Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kürtlerin göç ettiği şehirlerin iflah olmaması

    öncelikle ayrımcılık yapan birisi değilim. sadece sosyolojik bir tespit yapıyorum.

    vardır böyle bir şey. özellikle 1990'larda batıya doğru yapılan göçlerde bu durum çok sık görülüyor.

    adana: 90'lara kadar yörük ve şehirli adanalıların ve arap-alevi nüfusun olduğu ilde. tarım ve sanayinin gelişmesiyle yoğun bir kürt nüfusu göç etti. bu durum şehirde gecekondu sayısını arttırdı. şehirde kadın, silah ve uyuşturucu ticaretleri, hırsızlık ve terör hücreleri hat safaya ulaştı. bugün haberlerde izlediğimiz absürt suçların işlendiği adana'da bu suçların çoğunluğunu bu kürt nüfus işlemektedir. bazı mahallelere de bir türk veya başka bir etnik köken olarak girememenizin sebebi de yine bu kürt nüfus.

    mersin: yine adana gibi 90'lı yıllarda yoğun kürt nüfusu göç etti. gecekondu olmayan mersin'de gecekondu sayısı hızla arttı ve bu durum altyapı ve şehirleşme sorununa yol açtı. eskiden kapı açık yatılabilen şehirde 4. katın pencerelerine bile demir korkuluk taktırmak sıradan hale geldi. eskiden mersin yerlisi alevi arapların yaşadığı çay-çilek mahallerinde arap kalmadı. ve yine bu mahallerde suç oranı çok yüksek. bazı mahallerde yabancı olarak gezmeniz bile çok zor.

    antalya: turizmle birlikte 90'lı yılların sonunda yoğun göç aldı. göç eden kürtler burada mafyalaştı, yerli esnaflara kan kusturdu. gasp ve hırsızlık olağan hale geldi. özellikle turizm sektöründeki esnaflar için kazıklama sıradan hale geldi. kürtlerin işlettiği bazı mekanlar yerli almazken sadece yabancı turist almaya başladı. plajlarda şezlong terörü dediğimiz üçkağıtçılık yaygınlaştı. parklarda madde bağımlılığından ölen, yollarda kadınlara ve turistlere laf atan insanların çoğu yine kürt gençleri. bu olay izmir için de geçerli.

    gaziantep: sanayinin gelişmesiyle arap ve türkmen şehri antep'te kürtlerin nüfusu diğer etnik kökenlileri geçti. şehirde mafyalaşma ve aşiret kavgaları ortaya çıktı. tek tek anlatmayacağım. yaşadığım şehirde gaziantep'den gelen çok antep yerlisi var. nedenini sorduğumda kürtlerin çok olmasından dolayı göç ettik diyorlar. bu cevap bile başlı başlına anlatıyor her şeyi aslında.

    istanbul: istanbul'daki suçun büyük çoğunluğunu kürtler işliyor. kürtlerin yoğun yaşadığı bağcılar, esenyurt gibi yerlerde kim rahatça gezebiliyor?

    eskiden türkmen ve arap şehri olup şimdilerde terörün hat safaya ulaştığı iller ise: van, siirt, mardin, muş, kilis, ığdır.

    özetle kürtlerin göç ettiği şehirlerde kan davaları, hırsızlık, cinayet, terör, mafyalaşma, uyuşturucu, kaçakçılık, kadın ve silah ticareti hat safalara ulaştı.

    not: sözlük beni faşist ilan edecek biliyorum ama amacım sadece sosyolojik tespit yapmak. başka bir etnik köken olsaydı. o etnik köken üzerinden başlık açacaktım. hali hazırda mersin'de kürt nüfusun fazla olduğu bir mahallede yaşıyorum. içlerindeyim yani. özellikle mersin ve adana'nın eski halini hatırlayanlar beni anlayacaktır eminim.

    edit: bana mesaj atıp küfredenler çok mu humanist şimdi? kim faşist? yahu ben burda faşistlik mi yapıyorum. göz var izan var. içlerinde yaşadım diyorum. liseyi başka bir ilçede okuyunca aradaki farkı anladım. bariz belli her şey ama faşist deyip geçiyorsunuz. evet 90'lar teröründen kaçtılar. evet sorun eğitimsizlik. fakat hiç biri eğitim için uğraşmıyor ki. benim ailem de şehire sonradan göçmüş ama hepsi okudu, meslek sahibi oldu. mersin'in çay mahallesinde olan okullar doğu görevi diye geçiyor biliyor musunuz? evet doğu. öğretmenler o kadar çok zorluklarla karşılaştılar ki (bıçaklama, adam kaçırma, hırsızlık) devlet doğu görevine saydı oradaki okulları. eğitim almak istemiyorlar. yeri geliyor türkleri de eleştiriyorum. eleştiri yapıp kendimizi düzeltmezsek nasıl değişecek bu dünya?

  • 2. prensip gereği tesettürlü bayanları istemeyen otel

    bu adama plaket verin. parti kursun oy vereyim.

  • 3. ösys 2017 yerleştirme sonuçları

    09.45 kuralını eksiksiz yerine getiren ösym, iş kendine gelince nasıl da saati siklemiyor.

  • 4. game of thrones

    --- spoiler 7x04 ---

    drogon'un sahnelerinde gaza gelip muhabbet kuşumun kafesini açtım ama ortalığa sıçtığıyla kaldı bizimki, o yüzden kendinizi fazla kaptırmadan izleyin şu diziyi.
    --- spoiler 7x04 ---

  • 5. türk çiftlerin birbirine sürekli aşkım demesi

  • 6. onemliuyarilar'a yardım ediyoruz

    kusuruma bakın ya da bakmayın bazılarınıza göre galiba çirkinleşeceğim.

