Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. vatandaşlar artık acil servise kız bakmaya gidiyor

    profilin düşüş oranını çok net gösteren açıklama.

  • 2. meltem banko'nun var olmayan mahkeme kararı

    bugun iceriden aldigim bilgiler sonucu saskinlikla ogrendigim durum.

    konu bilgi sözlük ile alakali. sevgili banko'muz bilgi sözlük'te hakkinda acilan baslikla alakali rahatsiz olmus ve mahkeme karari ile basligin iceriginin sildirilmesine karar verilmis. yani ortada bir mahkeme karari varmis.

    once basliga bakalim;

    https://bilgisozluk.com/meltem-banko_248647

    buraya kadar klasik meltem banko hareketi. ancak is bundan sonra gariplesiyor zaten. sozluk iletisim bolumunden bilgi sözlük'e su sekilde bir mail gidior;

    --- spoiler ---

    ankara 1. sulh ceza hakimliğinin 2016/3527d. iş sayılı kararı gereğince, haber sitenizde yer alan url adresindeki yazı veya görsellerin, içerikleri itibariyle kişilik haklarını ihlal edici mahiyette olduğu, talep edene hakaret mahiyetinde bulunduğu, haber verme, eleştiri ve yorum sınırının aşıldığı gerekçesiyle erişimin engellenmesi kararı verilmiştir. bu karar doğrultusunda ilgili url adresinin içinde bulunan içerik ve görsellerin web sitenizden silinmesini saygılarımızla talep ederiz. link; https://www.bilgisozluk.com/meltem-banko_248647 banko&kaplan hukuk bürosu
    --- spoiler ---

    mail adresi de gmail uzerinden ustelik, bir avukatlik burosu maili uzerinden yollanmiyor. sozluk yetkilileri oncelikle maili cevaplayarak mahkeme kararini kendilerine teblig etmelerini istiyorlar ki basligin icerigini silsinler. akabinda bilgi sozluk twitter hesabini kullanan kisi meltem banko'ya twitter uzerinden bu konu ile alakali bilgisinin olup olmadigini soruyor, zira meltem banko bilgi sozluk hesabini takip ediyor ayni zamanda ve banko hanim konudan haberinin oldugunu, mailin ofisi araciligi ile yollandigini soyluyor. bilgi sozluk twitter hesabini kullanan kisi kendilerine mahkeme kararinin teblig edilmesi halinde gerekli islemin yapilacagini soyluyor. bilgi sozluk avukati naciye uçar'a konu danisiliyor ve naciye ucar mahkeme kararinin gonderilmesinin zaruri oldugunu belirtiyor.

    ve ardindan maillesmeler.

    http://prntscr.com/bs22ys

    http://prntscr.com/bs23b7

    http://prntscr.com/bs23kj

    http://prntscr.com/bs23th

    yarin o mahkeme karari bilgi sozluk yetkililerinin elinde olacak mi, konunun takipcisi olacagim ancak hic zannetmiyorum. mahkeme kararinin sayi numarasi ve tarihi ile ilk yollanilan maildeki numaralar ve tarihler birbirini tutacak mi, yoksa sifirdan mahkeme karari mi cikartilacak, ya da karar hic yollanmayacak mi bunu da takip edecegim.

    bildigim kadari ile eger boyle bir mahkeme karari yoksa ve var olmayan bir mahkeme karari teblig edilmisse meltem banko'nun baro'dan ihraci gerekir.

    soz hukukcularin.

  • 3. facebook'ta partisine nefret kusan akp seçmeni

    önümüzdeki ilk seçimde yine akp'ye oy verecektir.

  • 4. sibel önder

    işi gücü entry sildirmek olan "avukat"lara örnek olasıdır.

  • 5. metro turizm ile motosiklet sürücüsü tartışması

    muavinin inip adamın kaskına boşalmasını bekliyorduk ama bu başka filmmiş.

  • 6. erdoğan beyfendinin sünneti var biliyorsunuz

    milli savunma bakanı yardımcısı akp'li şuay alpay'ın katıldığı bir düğünde, geline evlilik cüzdanını verirken "erdoğan beyfendinin sünneti var biliyorsunuz" demesi olayıdır.

    http://www.birgun.net/…skaninin-sunneti-119564.html

    nurtopu gibi yeni bir peygamberimiz oldu.

  • 7. bmw 320d

    bayramda kullanamadığım için peder beyi çöpe atmak zorunda kaldığım binek araç.

  • 8. vegan aile yüzünden 5 kilo olan 1 yaşındaki bebek

    ailenin cocugun tedavi olmasini reddettigi daha sonra cocugun kalp ameliyatina alindiginida okumustum.kendi sefil yasamlarina baskalarinida zorla dahil ediyor hastalikli orospu cocuklari, bunlarin sayisi artsa et yiyenleri idam ederler amina koyim.su dunyada veganlik kadar aptalca olan az sey vardir.

