Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. amfide yarı atletli erkekleri gören kadını düşünün

    --- spoiler ---

    yarı atletli, yarı bütün müstehcen organları ortada...

    --- spoiler ---

    bu nasıl tanımlama olm hanginiz dal daşşak geziyor lan amfide?

    yarım atlet nasıl oluyor, böyle göbeği açık bırakan cins mi?

  • 2. kız öğrencilerin ibretlik hafızlık kapışması

    güldük eğlendik yeter, imam hatipler kapatılsın artık.

  • 3. internetin yavaşlaması bize sohbeti hatırlattı

    cumhurbaskani basdanismani hamza yerlikaya'nin zamaninin ne kadar otesinde yasadiginin kaniti olan beyanat.

    "ülkede internetin yavaşlaması unuttuğumuz sohbeti, muhabbeti hatırlattı. maalesef bizi biz olmaktan çıkarıp sanal bir yaşam haline getirmiş" demis buyuk usta.

    gunun diger haberleri:

    •seli firsat bilen rize'liler yuzmeye akin etti.
    •koyune elektrik ve su baglanmayan yukarikoy sakinleri tunc devrine girmenin sevincini yasiyor.
    •khk ile isten atilan 18.000 memur, sikintidan piramitleri insa etti.
    •parlamenter demokrasi-turk tipi baskanlik tartismalarina son noktayi akhisar belediyesi koydu: sehir devletleri kuralim!
    •tsunamilerle sarsilan tokyo, sorfun cazibe merkezi haline geldi.

  • 4. ecevit'in 2 milyar dolarlık mirası

    mütevazi yaşantısıyla tanınan ecevit'e dedesi hacı emin paşa’dan kalan; hz. muhammed, hz. ömer ve hz. ebubekir’in kabirlerinin de içinde bulunduğu, mescidi nebevi olarak adlandırılan bölgede 99 dönümlük arazinin karşılığı olan mirastır..
    araziyi, maddiyat müptelası din simsarları tarafından dinsizlikle suçlanan chp'nin karaoğlan'ı (siyaseti bıraktıktan sonra) türk hacıların faydalanması için bağışlamış..
    şimdi takkeyi önünüze alın düşünün "bir lokma, bir hırka" felsefesini yaşayan kimler? lüks manyağı paraya doymayan ama allah kuran lafını ağzında düşürmeyenler mi yoksa dini siyasi rant için kullanmayıp şova girmeyen ama paylaşım ve mütevaziliği tam anlamıyla yaşam tarzı haline getirmiş erdal inönü veya ecevit gibi tipler mi?
    ilgili haber için tıklayınız..

  • 5. hdp'nin meclis'ten çekilmesi

    meclis mi var sanki de yanlış karar olsun. adam kayyumla yönetiyor memleketi.

  • 6. ak parti'ye oy kaybettirecek yegane şey

    bir zamanlar, padişahın biri bakmış ki ülkede herkes mutlu, her şey on numara, veziri çağırmış. demis ki:
    -tüm vergileri %50 artır bakalım, halk biraz rahatsız olsun.
    aradan zaman geçmiş, hic bir huzursuzluk yok. herkes hala mutlu. çağırmış veziri. demiş ki:
    -vergileri %50 daha artırın.
    yine zaman geçmiş, halk yine mutlu, herkes vergisini ödüyor. sıkıntı yok. iyice huzursuz olmuş. amk bi sıkıntı var diye düşünmüş. çağırmış veziri.
    -her sokağa çıkandan para alın.
    yine zaman geçmiş. ulan her sokağa çıkan parasını ödüyor. herkes hala mutlu. iyice uyuz olmuş. veziri çağırmış yine.
    -her köyün girişine adam koyun, gireni çıkanı s.ksinler.
    aradan zaman geçmiş, veziri çağırmış, demiş ki :
    -nasıl, halktan şikayet var mı?
    -yok, demiş vezir, herkes memnun.
    "ulan" diye düşünmüş padişah, "bi ibnelik var".
    her köyden bir temsilciyi sarayın bahçesine toplamış. çıkmış balkona. kalabalık amk. demiş ki:
    -ey halkım, yok mu bir şikayeti olan?
    kimsede tık yok. biraz sonra, arkalardan yaşlı bir dede el kaldırmış. padişah hevesle dedeye seslenmiş.
    -söyle dedecim, nedir şikayetin?
    -efendim, demiş dede, köyün girişinde iki adam var. bizim köy biraz kalabalık. sıra oluyor. iki adam daha koysanız da, sırada beklemesek.

    böyle bu ülke. yapısı böyle. akp'ye oy kaybettirecek yegane şey, akp'nin dağılması. başka bir şey yok.

  • 7. ne kampüs ne yerleşke külliye külliye

    (bkz: arapperestliğe giriş 101)

    o değil de paşamızın derdi de enteresan. son 3 yılda kişi başına gelir 10 yıl geriye gitmiş, sahra çölünde bile 100% kapsama alanıyla 3g internet varken biz 2 gündür internete giremiyoruz, ama paşamız yerleşke yerine arapça külliye denmesini şart koşma derdinde.

    bakın bunları yazın kenara, devran bu çapsızların elinden bir gün dönecek. işte o gün tüm orospu çocukları için yaşasın cehennem diyebilmek için kenara not alın bunları.

  • 8. çocuğuna atatürk nefreti aşılayan ebeveyn

    uzun zamandır görmediğim arkadaşıma gittim dün akşam, eniştesi oğlu ile birlikte geldi daha sonra. tanıştık, oturduk sohbet ediyoruz ama çocukta ilgi çekici bir agresiflik var. eline sopa versen kafamıza gözümüze girişecek sanki. bir süre sonra arkadaş ve eniştesi ilgimi çekmeyen şeyler konuşmaya başlayınca ben de belki biraz yumuşar düşüncesiyle çocukla ilgileneyim dedim. klişelerle sohbet açmaya çalışıyorum çocukta tık yok. ilgimi çekmeye başladı iyiden iyiye, dokuz yaşında bir çocuk neye bu denli öfkelenir anlayamıyorum. gel dedim resim yapalım, "tamam" dedi. aldık kalem, defter o çizmeye başladı ben de basit sorular sormaya başladım. bir anda nasıl olduysa konu sana geldi atam.

    ç: çocuk
    i: ilgisiz

    ç: atatürk'ün resmini yaptım ben.
    i: aa ne güzel bana da gösterir misin?
    ç: gösteremem ki.
    i: neden ki?
    ç: öldü çünkü.

    konu enteresan bir hal aldığı için duraksadım biraz. düşünüyorum nereye bağlanabilir ki diye, 10 kasım da yakın ya alaka kurmaya çalışıyorum kendimce ya da resmi yırtıp attı da onu mu öldü sanıyor gibi senaryolar beliriyor kafamda sonuçta çocuk dokuz yaşında henüz, o sırada;

    ç: ben öldürdüm onu, kalbine bir hançer çizdim öldürdüm.

    bu cümle ağzından dökülürken babasıyla göz kontağı kurdu, babasının yüzünde bir gurur vardı ki oracıkta siktir olup gitmek istedim o evden. çocuk tüm siniri geçmiş bir şekilde babasına koştu, sarıldı. babanın çocuğa "akvaryumu hakettin şimdi, yarın gidelim" demesiyle çocuğun öfkesini de anlamış oldum.

    her geçen gün sayıları katlanarak artan bu babalarla, bu çocuklarla aynı ülkede, aynı şehirlerde yaşıyoruz. halkın kutuplaşmasından yakınanlar oyun çağındaki tertemiz beyinleri zehirli ideolojilerle kirletmekten çekinmiyor. biz çocuklarımıza istediğimiz kadar saygıyı, hoşgörüyü, adaleti öğütleyelim bu gibi babalar çocuklarına lozan'da kaybedildiğini iddia ettikleri topraklardan, fesin kaldırılmasından, harf inkılabından ve kendilerince makul daha bir çok sebepten mağduriyet çıkarıp kin ve nefret dolu nesiller yetiştiyor. bu karanlık günlerin geçeceğine dair bir parça umudum kaldıysa o da dün akşamla birlikte yitip gitti, teşekkür ederim çocuk.

  • 9. 8 kasım 2016 abd başkanlık seçimleri

    clinton kürtleri daha fazla destekleyip ortadoğunun altını daha da ateşleyeceğini beyan ederken, seçilmesi halinde ortadoğu'daki savaşın sonlanacağını düşünen safdilleri göstermiştir.

  • 10. ötv zamları belli oldu

  • 11. bana diktatör miktatör demişler umrumda değil

  • 12. yeni nesildeki tırtlığın sebepleri

    insan yaşamı var olduğundan beri devam eden muhabbet.

    "bugünün gençleri, lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır." sokrates (m.ö. 400)

  • 13. kredi kartı ile tek çekim alışveriş yapmak

    hep yaptığım şey.

    kredi kartını normalde alım gücünü zorlayacak seylerin ödemelerini normalmiş gibi gösteren, ekstre tarihlerinde kara kara düşündürüp süründüren bir truva atı gibi degil de harcadıkça kazandıran, nakit tutmaktan kurtaran bir ödeme aracı olarak görüyorum.

    aldığı hicbir seyin fiyatına bakmayacak kadar zengin azınlıktan değilseniz aynısını tavsiye ederim. taksitli oldugunda başkası ödeyecekmiş sanrısına kapılıyorsunuz, o öyle değil.