    şimdi kendisinden hiç bir detay alınamadığı için eldekilerle gideceğim.

    öncelikle bir kısım yazar bu dilenciliğe dönmüş yardım kampanyasına, şu olayın çıkış noktasına bakın diyor, bakıyoruz bu annesi hasta olan yazar arkadaş bir entry giriyor bir kaç yazar arkadaş da üstüne vazife alıp bu arkadaşın evinin -değeri dolarla ifade edilen- tadilat tamiri için kolları sıvıyorlar.

    alın size ihtiyaç listesi:

    mutfak;
    -halı
    -mutfak dolapları
    -batarya
    -aydınlatma
    -kombi gömme dolap - 95'60'35 cm
    - masa sandalye

    salon;
    -halı korkma la biziz halk
    -servis sehpası
    -koltuk takımı

    banyo;
    -duşakabini
    -gömme rezervuarlı klozet
    -tezgahlı alt üst dolaplı lavabo
    125'60' cm
    -batarya
    evin boya badana işi
    salon parkelerini, süpürgelikleri, iç kapıları ve seramikleri

    bu da yazarın paylaştığı entrysindeki kopyası:

    öncelikle biraz moral olsun diye karşıladığımız ihtiyaçları yazayım istedim:
    hasta yatağı :)
    salon parkeleri
    ev içi 5 tane kapı
    mutfak halısı
    banyo halısı
    koridor, mutfak, banyo, salon aydınlatma
    duvar boyası
    perdeler
    mutfak masası
    mutfak tezgahı
    90 m seramik
    duşakabin
    elektrik işleri
    hasta yatağı için sehpa

    bunlar da kalan ihtiyaçlar:
    sıhhi ve doğalgaz tesisatı için usta
    alçı malzemeleri ve alçıpan ustası
    evye
    klozet
    lavabo
    ocak
    davlumbaz
    duş bataryası
    duş başlığı
    lavabo bataryası

    ve en önemlileri; seramik ustası, salon mobilyaları ve mutfak dolapları.

    şimdi bi yanda değeri usd üzerinden verilen ev bir yanda hasta anne hayali için sözü edilen seramik ustası. afedersiniz annenin kalacağı oda, yatak, sehpa, televizyon anlarım da olay nası davlumbaza bataryaya, geldi. sanki ev öğrencilere kiraya verilmiş de onlar çıktıktan sonra yeni evliler girecekmiş gibi bir hava var. hadi kendisi 2. başlıkta işi 0,24 kuruşu kadar hesaplayacak hale geldi de, bu işi başlatan yazar arkadaşlar bu konu üzerine tek laf etmediler mi ya da noluyor lan bi dakika diye düşünmediler mi azıcık samimi olun da, ajitasyon yapmadan düzgün bir cevap verin. (ayrıca şu (bkz: #70023418) entryde bahsedilen mimar adamı neden reddetmiş?)

    olayın başlangıcı aha yukarda yazdığım yerdir. şimdi olay öyle başladı. bugün bu başlığa yazıyoruz, yazarın kendi açtığı ve 5800 küsür lira(evet 24 kuruşu var) istediği başlığa ve burda olay haydi yapabiliriz başarabiliriz gibi gayet quest.net titan zinciri andıran üslupla dilenciliğe döndü olay.

    anlamıyorum, anlamadığım için de bu entry yazıyorum zaten, bu yüzden sorguluyorum sanane deme hakkınız yok, olay o noktayı çoktan geçti, baştmasaydınız kampanyayı açmasaydınız başlığı.

    yani olay nası oluyorda hasta bir annenin hayalinden davlumbaz, klozet, batarya, seramik ve doğalgaz tesisatı gibi detaylara geldi anlayamıyorum. kaldı ki kendisinin koyduğu şu yakın tarihli fotoğraftan tahmin ettiğim kadarı ile o evin ne boya badanaya ne yeni eşyalara ihtiyacı var.

    bunları sorgulayan insanlar neden kötü oluyor, bakın "bu kadar ihtiyaç sahibi varken ..." falan demiyorum. ihtiyaç yokken bir hayal kisvesi altında acaba hayalle ilgisi olmayan şeyler ihtiyaç falan diye yediriliyor olabilir mi diyorum? çünkü böyle bir hayalde duş başlığının ne yeri var yahu? yani tabirimi ve sahneyi mazur görün de annesi tedaviye giderken duş başlığı diye sayıklıyor olabilir mi lan? var mı böyle bişey?

    bırakın, olay hukuksal zemine oturmadan, yazar ve yardım için organize olan yazarlar bu olayı şeffaf hale getirmeden bu işin oluru yok, oluru olmadığı gibi çirkin de. hatta varsa anlayan bir insanın hukuki anlamda bu işin takipçi olması herkesin yararına olacak.

    bu gibi kampanyaların ve yardımların böyle şüphelere yer bırakarak gerçekleştirilmesi en daha önce yapılmış ve gelecekte yapılacak olan yardımlara şüpheyle yaklaşılmasına ve o yardımların samimiyetine gölge düşürür. gereken şeffaflık gelmeden kimseye saldırgan mesaj ve entry göndererek ithamlarda bulunmamanızı öneririm sadece üzülmezsiniz başınız da ağrıyabilir.

  • 7. en yakındaki kitabın 56. sayfasının 5. cümlesi

    yavaşça yerinden dogruldu ve kızgın bir ifadeyle;

    "senin açacağın başlığa sıçayım" diyerek uzaklaştı.

