Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. michael phelps'i denizde tokatlarım

    denizde kısmının altını çizerek ortaya attığım iddia. iddiamı tek tek nedenleriyle belgeliyorum:

    adam havuzda yüzüyor. tuzsuz suya alışık. bizim gibi denize değil. biz daha yürüyemezken denizdeymisiz, fotograflarla sabit. yüksek yüzmeye alışkınız. deniz onun için deplasman.

    adam havuzda bile gözlük takıyor. demek ki narin, zora gelemez. denizde gözü yanar. ben gözlüksüz biçimde denizde aşağıda ve yukarıda bir saniye bile kırpmam, su kacirmamayi biliyorum ama agzima, burnuma, kulagima su kactiginda da gik demem. onun gözlük sürtünmesinden dolayı +10 hp (beygir) bana ekle.

    maykıl slip mayo giyiyor. biz şortla yüzmeye alışığız, bu da yavaşlatır. bir gören olmayacaksa maykılın slipten ben de giyeyim 10 hp oradan gelir de gerek yok.

    maykıl bong-ot falan içiyormuş. ben normal sigara bile içmem. alkolüm yoktur. yoktur derken oyle degil, disiplinle: bir yudum, bir nefes dahi içmiyorum. sosyal içici bile değilim, içici değilim, sosyal de değilim. dolayısıyla ciğerler temiz. iyotlu havayı yiyince büyük ihtimal maykılın ağzına 10. kulaçta içtiği tütünden dolayı balgam gelecek, benim en büyük sıkıntım 30 dakika önce yediğim lahmacundan dolayı ağzıma mide özsuyu gelmesi olabilir.

    ondan sonra sakallarım çeneden suya surtup fren yapıp yavaşlatıyor. sakalı da kessem 10 hp de oradan gelir. dikkat edin maykıl ayro-dinamiği sağlamak için sinekkaydı tıraşlı biçimde yarışıyor. öbür türlü suya çenenizin oradan bir sürtme hissediyorsunuz.

    kelebekte falan tabi ki yoruluyorum, hem kurallarına uygun yapmayı bilmem, zaten samimi fikrimi sorarsanız maykıl gibi yarışıp eve ekmek getirmiyorsanız kendinizi gereksiz yere yormaktan başka bir şey değil. ama kulaçlıda ilk 10 metrede çok net tokatlarım. (onlar artistliğine serbest diyor buna. gerçek adı kulaçtır. siz serbestte köpekleme giden adam gördünüz mü amk, fark yersin.)

    ilk 10 metreden sonra geri kalabilirim, profesyonel sporcudur sonuçta. yuzme idmani yapıyor. boyu 193'müş ve kim bilir ortaya çıkmayan ne dopingler vuruyorlar. (şarapova gibi) ama ilk 10 metrede roket gibi fiırlar arayi yarim metre açar salarim ben. sonra o geçtiginde "ben zaten salmıştım" derim.

    hele bir de fırtınalı havada 1 metrelik dalgalara karşı kapışacaksak net 10 metre ayırırım. gerci o havayı tecrube etmediyse yuzebilecegini de sanmiyorum. offroad yuzme teknikleri farkli. buyuk ihtimal "stilim bozulur" fln diyip havuzuna geri doner.

  • 2. metro turizm'de yaşanan alıkoyma ve darp girişimi

    “kısa geç” özeti: rezalet başlığı açmam affola fakat diyeceğim şu ki, ne olursa olsun metro turizm’i kullanmayın. “zor durumda kalmazsanız” falan demiyorum, ne kadar zor durumda kalsanız da, yolculuğu erteleyin, kesinlikle otobüslerine binmeyin. sizi mutlaka çok daha zor bir durumda bırakacaklar. her seyahat firmasında çeşitli aksaklıklar olabilir, nezaketle çözülebilir. ama metro personeli en yukarıdan aşağıya, hatalı olduğu durumda bile bundan zarar görmeyeceğinin bilinciyle kaba kuvvete girişir. otobüste rızanıza rağmen alıkonulabilir, saldırıya uğrayabilirsiniz.