  • 14. 6 kasım 2016 pyd'nin rakka operasyonu

    geçen günlerde debe'de bir entry okumuştum, karısıyla problemleri olan bir beyimiz, abd'nin türkiye'nin ırak tehdidini ciddiye aldığını ve bu sebeple bizimle anlaştığını, s&p'nin not yükseltme nedeninin bu olduğunu ve abd'nin ypg gibi unsurları sattığını, hdp'lilerin hapse tıkılmasına ses etmeyeceğini falan yazmıştı. hatta dövizin ilerleyen günlerde düşeceğini, borsanın yükseleceğini de eklemişti.

    bu yeni gelişme göstermektedir ki, bu beyefendi eşiyle olan problemlerine odaklanmalıdır.

    edit: (bkz: #63930422)

  • 15. 1500 dolar macbook'a domalıp sadece mail okumak

    maalesef acı bir gerçektir. starbucks'larda gorecegeniz uzere her 10 masadan 1'inde macbook vardir ve ekraninda ya microsoft word ya mail yada power point aciktir.

    yani teoride 300 dolarlik dualcore laptopun saniyenin 4564621'da 1'i kadar gecikmeli yapacagi isler.

    dualcore bilgisayarda torrent, crackli program, oyun kullanma; tamir kolayligi, yedek parca ucuzlugu; upgrade etme ozgurlugunden bahsetmiyorum bile.

    simdi kimse bana korsan, ahlak, erdem falanla gelmesin.

    dunyanin neresinde olursa olsun, beyni olan bir insan 300 dolara yapacagi sey icin sirf ahlakli bir davranis olsun diye 1500 dolar vermez. veriyorsa tam bir keko'dur. hem de butun dillerde.

  • 16. green card

    adamlar bir sistem kurmuşlar, lotoyla çekilişle neredeyse vatandaşlık kadar hak sağlayan bir vize dağıtıyorlar dünyaya. güzel bir şey düşünmüşler, haksızlık olmasın diye de her sene kota belirliyorlar falan bazı ülkeleri o sene kuraya dahil etmiyorlar.

    peki bizim ortadoğu zihniyetli şark kurnazlarımız ne yapıyor? sistemin açığını buluyor. sonra hileye başvuruyor. illa bi çakallık, illa bi sırada öbürünün önüne geçmecilik.. siz o 25 farklı başvuruyu yaparken bu durumdan habersiz birçok insanın hakkını yiyorsunuz hakkını!

    işin kötüsü, yarın öbür gün bu yayılır da türkiye'de çakal dolu olduğu için "ben enayi miyim lan" diye düşünen insanlar kişi başı 25 başvuru falan yaparsa bu durumun farkına varan abd çat diye kura dışı bırakır türkiye'yi de binlerce insan bu kerizler yüzünden böyle bi nimetten de faydalanamaz olurlar..

    tanım: neden abd'nin bize dağıtıp da bizim onlara dağıtmadığımızı ispatlarcasına sistemindeki açığı şark kurnazlarınca suistimal edilen, kurayla dağıtılan bir vize çeşidi.

  • 17. 5 kasım 2016 türkiye barolar birliği duyurusu

    5 kasım 2016 tarihinde 34.baro başkanları toplantısında tbb genel merkezinde sözlü olarak yapılmış, 6 kasım 2016 tarihinde hürriyet'de de yazılı olarak yer almış duyurudur.

    tam hali şu şekildedir :

    "türkiye barolar birliği olarak, tüm vatandaşlarımızı içine sürüklendiğimiz durumun yarattığı açık ve yakın tehlike konusunda uyarıyoruz. cumhurbaşkanını ve siyasi iktidarı, hukukun evrenselleşmiş kurallarına uymaya ve toplumdaki gerginliği sona erdirmeye davet ediyoruz.

    15 temmuz kanlı darbe girişiminde türkiye barolar birliği ve tüm barolarımız ilk andan itibaren darbecilerin karşısında, demokrasinin ve türkiye cumhuriyeti devleti’nin yanında dimdik durmuştur.
    bugün de aşağıdaki tarihi uyarıları yapma sorumluluğumuz vardır:

    15 temmuza giden süreçte yıllardır yaptığımız çok haklı uyarılar ve darbe girişimi karşısındaki dik duruşumuz, yetkili makamların düşüncelerimizi dikkate almasını zorunlu kılmaktadır. türkiye’nin, “kandırıldım, aldandım, yanıldım” gibi ifadelerle dile getirilen hayati hatalara ve zaaflara artık tahammülü yoktur.

    darbeci suç örgütüyle mücadele etmek için ilan edilen ohal’e dayanılarak çıkartılan khk’lar ile tüm devlet teşkilatı, kapalı kapılar ardında yeni baştan şekillendirilmiştir.

    mustafa kemal atatürk’ün önderliğinde yürüttüğümüz milli mücadelede,türkiye büyük millet meclisi en zor şartlar altında çalışıp, ortak akıl üretmeyi başardığı halde, bugün khk’lar ile yok sayılma noktasına getirilmiştir.

    internet ve sosyal medya kesintileri bu hukuksuzluğu en ileri boyuta taşımaktadır

    ohal, darbe ile mücadele amacından saptırılarak olağan bir yönetim tarzına dönüştürülmüştür. ülkeye fiilen kuvvetler birliği getirilmiştir. zaten sorunlu olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tamamen yok edilmiştir. bu durum, yerlibaşkanlık sistemi olarak takdim edilen yeni düzenden neyin amaçlandığını da açıkça ortaya koymaktadır.

    cumhurbaşkanı tarafından yürütülen başkanlık propagandası sürecinde lozan barış antlaşması dahi tartışmaya açılmıştır. böylelikle türkiye cumhuriyeti’nin milli mücadelemiz sonucunda çizilmiş ve uluslararası antlaşmalarla tanınmış sınırları tartışılır hale getirilmiştir.

    anayasamızın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinde yer alan cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, ısrarla yıpratılmaya ve içleri boşaltılmaya çalışılmaktadır.

    idam cezasının yeniden getirilmesi, türkiye’nin avrupa konseyi’nden çıkarılması sonucunu doğuracaktır. siyasi iktidar bunu bildiği halde idam cezası kampanyasını başlatmıştır ve sonuç almak kastıyla tırmandırmaktadır. türkiye’nin avrupa konseyi’nden çıkartılması, tanzimat’tan bugüne kadar yürüdüğümüz yolun radikal şekilde değiştirilmesi demektir. bu, avrupa insan hakları sözleşmesi’nin tarafı olmaktan çıkmamız anlamına gelmektedir. avrupa insan hakları sözleşmesi’nden çıkmamız ise, türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerinin toptan güvencesiz hale getirilmesi ve avrupa insan hakları mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkımızınelimizden alınması demektir.

    basın hürriyeti, demokratik bir toplumda hiçbir şart altında kabul edilemeyecek ölçüde kısıtlanmıştır. siyasal iktidar yanlısı olmayan medya, sansürün en tehlikesi olan otosansüre zorlanmaktadır. keyfi şekilde uygulanan internet ve sosyal medya kesintileri bu hukuksuzluğu en ileri boyuta taşımaktadır. halkın, siyasi iktidarın istemediği haberlere ulaşmaması için devlet gücü kullanılmaktadır. devletin tüm olanakları ise siyasi propaganda için seferber edilmektedir.

    ohal khk’ları savunma hakkını ve avukatlık kurumunu doğrudan hedef almış durumdadır. aslında gerçek hedef, vatandaşların avukatlar tarafından savunulan temel hak ve hürriyetleridir.
    adil yargılanma hakkı içinde yer alan hemen her hak yok sayılmaktadır.

    yargılama, suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırma hedefinden saptırılmış, peşin hükümlerle kişileri etiketleme ve tasfiye aracına dönüşmüştür. bundan en büyük zararı toplum ve masum vatandaşlarımız, en büyük faydayı ise ülkemizi yakan, yıkan, kana bulayan terör örgütleri görmektedir. vatandaşlarımızın yargıya güveni kalmamıştır. yargı, mülkün yani ülkenin teminatı olmaktan çıkmıştır.

    kamuoyunu ılgilendiren her soruşturma ve kovuşturma, toplumun daha fazla kutuplaşmasına ve insanlarımızın birbirine düşmanlaşmasına neden olur hale gelmiştir.

    yargının üzerine taraflı ve bağımlı hareket ettiği algısı yapışmıştır. yargılamaların siyasetin yol açma aracına dönüştüğü kanısı topluma hakim olmuştur.

    siyasi iktidarın müdahalesine açık olan mahkemelerce; milletvekillerine, belediye başkanlarına, yargı mensuplarına, gazetecilere, akademisyenlere ve avukatlara yönelik tutuklamalar, terör örgütlerinin zemin kazanmasına ve propaganda alanını genişletmesine neden olmaktadır.
    oysa;79 milyon vatandaşımızı kucaklaştırmanın tek paydası adalet, geleceğe güvenle yürümenin ve çoğulcu-katılımcı demokrasinin tek yolu hukukun üstünlüğüdür.

    türkiye barolar birliği olarak, tüm vatandaşlarımızı içine sürüklendiğimiz durumun yarattığı açık ve yakın tehlike konusunda uyarıyoruz. cumhurbaşkanını ve siyasi iktidarı, hukukun evrenselleşmiş kurallarına uymaya ve toplumdaki gerginliği sona erdirmeye davet ediyoruz.

    mustafa kemal atatürk’ün dediği gibi;

    umutsuz durumlar yoktur.umutsuz insanlar vardır.”
    türkiye’de avukatlar dik durmaya ve umudu yaşatmaya devam edecektir.