  • 9. şeyma subaşı

    ben aslında acıdım.
    şu 3 günlük dünyada, acun gibi parayı bulduktan sonra yıllardır hayatında olan kadını, karısını, 2 çocuğunun annesini aldatan, onu itibarsızlaştıran, üstelik diğer kadından çocuk yapıp zerre mahcubiyet duymayan bi adama kalmış insan (birey yazıp geri sildim, düşün)

    bi de bu kadının erkek kardeşi ve babası acun'un ofisine gidip fotoğraf falan paylaşıyordu.
    ben evli barklı bi adamdan türkiye'nin huzurunda çocuk yapacağım. adam erkek kardeşimi işe sokacak, babam sırf zengin diye bu adama yanlayacak falan...
    kalibreleri o kadar belli ki...
    hakkaten acıdım, allah kimseyi bu duruma düşürmesin.

  • 10. pokemon go

    az önce annemle aramda şu diyalogun geçmesine sebep olmuş augmented reality temalı oyun;

    - ben pazara gidicem
    - iyi git
    - sen gelmicek misin?pokemon yakalarsın
    - benim topum yok anne
    - top da toplarız gel sen

    pokemon kariyerimin ailem tarafından desteklenmesi sevindirici. (not: yaş 26)

  • 11. kılıçdaroğlu'nun erdoğan'ın tuzağına düşmesi

    pek anlamadigim mantik. baskanlik meselesini ve suriyelilere vatandaslik meselesi ile beraber torba seklinde referanduma gotururse tam tersine kendi ayagina sikar. insanlar vatandaslik meselesine cok tepkili. baskanligi kim takar.

    ha tek sandikta iki ayri oylama olur mu hic sanmam.

  • 12. istanbul'dan ev almanın imkansız olması

    en azından şahsım için geçerlidir.

    çok fazla goy goy yapmadan net rakam vererek kısaca imkansızı anlatayım,

    oturduğum bölgede 30 yıllık binalarda daire fiyatları yaklaşık 350 - 400 bin tl arasında değişiyor. (spor salonu, havuz, güvenlik vs hiç bir şey yok)
    400 bin tl'nin geri ödemesi yaklaşık 120 ay x 6.100 tl gibi...

    yani bu evi alabilmek için aylık en az 10.000 tl gelir ve 10 yıllık iş güvencesi gerekiyor.

    10 yıl bir tarafa 10 gün bile iş garantisi olmadığını varsaydığımızda "imkansız" kelimesi bile kifayetsiz kalıyor.

    sözlerimi bir sahibinden.com klişesi ile bitireyim "alıcısına şimdiden hayırlı olsun"

  • 13. acun pokemon'u yayınlasın kampanyası

    herkesin bildiği gibi bir neslin içinde uktedir pokemon. pokemon go ile birlikte tekrar şahlanan bu efsaneyi yeniden ekranlara taşıyacak isimlere ihtiyacımız var. buradan acun ılıcalı'ya sesleniyoruz. sen işini bilen adamsın. survivor'ın bittiği, yazlık yayın kısıtlılığı çekilen bu günlerde kanala ilaç gibi gelecek, sosyal medyayı hareketlendirecek bir önerimiz var. al yayın haklarını pokemon'un; bir nesil yeniden ekranlara kilitlenecek, yeni nesle de zorla izlettirecektir. pokemon yaşatılması gereken bir kültürdür. diğer ekşi sözlük yazarlarının desteğini de isteyerek ahan da başlatıyorum kampanyayı.

  • 14. jose ernesto sosa

    olayla ilgili duyduğum en realist yorum;

    "eşin korkuyorsa eşinden ayrıl amk beşiktaş'tan niye ayrılıyon?"

    ahdhfjsnfjgnddgagfjf

  • 15. 11 temmuz 2016 rising star canlı yayındaki ses

    özgül adlı yarışmacının performansı hemen bittikten sonra(3.38-3.41 civarında) "özlem memeleri alalım" gibi yazıya aktarabildiğim insan sesi. acunn.com'da yarışmaya ait bölümde de bütün yarışmacıların performans videoları en az 2-3 dakikayken bu arkadaşımızın 1 dk olmasıyla da şüphelerimi kamçılamıştır.

    edit:
    acun medya'nın kaldırdığı link yenilendi. yükleyen arkadaşa teşekkürler. ses ve görüntü daha kaliteli halini bulmuş. söylenen söz daha net anlaşılıyor.
    (bkz: hocam memeleri alalım)
    (bkz: kadraja memeleri alalım)

