Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. erdoğan'ın korumalarının abd'de kavgaya karışması

    trajikomedi tadında video.dünyanın keko ülkesi olduk. son 10 yılda şu ülkenin savunulup gurur duyulabilecek hiç bir şeyi kalmadı. sayelerinde bugün de başkasının adına utandık eyvallah.

    video
    kavganın hemen öncesi

    edit: sanırım başlığı açan arkadaş gitmiş video linki eklendi. sonradan ilk video da eklendi art niyet aranmaması için.

    hiçbir şeyi savunmuyorum fakat yakışıyor mu bir ülkenin cumhurbaşkanının korumasının misafir gittiği ülkede kavgaya karışması, mecbur durumda kalıp da bir arbede de yaşanmıyor, gidip yere düşmüş adamların kafasına tekme falan atıyorlar. orada basın var şu var bu var ve amerika'da misafir durumdasın orada her hareketinle türkiye'yi temsil ediyorsun. şimdi adam yarın barbar türkler diye yazsa sonuna kadar haklı.

    edit: ypg'nin de pkk'nın da amına koyayım, terörist falan değilim.
    insan hakları, hak hukuk adalet bunları geçtim lakin onlarla pek ilginiz yok fakat anlamadığınız şey şu, sen o adamlara terörist diyorsun ama orada yaptığın hareketle asıl terörü orada sen estiriyorsun. ondan sonra ypg ye yapacağın müdahaleyi uluslararası arenada nasıl meşru kılacaksın bir düşün. karşındakinin varlığının meşruluğu senin nefretinden besleniyor anlamıyorsun.

    şu paçozluğu eleştirdik diye olmadığımız şey kalmamış, ypg'ye silah yardımı yapan amerika'ya gidiliyor, bir ihtimal bunu engellemek için. orada ypg adına slogan atanlara kameralar önünde çok güzel bir mağduriyet verilip rezil olunuyor, sanki orada vatan kurtarılmış büyük iş yapılmış gibi düşünülüyor bazıları da farkında olmadan burada olan bitenle adete mastrübasyon yapıyor biz de eleştirince işte terörist bilmemne oluyoruz.

    edit: entrydeki tek küfür pkk, ypg ye olmasına rağmen özele teröristli hakaretli bol mesajlar gelmiş sabahtan beri. kimi de terör propagandası yapmaktan savcılığa şikayet edecekmiş. burada bile anlayış buysa varın siz düşünün. yazsan bir sürü şey yazılır bu konuda ama ne demişler anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna soksan az.

  • 2. kadınlar olarak kıllarımızı almak zorunda değiliz

    olay çok basit aslında. niye böyle uzun tartışmalara giriliyor anlamıyorum.

    evet doğal olarak onlar almak zorunda değil. sen de öyle kabul etmek zorunda değilsin. o bırakabilir sen de bakmazsın. beğenmezsin. ya da beğenirsin doğal halini.

    bazı şeyler aslında çok basit ama toplumsal dayatmalar bizi ne hallere getirdi.

  • 3. insanın anasını ağlatan dersler

    farmakoloji.

  • 4. ganyotçu ebubekir öztürk'ten izmir marşına küfür

    inşallah söylediği eylemi gerçekleştirip dağı taşı sikerde zamanında atalarının yaptığı çoluğa çocuğa karışma hatasını tekrarlamaz.

  • 5. survivor 2017

    anıl "takdir sizin" diyerek acun'a lafı çaktı. bence de takdir halkın değil, acun'undu.

  • 6. trump erdoğan görüşmesi tercüme skandalı

    bir çevirmen olarak şunu söyleyebilirim, ingilizceye çevrilen metinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz bir metnin önceden belli olduğu konuşmalarda, metin böylesi yerlere mevcut çevrili vaziyette gider ki zaten okuyan kişinin takilmadigindan da bunu anlayabilirsiniz, simultane çeviri böylesi akıcı olmaz.

    en akla yatkın açıklama, türkçe açıklama türk insanının algısını değiştirmek maksatlı hazırlandı, ingilizce metin ise abd'ye aslında söylemek istedikleri/söyleyebilecekleriydi.

    edit: genel çeşitli yanlış algılardan dolayı ekleme yapma ihtiyacı hissettim. bu çeviri, efektif olarak bir yazılı çeviridir ama görünüşte uygulanış itibarıyla insanlarda ardıl çeviri intibası bırakmaktadır. yani bu konuşma türkçe olarak hazırlandıktan sonra bir de çeviri sürecine giriyor ki devlet kademesinde bu önemde yapılan çeviriler genellikle çeviri yapıldıktan sonra başka biri tarafından tekrar kontrol edilir ki hata olmasın. bir de çeviri türleri hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. iki türü vardır, sözlü ve yazılı. sözlü çeviride de iki tür vardır ve bunun ilki ardıl çeviridir, konuşucu duraksadıktan sonra sözlü olarak yapılır ve hiçbir zaman rte trump görüşmesi esnasındaki gibi akıcı değildir. örnek olarak yabancı futbolcuların, basketçilerin yaptıkları basın toplantılarından görebilirsiniz. bir diğeri ise simultane çeviridir. bu türün ardıldan farkı, bekleme olmamasıdır. tümce geldikçe çevrilir ve gene bu derece akıcı değildir, zaman zaman doğal olarak teklenir çünkü tümceler farklı bir insana aittir ve arada çeviriyle ilgili düşünme süreci vardır. bu tarz aniden yapılan çevirilerde de kaynak metni bilerek ve isteyerek farklı aktarma durumu çok güçtür çünkü zamanınız kısıtlı. son bir bilgi daha vereyim, tercüman sözlü çeviri yapana, mütercim ise yazılı çeviri yapana denir. çevirmen ise her ikisini kapsamaktadır ve görece daha modern bir terimdir.

