Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. doların 3.10 olmasının nedenleri

    kılıçdaroğlu'dur. benim tahminim böyle.

    nedenler:
    • ssk'yı batırdı.
    • cumhurbaşkanını eleştiriyor, ona afedersiniz hırsız diyor.
    • masum bilal erdoğan ile uğraşıyor.
    • feto'cular falan var chp'de.
    • pkk ile masaya oturdu.

    evet.

  • 2. 13 ekim 2016 dolar kuru

    amazon.com dan titreşimli sik yüzüğü sipariş etmiştim. ucuza kapattık çok şükür.

  • 3. çaylak entry'sini çalan yazar

    zannedersin roman veya film senaryosu yazmış da onu çalmış amk. altı üstü 10 sn google araştırmasıyla bulunacak bir bilgi vermiş.

    rezalet puanı: 0.5/10

  • 4. yaşlı olmasına rağmen mini etek giymek

  • 5. 19 ilde kenevir üretiminin yasallaşması

    seks oyuncakları, kenevir.. ne oluyoruz lan?
    ortadoğu'dan direkt hollanda seviyesine..
    ohh yeahh.

  • 6. ünlülerin almadıkları şeylerin reklamında oynaması

    (bkz: adriana lima)
    (bkz: veet soğuk ağda)

    bu karı ense köküne kadar lazerli değilse bana da şurdan şuraya sevişmek nasip olmasın

  • 7. rusya'nın nasıl abd'ye kafa tutabilmesi

  • 8. 20.000 lira altına alınabilecek en iyi arabalar

    sanırım sözlüğün geneli saraylarda büyüyüp mercedes s serileriyle gezintiye çıkmış 20.000 liraya kadar çok güzel albea, palio, clio vb. araçlar bulunabilir.

  • 9. sakalsız erkek çirkinliği

    iki türlü de giderim yok kafam rahat.

  • 10. us navy resmi twitter hesabının paylaştığı tweet

    hemen celallenmeyin ağalar. olayın aslı şudur. abd ilk kuruldugu zamanlarda kuzey afrika kıyıları osmanlı kontrolündeki korsanların elindeydi. abd kaybettiği birinci berberi savasi sonrasında bu korsanlara harac ödemek zorunda kaldı. bi süre sonra lan ödediğim harac yerine gideyim bi donanma kurayım yeniyim korsanları dedi ve bir donanma inşa etti. böylece us navy kurulmuş oldu. yani us navy ilk savaşını osmanli korsanları ile yaptı. bahsi geçen tablo da bu savaşı anlatıyor gibi duruyor

  • 11. başkanlık sistemi referandumu

    hala "şu sebepten hayır çıkabilir", "böyle böyle olduğu için hayır çıkacaktır", ekonomi, kriz falan filan diyen naif arkadaşlara gülüyorum. sanırım damardan diazem vurulduğunuzdan farkına varamadınız kaderinizin, yaşam standartlarınızın, özgürlüklerinizin nasıl bir kitlenin avucuna bırakıldığından. bir arkadaş çok güzel demiş, "muhtarlık gelecek dese muhtarlık gelir."
    uzun "kral olacağım" derse krallık, "roma imparatoru olacağım" derse roma imparatorluğu gelir.
    çünkü kulla demokrasi olmaz, demokrasi bireyle olur. arap kültürüyle enfekte olmuş kocaman bir kitleyle muasır medeniyetlere değil anca babaya varırsın. yurtdışına çıktığında hayran kaldığın her şey kullukla bireyliğin farkının eseri be canım. ekonomi kötüye gittiği için hayır çıkacakmış, gören de götünde don olmayan adam "vay ben de kiramı zor ödüyorum, etsiz nohuta talim ediyorum" demeden evliliğinin ilk 5 yılında ecrin sümeyye, recep taha ve emine buğlem'i dünyaya fütursuzca fırlatmamış zanneder. ekonomi filan çok şeyindeydi gerçekten adamların.
    bir gün bu ülkede şort giyen kadını tekmelemek ödüllendirilen bir vatandaşlık görevi olacak, vizesini almak için paranla rezil olduğun milletler mars'a giderken biz var olmayan bir dünyaya gitmenin hayaliyle ömür, ülke ve herkesin hayatını çürütenlerin kulaçlarıyla gittikçe dibe batacağız, karanlığa gömüleceğiz. adam hala ekonomi diyor, geç bunları da referandum gecesi yaşanacak tarih öncesi anırtılardan korunmak için kulak tıkacı sipariş et şimdiden.
    uzun lakabının sadece boyla alakalı olduğunu zannetmeye devam etmeniz, kadınından erkeğine kullarının hepsinin bilinçaltından fırlayıvermiş fallik alt metnini anlayamamış olmanız beni üzüyor, keşke freud bugünleri göreydi.

  • 12. 1 milyon dolar verseler namaza başlar mısın

    kıldığım namazın kazasını bile kılarım.

  • 13. nobel edebiyat ödülünün bob dylan'a verilmesi

    bu herifler 1953de de winston churchill'e vermişlerdi aynı ödülü. bunu hak eden o kadar yazar varken... yaşar kemal'e vermediler de gidip bob dylan'a verdiler be.

    hayır yahu, verecek başka adam mı bulamadınız? "yeni şiir anlayışını amerikan şarkılarına kazandırdığı için" verilmiş! söz yazarlığı ne zamandan beri edebiyat sayılıyor? sezen aksu'ya, aysel gürel'e falan da verebilirler o zaman.

    haruki murakami'ye grammy versinler bari...ödeşirler.

    edit: bob abimiz de güzel bi abimiz evet ama leonard cohen'e verselerdi bu kadar zoruma gitmezdi.adam "ozan".

  • 14. fitness'a gitmeme sebepleri

    "çünkü hayattan beklentilerim var ve boş adam değiliz"

    yalan. ya tembeldir, ya korkaktır ya parasızdır. böyle bok atarak rahatlayan bir cahil de olabilir.

  • 15. eskişehir asil oto volkswagen rezaleti

    opel rezaletinden sonra bir tane de benden gelsin. söz konusu olay eskişehir asil oto volkswagen'da gerçekleşmiştir ve doğuş'a ilettiğim şikayet ve yanıtı içerir.

    doğuş oto'ya yazdığım şikayet;

    volkswagen jetta 1,2 bmt aracı 65 bin tl nakit para ödeyerek kasım 2015 tarihinde asil bayii’nden satın aldım, kredi kullanmadım. kaskosu da yine burada yapıldı. daha ilk gün şoför kapısının kapanmadığını fark ettim, ancak aracı çok geç saatte aldığım için daha sonra getirmem gerekti. bir gün boyunca iki defa gelip gittim. en sonunda ayarladıkları kadarına razı oldum. kısa süre sonra bu sefer kapılar kitlenmemeye, kilitlenince açılmamaya başladı. yine bir gün boyunca 2 - 3 defa gelip gitmem gerekti. (asil oto kent merkezine 10 km) sonunda kapı kilidinde üretim hatası olduğu bir kaç gün sonra gelmem gerektiği söylendi ve komple değiştirildi. bir süre sonra tampona arkadan sürtülmesi sonucu küçük bir çizik oluştu. 5 gün arabayı teslim edemediler. yerine araç veremediler. sonuçta portakal kabuğu dokusunda yeni tamponuma kavuşmuş oldum. bu arada düzenli olarak motordan zırıltı sesi ve klimadan uğultu geliyordu. dediklerine göre ilk servisten sonra arabada bu gibi sıkıntılar kalmayacaktı. bir şekilde öfkeyle pişmanlıkla 15 bin km’yi buldum servise geldim. bir arkadaş ilgilendi “tamam çözeriz hepsini, basit şeyler yardımcı olurum” dedi. hatta kendisine bu arabadan memnun olmadığımı, değiştireceğimi passat alırsam benzer sorunları yaşayıp yaşamayacağımı sordum. o da 2008 yılından sonraki bütün arabaların çok kötü olduğunu, hatta arabaların gizli bir yerinde 120-140 bin kilometre aralığında bozulması için programlanmış bir mikroçip olduğunu, aslında arabanın bozulmadığını ama bozukmuş gibi sinyal verdiğini söyledi. 8-10 ayda ufak tefek pek çok şey daha oldu. bu yazıyı asil’de sorumlu müdür arkadaş ile paylaştım. çok üzgün olduğunu araç için ellerinden geleni yapacaklarını bu tip seslerin ve arızaların normal olduğunu söyledi. ben de kendisine söz konusu iki personelin kurumsal kimlik ile bağdaşmadığını söyledim. arabayla ilgili yaşadığım sıkıntıların sırasıyla nasıl çözülemeyeceğini anlatırken, kendisine bu arabayı artık istemediğimi satacağımı söyledim. “siz kendiniz satın ben galeriye yönlendirirsem değer kaybı olur.” dedi. passat almak istediğimi ve bu yaşadığım sıkıntıların telafisi için indirim yapılmasını talep ettim. o da kesinlikle yardımcı olacağını söyleyip satış temsilcisini benim yanımda arayıp ne gerekiyorsa yapın dedi. ben de satış temsilcisi ile görüştüm. bana hali hazırda vermiş olduğu 1.4 bmt passat comfortline için 90 bin tl olan rakamı 89.800 olarak güncelledi. o an yanlış yaptığımı anladım. bu olaylardan 1 gün sonra karşı tarafın mutlak kusurlu olduğu bir kaza yaşadık. aracımı servise getirdiğimde, servisin yoğun olduğunu 10 günden 30 güne kadar teslimat gerçekleştirilebileceğini ifade ettiler. aracımın kaskosu da yine asil servisi’nde eureko sigortadan yapılmıştı ancak ikame araç da alamadım. aracı almama az bir süre kala bir kiralık araç yolladılar. içinde pislik doluydu. aracı getiren arkadaş bursa'dan getirdiğinini kendisini otogara bırakmam gerektiğini söyledi. diyeceğim o ki; sizin de hiçbir şey yapmayacağınıza eminim. yine de bu konuyu bildireyim ve okuyup kayıtlarınız arasına alın istedim. bir daha ben ve hiçbir aile üyem vw almayacak. aktardığım tüm konuların faturaları, tarihleri sizin kayıtlarınızda olduğu gibi bende de var. bilginize sunarım.

    doğuş oto'dan gelen cevap;

    sizde kendimizle ilgili bu şekilde bir algı oluşturmuş olmak gerçekten çok üzücü. yazdıklarınızı büyük bir üzüntü ile okuduk. oluşan memnuniyetsizliğiniz ile ilgili volkswagen diyalog ekibimiz tarafından en kısa süre içerisinde aranmanızı sağlayacağız.

    not; bu mesajdan sonra bir kaç gün içinde telefon edip bir de sözlü olarak dinlediler. herhangi bir işlem yapılmadı.

    edit: isimleri çıkarttım ve metni istek üzerine kısalttım.

    edit 2: passat istememin nedeni çevremde passat sahibi insanlardan olumsuz eleştiri almamış olmam ve bu firmanın müşterisi olarak ciddiyetimi göstermekti.