    (bkz: tolstoy bir gencin dramı)

  • 8. sen olsan bari'nin shape of you çalıntısı çıkması

    shape of you'da, tcl no scrubs
    sample'inin kullandığını ve bunun telif hakkı ödenerek yapıldığını bilmeyen youtibirlar varmis ya. off ciddi ciddi video çekmiş bir de.

    bati müziğinde intro,bridge,chorus var. türk popunda ise giriş (intro) ve nakarat(chorus) var, bridgeden dolayı fark olusacak, bire bir benzerlik bulamamak dogal diyebilirsiniz elbette.ama bu şarkılar zaten formulu ortak/ tekellesmis şarkılar. 96-98 bpm denilen şey spor salonu* şarkıları.oraya. shape of you yerine genie in a bottle koy o da benzer çıkacak. özeti max martin formulu turkiye'de.

  • 9. onemliuyarilar

    sözlüğün jet fadılıdır. bu yüzden de kendisini tebrik ediyorum. hep dinci çomarlar dolandırılacak değil ya biraz da çakma entel sözlük solcuları duygu istismarıyla dolandırılsın.

    o pişmiş kelle gibi sırıtarak sergilediğin porselen dişlerine kurban reis. durma devam et arkandayız. şu ota boka duyar kasmayı marifet sanan ekşicileri yeni projelelerinle biraz daha söğüşle.

    edit: https://twitter.com/alperenarslntas şu eşgale bi bakar mısınız? yüzü bağırıyor ben yalancıyım güvenilmez biriyim diye. değil yardım etmek 1lira yol param eksik dese inanılmaz.

  • 10. bir fikrim var'da hoşafın finale kalması

    hayatımda ilk kez duyup hayvan yetenek yarışması konseptli bir program var ve sözlük yazarlarından birinin hoşaf isimli hayvanı finale kaldı da smsle destek isteniyor gibi bir şey zannedip baktım. üzerinde bu kadar uzun konuşmaya değmeyecek bir programda, başındaki türban sayesinde oraya elinde "bardağa su doldurmayı buldum" diyerek çıksa finale kalacağına emin sırtarışıyla bir kız hoşafı şişelemeyi icad etmiş de bu konuşuluyormuş meğerse. harika bir olay, tabi bu arada galatasaray lisesi'ni birincilikle bitirip yale'den 4 senelik burs almış, müzisyen ve mucit, baştan aşağı laik cumhuriyet çocuğu olan zeynep'ten hiç bahsedildi mi? hayır. çünkü zeynep gibi tepeden tırnağa her şeyiyle örnek kızları göz önünden olabildiğince kaçırıp vizyonu hoşaf kadar olan cecelistin tekini konuşmalı, hep onu görmeli, ona maruz kalmalıyız, itiraz ederseniz dilenci sesli mağdur bağırtısı sizi bekliyor. zeynep gidecek, biz organik hoşafçı, bayatlamayan börekçi, bozulmadan duayla büyüyen fasulyeci kübraların hep finale kalacağından emin sırıtışlarına kalacağız. çocuk doğurmak için mükemmel bir ülke.

  • 11. yazarların cüzdanlarında taşıdığı garip nesneler

    rahmetli babamin cuzdanindan cikan ufak usb! ne oldugunu, icinde ne sakladigini bilmeden alip bende cuzdanima koydum. rahmetli babam eger hayatini bilmedigimiz bir ajan degilse, cep telefonu bile cok eski olan, teknolojiden uzak yasayan ama cocuklugundan beri teknolojiye merakli birisiydi.
    bir de yolda gordugu garip elektronik seyleri de merak edip, yanina alip, sorardi.
    herkese de danismaz. ben turkiyeye geldigimde bu ne oglum? derdi.
    sanirim yine oyle birseydi! ama dedim ya, icimden onu takip bir yerlere ne olduguna bakmak gelmiyor bile. babam tasimissa, bende tasiyabilirim. kendimi iyi hissettiriyor, onun misyonu devam ettiriyorum gibi! belki gün gelir ben de evladıma sorarım bu ne ki kızım? diye... o da gönlünden bir arzu kopar da yanıt verirse değme keyfime.

  • 12. 8 ağustos 2017 istanbul sıcağı

    belediyelerden ricam nasıl kışın yollara tuz dökülüyorsa yazın da yollara pirinç serpilsin. belki havanın nemini biraz alır.

    (bkz: yaz sıcakları kapatılsın)

  • 13. 8 ağustos 2017 real madrid manchester united maçı

    şanlı mançesterimizin babayı alacağı maç. heyecanla bekliyoruz.

  • 14. nefes almak için chp'li belediyelere geleceksiniz

    bir kaç kaliteli isim (yılmaz büyükerşen vb) haricinde chp'li belediye başkanları da akpliler gibi işe yaramaz.

    ama doğru nefes almak için chp'li belediyelerin olduğu yerlere gidiyoruz. bunun sebebi belediye başkanları değil orada yaşayan insanların kültür ve ahlak seviyesi.

    konya'ya, erzurum'a, antalya'ya gidip tecavüze uğramak istemiyor kimse. muğla'ya, edirne'ye, eskişehir'e gidip insan gibi muamele görmek istiyor.