    velhasıl, ortada kesinlikle bir hata yoktur, bilerek ve istenerek yapılmıştır. ingilizce metin ya rte'den habersiz bir şekilde çeşitli kaygılar göz önünde bulundurularak yapıldı ya da rte'nin de bilgisi dâhilinde biz türk halkının algısını yönetmek için yapıldı. ancak şu noktadan sonra her iki şekilde de bok, çevirmene atılacaktır ve olayın üzeri kapatılacaktır.

  • 7. 17 mayıs 2017 fenerbahçe başakşehir maçı

    volkan demirel'in en büyük zaafı üzerine gelen toplar.

  • 8. izmir'i itici yapan detaylar

    izmir itici değildir lakin şu çiğdem meselesi var ya, hah o işte, duyar duymaz elim tabancama gidiyor

  • 9. 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı

    maç bitti geçtim uçaksavarın başına namlu kor gibi kıpkırmızı. aynı anda karşı dağda pkk lılar da saydırıyor havaya.
    askerdeyken uzman çavuş anlatmıştı bunu.
    ben ankaradaydım, maltepede. öğrenciyiz, maç bitti ortalık karnaval.
    o zamanın revücü nataşaları otel camından sarkmış, cimbom diye bağırıyor.3.sınıf bir romen orospu hagi benim memleket deyiverdi o kalabalıkta.
    esrarkeşi ibnesi orospusu... herkes o gece derdi tasayı bırakmış.
    kızılay aktık sonra, her tabakadan insan orada. zengini fakiri şarapçısı dindarı.
    7.caddeye geçelim dedik, lüks araçlar tıkamış caddeyi. döndük bir daha sakarya ya.
    başka bir şeydi o, futbol filan değil , başka bir şey ve sanmıyorum ki bir daha böyle bir şey görelim.

  • 10. 175 cm'den kısa erkeklerin yaşama nedeni

    atatürk'ün boyu 174 cm'dir.

  • 11. 1999 yılındaymış gibi yazmak

    yer van, askerim ve şafak bitmiş. sabaha tezkere alıp uçağa binip eve gideceğim. benim gibi uğur var, gölcük'te yaşıyor. o da tezkere alıp gidecek, sabah aynı uçakla gidiyoruz.

    -ee, ne yapacaksın eve gidince?
    +uyuyacam olm. bir kaç gün çıkmam yataktan. sen napacaksın?
    -bende yatacam 1-2 gün. sonra bakacaz iş güç durumlarına.

    gittik eve. tarih 16 ağustos 1999. ben uyudum ve şükürler olsun uyandım. uğur göçük altında kalmış ve uyanamamış. mekanı cennet olsun.

  • 12. yazarların futbolda beğenmediği kurallar

    rövanşlı eleme maçlarında maç uzatmaya gittikten sonra hala deplasman golü kuralının devam etmesi saçmalığı.

  • 13. üniversitede en çok sevilen ders

    kesinlikle siyasal düşünceler tarihi.
    (bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)

  • 14. ekşi itiraf

    arkadaşımın ailesiyle yaşadığı evde misafir kaldığım gece ansızın bastıran acıkma hissi ve mide kazınması sonucu gizlice mutfağa sıvışmam, farkedilmemek için mutfağın ışığını yakmak yerine pratik zekam sonucu aspiratör ışığını yakmaya çalışmam, yanlışlıkla ışık diye bastığım düğmeyle bozuk aspiratörü en yüksek kademede çalıştırmam ve aniden evi saran gürültü, birkaç dakikalık bocalamanın ardından sigortanın atması, gece gece telefon ışığıyla şartel aramam, aradığım şarteli bulur bulmaz kaldırmam ve halen düğmesi açık olan aspiratörün evi tekrar gürültüye boğması... (bkz: yatılı misafir)(bkz: misafirlikte başa gelebilecek en berbat durumlar)(bkz: misafir olunan evde erken uyanıp tavanı seyretmek)

  • 15. çocuğa renk ismi koyma modası

  • 16. seks süresini iki katına çıkaran şeyler

    (bkz: internetin yavaşlaması)

