlara soksana " diye dibinde gezen yancıdan geçilmez. eh, yakışıklımız kendine iyi bakan falan bireyse seks de iyi olur falan filan. o yüzden de 23-24 yaşına kadar falan nobel alsanız
    zeka güç getiren birşey değildir ,kadınların umurunda olmazsınız. sonra insanlar büyür, hayatlar değişir. bu üniversite zamanında yüzüne bakılmayan tipsizler çok çirkin değillerse- çok çirkinlerin maalesef şansı olmuyor, vasat veya vasatın az altı olmak gerek , bunların içinden kafası çalışanları yükseliyor bir miktar yaptıkları işlerinde . eh, çok da mal değillerse, elleri para gördüğünde daha iyi giyinmeye başlıyorlar, daha iyi ortamlar görüyorlar, birkaç enteresan hobi ediniyorlar , kendilerine daha iyi bakmaya başlıyorlar biraz şekil şemal de düzene giriyor. eh, gerçekten zekiyse , iş dünyasında da daha aranılır , etrafında toplanılır , özetle iyi geçinilen bir adam oluyor. para da bunun doğal bir sonucu - bahsettiğim şey aile serveti değil. doğal zengin adamların güzel kadın bulmasında bir problem yok, dünyada bütün zenginlere yetecek kadar gold digger var - . yani, özetle performans artmaya başlıyor. üstelik, kadınların yaşları ilerledikçe artan sosyal onaylanma ihtiyacına hitap edebilen de adamlar, üniversite dönemindeki sıkıcılkları bütün makyaja rağmen devam ettiği için. o nedenle de bir anda " ya , aslında chief bıdıbıdı officer mehmet bey de aslında tatlı adam" a dönüyor, üniversite günaydın bile demedikleri mehmet . kriterler aynı aslında, ama mehmet'in niteliklerine üniversite ortamınd ihtiyaç yok , ama sonrasında eğer dendiği kadar zekiyse, bir şekilde labirentin içinde yolunu buluyor. ki değerli olan da o. hem aslında mevcut ortamların aranan adamı, insanlar peşinde geziyor, hem de babanla iyi anlaşabilecek kadar sıkıcı. zeka denen şey aslında o. yoksa " ben sapyoseksüelim beybi " diye gezen kadınların hiçbiri atom fiziğiyle ilgilenmiyor, zekadan kastettikleri, mevcut dezavantajlarınıza rağmen " tip, sıkıcılık vs " kast sisteminde kendinizden nefret ettirmeden yükselebiliyor musunuz yükselemiyor musunuz?

    bu dönüşümü yapabilen yakışıklılar zaten " offf adama bak yalarım " nidalarıyla karşılanabiliyor. bir anda ortamların sansarıyken, iş hayatı başlayıp , üniversitede gülüp geçtiği adamlar tarafından eziklenince kültür şoku yaşayıp kaybeden yakışıklılar da trenin altına itiliyor, gücü kaybedince de makbul erkek olmaktan çıkarılıyor. üniversitede " üff taycan da çok piç ya, dibim düşüyo " daki taycan 35 yaşında " off, bu taycan da hala piçlik peşinde bir baltaya sap olamadı" oluyor .

    o nedenle de mevzu aslında zeka , para falan değil, sosyal kastta ne kadar yükselebildiğin .

    edit : erkeğim olm, kalbinizi kırdırtmayın

  • 29. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    derdiniz varsa gidin denizlere anlatın. kedilere, bulutlara anlatın. pencere pervazında çiçeklere anlatın. insana dert anlatılır mı..?

  • 30. giden sevgilinin yaptığı en büyük kötülük

    bıraktığı kandırılmışlık hissi. sanki oyalanmış gibi, her şeyi önceden bilip susması. sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi karşınızda bir yabancı gibi bakması. sanki her şeyi kendi başınıza yaşamışsınız, o öylece izliyormuş hissi bırakması. sizin için bir çaba sarfetmemesi, başkalarıyla görüşmek için ayrılığa bile saygı duymaması. mide bulantısı.

    neler görmüş gözlerim.

  • 31. 17-25 aralık hırsızlık rüşvet ve yolsuzluk haftası

    bunların her hırsızlığını kutlamaya kalkarsak 365 gün kutlamamız lazım. dinci dediğinin mayasında vardır hırsızlık.

  • 32. fi

    guzel bir 5. bolum olmakla beraber dikkatimi iki tane bug cekti :
    --- spoiler ---
    deniz'in selahattin pınar ve afife jale hikayesini bir bahar akşamı rastladım size eserine bağlaması hatalı olmuş çünkü şarkının bestesi selahattin bey'e aittir; güftesi ise fuat edip baksı'nindır, dolayısıyla sözlerin hikayesi bu adama aittir.
    bir de hesapta müzik hocası bu deniz. çok ayıp ne diyeyim, dikkat edin böyle ayrıntılara.