  • 15. almanya'daki çöpünü buraya at mehmet yazısı

    (bkz: mehmet onu okuyamıyor ki)

    15 yıldır almanyadayuk çok şükür 1 kelime almanca öğrenmedik kafasındaki 'alamancılara' pek bir faydası olacağını sanmadığım uygulama

  • 16. arda turan

    barcelonalı futbolcular chapecoense'i alkışlarken, herkesin yüzünde bir hüzün varken pis pis sırıtarak farkını ortaya koymuştur. belki de acınacak haline gülüyordur.

  • 17. kanser gencin sevgilisi tarafından terk edilmesi

    çok da güzel olmuştur. hatta başına gelen en güzel şey bu terk edilmektir.
    bana da ms teşhisi konulduğunda, bunu sevgilimle paylaşmıştım ve içsesi dışarıya yansımış ve o gün terk etmişti. o gün çok üzülmüştüm, sonrasında hayatım farklı bir evreye girmişti, açıkçası ms'le baş etmeye çalışmak daha büyük bir problemdi, bu nedenle çok aşırı koymamıştı.
    sonra ms teşhisi yanlış çıkınca bu kadının beni terk ettiğine çok sevinmiştim. çünkü evliliğe giden bir yola girmiştim ve yüce manitu beni korumuş.

    şimdi sen kanserle mücadelene odaklan güzel kardeşim, sidiklinin birisi seni terk etti diye kanser tedavini boşlama, bu sana daha büyük direnç versin.
    bu süreçte başta ailen ve dostların en büyük destekçindir.
    bunu unutma.
    kendini sev.
    sidikli kezbanı boş ver.

  • 18. 8 ağustos 2017 cep telefonu bandrol zammı

    cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemi ile şahlanan türkiyeyi kıskanan almanyanın yeni bir oyunudur. (bkz: büyük resmi görmek)

  • 19. ankara'nın en yaşanılası yeri

    kuzey bati yönünde 450 km. cok guldum , arkadasi dışarı alalim lutfen. ulan bare ayvalik - bozca ada falan de. istanbulu burada öven insan net bir sekilde salaktir. ancak konu ankara'nın en yaşanılası yeri ise kesinlikle cankaya'nin ust kisimleri yildiz tarafi magdur etmez. sosyal olunacak her yere yakındır. guzeldir. candir.

  • 20. bebeğini günde 18 defa instagrama koyan yeni anne

    nazar değmesin diye bebeğinin yüzünü çeşitli emojilerle kapatıp instagrama koyan anne kadar rahatsız etmeyen kadındır.
    ablacım madem çekincen var nazar mazar, koyma! koyma yani bu kadar basit. kafaya silah mı dayıyorlar foto koyacaksın diye anlamadım ki

  • 21. ekşi itiraf

    birden fazla sevgiliye söylediğiniz “bitanem”leriniz samimi mi? birden fazla kişiye “bitanem” demiş birinin “seni seviyorum”larına güvenilir mi ?

    fotoğraflarınızda ki gülen yüzleriniz samimi mi? çekildikten sonra da yüzünüzde kalıyor mu o gülümseme?

    menüdeki fiyatlara rağmen, restoranda girdiğinizde size “hoş geldiniz” diye kapıyı açan şef garson samimi mi ? bizi yürüyen adisyon fişi olarak görmediğine emin olalım mı ?

    gün içinde kaç kişinin yüzüne gerçekten düşündüklerinizi söylemiyorsunuz ? mesela patronunuz hakkında düşündüklerinizi yüzüne söylediniz mi ? sevgilinize ? annenize ? kardeşinize ? pardon ama gerçekten düşündüklerinizi söylemiyorsanız, gün boyu ne konuşuyorsunuz ?

    reklamlar bizim için firmaların yaptığı indirimden, fırsatlardan, cazip tekliflerden bahsediyor hep. gerçekten bizi düşünen firma var mıdır? eğer samimiyetsizse reklamlar, gözümüzü çevirdiğimiz her yerdeler. farkında mısınız ?

    “başka zaman geliriz ya” diye kaç tanıdığınızı kandırdınız ? o anı kurtarmak için söylenen, belirsiz zaman kipinde çekilmiş, kibarlık samimiyetsizliği değil mi bu ?

    çocuk yetiştirmek nedir ? okula gönderdiğiniz, televizyon izlettiğiniz, akıllı telefon hediye ettiğiniz çocuğunuzu yetiştiren siz misiniz yoksa öğretmen veya müfredat, tv dizileri ve reklam senaristleri, internet servis sağlayıcıları ve uygulama sahipleri mi? çocuk sevgisi nedir peki? sadece kendi çocuğunuzu sevmek mi? dünya, ülke ülke ağlayan çocuklarla doluyken, çocukları çok seven ebeveynler dolu her yer değil mi?

    teselli nedir? en son kimi teselli ettiniz ? bir gerçek yüzünden acı çeken birine teselli vermek samimiyet midir? ortada gerçek bir acı varken, teselli sadece yalan olabilir değil mi? boş kelimeleri arka arkaya dizmektir teselli.