  • 16. 3. havalimanı için alman şirkete sipariş verilmesi

    kıskanıyorlar demediniz mi lan?

  • 17. 1+1 eve yatılı kadın eleman aramak

  • 18. viraja girerken dikkat edilecek hususlar

  • 19. muğla'da bulunan beşyüz trilyon dolarlık define

    lozan'dan dolayı ancak 2023'te çıkartılabilecek hazine.

  • 20. 14 ekim 2016 komaya sokulma ihtimalim

    yer kadıköy, bir tekel bayisindeyim. sigara istedim. verdi. 10.50 verdim. eksik vermişim. sigara 11 lira. 50 kuruş aldım, bir lira verdim tamamladım parayı.

    -pardon eksik verdim.
    -11.50 aldın demeyeceksin.
    -efendim?
    -11.50 aldın demeyeceksin.
    -demedim zaten, eksik verdim demek istedim.
    -kamera çekiyor, gösteririm şimdi.
    -yok öyle demedim.
    -yalan söyleme.
    -efendim?
    -ne ters ters bakıyosun lan?
    -niye kabalaştınız?
    -konuşma, lan, gelirsem oraya seni komaya sokarım. siktir ol git.

    evet 10 saniye içinde komaya sokma noktasına geliyor arkadaş.
    hareketlendi de. gelecek 50 kuruş için ağzımı burnumu patlatacak. komaya sokacak beni. konuşma bu kadar.

    bu adam kadıköy'de tekel. arkada türk bayrağı. televizyonda atv açık. bu adamlar her gün bir şekilde bizi tehdit ediyorlar. ne yapacağız? allah aşkına biriniz söylesin.

    ne yaptım? siktir olup gittim. bişey yapamadım. çünkü nuh köklü gibi ölmek istemedim.

    her gün böyle siniyoruz. ne isterlerse yapıyorlar. öyle kafamızı öne eğip devam ediyoruz. nereye kadar?

    konuşmaya devam etsem, bütün esnaf birleşirler, beni döverler, komaya sokarlar. polis çağırsam umurlarında olmaz. savcıya versem, tekel reis ailemi tehdit eder. ben ne yapıyorum? diyorum ki bu adamlar hayvan. insan yerine koyup da cevap verme.

    bir adam bağırıyor:

    -benim esnafım. gerektiğinde mahallenin polisi, savcısı.

    50 kuruşluk hayat hikayem.

    yer: kadıköy şifa hastanesi'nin karşısındaki tekel, bakkal... temel baba büfe değil.
    ben senbenualı olsam ne yazar, olmasam ne yazar? kibar feyzo olsam ne yazar, olmasam ne yazar? bu adamların ne mal olduğunu hepiniz biliyorsunuz. fırıncının, bakkalın tekmeleye tekmeleye öldürdüğü çocuğu unutmayın.

    not: türkçe'ye takılanlar olmuş, arkadaşın türkçesi bu kadar. türk bayrağı arkada ama türkçe konuşmayı bilmiyor.

  • 21. amanda cerny

    çok iyi bir tanıtım projesi içinde yer aldığını düşündüğüm kişi. muhtemelen bir süre öncesinden kendi halinde ve biraz da komik tweetler atan bir profil oluşturulmuş; daha sonra da şartlar olgunlaştığında hedef kişiye atılan tweet ve onun cevap vermesiyle reklam serüveni başlatmış.
    şuan geldiğimiz durum, dünyada milyonlarca takipçisi olsa da, türkiye'de pek de fazla tanınmayan amanda cerny'nin, artık ülkemizde de tanınıyor olması. muhtemelen önümüzdeki günlerde bir markanın reklam çekimi için türkiye'de olacak ve sonrasında beyaz show'da kubat'ın yanında otururken göreceğiz.
    birini tanıtma anlamında son zamanlarda gördüğüm en başarılı projelerden biri olabilir.

  • 22. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    toplumlarda dinin etkisi azaldıkça insanlığın ve ahlaki erdemlerin arttığı gerçeği. özellikle semavi dinlerin etkisinin seyreltildiği veya içselleştirildiği toplumlarda açıkça gözlenebilir.

    hemen öyle din düşmanı ilan etmeyin. çok çarpıcı bir kaç örnekle açıklayacağım. semavi dinlerde, özellikle islam'da her şey kitaba bağlıdır. kelimesi kelimesine doğru ve rehber kabul edilir. bu yüzden lokalize edilmesi veya evrimleştirilmesi imkansızdır. mezhepler aracılığıyla geçirdiği küçük değişimler dışında yeni aşılandığı toplumlara göre modifiye edilemez. örneğin namaz farzdır. bir rekat bile eksiltip çıkartamazsınız fakat mezhebe göre farklı kılabilirsiniz. abdest de coğrafyaya göre kaldırılamaz. su olmazsa toprakla almak zorundasınızdır. gel gelelim eskimolar bu durumun dışında kalırlar. onlar için günde beş kere yıkanmak şöyle dursun teyemmüm için kuru toprak parçası bile bulmak imkansıza eşdeğerdir. yani islam eskimo'ya senin şartların zorsa namaz sana farz değildir demez. kendi değerlerine göre dinini yaşayan alevilerin diğer kesimlerce müslüman kabul edilmemesi ve küffar ilan edilmesi de bu yüzdendir. bana sorarsanız dünya çapında 1.5 milyara varan müslüman nüfus içerisindeki en naif toplum alevilerdir. en azından alevi terörist veya alevi kimliğiyle ülkeyi dolandıran insan görmüş değilim. aynı şekilde müslüman olmasına rağmen dini lokalize ederek kendilerine göre yaşayan orta asya'daki türk toplumları da radikallikten uzaktır.

    bu tespit sadece bana ait değil. ünlü fotoğrafçı jimmy nelson'da aynı konuya parmak basmıştır. bu adam dünya'nın en ücra köşelerine giderek yerli kabileleri fotoğraflayan ve kazandığı paralarla bu insanlara çeşitli yardımlarda bulunan bir dünya vatandaşı. çukotka'da -40 derecede bir ay boyunca ren geyiği kabilesi kovalayacak kadar işine tutkulu bir insan. neyse konuyu çok uzatmadan toparlıyorum. şu videosuna bir göz atalım.

    https://youtu.be/4douqoaldio

    video da jimmy moğolistan'da kartalla avcılık yapan kazak kabilelerini fotoğraflarken görülüyor. dağ soğuğunda fotoğraf çekebilmek için eldivenini çıkartıyor fakat o yükseklikteki soğukta parmakları saniyeler içinde donarak kanamaya başlıyor. adam acı içerisinde kıvranırken tercüman olan kazak kadın yardımına koşuyor. ceketinin önünü açarak donmuş eli göğüslerinin arasına alarak ısıtıyor. ee ne var bunda? oralarda normaldir belki diyebilirsiniz. yalnız unuttuğunuz bir nokta var ki oradaki kazaklar müslümandır. normal şartlar altında bir kadının göğüslerine el sürmek tıpkı anadolu'da olduğu gibi hoş karşılanmayacak bir durumdur. gel gör ki bu durumda insanlar gülerek karşılıyorlar. jimmy aşağıdaki videoda durumu zaten kısaca özetliyor.

    https://youtu.be/-gku4gob7zk?t=133

    o bölgede yaşayan kazaklar hala kıl çadırlarda uyuyor ve göçebe yaşıyorlar. ne camileri ne de dinle ilgili kurumları var. din kültürle öyle harmanlanmış ve içselleştirilmiş ki her şey o bölgeye göre lokalize edilmiş. kurban bayramı var fakat oruç yok. kışın -50 yazın +50 dereceye varan koşullarda ava çıkan insanın yemek yemeden durabilmesinin mümkünatı olmadığını biliyorlar. başlarında kimsenin dini dayatmalarda bulunmaması ve kültürün zaten insanın kişisel inançlarına karışmayı engellemesi bu özgürlüğü getiriyor.

    aynısını iç anadolu'da yapabilir misiniz? donarak öleceğim bari üstüme sıçın da ısınayım desen götümüz gözükür zinhar günahtır diyerek onu bile yapmazlar. neden? çünkü din burada en katı kurallara göre işletilmeye çalışılır. her tv kanalında neyin günah neyin haram olduğu anlatılır. her köşe başındaki camide kimse dini eğitim almamışcasına her gün aynı konular tekrar tekrar gözünüze sokulur. toplum kendi aklına ve vicdanına yatanı değil otorite kabul edilenin ağzından çıkanı doğru kabul eder.

    bir diğer örneğim ise japonlardan. ertuğrul fırkateyninin trajik hikayesi hepimizce malum. patlama sonrası kıyıya sürüklenen mürettabatı köylerine taşıyarak bir çoğunu hayatta tutan japon ada halkını da biliyorsunuzdur. pek bilmediğimiz detaylardan birisi tayfunun etkisiyle soğuyan havada saatlerce buz gibi suda kalmış insanları hipotermiden nasıl kurtardıkları. önce erkekler soyunarak soğuktan donmak üzere olan askerlere sarılarak ısıtmaya çalışıyorlar. erkek sayısı yetersiz geldiğinde ise kadınlar da soyunarak erkeklere katılıyorlar. bu sayede bir çok asker hayatta kalıyor.

    japonlar günümüzde her ne kadar açık fikirli ve bize çok uç gözüken hareketleri olsa bile oldukça tutucudurlar. sokakta öpüşmenin inanılmaz ayıp karşılandığı bir kültürleri var. hele bundan 130 yıl önce ufacık bir ada da çok katı örf ve adetlere göre yaşayan japonlar için evli/bekar kadınların soyunarak başka erkekleri ısıtmaya çalışmaları hayat kurtarmak pahasına bile olsa çok ekstrem bir durum. peki bu hareketi neden yapıyorlar? çünkü konuya dinen değil ahlaken yaklaşıyorlar. bir insanın hayatı kişisel inançlardan ve kültürel tabulardan önce gelir. günümüzde şinto bir dinden ziyade animizm halini o yüzden almıştır. budizm kadar katı değildir. günlük yaşam ile entegre olmuş, evrilmiş, gelişmiş ve bugünkü halini almıştır. bu sebeple en koyu şintoist dahi önceliklerini aklına göre belirleyebilmektedir.