  • 18. beymen'de satılan 781 tl'lik ataç kutusu

    "ataç kutusu nedir oğlim!" şeklinde tepki verdiğim ürün. ulan zaten ataçlar kutuda satılmıyor mu? ondan çıkartıp neden buna aktarayım. hem de 781 tl'ye.

    bence beymen sadece ekşi sözlükte başlık açılsın diye böyle ürünler satıyor olabilir.

  • 19. 6 kasım 2016 akhisar belediyespor fenerbahçe maçı

    yok yok, akhisar'ın beş penaltısı, fenerin yedi kırmızı kartı ve 12 adaların verilmediği maç amk.

  • 20. youtube'de 10 milyon kez dinlenen adam

  • 21. uzun boylu erkeklerin iyi insan olmaları

    sadece bir örnekle bu tespiti çürütebilirim.

  • 22. telegol

    eski sevgiliyi kıskandırmak için çıkılan göstermelik sevgili.

  • 23. erdoğan'ın 15 temmuz gecesi sakinliği

    o geceyi hazreti putin bin eniştenin himayesinde geçirdiği içindir

  • 24. serveri şifreleyip para istemek

  • 25. gelmiş geçmiş en iyi sitcom

    millet "en iyi" yerine "en sevdiğini" cevapladığı için, bu cevaplar üzerinden en sevdikleri dizileri tahmin eden bir robot geliştirdim. ilk raporunu şimdi sundu:

    himym (genç anaakım) -> game of thrones

    friends (olgunlaşmış anaakım) -> breaking bad

    coupling (friends...of england cemiyeti) -> black mirror

    the big bang theory (anaakımdan uzak gerçek nerd'lük yeterince seksle sonuçlanmayınca, light nerd'lüğü seçenler) -> battlestar galactica

    seinfeld (güvenli seçenek, hem alternatif hem anaakım, hem tesla hem edison) -> sopranos

    arrested development, community (edgy, marjinal, siz anlamazsınız) -> the wire

    curb your enthusiasm (daha da marjinal, kimse anlamaz) -> the carnivale

    married with children, alf, charles in charge, bizimkiler (nostalji saati) -> macgyver

    cheers (dede kalk yerine yat artık) -> star trek (bunlar kendi içinde the original series'ciler ve the next generation'cılar olarak ayrılıp iç savaşa giderler, kaybeden ds9'cılar olur)

    çocuklar duymasın (married with en az 3 children) ve avrupa yakası (the office: levent) -> arka sokaklar (csı: türkiye)

    leyla ile mecnun (çapulcu, atayiz) -> behzat ç

    ***

    bence en iyi sitcom...(burada otisabinin muhteşem sözlükçülerin en iyi 10 film listesini hatırlayarak kendime çeki düzen veriyorum)... seinfeld.

    çünkü en iyi derken, sadece işin "teknik" tarafından bahsetmemek lazım (dakika başına en çok espri, en karmaşık olay örgüsü, en iyi casting, vb.... sadece bunları konuşsak, arrested development derdim).

    "teknik" açıdan lebron james de herkesten iyi (en hızlı, en güçlü, en atletik, en iyi pasör, en çok ona soracaksınız) ama gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu anketlerinde hala jordan demeyeni dövüyorlar. çünkü jordan başarılarıyla, dramatik hikayesiyle, pazarlamasıyla, sadece bir basketçi değil zeitgeistın bir parçasıydı.

    seinfeld de öyle. ve bunu, friends gibi yerleşmiş sitcom formülünü daha da iyileştirerek değil, her türlü formülü tamamen çöpe atarak yaptı. seinfeld'deki hiçbir karakter iyi değil, hepsi bozuk tipler. mizah şakalar üstüne değil, karakterler üstüne inşa edilmiş. sloganı "hiçbir şey hakkında bir dizi" olmasına rağmen, epey karmaşık konular ve bazen karanlık temalar içeriyor. bu da yetmezmiş gibi her bölüm, birbirine dolanmış paralel hikayelerle ilerliyor.

    "tutmaz" denilecek her konsepti birleştirip, bundan tüm zamanların en çok izlenen sitcomunu çıkarmak, michael jordan'ın emekli olduktan sonra geri dönüp "yapılamaz" denilen her şeyi yapmasına, arka arkaya 3 kez daha şampiyon olmasına benziyor. millet bunun özel bir durum olduğunu farkedip, o dönemin bir parçası olmaktan mutlu. ve ilginç bir şekilde, finali 18 sene önce yayınlanmış olmasına rağmen, seinfeld'in hemen her bölümü bugün bile izlenebilir. tek kılçık, gülme efekti. diğer dizilerin ise 18 sene sonra eskidikleri hemen belli oluyor, sadece nostaljisi için izleniyorlar.

    tabii dışarıya ihraç ettiğin an işler değişiyor. hem o dönemdem kopmuş oluyorsun, hem de o tip bir mizah daha zor çevriliyor. friends gibi dizilerin mizahı görece evrensel. belki 10 espriden 3'ünü anlamazsın çeviri yüzünden, ama nihayetinde çok kaba hatlarla çizilmiş arketipler var (goofy maço, sarkastik, elitist geek) ve hepsi sevimli tipler, her olay aşk meşk arkadaşlığa bağlanıyor. iyi bir friends bölümünden ben de zevk alıyorum, lugatında kara mizah olmayan 16 yaşındaki bir kamboçyalı da. önümde rakamlar yok ama tahminim, uluslarası piyasalarda friends daha başarılıdır (tabii bu ölçüte göre baywatch en iyi meme)

  • 26. levent nazifoğlu'nun güldüren beşiktaş yorumu

    galatasaray taraftarı oldukça gerçekçidir. yemez bunları.(ben yemedim şahsen) beşiktaş hiç olmadığı kadar güçlü . hakeme falan da ihtiyacı yok. galatasaray da bir o kadar kötü.

  • 27. beşiktaş

    sus payıymış. hala anlamadınız di mi? bitti oğlum bitti. o şaşalı günleriniz bitti artık. bunu o kalın kafanıza sokun. adam gibi yönetimler seçip, iyi futbol oynatan teknik direktörler bulup, ucuza doğru düzgün futbolcuları getirip iyi futbol oynayacaksınız. başka çareniz yok. bunun dışında şampiyon falan olamazsınız, beşiktaş'ı bu şekilde asla durduramazsınız. bu gerçeği ne kadar çabuk kavrarsanız o kadar çabuk aksiyon alırsınız. artık sneijder gibi bitik futbolculara 5 milyon eurolar saçıp şampiyon olamazsınız. emek harcayıp ucuza iyi futbolcu bulmak zorundasınız. beleşe şampiyonluk yok artık. salaklık yapmayın uyanın. yoksa beşiktaş olarak 5 yıl üst üste şampiyon oluruz. hiç öyle "2004'te önlerini kestiler, nasıl olsa yine keserler" diyerek beleşcilik yapıp lobinize, digitürk üye sayınıza falan güvenmeyin. beşiktaş'ı bunlarla durduramazsınız. içiniz pis lan sizin. lafa bak, nasıl olsa beşiktaş'ı engellerler. içine sinecek mi o zaman? acınacak haldesiniz zavallılar.

    eskiden sempatim vardı ama küfürbaz taraftarını görünce bıraktımcı tayfa.. size sesleniyorum. sahte yüzünüzü de alıp şu taraftan siktirip gidebilirsiniz. kimi yiyosunuz lan siz niteliksiz dolandırıcılar? biz bu lafları geçmişte çok duyduk kardeşim. ne yapmak istediğinizi çok iyi biliyoruz. ama boşuna bu çırpınmalarınız. sevmeyin kardeşim beşiktaş'ı. müzesinin yarısı şikeyle alınmış kupalarla dolu gs var, onu sevin. aziz yıldırım'lı fb var, onu sevin. sizin gibi ikiyüzlülerin sevgisine ihtiyacımız yok. uzak durun.

    sayenizde maçlarımıza atayacak hakem bulamıyorlar. alayı fb-gs tetikçisi veya beşiktaş düşmanı. bak yavşak, türkiye'de tarafsız bir şekilde maç yönetecek doğru düzgün hakem kalmadı. hepsi ahlak yoksunu tetikçileriniz. 2-3 tane utanması olan adam var, onları da mecburen bizim maçlara veriyorlar. sizin karın ağrınızın sebebini biliyoruz. bizim maçlara neden bülent yıldırım, fırat aydınus, özgür yankaya, cüneyt çakır gibi ahlaksızlar verilmedi diye çıldırıyosunuz. istiyosunuz ki tetikçileriniz bülent yıldırım, fırat aydınus, ali palabıyık, özgür yankaya, tolga özkalfa, cüneyt çakır bizim maçlara atansın ve beşiktaş'ı 25 yıldır olduğu gibi sahada doğrasın. geçti o günler kardeşim. bence bunlara alışmaya bakın. beşiktaş türkiye'nin en büyük kulübüdür. bundan böyle bize yamuk yapanın anasıyla münasebete gireriz. herkes aklını başına alsın. kimse bizi sahada kollamasın, doğramasın. hakem gelsin tarafsız maç yönetsin, gördüğünü çalsın. kazanacaksak kazanalım kaybedeceksek kaybedelim. beşiktaş olarak bizim kimsenin desteğine ihtiyacımız yok. çıkar topumuzu oynar şampiyonluğumuzu ilan ederiz. şerefsizlik yapıp engel olmaya çalışanı da anasından doğduğuna pişman ederiz.