    “hayallerinin peşinden koş”, “kendin ol”, “istemek başarmanın yarısıdır” gibi sözler neden bahsediyor? mesela asgari ücretli babanın çocuğu hayallerinin peşinden ne kadar koşabilir ? samimiyetsizlikten sonraki kapı vicdansızlık olabilir mi ?

    acaba beyaz gelinliğin beyazı samimi mi?

    satılan malda, onu üreten emekçinin emeğini hiç anlatmayan, fiyat etiketi samimi mi?

    samimiyet mi yani yüzünüzü olduğundan güzel gösteren tüm makyaj malzemeleriniz ?

    gıda boyalı pastalar, market raflarında göz hizasına konulsun diye ekstra para verilmiş çikolatalar, domates satan pazarcının kırmızı renkli büyük şemsiyesi…samimiyet mi?

    herkesin kendi çıkarını düşündüğü bir dünyada, bir insanın diğerine “nasılsın ?” diye sorması bile sorgulanmalı sanki.

    kadın cinayetine kurban giden kadınlara da beyaz gelinlik giydirilip samimi bir düğün yapılmıştı! nikah şahitleri aslında bir cinayete şahit oluyorlarmış demek ki.

    tartışarak ya da aldatarak ayrılan sevgililer bir zamanlar birbirlerine “hayatımın anlamısın” diye sevgi sözcükleri fısıldamıştı! hayatları ancak bu kadar anlamlıymış demek ki.

    işinden kovulanlar bir zamanlar onları kovanlara “işveren” diyorlardı! birine işveren demek iyimser bir bakış açısıymış demek ki.

    rekabetin olduğu bir sınavda herkese “başarılar” dilemek, yoksulluğun ve yalnızlığın olduğu bir ülkede ana haber bültenini “herkese iyi akşamlar” diye bitirmek, nükleer silah koleksiyonu yapan ülkelerin amacının barış olduğunu iddia etmek, acıdığınız için birine yardım etmek, eğitimin parayla satılmasına rağmen “eğitim şart”, sağlık hizmetinin paralı verilmesine rağmen “sağlık her şeyin başı” demek… hep samimiyetten!

    çoktan yok olup gittiği halde, hala oradaymış gibi gökyüzümüzü süsleyen yıldızı, bir ağacı kandırıp çiçek goncalarını açmasına sebep olan yalancı ilkbaharı, güzelliğiyle insanları büyüleyip asla kendine yaklaştırmayan gökkuşağını ve başımıza ne işler açacağını hiç belli etmeden akıp duran zamanı da unutmayalım.

    bir anlığına dünyanın, her şeyi ile samimi insanlarla dolu olduğunu düşünün. duygular, hisler, düşünceler hatta evrenin kendisi bile samimi olsun. bu hayali dünyada siz de herkese samimi olun mesela korkmadan…

    neler perdeleniyor hayatta değil mi? neler kaçıyor ? kim bilir nelere yazık oluyor gizlilerde, saklılarda, susulanlarda. ve sürekli yalanlar dolanıyor aramızda. sizce “yaşamak harika” veya “hayat güzeldir“ demek samimi midir? böyle bir dünyada?

  • 22. alternatif bir fikrin mi var projeleri

    başörtüden geçirilerek süzülmüş (bkz: türbanik hoşaf).

  • 23. gezicilerin arkasında emperyalist güçler vardı

    kesinlikle doğru olan tespit.

    beşiktaş ıhlamur'da soluklanmak için önünde durduğum apartmandan 60 yaşlarında bir teyze çıkıp, yaptığı sarmaları benimle birlikte çevredeki birkaç kişiye daha ikram etmişti. biz sarmaları yerken kulağımıza 'bunlar obama'nın ikramı, yiyin koçlarım' diye fısıldamıştı. orada işi çözmüştük.

  • 24. babayı baba yapan şey

    alttaki anıdır.

    sene 90'ların sonu, tam olarak bilmiyorum. bilgisayarın klavyesi bozulmuş. çalışmıyor nalet şey. hastayım. dışarı çıkamıyorum. 5 metre yürüsem nefesim kesiliyor, yığılıyorum olduğum yere. geçecek ama zaman lazım...

    babam emekli memur. kıt kanaat bir yaşam sürmüş. bizi de elinden geldiği kadar iyi yaşatmaya çalışmış. babamın bir bisikleti var. bianchi. o zamanların en havalı bisikleti. babamın tek ulaşım aracı. arabası da var ama bir şeyi bozuk. üç dört aydır yatıyor evin önünde hasta atlar gibi. bisikletin önünde sepeti var. sabahları markete gidiyor. öğleden sonra denize, akşama balığa. yaşadığımız yer ege'de küçücük bir kasaba. bisiklet babamın herşeyi...

    baba klavye bozuldu dedim." alırız oğlum ama şimdi ay sonu...üç beş gün sonra olmaz mı ?" dedi. en pis ergen triplerini savurdum. vurdum kapıyı çıktım indim bahçeye. o zamanlar ıcq var. bir de üniversiteyi benden bir sene önce kazanmış bir kız arkadaş. yazın istanbul'da kalmış, gelmemiş memlekete. çalışacak, kış için biraz para biriktirecek. babası taksici... geceleri, veya vakit bulduğunda bana çift cevapsız yapıyor, anlayıp bilgisayarın başına geçiyorum. konuşuyoruz 146 dan bağlanıp. gelen kol gibi faturaya bile çok ses etmiyor babam. ara sıra ben duymayayım diye kısık sesle "yine sabaha kadar oturmuş pezevenk" diyor.

    bahçede sıkılıyorum yukarı çıkıyorum. babam yok. annem "nasıl oldun oğlum?" diyor. "iyiyim bugün kusmadım " diyorum. oh iyi iyi diyor. "babam nerede?" diyorum. " bilmem ki çıktı " diyor. balkondan aşağıya bakıyorum, bianchi yok. babam çıkmış gitmiş bana uyuz olup. yorulduğumu hissedip biraz kestirmek istiyorum. uzanıyorum salondaki en serin koltuğa.