    yine gelişmemiş ve ilkel kabul edilen (kime ve neye göre?) kimi kabilelerde bu tutumu görmek oldukça mümkün. bilhassa yukarıda bahsettiğim fotoğrafçının çalışmalarını inceleyin. gidip fotoğrafladığı kabileler ile yaşadıkları ve öğrendikleri aynı kanaati sizlerde de oluşturacak. ufkunuzu genişletmese bile kimi katı görüşlerinizi yumuşatacağı kanaatindeyim.

    ted konuşması için: https://youtu.be/owq7tor2u8q

    --- edit ve rica ---

    yukarıda verdiğim alevi örneğinden hareketle "alevi" olmakla itham ediliyorum. alevi değilim lakin olsam ne farkeder? işte tamda bahsettiğim zihniyet bu. adamın belleğine öyle katı bir nefretle işlenmiş ki aleviliği bir suç, bir günah olarak kabul ediyor ve bunu hakaret olarak kullanıyor. kendisine sorsan mevlana'dan alıntılar yapar. bektaş ile ikisini ayrı sepetlere koyar. bilmez ki bugün mevlana'nın yolundan gitmek istese karşısına çıkacak patikaların hiç biri kendisine ezberletilen yollara benzemez. zaten aklı olan insan hacı bektaş ile mevlana'nın arasındaki saygı bağını öğrenir ve bu insanların dini nasıl içselleştirdiklerini, aynı hedefe nasıl farklı yollardan ulaştıklarını idrak eder. o yüzdendir ki bu iki zat zamanının ötesinde kişilerdir.

    aynı mantıkla mesaj atacak olanlara güzel bir menkıbe hediye ederken boşuna mesaj yeşilini yakmamalarını rica ederim.

    adamın biri, kötü yoldan kazandığı parayla bir inek satın almış. sonra yaptığından pişman olmuş. iyi bir şey yapmak için ineği hacı bektaş-ı veli'nin dergahına bağışlamak istemiş. o zamanlar dergahlar aşevi görevi de görüyormuş. gitmiş hacı bektaş-ı veli'ye danışmış. hacı bektaş-ı veli, “helal değil” diye ineği geri çevirmiş. bunun üzerine mevlana dergahına gitmiş. mevlana hediyeyi kabul etmiş. adam daha önce hacı bektaş-ı veli'nin bu ineği kabul etmediğini söylemiş. mevlana'ya bunun sebebini sormuş.

    mevlana, “biz bir karga isek hacı bektaş-ı veli bir şahin gibidir. öyle her leşe konmaz. o yüzden biz senin hediyeni kabul ederiz. ama o kabul etmeyebilir.” demiş.

    adam üşenmemiş kalkmış hacı bektaş-ı veli'nin dergahına gitmiş.hacı bektaş-ı veli'ye, mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söylemiş. bunun sebebini bir de siz açıklar mısınız? diye sormuş.

    hacı bektaş-ı veli de şöyle söylemiş: ”bizim gönlümüz bir su birikintisi ise mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir. ama onun engin gönlü kirlenmez. onun için, hediyeni kabul etmiştir.

    --- edit ve rica ---

  • 23. türkiye'den siktir olup gitmek

    tam olarak türkiye'de mercedes'e bineceğime, batı'da bisiklete bineyim yine 10 kat mutlu olurum eşiğinde gerçekleşirse pişman olunmayacaktır.

  • 24. 13 ekim 2016 galatasaray odeabank cska maçı

    acun abi ben eurocup'tan geliyorum, size beatbox yapıcam

  • 25. zengin koca bulup evlenmek

    ben:
    iyi bir üniversitede, iyi bir bölümde, kıçımdan ter aka aka okudum. okulu bitirdikten sonra bir yıl karın tokluğuna staj yaptım, 6-7 yıl karın tokluğundan iki kuruş fazlaya çalıştım.
    hep okudum, hep okudum, hep okudum. kendimi geliştirmek, öğrenmek, araştırmak benim en vazgeçilmez tutkum oldu.
    evlilik konusunda daima, maddiyattan çok maneviyata önem verdim. aradıklarım hep "aşk, meşk, konuşabilmek, paylaşabilmek, kültür, saygı, empati, anlayış" oldu.
    26 yaşımdayken, hayatımın aşkı dediğim, cebinde beş kuruşu olmayan, memur çocuğu adamla evlendim.
    netice itibariyle, eşim ve ben, şehrin dışındaki bir sitede oturup konut kredisi ödeyen, sabah 06.30'da evden çıkıp, akşam 20.30'da eve giren birer beyaz yakalı olarak hayatımızı idame ettiriyoruz. arabamız yok. düğünümüzü kendimiz yaptık.

    çocukluk arkadaşım:
    kıçı kırık bir üniversitenin fen edebiyat fakültesinde, kıçı kırık bir alanda okudu. henüz öğrenciyken çevresini, maddi durumu iyi ailelerin çocuklarından oluşturdu. hayalinde daima ve sadece, zengin bir adamla evlenip sınıf atlamak vardı. (kendi babası bakkal dükkanı sahibiydi bu arada.)
    hiç okumadı; ülkede ne olup bittiğiyle, düzenle, tarihle, siyasetle zerre ilgilenmedi. dış görünüşüne önem verdi sadece.
    oluşturduğu zengin çevreden bir çocukla evlendi nihayet itibariyle, geçen sene.
    şimdilerde, kayınpederinin evlilik hediyesi olarak aldığı rezidansın otoparkında mercedes jipi var.
    senede en az iki kere uzun yurt dışı tatili yapıyorlar.
    çalışmıyor, çalışmayı da düşünmüyor.
    kocasına aşık olduğunu söylüyor. muhtemelen aşıktır da.
    bana acıyor.

    ps: "pismansan bosan" diye mesaj atabilecek kadar hadsizlesebilen beyinsiz tayfasina: pisman olduguma dair tek bir ifade kullanmadigim gibi, elestirdigim bakis acisi kendiminki degil, bahsi gecen cocukluk arkadasiminkidir.
    ısin ironik kismi ise, onun bana aciyor olmasinda gizli.
    bugune degin neye kiymet verdiysem, hala ayni seye kiymet veriyorum. yine olsa ayni adamla evlenirdim. sizin gibi iki uc densizin bu entryde ne gordugu zerre umurumda degil.

  • 26. böğüren motosikletlerin trafikten men edilmesi

    ayni uygulamanin "faça şahin" lere "abarth egzoz" lu apaci bmw lerine ve buna benzer bilimum cesitlere gelmesi durumunda sonuna kadar destekleyecegim uygulama.

    o arabasini bagirtanlara sesleniyorum. oyle boyle kufur yemiyorsunuz benden. sayenizde kufur dagarcigim gelisti onun bunun cocuklari.

  • 27. ronaldo luis nazario de lima

    kendisinin kazandığı ciddi bir kupa yoktur. zaten 2002 dünya kupası da baklavasına yapılmış bir turnuvadır, hatta ronaldo o turnuvada 8 golle gol kralı olduğu için baklavadan en çok dilimi yemiş ve göbek yapmıştır.

    edit: brezilya'nın o dönemi denilen takımda kaka yokken ve ronaldinho da daha yıldız adayı iken dünya kupası kazanmıştır. takımda kendi seviyesinde sadece rivaldo vardı, dolayısıyla ronaldo takımın iki yıldızından biriydi. liseli olduğunuzu her yerde belli etmeyin.

  • 28. gürses opel rezaleti

    gerçek bir rezalet.

    ya şöyle olsaydı: yetkili servise emanet ettiğiniz arabanızla firma personeli gezip tozuyor. bu sırada aşırı sürat yapıyor ve bir yayayı eziyor. panik olup kaçıyor. yaya kazanın etkisi ile hayatını kaybediyor. bu arada görgü tanıkları/ kamera kayıtları aracın marka/model ve plakasını kayıt altına alıyor.

    araç size teslim ediliyor. teslim tutanağı gargaraya getirilerek imzalatılmıyor. siz de alışık olmadığınız için ve aracınıza kavuşma heyecanı ile aklınıza bile getirmiyorsunuz teslim tutanağı istemeyi. düşünün, kaçınız aracını servisten alırken size tutanak gösterilmese bunun için ısrarcı olursunuz.

    birkaç gün sonra polis kapınızı çalıyor ve aracınızın ölümlü bir trafik kazasına karıştığını bildiriyor. kelepçelenerek savcının karşısına çıkıyorsunuz. savcı tutuklu olarak yargılanmanıza karar veriyor. avukatınız servise başvuruyor. o da ne? servis aracı size günler evvel teslim ettiğini beyan ediyor.

    yıllarca, ilişkiniz olmayan bir suçun cezasını hapis yatarak çekiyorsunuz. tüm bunların sebebi, dünya çapında bir araba markasına ve onun yetkili servisine duyduğunuz güven. onların müşterisi olmanız.

    anlatılan olaydan sonra, bu yazdığım varsayımın asla gerçekleşmeyeceğini düşünen birisi kaldı mı acaba? işte bu kaybedilen şeyin adı müşteri güveni ve ticari itibar.

  • 29. demet şener ibrahim kutluay çiftinin boşanması

    derin bir ooooohhhhhh cektigim, ooohhh cekerken de elimi bogurum ve karnim arasinda dolastirdigim vaka-i hayriye. evet dogru bildiniz. basliga girdiginizde karnimi sivazliyordum.

    var mi oyle bir kadini elinde gelinligiyle birakip mutlu yuvalar kurmak. ınsallah gectigimiz 4 yil icinde cok aci cekmistir. gitti adam bak demet. sana da baskasindan gelmisti. haydan geldi huya gitti. sen simdi otur babasiz 2 cocuk buyut oldu mu.

    simdi basima ususmeyin adamin hic bir sucu yok diye. simdi bu erkek denen mahluk ic gudusel olarak sadik yaratilmamis. dunyanin en sumsuk, en hanim koylu adaminin karsisina cikar bir cilveli hanim, 2 3 gerdan kirsin takilir gider pesine. realist olalim. sadik adam yoktur. ortamini bulamayan adam vardir ya da en guzel cilveyi sen yapiyorsundur. ben niyet etsem herkesin sevgilisini kocasini alabilirim. siz de benimkini alabilirsiniz. ama ne yapmiyoruz? niyet etmiyoruz buna. o kadar kendimizi bozmuyoruz, baska adam mi yok dunyada diyoruz, baskasinin gozyasi uzerine saadet olamayacagini algiliyoruz ve efendiligimizi bozmuyoruz.