  • 17. 16 mayıs 2017 trump erdoğan görüşmesi

    açılın tarafsız yorumcu geldi:

    yukarıda o kadar çok dezenformasyon yapılmış ki muhteşem ikiliyi izlemek durumunda kaldım, yorumculara güvenmiyorsanız siz de izleyin, aha da link.

    sanırım ak troller şu yüzden kendilerinden geçtiler: malum şahıs çok uzun zamandır ilk defa kendisiyle çelişmedi, bugün ak dediğine üç gün sonra kara demedi. burada ne diyorsa aynısını söyledi. pyd, ypg terör örgütüdür, bunlara silah vermek yanlıştır, mutabakatlarımıza aykırıdır dedi. fetö'ye değindi. tutarlı ve düzgün konuştu.

    gelgelelim, buradan "sapladı, içinde gezdirdi, ağzının payını verdi, helal olsun dik durdu" manasını çıkaranın ya kafası güzeldir ya da trol primi fazla yatmıştır, çok şeyapmamak lazım. gerçi onlar da haklı, normal zamanda o kadar çok söylediklerini aklamaya, rasyonalize etmeye, o da olmadı gündeme getirene sövmeye alışmışlar ki düzgün bir açıklama gelince zevkten kendilerinden geçtiler.

    özet: malum şahıs olması gerektiği gibi konuştu, tutarlı konuştu, gerçekleri söyledi. evet düzgün konuştu. hayır gururlanmadım, sonucuna bakacağım, ypg'ye ağır silah verilecek mi, feto iade edilecek mi gibi. hayır ezilen halkların sesi olmadı, kafa tutmadı, helal olsunluk bir durum yok. hayır yarın gidip a.k. partisine yazılmıyorum.

  • 18. ekşi sözlük gey tanışma portalı

    en yakın arkadaşım gay olduğunu neredeyse 30 yaşında itiraf edebildi. yıllarca bir "acaba" yiyip bitirdi adamı. ben onu 19 yaşında tanıdım. hep kibar bir adamdı farklılığını görebiliyorduk ama düşüncelerimizi sesli konuşamıyorduk.
    genel olarak çok gergin ve çabuk sinirlenen biriydi. yaşayamadığı cinselliğin etkisi hayatının her alanına yansıyordu.
    umutsuz, mutsuz, öfkeli bir genç adamdı işte, hatta onun bu haline lakap takar eğlenirdik.

    nihayet çok da tuhaf bir tecrübe ile pasif bir gay olduğunu anladı. o günden sonra başka bir problem başladı. "güvenli partner" bulmak. cinsel kimliğini kabullenmenin rahatlığı ve yılların açlığıyla aklınıza gelmeyecek adamlarla birlikte oldu.
    o dönem başına bişey gelir korkusuyla telefon başucumda endişeyle uyurdum. çünkü tekinsiz tiplerle adımımızı atmayacağımız yerlerde takılıyordu. hatta bir kere çok kızmıştım ve "o gün gelip de seni morgda teşhis etmeye gelmemiz gerektiğinde ağlamayacağım" demiştim.

    ilk senenin sonunda her şeyi denedi, yaşadı, sakinledi. daha mantıklı davranıp kendi gibi insanlarla olmaya başladı ve nihayet bir sevgilisi oldu. birlikte yaşıyor ve gelecek planları yapıyorlar. ama çok kötü zamanlar geçirdi ve bu zamanların şahidi benim.
    insan geçmişinde unutmak istediği anları o geçmişin şahitlerinden uzaklaşarak yaşıyor. beni aramıyor artık. en sevdiğim arkadaşım yavaş yavaş beni terketti. evet ben de biraz alınganımdır, aramayanı arayamam. saçma ama öyle işte.
    insanların hayatta neyle karşılaşacaklarını bilemezsiniz. yaşam dediğimiz şey hep bir sınamayla geçiyor. eğer doğru zamanda doğru insanlarla vakit geçirseydi belki tecrübeleri unutmak istediği değil de güzel bir anı olarak kalacaktı. ve ben ona anlatmak istediğim onca şeyi kendimle konuşmak zorunda kalmayacaktım.
    sahip olduğunuz şansların hayalini bile kuramayanlar var. bırakın insanlar tanışsın, kaynaşsın, istiyorlarsa sevişsin.
    artık +1'im yok ama uzaktan da olsa destekliyorum sizi beyler.

  • 19. işe bisikletle gitmek

    paranın satın alamayacağı bir lüks.

  • 20. 12 porsiyon ızgaraya 3200 tl ödemek

    evet evet yanlış okumadınız, 12 porsiyon ızgara 1200$.

    olay turizmin başkenti* antalya'da cereyan ediyor ve tahmin edileceği gibi bu hesap turistlere çıkartılıyor.
    bilenler bilir antalya'da dönerciler çarşısı diye bi yer var, hanutçuların zorla kötü yemeklerini yedirmeye çalıştığı ve en pahalı menünün 20 lirayı geçmediği.