    diger bir olay, diziye katılan konuk oyuncuların, gerek verdikleri röportajlarda gerekse jenerikte "konuk oyuncu" olarak belirtilmeleri büyük hata. çünkü bu durumda nur fettahoğlu'nun bir şekilde diziden ayrılacağını ve büyük ihtimalle öleceğini bir izleyici olarak tahmin etmek sürpriz olmadı. halbuki hemen hemen aynı anda rolü başlayıp biten teoman kumbaracıbaşı'nin ismi normal yazıldığı için ölümü daha sürprizli oldu.

    edit: bu konuk oyuncu meselesine örnek vermem gerekirse mesela bir dizide hikayede değil de dizi senaryosuna renk katicak şekilde ufak bir bölüm oynayan oyuncuyu onore etmek amaçlı "konuk oyuncu" yazılır. ya da behzat ç'de zannedersem 32. bölümde leyla ile mecnun oyuncularının konuk olması da güzel bir örnek. lakin hikayenin en kilit karakterlerinden biri bir kaç bölümlük bir rolü var diye konuk oyuncu yazılmaz. ona bakılırsa bir dizide baş rollerin bile hikayeye göre yaşamı sonlanıyor. onlara da konuk oyuncu yazılsın o zaman. mantıksız yani. bir oyuncunun rolü kaç bölüm sürerse sürsün jeneriğe adı konur; başta olmasa da ending credits'te de olabilir.
    --- spoiler ---

    madem güzel bir is ortaya cikartma azmindesiniz bunlari da dikkate alin, cok zor degil.

  • 33. ayakların kokuyor git çamaşır suyuyla yıka

    gözümde bir türlü canlanmayan olay.

    adamın kadının ayağını koklaması, kadının yıkayıp gelmesi, adamın kontrol için tekrar koklaması. cidden aklım almadı.

  • 34. kişisel gelişim kitapları yasaklansın

    bu konuda yazdığım bir kitap da var:"kişisel gelişim kitaplarını bırak başarıya kendi gücünle ulaş" adinda. 180 sayfada bu kitaplari okumadan nasıl mutlu ve başarılı olabileceginizi anlattım elimden geldiğince. bu para tuzaklarına kanmadan bu tüccarlara para kaptirmadan da mutluluğa ulasabilirsiniz. iddia ediyorum kitabin ilk bölümünde bu tür kitaplardan kurtulacaksiniz. 2. bölümde ise başarıya kitapsız ulaşmanın yöntemlerini anlattım. akıl-fikor yayinevinden çıktı kitap. lütfen destek olalim ki bu soygun bitsin. sadece 25 lira ustelik kitabım.

  • 35. windows 10

    bu millete her şeyi öğrettim, güncelleme yapmayı öğretemedim

    - bill gates

    (bkz: çalışıyorsa güncelleme)

  • 36. hitler'in atatürk hayranı olması

    hitler, yahudileri yaktığı için muhteşem, her yere gamalı haç çizelim, kavgam okuyalım, oh yeah.

    hitler, atatürk hayranıymış, oh shit! atatürk ne biçim de kötü.

    dinci kafası. karar verin amk fırıldakları.

  • 37. maymunların geyiklerle cinsel ilişkiye girmesi

    yazıyı içinizde okuyan var mı bilmiyorum ama. dişi maymunlar erkek geyiklerin sırtına çıkarak cinsel organları ile sürtündüklerini anlatıyor. bu durumun cinsel bir tatmin amaçlı yapılıp yapılmadığı araştırılmış.

    başlıktaki gibi bir cinsel ilişki söz konusu değil.

  • 38. bilecik'in adı ertuğrul olsun

    direkt "tayyip" yapın rahatlayın.

  • 39. lahmacunun new york'ta greek pizza diye satılması

    lahmacun gaziantep ticaret odası tarafından "coğrafi işaret" ile tescil edildi. yurtdışında bu işleri takip edecek bir marka vekili ile duruma son verirler merak etmeyin.

  • 40. h&m'in mağazalarını kapatması

    cirosunun % 4'u 5 milyar euro ise, % 100'u 125 milyar euro eder.
    bu da guncel kurla 146.94 milyar dolar eder.
    yani guncel kurla 568.65 milyar tl.

    bizde ki en buyuk perakende tekstilcinin * ise cirosu sadece 9.5 milyar tl.

    (bkz: hesaplayan adamlar)

  • 41. nefret edilesi hitap şekilleri

    şöyle bi baktım da insanların sevmediği hitap şekillerine, her şeyi aforoz etmişsiniz arkadaşlar. size "yarrağım" diye seslensek yeridir yani.