    gencler icin ozet geceyim ben, demet akalin la ibo nikah arifesinde. o sirada demet sener ulkenin en guzel ve sohretli kadinlarindan. kimi istese elde eder. ama ulkede baska adam kalmamis gibi gelinlik-damatlik provasina gelmis adama yapisiyor. herif agzindan salyalar akarak bunun pesine dusuyor ve bugunlere geliniyor. adam sadakatsiz ve bir erkek olarak haysiyet apartmaninin -5'inci katinda oturuyor.

    su an tarif edilmez mutluluklar icindeyim. ettigini bulan kadinlarin sirali tam listesini de yazalim burada:

    -ayşe özyılmazel
    -angelina jolie
    -demet şener

    sirasini bekleyenler sirali tam liste:

    -tuba ünsal
    -bergüzar korel
    -şeyma subaşı
    -kıvılcım ural

    son dort isim. sizin de siraniz gelecek bacim bekleyin. ben bekliyorum.

    mesajlar geldi berguzar'i unutmusum. hemen ekliyorum.

    edit: e kivilcim'i unutmusum. hic uyarmiyorsunuz. askolsun.

    edit 2: hirsimi alamiyorum. bak simdi ibo o ara atina ya transfer oluyor. akalin dugun hazirligi yapiyor ve atina daki evi dekore ediyor. demet sener gidip akalin'in dekore ettigi eve oturuyor. bu akalin nispetli sarki yapmayip napsin. ben olsam bi bidon benzinle o evi yakardim. bunlar unutulmasin.

    edit 3:neslişah alkoçlar diye yogun mesaj yagmuruna tutuluyorum ama engin altan onceki sevgilisine bir suru kereler evlenme teklif ediyor ve ozge bunu kabul etmiyor. bunu bizzat ikisi yanyana anlattilar roportajda. ben de izledim. sonra engin altan neslisah'la evlenince cok tepki aliyor ve roportaj veriyor ben neslisah'la evlenmeye karar verdigimde ozge coktan yeni sevgili yapmisti gelmeyin ustume bu kadar diye. simdi bu durumda neslisah'i listeye alamiyorum. burada ayrilir ayrilmaz hemen evlendigi icin adama kizmamiz lazim. hatirlatin kendi basliginda giydireyim adama. neslisah'i da sevmiyorum ama listede yeri yok.

    edit 4: tuba ünsal'i soranlar oluyor. arkadasinin sevgilisi olan mirgun'u kucaklarinda 2 yasinda bebekleri varken nasil da kendisine sevgili olarak sectigini google'dan bir arativerin. evrim sümer'e de bakin.

    edit 5: ohh nefret etmisim rte, referandum, bahceli, suriye operasyonu filan dusunmekten. ha soyle yaa. biraz magazine bogulalim. eskiden hep boyleydik. her gece televole. nesem keyfim yerine geldi valla.

  • 30. bill clinton'ın first lady olması

    işin tuhafı hillary clinton'ın başkan olması halinde ilk kez birbirleriyle seks yapan başkanlar olarak tarihe geçeceklerdir.

  • 31. ahmet cengiz'in beraat etmesi

    videodan anlaşıldığı kadarıyla zaten kusuru olmayan kişinin çıkmasıdır.

    rüzgar çetin gibi bir adam (alkol, aşırı hız, hatalı sollama combosu) asıl içeride yatması gerekendir. daha bu hafta bir özel şoföre alkollüyken yaptığı kaza için 17 yıl 6 ay ceza verildi (http://www.hurriyet.com.tr/…ye-17-yil-6-ay-40244435).

    ahmet cengiz'in babasına ülkenin göz göre göre peşkeş çekiliyor olması, onun olayda kusursuz olduğu gerçeğini değiştirmez. adil olmalıyız. başımıza ne geldiyse adalet yerine öfkemizle karar verdiğimiz için geldi.

  • 32. 13 ekim 2016 flybe uçak kazası

  • 33. bebek yüz üstü mü sırt üstü mü yatırılır

    yan yatır kanka.
    olmadı format çakılacak başka çare yok.

  • 34. bmw 5 serisi

    görsellerde full oğlu full jantlar ve enfes renklerle görülürken malesef ülkemizde dandik jantlar ve %90'ı beyaz olarak yollarda görülecektir.

  • 35. berat albayrak

    öncelikle: https://www.youtube.com/watch?v=x7pw3qhvss8

    maillerin yarısına yakınını okuduğum bakan. *

    şimdi bir takım çomaristanlı arkadaşlar bir şey bulamadılar o yüzden özel hayatına saldırıyorlar demiş.

    şimdiye kadar gördüklerim: yabancı basında ve türkiye'deki 3-5 sol basında powertrans rezaleti haberleştirildi. türkiye'deki sitelere jet hızıyla erişim engellendi ama özetle berat oğlan ırak'tan ışid petrolünü alıp avrupa'ya kadar giden petrolü transfer eden şirketin fiili olarak başında.

    berat'ın lise arkadaşı halil danışmaz , berat'ın torpili ile makam ve para sahibi yapılmış thy'de kritik görevlere getirilmiş, abd'de lobicilik ve fethullah'a karşı ajanlık
    yaptırılmış. parti içindeki isimlerle ilgili raporlar vermiş.

    aydın doğan'ın damadı mehmet ali yalçındağ , başında bulunduğu medya grubuyla ilgili tüm şirket içi ve kişisel bilgileri gün gün rapor etmiş damada. nitekim istifa etti ardından.

    bunlar yarısında benim de gördüklerim tamamını okuyamadım henüz dediğim gibi. 2000'den beri silmemiş maillerini damat.

    özel/genel ayrımı siyasette bizzat cb tarafından kaldırıldı. öyle deniz baykal meselesine gitmeye gerek yok, deniz baykal siyasetçi ve siyasetçilerin aldatması siyasi olarak koz olarak her zaman kullanılmıştır dünyada zaten. (bkz: monica lewinski) . hayır daha vahim bir şey oldu bu ülkede. bizzat insanların özel hayatı ve hatta yatak odası siyasetin konusu yapıldı türkiye'de. :

    -kızlı erkekli evlerde kalıyor bunlar denerek, üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğu ahlaksız ilan edildi, bir kısmının evi basıldı, bir kısmı evlerinden çıkartıldı, meydanlardan yuhalatıldı.

    -en az üç çocuk mottosuyla her türlü doğum kontrol yöntemi zorlaştırıldı ve pahalılaştırıldı. dünyanın pek çok yerinde ücretsiz edinilebilen doğum kontrol haplarını utanmasalar reçeteyle satacaklar.

    -eşcinseller hastalıklı ilan edildi, bizzat aile bakanı tarafından.

    -bir takım şeyh bozuntuları kamera karşısına geçip bilimsel olmayan cinsellik dersleri
    verdiler akp döneminde.

    hal böyle olunca, insanın özel hayatına bu kadar karışan iktidarın mensuplarının da en azından özel hayatında bunları uygulamasını beklemek hak haline geldi bence vatandaşlar için.

    seks oyuncakları meselesini geçtim, çok yazan çizen olmuş:

    -lan beratla eşi üniversite yıllarında kızlı erkekli evlerde toplantılar organize etmişler.

    -evli değilken beraber yaşamışlar

    -esra ve sümeyye erdoğan 'yerli de yerli' diye tutturan babalarının aksine türkçeyi doğru düzgün konuşmak yerine özenti özenti cümlelerinin yarısını ingilizce yarısını türkçe konuşuyorlar kendi aralarında bile. (berat'ın hakkını verelim, bu konuda hassas, türkçe yazmış hep )

    şu yukarıdakileri herhangi bir yurdum genci türkiye'de yapsa akp seçmeninin nefretini, belki hatta dayağını kazanır. bana sorarsanız hiçbirinde sıkıntı yok. seks oyuncaklarında da sıkıntı yok. ama demezler mi ulan senin yapabilidğin şeyleri vatandaşların da yapabilsin?

    bonus: maillerde bir bölüm var ki okumayı bırakıp gülmeye başladım: sümeyye staja başladığı yerden mail atıyor. yeni yerim burası vs diye. beratla esra hayırlı olsun vs derken bilal erdoğan "ya ben anlamadım şimdi girdim websitesine falan hiçbişey anlamadım" diye mail atıyor. bütün aile bir olup sümeyye'nin staj yaptığı yerin ne iş yaptığını anlatmaya çalışıyorlar bilale, zar zor anlıyor(ya da anladığını iddia ediyor) .

  • 36. ekşi sözlük iş ağı

    işveren aranıyor

    - çalışan yönetim becerileri gelişmiş
    - çalışanların tıpkı kendileri gibi "insan" olduğunun bilincinde olan ve buna uygun hareket eden
    - insanların kendisine tapmadığının, muhtaç olmadığının bilincinde olan
    - maaşları zamanında ödeyen
    - sigortayı tam gösteren
    - mesai ücreti ödeyen
    - egolarından sıyrılmış, mobbing uygulamayan
    - insanların diplomalardan ibaret olmadığının farkında olan
    - insani çalışma şartları ve saatleri sunan
    - tercihen bir din ile ilişiği bulunmayan

    birlikte uzun yıllar insanca çalışabileceğimiz işveren aranıyor.

  • 37. türklere özgü ikna yöntemleri

    (bkz: sana şu kadara olur)

    ilk defa gördügü birisine.

  • 38. suriyelilere her ay kişibaşı 100 tl para yardımı

    müjde! sigortalı çalışmayan türkiye cumhuriyeti vatandaşları kendilerine çıkartılan genel sağlık sigortası prim borçlarını yapılandırabilecekler!

  • 39. kıbrıs barış harekatı

    hakkinda rumlara karsi etnik temizlik yalanini soyleyenlerin oldugu 2 asamali askeri harekattir.

    bu harekatta rumlara karsi etnik temizik yapildigini iddia eden tiplemeler zaten "yuzyil basinda ermenilere bla bla" diyerek renklerini belli ediyor entrylerinin sonunda. ben burdan yazayim da sallamalar ortaya ciksin.

    rumlara karsi etnik temizligi nasil uygulayacaksin ulan. dunyanin gozu orda, adada baris gucu unvani ile yuzlerce ingiliz askeri var, olaylari surekli kayda alan iki tarafinda gazetecileri var. etnik temizlik gibi agir itham iceren lafi geliyorsun burada kullaniyorsun arkasina onune bakmadan. orda turk askeri etnik temizlik yapsa su ana kadar 5000 kere bunun gorusmelerde onumuze konacagini veya bunla ilgili bircok kanitin ortaya cikacagini bilmiyor musun? sallamak daha kolay tabi burda, salla gitsin.

    baska herhangi bir millet var midir acaba kendi memleketine bu kadar dusman vatandasi olan?! tarikatcisi bir yandan, soykirimcisi bir yandan, kürtcüsü bir yandan...

  • 40. bob dylan

    murakami'ye de grammy verilmeli...