    vodafone arena'da hakemlerin ve rakiplerimizin yusuf yusuf etmesi sarışın kızların zoruna gidiyor. bütün mesele bu. bir kırmızı kart yüzünden karı gibi ağlamalarının gerçek sebebi bu. ulan döl israfı; 25 yıldır senin sahanda veya deplasmanda hakemler anadolu takımlarını katlederken nerelerdeydin? lig başlayalı 9 hafta oldu; hakemler fb'ye 6 puan, gs'ya 5 puan hediye ederken nerelerdeydin? josef de souza ve bruma'nın kabak gibi kırmızı kartları verilmezken nerelerdeydin? ikiyüzlüsünüz. geçmişte beşiktaş'ın hakkı yenirken ağzını yavşak yavşak gevşeterek "ama beşiktaş çarşı çok sempatik ehiehi" diye piçlik yapıyodun. yapma, o ağzını sikerim senin samimiyetsiz herif. 25 yıl sarışınlar olarak aranızda al gülüm ver gülüm yaptınız. ülke futbolunu bu hale siz getirdiniz. bu hakemler sizin hakemleriniz. kafa ütülemeyi bırakın. artık 20 milyon beşiktaş taraftarı yediğiniz her boku biliyor.
    şimdi milli maç arası sonrasında adana maçı var. o maçta neler olacağını biliyoruz. dert etmeyin. hakemi de kaleden içeri sokmasını biliriz. uğraşır, çabalar kazanmasını biliriz bu kesin. ama siz bu rezil futbolunuzla asla şampiyon olamazsınız.

  • 28. tak'ın diyarbakır saldırısını üstlenmesi

    ışid olayı üstlenmemişti, ışid'in üstüne yıktılar. ışid'in resmi bir yayın kanalı yok!

    "tak üstlendi" haberini pkk'nın resmi haber ajansı anf verdi. hala gelmiş burada kıvırmaya, dezenformasyona devam ediyor. 2 dakika insan düşünür...

    bir pkk dezenformasyonunun daha sonu. yalanlarınıza inamıyoruz, inanmayacağız.

    edit : tak/pkk olayı resmi sitesinden de üstlendi. ortalıkta dolaşan hack yalanı yine dezenformasyondur.

  • 29. 5 yaşındaki kız erkek misafirlerin yanına çıkmasın

  • 30. pazar sabahı uyanan ezik ve yanlız insan

    yanlız değil de, "yalnız" yazmayı biliyorsa ne ala.

  • 31. thy'nin dağıttığı diriliş postası rezaleti

    thy'nin 6 kasım 2016 günü manşetinde atatürk'ün ingiliz mandacısı olduğu iftirasını atacak kadar alçak bir gazeteyi dağıtması rezaletidir. link
    edit: kaynak net değil diyenlere ek olarak ismail saymaz'ın twitini de ekliyorum link 2
    edit 2: twitter açamayanlar için link link 3

  • 32. arsenal

    1886 yılında kurulan, iç saha maçlarını * 60.400 kişilik emirates stadyumunda oynayan, köklü kuzey londra futbol kulübü.

    ingiltere'de futbol profesyonel olarak oynanmaya başladığı 1888–89 sezonundan beridir, manchester united (20) ve liverpool fc'dan (18) sonra en çok lig şampiyonluğuna (13) ulaşabilmiş 3. takımdır.

    12 fa kupası, 2 lig kupası ve 14 fa community shield kupasını müzelerine götürerek, kazanılan tüm kupalar baz alındığında da manchester united (64) ve liverpool fc'un (60) gerisinde, chelsea'nin (28) önünde yine 3. sırada (43) yer alıyorlar.

    ingiltere'de çoğu dönemde şampiyonluklar yaşama ihtimali olan büyük bir takım olabilmişken, 130 yıllık tarihlerinde internasyonel ortamda adam akıllı hiç bir nane yiyememiş olmaları ilginçtir. 1969–70 sezonunda (şimdi ki izdüşümü uefa kupası olan) `fuar şehirleri kupası` ve 1993–94'de (şu an var olmayan gereksiz) 'kupa galipleri kupası' dışında elde ettikleri hiçbir şey yok ellerinde. onca yıldır şampiyonlar liginde (ya da bu kupanın eski versiyonlarında) mücadele etmelerenine rağmen sadece bir kez final oynayabilmeleri de cabası. onda da (2005/06) ronaldinho ve samuel eto'o'lu efsane fc barcelona karşısında beklenildiği üzere üçün birini aldılar.

    kulüp güneydoğu londra'da (woolwich semtinde) kurulmasına rağmen, 1913'te şehrin kuzeyine (arsenal stadyumu'nun bulunduğu highbury'e) taşınıp 'kuzey londra' takımı olarak nam salmıştır.

    highbury'deki stadyuma geçmeleriyle beraber tottenham fc'ın en yakın komşu takımı konumuna geldiler ve böylece ezeli rekabet başlamış oldu. chelsea, fulham ve west ham united'la da çekişmekteler lakin onca londra takımı arasında taraftarlarının en çok bileylendikleri takım tottenham'dır ve takımların aralarında oynadıkları ateşli maçlar kuzey londra derbisi* adıyla anılır.

    hatta öyle bir bileylenmedir ki, berduş arsenal topçusu jack wilshere'ın (gereksiz şovmenlikte bulunarak) her kupa sonrası kutlamalarda taraftarla beraber söylediği 'we hate tottenham' adlı eğlenceli bir besteleri bile var:

    https://www.youtube.com/watch?v=w0r7gwf-nsa
    https://www.youtube.com/watch?v=txd-7agjjpc
    https://www.youtube.com/watch?v=gjf3x31icfe

    -----------------arsenal tarihi----------------------

    kulüp, 1886 yılında ateşli silahlarda kullanılmak için hazırlanan patlayıcı maddeler üreten cephanelik işçileri tarafından dial square adı altında kurulmuştur. daha sonra 'bu nasıl saçma bir isim amk?' serzenişleri içinde takımın adını (aynı zamanda çalıştıkları cephaneliğin de ismi olan) royal arsenal'e çevirmişler. 1893'te limited şirketi olduklarında ise ondan da vazgeçip, güney londra'da bulundukları semtin ismi olan woolwich'e istinaden 'woolwich arsenal' ismini seçiyorlar.

    1910 yılında ise cephanelik işçilerinin yaşadığı ekonomik sorunlar yüzünden seyirci oranları epeyce düşüyor ve kulüp iflas ediyor. küme düşen takımı henry norris adlı bir iş güç adamı satın alıp, 1913 yılında kuzey londra semti highbury'ye, arsenal stadyumu'na taşıyor. bu hamleyi yaptığında ise, artık woolwich'te bulunmayan takımının ismini kısaltıp, 'the arsenal' olarak değiştiriyor.

    sonra 1. dünya savaşı patlak veriyor ve lige 5 senelik mecburi bir ara veriliyor. savaş sonrasında ise arsenal yöneticileri, kulüp tarihine kara bir leke olarak geçen bir harekete imza atıyor. savaştan önceki sezonda (1914/15) 2.ligde 6. olmalarına rağmen, savaştan sonraki sezonda (1919/20) kendilerini şaibe ve katakulliyle 1. lige aldırıyorlar. bu arada takım isminden 'the' kısaltmasını da atıp, 5. (!) ve son ismi olan 'arsenal'e geçiyor ve sevenlerine 'vay arkadaş, bu ne saçma iştir' dedirtiyor.

    takım 1930'lu yıllarda palazlanıp, ingiltere futbolunu adeta domine ediyor. tarihinin en parlak dönemleri olan 30'larda, takım 9 yılda 6 kere lig şampiyonu olmayı başarıyor. sonrasında ise gene savaş nedeniyle 7 senelik mecburi bir ara veriliyor. bu aradan sonra ise arsenal gene şampiyonluğun önemli adaylarından biri olup kupalar elde edebilse de, 30'lardaki kupaları tekeline alan altın çağı ardında bırakmış oldu. bu arada bende gördüğünüz üzere hikaye anlatımı kullanımında 'present continious tense'ten* sıkılıyor; umarsızca 'past tense'e* geçiyordum:

    https://markmanson.net/…2015/01/frankly-my-dear.jpg

    1952/53 yılının şampiyon arsenal kadrosu yaşlanınca, kulüp 1970'lerin başına kadar yaşanan bir duraklama dönemi geçirdi. yazının başında da belirttiğim gibi 1969/70'te ise takım, bu zamanlardaki adıyla uefa kupası olan `fuar şehirleri kupası kaldırıp, bir sene sonrasında (1970–71) lig şampiyonu olmayı başardı.