  • 16. sezgi kırıt cinayeti

    http://sosyal.hurriyet.com.tr/…a-benim-var_40141094

    15 yaşındaki kız ile facebook'ta tanışıyorlar. sonra kaçırıp ,uyuşturucu verip tecavüz ediyorlar. sonra öldürüp atıyorlar... daha sonra yakalanıyorlar hatta itirafta ediyorlar ancak delil yetersizliğinden serbest bırakılıyorlar... çünkü adli tıp sezgi'yi hayat kadını sanmış ve detaylı rapor yazmamış...7 yıldır bu hayvanlar aramızda ellerini kollarını sallayarak geziyorlar...

    http://www.kent32.com/…yeti-aydinlatildi-13909h.htm

  • 17. dinlerin uydurma şeyler olduğunu anlayamamak

    dinlerin uydurma şeyler olmadığını yine ayet ya da hadis gibi kaynaklardan alıntıyla kanıtlamaya çalışan gerizekalıları kolayca ortaya çıkaran durum.

    (bkz: allah var çünkü kuranda öyle yazıyor)

    yok kalpleri mühürlü duyamazlar, yok gözleri mühürlü göremezler... bi sizin gönül gözünüz açık anasını satıyım. eee madem tanrınız adil ve merhametli, benim gözümü niye kapattı lan ajskahdkslsdlajal

  • 18. sevgili çalışmasın diye ek iş bulmak

    bir iki ay içinde ilgisizlik bahanesiyle terk edecek sevgili için yapılan eylem..

  • 19. sosa'nın terör yüzünden beşiktaş'tan ayrılması

    terör yüzünden 1 yılda aramızdan 500 kişi ayrıldığını düşünürsek, sosa'nın beşiktaş'dan ayrılmak istemesi gayet normaldir. ne yapacak adam, ölmemeye mi çalışacak ?
    haklısın sosa kardeş, yolun açık olsun.

  • 20. ilkokul 2'lere seçmeli arapça dersi

    arap sikini ağızlarından düşürmeyenlerin son icraatı.
    ne dil varmış kardeş sizde doymadınız yüzyıllardır.

  • 21. kız bakmaya gitmelik alternatif kamu kurumları

  • 22. susma haykır mültecilik de vatandaşlık da haktır

    memleketin haline bak ya. bu sefer yer degistirdiler akpli'ler saydiriyor akp'ye, marksistler arkasinda duruyor. yemin ediyorum deliler sirkine dondu amk yeri.

  • 23. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    öğrenildiğinde ufku iki katına çıkarır mı bilmem ama cumhuriyetin nasıl kazanıldığını, ülkenin nasıl bir bataklıktan kurtarıldığını daha net görmek için bilinmesini gerektiğini düşünüyorum. olduğu gibi aktarayım.

    “1923' te türkiye’de;
    nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
    40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.
    traktör sıfırdı, karasaban’dı.
    5 bin köyde sığır vebası vardı.
    hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
    iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu,

    bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
    memlekette sadece 337 doktor vardı.
    sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü.
    diş hekimi, sıfırdı.
    dört hemşire vardı.
    40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
    ortalama ömür 40’tı.
    yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.

    kiremit bile ithaldi. adı; marsilya kiremidiydi.
    limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
    toplam sermayenin sadece yüzde 15’i türk’tü.
    osmanlı’dan cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, hereke ipek, feshane yün, bakırköy bez, beykoz deri…
    elektrik sadece istanbul, izmir ve tarsus’ta vardı.
    otomobil sayısı bin 490’dı.
    sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
    veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…

    bugün bazılarının yere göğe sığdıramadığı abdülhamid’in 16 tane eşi vardı: nazikeda, safinaz, dilpesent, peyveste, nazlıyar, bidar, mezide, emsalinur hanım… 16 tane… yaş itibariyle, tamamı çocuktu.
    abdülmecid’in 22 eşi vardı. ahali ineğine verecek saman bulamazken, o sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.
    kadın, insan değildi.

    tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.
    arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
    kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu.
    kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu.
    kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu,
    kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu.
    “saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.,
    kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu!

    dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… ölçülerimiz ortaçağ’dı.
    erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
    okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.

    toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
    öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çoook uzaktı.
    600 sene boyunca türkçenin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapçayla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
    “harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya…
    ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.
    bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.

    voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!” ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış… sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!"

  • 24. halıda bir türlü görünmeyen telefon fotoğrafı

    göremeyenler için, tam şurada olan telefon:

    http://www.hizliresimyukle.com/…/2016/07/12/222.jpg

  • 25. geleceği olmayan ilişki

    ilişki yatırım değildir amk kekoları, an içerisinde hissettiğiniz duyguların kıymetini bilmek ve elden geldiğince yaşatmaktır.

