Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 3 kasım 2017 galatasaray gençlerbirliği maçı

    bjk'nin intikamını aldık. kanınız yerde kalmadı güzel kardeşlerim. ruhunuz şad, mekanınız cennet, tineriniz bol olsun.

  • 2. sözlük yazarlarının en sevdiği gitar solosu

    pink floyd - comfortably numb

    4:29’da başlar her şey!

    edit: tekrar dinledim de sen nasıl bir insansın gilmour ben anlamadım. nasıl ve ne duygularla yazdın sen bu soloyu allahsız. öldüm yine.

  • 3. ifşa tehdidiyle kız çocuklarını taciz eden konyalı

    her ne kadar bu kadar entry girilen başlıklarda bu sayfalarda yazılan entryler farkedilmiyor olsa da aklımda sorular var. ve bu soruları sormak zorundayım.

    öncelikle olay yüzde yüz kurgu olsa dahi sosyal medya hesaplarından baktığım kadarıyla çocuğu döve döve öldürseler sikimde olmaz. zaten boş beleş yaşayan insan tipi var. ve de başlığı açan arkadaşı herhangi bir şeyle itham etmiyorum. sadece merak ettiğim bir takım sorular var. aşağıda yazdıklarım bir iddia, desteklediğim argümanlar değil sadece istenilse yapılabilecek şeyler, komplo teorileridir.

    şimdi ana meseleye gelmek istiyorum. bilindiği gibi fake whatsapp/instagram yazışması yapılabilen dümdüz siteler var. hiç photoshop bilmenize gerek yok. direkt googlea fake whatsapp chat maker yazınca zibilyon tane çıkıyor. aynısı instagram için de geçerli uygulamalar var. herhangi bir örneği bu bu da insta için.
    öncelikle başlığı açan arkadaş yüzeysel de olsa olayın başlangıç noktasını anlatmıyor. o yazışmalara nasıl ulaşılmış? resimlerdeki konuşma aynı kişiyle mi? instagram profilinin capsi dahil 3 farklı telefonla ss alınmış. 3 resimde telefon saati 14.34 diğer resimde 14.35 ve 14.34'deki fotolarda turkcell çekim şeysi 4diş, 14.35deki telefonda 2 diş. ve olay örgüsünde aynı telefonla alınan ssleri birleştirdiğinde anlam bütünlüğü olmuyor. bu farklı telefonlardan gelen ss'ler yazarın eline nasıl geçiyor? yazarın geçmiş entrylerine baktığımda istanbul'da yaşadığı izlenimine kapıldım. belki konya'da yaşıyor olsaydı daha yüksek ihtimallerle o ss'ler eline ulaşmış ya da olayı daha yüksek ihtimalle öğrenme şansı olabilirdi. şöyle düşünün bir gün uyanıyorsunuz şahsınız üzerinden hazırlanmış böyle bir olaya dair 5 tane screenshot ve 1 paragraflık metin var. sizin hakkınızda fake bir olay hazırlanmış. 5 tane resimi yapmanın ne kadar kolay olduğunu yukarıda anlattım. ekşi sözlükte başlık açılmış, 500 tane entry girilmiş. çok net öldünüz. kendinizi açıklama şansınız dahi yok. evden dışarı adım atamazsınız.

    yukarıda anlattıklarımı sadece her olasılığı düşünmek, her türlü durumda objektif, karşı taraftan bakabilmek için yazdım. yazar arkadaşın eline bu ss'ler geldiğinde onun da olayın gerçekliğini teyit edip, ve o teyit ettiği bilgiyi bizimle de mağdur/yakınlarının gizliliğini ihlal etmeden paylaşması gerekliliğinin önemi. gerçekliğini teyit etmiştir ama bizimle paylaşmıyorsa yine eksiklik var. bu çocuğun düşmanı birisi bu tarz fake şeyler hazırlayıp onu da başlığı açan arkadaşa bir şekilde ulaştırıp sesimi duyurabilir misin tarzında bir istekte bulunmuş olabilir mi? olabilir. bence olmamıştır ama olması için bir engel de yok.

    tekrar etmek ve özet geçmek gerekirse yazar, olayın kaynağını bizimle paylaşması gerekiyor. çok mu önemli benim için? yoo o kadar da önemli değil. bu olaylar gerçekse, ki bence çok çok büyük ihtimalle gerçek çünkü yazdığım şeylerin yapılması, hem çok daha küçük ihtimal, hem de çok büyük bir suç. kimse öyle bir şeyi kafasına estiği gibi yapamaz. eğer bu olay gerçekse umarım çocuk yargının önüne çıkmadan kalıcı bir hasar alır. ölmemesi temennim çünkü hayatının geri kalanında da hayatı her gün sikilsin isterim. bu olayların tamamı kurguysa da yine sikimde olmaz. 17 yaşındayken facebookda paylaştığı fotoğraf ve altında yaptığı yorumların bedeli de hayatının sikilmesidir. ben de 17 yaşında oldum. keza çocuk büyüdükten sonra da dalyarağın teki olmuş. hayatının sikilmesi yine sikimde olmaz.

    yazdığım şeylerle ilgili bilgisi olan varsa özel mesajını bekliyorum. başlığı açan arkadaşa mesaj atmadım yüzlerce özel mesaj geliyordur ona şu an. olayın üstünden biraz zaman geçtikten sonra özel mesaj atıp yine burda sorduklarımı sorarım.