    biz bir hata edip, tatil dönüşüydü, feribot yokluğuydu derken bindik. eceabat’tan istanbul’a biletimizi internetten satın almıştık. 34 eg 5010 plakalı otobüs eceabat’a geldiğinde, önce bizi almadan aceleyle gitmeye çalıştı çünkü yerimizi başkalarına da sattıkları, hatta birkaç koltuğu böyle sattıkları için otobüste yer yoktu. eceabat’taki yazıhanenin yardımıyla otobüsü durdurduk, “tamam siz gelin, içeride halledelim” diye apar topar bizi orta kapıdan otobüse aldılar ve hareket ettiler. buldukları çözüm şuydu: “gelibolu’ya kadar ayakta gidin, gelibolu’dan sonra hallederiz”. bu şahane çözümü muavinden duymamızla birlikte, kabul etmediğimizi, otobüs ilçe merkezinden uzaklaşmadan inmek istediğimizi söyledik, şoföre bunu duyurmaya çalıştık. arkadaşım otobüsü durdurması için orta kapıdan şoför mahalline doğru ilerlemek istediğinde, muavin ve 1. kaptan “1 saat ayakta gitmemek için amma tantana yaptınız” diye bağırıp çağırarak üzerimize yürüdüler. yolcuların tamamı bu sırada tepkisizdi. ben bunun üzerine 155’i arayıp, inmek istediğimiz halde indirmediklerini ve otobüsün ayakta yolcuyla yola devam ettiğini bildirdim. emniyetin kayıtlarında bir taraftan “otobüsü durdurun” diye bağırırken bir taraftan durumu anlatmaya çalıştığım mevcut. dava açtığımda, ne kadar dirençle karşı koyduğumuzun o kayıtlardan anlaşılacağını sanıyorum. 155’teki memur önce durumun ciddiyetini kavrayamadı, ikinci arayışımda ise otobüsün kalkış yerine ekip göndermiş ancak aracı durdurmadıkları için bir işe yaramadı. daha sonra 155’i değil ilçe emniyet müdürlüğünü de arayarak şikâyeti ciddiye almadıklarını da, bulunduğumuz yeri de kayda geçirttim. bu sırada tüm otobüs personeli ve özellikle 1. kaptan (o sırada direksiyonda diğer kaptan vardı) “alt tarafı 1 saat” diyerek çeşitli hakaretlerde bulunmaya devam ediyordu. metro turizmin “acil hat” diye bildirdiği hatta ulaşmak ise elbette mümkün değildi. itirazlarımız ve polise yer bildirmeye çalışmamızın ardından ön sıralardan tanış oldukları anlaşılan iki yolcuyu şoförün yanındaki koltuğa alarak bizi oturttular, şu fotoğrafta bu durum görülebilir. gelibolu’ya kadar bu şekilde geldikten sonra inip yazıhanedekilere durumu bildirdik, özellikle kaptanın hakaretlerini belirttik. fakat bir hata edip, işe yetişme derdine vs de düşüp arabuluculuk etmelerine, kaptanı sakinleştirecekleri sözüne ikna olduk, otobüse yeniden bindik. gelibolu’dan çıkar çıkmaz bu sefer arabayı da kullanan şoförün hakaretleri yeniden başlayınca ben kamerayla kayıt altına almaya başladım. bunu engellemek için dozu iyice arttırdılar ve bu sefer gecenin karanlığında otobanın ortasında kenara çekip bizi indirmeye çalıştılar. yine bu durum da otobüsün hareket seyrinde görülecektir. biz ancak polis ya da jandarma gelip, şikâyetçi olduktan sonra ineceğimizi belirttik. bunun üzerine o dakikaya kadar bütün hakaretlere sessiz kalmış otobüsteki yolcuları da bizim yüzümüzden yola devam edemedikleri yönünde kışkırtıp daha fazla kişiyle bizi araçtan indirmek üzere darp uygulamaya kalkıştılar. benim ıssız sapsız bir yerde metro personelinin kim bilir ne yapacağına güvenmeyip otobüsten bu şekilde inmek istemem “üniforma fetişin mi var yavrum?” hakaretiyle karşılandı. fakat suçlu oldukları apaçık ortada olduğu için kolluk kuvveti gelmesine veya otobüsün bir merkeze doğru yol almasına, bizim orada şikâyette bulunmamıza hiçbir şekilde yanaşmadılar. sonunda otobüsü buradan hareket ettirip, saatlerce burada kalmayı göze alarak keşan otogarında araçtan indik.

    ben bu sabahtan itibaren adli birimlere gerekli başvuruyu yapmak için hazırlık yapıyorum. metro turizm genel merkeze ulaşma çabalarımın sonuçsuz kalması ise elbette şaşırtıcı değil. fakat hepsinden önemlisi, ne olursa olsun siz sakın bu firmayı kullanmayın. rezaletten başka bir şekilde adı duyulmayan bu firmada olanlar “bana denk gelmez”, “o bir kere olmuştur”, “alt tarafı şuradan şuraya gideceğim” demeyin, seyahatinizi erteleyin, binmeyin. neredeyse tüm personeli ve kurumsal olarak firma mafya zihniyeti ile çalıştığı için, işlerin nerelere varabileceğini tahmin dahi edemeyebilirsiniz.

    hatırlayalım, metro turizm neden böyle?

  • 3. caretta caretta'ların insanlara saldırması

    --- spoiler ---

    tatilcilerden idil kılıç da "bugün yaşadıklarımız karşısında şok olduk. gerçekten bir şey yapılmalı. psikolojim bozuldu. denize girmeye korkar oldum. üstelik yaz boyu teknede yaşayan biri olarak bu benim için çok kötü oldu" diye konuştu.
    --- spoiler ---

    ne yapılmalı lady'm? keselim mi hepsini ateşte kızartırız. sen sırf paran var diye git hayvanın alanını gasp et. sonra yok efendim o beni ısırdı. hanımefendinin yatı daha önemli ekosistemden. çünkü o zengin. o istediğini yapar. hayvan mı? parası neyse alırız canım kaç para bi kaplumbağa.

  • 4. 2016 düğün maliyetleri

    nişan'dan başlayalım

    1. 3500 tl tek taş - altınbaş
    2 .1100 tl alyans- altınbaş
    3. 2000 tl nişan mekanı parası - yaklaşık 60 65 kişilik yemekli**
    4. nişan kıyafeti (fatihten alınma) + kuaför parası 700 tl
    5. eşinizin size aldığı saat hediyesi genelde seiko vb 800 ila 1200 tl civarı oluyor
    6. kızın memleketine git gel ve misafirlerin otel masrafları 1000 tl(tekirdağ - zonguldak)