  • 41. nobel edebiyat ödülü

    mesaj kutumda yanıtlanmayı bekleyen bir ton mesaj var; iş yoğunluğum nedeniyle akşama da olsa herkese cevap yazacağım. gecikme için affola. ama önce şunu şuraya düşmeliyim;

    ödülü bob dylan aldı. aslında kimi yabancı sitelerde ihtimaller arasında adı geçiyordu. yani çok sürpriz olmadı. ama rezalet olduğu kesin. hatta nobel edebiyat ödülü tarihinde churchill sonrasındaki en büyük rezalet olabilir. zira bu kadar büyük şair dururken bob dylan'ın ödülü alması, nobel komitesinin popülarite kaygısı gütmeye başladığına işarettir. böyle durumlarda kurumlar genellikle amerika'ya sarılır. hayır yani illa ki şarkıcı birine verecektiniz, bari leonard cohen'e verseydiniz.
    bob dylan'ı dinler ve severim ama nobel edebiyat ödülü? ??

  • 42. gata ve asker hastanelerin devredilmesi

    bu kararın ne kadar yanlış olduğunun yaygın şekilde anlaşılacağı gün, elbette asla görmek istemediğim ama muhtemel bir depremin olduğu gün olacaktır.

    99 depreminde aktif görev almış cerrah bir arkadaşım, bölgeye gelip en hızlı organize olan ekibin askeri doktorlar olduğunu büyük bir hayranlıkla anlamıştı. sahra hastanesi kurmak, duruma göre hızla organize olup en uygunsuz alanı bile travma cerrahisine uygun hale getirmek bu adamların işi.

    travma cerrahisinde en ehil cerrahlar askeri cerrahlardır. hızlı karar verip, hızlı hareket etmeyi bilirler. çünkü çatışma koşullarında çalışma deneyimleri vardır. cerrahide deneyim ve soğukkanlılık her şeydir. askeri cerrahlar bu iki özelliği de barındırdıkları gibi, eğitimlerinde ve çalışma hayatlarında zorlu koşullarda operasyon yapmak ve zor kararlar almak üzerine uzmanlaşırlar.

    alınan bu karar kanaatimce çok yanlış ve travma cerrahisi açısından büyük kayıp yaratacak bir karar.
    ne diyelim, sonumuz hayrolsun.

  • 43. her 10 kadından 1'inin hiv virüsü taşıması

    (bkz: hiv)
    (bkz: hpv)

  • 44. iphone 7

    sozlugun geldigi hali ozetleyen telefon. resmen kutsal bilgi kaynagindan e-ticaret/forum kirmasi bir yapiya donustuk.

    (bkz: sözlüğün gittikçe sahibinden.com'a benzemesi)

    yetis ya ssg!

  • 45. çocukluk dönemi sanrıları

    savulun, liste yaptim:

    -denizde ufuk cizgisinin arkasinda selale var ve deniz oradan asagi dokuluyor sanirdim.

    -dunya'nin bir kure seklinde oldugunu biliyordum ama bizim kurenin uzerinde degil de ic katmanlarinda yasadigimizi saniyordum.

    -dunya'da sadece 2 ulke oldugunu saniyordum: turkiye ve abd. zira televizyonda ya turk filmi oynardi ya amerikan filmi oynardi.

    -dunya'da sadece muslumanlar ve hiristiyanlarin oldugunu saniyordum. muslumanlar'in "allah'a" hiristiyanlar'in "tanri'ya" inandigini ve bulutlarin uzerinde allah ile tanri'nin surekli gurestigini, kah birinin kah otekinin galip geldigini saniyordum. tabi ki iki tanri da voltran seklindeydi.

    -ezan okundugunda dunya'da olmus tum ruhlarin bir yerde toplandigini ("summon edilme" seklinde) saniyordum. hatta ezandaki "hayalel selah" bolumunu "hayalet ol sen gel" seklinde saniyordum. yani ezan gunde 5 vakit gerceklesen bir ruh cagirma seansiydi bana gore.

    -solucanlarin yavru yilan oldugunu, buyuyunce tam yilana donustugunu saniyordum.

    -ali kirca'yi levent kirca'nin kardesi saniyordum.

    -sadece yaz mevsiminde antalya'ya gittigimiz icin antalya'da mevsimin surekli yaz oldugunu saniyordum. bir kere ekim ayinda gitmistik ve havayi yagmurlu gorunce resmen kultur soku yasamistim. antalya'da ilk kez yagmur gorunce ufkum genislemisti.

    -degisik dillerin harflerin farkli kodlanmasi seklinde oldugunu saniyordum. mesela turkce'deki "a" harfi ingilizce'de "e" seklinde. yani sadece harflerin yerlerini degistirerek yeni diller uretildigini saniyordum. bu durumda bir dilin alfabesini ogrenince o dili ogrenmis oluyordunuz. keske o kadar kolay olsa.

    -4-5 yaslarindayken fenerbahce, galatasaray gibi takimlarda oynaran futbolcularin 13-14 yaslarindaki gencler oldugunu saniyordum. o zamanlar 13-14 yas gozume ne kadar buyuk gozuktuyse artik.

    -filmlerde olenlerin gercekten oldugunu saniyordum. hatta cesitli filmlerde olen aktorler icin "adama bak ne kadar fedakar, coluk cocuguna para kalsin diye gonullu olarak olmeyi kabul etmis" diye bakiyordum.

    -omrumun ilk yillari izmir-istanbul-antalya ucgeninde gectigi icin turkiye'yi bu uc sehirden ibaret saniyordum.

    -temel reis'in (popeye) turk yapimi bir cizgi film oldugunu saniyordum.

    -ulkedeki tum koylerde kibar feyzo'daki maho aga gibi bir aganin oldugunu, hatta koyleri resmi olarak agalarin yonettigini saniyordum. ilkokulda hoca yerlesim birimlerinden bahsederken "koyleri muhtarlar yonetir" dediginde "aga yonetmez mi?" demistim, hocayi guldurmustum.

    -futbolda turnuvalarda nasil mac berabere biterse penaltilara gidiliyorsa basketbolda da ayni sekilde serbest atislara gidiliyor saniyordum. hayatimda ilk kez bir basketbol maci uzatmalara gidince heyecanlanmistim ama serbest atislara gecilmedigini gorunce hayalkirikligi yasamistim.

    -yaser arafat'i metin akpinar saniyordum.

    -can dundar ve mithat bereket'i kardes, ikisinin babasini da mehmet ali birand saniyordum.

    -1994 dunya kupasinda turkiye ile abd arasindaki saat farki yuzunden maclar abd'de gunduz oynansa da turkiye'de gece saatinde yayinlaniyordu. ben de maclari izlerken "vay be amerika'da ne teknoloji var, adamlar gece vakti stadyumu gunduz gibi aydinlatmislar" diyordum.

    -ay'in nasil olup da surekli sekil degistirdigini merak ederdim ve kendi kafama gore bir teori uretmistim. bu teoriye gore ay normalde yuvarlakti ama arada sirada meteorlar veya diger gok cisimleri tarafindan vurulup olusan darbe sonucu bir parcasini kaybediyordu. bir sure sonra da kesilen tirnak nasil uzuyorsa ay da bir sekilde eski haline geliyordu. sonradan olayin basit bir isik/golge oyunu oldugunu ogrendigimde epeyce hayalkirikligi yasamistim cunku benim teorim daha eglenceliydi.

    -halit kivanc ve cenk koray'i kardes saniyordum. ayni zamanda kemal sunal ile halit akcatepe'nin de kardes oldugunu dusunuyordum. munir ozkul ile adile nasit'in evli oldugunu saniyordum.

    -street fighter'daki ken, ryu, guile gibi karakterlerin gercekten de yasadigini ve ayni oyundaki gibi kendi aralarinda surekli dovustugunu saniyordum.

    -asilarak idam edilmenin kurbanlik hayvan gibi kancayla sirttan asilma seklinde gerceklestigini saniyordum. ilk kez boyundan iple asilma oldugunu ogrendigimde de olumun kafanin kopmasi seklinde gerceklestigini sanmaya baslamistim.

    -susam sokagi gibi kuklali programlarda kuklalarin icinde insan var saniyordum. kisaca kuklalarin uzaktan iplerle degil de kostum seklinde giyilerek hareket ettirildigini saniyordum.

    -futbol musabakalarinda futbolcular aralarinda hic konusmuyor saniyordum. ceza sebebiyle seyircisiz bir mac gordugumde, oyuncularin kendi aralarinda ne kadar konustugunu gorunce saskinligimi gizleyememistim.

    -kibris turkiye'nin bir parcasi saniyordum.

    -fatih sultan mehmed koprusunu fatih sultan mehmed insa ettirdi saniyordum.

    -tansu ciller'i suleyman demirel'in kizi, mesut yilmaz'i da turgut ozal'in oglu saniyordum.

    -kirmizi baslikli kiz, kulkedisi gibi bir cok masalin turkiye'de gectigini saniyordum.

    -mahmut hekimoglu'nu ferdi tayfur'un abisi saniyordum.

    -ali uyanik karakterini ferhan sensoy canlandiriyor saniyordum.

    -o zamanlar naim suleymanoglu, hamza yerlikaya gibi surekli olimpiyatlarda madalya kazanan atletlerimiz oldugu icin ulkecek olimpiyatlari domine ettigimizi saniyordum. sonradan olimpiyatlarda pek sesimizin solugumuzun cikmadigini ogrenince epeyce hayalkirikligi yasamistim.

  • 46. 12 ekim 2016 eve kimsenin aşure getirmemesi

    orta derece muhafazakar bir mahallede, orta yaşta, bekar/yalnız yaşayan bir kadınım. komşular bana pek selam vermez (bkz bekar/yalnız yaşayan kadın) ama aşure yapılır bu apartmanda. geçen sene kapıyı çalan bir (bir, evet 1) komşu olmuştu, sevinçten teyzenin boynuna sarılmamak için zor tuttuydum kendimi.

    haftasonu ufak bi kaza atlattım, bütün hafta raporluyum, evde yatıyorum ve aşure şu hayatta en bi çok sevdiğim şeyler top 10 listemde ilk 3'e rahat girer. oha aşure gününe/haftasına denk gelmiş diye sevinmekten başıma gelenlere üzülemedim. ilk 2 gün tuvalete zor kalktım, öyle bir yatmak bak, ama yine de kulağım kapıda. kapı çalsın, sürünerek gidicem, emekliyerek gidicem, her türlü gidicem, alicam o aşureyi..