  • 4. hayatınızda bir türlü sırrını çözemediğiniz olay

    dedem, 1997 yılında öldü. istanbul büyükçekmece mezarlığına gömüldü. 2007-2008 gibi toprak kaymasından ötürü belediye toprak kaymasından etkilenen mezar sahiplerine kağıt gönderdi. kağıtta naaşların yerlerinden çıkarıp, yeni yerlerine gömüleceği yazıyordu ve maalesef bizim dedenin de mezarı da toprak kaymasından etkilenmişti. bir arkadaşımla birlikte mezarlıktan ölüyü çıkarma görevi bana verilmişti. verilme sebebi de babama "sen çok etkilenirsin böyle şeylerden istersen ben yapayım" demem. ben ayıp olmasın diye demiştim halbuki. neyse, gittik arkadaşla. belediye iki tane adam tutmuş, mezarları onlar kazıyor. biz de işte başlarında duruyoruz, kemikleri topluyoruz.

    havada böyle hafif garip, sisli ve kapalı. tam böyle ürkütücü film atmosferi gibi. aralarında konuşuyorlar. bizim de yaşlar genç. "yav geçen bir ölü çıkardık. adam 30 sene önce ölmüş ama sapasağlamdı" diye. hafif tırstırma peşindeler, öyle eğleniyor onlar da. dedim "toprakla alakalı o. uzun hikâye." ardından kısa bir süre sonra balta ahşaplara çarptı. naaş toprağa konduktan sonra üstüne hafif tahta parçaları konulur. tahtalar çürümüş. ardından yavaştan kemikler çıkmaya başladı. ufalanmış, erimiş. kazıcıların anlattıkları gibi değil de olması gerektiği gibiydi yani atmosfer.

    yavaş yavaş birçok kemiği yeni kefenin üzerine doldurduk. kafatası çıktı, kaburgalar vs. bir tek kalça kemiğinden bir tanesi çıkmadı, onun da toprağa karıştığına kanaat getirdik. bir saat falan aradık çıkmadı. neyse totalde 40 kadar irili ufaklı kemiği kefene koyduktan sonra yeni mezarına doğru götürmek için yola çıktık.

    işte ne olduysa orda oldu. kefenin ağzını kapattım, nerden baksan kemikler 5-10 kilo eder. taş çatlasın o da. tek elimle kaldırmaya çalıştım, kalkmadı. acayip tuhaf oldum. hayatımda yaşadığım nadir paranormal olaylardan birisi. iki elimle çekiyorum havaya, zor kalkıyor. arkadaş gördü "lan iki kemiği kaldıramıyorsun püüü" dedi. "gel sen kaldır" dedim. "acaba ona da olacak mı?" diye. ona da oldu. korkudan bembeyaz kesildi. sonra kazıcılara söyledik el atın diye. onların da başına aynı olay geldi. neden olduğunu bir türlü anlayamadık. arkadaşımla birlikte imece usülü götürdük. yeni mezara getirdik, babam tepesinde duruyor mezarın. "verin" dedi. güçlükle yukarı uzattık ikimiz. "ulan iki tane genç, 3-5 kemiği taşıyamıyorsunuz" dedi. eline kefeni aldığında suratındaki beyazlamayı ve gözlerindeki ürpertiyi halen daha unutamıyorum.

    babam, babasını çok severdi. o ölünce epey büyük bir depresyona girmişti. halen de çıkabilmiş değil. ya da alkolikliğine bir bahane olsun diye bunların hepsi. bilemiyorum. her neyse, babamın o gün söylediği şey "o gün öldüğünde kaç kilodaysa, bugün elime o üç beş parça kemiği aldığımda da aynı kiloydu" babam indirmişti mezara ilk öldüğünde. tekrarı da aynı şekilde oldu. ve muhtemelen aynı kilodaydı, çünkü ben hayvan gibi biriyimdir. öyle 30-40 kiloyu tek elimle zorlanmadan kaldırabilirim. arkadaşım da benim kadar hatta belki benden daha da kuvvetli bir çocuktu. ikimiz de zorlandık. 7/24 balta, kürek sallayan kollarının her kademesi kas olmuş kazıcılar da zorlandı. bu işte bir tuhaflık vardı ve yıllardır çözemiyoruz. en ufak bir abartma yahut kolpa yok bu olayda. ben öyle hurafelere, kolpalara değil bilime inanan bir insanım. ezelden beri. ancak o gün o yaşadığımız şeyi bilimle açıklayamıyorum. kemiklere bakıyorum, 3-5 parça kemik ama mümkün değil o kemiklerin o kadar ağır olması. hepsini tek tek kefene yerleştiren benim. hepsi nerdeyse tüy gibi hafifti. toplanınca nasıl o kadar ağırlaştılar anlam veremiyorum. olayın da 5 hatta imam ve eniştemi de sayarsak 7 şahidi var. öyle tuhaf ve esrarengiz bir olaydır. yıllardır ara ara düşünürüm, çözemem.

  • 5. akp'li replikleri

    kendi uçağımızı tankımızı yapıyoruz. bütün dünya bizi kıskanıyor. lozan 2023'te bitiyor. bor madenlerini çıkarabileceğiz. vahdettin vatan haini değildi. çanakkale savaşı evliyalar sayesinde kazanıldı. ımf'ye borç verdik.