    4 aile toplamda 12 polonyalı turist, acıkıyorlar ve eminim ki zorla davet edildikleri bu restaurant'da 6 porsiyon karides ve 12 porsiyon karışık ızgara sipariş etme gafletinde bulunuyorlar. bu arada tavuk döner 3 lira falan burda öyle bir yer düşünün yani. aklınıza nusr-et falan gelmesin, kafa karıştırmayın.

    ben menü içeriğini bildiğimden dolayı kabaca bir hesap yapıyorum;
    karışık ızgara; 20 tl x 12 = 240 tl
    karides tava; 18 tl x 6 = 108 tl
    total; 97 amerikan doları.

    e be köpeğin çocukları, siz bu kazandığınız paraları nasıl evinize ekmek diye götürüyorsunuz?
    şu olayın hırsızlıktan farkı nedir?

    sonra da ağlıyorlar, turist gelmüür. herkes yunanistan'a gidüür.
    kaleiçi esnafı kan ağlıyormuş da, siftah yapmadan kepenk kapanıyormuş da, size su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim.
    haber link detay kaynak falan

  • 21. mahalle maçlarında ismi haykırılan futbolcu

    başlıkta aradım hiç biriniz ronaldinho yazmamış. nasıl bir çocukluk geçirdiniz lan siz ?

  • 22. whatsapp

    özellikle toplu mesaj grupları için, acilen, hem de çok çok acil, "mesaj göndermeden önce şifre sorulsun mu? / uyarı verilsin mi?" gibi bir özellik koyulması gereken uygulama. yani arkadaşa karı kız videosu gönderecem, lan göndereceğin kişiyi seç listesi kısmına geliyorum, soğuk terler boşalmaya başlıyor.

    liste bildiğin kurtlar vadisi, yok şirket departman grubu, yok servis grubu, yok bilmem yarrağama gidiyoruz grubu, çocuğun okulunun veli grubu, aile / akraba grubu. lan elin yanlışlıkla bir kaysa, hayatını kaybediyorsun lan direk, şakası yok.

    düşünsene, şirket grubuna şöyle emmeli, gömmeli, hayvanlı bir şey yollamışsın. bittin yani, git at kendini. telafisi yok. zira yaşanmış bir çok örneği de mevcut, üşendim şimdi haberleri bulmaya. tamam, çıplak fotomuzu falan yolladığımız yok kimseye de, saçma sapan şeyler yollanıyor yani, karı kız, porno, siyasi capsler falan oluyor. büyük sıkıntı. aman diyim.

  • 23. idamdan kaçıp türkiye'ye sığınan iki kızın iadesi

    suriyeliyim deseydi kimlik pasaport bile sormazlardı.

  • 24. yazarlar altı yaşında olsa açılacak başlıklar

    ısitme engelli oldugum icin henüz okula gitmeden okuma yazmayi sökmüstüm. rahmetli babam eve kucuk kara tahta alip gelmis ve bana bir iki ay icinde okuma-yazmayi ogretmisti. hikaye kitaplari okumaya baslamis ve resmen asik olmustum. yalniz pek fazla kitabim yoktu ve bu nedenle yalnizca kitap bulup okumak isterdim. sanirim 6 yasimda eksi sozlukte bir baslik acacak olsam su sekilde olabilirdi:

    (bkz: kitap paylaşmak)
    (bkz: kitap okumak)
    (bkz: banu'ya kitap aliyoruz kampanyasi)

  • 25. 17 mayıs 2017 bahçemize yılan girmesi

    ona küçük sürprizler yap.

  • 26. 10-15 yerinden bıçakladım bıçak kolay girip çıktı

    simdi susarsak, bir gun konusabilecegimiz bir firsatimiz olmayacak.

  • 27. homofobi

    neslimizin devamı için gerekli olan antipatiymiş.

    oğlum 8 milyarı geçtik nüfus olarak. kaynaklar yetecek mi, yetmeyecek mi onu düşünüyor insanlar. panda mısın sen?

  • 28. otoyollara ortalama hız uygulaması gelmesi

    bir yerden bir yere giderken 100 araçlık konvoyla gidenler, guzergahtaki tüm kavşakları kesenler, trafik ışıklarında dakikalarca beklemenize sebep olanlar, otobanda veya herhangi bir yolda siz limit hızda giderken arkanızdan çakarlariyla sizi taciz edip yanınızdan kırmızı plakaları/sivil plakaları ile 200km/h ile gidenler bizim ve dünyanın gelecegi için egzos emisyon değerini düşünerek bu kararı almışlar, bizede bunu yemek düşmüş.