    ardından yine kupasız geçen yıllar ve 1986'da eski oyuncuları olan george graham'ın takımın başına geçmesiyle başlayan diriliş dönemi. bu dönemde beşiktaş'ın ileri uçtaki 'metin-ali-feyyaz' üçlüsünün defans versiyonu olan genç tony adams önderliğindeki nigel winterburn, lee dixon and steve bould arka dörtlüsü, efsane performansları sayesinde "famous back four" lakabını almıştır. gol yemek nedir bilmeyen bu takım, 1988-1989 sezonunda son dakika golüyle mağlup ettikleri liverpool'un önünde, 18 sene sonra tekrardan lig şampiyonluğuna ulaşmayı başardı. bu dönemde takım 2 lig şampiyonluğu, fa kupası, lig kupası ve kupa galipleri kupası kazanmasını bildi. fakat george graham'ın efsaneler seviyesindeki reputasyonu, futbolcu transferlerinde oyuncu menajerlerinden komisyon aldığı ortaya çıkınca yerle bir oldu. böylece gaftici teknik adam, 1995 yılında takımdan yollandı. allah allah; halbuki türk mantığıyla yiyor ama çalışıyordu *

    -----------------arsenal yakın tarihi----------------------

    kulüp bir sene bocaladıktan sonra, 1995/1996 sezonunda takımın başına arsene wenger getirildi. fransız teknik adam ise o günden itibaren arsenal tesislerine, askerlik arkadaşının evine 3 karısı ve 36 çocuğuyla birlikte yerleşen memnun kaygısız gibi çöktü. kendisi bu yılda (2016/17) her yıl olduğu gibi takımının başında bulunmakta; sakalları ise arsenal'deki 21. sezonunda da çıkmamaktadır.

    1995/1996 takımın başına gelen arsene wenger, oynattığı fiziksel güç ve hıza dayalı ofansif futbolla o seneler herkesin takdirini topladı. yaptığı ucuz ve şık transferle takımı şahane bir şekilde yeniden yapılandırdı.

    takıma gelir gelmez (1995/1996) inter milan'ın beğenmediği dennis bergkamp**, bir sezon (1996/97) sonra ise ac milan'ın yetersiz gördüğü genco patrick vieira'yı* sudan ucuza transfer edip takımın çehresini değiştirdi. 1997/98 yılında ise bu iki yıldızın yanına monaco'dan kopardığı emmanuel petit ve afc ajax'lı çılgın kanat marc overmars eklenince, arzulanan şampiyonluk sonunda fransız teknik adamın kaymak ellerinde yükseldi. 1997–98 yılından 2005–06 sezonuna kadar, takıma isveç'in gülü fredrik ljungberg, juventus'un yetersiz bulduğu (!) thierry henry*, sylvain wiltord, robert pires, ashley cole, sol campbell gibi süperstarların da katılımıyla, kulüp efsane bir kadro oluşturmuş oldu.

    bu bahsettiğim 8 senelik süreç içerisinde bu takım premier ligi her sene ilk 2 içinde bitirip, birisinde namağlup bir sezon (2003–04) geçirmek üzere 3 şampiyonluk (1997/98 - 2001/2002 - 2003–04) yaşadı. bu süre zarfının sonunda ise tarihinde ilk defa şampiyonlar ligi finali oynamak (2005/06) gibi efsane işlere imza attı.

    sonrasında ise takım, her sene kendini tekrarladığı bir fetret devrine girdi. kulüp, manchester united, chelsea, manchester city gibi takımların gölgesinde kalıp, süperstar seviyesine çıkan oyuncularını elinde tutamayan bir takıma dönüştü.

    en cafcaflı zamanlarında emmanuel adebayor (2009/10), kolo touré (2009/10), samir nasri (2011/12) ve gaël clichy (2011/12) gibi oyuncularını manchester city'ye, cesc fàbregas'ı (2011/12'de) fc barcelona'ya kaptırdılar. bunların üstüne bir de robin van persie kupasız geçen yıllarına isyan etti. arsenal takım kaptanı sıfatına sahip bir oyuncuyken kendini zorla manchester united'a sattırıp (2012/13), takımın prestijini yerle bir etti.

    tam da artık arsenal'in premier lig için şampiyonluk adayı olarak görülmediği zamanlar başlamak üzereyken, 2013/14 sezonu başlangıcında arsene wenger'den müthiş bir karşı hamle geldi. dünyanın en iyi oyun kurucularından biri olan mesut özil, real madrid'den 47m € gibi (o zamanlar oldukça astronomik olan ***) bir rakama takıma kazandırılıp, 2014 yazının en bomba transferine imza attılar.

    bu transferle prestijini kurtaran arsenal, bir sene sonra (2014/15) daha da ileri gitti. başka bir süperstar oyuncu olup, fc barcelona'da yeterli saygıyı görmeyen alexis sánchez'i `43,5m €`'ya transfer etti. bu transferlerin etkisiyle takım henüz şampiyon olamasa da, geçen sene (2015/16) tamı tamına 11 yıl sonra ligi 2. bitirmeyi başarabildiler.

    ----------------------------------------------günümüz-------------------------------------------

    --------------------------------------------2016/17 taktik --------------------------

    arsene wenger, bu sezon (2016/17) ilk 10 maç itibariyle saha içi dizilimini hiç değiştirmedi. yıllar yılı aynı takımda çalışmanın getirdiği bir koyuvermişlik midir anlayabilmiş değilim*. gerçi aynı boşvermişlik alex ferguson'un son yıllarında da mevcuttu. benim gözümde 'gelmiş geçmiş en iyi teknik direktör' sıfatına sahip efsane iskoç, son yıllarında öyle bir lakayıtlık seviyesine varmıştı ki, oyuncuyu izlemeye üşenip sırf scout raporlarıyla oyuncu alır olmuştu:

    https://www.theguardian.com/…united-transfer-window
    https://tr.wikipedia.org/wiki/bebé

    neyse laf lafı açıyor; fazla konuyu dağıtmadan arsenal taktiklerine geri döneyim.

    arsene wenger (10. hafta itibariyle) bu sezon (2016/17) her maç, takımını modern çağın fiks taktiği 2 dmc, 1 amc ve tek forvetli 4-2-3-1 taktiğiyle oynattı.

    -----------------------------2016/17 kadro ve oyuncu kullanımı-----------------------------------

    takımın yıldızları tartışmasız oldschool oyun kurucu mesut özil ve deli-fişek kanat forvet alexis sanchez. artlarından da geçen sene (2016) premier lig yılın takımına seçilen tek arsenal oyuncusu genco sağ bek hector bellerin geliyor.

    kale metal kafa petr cech sayesinde emin ellerde. yedeğinde ise müthiş kariyer planlama hatası yapıp, kendini harcayan david ospina bulunuyor.

    defansın göbeğinde son 5 senedir laurent koscielny'ye başarıyla partnerlik yapan per mertesacker, sezon başında dizinden ciddi bir sakatlık yaşayıp gerçek arsenal'li oldu. 2016/17 sezonunun ilk yarısını komple kaçıracağı ve (sakatlığı atlatmak için) yaşının geçkinliği (32) göz önünde bulundurulursa, tecrübeli stoperin top class oyuncu olduğu zamanlar, büyük ihtimalle geride kalmış olacak.

    onun yerine 41m €'ya valencia cf'dan transfer edilen shkodran mustafi, şu ana kadar (2016/17 10. hafta) laurent koscielny'yle gayet iyi bir uyum yakalayıp, geçerli bir performans ortaya koydu. öyle ki yedekleri gabriel paulista, bu sezon şu ana kadar tek bir lig maçında bile forma yüzü göremedi.

    sol bek nacho monreal, sağ bek ise hector bellerin'in tekelinde. nacho monreal'den hiç hazzetmem; tam tersine hector anany bellerin'i oğlum gibi severim. sol bekte kieran gibbs arada forma giyebilse de, sağda carl jenkinson'un ilk 11'de hector bellerin'e karşı hiç şansı yok.

    2'li dmc bölgesi takımın şimdilik en istikrarsız bölgesi. francis coquelin, santi cazorla, granit xhaka ve (biraz daha az süre almak üzere) mohamed elneny 4'lü rotasyonda oynuyorlar. bu arada sezon başında (2016/17) takımda taraftara güven veren, istikrarlı tek bir forvet oyuncusu yokken granit xhaka denen adama 45m € veren arsene wenger'i alnından öpüyorum. hafiften bu da louis van gaal gibi bunadı sanki. 67 yaşında tabii, normal böyle şeyler. lakin bu sene de başarı gelmesse alexis sanchez, mesut özil ve yahut hector bellerin gibi süperstarlardan bir kaçını bok elinde tutar; benden söylemesi.

    sol kanatta jay jay okocha'nın yeğeni alex ıwobi, ortada mesut özil, sağda theo walcott ofansif orta saha bölgesinde (bir sakatlık çıkmadığı zamanlarda) düzenli oynuyor. tabii ki söz konusu arsenal olunca sakatlıklar kaçınılmaz; o zamanda sağ sol kanat farketmeden alex chamberlain* devreye giriyor.

    mesut özil hakkında konuşmaya bile gerek yok. adam king; top class seviyede top oynamaya devam ediyor. theo walcott pezevengini günahım kadar sevmem; lakin bu sene sağ kanatta fırtınalar estirdiği de bir gerçek. sol kanatta genco alex ıwobi düzenli oynadığı ilk sezonunda (2016/17) skora yeterince katkı yapamasa da, geleceğe dair iyi sinyaller verip, gelişimi merak uyandırmakta.