    çaldı mı peki? aşure getiren oldu mu? tabii ki hayır! apartmanda surekli bi hareketlilik, çalınan/açılan kapılar, gülüşmeler, sohbetler, teşekkürler, bana uğrayan yok ama. geçen sene gelen teyze de yalnız yaşadığımı öğrendi herhal...

    sevgili apartman komşularım; sadece yalnızım, vebalı değil. fuhuş evi de değil burası, eve geç saatlerde gelsem de, ayda yılda bir kızlı erkekli arkadaşlar uğrasa da yaptığım iş başka, valla bak. ha velev ki fuhuş yapıyorum; orospuya aşure verilmez diye bi kural mı var?

    neyse allah kabul etsin aşurenizi. bugun doktora gidicem, dönüşte alırım...

  • 47. 13 ekim 2016 ırak'ın türkiye'ye nota vermesi

    kelime espirisi ile prim yapmaya çalışan ilgi budalaları yüzünden doğru düzgün takip edilemeyecek olan olay.

    mizik nitisi mi virdi...anayın amını verdi çok afedersin. koca adamsın bi cam aç hava al birader. götünü yaya yaya başlık kovalıyor 2. entry girerek prim yapmak için.

  • 48. 2016 ekonomik krizi

    adım adım gelmekte olandır. gerekli önlemler alınıp alınmamasına göre bu krizden ne boyutta etkileneceğimiz oldukça önemlidir.

    kocaeli üniversitesi ekonomi yüksek lisans öğrencisi olarak, sizlerle 2014 yılında jesse colombo tarafından yazılmış ve forbes dergisinde paylaşılmış gerek türkiye gerek de gelişmekte olan ülkeleri ilgilendiren bazı noktada siyasi düşünceleri içeren makaleyi paylaşmak isterim. makale 1 sene önce bizzat tarafımca çevrilmiş ve okul ödevi olarak kullanılmıştır.

    zamanı olanlar okuyup gerekli dersi çıkartabilirler diye umuyorum çünkü gayet kafa açıcı bir makaledir kendisi. daha önce de sözlükte paylaşmayı düşünmüş olsam da kısmet bugüneymiş.

    yazının tüm haklarına tarafımca sahip olunup, başka bir mecrada paylaşılması takdirde gerekli yasal yollara başvuracağımı duawhuıdgawuyda şaka lan şaka okuyun hadi.

    talep gelirse, mail adreslerinize pdf formatında gönderebilirim.

    saygılarımla.

    --- spoiler ---

    ekşi sözlük tarihinin en uzun metnine sahip entry'lerinden birini (ntr punto 12 ile 17 sayfa süren çeviri) okumak üzeresiniz. kemerleri bağlayın. ve uyutulmanın keyfini çıkartın.
    --- spoiler ---

    why the worst ıs still ahead for turkey's bubble economy

    türkiye’nin geçtiğimiz on yıldaki patlamaya hazır olarak yükselen ekonomisi, tüm zamanların en etkileyici büyüme hikayesidir. türkiye ekonomisi 2002’den beri, tüketim ve inşaat (sayısız alışveriş merkezleri, gökdelenler ve iddialı altyapı projeleri) alanlarında destansı bir çıkış yaparak neredeyse dörde katlandı. birçok gelişmekte olan ekonomiler gibi, türkiye ekonomisi de son on yılda; batı ekonomileri durgunluk yaşarken, küresel finans krizi ile durmaksızın yükselmeye devam etmiştir.

    ne yazık ki, gelişen piyasa ülkelerinin çoğu gibi, türkiye’nin ekonomik yükselişi de yerini, yalnızca 6 yıl önce batı ekonomilerinin çöküşüne neden olan balonlara benzer bir balona bıraktı. türkiye geçen yıl, para ve finansal piyasaların keskin düşüşüyle önemli bir uyarı alsa da, ülkedeki balon ve korkutucu etkileri hakkında farkındalık oldukça az.

    gelişen piyasalar balonu 2009’da; global ekonomik kriz devam ederken, çin’in ekonomisini canlandırmak için, agresif kredi odaklı ve altyapıya dayalı ekonomik büyüme stratejisini uygulamasından hemen sonra başladı. çin ekonomisi, inşaat aktiviteleri büyük ölçüde artmış olarak derhal büyüdü, piyasaya hangi global hammaddeyi sürse patladı ve bu avustralya ve gelişmekte olan ülkeler gibi mal ihraç eden ülkeler için beklenmedik bir şans yarattı. gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin servetlerinin artması, ekonomik krizin merkezi olan batı uluslarından değişik alanlara yönelmek isteyen global yatırımcıların dikkatini çekti. balon ilerleyip devam ettikçe, türkiye gibi önemli mal ihracatçısı olmayan gelişmekte olan ülkeler bile artan yatırımlardan kar etmeye başladı.

    amerika, avrupa ve japonya’daki en düşük faiz oranları fed’in parasal genişleme programıyla kombine edilerek; 4 trilyon dolar sıcak para, son birkaç yılda gelişen piyasa yatırımlarına aktarıldı. yatırımcıların amerika ve japonya’dan aldığı düşük faizler ile, yüksek getirili gelişmekte olan piyasa varlıklarına yapılan yatırımlar ile “carry trade” sistemi ortaya çıktı. gelişen piyasalarda yükselen talep tahvil balonu ve ekstra düşük borçlanma maliyetine yol açtı. bunun sonucunda gelişen ülkelerde hükümet güdümlü altyapı patlamaları, korkutucu hızla yükselen kredi kullanımı ve mülk balonu oluştu.
    diğer birçok gelişmekte olan ülke gibi, türkiye’nin de ekonomik patlaması, yabancı sıcak para girişlerine, ekstra düşük faiz oranlarına, hızla yükselen kredi kullanımına ve artan varlık fiyatlarına dayanmaktadır. türkiye’nin finansal krizi izleyen yıllardaki gösterge faizinin ve bankalar arası faiz oranının tüm zamanların en düşük seviyelerine inmeleri grafiklerle gösterilmiştir.

    http://blogs-images.forbes.com/…interest-rate11.png
    http://blogs-images.forbes.com/…interbank-rate3.png

    bu alışık olunmayan düşük faiz oranlarına, türkiye’nin son 5 yıldaki kendine has para politikası neden olmuştur. türkiye’nin başbakanı recep tayyip erdoğan modern islam toplumu için, şeriat kanununun yasakladığı tefecilik(yüksek faiz) ve borç verme faizine en uygun olan uygulamanın sıfır reel faiz politikası olduğuna inanıyor.

    “uzun vadede reel faiz oranını sıfırlamayı(düşürmek) hedefliyoruz. böylece insanlar gelirlerini faizler ile değil çalışarak yükseltecekler. sonunda enflasyon ve faiz oranını dengelemeyi amaçlıyoruz” (rte- 2011)

    türkiye’nin ekonomik mucizesi kredi balonu tarafından yönlendiriliyor

    ekstra düşük faiz oranları, şüphesiz ki; kredi ve varlık balonlarıyla yürütülen geçici ekonomik yükselişleri yaratmak için kötü bir üne sahip olsa da bu gerçek 2023’te türkiye’yi dünyanın en büyük on ekonomisi arasına sokmaya ant içmiş erdoğan tarafından göz ardı ediliyordu. 2008’den beri türkiye’nin özel sektör borcu 4 kat artarken, ülkenin reel gsyih’sı sadece, yaklaşık üçte bir oranında arttı.

    http://blogs-images.forbes.com/…private-sector2.png

    türkiye’nin m3 para arzı – ekonomideki toplam para ve kredilerin genel ölçüsü- benzer şekilde kaygı verici bir artış göstermektedir

    http://blogs-images.forbes.com/…oney-supply-m33.png

    gelişmekte olan piyasalar tahvil balonunun, kurumsal borçlanma çılgınlığını etkinleştirmesi; türkiye’nin dış borcunun, ülkenin gsyih’nın neredeyse %47’sine denk gelen rekor düzeydeki 372.6 milyar dolara çıkmasına neden olmuştur.

    http://blogs-images.forbes.com/…y-external-debt.png

    türkiye’nin büyük şirketler bazında borcunun %90’ının döviz cinsinden olması, tl’nin geçen yıl abd dolarının karşısında %18’den fazla değer kaybetmesiyle ülkedeki şirket borçlularını tehlikeli şekilde ortaya çıkarmıştır.

    http://blogs-images.forbes.com/…eyforeigndebt-2.png

    daha fazla endişe veren şey ise 2008 yılında 52 milyar dolarken 2012 yılı sonunda keskin bir şekilde 100 milyar dolara fırlayan ve şimdi 129 milyar dolar olan kısa vadeli borcun ( toplam borcun yaklaşık üçte biri) vadesinin gelecek yıl doluyor olması. türkiye’nin uzun ve kısa vadeli borcu, son beş yıldaki ekonomik büyümeden daha fazla artmıştır. kısa vadede geniş bir dış borç stokuna sahip olmak ekonomileri artan faiz oranlarına karşı savunmasız bırakır. tıpkı gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin abd merkez bankasının parasal genişleme planının ardından geçen yıl yaşadıkları gibi. türkiye’nin kısa dönem dış borç yükü döviz rezervlerinin %100’ünü aşmıştır ve bu ölçüm gelişmekte olan ekonomiler için en yüksek riski oluşturur.

    türkiye’nin son on yılda hızla artan dış borcunun nedenlerinden biri de artan cari açığın finansman ihtiyacını olmuştur.

    http://blogs-images.forbes.com/…current-account.png

    türkiye’nin cari işlem açığının gsyih’ya oranı %6’nın üzerine çıkmıştır ve bu geçmişte parasal krizlere yol açmış olan bir seviyedir.

    http://blogs-images.forbes.com/…-account-to-gdp.png

    türkiye’deki tüketim patlaması aslında bir balondan ibaret

    türkiye’nin gsyih’nın %70’ini oluşturan tüketici harcamaları, son on yıldaki ekonomik büyümeyi tetikleyen en büyük faktördür. ancak ne yazık ki türkiye ekonomisindeki diğer birçok alan gibi bu tüketici harcamalarının çoğu da borç ile finanse edilmiştir. bireysel krediler 2005’ten 2008 yılına kadar yıllık ortalama %61 oranında artmış ve ancak ekonomik kriz döneminde azalma eğilimi gösterirken, hane kredileri 2013’te yıllık ortalama olarak %28 oranında artmıştır. türkiye’de kredi akışı serbesttir; tüketiciler bireysel krediler için kısa mesaj ve bankamatik yoluyla onay alabilirler.
    türkiye’de yaşanan tüketim patlamasında, bireysel kredilere ek olarak kredi kartı borçları da önemli bir rol oynamıştır. 2010’dan 2013 yılı ortalarına kadar türkiye’nin ileri gelen bankalarından alınan kredi kartları %77 oranında fazlalaşmıştır. türkiye’nin 74 milyon vatandaşı artık 57 milyon kredi kartına sahip ve neredeyse üçte birinin batık olduğu düşünülen 45 milyar dolarlık ödenmemiş bir kredi borcunun sorumluluğu altında. türk tüketicilerin borç odaklı tüketimi benimsemesi 2002’de %4.7 olan hane halkı borcunun kişisel harcanabilir gelire oranının 2012’de %50.4’e çıkmasına neden olmuştur.