  • 29. meltem banko

    sürekli silindiğine göre bize de sürekli yeniden eklemek düşer.

    kanzuk tarafından kendisine entry silme yetkisi verilmesi gereken avukat kişi. ama bu yetkiyi sürekli kullanamayacak böyle tetriste uzun çubuk gelmesini bekler gibi bekleyecek

  • 30. 17 mayıs 2017 gs warriors sa spurs maçı

    türkiye'de futbol taraftarının kalitesi zaten yerlerdeydi de basketbol taraftarının kalitesinin de bu kadar düştüğünü bilmiyordum. üç beş tane entry'ye bakınca insan soğuyor. bu kadar birbirine hakaret edecek, küfür edecek ne var şunun şurasında bir spor, bir eğlence, bir oyun.

    bu arada lütfen kickbox, mma, ufc falan bulaşıp onun da içine etmeyin. bir onlar kalmıştı. lütfen onlardan eksik olun.

    tanım olarak pek keyifli olmayan fakat mccaw'in gelecek vadettiğini fakat şımarmamasi gerektiğini gösteren maç diyebiliriz.

  • 31. erdoğan'ın makam aracının abd'ye götürülmesi

    deveye sormuşlar neren eğri? nerem doğru ki demesiyle gözaltına alınmış...

  • 32. taktik maktik yok bam bam bam'ın ingilizcesi

    there's no tactic mactic. bam! pow! zonk! *

  • 33. kadınların hep para düşünmesi

    çok gezmiş bir abinizim.

    ortadoğulular, yahudiler, hispanikler ve ruslar(+tüm ortodoks yavşaklar) paraya düşkündür.

    anglosaksonlar, almanlar, fransızlar, iskandinavlar çoğunlukla o kadar takmaz para denen şeyi çünkü zaten var. ırk olarak ezilmiş değiller, bu da para hırsını ortadan kaldırmış zaman içinde.

    tabi bu belli bir sosyoekonomik tabakanın üzeri için geçerli, 22 yaşındaki işçi ailesi çocuğu öğrenci "linda" için geçerli değil. bu ırkların çoğunluğu da o tabakanın üzerindedir onu belirteyim. sofistike bir karakter değilsen parayla satın alamazsın bu ırkın insanlarını kolay kolay. ha bak yakışıklı ama moronsan da farketmez, tek gecelik zevkine meze eder seni de. ama mümkünü yok ilişkisini para üstüne kurmazlar. sırf zenginsin ve hafiften tipin düzgün diye yaşlanmaz seninle.

  • 34. kocasına sabah uyandırmadan git diyen kadınlar

    büyülenmek, güç zehirlenmesi, "ne oldum delisi olmak", "buldumcuk" olmak konusunda başarılı(?) biridir.

    ana fikir şu: "ben öyle olmayacağım."

    bilmezsiniz. bir-iki kuşak önce başladı bu. bir-iki kuşak önceki genç kadınlar annelerinden, annelerinin yetersizliklerinden, annelerinin - kendi bakış açılarına göre - erkeğin kölesi olmayı yüceltmesinden, annelerinin giyimlerinden ve hayata bakışlarından, annelerinin sözlerinden, annelerinin başlarına gelenleri sessizce kabullenmesinden, hatta ve hatta annelerinin babalarına yaptıklarından tiksiniyordu. bu tiksinti o kadar büyüktü ki artık nefret boyutuna ulaşmıştı. tüm bu genç kadınların nefret ettiği üç şey vardı:

    * anneleri,
    * babaları,
    * anne ve babalarının evlilikleri.

    onlara göre dünya değişiyordu. gerçekten de yabancı filmler, ülkeye daha sık gelmeye başlamıştı. reklamlar muhteşem, çok güzel ve kendine değer veren kadınlardan bahsediyordu. taşralı kadın tiplemeleri sert ve dahası alay edilerek eleştiriliyordu. mağazalar, harika kıyafetler satıyordu. makyaj ise bir sanat haline gelmişti. serbestlik başlamıştı. bu genç kadınlar iş hayatına girebiliyordu. yeterli tahsili olmasa, eğitimi olmasa, yabancı dili olmasa, bazı meziyetleri olmasa bile tezgâhtarlık(satış temsilciliği) veya sekreterlik(telefonlara bakıp çay-kahve taşımak) yapabiliyordu. bu işlere karşılık bile, çok çok yüksek olmasa da o mağazadaki kıyafetleri alacak, o makyaj malzemeleri ile kendi yüzlerinde sanat icra edebilecekleri araç-gereç-boyaları alacak parayı kazanabiliyorlardı. emin olun, bu genç kadınlar hiç evlenmezdi.

    parayı kazandıkça anne ve babalarından daha çok tiksinmeye başladılar. nefret artık öyle yüksek bir boyuta ulaştı ki bu genç kadınlar para kazanabilecekleri hemen her işe sıcak bakabilirdi. babalarının gün sonunda ter kokan bir şekilde eve gelmesi, yumruğunu masaya "yemek!" narası eşliğinde vurarak, ellerini bile yıkamadan yemek istemesi, annelerinin ise aynı anda yemek hazırlamak için etekleri zil çalarak, evin içinde dört dönmeye başlaması, sonunda bu faslın, sabahki kahvaltıya kadar devam etmesi bu genç kadınları, erkeklerden de evlilikten de tiksindirmişti.