    düğün masrafları

    1. yaklaşık 20.000 tl civarı altın( bilezik + takı seti)(standart kuyumcu)
    2. 5500 tl* + 3750 tl*(hafta içi- haftasonu 5500) çift düğün(malum akrabalar), (düğün salonu, organizasyon ve kuruyemiş, pastalı bir şekilde 300 kişilik) ( standart düğün salonu)
    3. 14.000 tl mobilya (istikbal; oturma grubu, yemek masası, yatak odası + tv sephası)
    4. 3.000 tl televizyon ( lg)
    5. 2.000 tl halı ( orta ayar merinos tarzı bişey)
    6. 3.300 tl aysira gelinlik( bir de bunun için 2 -3 defa istanbula provaya gitmek için yakılan benzin parası var)(peşin-nakit fiyat)
    7. damatlık ve ayakkabı 700 tl(ben takım aldım ve smokine çevirttim, ücretsiz bu işlem)
    8. 100 tl ayakkabı ( gelin ayakkabısı)
    9. 2.000 tl kuaför için anlaşılan miktar ( 2 taraf - kardeşler ve yakın arkadaşlar)
    10. 400 tl nikah başvuru parası (tekirdağ belediyesi)
    11. düğün günü 150 tl araba süsleme ve bilumum bahşişlerle birlikte yaklaşık 700- 1000 tl masraf.
    12. çamaşır makinası 1100 tl (arçelik)
    13. bulaşık makinası 1100 tl (arçelik)
    14. buzdolabı - ben almadım evimizde vardı zaten( o da beklentiye göre 1000 ila 2500 arası birşey tutar diye düşünüyorum)
    15. süpürge 600 tl (philips)
    16. çatal kaşık bıçak takımı 1500 tl pierre cardin
    17. 500 ila 1000 tl arası tencere tava parası( fissler)
    18. bindallı kiralama 250 tl
    19. gelin çiçeği + nikah şekeri ve kına ıvır zıvırları 500 tl
    20. dış mekan fotoğraf çekimi 1100 tl*
    21. davetiyeler 560 tl*
    22. perde masrafı 300 tl* civarı(fakat evinizi 0'dan diziyorsanız ve sabit kalacaksanız muhtemelen iyi perde isteyecek o da 1000 ila 1500 arası çıkıyor)
    23. yeni ev tutma ve burası için avize mavize boya badana masrafları 700 tl(tekzen)
    24. luxell fırın 200 tl.
    25. 180 tl elektrik abonelik + 30 tl su abonelik + doğalgaz abonelik ücreti
    26. yeni bir ev tutacağınız için depozito + emlakçı olursa emlakçı parası ve kira parası, o da yaşadığınız yere göre değişir(edirne için ort 3+1 ler 900 1000 tl civarı, yani depozito ve emlakçı de girerse 3000 tl de ordan)
    27. en önemli detayı unutmuşum; balayı bu da sizin zevkine kalıyor, maldivler masrafı 18 milyar civarı tutar iken , antalya da 5 yıldızlı otel tatili yaklaşık 5000 ila 6000 arası tutuyor.

    yani anlayacağınız çok basit, olması gereken dedikleri düğün masrafı total olarak en aşşağı 85 - 90 kağıt olmaktadır. kız tarafı , erkek tarafı demeyin , o para ikinizin de götüne giriyor.

    edit 1: beyaz eşyalar, en düz standart ücretler, en iyisinden istiyorum derse (miele vb)eşiniz, bunları x2 olarak hesaplayabilirsiniz.
    edit 2: yok ben bu parayı vermem yeaa diyen arkadaşlara ithafen de, işin içine toplum ve aileler girince ne istediğinizin pek bir önemi kalmıyor.
    edit 3: biz düğün salonu konusunda en standart davrandık, yemekli ve alkollü yapmak isterseniz 30.000 ve 40.000 tl yi gözden çıkarın.
    edit 4: dış çekimler konusunda da bu da sizin hayal gücünüze kalmış, düğün filmi tarzı absürt şeyler için çekim ekibini maldivlere götüren arkadaşım da var, o da sizin tercihinize kalmış.
    edit 5: mobilya için ödediğimi fazla bulan arkadaşlar var, edirne'de ve çorlu'da bütün mobilya mağazalarını dolaştım, en pahalıları kelebek ve weltew'mine öyle bir marka iken, en ucuzları mahalle arası mobilya satan dükkanlar, fakat bu eşyaların kaliteleri çok düşük. ortalama fiyatlar bellona/istikbal/alfemo gibi markalarda var, 3 aşşağı 5 yukarı hepsi benzer fiyatlar.
    edit 6: altınbaş'ın reklamını mı yapıyorsun diyen arkadaşlara da, tek taştan zerre kadar anlamadığım için mahalle kuyumcusundan kusuru bulunan bir tektaş alıp kazık yemek istemediğim için bilindik bir markadan aldım.
    edit 7: iki taraflı düğün yapmazsanız diğer taraftan otobüs falan tutmanız gerekebiliyor. bu da tabi ki size giriyor.
    edit 8: buraya ağlamaya değil, yeni evlenecek veyahut evlenmeyi düşünen arkadaşlara yol göstersin diye yazdım
    edit 9: düğün sonu hiçbir kredi ve borcum olmayacak şekilde çıkacağım çünkü birikim yapmıştım.
    edit 10: son bir tavsiyem de, kesinlikle alışverişlerinize ailelerinizi eşlik ettirmeyin. gelinlikçiler çarşısında kavga edip duran aileleri görebilirsiniz.
    edit 11: kitaplığımız var zaten, kitaplarımızıda zaten mesleğimiz gereği süs amacıyla barındırmıyoruz.
    anektot* bu süreçte tek zevk aldığım kısım çamaşır lekeli pijamalarımla gidip,mağazada siklenmeyip, nakit olarak tek taş aldığım gündür. bu da zaten şemsiyenin en başı olduğu için böyle bir yol tercih ettim, size de tavsiye ederim.

  • 5. a101 zincir marketleri sahiplerinin fetöcü çıkması

  • 6. muasır medeniyet anlayışı fötr şapka olan lider

    muasır medeniyetin ne olduğunu sarıklı cübbeli ışidci bozmalarından öğrenmeyecek liderdir, her kimse.

  • 7. galatasaray'ın 3. büyük olmaya doğru ilerlemesi

    dirty pussy and cock nickli bir adamın futbol yorumlaması bu kadar oluyor. sen porno izlemeye devam et kardeş.

  • 8. kadınlardaki anılı yere gitme

    yanlışsın düzeltiyorum
    eylim değil eğilim.

  • 9. adalar'a girişin ücretli olması

    anayasanın 23. maddesi olan yerleşme ve seyahat özgürlüğüne aykırıdır. teklif edilmesi bile abesle iştigaldir.

    ha dersen ki burası muz cumhuriyeti, anayasayı falan takan yok. o zaman kanun teklifine de gerek yok. iskelelerin başına 2 tane silahlı eşkıya koy, para vermeyeni zorla geri göndersin, olsun bitsin. düşün ki böyle bir şey oldu; kim engelleyecek? polise başvursan "belediyeyi arayın" falan der. belediyeyi arasan "3-5 liranın tatavasını yapmayın" deyip yüzünüze kapatırlar. içinde yaşadığımız ülke bu.

  • 10. r. kayaalp'in yenilmesine sevinen castro çocukları

    rıza kayaalp'i türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak görmediğim için benim de dahil olduğum küme.