    türkiye’nin tüketim patlaması (düşük faiz ve kredi balonu yaşanan ortamlarda ortak olan), tasarruf oranlarını da son üç yılda en düşük seviyeye çekmiştir. türkiye 14 gelişmekte olan ülke arasında sonuncu sıraya oturmuştur. imf raporuna göre tasarruf oranı türkiye için %12.6, ortalama bir gelişmekte olan ülke için ise türkiye’nin oranının neredeyse 3 katı olan %33.5’tir.
    türkiye’deki düşmekte olan tasarruf oranı ve kredi aleminin durumu, ülkenin tüketim harcamalarının son on yıldaki en yüksek seviyeye ulaşmasına yardımcı olmuştur.

    http://blogs-images.forbes.com/…nsumer-spending.png

    türk tüketiciler; otomobil, elektronik ev aletleri gibi zorunlu olmayan, isteğe bağlı harcamalara oldukça odaklanmışlardır. ülkede yaşanan harcama patlamasından kar etmek isteyen sayısız çok uluslu şirket ülkeye akın etmiştir.
    diğer birçok gelişmekte olan piyasa ekonomilerindeki gibi türkiye’deki saçma düşük faiz ortamı son beş yılda büyük kent merkezlerindeki emlak balonunun oluşmasına yol açtı. türkiye’deki konut fiyatları 2009’dan beri neredeyse %53’lük bir artış gösterdi.

    http://blogs-images.forbes.com/…6/housingbubble.png

    türkiye’nin emlak balonunun oluşmasında; 2002’de %50 olup 2013’te ise %10’un altına gerileyen mortgage faiz oranlarının da etkisi olmuştur. ve bu 2005’ten beri ödenmemiş mortgage kredilerinin 6 kat fazlalaşmasına yol açmıştır.

    http://blogs-images.forbes.com/…14/06/mortgages.png
    http://blogs-images.forbes.com/…14/06/mortgages.png

    türkiye’de giderek şişmekte olan mortgage balonu ( sadece geçen yıl %28 genişlemiş olan), 2013’te konut satışlarının %78.7 oranında artmasını sağlarken, konut inşaat aktivitelerinin de artmasına yol açmıştır.

    inşaat türkiye’nin ekonomik balonunda kilit rol oynuyor

    inşaat sektörü, oluşan balonlar döneminde ekonomik aktiviteleri yönlendiren en yaygın sektördür ve türkiye’nin balon ekonomisi bu duruma bir istisna değildir. her tip inşaatta, özellikle konut inşası, alışveriş merkezleri, gökdelenler, havaalanları ve diğer ağır altyapı projelerinde, 170 milyar dolar veya 789.3 milyar dolarlık türkiye ekonomisinin hemen hemen %20 sini içeren patlamalar olmuştur. 2013’te %42.9 oranında artan inşaat sektörüyle ilişkili krediler, türkiye’de oluşan kredi balonunun önemli bir bileşenidir.
    2008’den beri türkiye’de 39 yeni gökdelen inşaatı tamamlandı, 42 tanesi daha halen inşaat halinde. 261 metrelik “istanbul sapphire” 2011 yılında tamamlandıktan sonra hem türkiye’nin hem de avrupa’nın rus topraklarının dışındaki en yüksek yapısı olmuştur. türkiye’deki gökdelen inşaatı çılgınlığı, büyük depresyon ve asya krizi gibi ekonomik krizlerin öncesindeki, rekor seviyelerdeki gökdelen inşaatlarından bahseden gökdelen endeksine göre alarm niteliği taşır.

    gökdelen inşaatlarındaki artış ve ekonomik balonlar birlikte hareket ederler. bunun nedeni, aşırı iyimserlik ve ucuz krediye ulaşmanın kolaylığının neden olduğu “gökyüzündeki pastadan pay kapma” amaçlı uygulanan iş kararlarından, patlama kaçınılmaz hale geldiğinde pişmanlık duyulmasıdır. türkiye’deki gökdelen çılgınlığı daha önce ele alınan dolar cinsinden kısa vadeli kredilerin büyük bir kısmıyla finanse edilmiştir. istanbul sapphire’in sahibi olan gayrimenkul şirketi kiler holding’in 2013 yılındaki 164 milyar liralık borcunun 154 milyar lirası dolar cinsinden alınan kredilerden oluşmaktadır. dolar cinsinden büyük miktarlarda kredi alan emlak geliştirme firmaları usd/tl paritesindeki olumsuz hareketlere tehlikeli bir şekilde maruz kalmaktadır.
    türkiye’deki inşaat balonunun bir diğer önemli etkeni ise alışveriş merkezleri gelişmeleridir. 2000 yılında sadece 46 alışveriş merkezi bulunan ülkede, şu an 300’ün üzerinde alışveriş merkezi bulunmaktadır. türkiye’deki toplam alışveriş alanının %18 artarak 2014 yılı içerisinde 1.5 milyon metrekareye ulaşması beklenmektedir. türkiye’nin alışveriş merkezi inşaatı balonu daha önce bahsettiğimiz kredi odaklı tüketici harcamaları ile teşvik edilmiştir.

    türkiye’de alışveriş merkezleri gibi otel inşaatlarında da son on yıl içerisinde artışlar meydana gelmiştir. önümüzdeki üç yıl içerisinde toplamda 38.853 yatak kapasiteli, dört ve beş yıldızlı 65 otelin tamamlanması beklenmekte. batılı otel şirketleri oluşan bu balondan pay kapmak için oldukça uğraşmışlardır. örneğin hilton worldwide’ın 2013 yılında inşaat halinde olan 20 oteli(türkiye’de), raddison’un sahip olduğu park ınn oteller zincirinin 15 adet planlanmış yapısı ve dünyanın en büyük otel grubu wyndham’ın 9 adet ramada planlaması bulunmaktadır. bdo* ’nun turizm danışmanı mehmet önkal’a göre türkiye’deki otel inşaatlarının %95’i yerel yatırımcılar tarafından finanse ediliyor.
    hükümet liderliğindeki iddialı altyapı projeleri, türkiye’nin inşaat faaliyetlerini ve ekonomik büyümeyi önemli ölçüde yönlendirmiştir. türkiye’nin on yıl süren 200 milyar dolarlık inşaat planının arkasındaki beyin recep tayyip erdoğan’dır. bu planın içerdiği mega projeler şu şekildedir:
    - 2019 yılında açıldığında dünyanın en büyük havalimanlarından biri olması beklenen istanbul’daki üçüncü havalimanı. tahmini maliyeti 29 milyar dolar olan bu yapı türkiye’nin en pahalı mega projesidir.
    - maliyeti 15 milyar dolar olması beklenen kanal istanbul projesi.
    - maliyeti 8.4 milyar dolar olan ve 5000 lüks daire içeren site yapım projeleri.
    - 5 milyar dolarlık marmaray projesi.
    - 4.4 milyar dolar maliyeti bulunan üçüncü boğaz köprüsü projesi.
    - merkez bankası, mali düzenleyiciler ve özel finans firmaları için 2.6 milyar dolar maliyeti olan finans kompleksi.
    - maliyeti 2.5 milyar dolar olan lüks ve yüksek katlı oteller, sanat merkezleri, ofis alanları ve yeni alışveriş merkezleri.
    - istanbul’un altından geçecek ve maliyeti 1.4 milyar dolar olacak yeni bir tünel.
    - 1.35 milyar dolarlık iki yat limanı, iki beş yıldızlı otel, büyük bir alışveriş merkezi ve 1000 kişilik kapasiteye sahip bir cami.
    - lüks ofis ve otelleriyle birlikte maliyeti 700 milyon dolar olan liman(çandarlı limanı).
    - maliyeti 180 milyon dolar olan ve tamamlandığında istanbul sapphire’i geçerek türkiye’nin en uzun binası olacak “diamond of ıstanbul”.

    kamu inşaat projeleri, geçtiğimiz on yıl içerisinde üçte iki oranında artan hükümet harcamalarının en büyük nedenidir.

    http://blogs-images.forbes.com/…rnment-spending.png

    türkiye’nin inşaat faaliyetlerinin artması, başbakan recep tayyip erdoğan’ın yandaşlarını kapsayan rüşvet ve skandalları yaygınlaştırmıştır. 17 aralık 2013’te, 15 aylık gizli bir soruşturmanın haberi 100’ün üstünde insanın tutuklanıp sorgulanmasına yol açtı. bu insanlar arasında erdoğan’ın kabinesindeki üç bakanın oğlu, bir devlet bankasının ceo’su ve geçtiğimiz on yıldaki balon ekonomisinin sayesinde türkiye’nin en zengin insanlarından olan bir işadamı bulunmaktaydı. bu tutuklamaların nedeni rüşvetti. bazı sanıkların evlerinde milyonlarca dolar nakit para bulundu. erdoğan, müttefiklerine karşı yapılan bu soruşturmayı yabancı güçlerin türkiye’nin ekonomik ilerleyişine zarar vermek ve engellemek amacıyla uyguladığı bir komplo olarak görmüş ve reddetmiştir.

    türkiye’nin balon ekonomisi refah üzerinde bir ilizyon yarattı

    türkiye’nin şişmekte olan ekonomik balonu ülkenin gsyih’sını 10 yıl içerisinde neredeyse dörde katladı.

    http://blogs-images.forbes.com/…les/2014/06/gdp.png

    türkiye borsası 2003 yılından bu yana dokuz kat artmış ve 2013’ün ilk aylarında zirve yapmıştır. ve son piyasa darbesine rağmen hala 6 kat yukarıda seyretmektedir.

    http://blogs-images.forbes.com/…ey-stock-market.png

    2002 yılından beri artan hisse senedi ve emlak fiyatları, 2013 yılına gelindiğinde, serveti 30 milyon dolar ve üzerinde olan aşırı varlıklı türklerin sayısının %10.5 artmasına sebebiyet vermiştir. forbes’in milyarder listesine göre türkiye artık; dünyada milyarderlerin en çok bulunduğu yedinci ülkedir. türkiye’nin yeni milyarderlerinin çoğu kredi odaklı ekonomik balonlar sırasında zenginleşen finans ve inşaat sektörlerinden gelmektedir.
    her ne kadar türkiye geleneksel bir gelişmekte olan ülke de olsa, oluşan ekonomik balon türkiye ekonomisinin ekonomistler tarafından yeniden sınıflandırılmasına ve cıa tarafından gelişmiş ülke olarak ele alınmasına yol açtı. türkiye bir sonraki brics olarak lanse edilen new eleven, mınt ve cıvet gibi gelişmekte olan ülke gruplarının üyesidir. daha önce belirttiğimiz gruplardaki ülkelerin çoğu, kendi ekonomik balonlarını yaşamaktadırlar.