  • 6. çatır çatır sevişen kadın

    baska ulkelerde gunluk hayatin bir parcasi olan seyler bizde o kadar luks gibi goruluyorki aciyorum gercekten halimize

    calmayan siyasetci, yarim saatte ise gitmeni saglayan trafik, sevisen kadinlar

    vay anasini gercekten, sunlara bazi ulkeler dogustan default olarak sahip oluyor, bizse burda gelip yau boyle bisey olabilirmi diye tartisiyoruz

    edit: biraz once bir zambiyalinin agzindan duydugum: "when you start to the life in rock bottom, there is no place to go all the way up"
    lafi yine halime sukretmemi sagladi lan yine iyiyiz hadi buna da sukur

  • 7. fakir insanları etle buluşturuyoruz

    fakıbaba cevabı.

    dikkatten kaçan bir ayrıntı var. marketler eti ham olarak alacak, kıyma haline kendileri getirecek. artık o kıymanın yüzde kaçı yağ, içinde dalak böbrek yarak kürek hangi oranda olur orası meçhul :))) kaldı ki bahsi geçen marketlerdeki gıda kalitesi zaten ortada. yani fakir gene boku yiyecek.

  • 8. babaların kızlarına taktığı lakaplar

    üç kızının birincisine "biricik kızım" ikincisine "ikicik kızım" üçüncüsüne de "üçücük kızım" der.

  • 9. 3 kasım 2017 dolar kuru

    3 kasim degil de ben sunu merak ediyorum

    sen de zimbabwe ben diyeyim kongo, bir diyarda bir banka varmis

    bu banka bazi boklar yemis ve buyuk bir ulkeyi zarara sokmus, cok kizdirmis

    bankanin ait oldugu ulkeden heyet ustune heyet pazarlik yapmak icin o buyuk ulkeye gidiyormus

    ama buyuk ulke diyormus ki kalbinizi kirarim ananizi da sikerim, gunahiniz 12,5 milyar dolar, cikin lan parayi amklarim.

    heyet ise aman zaman siz bize cezayi resmi olarak kesmeyin, biz size bunu el altindan oderiz diyorlarmis (dusunun o el alti hesap ne olabilir acaba?)

    bu olay patladiginda kac olacagi merak edilen kurdur.

  • 10. alex745alejandro/ali can

    "ben youtube'u hatıra galsın diye yapıyorum."

    kaldı be abi, kaldı.

  • 11. whatsapp

    ekşiye girmesem çöktüğünü fark etmeyeceğim uygulama.

    yalnızlık böyle bir şey, pardon yalnızlık demişim hiçlik böyle bir şey sanırım.

  • 12. her sene mutlaka birkaç kez haberi yapılan şeyler

  • 13. askerde ot çeken vardı abartısı

    bunu abartı sanan adam süleyman demirel'i de hala başbakan sanıyor olabilir.

    ülke gerçeğidir.

  • 14. ucuz eti satacak iki marketin bim ve a101 olması

    gaza gelen sevgili kardeşlerim bir kasap çocuğu olarak size sesleniyorum: kasaplar eti ucuza alamayıp, ucuza satamadıktan sonra o ülkede et ucuzlamış değildir...
    hepsi, seçmenin havasını almak için yapılan goygoydur ve uzun sürmeyecektir.

    at fava bekle...

  • 15. huzuru alkolde aramak

    (bkz: huzur alkolde)
    iç.

    -"ben sarhoş değilim"
    -herkes günde 5 bira içsin (ctesi geceleri dışarıda)
    -herkes parasının 24te biriyle birası olmayanlara bira alsın
    -herkes yaz tatillerinde 3 ay sabaha kadar bira içsin
    -herkes ayda bir de meyhaneye gidip rakı içsin.

    geçen gün biranın kapağını sadece bakışlarımla çevirdim açtım.

  • 16. mervelerdeyimin erkeklerdeki karşılığı

  • 17. mhp'ye stepne diyecek kadar şuurunu kaybetmek

    (bkz: yazık kimin çocuğuysa)

  • 18. yılmaz vural'ın entry'nin yarısında çıktım cevabı

    ben de bunun yarısında çıktım.

  • 19. zamları otomatik sistem yapıyor biz yapmıyoruz

    ben kendi adıma bu şekilde yönetildiğim için otomatik olarak utanç duyuyorum.

  • 20. fatih portakal'ın teröristlere rahmet dilemesi

    ben dun bu haberleri izledim. olm orda ölen 8 askerimize allah rahmet eylesin dedi. zaten farkettiyseniz tam allah rahmet eylesin der demez kesmisler. tamamen taraflı manipulatif bir haber. hangi oralet çocuğu hazırlıyorsa böyle saçma şeyleri zannediyor mu ki günaha girmiyor. olm şu yaptığınız itlik var ya... allahtan korksanız böyle şeyler yapmazsınız ama sizin allahınız ampul olduğu için gerekirse götünüzü bile verirsiniz bu dâvada.

    edit: buyrun simdi kendim dunku haberleri bulup koydum. fatih portakal, sehitlerimiz hakkinda konusurken gelen son dakikayı sunuyor. son dakikayı sunana kadar da konu, sehitlerimiz. adamın sozu daha bitmemis yani...

    https://www.youtube.com/watch?v=shd1x2d8exo

  • 21. çocuğa tecavüz edip dışkı yedirip serbest kalmak

    sadece ve sadece türkiye'de görülebilen olaylardan biri.

    kimi ülkelerde idam edilir, kimi ülkelerde müebbet alır. en kötü ihtimal tutuklu yargılanır. ama böyle bir insan nasıl serbest kalabilir? inanılır gibi değil..