    çok açık söylüyorum, gezi direnişine karşı çıkan, ''ama otobüsleri yaktılayyyyy, kabataş'ta türbanlı bacıma işedilerrrr.' diyen herkesi vatan haini ve halk düşmanı olarak görüyorum.

  • 11. sahibinden.com emlak dolandırıcılığı

    yaklaşık 3 aydır her sabah kız arkadaşımla birlikte sahibinden.com a girip kadıköy taraflarında kiralık ev bakıyoruz. bu süreç içerisinde "uygun fiyat" olarak gördüğümüz çoğu ilanda belli başlı saçma durumlara denk geldik. dolandırıcılık şüphesi yaşadık ancak hiçbir şekilde emin olamadık.

    ilk olarak moda caddesinde her şeyiyle sıfır bir ev bulduk. 1200tl kira ve sahibinden. bu lokasyonda o kiraya ev bulmak neredeyse imkansız. üstelik sahibinden de olunca direkt atlıyorsun ilana. neyse aradık adamı dedi ki sadece çarşamba günü akşam 7'den sonra görebilirsiniz. 7'ye kadar randevu var. düşündük kapora versek mi acaba randevuyu en başa aldırtalım, kaçırmayalım bu evi. ama hem kuşku hem de paraya sıkışık olma durumu sebebiyle böyle bir şey yapmadık. eminim ki, o kişiye kapora yatıran çok insan olmuştur.

    kadıköy'ü çok iyi bildiğim için adresi de hemen çıkarttım ve gidip eve hiç değilse dışarıdan bakayım dedim. o sokakta hiç boş ev yoktu. ilk başta dolandırıcı olarak düşünmedim tabi. daha sonra tekrardan 1200 tl'ye bir ilana denk geldik. boğa'dan metrobüse inen yolun oralarda eşyalı 2+1 sahibinden 1200tl. yine deli gibi bir fırsat. neyse, aradım ilanı söylediği şey şu: "çarşamba 7'den sonra". gerisi aynı muhabbet.

    sonra 1400tl'ye eşyalı on numara bir ev buldum. kadın tayinim çıktı 30unda geleceğim evi verip gideceğim dedi. arayan çok kişi var kapora verenlere öncelik vereceğim muhabbeti yaptı. evi o kadar beğendim ki kapora yatıracaktım ancak darbe muhabbeti, maaşı geç almam falan filan derken kapora yatıramadım. ay sonu yaklaştığındaysa kadının telefonuna günlerce ulaşılamadı. muhtemelen birilerini dolandırdı.

    geçenlerde yine halitağa caddesinde 1400tl'ye sahibinden eşyalı kiralık daire buldum. eşyalı dediysem klima falan var evde. neyse gittim adrese güzellik salonu var. girdik sorduk nedir ne değildir diye, burada kiralık ev falan yok bina komple apart dedi. adam sözde izmir'de yaşıyor ve yine 1 günlüğüne istanbula gelip evi verip gidecek. randevu saati falan filan aynı mevzular. sevgilime dedim ki, ben bu evin banyosunu daha önce başka ilanda gördüm. o klozeti nerede görsem tanırım dedim güldük ettik ama üstünde durmadık pek. adam sürekli randevu gününü erteleyip kapora isteyince dolandırıcı şüphesiyle vazgeçtik. sonra da ilan kalktı.

    bugün yine bir ilan geldi. kadıköy belediyesi karşısı 1100tl sahibinden. 10 gün önce ilan verilen evde gördüğüm ve daha önce gördüğümü iddia ettiğim banyo ile aynı. klozete bakın unutmazsınız zaten*. yine çok uygun, yine ileri bir tarihe gün verip randevu muhabbetiyle milletten kapora toplayacaklar. ve yine çarşamba günü.

    aramadım, adrese gitmedim ama artık adım gibi eminim ki bu ilan dolandırıcı ilanı. twitter'da bu durumu yazınca bu şekilde dolandırılan birçok insan da görmüş oldum. sözlüğe de arkadaşım aracılığıyla yazıyorum ki daha çok insana ulaşsın ve dolandırıcılara karşı bilinç oluştursun. şuana kadar dolandırılmamış olmam şansa dayalı resmen. bundan sonra bu tarz ilanları sürekli şikayet edeceğim artık.

    ilan: https://www.sahibinden.com/…1-daire-330220711/detay

    ss: http://prntscr.com/c6d72r

  • 12. penisiyle çıtayı deviren japon atlet

    (bkz: olmadık yerde erekte olan penis)

    işte ne kadar gereksiz bir organ olduğunun başka bir kanıtı. yeter ulan senden çektiğimiz!

  • 13. kerimcan durmaz

    boş insan.

    hetero/straight bir insan aynı niteliklerle, aynı işten aynı parayı kazansa, aynı tepkiyi verirdim.

    --
    debe editi, kerimcan bir işe yarasın.
    alıntıdır: "3 sene önce başkaları için yola çıkmıştık. şimdi bizim kök hücre nakline ihtiyacımız var! yardımınız gerekiyor.
    isterseniz tek tek bile yalvarabilirim."

    (bkz: #62104342)

  • 14. sözlükçülerin hastalıkları

    meme kanseri ama eskidendi çok eskiden :)

  • 15. yüksek lisans bursu için online oy ihtiyacı

  • 16. hiç lol cs go pes oynamamış erkek

    babam.

    kendisi batak ve okey dışında pek oyun da oynamamıştır.

    babet çoraplarını elden teslim ederseniz sevinirim.

  • 17. hesabı ödemeyi unutup kalkıp gitmek

    yillar once basima gelmisti. ankara'da bir restoranda yemek yedikten sonra hesabi odemeyi unutup kalkip gitmistim. saatler sonra cebimdeki paraya baktim bir terslik var, olmamasi gereken para hala orada, hesabi odemeyi unuttugumu hatirladim.
    hemen kostum mekana "hesabi odemeyi unutmusum yaw kusura bakmayin." dedim

    adam "biliyorum abi, sorun degil" dedi
    "kardes biliyorsan neden durdurmadin, utandim bak simdi." dedim
    "abi dunya hali, paran yoktur falan durdurup utandirmak istemedim." demisti.

    yemekler cok guzel degildi ama boyle bir guzellik var tabi...