    uyandığımda gece olmuş. babam balkonda. önünde bir tabak. içinde biraz peynir, biraz kızartma. yoğurt ile kızartmanın sosu birbirine karışmış. tabağın yanında bir duble rakı. yarısı içilmiş. kültabağında iki üç izmarit... beni görüyor babam. " oğlum aldım klavyeyi, bilgisayarın önüne koydum, takarsın " diyor. "sağol baba " diyorum. annem ilaçlarımı getiriyor, içiyorum. klavyeyi takmaya üşeniyorum. yatıp sabaha kadar uyumak istiyorum. yatıyorum...

    sabah mis gibi çay kokusu ile uyanıyorum. daha erken. kahvaltı hazır. annem, babam evde. balkona çıkıp günaydın diyorum. bir iki lokma bir şey yiyip odama geçiyorum. klavye yepyeni, gıcır. mafia 1'i açıyorum, oyun oynamak iyi geliyor. sonra sokak kapısının sesini duyuyorum. babam çıkmış. fırsattan istifade bir sigara içeyim babam yokken diyorum. balkona çıkıyorum. babamı görüyorum. bizim evin sokağından usulca kayboluyor yayan olarak. bisikleti almamış diyorum, her zaman koyduğu yere çeviriyorum bakışlarımı. orada da yok bisiklet. "anne babam niye bisikletle gitmiyor ki ?" diyorum. annem kafasını çeviriyor.
    "kıçı düzleşmiş bisiklete binmekten " diyor. öyle demiş anneme. satmış birine. artık bisiklete binmeyecekmiş. "hı iyi " diyorum. odama gidiyorum, gözüm klavyeye takılıyor. klavyeye takılan gözlerim doluyor. öylece oturuyorum yatağa. sonra hüngür hüngür ağlıyorum.

    15 yıl sonra falan babama büyükçe bir kron alıyorum. önüne de bir sepet taktırıyorum. 5 saatlik yoldan sonra götürüp veriyorum. gülümsüyor,şöyle bir sağına soluna bakıyor. trek versen yine bakar orasına burasına. "selesi inceymiş ama güzel " diyor. sevmiyor ince seleyi. "yayvan sele takarım ben buna" diyor. bir iki laflıyoruz.

    akşam yemeğinde, bir ara kalkıyorum masadan. babam anneme fısıldıyor; "unutmamış pezevenk"

  • 25. 8 ağustos 2017 konyaspor açıklaması

    meali: (bkz: biz çomarız)

  • 26. 8 ağustos 2017 aziz yıldırım %100 futbol yayını

    aziz yıldırım'ın geleneksel olarak;

    -konuşturmasınlar beni, konuşursam yer yerinden oynar.
    -gerekirse havuzdan çıkarız.
    -gökhan'ı, caner'i ve lens'i biz bıraktık yoksa beşiktaş alamazdı.
    -volkan demirel milli takıma geri dönmeli.

    demesi muhtemel program.

  • 27. futbolseverlerin embesil olduğu gerçeği

  • 28. arda turan'ın bir oturuşta 200 midye yemesi

    sonra neden barcelona'nın maçında herkes oyuna girerken ben "kenarıya" çekiliyorum? işte bunlar hep adamlıktan.

  • 29. evliliğe özendiren şeyler

    belirli bi vakit geçirdikten sonra kimsenin farklı bir eve gitmek zorunda olmaması, tartışma olduğunda bile kısa bir süre sonra barışacağını bilmek.

    aynı ev içinde yaşarken küs kalamayanlardanım.

  • 30. #pınarürünleriboykot

    daha once herşey politiktir derken süt ve yoğurdu katmamistim ama şimdi futbol takımından okuluna, otelinden içme suyuna değin tarafin dahil olmadığı alan yok. devir taraf olmayanin bertaraf olacağı zaman. dolayısıyla ne torku 'ya ne pınar 'a verecek param yok. mado dondurması guzelmis, napalim unutalım mi o geziyi? aliriz aoç dondurması mis. metro nun bileti daha ucuzsa ne olmuş, bünyesinde yapılan onca taciz ve kazayı üç beş lira için kenara mi koyalım? 15 temmuz icin nasil yaranacagini sapitip biletleri yari fiyatina yapti. hamidiye su mu, topbaş ürettiği suyu hep bir elden icine ettikleri kente bakarak kendi icsin. ulan zaten cami deseninde su mu olur, şişede sekulerizm arar olduk.
    sonuna dek destek verdiğim boykottur, mümkünse daha beter olsunlar.

  • 31. anderson talisca

    arkadaşın da dediği gibi. sen niye kiralık bedelini gününde yatırmıyorsun birader? sözleşmede faiz işlermiş de, bir fesih hakkı doğurmazmış da. geçiniz. esas yaş tahtaya basmayacak olan benfica kulübüdür. avrupa kulüpleri bu işleri bizden çok daha iyi biliyorlar. beni korkutan da bu. adamlar sözleşmede bizi sıkıntıya sokabilecek, faydalanabilecekleri bir şey bulmuş olmalılar ki göndermiyorlar lisans için evrakları. fikret orman'ın konuşmalarındaki rahatlık güvenmeniz değil, korkmanız gereken kısım. aboubakar'ı da 5 yıllığına almıştı, gomez de 1000 euro'ya bizdeydi, lyon maçında da ceza almamız söz konusu bile değildi. tüm bu vakalarda avrupa'nın olaylara fikret orman'ın bakış açısıyla bakmadığını gördük. şu anda bu konuda bana en çok güven veren şey talisca'nın beşiktaş'ta kalmak istemesi ve benfica'ya dönmek istememesi. düşünün yani bana güven veren bu şeyin de kağıt üzerinde hiçbir kıymeti yok. durum fifa'lık ve uefa'lık olduğu anda biz haklı değilsek oyuncu tıpış tıpış benfica'ya döner, biz de izleriz arkasından. yönetim ve başkan şu işi çözemezse yol açtığı rezilliğin altından kalkamaz bilmiş olsunlar. umalım da şu işi halletsinler.