    çatlaklar görülmeye başlıyor

    türkiye ekonomisi ve finansal piyasaları 2013 mayıs ayında başlayan gezi parkı olaylarına kadar sorunsuzca ilerlemişti. 2012 yılı sonundan 2013 yılı mayıs ayına kadar fed’in 85 milyarlık quantitative easing 3(üçüncü parasal genişleme) programı ve japonya’nın abenomics adlı yeni teşvik programı ile türkiye’nin finansal piyasaları ayakta kaldı. 2013 yılının ilkbaharında fed’in qe3 programındaki yaklaşmakta olan küçülmenin söylentileri küresel finans piyasalarında gerginliğe neden oldu. bu gerilme özellikle fed’in nakit akışından en çok yararlanan gelişmekte olan piyasa ekonomileri ve tahvillerinde görüldü.

    piyasaların bu söylentiler ile huzursuz olduğu bir ortamda türkiye'yi ve de kalan gelişmekte olan piyasaları sersemletmek için gereken tek şey bir kıvılcımken, ülkenin ekonomik yönden patlama yapmasına rağmen, 28 mayıs 2013 tarihinde birçok hoşnutsuzluk sebebiyle protesto ve ayaklanmalar başladı. türk protestocular, inşaatlardaki artışın çevreye verdiği sayısız zarardan, polisin aşırı güç kullanımından, ifade özgürlüğünden, hükümetin laikliği hiçe saymasından ve başbakan recep tayyip erdoğan’ın otoriter rejiminden duydukları memnuniyetsizlikleri dile getirmişlerdir. 11 kişinin yaşamını yitirmesi, 3000 kişinin tutuklanması, 8000 kişinin yaralanması ile sonuçlanan bu olaylarda 80 milyonluk türkiye nüfusunun 3.5 milyonu yer almıştır.
    qe3 programı hakkında çıkan spekülasyonlar, cari açık ve sivil halkın memnuniyetsizliği sert bir güven kaybına yol açtı ve bu türkiye borsasının geçtiğimiz ay %25’in üzerinde değer kaybetmesine ve tl satışlarının hızlanmasına neden oldu.
    türkiye finansal piyasaları gezi olaylarının ardından aralık 2013 tarihine kadar stabilize edildi. rüşvet skandallarının ortaya çıkışı ve fed’in beklenmekte olan daralma politikaları, tl’nin abd doları karşısında %12’lik bir rekor düzeyde değer kaybetmesine sebep oldu ve yıllık %22’ye yakın bir düşüşü beraberinde getirdi.

    http://blogs-images.forbes.com/…es/2014/06/lira.png

    türkiye’de yaşanan son olaylar türkiye’nin kırılgan beşli kategorisinde yer almasına sebep oldu. 2013 yılının baharından bu yana gelişmekte olan piyasa ekonomileri içerisinde en büyük sıkıntıyı geniş cari hesapları, ticaret açıkları, yüksek enflasyonları, dış sermayeye önemli bağlılıkları ve yavaşlayan ekonomik büyümeleriyle kırılgan beşli yaşamıştır.
    türk lirasının keskin düşüşünün ardından para birimini ayakta tutabilmek için başbakan recep tayyip erdoğan, faiz lobisi olarak nitelendirdiği ve yüksek faiz çağrılarına karşı uzun mücadeleler verdiği grubun taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı. 28 ocak 2014 tarihinde faiz lobisinin sözde üyesi, merkez bankası başkanı erdem başçı verdiği emirle; gecelik borç verme faizini %7.75’ten %12’ye, gecelik borç alma faizini %3.5’ten %8’e, bir hafta vadeli repo ihale faizini %4.5’yen %10’a çıkartarak, dünyayı şaşırtmıştır.

    http://blogs-images.forbes.com/…-interest-rate1.png
    http://blogs-images.forbes.com/…interbank-rate2.png

    dünya türkiye’deki ekonomik balonun hala farkında değil

    türk ve uluslararası finansal piyasaların başlangıçta ocak ayındaki oran artışlarından memnun olmalarını; dünyanın hala türkiye’nin ekonomik patlamasının içeriden ve dışarıdan sağlanan düşük kredi oranlarıyla şekillenen kredi odaklı bir patlama olduğunun farkına varamamasının kanıtı olarak görmekteyim. düşen faiz oranları türkiye’nin balon ekonomisinin şişmesinde yardımcı oldu ve yükselen faiz oranları buna bir son verecek. bu çok basit bir kavramdır ancak 2008 krizinden sonra bile bunu çok az insan anlayabilmektedir.
    dünyanın türkiye’nin ekonomik balonunun farkında olmadığının diğer bir kanıtı ise; türkiye’nin sorunları hakkındaki söylemlerin büyük çoğunluğunun ülkenin cari açığının ve döviz sıkıntısının geleceğinin görülememesi hakkında olup, ülkede var olan kredi balonunun oluşturduğu risklerin ardı edilesidir. ileriyi görememenin nedeninin ilk etapta türkiye’nin kredi balonunu reddetmek ve bununla beraber ekonomist ve yorumcuların 1997 tarzı döviz krizine çok fazla odaklanmalarının oluşturduğu algı olduğuna inanmaktayım.
    tarihin tekerrür etmeyeceğini ancak yine de birbirine benzer olayların yaşanabileceğini unutmamak önemlidir. gelişmekte olan piyasa ekonomi balonlarının patlayışı çok şiddetli ekonomik krizlere neden olacaktır. ancak bu krizlerin 1997 asya krizi gibi çözüleceğini beklemek yanlıştır. tıpkı kar taneleri gibi hiçbir ekonomik kriz birbirinin aynısı değildir.
    popüler görüşün aksine, türkiye’nin döviz sıkıntısı son 6 yıldır devam eder ve yeni bir olgu değildir.

    http://blogs-images.forbes.com/…s/2014/06/lira1.png

    türk lirasının son 6 yıldaki düşüş trendine rağmen, türkiye’nin kredi ve varlık balonu(2013 bahar paniğinden sonra da olduğu gibi) şişmeye devam etmiştir. tl’deki çöküşün oluşturduğu riskleri kesinlikle reddetmesem de, türkiye’nin ekonomik balonunun patladığına henüz inanmıyorum. lira’nın zayıflığı türkiye’nin ekonomik kargaşasının habercisi olsa da kriz’in habercisi değil.
    ekonomistlerin, büyümenin yavaş olacağını kabul etseler de ülkenin uzun vadeli ekonomik beklentilerine olumlu yaklaşmalarının nedeni; türkiye’nin kredi destekli şişen balon ekonomisinin etkilerinin farkında olmamalarıdır. ne yazık ki türkiye’deki kredi balonu ekonomik yavaşlama ile değil, ekonomik kriz ile biter.

    türkiye’nin ekonomik balonu nasıl patlayacak

    türkiye’nin ekonomik balonu muhtemelen kısa ve uzun vadede yükselen faiz oranlarının sonucu olarak patlayacaktır. ve bu durum diğer gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin balonlarının patladığı zamana denk gelebilir. fed’in qe’i sonlandırmasıyla gelişmekte olan piyasalarda döviz düşüşüne ve yükselen tahvil getirilerine neden olan sıcak para akışı tersine dönecek.
    işte türkiye’nin ekonomik balonu patladığında olması beklenenler:
    - ülkenin kontrolden çıkmış kredi balonu fiyaskoya dönüşecek.
    - sayısız inşaat projesi iptal edilecek.
    - birçok banka ve gayrimenkul şirketi batacak.
    - yabancı para cinsinden borcu olan bir çok şirket yükümlülüklerini yerine getiremeyecek.
    - aşırı borçlanan tüketiciler borçlarını ödeyemeyecek.
    - işsizlik dalgalanmaları yaşanacak.
    - mülk, tl, hisse senedi, tahvil fiyatlarında ciddi düşüşler yaşanması daha yüksek faiz oranlarına sebep olacak.
    - siyasi protestolar yaşanacak.
    krediye dayalı inşaat ve tüketim son on yılda türkiye’nin ekonomik olarak büyümesini sağlayan iki ana neden olmuştur. ve sürdürülebilir olmayan bu gelişmeler, büyümenin kalıcı bir kaynağı olmaksızın ülkeyi terk edecekler.
    gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin balonlarının paylaması muhtemelen 1997 asya krizinden daha kötü sonuçlara yol açacak. bunun nedeni daha fazla ülkeyi içine alması ve global ekonominin 1990’lara göre daha zayıf olmasıdır.
    bu çalışmayı en sevdiğim ekonomist ludwig van mises’den bir alıntı yaparak bitiriyorum. “kredi genişlemesi ile gerçekleştirilen bir büyümenin çöküşe geçmesi kaçınılmazdır. bunu engellemenin tek yolu kredi genişlemesinden vazgeçmek ve bu yolla krizi öne almaktır. aksi durumda mevcut parasal sistemin felaketi ile karşılaşmak kaçınılmazdır.”

    kaynak: http://www.forbes.com/…bubble-economy/#3916f4ee6daa

    çeviride hatalar olmuş ise affola.

  • 49. aşurenin gereksiz bir tatlı olması

    gereksiz subjektif bir tespit. ben yine de başlığı anneme sesli okudum ve aşure için böyle böyle diyorlar dedim. bunu bi türk annesine sakın söylemeyin. döver.

    annem: aaaaa öyle miymiş? kusmuk gibi? kusmugun tadı öyle mi ya? beğenmeyebilirler ama öyle kusmuk gibi yorumlar yapmak bana saçma geliyor. meyveler var içinde kokuyo, mis gibi kokuyo nasıl kusmuk gibi olabilir? kusmuk olur mu ya? olamaz öyle bi şey. kusmuk iğrenç bi şey. ben boku daha rahat temizlerim. boktan yana olurum.

    en son boktan yana oldu. delirttininiz kadını. annemi kızdırmayın lan. aşure gibi tatlı mı var?

  • 50. imdb'nin erdoğan'ı diktatör olarak tanımlaması

    imdb değiştirmiş açıklamasını

    değişmemiş halinin fotosu

    imdb linki

    imdb trivia (hala diktatör)

    not: trivia kısmı için windowsguvenlikduvari ve lalu'ya teşekkürler.