  • 18. kylie jenner'in poposundaki yeni dövmesi

    yaşadığımız döneme bakarsak duyarlı olduğunu söyleyebiliriz.

    http://i.hizliresim.com/zyaepv.jpg

  • 19. 16 ağustos 2016 akp'nin idamdan vazgeçmesi

  • 20. 16.08.2016 pkk avusturya devlet televizyon baskını

    (bkz: third reich bize bohmir) ?

  • 21. çoluk çocuğun önünde bira içen büyük lider

  • 22. siklemiyorumun ingilizcesi

  • 23. 16 ağustos 2016 ak parti'nin tarafını seçmem

    en son kararımı da darbe girişiminden sonra verdim den sonrasını okumadım.

  • 24. 16 ağustos 2016 bundestag'ın türkiye açıklaması

    almancam bundesliga'dan öteye gitmediği için anlamadığım açıklama.

  • 25. fenerbahçe vs galatasaray

    ikisinin içinde de atatürkçü, fetullahçı, tayyipçi insanlar vardır. eğer galatasaray fetullah gülen'in takımıysa türkiye'nin %35'i fetullahçı demektir. bir spor faaliyetinde bulunan takımlar üzerinden ve onlara gönül vermiş sade vatandaşlar üzerinden gerzekçe ve çocukça siyaset yapmaya kalkışmayın.

  • 26. robin van persie

    geçen sene ligde 15'ten fazla gol atmıştır. daha bunu bilmeyenler taraftar diye geçiniyor ya ben ona yanıyorum.

  • 27. passolig'in yenileme bedeli olarak 29 tl istemesi

    almayın arkadaşlar,

    passolig almayın,

    maça gitmeyin.

    o uygulama sike sike kalkar, o paralar ödenmez.

    adam yerine konulmak istiyorsanız, adam yerine konulmayı talep edin.

  • 28. her şeyi bilen bilgisayara sorulacak soru

    "diş fırçalamak orucu bozar mı?"

  • 29. şenol güneş

    kendisi beşiktaş camiasında kafası çalışan tek isim olabilir. biz bu filmi gs'de gördük. bugünkü yaptığı açıklamalar aynen gs'nin geçen seneki felaket sezonu öncesi taraftarların ''geliyor'' diye bağırdığı gibi. tek fark; bizde sadece taraftar bağırıyordu. yönetim ve ''yerli oyuncu olsun da ne olursa olsun'' kafasındaki hamza takmıyordu. bu adam şimdiden haykırıyor. bu kadro olmaz.

    samimi bir şekilde beşiktaş'ın bu kadro ile bu sene ne ligde ne şampiyonlar liginde başarılı olamayacağını söylüyorum ama çoğu beşiktaşlı ''fiko başkan beeeee, bonservis vermiyor beeeeee'' diye görmezden geliyor. bakın o bonservis vermeden topladığınız ''çöpler'' ile şampiyonlar liginde içinizden geçerler. nereden biliyorum? kendi takımımdan, galatasaray'dan... 3 kalecinizi toplasan iyi bir kaleci etmiyor mesela. stoplerleriniz yok. şampiyonlar liginde özellikle defans hattı sıkıntılı olunca elin oğlu 4 atıp geçiyor.

    samimi olarak yazıyorum inanın. aranızdaki bazı ''tinerci'' denilen tayfa varsın ''beşiktaş'ı çekemiyorlar, beşiktaş düşmanları'' desin. süreç aynı geçen sezon başındaki galatasaray. biz kendimizi yırttık söz geçiremedik. bizim taraftarlar arasında bir de yerli sevici, eksik yerlere transfer deyince ''vizyon manyakları'' diyen bir kesim var. beşiktaş'ta bu yok. geçen sene fark yaratan 2 oyuncunuz vardı; sosa ve gomez. artık yok, defans ve kaleci eksiğiniz giderilmedi. at gözlüklerini çıkarıp bir daha düşünün. söylemeye dilim varmıyor ama şampiyonlar liginde bayern, barça gibi takımlar var aman aman... ligdeki durumunuz umrumda değil de şampiyonlar ligi üzüyor beni.

    biz anlatıyoruz ama yok bjk, gs karşısında yedek kadroydu bilmem ne. o maçta bir tek sosa oynamadı ideal kadrodan. yedek kulübenizde dünya yıldızları var da biz mi bilmiyoruz? kadronuz bu işte, yetersiz. bunu söyleyince beşiktaş düşmanı olunmuyor. orospu çocuğu hiç olunmuyor. bu uyarılara kulak asın. lig başlamadan yönetime baskınızı yapın ki galatasaray gibi rezil yönetilmeyin.

    o yüzden can yücel'in dediği gibi; ''ne kadar rezil olursak o kadar iyi'' bırakın sezon başında isyan bayrağını açsın. olacaksanız bu şekilde rezil olun, şampiyonlar liginde 5'er 6'şar yiyerek rezil olmaktan iyidir .

  • 30. metin feyzioğlu

    adam doğrucubaşı olmayı reddetmedi. adam diyor ki

    rte yi körü körüne sevmek ne kadar tehlikeliyse körü körüne nefret etmek de okadar tehlikelidir. bu kadar güçlü duygular doğruyu perdeler diyor.

    fetö nün beklediği 40 yıl bir insanın sabrı değildir. bu bir devlet sabrıdır diyor. arkasında farklı güçler var diyor.

    vatanını seven herkes öyle ya da böyle birleşmeli tek yürek olmalı diyor. bu bir kuvayi milliye ruhudur diyor. umudum var diyor.

    bakın tekrar söylüyorum. körü körüne nefret etmeyin diyor. ha bu demek değil ki birbirimizin her dediğini alkışlayıp doğru kabul edelim diyor. daha anlayışlı olalım.

    bu kadar düşmanımız varken birbirimize düşmeyelim diyor.

    bence güzel diyor.