  • 42. aile arasında

    illa sinemada izlemek lazım diyemem ama üzülmezsiniz verdiğiniz paraya.

    biraz modum düşüktü bugün, oldukça iyi geldi.

    kahkaha sonrası hüzün sonrası kahkaha şeklinde iniş çıkışlar bünyemi güzelce tokatladı. bu anlamda güzel bir matematik kurmuş gülse hanımcığım.

    bazı kısımlar olmasa da olurdu, kimi zaman meeh dedim ama cidden nazar boncuğu kontenjanından sayıp geçilebilir.

    oyuncu(luk)lar çok nefisti.
    mini ehh: demet evgar'ın o kızın annesi olduğuna ikna olamadım bi türlü.

    trans birey var ya... müthiş! hem kendisi, hem bu kadar kitlesel bir işte senaryoda yer alması... ve karikatürize edilmeden temsil edilmesi. her şey bir yana, bu bile tek başına harika bir olay! gırgır şamatanın içine yedirerek, önyargıları yok saymak yerine, onların üstüne mizahla giderek... müthiş hamle! saygı duydum. sevgi duydum.

    bu film, kırılgan insanların gücünü temsil ediyor benim için. naif insanların beceriksiz ya da "loser" olduklarından değil, öyle olmayı seçtikleri için naif olduklarını anlatıyor.

    ve eşini, oyun arkadaşını bulunca her şeyin "normal" olduğunu...

    aile olmanın nüfus cüzdanıyla değil; emekle, yürekle olduğunu gösteriyor.

    ağladım, kahkaha attım, tempo hep yüksekti, gülse birsel filmini bu kadar seveceğimi hiç tahmin etmemiştim.

    şu kıromatik işleri, mafya durumlarını vs aşırı itici bulurum normalde, çok uzatmadıkları için bir şekilde idare ettim. nefret gelmedi.

    genel olarak iyi hissettirdi, hoş filmdi.

  • 43. manuş baba

    (bkz: at hirsizi)

  • 44. ricardo quaresma

    anlaşılan taraftarda bir ön yargı oluşmuş , iyi de oynasa sallıyorlar.
    ben sol frame’de görünce övgü entry’lerini okumaya geldim yine yerden yere vurmuşlar.

    not : fb

  • 45. cedi osman

    şu an potaya gidişi bir çaylak gibi değil de, yılların tony parker'ı , ginobilisi gibi olan çocuk. helal lan sana. cedi fast break

    lebron boş üçlüğü de yarattı. 5. sayısı. 5. sayısı

    aldığı ribaundla güzel bitirdi. 7. sayısı ribaund ve sayı

    10. sayısıyla nba'de ilk kez çift hanelere ulaştı an itibariyle. amk wade'i verebildi o pası sonunda. nihayet wade'in pası ve üçlük

    10 sayı - 4 ribaund - 1 top çalma

    çaylaklığını da çaylak gibi efendi yaşıyor. her zaman maçın içinde , full konsantrasyon.

    öyle kolejden gelip amı götü ayrı oynayan siyahi çaylaklardan değil, set oyununu oynayan , neler yapması gerektiğinin farkında, verilen görevi çok iyi yapan bi çaylak. ki lebron da bunun farkında baya baya. devamını da güzel getirir eminim. helal lan sana cedi.

  • 46. josep guardiola

    "yonettigi takimlarin basinda guvenc kurtar veya umit ozatta olsa o takimlar kendi liginde ya sampiyon ya ikinci, cl'de de yari final yapar zaten." diyerek başarıları küçümsenen adam. bunu söyleyen adamların bu sorulara cevap vermesi lazım:
    1-manchester city yıllardır para içinde yüzerken neden bu başarıyı yakalayamamıştı?
    2- barcelona'dan gittikten sonra neden barcelona hiçbir zaman o dominant futbolunu oynayamadı?
    3- neden üç büyük ligde galibiyet serileri bu adama ait? bu adamdan önce zengin değiller miydi bu kulüpler?
    4- daha iki sene önce leicester şampiyon olurken city fakir miydi?
    5- manu, chelsea daha mı az para harcadı transfere?

    zamanında ispanya ligi kolay, sıkıyorsa premier lig'e gitsin orada başarılı olsun diyerek eleştiriliyordu, şimdi de parayla eleştiriliyor. bu tip adamlar üst düzey adamlar ve onun için üst düzey takımları çalıştırıyorlar. kimse milyar dolarlık takımları boş adamlara emanet etmez. sevmiyor olabilirsiniz ama günümüzün en iyi teknik direktörüdür. hakkını verin bu adamın.

  • 47. fatih terim

    valla karsiydim ben de ama kardesim olmuyor.

    gelecek baska bir hoca da ilk yenilgisinde terim baskisi hissedecek.

    o yuzden ne kadar erken o kadar iyi. gelsin dibe dusersek ,terim konusu 3 yil kapanir..dusmessek sampiyon olursak ne ala.

    bu sene sampiyonluk hayal tudorla.ilk 3 bile zor.

  • 48. başbakan geliyor diye arabamın parktan çekilmesi

    yazarimiza geçmiş olsun diyorum.

    asker, polisle gereksiz diyaloglarindan dolayi rezalet puanim 10 uzerinden 5..

  • 49. nimet abla gişesi önündeki kuyruk

    satılan bilet sayısını arttırarak kazanan bilet ya da biletlerin o bayiye denk gelme olasılığını da arttırdığının farkında olmayan insanlar topluluğudur.

  • 50. aşırı güç kullanan isveç güvenlik görevlisi

    polis israilli degil buyuk ihtimalle amerikali uzerinde swat yaziyor konusmalarda ibranice veya arapcada gecmiyor.
    duzeltme: isvec polisiymis.