    --- spoiler ---

    antalya'da sosyal medyadan tanışıp buluştuğu 17 yaşındaki b.t. adlı çocuğa pansiyonda tecavüz edip idrarını içiren ve dışkısını yediren, bunları kameraya kaydettiği suçlamasıyla tutuklu yargılanan kafe işletmecisi 20 yaşındaki davut e. adli kontrol şartıyla tahliye edildi.

    --- spoiler ---

  • 22. yerli elektrikli otomobile isim önerileri

    (bkz: e-mine)

  • 23. cumhuriyet de mustafa kemal atatürk de bizimdir

    mustafa kemal atatürk ile bir sorunlarının olmadığını dile getirmiş akp sözcüsü.

    sanırsın ki meclis’te yemek sırasında itişip kakışmışlar. bir tarafta 15 yılda memleketin amına koyan iktidar, diğer yanda hiçliğin ortasında inancı ve zekası ile bir milleti milli mücadele ruhuna yönlendiren, türkiye cumhuriyeti’nin mimarı mustafa kemal atatürk.

    siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz lan?

  • 24. akşener'in tepki gösteren adama mikrofonu vermesi

    bu kadar basit ya ! işte bu kadar basit ya !

    insanlara insan gibi davranmak bu kadar kolay, halktan bu kadar korkmayın ya !

    şimdi meral akşener müdahele etmese adamlar alıp bağıran adamı uzaklaştırsa ne olacaktı ? hem bir sürü kişiyi hem de o adamı kaybedecekti.

    adam ilk başta hem bölgede sözü geçen akp ve hdp'ye hem de meral akşener'i onlarla bir görerek içini döktü ama meral akşener onlar gibi davranmadı adamcağızı kendi üslubuyla yanına çağırdı derdini dinledi ve en önemlisi adama mikrofonu uzattı ve adam "sizin için değil" dedi halbuki akşener yanına çağırmasa onun için de söylüyordu ama konuşma hakkı verildiğini görünce doğal olarak adamın fikri değişti. halkı dinlerseniz, insan gibi muamele ederseniz onları kazanırsınız. insan kaybetmek için değil insan kazanmak için uğraşmak gerekli.

    ayrıca bu hareket rekabet içerisinde olduğu diğer partileri de "seve seve" halka insan gibi davranmaya itecektir çünkü ortada iyi bir örnek olduğunda insanlar kötünün kötülüğünü fark etmeye başlarlar.

    bu parti ilk kurulduğunda heyecan vermişti ama yine de yeni oldukları için mesafeli durmaya çalışıyordum ama böyle devam ederse mesafeyi korumak zorlaşacak.

    tanım: yıllar yıllar sonra mikrofonun eskiden olduğu gibi yeniden halkın eline geçeceğine dair küçük bir umut ışığı yakan harekettir.

  • 25. 3 kasım 2017 babamın dolandırılması

    tanım: hemen herkesin başına gelebilecek türden bir kandırılma hikayesi.

    şimdi anlatacaklarım, "bizim başımız yandı, sizinki de yanmasın" amacıyla yazılmakta. evvela olayın meydana geldiği tarihte aslında 3 değil 2 kasım ancak aradan 10 saatten fazla bir zaman geçtiği için bugünün tarihini atıp, olayın güncelliğini korumak daha mantıklı geldi. neyse gelelim dolandırılma kısmına...

    peder bey, 65 yaşında. gözü açık, uyanık ve akıllı bir adam olmasına rağmen çarpılıyor. market dönüşü arabadan iniyor, apartmanın önüne geliyor, poşetleri bagajdan çıkarıp yere koyuyor. ve o esnada 25 yaşlarında esmer bir çocuk kendisine doğru yaklaşıp; "ooo, kemal amca naber ya?" diyor. afallayan babam çocuğa kim olduğunu soramadan, çocuk; "amca ben senin oğlun kalyan'ın arkadaşıyım. o'nun berberiyim. hep gelir bana traş olur" diyor. daha sonra nereden öğrendiğini bilmediğimiz ama gerçek olan bilgileri sıralıyor; "oğlun, gazeteci amca. askerden yeni geldi değil mi, kıbrıs'tan diyor" babam da şaşırarak da olsa inanıyor ve böylelikle düşeceği tufanın zemini hazırlanıyor...

    çocuk babamın indirdiği poşetlere bakıp, "ver amca bunları ben yukarı çıkarırım" diyor. poşetler yukarı çıkarılıyor, dolandırıcı olan zat dairemizin önüne kadar geliyor, üstelik babam tarafından, "gel evladım bir kahve iç" diye eve kadar davet ediliyor. lakin dolandırıcı neyse ki eve girmeden mevzuya geliyor. "amca, benim oğlunuza 50 lira bir borcum var. şimdi hem kalyan'ı arayayım askerden geldi bir gözaydınlığı dileyeyim hem de söyleyeyim parasını sana vereyim" diyen dolandırıcı olacak haysiyetsiz şahsiyet beni arar gibi yapıyor ve babam da inanıyor...