  • 31. 3 tarafımız deniz olduğu halde madalya alamamak

    bizim iyi olduğumuz branşlar olimpiyatlarda bulunmadığındandır. çiftler deve güreşi, bireysel boy verme falan olsaydı altına ambargo koyardık.

  • 32. kadınlarda ayak güzelliğinin önemi

    aynısı erkeklerde de geçerlidir...

    çirkin tırnaklar, dombili ayaklar kadınlara da çekici gelmiyor, estetik duygusu sanki bir tek erkeklerde anasını satim, bizim göz zevkimiz yok...

  • 33. rıza kayaalp

    bence rakibinin dansi ucuncu olimpiyat sampiyonlugunu gerceklestirdigi icindi. kubalinin riza miza sikinde degildi yani uyandiriim

    ayrica comarlardan vatanseverlik dersi duymaktan gina geldi amk ya. bi susun lan gotverenler. he biz vatan hainiyiz turkiyeyi satiyoruz mete gazoz'u, tutya yilmaz'i, cagla buyukakcay'i, kadin basketbol takimini seviyor destekliyor kazaninca seviniyoruz ama ne hikmetse nasil hainlikse bu irkciya uyuzuz.

    bak ben sana kendi liginden vatan haini comarlari gostereyim mi? ister misin?

    https://www.facebook.com/…028601394/?type=3&theater

    http://c12.incisozluk.com.tr/…08/9/982059_o4e5c.png

    ozelden takil bunlara, kanka ol beraber 31 cekersiniz amk mal degnekleri.

    sunu kabul edin de herkes rahatlasin yarak hasanlar, sizin derdiniz spor, katilmak, musabaka, olimpiyat ruhu su bu degil. sizin derdiniz kendiniz gibi okuzlerle goygoy yapmak, punduna getirebilirsen bir de uzerinden maddi manevi nemalanmak.

  • 34. jose ernesto sosa

    bir ara ernstin yeri dolmuyordu, sonra fernandesin dediler, geçen sene dembabanın yeri dolmamıştı zaten. şimdi de sosanın yeri dolmuyor.

  • 35. köydeki evi yaptırmak

    insanlar gidip yanardağın eteğine, alaska kayalıklarının dibine, ıssız afrika ormanlarının göbeğine taşınıyor. öyle salya akıtarak baktığımız ülkelerin insanları bunlar.
    işi gücü, evi barkı satıp, çocuk çombalak buralarda takılıyor. gece akrebi, gündüz yırtıcısı demiyor, ulaşım yok, hava şartları kabus, demiyor tası tarağı topladığı gibi bu ıssızlara gömüyor bütün birikmişini.

    inşa ederse barınıcak avlanırsa karnı doyacak bir hayatı seçebiliyor insanlar.

    şu halde köydeki yadigar evi yaptırıp, kalan ömrünü tatmin ve huzur bulacağı bir yerde yaşamak isteyen insanı vizyonsuzluk (türk vizyonu) ile suçlamak da ayrı bi vizyonsuzluk.

  • 36. anderson hernanes de carvalho andrade lima

    ismine bakınca sosa ile gomez'in yerine iki futbolcu almışız gibi oluyor.

  • 37. yaşıtların patır patır evleniyor olması

    benim yaşıtlarımın çocuklarını neredeyse ilkokul başlattıklarını gördükçe iyice treni kaçırdığımı hissettiren söz öbeği.

    ömür boyu yalnız kalacağım, ne acayip. yıllardır yalnız yaşarım, kimler geldi kimler geçti. hep boşa çıkan hayaller, kaybetme ve kaybedilmeler.

    evin en küçüğüydüm. benden 9-10 yaş büyük ablam ve abim kendi çocuklarının derdinde. anne baba 70'i geçti.

    yıllar sonra hepsi birer birer kaybolacak.
    beni de daireden gelen koku sonrası haber verilen polis ve sağlık personeli alıp belediye cenazesi yaptırır.

    kendi yazdığım kendi içimi baydı yemin ederim.
    sikeyim böyle hayatı.

  • 38. zeytin

    2006 senesinde ergenliğimin doruklarında biriyken, depresyonumu nasıl yenerim konulu sempozyumlardan sonra eş dost tavsiyesiyle, kedi besleme, bir kediyle hayatımı paylaşma kararımı almıştım.

    aylardan da marttı. kedigiller sevişmişler, orgazm sigaralarını yakmışlar, dişi kedilerimiz de bunun sonucu olarak gebelik dönemine girmişlerdi.

    o esnada bakırköy'de çalıştığım için, civardaki veterinerlere de haber bırakmıştım.

    elinize tekir, sempatik bir şey gelirse, ben babası olurum.

    derken bir kaç hafta sonra telefon geldi, annelerini araba çarptığı için annesiz kalan 3 tekir için aranmıştım. veterinere gittiğimde kafeste ikisi sarman, birisi duman renkli üç kedi vardı. şimdi farkedeceğiniz üzere de diğerlerinden farklı olan kedi cazip gelmişti. nasıl gelmesin lan, ufacık, duman renkli, masmavi gözlü bıcırık bir şey.

    hemen evlat edindim, ilk muayenesini ve aşılarını yaptırdım. artık hayatımın bundan sonrası tüm sorumluluğu bana ait bir canlı, bir evladım vardı.

    renginden dolayı da adını zeytin koydum. ev arkadaşlarımdan daha farklı öneriler gelse de, onun adı zeytin olmuştu.

    eve gelir gelmez uzun otobüs yolculuğunun sonucu olarak halıya kusmuştu zeytin. hemen mama kabı ve mamalar alındı. kutuya kum kondu. sağolsun o zamanlar sözlükteki bir arkadaşım da çok yardımcı olmuştu. eşiyle birlikte evlerinde iki kedi olduğu için her türlü desteği verdiler.