    bu arada: fikret orman geçen sene "seneye biçok kısıtlama kalkıyor, rahat edeceğiz" de diyordu. gördüğünüz gibi bu yıl da kalkmadı. hatta lens'in imza töreninde seneye ffp anlaşması bitiyor dedi. onun da aslını söyleyeyim ben size; seneye de bitmiyor. bir sonraki transfer döneminde de aynı kısıtlamaya hazır olun. anlaşma 3 değil 4 yıllık. herkesin ulaşabildiği, kamuya ilan edilmiş anlaşma metinlerini bile hiçe sayarak canlı yayında yalan söyleyebiliyor fikret orman. yani bu konuda en son güveneceğiniz şey fikret orman'ın açıklamaları.

  • 32. türk kızını yabancı kızdan ayıran özellikler

    kadin her yerde kadindir. onlari farklilastiran sey icinde yasadiklari kulturdur. kultur kadini asagilamaya, cinsel acidan ezmeye ve hizmetci gibi gormeye yatkinsa kadin da cocuklugundan beri o kulturun icinde yorgruldugundan dolayi kendini ona gore sekilliyor dogal olarak (istisnalar haric).

  • 33. ilkokul müfredatına satranç dersinin eklenmesi

    görünce türkiye'de olduğunu sanıp ''oha gerçekten mi? ne güzel düşünmüşler.'' dedim bir an.
    bir anlık sevindiren başlık, ingiltere'de başlayacak güzel uygulama.

  • 34. ırkçı başlığın 1000 küsur favorilenmesi

    (bkz: dövlet bizi fovorilesin)

  • 35. mutsuzken yapılanlar

    bisiklet surmektir. bir donem yaptim ve gercekten iyi geldi. yeni yerler, yeni yollar, yeni insanlar ve yeni hayatlar kesfetmeyi de beraberinde getiriyor cunku.

  • 36. trt'deki hoşaf yalanının hoşafının çıkması

    azerbaycan'da hosaf butun magazalarda satılan şişelenmiş bir içecektir, ayva, vişne,erik, kayısı, seftali, karısık türünde bulmanız mümkündür, kız bunlara calısmıs denen seylerin hepsi zaten yapılmış ve tıkır tıkır işliyor, tekerleği yeniden bulmaya calısan adamla dalga gecmek sevaptır.

    kirazlısının resmi.
    https://turkish.alibaba.com/…-1-lt-50035563246.html

  • 37. otobüslerde sigaranın içilebildiği yıllar

    özellikle yaz ayları bu otobüslerde uzun yola çıkmak işkenceydi. 40 derece sıcakta kliması olmayan , havalandırma sistemi sadece ılık üfleyen fana sahip, içerisi cehennemi sıcak bir ortamda leş gibi sigara kolonya karışımı kokan bir otobüs düşünün. içeri girdikten 5 dakika sonra standart olarak baş ağrısı başlardı. neredeyse herkes kendi kolonyasini getirirdi yanında , yolculuk boyunca ferahlamak ve biraz olsun belki baş agrisi ve mide bulantısını geçirir diye eline yüzüne boca ederdin ama nafile. susayınca getirdikleri plastik ambalaj içindeki pipetle içilen su da ayrı mide bulandıran bir şeydi, su degil sanki araba lastiği iciyormussuncasina igrenc bir plastik tadı alırdın . bu şartlar altında her koltukta standart bir kusma torbası olurdu. otobüsler desen konfor süspansiyon filan hak getire , en kalitesiz asfaltta tek gidiş tek geliş şeritte hoplaya hoplaya saatlerce süren bir yolculuk.yolculuk bittikten sonra bile bir güne yakın sürerdi , olumsuz etkileri.

  • 38. bebek ziyaretine gelen misafire elini yıka demek

    ondan sonra da "ama çocuğum çok çabuk hastalaniyüüür ühühühü" derler. sen çocuğu mikroplarla tanıştırmazsan onun da bünyesi kırılgan olur ve en ufak şeyde hastalanır.

  • 39. cumali ceber

    10 yaşındaki oğlumun sınıf arkadaşı cem tarafından şiddetle davet edildiği film.

    cem neden "gidelim! gidelim!" diye böylesine ısrar ve ihtiras içinde anırıyor, merak ettim ve filmin fragmanını seyrettim. tam birbuçuk dakika içinde toplam 6 kez "sıçmak" fiili geçti.

    yıl 2017!

    halen çoluk çocuğu göt mahsulleriyle güldürme peşindeki film yapımcılarının götü çıksın.

    cem sen de uzak dur lan oğlumdan! az seyrek görüşün amk.