    çocuk babama 50 lirayı veriyor. hemen ardından, "amca ben de bir 600 lira var ama mümkünse bozdurmak istiyorum sen de var mı?" diyor. peder bey de gidiyor 6 tane 100 lirayı verip, dolandırıcı şahsiyetten 3 tane 200 lira alıyor... olay bitiyor gidiyor. ilerleyen saatlerde peder bey, ilçe merkezine çıkıp alışveriş yapacağı esnada. verdiği bütün 200 liraların sahte olduğunu öğreniyor. beni arıyor; oğlum senin şöyle, şöyle arkadaşın var mı? diyor. yok diyorum. seni aramadı mı diyor? yok diyorum... ve bingo!
    dolandırıldığını anlıyor...

    tabii iş, işten geçiyor. ne polisin ilgilendiği bir durum ne de telafi edebileceğimiz bir durum. tek kuşku noktası dolandıran şahsın, benim adımı bilmesi, babamın adını bilmesi. benim işimi bilmesi, askerden geldiğimi bilmesi vs...

    konuyla ilgili dikkatli olmakta fayda var. özellikle şahsi bilgileri yabancılarla paylaşmak konusunda dikkatli olunmalı. bizim peder bey yeni tanıdığı hemen herkese ya da oturduğu bir parkta tanıştığı birine dahi ailesinden ya da işlerinden bahsetmeyi olağan gören bir adam olduğu için; polisin üzerinde durduğu nokta babamın konuşurken dinlenmesi veya takip edilmesi şeklinde.

    siz siz olun dikkatli olun efendim..

    gelen mesajlar üzerine edit: konuyla ilgili geçmiş olsun dilekleri için teşekkür ederim. çok sık sorulan soru sosyal medya hesapları. evet medya sektöründeki işim gereği çoğunu aktif bir şekilde kullanıyorum. facebook'ta 1 tane askerlik günlerine ait bir fotoğraf mevcut. twitter'da ise askerliğe dair geyikler tabii. ancak şahsın bu bilgilere buradan ulaştığını farz edelim, peki babamı nasıl tanıyor? zira bu konuda bir paylaşım vs sözkonusu değil. velhasıl aklım sırrım ermiyor. ama her ihtimalin geçerliliği var tabii. tekrar teşekkür ederim.

    edit2: babama verilen 50 liranın da gelen sorular üzerine sahte olduğunu söylemek lazım. anne ve babamın sosyal medyada hesabı yok. benim hesaplarımda da aileye dair paylaşılan ne bir fotoğraf ne de başka bir şey var. gazete üzerinden adıma ya da yazılarıma ulaşmak kolay (en son askerlik sonrası bir köşe yazmıştım) velhasıl askerden geldiğim ya da gazeteci olduğum gibi bilgilere sahip olmaları kolay ama evi bulmaları, babamı tanımaları ilginç...

    edit3: gelen mesajlara ve gösterilen ilgi, alakaya teşekkürü bir borç bilirim. gerçekten suser kardeşliğinin önemini anlamış bulunuyorum. bu arada dolandırıcı tespit edildi. aynı kişi 5 kişiyi daha dolandırmış. polis, şahsı aramaya başladı.

  • 26. türk edebiyatının en büyük şairi

    ben bir ayten'dir tutturmuşum
    oh ne iyi
    ayten'li içkiler içip
    sarhoş oluyorum ne güzel
    hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
    biraz ayten sürüyorum güzelleşiyor
    şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum
    ayten üstüne
    saatim her zaman ayten'e beş var
    ya da ayten'i beş geçiyor
    ne yana baksam gördüğüm o
    gözümü yumsam aklımdan ayten geçiyor
    bana sorarsanız mevsimlerden aytendeyiz
    günlerden aytenertesidir
    odur gün gün beni yaşatan
    onun kokusu sarmıştır sokakları
    onun gözleridir şafakta gördüğüm
    akşam kızıllığında onun dudakları
    başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
    ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
    bir kadehte sizinle içeriz ayten'li iki laf ederiz
    onu siz de seversiniz benim gibi
    ama yağma yok
    ayten'i size bırakmam
    alın tek kat elbisemi size vereyim
    cebimde bir on liram var
    onu da alın gerekirse
    ben ayten'i düşünürüm, üşümem
    üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
    parasızlık da bir şey mi
    ölüm bile kötü değil
    aytensizlik kadar
    ona uğramayan gemiler batsın
    ondan geçmeyen trenler devrilsin
    onu sevmeyen yürek taş kesilsin
    kapansın onu görmeyen gözler
    onu övmeyen diller kurusun
    iki kere iki dört elde var ayten
    bundan böyle dünyada
    aşkın adı ayten olsun
    (bkz: milyon kere ayten)

    benim için şu şiiri yazan ümit yaşar oğuzcan'dır.benim için çok özel şiirdir.ortaokulda sevdiğim kızın ismini ayten yerine yazıp okumuştum."ne de güzel yazmışsın."
    demişti.
    neruda'ya ne denmişti:"şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır."
    biz de öyle yapmıştık.

    "bundan sonra aşkın adı ayten olsun."

    ne olacak ki.

  • 27. einstein'i gelin evi programında öğrenmek

    "kim acaba, hani bir anısı var mı" diye sorunca "paşa dedem" deseydi muazzam bir cevap olurdu.