    ben de, ev arkadaşlarımın da yardımıyla zeytin'i güzel bir şekilde büyütmeye başladım. bir a4 kağıdı yüzeyinden bile az yer kaplayan zeytin, tüm hayat standartlarımızı değiştirmişti. mesela işyerinde bile sandalyemle ileri geri hareket ederken yere bakıyordum artık. ani hareketler yapmıyor, hep yeri, arkamı kolluyordum. çünkü etrafımda dolaşan ufacık bir korumam vardı artık :)

    hatta artık bir gece ben uyurken yatağa atlamış ve benimle uyumuştu. o gece dönerken "viiiyk" diye bir ses duyunca zeytin'in ayağımın altında ezildiğini anladım. bu olay ikimize de ders olmuştu. ben artık geceleri uykudaki hareketlerime de dikkat ediyordum. o da sonradan akıllanmıştı, ben yatağa girene kadar yatağımın yanındaki dolabın üstünde uyuyordu. ben yatağa geçtikten sonra da hooop yatağa atlayıp yanımda uyuyordu.

    sonrasında mutfak masasına da atlamaya başladı zeytin. ve artık mutfak onun için yasak bölgeydi. ve her kedi gibi yasak bölgeler cazip geliyor, her fırsatta oraya ulaşmaya çalışıyordu.

    hatta bir gece 5.kattaki mutfak penceresinden aşağı bile düşmüştü. muhtemelen ordan düşmüştü yani. hiçbir şekilde bulamadığımız zeytin'i aşağıda bulduğumuzda yüreğim ağzıma gelmişti. hemen veterinere ulaştık ve ilk gözle muayenede bir sıkıntı olmadığını anladık. ertesi gün iç kanamayı önleyici iğne vurdurduk, zeytin canlarından birini kullanmıştı. veteriner 5. katın kedilerin düşmesi için ideal bir kat olduğunu, o yükseklikten inene kadar ciğerlerinin yeteri kadar havayla dolarak paraşüt etkisi yaptığını, 2. kattan düşseydi daha kötü sonuçlar olacağını söylemişti.

    zeytin 3 ev arkadaşını da askere yolladı ve yollarını gözledi. tabii ki babası olarak benim gelmemi 5,5 ay bekledi. sonrasında yeni ev, yeni ev arkadaşım (ki kendisi eskiden de arkadaşımdı), yeni sevgililer, düş kırıklıkları, yeni iş derken zeytin hep yanımdaydı.

    sonra hayatıma yeni bir sevgili daha girdi. ama o diğerlerinden farklıydı, çünkü gitmedi. gittiğinde zeytin'le beni bırakanlardan olmadı, aksine kendisini zeytin'le benim yanıma koydu. hatta zeytin'le benim ilgilendiğimden 10 kat daha fazla ilgilendi.

    zeytin'in artık bir annesi de vardı.

    sağa sola işediğinde, yaramazlık yaptığında, televizyona çıktığında, kısacası ben zeytin'e sinirlendiğimde zeytin'i koruyan koruyucu meleği.

    derken bu güzel aile tablosu benim ufak bir ameliyat geçirmemden hemen sonraki dönem zeytin'in sırtında çıkan bir yumruyla hafiften çatırdamaya başladı.

    zeytin'in kitlesi büyüdükçe büyüdü ve en sonunda alındı. ancak sonuçlar hiç iç açıcı değildi. kötü huylu, oldukça agresif bir kanserdi. yaşından dolayı kemoterapi önerilmedi.

    zeytin yine sağa sola fiti fiti koştururken aylar sonra yine çıktı aynı yumru. bu sefer hızlı bir şekilde tüm sırtını kapladı. daha sonra ise alt taraflara da sıçradı. iü veterinerlik fakültesi ona iyi gelecek bir tedavi yöntemi olduğunu söyledi, ancak tek şart yurt dışından ilgili aletin gelmesiydi. gelmedi.

    dün zeytin en kötü gününü yaşadı, acıları artık dayanılmaz hal aldığı için tüm gece inledi ve artık kıpırdayamadığı için yattığı yere kakasını yaptı.

    10,5 senedir her akşam kapıyı açtığımda beni karşılayan, iş için yurt dışındayken de kapı önünde beklemeye devam eden, dönüşte telefonun hoparlörü açıkken zeytin dediğimde kapıya koşan, tüm sevincimde, üzüntümde, eşimle birlikte her zaman yanımda olan zeytinimizi, yarın maalesef acılarını dindirmek için uyutma kararı aldık.

    benim açımdan daha önce bu kararı almak daha kolaydı, acısı artarsa uyuturum diyordum. gel gelelim, olay anına gelince o kadar da kolay değilmiş. kolay olmadı, kolay olmuyor, kolay olmayacak. ama ben hayatını huzurlu geçirmeye kendi kendime söz verdiğim yol arkdaşım, dostum zeytin'imin acı çekmesine razı gelemiyorum. geri dönüşü olmayan bu yolda, onun acılarla boğuşmasından öte, acılarından kurtulup, huzura ermesi için yarın uyutacağız.

    sonrasında da tuzla hayvan mezarlığı'na götürerek hepimizin gideceği yere onu da ulaştıracağız.

    teşekkürler zeytin, yanım(ız)da bulunduğun sürede bana, eşime ve çevremizdekilere mırıltılarınla huzur, sürtünmelerinle sevgi verdin. insanoğlu gibi ikiyüzlü olmadın, tüm duygularını bize de yansıttın.

    hatam olduysa affola, senin canını almak ne kadar içimi acıtıyor bilemezsin, ama senin için bunun iyi olacağını biliyorum. affet beni...

    3 saat sonra gelen edit: zeytin sen ne kadar asil ve düşünceli bir kediymişsin. eve geldiğimde zeytinimiz sabah bıraktığımız yerde, sepetinde, cansız yatıyordu. vicdan azabı çekmememiz için eceliyle hayatını kaybetti. yarın tuzla'da da toprakla buluşacak. rahat uyu oğlum benim...

  • 39. snapchat kullanmayan insan

    sosyal medya ve kapitalist sistemin köpeği olmayı kabul etmeyen, neyse öyle demeyelim de canı istememiş insandır. belli ki daha önemli işleri vardır.