    bu masal değil ya da kötü bir masal. babalarından ve annelerinden nefret eden ve onlara beddua eden, aynı zamanda kardeş olan dört tane kız tanımıştım. o zamanlar, hemen hemen bütün genç kadınlar benzer davranışlar gösteriyordu. çalışmak onlar için her şeyden değerliydi. anahtar kelimeler de şunlardı:

    "ben öyle olmayacağım!"
    "ben evlenmeyeceğim!"
    "ben evlensem bile böyle bir evlilik yapmayacağım!"

    sonunda kahvaltılar ve akşam yemekleri en büyük nefret unsuru oldu. bütün bu genç kadınlar, babalarının hışmından, ev içinde estirdiği terörden; annelerinin ise ezikliğinden dolayı önce kahvaltılardan, sonra da akşam yemeklerinden nefret etmişti; çünkü o zaman, babalarının gazabını ve annelerinin zavallılığını yeniden yaşıyor, hulk'ın öfkesinden yeşil bir deve dönmesi gibi, öfke içinde kendilerini devleştiriyorlardı. bu hulk öfkesi, sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerine alerji ortaya çıkardı. bunlar en nefret ettikleri şeyler oldu; çünkü erkeğe hizmet etmek anlamına geliyordu. o zaman annelerini hatırlıyorlardı ve o kaderi istemiyorlardı.

    "ben öyle olmayacağım!"

    seks neden vardı? yani bu genç kadınlar sabah kahvaltısı hazırlamayı küçüklük sayıyor, akşam yemeklerini ise iş bölümü haline getirmeye çalışıyor. seks ise hâlâ var. herhalde, anne ve babalarının yatak odasındaki hallerini görmelerinin mümkün olmamasındandır.

    ne var ki tiksindikleri, nefret ettikleri anneleri; bu genç kadınları destekleyen ilk kişilerdi. kızlarının para kazanmasını ve ekonomik özgürlük sahibi olmasını istiyorlardı. bu genç kadınlar da her şeyin başında, annelerinden destek alarak yola çıkmıştı. tezgahtarlık ve sekreterlik; avukatlığa, doktorluğa, mühendisliğe kadar ilerledi. genç kadınlar, başarmıştı. annelerinin ezik gölgesinden kurtulmuştu. yalnız bir problem vardı:

    evlenmek gerekiyor! çoğu genç kadının özgür bir hayata parası hâlâ yetmiyor ve yetse de yalnızlık hâlâ var. para, her şeyi sağlayamıyor.

    emin olun bu genç kadınlar evlenmezdi.

    madem evlenmek gerekiyor, o halde evliliği katlanılabilir hale getirmek gerekecek. kahvaltılar ve akşam yemekleri ise bir çeşit tabu düzeyine yükseldi. ne zaman ki evlendikleri erkeğe kahvaltı veya akşam yemeği hazırlamak gerekecek, kendilerini köle olarak görme kaygıları ve kompleksi isyana dönüştü; çünkü bu, bundan böyle bir gen bilgisiydi. o zaman feminist söylemler işe yaradı. "hayat müşterektir." sözü dillerinden düşmedi, sonuna kadar benimsendi. katlanılabilir evlilikte balayı veya normal tatiller için olsun yurt dışı tatilleri şart koşulacaktı. böylece hem annelerinin intikamı alınıyor hem de anneleri gibi olmuyorlardı. "ben öyle olmayacağım!" sözünü de tutmuş oluyorlardı.

    bu defa da evlilikleri yürümedi. mutsuz evlilikler, hızlı boşanmalara gitti; çünkü bu genç kadınlar ve sonra da onların kızları, engel olamayacakları şekilde erkekleşmeye başlamıştı. erkekleşmek, yalnızca bir erkeği mutfağa sokmak değildi, aynı zamanda bir erkeği sevmekten ve ona emek vermekten de mahrum kalmaktı. kadınlığın gösterilebileceği tek şey de yalnızca seks olarak yetersiz kalıyordu, bu ise iki taraf için de yeterli değildi. o zaman da daha korkunç bir şey oldu: sevgi ve aşk bir kenara atıldı. kadınlar, bundan böyle paranın peşine düşebilirdi. böylece, iki sorunu birden çözmüş oluyorlardı. hem annelerinin, büyük annelerinin lanetinden kurtuluyorlar hem de erkeği sevmek duygusu ile yüzleşmek zorunda kalmıyorlardı. o zaman da erkekler zor durumda kaldı; çünkü para, zenginlik, statü veya şöhret daha değerli hale geliyordu. kadınlar artık paralı, statülü, zengin veya kendi çapında şöhretli erkekleri tercih ediyordu. bu erkeklerle evlenmeleri için de aşka gerek yoktu. aşka gerek olmayınca da kahvaltı hazırlamaya veya akşam yemeği hazırlamaya gerek olmayacaktı.

    erkeklerin hatası ise kendilerini sevmeyen ve âşık olmayan kadınlarla evlenmeleri oldu. parayla kadın satın almaya kadar vardı bu iş, hatta potansiyel eşlerine fahişe değeri biçecek kadar. aslında hesaplar örtüşüyor, diğer bir deyişle "eden buluyordu."

    masal sona erdi.

    yoğun çalıştığı halde kocasını mutfağa sokmayan, sabahları kocasından önce uyanıp kahvaltı hazırlayan, akşam yemeğini ise kocasının gelmesinden az önce hazırlayan bir kadın tanımıştım. kocasını çok seviyordu ve âşıktı. ne var ki her şekilde aldatıldı. yirmi beş sene sonra da kocasına boşanma davası açıp boşandı.