  • 28. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    bu başlıkta dikkat çeken şey aratınca 3 sayfa düşüyor mu böyle çıkması. başlığın amacına hizmet etmediği hususunu geçtim.

    düşüyor mu böyle yazan yazar

    16 eylül/18 eylül/ 19 eylül/ 20 eylül/ 30 eylül/8 ekim/9 ekim/13 ekim/26 ekim/28 ekim

    tanımam etmem ama arkadaş sözlüğün bug ını bulmuş belli aralıklarla debeye giriyor helal olsun yahu kaç zamandır dikkatimi çeken husustu. problemim yok hatta helal olsun diyorum.
    15 eylül'den beri 1.5 aydır 11 kez debe ye girmiş 10 u bu şekilde. beğenmeye devam sözlük

  • 29. dünyanın en samimiyetsiz cümlesi

    bi ara görüşelim ama.

  • 30. q7 ve pepe'nin gözleri kör eden giyim tarzı

    adamları asil gösteren beşiktaş formasıymış meğer.

  • 31. yolda yürürken sigara içmenin yasaklanması

    mutlaka ama mutlaka çıkması gereken yasaktır.
    sigara içenlerde hiç empati, vicdan, utanma kalmamış.

    önümüzdekinin arkamız, yanımızdakinin
    yolda, durakta ağzından burnundan çıkan
    zehiri yutmak zorunda olmak insan haklarına aykırıdır.

    hele bebek araabasında bebekler, okul çocukları, yaşlılar
    hastalar, önlerinde gidenlerin
    tüm dumanını yutuyor.
    bir an önce açık havada sigara içilen yerler yapılmalı
    yollarda -duraklarda otobüsten inen, yürüyen sigara
    içememelidir.
    hadi onlar zevk alıyor, ya biz?

  • 32. ekşi sözlük yazar maaşları 2018 zammı

    yazar olmadan önce çaylakken maaş esprileri yapılıyor sanıyordum. hatta nerdeyse inanıyor gibi oluyordum ama milleti kekliyorlar diyordum. yazar olunca kendini moderatör olarak tanıtan biri iban istedi. ekşi sözlükten biri yeni yazar olmuş birini kekliyor eğleniyor sandım. ama ayın 10 u gelince hesaba para yatınca şok oldum. çok değildi ama bu devirde hangi sözlük yazarlarına para verir. işte ekşi sözlük farkı budur. zam olarak da en az yüzde 5+5 de diretmeliyiz. ayrıca her yeni çaylak için de bir ödeme bekliyordum. örgütlenirsek yaparız.

  • 33. 3 kasım 2017 cuma hutbesi rezaleti

    (bkz: islamda ruhban sınıfı)
    (bkz: memurlaşmış ruhban sınıfı)
    (bkz: ruhban sınıfı)
    (bkz: rant lobisi)

    sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar. (yasin-21)

    edit: ooooooo tekfirci isid zihniyetliler de aramiza katilmis. hos geldiniz.

  • 34. 3 kasım 2017 rusya'nın tavuk ürünleri iadesi

    gıda güvenliği konusunda hassas olan rusların şaşırtmayan davranışı.

    bilin bakalım şimdi o tavuklara ne olacak?

    evet bildiniz, bize yedirecekler.

    atv'de "tavukta indirim müjdesi" haberleri görürsünüz yakında. antibiyotik konusu sorulursa da "yav fena mı hem tavuk yiyorsunuz hem bedavadan antibiyotik alıyorsunuz hehehe" şeklinde bir açıklama gelir akp kanadından.

    23 ton elbette büyük bir miktar değil fakat yine de birilerine yedirilecek o tavuklar.

  • 35. sokak köpekleri sorununun çözümü

    sokağındakilerden başlayıp yemediğini vermek, gelip giderken 'naber lan soysuzlar çetesi?' diye bi başlarını sevmek hal hatır sormak, yanaştırmayana sokulmadan uzağına bi kap su, migros'ta 2 liraya satılan bisküvi kemiklerden koymak, karda telef olmamaları için üç beş çare düşünmek, en kötü ihtimal apartmana doldurup komşu şikayet edince 'ay bunlarda her bulduğu açık kapıdan giriyo' ayağına yatıp komşudan çok zırlamak, düşkünlüklerini gurur yapmak. evet. mahallendeki hayvanlar çöpü oyun için değil açlıktan karıştırıyosa ne eşref-i mahlukatlığın, ne en zeki yaratık olmanın bi önemi yok. dört duvar arasına sıkışmışlığı bi bok sanan bencil bok çuvalının tekisin ve konuşarak iletişim kuramadıkların ölsün istiyorsun. annen de senin gibi düşünseydi ve sen daha konuşmayı sökemeden ipini çekseydi sokak köpeklerinden daha tehlikeli kibirine sövmezdim.

  • 36. bitcoin

    size havadan bitcoin dağıttığını iddia eden sitelere umut bağlayıp manyak gibi form doldurarak adamlara kazandırdığınız reklam parasının kırıntısını aldığınız faucet siteleriyle filan zengin olacağınızı hayal etmeyin boşuna.

    bedava bitcoin devri sona erdi. artık bitcoin kazanmak için elinizde bitcoin olması, ve bunu borsada riske etmeye hazır olmanız lazım. bitcoini ancak başka coinlerle al-sat yapa yapa olduğu yerde çoğaltabilirsiniz. bunun da en güvenilir yöntemi şöyle bir şey kullanmak: https://youtu.be/gqnf_lkswlk

  • 37. güven problemi yaşanılan meslek

    (bkz: emlakçılık)

  • 38. bir anda ortadan kaybolan araçlar

    (bkz: bmw x5) bir zamanlar peynir ekmek gibi satılıyordu her yerde bunlardan görüyordum şimdi bir tane bile yok.