    hem merkezde, hem kanatlarda oynayabilen aaron ramsey ise sezon başında yine sakatlanıp, ilk 2,5 ayı kaçırdı. gelecek günlerde iyileşip, bu bölgelerde yine rotasyona girer herhalde.

    forvette ise, bir futbol sözlüğü yapılsa (yapsa yapsa ben yaparım; kimseye bırakmam *) 'istikrarsızlık' kelimesinin sözlük karşılığı olacak olan serseri mayın olivier giroud dengesizi, 2016/17 sezon başından beri (10.hafta) tek bir maça ilk 11 başlayamadı. gerek ayak tırnağından yaşadığı sakatlık, gerekse 'ne zaman rezalet ne zaman harika oynayacağı belli olmayan önceden kestirilemeyen performansından' dolayı 'ilk 11'e hasret durumda. ancak iyileşip, geçen haftaki lig maçında oyunda kaldığı 20 dakikada 'tam da kendisine yakışır bir dengesizlikte' 2 şahane gol atmasıyla beraber, yakında gene ilk 11'de forma şansı bulur gibime geliyor. manevi oğlu olduğu arsene wenger'i bile, 5 yılın sonunda isyan ettiren bir istikrarsızlık sahibi bu adam.

    velhasıl sezon başında olivier giroud'ya alternatif forvet oyuncusu alınma kararı alındı. taraftar gonzalo higuaín'i beklerken*, deportivo la coruna'dan 20m €'ya (üst seviyedeki takımlar için) beş para etmez bir golcü sayılabilecek olan lucas pérez transfer edildi. sonuç tabii ki de hüsran. adam akıllı bir forvet almayıp, granit shaka'nınkiyle beraber bu adamın bonservisine totalde 65m € verdi bu bunak. sonuç olarak top class kanat adamı alexis sanchez, sezon başından beridir mecburiyetten ileri uçta tek forvet olarak oynuyor.

    ----------------------

    daha da derine inip, 2016/17 sezonunda kadroda kullanılan oyuncuları incelemek isterseniz, alttaki el emeği göz nuru entry'lerime de göz atmanızı tavsiye ederim. zaten bu entry'yi buraya kadar okumayı başardıysanız, sizde bu oyunu ve bu oyunu en iyi oynayanların ligini benim gibi çok seviyorsunuz demektir, iyi eğlenceler dilerim)

    --------------2016/17 arsenal fc kadrosu'nda kullanılan oyuncular------------------------

    gk

    *(bkz: petr cech/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: david ospina ramirez/@ceyar i kim vurdu) -yedek-

    dl

    (bkz: nacho monreal/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: kieran gibbs/@ceyar i kim vurdu)

    dc

    (bkz: laurent koscielny/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: shkodran mustafi/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: gabriel armando de abreu/@ceyar i kim vurdu) -yedek-

    (bkz: per mertesacker/@ceyar i kim vurdu) (+)

    (bkz: rob holding/@ceyar i kim vurdu) -u21'e geri yollandı- -

    dr

    **(bkz: hector bellerin/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: carl jenkinson/@ceyar i kim vurdu) -yedek-

    (bkz: calum chambers/@ceyar i kim vurdu) -dcr - premier lig takımı middlesbrough'ya kiralandı-

    dmc

    (bkz: francis coquelin/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: santiago cazorla gonzalez/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: granit xhaka/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: mohamed elneny/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: aaron ramsey/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: jack wilshere/@ceyar i kim vurdu) premier lig takımı bournemouth afc'a kiralandı-

    aml

    (bkz: alex iwobi/@ceyar i kim vurdu)

    amc

    ***(bkz: mesut özil/@ceyar i kim vurdu)

    amr

    (bkz: theo walcott/@ceyar i kim vurdu)

    ***(bkz: alexis sanchez/@ceyar i kim vurdu) - bu sene (2016/17) st olarak da oynuyor -

    (bkz: alex oxlade-chamberlain/@ceyar i kim vurdu) - bu sene (2016/17) aml'de de oynuyor -

    st

    (bkz: olivier giroud/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: danny welbeck/@ceyar i kim vurdu) (+)

    (bkz: chuba akpom/@ceyar i kim vurdu)

    ---------------bonus-----------------

    diğer premier lig takımları ve oyuncuları hakkında daha detaylı ve net bilgiye ulaşmak isterseniz, el emeği göz nuru şu entry'lerimi kurcalayabilirsiniz a dostlar:

    (bkz: liverpool fc/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: west ham united/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: leicester city/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: afc bournemouth/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: crystal palace/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: stoke city/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: sunderland afc/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: swansea city/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: watford fc/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: west bromwich albion/@ceyar i kim vurdu)

    -yazıldığı tarihten sonra küme düşenler-

    (bkz: aston villa/@ceyar i kim vurdu)

    (bkz: norwich city/@ceyar i kim vurdu)

    ---------------bonus-----------------

    yazarın notu: bu entry sözlükteki en uzun yazım oldu. haziran 2016'da başlamıştım, iş yoğunluğundan anca kasım 2016'da toparlayabildim. 3 sene önce yazdıklarımı, düşündüklerimi zaman zaman hatırlayamayan birisi olarak, kendime ve evrene data bırakıyorum; kalemimi pek seviyorum.

    son söz: bu entry'yi, 'cahil @1, nefret kusan @2' safsatalarından bıkmış, ekşisözlük'ü hala kutsal bilgi kaynağı olarak kullanan insanlara adıyor, içeriğine ilgi duyan 'premier lig sevdalıları'na ise selam ediyorum.

  • 33. organize işler

    "etrafına bak süpermen, evlere bak ! herkes haketti de öyle oturuyor öyle mi ? hiç arak yok yani ? he?tertemiz ? uyan süpermen daha uçucan !"

    " her büyük servetin altında bir suç yatar." balzac

    benzerliği dikkatimi çekmiştir.

  • 34. robin van persie'nin 15 dakika ambulans beklemesi

    ulan kaç sene önce bu sahada futbolcu kalp krizi geçirdi, ölümden döndü, hiç mi ders çıkarılmaz lan?

    düzeltme: ambulans varmış ama anahtarını bulamamışlar...

    twitter aracılığı ile bütün dünyanın duyduğu olay, haber siteleri falan da paylaşmaya başlamış. böyle durumlarda "ülkenin prestiji" falan diye üzülürdük, neyse ki öyle bir derdimiz yok artık.

    (bkz: prestij.dll not found)

  • 35. sizinki hukuk da bizimki guguk mu

    (bkz: sayende ağam)

  • 36. türkiye'den siktir olup gitmek

    hiç de öyle zor değildir.
    size anlatayım..

    bir kuzenim var, ilk okul mezunu ve herhangi bir geçerli mesleği yok. 6 yıl önce havalimanına yolcu getirip götüren küçük bir firmada minibüs şoförlugu yaptı bir yıl kadar. ingilizceyi burda öğrenmeye başladı, düşün! son 5 yılda küçük otellerde temizlik görevlisi olarak başlayıp resepsiyonluğa kadar farklı pozisyonlarda çalıştı, en büyük özelliği hiç bir kompleksinin olmaması ve sürekli öğrenmeye açık olmasıdır.
    bu 5 yıl içinde 20 civarında yakın yada uzak ülke gezdi ve dünyanın türkiye'den ibaret olmadığını gördü. her gittiği yerden "ulan ben burda türkiye'deki kadar çalışsam kral olurum amk" diye mesaj attı. sonra, yaz başında hepinizin yaşamak için hayaller kurduğunuz bir ülkeye gitmek için vize başvurusu yaptı. verdiler amk. 23 eylülde atladı gitti. iki gün sokakta yattı, onu biliyorum. sonra bi fabrikada kaçak olarak çalışmaya başladı. saati 12 dolar civarı bi ücrete raflara mal diziyor. kendi isteğiyle haftada 50 saat çalışıyor. dün, yani 4 kasım 2016 da siyasi sığınma başvurusunu yaptı. şimdi en az bir yıl boyunca kimse karışmayacak. işine devam ediyor. bundan sonra kaçak mı yoksa yasal mı çalışır bilmiyorum ama adam en az bir yıl boyunca sizin hayalini kurduğunuz hayatı yaşayacak. ve büyük ihtimalle başvurusu kabul edilince ordan bize nanik yapacak.

    bizde göt yok olm. bizde göt yok. göt olsa zaten ülkenin bu hale gelmesine izin vermezdik.