    öte yandan sabah kahvaltısı hazırlamamak için evden mahsus kocasından erken çıkan ve aynı zamanda akşam yemeği hazırlamaktan kurtulmak için de eve kocasından sonra gelen bir kadın da tanımıştım.

    yalnızca insanların kendisini bulması gerekiyor. kadının kadın ve erkeğin de erkek olması gerekiyor. bakarsanız erkek ve kadınlarda yüzdeler var artık. %70 erkek, %30 kadın olan erkekler; %80 kadın, %20 erkek olan kadınlar gibi. marka tescili alıp üzerimize yüzde kaç erkek ve kadından oluştuğumuzu yazabiliriz sanırım. ne de olsa ilişkiler de aşktan çok alışverişe çıkmaya benziyor. aslında zamane kadınları kadar zamane erkekleri de sosyalizmin yıkıldığı sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'nin kapitalizmle "ne oldum delisi" hali olan rusya kadar vahşi.

    kahvaltı, akşam yemeği ve insanın âşık olduğu kişi için yaptığı diğer her şey, insanın âşık olduğu kişiyi fazladan görmesidir, emektir ve aşktır diyerek yazıyı sonlandırıyorum.

  • 35. serkan inci vs ssg

    ssg bir girişimcidir, serkan ise beceriksiz bir taklitçi.

  • 36. elon musk'ın trafik sorununa yeraltı ulaşım çözümü

    burada mevzu bahis olan şey yeraltına tüneller açıp ulaşımı oraya aktarmak değil. asıl dikkat edilmesi gereken araçların üzerine konulacağı saatte 200 km hıza çıkan "elektrikli kaykay" podları. şehir içerisinde nereye saatte 200 km hız yapabiliyorsunuz ki adamı eleştiriyorsunuz?

    fikir güzel ama daha çok gelişmesi lazım. podların kullanımı, tünellerin giriş ve çıkışları yol kenarı gibi gösterilmiş. sırf bunlar için ayrı istasyonlar yapılması gerekir. istanbul gibi şehirlere yine çözüm olur mu bilinmez ama ulaşımda büyük bir hızlanma sağlayacağı kesin. daha bunun öncülü toplu taşıma için projeleri var.

    burada oturup "ya biz marmaray yaptık ya zaten bizi kıskanıyolar bizde de var bizi gömüp onları övmeyin yaaaa" demek alkışı hak ediyor. https://futurism.com/…nderground-tunneling-machine/

  • 37. yazın geldiğinin anlaşıldığı an

    elemana bak göz göre göre reklam yapıyor diyecektim ki zaten reklammış :)

    ne garip bu da bir çok şey gibi parası olana serbest..

    (bkz: reklamlar)

  • 38. kerem demirbay

    türk milli tarafını seçtikten sonra nuri şahin aramış olabilir. tahminen;
    -oğlum bir ilkay'a bak bir bana! manyak mısın?... dediyse yeterli.

    boğulacaksan okyanusta boğul kerem. başarılı olursan daha büyük başarı. olamazsan bile hiç değilse evlat, vatan, çocuk, cemaat, tarikat, reisçi gibi zırvalardan uzak durmuş olursun.

  • 39. entrymi favlamışsın seninle tanışabilir miyiz

    "tanışalım birader, ben osman 25 cm" şeklinde cevap atıldığında etkisi kırılabilen sözdür.

  • 40. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    yazın yazın yazın bana.
    yazın.

  • 41. adriana lima'nın sansürsüz pozu

    (bkz: adana limanı demediniz mi lan)

  • 42. yolda sigara içen kızın boynunda sigara söndürmek

    videonun sonunda "savcılık tarafından serbest bırakıldı" yazıyor ya, orada film kopuyor bende. savcılığın birini içeri tıkması için ne gerekiyor? hırsızlıkta, gaspta, yaralamada, tehtit etmede vs hep serbestsiniz. nedir amına koduğumun dünyasında bir insanı cezalandırmaya yetecek suç? bu orospu çocuğu daha ne yapmalıydı mesela? kızı ve annesini orada kesip yaksa yeterli gelir miydi adalet sistemimize?

    şimdi bu kızın babası, amcası, dayısı, erkek arkadaşı o onun bunun evladını dışarıda yakalayıp ağzını götten sikse, dağa kaldırıp götüne eski mavi blendax şişesinden soksa suçlu mu olacak? yoksa onlar da serbest mi kalacak?