  • 40. aleyna tilkiyi kemalizmin ortaya çıkardığı gerçeği

    (bkz: siktirtme belani ertan cay koy)

  • 41. ilk maaşla yapılanlar

    ilk maaşım olmamakla birlikte ilk kazandığım parayla yaptığım şey tevazu elde edebilmekti herhalde.
    normalde çok sert, gıcık kibirli bir tipimdir.

    ama

    banka hesabıma 2 aylık ödemem tek parça halinde yatırılmıştı.
    sayıyı görünce gözlerim dolmuştu. çok çalışılıp elde edilmiş bir rakam...
    3.5 yıllık bir işin ilk hasadı...
    para yattıktan yarım saat sonra bankadan aradılar; buyurun tanışalım diye
    tramvaya yöneldim, kartımda para kalmamış.
    tekrar atm'ye dönüp 30 tl çektim.
    30 çektim çünkü bir adet 10'luk bir adet 20'lik versin de 10'u karta yükler tramvaya binerim dedim.
    tramvay tam banka kapısının önündeki durakta durdu.
    gaziantepte, gazimuhtar paşa bulvarındaki yapı kredi bankası...
    bankaya girdim, güvenliğe müdürle randevum olduğunu söyledim; üstümde beyaz bir t-shirt, kısa paça jean, beyaz kinetix ayakkabı, yaş
    20...
    güvenlik bana baktı; hafif güvenlikçi sertliğiyle "müdür yok" dedi.
    "olur mu biliyor geleceğimi" dedim.
    "çıktı az önce kardeşim" dedi.
    ben bozuldum tabii.
    yedim seni güvenlik parçası diye karşı saldırıya geçerken arkamdan bir dede serkan bey buyurun sizi bekliyorduk dedi.
    müdürmüş.
    3 saat kadar sohbet ettik. tabii saat altı buçuğu geçmiş; banka kapanmış ama personel içeride, müdür beni kapıya kadar uğurladı ve arabanızı getirsinler dedi.
    arabam yok tramvayla dönerim dedim.
    müdür şaşırdı.
    öyle mi ben size eşlik edeyim buyurun dedi.
    odasına anahtar almaya gitti.
    o sırada güvenlik kıvrılıyor eziliyor "kusura bakmayın beyefendi ben o an..." derken adama kibarca gülümseyip "rica ederim" dedim.
    normal karakterim altında, sert çıkışmam gerekirken azami mertebe alttan almıştım.
    o günden beridir konuşmama her zaman rica ederek başlıyorum.
    sonunda bazen öküze bağlama ihtiyacı doğuyor.
    ama göte de göt demek lazım geliyor.

  • 42. 5 saatten fazla süren yere arabayla giden ırgat

    o da bi şey mi, ben bisikletle gidiyorum.

  • 43. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    gece gece evinde oturan, uykusu tutmayan, sohbet edecek bi iki insan olsa fena olmazdı diyenler olarak her gece toplanıp muhabbet ediyoruz, haydi gelin.

    http://tinychat.com/midibus

    not: 2 adet çok basit kuralımız var;
    1. küfür etmiyoruz, çünkü gerek yok. herkes buckingham dükü gibi düşünün.
    2. cinsiyet sormuyoruz, imasını da yapmıyoruz, çünkü gerek yok. herkes trans gibi düşünün.

    not2: kanal mevlana kapısı değil, sadece sohbet kanalı. maksat azınlıkta olan hoşsohbet insanlar olarak bir araya gelip güzel güzel sohbet etmek ve yatıp uyumak. bu kadar.

  • 44. boyu 1.81'den kısa olan erkeğin varoluş amacı

    1.79 ile bu tür başlıklara takılmadan keyfimi sürüyordum tam fakat o da ne ?
    1.81'e yükselmiş. 1.80 veya 1.85'de değil. tam bir seksen bir amk.
    artık mesele bizi de içeriyor. ve çoğunuzu. kaos çıkabilir her an.

  • 45. tom cruise'un hiçbir filminin iyi olmaması

    (bkz: eyes wide shut/@lafalsamoneda)

  • 46. kırmızı ışıkta geçen yaşlı adamı ezmek

    dayı bu aceleyle mezara koşuyor galiba. otobüse yeşil yanmış, karşıda trafik akıyor bizim dayı bir boka yetişecekmiş gibi boyundan fazla olan otobüsün dibine atlıyor.

    (bkz: doğal seleksiyon)

    şoförün bir gram suçu yok. kininize başka yerde kusun.

  • 47. 8 ağustos 2017 bodrum depremi

    5.3 büyüklüğünde 1.6 km derinliğinde olmuş. bu ne amk utanmasa yerin üstünde olacak.

  • 48. cinsel çekim hissedilen meslek grupları

    (bkz: taksicilik) bir gün delirip sikecem hepsini, meme uçlarını tırnak markasıyla filan koparacağım.

  • 49. aziz yıldırım

    baskan.

    aksam yapacagi aciklamalari simdiden söyleyeyim de bosuna zaman kaybetmesin insanlar:

    - lens'i biz istemedik, dirar daha iyi (intro).
    - tesis yaptik.
    - mayis'ta tekrar aday olurum taraftar beni kizdirmasin.
    - 3 temmuz süreci ve fetö ile mücadele.
    - senol günes hani vatanseverdi?
    - ben fenerbahce icin hapis yattim(remix).
    - söz veriyorum sampiyon olacagiz.
    - cumhurbaskanimiza maca geldigi icin tesekkür (outro).

    en az bir saatinizi heba etmekten kurtarmis oldum sizi, simdiden rica ederim.

  • 50. dijital sürüm yerine kutulu oyun alan insan

    demek bu dijitalci nesil iki kutu alıp birisini hiç açmadan saklayan koleksiyoncuları görse kalpten gidecek.

    bu arada dijital olarak satın aldığınızı sandığınız oyunu sadece kiralamış olabilirsiniz ayıktırayım. atıyorum steam kapanırsa senin o dijital satın aldığın oyun ne olacak? puff uçacak gidecek. kutulu oyun alan adam ise o oyunun tapusunu almış gibidir, bin yıl sonra bile gene açar oynar. o yüzden bir bildiği olan adamdır.