  • 37. enflasyonun bir türlü %10'u geçmemesi

    "devlet istatistik enstitüsü'nün enflasyon hesaplaması için fiyatındaki değişmeleri izlediği ürünlerin "tam listesi" aşağıdaki gibidir:

    hortum, yaş pasta, antep fıstığı, leblebi, madlen çikolata, ruj, oje,fanila, iç çamaşırı, cam,musluk, kilit, tül perde, soba borusu, böcek ilacı, çalı süpürge, gündelikçi kadın ücreti, enjektör, yara bandı, gözlük camı, patinaj zinciri, oto pastası, pinpon topu, lego, flüt, spor toto, milli piyango, hamam ücreti, ahtapot (kalamar), karides, balık yumurtası(havyar), mermer, kireçtaşı,zımpara, yem, ciklet, ispirto, çuval, sütyen, külot, kereste, cd-kaset,kimyasal maddeler, gübre, barut, dinamit, lastik eldiven, cam yünü, tuğla, alçı, teneke kutu, fişek,oto jantı, korna, elektrik sayacı, tencere, çöp sepeti, ampul, pil, tornavida, kum, dikenli tel, dikiş makinesi, matkap ucu, kadın bağı, kiremit, yapıştırıcılar, mürekkep, kolonya, serum,demir, bakır.

    listede olmayanlar:
    peynir, zeytin, çay, şeker, yumurta, çiçek yağı, zeytin yağı, makarna, helva, bal, reçel, kahve,ekmek, margarin, salça, sucuk, et, süt, pirinç, mercimek, nohut, kuru fasulye, un, bebe bisküvi,meyve suyu, sigara, ekmek, deterjan, çocuk bezi, piknik tüpü, doğal gaz,elektrik, su, telefon,sebze, meyve vs..."

    edit: ben internetten alıntı yapmıştım ama perferil uyardı sağolsun bunlar enflasyon sepetine eklenmiş. güncel liste. peki girdi de ne oldu? enflasyon sepetindeki %24 gıda payı %20'ye düşürüldü. anlatmaya çalıştığımız da tam olarak bu. hesapta yapılan çakallık.

  • 38. 6 kasım 2016 tayyip erdoğan'ın hdp açıklaması

    "bu densizlerin amacı, türkiye'yi uluslararsı arenada sıkıntıya sokmaktır." lafıyla yarım yarım yardıran birey açıklaması.

    bizi uluslararası arenada cehaletiyle, görgüsüzlüğüyle, dönekliğiyle ve beceriksizliğiyle rezil rüsva eden bir kişi var zaten, söylemenin yeri ve sırası değil.

  • 39. 5 kasım 2016 ekonomik boykot direnişi ilk ayağı

    desteklediğim hede. ben bir öğretmenim. okuldaki eşek sucuğundan yapılmış tostu yemek yerine evden kendi kahvaltımı götürüyorum. sevdiğim arkadaşlarımla keyifle yiyoruz. bunu arkadaşlar dalga geçer diye evden yiyecek getirmeyen öğrencilerime de gururla söylüyorum. onlar da artık tandır ekmeğine peynir koyup yiyorlar afiyetle.elimden geldiğince parayla yapılan işleri değil zekayla olanları övüyorum derslerimde. ayakkabısı su alıyor diye çorabının üstüne poşet giyen öğrencimle dalga geçildiğini farkettiğimde öğrencimin bulduğu pratik çözümü yere göğe sığdırmamıştım. başta üzgün olan miniğimin benim övgülerimden sonraki bana özgüvenli bakışını ölsem unutamam.bimden 25 kuruşa alınıp bize iki katına kakalanan suyu almak yerine evden kendi şişemi doldurup içiyorum. eşek sidiği renginde çayı 75 kuruşa almayı redderek evden termosuma ıhlamur koyup gidiyorum. tüm bunlar günde 5 tlmin cebimde kalması demek oluyor. bir öğretmen hergün farklı giyinmelidir tabusunu yıkmak için kıyafetimi 2 gün giyiyorum. okula hergün gelen trendyol morhipo bilmemne kargolarını alıp onları bir imaj objesiymiş gibi mağrur taşıyan meslektaşlarıma inat sade abartısız giyiniyorum. alkol sigara gibi alışkanlıklarım zaten yok. yaşadığım yer itibariyle sinemaya ve tiyatroya falan gitme imkanım yok. olsa ona vereceğim paraya acımazdım . bi digitürk lüksüm var, okuduklarımdan sonra onu da iptal edeceğim. bir hafta önce eşim doğumgünü hediyesi olarak iphone 7 almış. hak ettiğimi düşünsem de hür irademle asla almazdım(zira önceki telefonum nokia 1200dı)onu da okuldaki akıllı tahtaya modem olarak kullanıp miniklere güzel şeyler izletmek amaçlı kullanıyorum. annem bizi yamalı donlar giyerek okuttu.çocukluğumuz tarlalarda geçti. şimdi genlerimizle oynayıp abuk subuk yaşamaya gerek yok.

  • 40. 6 kasım 2016 beşiktaş jk basın açıklaması

    bilezik gibi geçirmiştir. evet.

    şampiyonlar ligi ve türkiye süper ligi’nde namağlup yoluna devam eden beşiktaşımız, geçtiğimiz yıldan itibaren aynı seviyede devam eden güzel futbol ve sürdürülebilir başarısıyla sadece beşiktaşlıların değil tüm futbolseverlerin saygısını kazanmıştır.

    beşiktaş, türkiye süper ligi’nin en az faul yapan ve en çok faul yapılan takımı olarak, sadece futbol oynayarak hem türkiye ligi'nde hem de şampiyonlar ligi'nde başarısını devam ettirmektedir.

    bütün bu gerçekliğe karşın “taraftar" duruşlarını "gazeteci" kimliklerine tercih eden bazı yayın organları, takım yöneticileri ve teknik kadrolarının beşiktaş’ın saha içinde saygı duyulan oyunu ve efendi duruşunu çirkin iftiralarla lekeleme çabalarını görüyor ve esefle kınıyoruz.

    dün oynanan beşiktaş- trabzonspor maçı sonrası da benzer algı operasyonları ile beşiktaş’ın sahadaki üstünlüğünün sorgulanmaya çalışıldığını görüyoruz.

    şampiyonlar ligi ve türkiye ligi'nde namağlup devam eden beşiktaş’ın hiç bir hakem hatasına ihtiyacı yoktur!

    türkiye’de hakem hatalarından en çok kayba uğradığı dostun ve rakiplerin kabul ettiği bir geçmişe sahip olan beşiktaş yıllardır hakemlerin maçlarda kötü yönetimlerinden yakınmakta ve bunu sadece beşiktaş özelinde değil, rakipleri için de savunmaktadır.

    tüm kamuoyunca bilinen bu gerçeklere rağmen, beşiktaş’ın başarısını hakemlerle izah etme çabası gülünç ama bir o kadar da vahim ve manidardır. zira bu çabanın arka planında doğru ve gerçekten yana gazetecilik anlayışı değil, çıkar ve taraftarlıkla izah edilebilecek bir zihniyet olduğu malumumuzdur.

    hal böyle olunca kamuoyuna açıkça ilan ederiz ki; beşiktaş’a yönelik bütün bu algı operasyonları ve gelecekte hakemler üzerinden beşiktaş’ın baskı altına alınma çabalarına asla izin vermeyeceğiz. beşiktaş bugüne kadar olduğu gibi baskılı futboluyla, bundan sonra da şerefiyle oynayıp hakkıyla kazanacaktır. beşiktaş’ın büyük beşiktaş taraftarından başka kimseye ihtiyacı yoktur.

    beşiktaş’ın değerlerinden biri de kartal duruşu’dur. beşiktaş’a ve beşiktaşlılara ait olan bu duruşu manşetinde saygısız ve alaycı bir şekilde kullanan fotomaç gazetesi’ne beşiktaş tesisleri yasaklanmıştır. bundan sonra da aynı algı operasyonunlarına alet olacak basın kuruluşları da beşiktaş duruşumuza yapılacak benzer saygısızlık karşısında aynı muameleyi görecektir.

    kamuoyuna saygı ile duyururuz.

    beşiktaş jk

    http://www.bjk.com.tr/…/67870/kamuoyuna_duyuru.html

  • 41. 4 kasım 2016 sosyal medyaya erişim yasağı

    seçmeninin yarısı internet diye bişey bilmeyen cahil bırakılmış köylüler, öteki yarısı da ağızlarına sıçsan amerikanın oyunu olduğunu zanneden kasabalı yobazlar olduğu için adam rahat rahat kapatır interneti.

    dün mimar ünvanı taşıyan bir gerizekalı terör saldırısı olmasın diye iki gün girme nolacak dedi. sosyal medya kapatarak terör engelleyen ilk aptallar olarak bu amına koduğumun terörü 30 yıl önce yok muydu diye sorun kendinize bir. ya da sormayın amk siz oy verin başkanlık getirin çomarlar.