  • 39. yerli otomobili üretecek olan 5 firma

    italyan agusta tasarımı helikopterin adının atak yapılarak yerli ve milli olarak lanse edildiği, güney kore üretimi yerli ve milli altay tankının, almanya motor vermediği için depolarda çürüdüğü, 2005 model cadillac bls'nin vatandaşa yerli ve milli otomobil diye yutturulduğu... hadi hepsini geçtim, dilencinin, it kopuğun bile ithal olduğu bir ülkede, bu projenin başarıya ulaşacağını hiç sanmıyorum.

    umarım yanılırım.

  • 40. steam

    oyuncuyu keriz yerine koyan birkaç firmanın oyunlarını bulabileceğiniz platform.

    tanımı yaptıktan sonra insanların ubisoft ve activision'u neden sevmediğini ve durduk yere bu şirketlerin oyununu satın almayın boşverin korsan oynayın dediğini söyleyeyim:

    son çıkan ubisoft oyunlarinin tanıtımındaki grafikleri vs gerçek grafikleri

    next gen diye satılan watch dogs

    eski oyundaki animasyonu oldugu gibi kullanan cod ghosts

    activision bir evvelki oyun motorunu oldugu gibi kullandigi halde next gen diye kakalamaya çalışırken

    bonus video: tamamlanmadan piyasaya sürülen mafia 3 (bu oyun ubisoft veya activision oyunu değil)

    bu oyunların birçoğunun çıkış fiyatı 200 liranın üstünde ve hala daha doğru düzgün indirime girmiş değil. korsan kullanın demiyorum ama bu tarz firmalara para yedirmeyin derim.

  • 41. audi vs bmw vs mercedes

    üçü de beş para etmez.

    hakiki alman panzeri, otoban canavarı, bastıkça yola yapışan arabaların padişahı için (bkz: opel corsa).
    baştan edit: mazotlu tabi, ne sandın?

    (bkz: kargaya yavrusu şahin gibidir)
    ayrıca,
    (bkz: bana faydası olmayan kilisenin papazını sikeyim)

  • 42. bu başlıkta kendimizi eleştiriyoruz

    para lazım; iş aramıyorum.
    yüksek lisans istiyorum; ales'e çalışmıyorum.
    plan yapıyorum; uymuyorum.
    hoşlanıyorum; yaklaşmıyorum.
    uzaklara gitmek istiyorum; korkuyorum.
    ne istiyorum ben de bilmiyorum.

    piyasa kaygısıyla yazılmış, vasat türkçe pop şarkıları gibi oldu.

  • 43. tarsus'taki esrarengiz kazı

    (bkz: indiana jones kayıp diplomanın peşinde)

  • 44. ilişkilerden edinilen tecrübe

    tecrübe midir yoksa muhteşem ilişkinin sırrını mı buldum bilmiyorum. geçen gün zamanım boldu, düşündüm biraz bu konuyu, hafızam da berbattır ama aklımda kalan iyi ilişkilerimin tümünde (aşk, iş, arkadaşlık) sonuç aynı noktaya çıkıyor: "mizah duygusunda uyum"

    bahsettiğim şey "kadınlar kendini güldüren erkeklerden hoşlanır" kadar yüzeysel bir şey değil. ikili sohbetin tamamına hakim olan o akışkanlık. hiç köşe, pürüz yok gibi, her şey smooth. birbirini anlayabilme ve ortak bir düşünce balonu oluşturma gibi.

    ancak maalesef bu olmayınca olduramıyorsun. birini çok beğeniyorsun diyelim, sana çok çekici geliyor, delirtici güzel kokuyor ama konuşmaya başlayınca iki farklı lisan kullanmak kadar sıkıntılı oluyor süreç. ittiriyorsun, kaktırıyorsun ama yürütemiyorsun.
    bazen de tam tersi oluyor, hiç tipin değil ama konuşmaya bir başlıyor, sanki sonraki cümleyi sen söylesen anlam bozulmayacakmış gibi tanıdık geliyor. suratında istemsiz bir sırıtma oluşuyor, "ahan da buldum yine manyağı" sevinci yaşıyorsun. bu tiple kavga etmesi bile zevkli oluyor. ister ye ister yanında yat durumu.

    bu işlerden anladığımı söyleyemem ama kendi sırrım, tecrübem bu. taze keşfettim, koşa koşa geldim yazıyorum: ortak mizah duygusunu yakaladığın insana çök.

  • 45. almanya'nın fazla elektrik problemi

    tatlı ve iç ısıtan bir problem.

    almanya bizi gısganıyor

    geçtiğimiz haftasonu havaların biraz fazla rüzgarlı olması itibariyle almanlar talepten daha fazla elektrik üretmişler ve ne yapacaklarını şaşırmışlar efendim. sadece cumartesi günü rüzgar santralleri yaklaşık olarak 40 nükleer reaktöre denk bir enerji(40 gigawatt) üretmişler ve üreticilerin fiyatları negatife düşünce ya santraller geçici olarak durdurulmuş ya da dağıtıcılara fazla elektriğin ağdan alınması için ödemeler yapılmış.