  • 43. avustralya'daki 1.2 metrelik ev kedisi

    (bkz: yaran yanlış okumalar)
    1.2 metrelik ev kredisi

  • 44. 17 mayıs 2017 istanbul soğuğu

    korkunç yaz sıcaklarına girmeden önce son serinliktir. çok arayacağız bu günleri.

  • 45. televizyon izletmeden çocuk yetiştirmek

    4 yas. ızletmedik. biz de izlemedik. evlendigimizden beri evde tv var ama yayina bagli degil. eski bi laptopa bagli. onu da acmaya useniyoruz, durdugu yerde tozlaniyor. o uyurken laptop/tabletlerimizden dizilerin dibine vuruyoruz bazen. o uyanikken kitap okuyoruz, kalem-kagidi dokup yazip ciziyoruz, sohbet ediyoruz, cevredeki cocuklarin bagimlisi oldugu cizgi filmlerden denedik hatta, bi kere alismayinca hic istemedi. televizyon acinca ne varsa kendisini izleten bir alet. ve kaliteli icerik yuzdesi cok dusuk. cocugun oradan almasini umdugun egitim ne, evde her gun yarim saat sen uzerine dussen 10 katini verirsin. bir elinden tutup iki adim yuruyus yapmak bile daha egitici, hem de ic acici.

  • 46. papazı acilen bırakın

    (bkz: papazı acilen bırakman gerek)

    - kamu spotu -

  • 47. beşiktaş

    beyler galiba uyudu. sessiz sedasız toplanıp gidelim. tek başına yazsın dursun manyak. 50 entry'si yok ibnenin, göt korkusuna rengini bile belli edememiş. kaçın oğlum hz.isa bile cahilden kaçtı. gurur yapmayın kaçın kaçın.

    şampiyonluk sayısı 12 değil 2 olsa ne fark eder bu arada? seni gelip burada ağlatıyorsa iş bitmiştir.:)

  • 48. ama bizim uefa kupamız var

    galatasaraylıların yaşadığı haklı gururdur.

    2002 dünya kupası finallerinde 3. olmak, daha sonra fenerbahçe ve galatasaray'ın şampiyonlar liginde çeyrek finale kadar yükselebilme başarılarının öncüsüdür. türk futbolunun 'maalesef' getirebildiği en büyük ikinci başarıdır. ilki de galatasaray'ın süper kupayı ülkeye getirmesidir. maalesef dedim çünkü şu ülke futbolunun çok daha iyi yerlerde olması, galatasaray'ın aldığı şu kupayı sadece 'ilki' olarak anmak varken biz olduğumuz yerde kürek çekiyoruz.

    tekrar tebrikler galatasaray.

    umarım devamı ve tekrarı hem galatasaray hem fenerbahçe hem de diğer takımlar tarafından gelir.

    not: lefteralexspor, antizizbahçe.

  • 49. wanacrypt0r 2.0

    başlığı altına linux veya mac kullanıyorum diyen topoşların alayının hem entryerini hem de başlıklarını engellediğim virüs. bu andaval zır cahillerin yazdığı şeyden de fayda gelmez açtığı başlıktan da; size tavsiyem de engelleyip geçmenizdir. çünkü bu kafasız davarlardan başka kurtuluş yolu yok.

    mac de kullanan birisi olarak ilgiyle takip ediyorum çünkü paramı emanet ettiğim bankadan ilacımı aldığım eczaneye, işimi yaptığım bilgisayardan iş yaptığım firma ve devlet kuruluşlarına kadar aklına gelecek ne kadar sektör varsa çoğu windows üzerinden çalışıyor. ulan musluğundan akan sudan evine gelen elektriğe kadar windows ile kontrol ediliyor. bu kadar mı kafasız bir mahlukatsın ki sırf sen bu sistemi kullanmıyorsun diye mal mal konuşuyorsun?

    bu tip bir virüs ile geçen senelerde işte kullandığımız bir sistemde haşır neşir olmuştuk. oluşturduğum rapor şablonları dahil birçok şeyi kaybettim bu lanet olasıca dilenci virüsün türeviyle. hem de ben yemem, saçma sapan programlar kurmam diyen bir insanken nasıl olduğunu bile anlamadan, hiçbir şey yüklemeden, çalıştırmadan kendimi içinde buldum. bu halde iki satır bilgi alalım diye şuraya bakıyorum, manzara bu. sözlük gerçekten can çekiliyor; hurriyet.com'un olur yorumları bile daha seviyeli hale gelmiş. şu ortamın düştüğü seviyeye bak, cidden yazık.

  • 50. extratorrent

    2009 yılından günümüze devam eden torrent soykırımının son halkası.

    mininova, monova, btjunkie, kat.ph, şimdi de extratorrent

    en iyi torrent sitesi değildi ama elde kalan az iyi siteden birisiydi. rip.

    eskilerden geriye the pirate bay kaldı. bu da giderse torrent dünyası silahlanmalı.*