  • 42. 6 kasım 2016 15 temmuz köprüsü intihar girişimi

    fotoğrafa bakınca, gördüğüm, okuduğum, dinlediğim her intihar girişiminin bende yarattığı, içimi ezen o duyguyu hissettim.

    mesleğimi edinme kararı alırken geçtiğim önemli kavşaklardan birisi virginia woolf'un intihar mektubunu okuduğum zamandı. çok sevdiğim bir yazarın, bu duygu ve düşüncelerle kendini öldürmüş olması içimi çok burkmuştu. bunu hisseden birine yardım etmek ya da o buruk duygudan koşarak uzaklaşmak gibi iki tercih vardı önümde. ilkini tercih etmiş oldum, tabii bu secimi yaparken değerlendirdiğim binlerce farklı değişken vardı ama sanırım en dramatik olanı buydu.

    senelerdir intihar kavramı üzerine uzun saatler boyu düşündüm. ve neredeyse her zaman, intiharı engelleme arzumla, insanın hayatını sonlandırmaya hakkı olduğuna inancım, aralarında büyük savaşlar yaptı. insanın yaşamı mı daha kutsaldı yoksa kendine dair kararlar alma hakkı mı?

    uzun yıllardır insan ruhu üzerine çalışıyorum ama bu konuda hala net bir cevabım yok. ama şunu biliyorum, bir insan bana gelip bunu söylüyorsa benden yardım istiyor demektir. o zaman bunu yapmalıyım. bir insan gelip bunu size söylüyorsa, yine yardım istiyor demektir. bir şeyler yapmalısınız. köprüye çıkan adam da belli ki kararsız. kolay değil insanın kafasına bir kurşun sıkması. belki ilgi istiyor, o da mümkün. ne olursa olsun zor durumda. bazen böyle girişimlerde köprü trafiği felç olduğu için 'kendini öldüreceksen öldür de yolumuza gidelim' diyenler oluyor. bu bana o kadar korkunç geliyor ki. bir insanın hayatının kıymetini, bırakın köprüde trafikte geçen fazladan zamanla, hiç bir şeyle kıyaslayamayız. hepimiz birbirimize incecik bağlarla bağlıyız. birinin bunu kesmesine engel olabileceksek ne mutlu bize.

    gelelim hak kısmına. bakırköy'de tutuklu servisinde çalışırken bir kadın tutuklu geldi. psikotik durumdayken(hastalığın adını yazmayacağım, hastalıktan muzdarip olanlar endişe edebiliyor okuyunca), işitsel varsanıların etkisiyle 3 yaşındaki çocuğunu öldürüyor. geldiğinde zaten kafası o kadar karışık durumdaydı ki çocuğunu öldürdüğünü bile bilmiyordu. ilaçlarla yatıştıkça bunu hatırladı ve inanılmaz güvenlik önemlerine ve yoğun bir tedavi almasına rağmen kendini asarak öldürdü.

    çocuğunu öldürme fikriyle bir ömür geçirme fikri yaşamını sonlandırmasına neden olmuştu. elimizden geleni yapmıştık ve onun incecik bedenini asıda gördüğümde kahrolmuş olsam da bunun bir karar olduğunu düşünmekten başka çarem yoktu.

    hastalık, karar, hak...ne olursa olsun intihar beni her zaman üzmüştür. çünkü hayatta her şeyin değişebileceğine dair büyük bir inanç taşırım. bunu defalarca gördüm ve inancım defalarca pekişti. aylar önce kendini öldürmeye kararlı halde gelen bir insanın, tedavi sonrasında hayattan zevk alabildiğini, tekrar kahkaha alabildiğini, sevip sevilebildiğini gördüm.

    bu yüzden, tam kenarda duranlara el uzatmanın şart olduğuna inanıyorum. biri bize kendini öldürmeye dair bir şey söylediğinde, sonucu ne olursa olsun, elimizi uzatmalı ve görünmez ipleri sağlamlaştırmalıyız. engel olup olamayacağımızı bilmiyorum ama insan hayatı verilen her türlü emeğe en çok değecek şey, buna eminim.

  • 43. erkan petekkaya'nın ayda 450 bin tl kazanması

    sacma sapan dizileri izleyip acliktan mermer kemirenler dusunsun. oturun aksamlari makarna yedikten sonra tv izlemeye devam edin.

  • 44. robin van persie

    satip parasiyla 5 tane hastane kurulcak adami devlet hastanesine goturmusler amk.

  • 45. türkiye'de yaşamaya tahammül edebilmenin yolu

    ıfade etmek istediğim şu aslında: günümüz türkiye'sinden memnun olmayan, böyle olmaması gerektiğini düşünen fakat burda yaşamaktan başka da seçeneği bulunmayan benim de içinde bulunduğum çok ciddi bir kesim var. bu insanların kendilerini bu ülkenin "vatandaşı" yani sahibi olarak görerek onurlu birer insan olarak yaşama şansı kalmadı. ne bir hayal kurabiliyorlar ne de bu günlerini geçmiş umutlarına uygun yaşayabiliyorlar. ben mesela, evdeyken evimden dışarı çıkamıyorum.. kapı komşumla selamlaşamıyorum çünkü en kibar olanının nefret sadece gözlerinde. neredeyse bütün akrabalarımla da iletişimi kestim. kaba olanlarıyla karşılaşmaya korkar oldum. işyerimdeyken kendimi tamamen saklamam gerekiyor artık çünkü bir ihbar telefonunun ucunda herşey.

    bu şekilde yaşamaya hakkaten can dayanmıyor. yoruyor insanı.

    bi çare arıyordum epeydir ve galiba buldum. hazırlık süreci baya sancılı ama başka çare olmadığını kabul ettiğinizde kolaylaşıyor. anlatayım efendim.

    bu ülkeye dair bütün duygusal bağlılığınızı kesmek ve hasbel kader bu ülkede doğmuş bir yabancı olduğunuzu içselleştirmek. bu her şeyden ama her şeyden vazgeçmeyi gerektiriyor. bu ülkeye ait olmadığınızı, başkalarının ülkesinde başkalarının kültüründe başkalarının kurallarıyla yaşamak zorunda oldugunuzu kabul etmek ve kendinizi bu yönde ikna etmek. biliyorum, ilk etapta yüzünüze küfür ediliyormuş gibi geliyor ama üzerine düşündüğünüzde daha hayırlı bir yol olmadığına bir şekilde ikna oluyorsunuz. çok zor bir durum bu hatta belki birazda onursuzca ama düşünün bakalım camdan baktığınızda kendinizi parçası olarak görebildiğiniz ne var? size birlikte yaşamanın güzel olduğunu hissettiren bir tek detay görebiliyormusunuz? eğer göremiyorsanız ya kendinizi çürüteceksiniz yada dediğimi yapacaksınız.
    ben yapmaya karar verdim. kesin olarak hiç bir siyasi tartışmanın içinde yada tarafında olmayacağım. türkiye menşeli hiç bir haber kaynağını takip etmeyeceğim. ilk iş telefondaki haber uygulamalarını kaldırdım zaten. gücüm yettiğince günü güzel yaşamaya ve her nerede bir kanun varsa uymaya çalışacağım.

    bunu yapacağım. benim olmayan ve bana ben olmayı çok gören bu ülkede en azından akıl sağlığıma zarar gelmemesi için direnmekten vaz geçip ben buralı değilim diyeceğim.
    size de tavsiye ederim.

  • 46. kötü bir maddi durumla 1'den fazla çocuk doğurmak

    çocuklarının başarısız olmasını ve kendileri gibi sikik bir hayat sürmesini de her şey gibi allah'a, kadere, kısmete ve "yeterince şükretmemelerine" bağlayacak pişkinlikteki ebeveynlerin yiyeceği boktur. ülkenin kanseridir kendileri.

  • 47. haftanın 6 günü çalışıp 1500 tl alan insan

    köle gibi görülen insandır.

    geçen hafta bana teklif edildi bu. malum işsizim. gittim görüşmeye, küçük bir firma, kurumsallığı geçtim, yapılacak iş meslek sahibi de yapmaz insanı.

    çalışma şartları şöyle; sabah 8 akşam 7, haftada 6 gün, cumartesileri de tam gün. yani haftada 66 saat mesai! teklif edilen maaş da 1500 lira! parasını geçtim, 2500 lira teklif etsen ne yazar a benim devrimci abim!! yatağı, yastığı getirelim atalım bir yere eve gitmeye ne gerek var amk. orada yatar kalkarız, insan zaten çalışmak için gelmiş dünyaya ne de olsa, özel hayat falan ne ki!

    hiç bana bu ülkede bu işler yürüyor demeyin, işte vay efendim, buna katlan sonra daha iyisi çıkar falan hikaye. ben daha iyi yerlere gelebilmek için niye köle olmayı kabul ediyorum onu anlamadım. salak mıyım ben? insanı şartlarda çalışıp kendimizi gösterip daha iyi yerlere gelemiyor muyuz? ondan sonra iş beğenmiyor diyorlar ona ayar oluyorum amk.

  • 48. erkek düşmanı 35'lik bakire

    tipik kadın düşmanı ne idüğü belirsiz sözlük erkeğinin reelde kadınlarla olan ilişkisini gözler önüne seren entrydir. ulan çıkın artık şu kafalardan. delinin biri kuyuya bi taş atıyo abi bu kadınlar böyle yeaaa diye diğerleri de buna hemen ellerinde avuclarinda ne varsa (vallahi ima yok) canla başla destek çıkıyor. lan çok yazık size ya. çok üzülüyorum. yanına yaklaşmaya cesaret edemeyeceğiniz yaklaşsanız dahi sizi insan yerine koymayacak kadınlar hakkında burda böyle bilenip bilenip yardırıyorsunuz. bi de tabii internet ortaminda -özellikle sözlükte- bulmakta zorlanmayacağınız kendi erilliği içinde yüzen bir tayfa var. bir güzel ordan burdan sizin gibi düşünen ne yazık ki diğer tek hücrelileri bulup kendinizi karşı cins konusunda yetkili bir abi olarak görüyorsunuz falan. yazık. baya üzücü durumdasınız. ölmeden bu sanrıdan kurtulsanız da bi boka yarasanız bari.

  • 49. eski sevgilinin unutulmayan sözleri

    "ben ayrıldığım kişiye geri dönmem"

    evlendik.

    hatırlamakla kalmıyor haftada bir kaç kez kendisine de hatırlatıyorum.

  • 50. ankara'da dayak yemenin kolay yolları

    aksam bentderesi veya cincine gidin. ekstra birsey yapmanıza gerek yok. o dayağı yiyeceksiniz.