  • 40. motosiklet sürücülerine duyulan antipatinin sebebi

    motorcuların trafikte bir araç gibi davranmaması. evet benim motorculara sinirlenme sebebim sadece bu. ne kıskanıyorum ne haset duyuyorum. korkmasam belki motordan binerdim. düşersem ölürüm diye korkuyorum. neyse konumuz bu değil konuya dönelim:
    evet motorcular trafikte bir araç gibi davranmıyor. örneğin arabayı ele alalım. araba denen araç bir alan kaplıyor belli kurallara uyuyor fiziksel olarak yapamadığı için iki araba arasındaki 10 cmden gecmeye çalışmıyor. şeridinde kalıyor vs.ama ben daha hiç normal takip mesafesi kullanan, şerit değiştirme kurallarına uyan ya da araç gibi davranan motorcu görmedim. kırmızıda beklersin gelir seninle diğer araba arasından vıjıt diye basar gider. yav evet aynaları kontrol etmeliyim ama sende o iki araç arasından geçemezsin.bu kadar basit. motorcular trafikte saygı görmek istiyorsa araç gibi davranacaklar. nitekim motorlarda arabalarda birer araç.
    zorunlu ekleme: trafikte her kim ki bir motorcuyu sıkıştırmış kötü davranmışsa şerefsizdir. beğenmiyorsanız ve karşıdaki size uymuyorsa bile saygı duyacaksınız. ben motorcuları düşündüğümden kızıyorum onlara. siz saygı duyun
    edit: imla

  • 41. 23 mayıs 2016 askeri darbe hazırlığı

    ibretlik başlık.

    demek ki neymiş, birisi bi şey söylediğinde hemen taşşağa bağlamak yerine oturup analiz etmek, lan acaba mı ki diye düşünmek gerekiyormuş.

    bi tane dalga geçen entry de debeye girmiş, elinize sağlık. yeterince eğlendiniz mi?

  • 42. psikiyatri biliminin hiçbir işe yaramaması

    bana ilk kez gelen hastamın seansı biter. bekleme odasındaki 6 aylık hamile eşini alıp gidecek..arka taraftaki balkona çıktım, sigara içeceğim diğer hasta gelene kadar.

    birden hastanın eşi geldi balkona, gözleri ışıldıyor. 'doktor hanım ne söylediniz içeride? aylardır ilk defa yüzü gülüyordu. çok teşekkür ederim' deyip boynuma sarıldı.

    neye mi yarıyor demiştik? mesela buna yarıyor..

  • 43. sıçtık kelimesinin pc oyunlarındaki terminolojisi

    (bkz: commandos)

    (bkz: alarm alarm)

  • 44. spor salonlarında sakallı erkek istemiyoruz

    ''yataklarımızda dahi karşımıza çıkıp'' sanırım bir kerhane emekçisine ait serzeniş. yatağında haberi olmadan sakallı erkek bulmasının başka bir açıklaması gelmedi aklıma.

  • 45. 17 ağustos 1999

    depremi yaşamamış gavatların hala daha "sesimi duyan var mı?" "ınıtmıdık 1999" yazılı şeyler paylaşıp acımızı yaşatacak belli ki. amuna koduğumun dünyasında unutmak istediğim tek bir şey var tam unuttum diyorum tarih 15-16 ağustosu gösteriyor bütün bu depremi yaşamamış orospu çocukları da inatla ölenleri anıyoruz bıdı bıdıları ve yok evliyalar gözüktü yok bilmem ne ile gözümüze gözümüze sokuyorlar.

  • 46. kedi

    son süreçteyiz sanıyorum. artık gördüğünden bile şüpheliyiz. dün doktoruna sorduk, hastalığın böyle bir şey yapmayacağını, belki olmuşsa da yaşlılıktan olabileceğini söyledi.

    1 hafta içinde yürüme yeteneğini kaybetti. son iki gündür tuvaletine gidemiyor. altına kaçırıyor. fazla yemediği için zaten az yapıyor. elimizle besleyip, şırınga ile su veriyoruz. çok şükür bunları yiyor. bi sorun yok.

    metacam iyi bir ağrı kesici lakin mahvediyor zeytin'i, çok ağrılaştırıyor. sanırım hayvanların diazemi, morfini bu olsa gerek. çok miyavlıyor, ne için miyavladığını bilmiyoruz, ağrısı için mi, aç mı, susuz mu, uykusuz mu bilmiyoruz.

    ben böyle bir ölüm hayal etmiyordum açıkçası. yaşlanacak, artık yavaş yavaş iç organları faaliyet göstermeyecek ve bir sabah zeyto'yu canlı göremeyecektik. benim yavrumun ne günahı vardı da bu illet geldi onu buldu? o kadar canlı bir hayvan, hayat dolu, evine ve ailesine aşık, gerçekten akıllı, kurnaz, işini bilen... ben bilemiyorum, ne desem boş. allah kimseyi kanser etmesin. sevgi ile yenilecek hastalık değilmiş. bütün sevgimi verdim. olmuyor, kayıp gidiyor ellerimden.

  • 47. genel kültür testi yaparak müşteri alan kafe bar

    cumhuriyetin kuruluş tarihini sormak yeterli.

    bunu bilmeyeni almayacaksın arkadaş.

  • 48. 04 19 21 33 37 45

    isabet edeceği yer ankara/yenimahalle olacaktır.

  • 49. 16 ağustos 2016 itfaiye rezaleti

  • 50. yeni nesil sanatçıları tanımıyorum adamı

    harika bir insan. kafa rahat. erkin koray'da, ilhan irem'de, cüneyt arkın'da, mfö'de, bülent ortaçgil'de, şener şen'de, münir özkul'da, adile naşit'te, cem karaca'da, mustafa kandıralı'da, ferhan şensoy'da, barış manço'da pause'a basmış. istese de yeni yetmeleri kabullenmiyor. kabullense de unutuyor. benim bu mesela. almiyor artık kafa, beyin kabul etmiyor yeni insanları. nejat yavaşoğulları'nda bıraktım takibi. yaşlandım amk. evet.