    üstelik bu olay yaklaşık son 10 yıldır da zaman zaman olan bir şeymiş. mesela; geçtiğimiz sene mayıs ayında da alaman kardeşlerimiz fazla elektrik yüzünden sıkıntıya girmişler ve ticari elektrik kullanıcılarına yine fazla elektriği tüketmeleri için ödeme yapılmış. tabii bundan sonraki hedef bu arz fazlalığını dağıtıcılar ve ticari müşterilerden ziyade vatandaşlara indirim olarak yansıtmakmış. çünkü halka sunulan mevcut sabit fiyatlı elektrik kontratları bu arz fazlasının vatandaşa yansımasına bürokratik olarak engel oluyormuş.

    (bkz: first world problems)

  • 46. 40 milyon euro'nun resmen çöp olması

    tanım: bu parayla kaç öküz alınırdı bilmem ama giden gitti yine dostlar dedirten rahat ötesi harcamadır.
    2016 yılı başında isveçli saab’dan 40 milyon euro’ya satın alınan platform gündeme gelmiş, tır’larla getirilen kamuflajlı araçlar çok tartışılmıştı. tübitak’ın üzerinde çalıştığı bu projenin tamamen hata olduğunu ve rafa kalktığını belirten yetkililer, türkiye’nin otomobilinin temellerinin sıfırdan atılacağı mesajını verdiler. zaten cumhurbaşkanı erdoğan da 5 babayiğide isterlerse bu projeyi de kullanabileceklerini söyleyip, “ama istemezseniz de kullanmayın” diyerek mesajı verdi. yani çok net ‘kullanmayın sıfırdan yapın’ dedi. külliye’deki toplantıda atılan imzalarla yerli otomobil adına ilk kez somut adımlar atılırken, törende ‘yerli otomobil’ kavramının yerini ‘türkiye’nin otomobili’ne bırakması dikkat çekti. bu değişimde ‘yerli’ kavramının yanlış anlaşılması etkili oldu. çünkü yerli denildiğinde üretimdeki yerlilik oranları dikkate alınıyor bu da tartışma yaratıyordu. ‘türkiye’nin otomobili’ denilerek bu sıkıntı aşılmış, gerekirse yurtdışından da teknoloji transferinin yolu açılmış oldu.

    haber kaynağı: hürriyet(copy-paste)

  • 47. pfdk'nın sofiane feghouli'ye 3 maç ceza vermesi

    "herkes"in anlayacağı şekilde yazayım;

    - feghouli'nin pozisyonunda yumruk yoktur, bir itme/itekleme vardır, bu vb durumlar türkiye liginde es geçildiği bile çok olmuştur. herkese böyle bir standart uygulanmış/uygulanıyor olsa amenna.
    - (bu benim görüşümdür) aslında her ne kadar olcay tekmeleme ve itekleme de yapsa onun da cezası fazladır. nitekim, 2 kişi de sarı kartla geçiştirilebilir pek çok örnekteki gibi.
    - caner küfür yüzünden 4 maç ceza almıştır; bunu da 1 kere değil defaatle ve belirgin, bir biçimde yaptığı için. benzer durumda şenol güneş (aynı küfürden) ceza almamıştır işte bir standartsızlık daha.
    - gelelim emre belözoğlu vb türevlerine; yıllardır bıkmadan usanmadan küfür kıyamet... bir de buna ırkçılığı ekleyin. peki ne oluyor? genelde hiç bir şey.
    - m.başakşehir'in olayı bile nasıl olduysa kaynadı, basitçe, anlamsızca...

    yani daha fazla söylemeye gerek var mı? cezalar hakkaniyetli şekilde uygulanmıyor.

    edit: imla

  • 48. ilk kez bir kızla yemeğe çıkacak erkeğe tavsiyeler

    ulan hep erkeklere akıl fikir vermişsiniz.. burada yazılanları yap et kardeşim eyw da bence kendinden çok karşıya da bak...

    - bak bakalım hatun kişisi ne yapıyor mekana ilk girdiğinde kasıla kasıla mı yoksa gayet doğal bir şekilde mi giriyor..

    - menüyü aldığında sayfaları hızlı hızlı mı çeviriyor yoksa okuyarak dikkatli bir şekilde mi..

    - yemeği vs soylediniz geldi bunun fotosunu çekip orada burada paylaşma derdinde mi yoksa tek ilgi noktası sen misin ?

    -çok şaşalı bir kiyafet ve makyaj mı yapmış yoksa mekana uygun daha natural mi takılmış.

    - ve bence en önemlisi sipariş almaya gelen garsona siparişi verdikten, yemek geldikten sonra teşekkür ediyor mu etmiyor mu.

    ( yanında erkek var neden konuşsun ki diyenleriniz çıkabilir, konuşması şart degil ufak sade bir gülümseme kafası ile teşekkür etmeside yeterli.)

    bunları dozunda yapıyorsa bir hatun kişisi bence hem o yemege deger veriyordur, gosterişten yapmacılıktan uzaktır.. hem de nerede ne yapacağını bilen birisidir. 2-3-4 yemege daha çık..

    sana yani bizlere düşen görevleri zaten yukarıda sıralamış bir çok yazar arkadaş onları yazmaya gerek yok :)