  • 26. ben çanakkale'de askerlik yaptım ilber o. kimmiş

    vay amk.
    40 yıllık akp'liyim böyle kafa görmedim.
    bunların makarnalar bizimkinden farklı galiba.
    swh

  • 27. suriyelileri toki'lere yerleştiririz

    adamlardaki rahatlığa bak, suriyelileri toki konutlarına yerleştireceklermiş...

    ben 30 küsür yaşındayım, doktorum, bu yaşıma kadar öğrencilikte bile çalıştım, üzerime kayıtlı bir evim yok.

    tıp fakültesini bitirdim, "mecburi hizmet" yaptım. o bitti, "vatan borcu" olarak askere alındım, dağda terörist kovalayarak askerlik yaptım. uzmanlık bitti, yine "mecburi hizmet" diye atandık, şu an terör yüzünden harabeye dönmüş bir yerdeyim. görev sürem biteli çok oldu ama tayin istiyorum çıkmıyor, buradan kurtulmak için yandal sınavını kazanmam lazım ama ondan sonra yine "mecburi hizmet" var...

    bu gidişle evim falan olacağı da yok, 1+1 evlere 500.000 fiyat çekiyorlar. adamlar suriyelileri toki'den ev sahibi yapacağız diye müjde veriyor...

    askerlikti, mecburi hizmetti derken kolumu hiç bırakmayan, bir saniye nefes aldırmayan bu vatan suriyeliye niye bu kadar beleş?..

    benden vergiyi, sigortayı çatır çatır daha maaşı almadan kesen devlet suriyeliye vergisiz sigortasız dükkan açma imkanını niye tanıyor?..

    ben her ay çatır çatır sgk primi öderken, hastaneye her gidişimde benden para kesilirken suriyeliye muayene ve ilaç niye bedava?..

    ben fakültede her sene harç öderken, zamanında başvurmama rağmen bana yurt çıkmazken, okuldan sonra da yıllarca aldığım 3 kuruş asistan maaşını öğrenim kredisi geri ödemelerine verirken suriyelilere üniversiteler neden hem burslu hem sınavsız?..

    ondan sonra biz ırkçı oluyoruz, biz yabancı düşmanı oluyoruz...

    birisi geçen gün suriyelilere vatandaşlık verilmesi ile ilgili olarak, "misafire yemek verilir, oda verilir, hatta icabında cebine para konulur ama misafire evin tapusu verilmez" demişti...

    biz şimdi evin tapusunu da verdiğimize göre verilmedik bir tek ...ümüz kaldı.

    onu da vermemiz yakındır.

    yukarıdan gelecek bir açıklamaya bakar...

  • 28. suriyelileri uyaran baba-oğulun bıçaklanması

    asıl başlık: gürültü yapan suriyelileri uyaran baba-oğulun bıçaklanması.

    "izmir'in buca ilçesi'nde yaşayan 60 yaşındaki mesut yağız, gürültü yaptıkları için uyardığı suriye uyruklu kişilerin saldırısına uğradı. mahalle sakinlerinin de suriyelilere tepki göstermesiyle büyüyen kavgada mesut yağız ve oğlu 27 yaşındaki fatih yağız bıçak darbesiyle başlarından yaralandı."

    bunlar mı vatandaş olacak? hem de 3 milyon tane. çoğalacaklar bi de deli gibi. iti kopuğu hırsızı ne ararsan var. kötü günler bizi bekliyor.

    haber linki

    spoiler: sözcü

  • 29. yunan diye bir millet olmaması

    yunan diye bir millet gerçekten de yoktur.

    ion medeniyeti vardı bir zamanlar ve sona erdi.

    bizim yunan dediğimiz halk kendisinizi helen medeniyetinin devamı olarak görür ve yaşadığı ülkeye de hellas der.

    onlara yunan diyen bir tek biziz.

  • 30. eski yeni 142 güzel filmin torrent dosyaları

    yandex disk' e yüklediğim bu film dosya uzantılarına şuradan ulaşabilirsiniz. arşivli olan filmler değil, filme ulaştıran uzantılardır. yeşil torrent logolu, 50-150 kb aralığındaki dosyalardır.

    el emeği göz nuru ile hazırladığım, minimum 720p çözünürlüğe sahip en güzel filmleri arşivlediğim dosyalardır. bilgisayarında torrent bulunan her birey için ulaşılabilir ve tek tıklama ile indirilebilir durumdadır. tıklayın, indirin, torrent maksimum 1 haftada hepsini indirmiş olur. aralarında 700 mb'lık da var, 40 gb'lık da. film izlemeyi seven tüm bireyler için büyük bir hizmettir. yandex disk'te indirme limitleri konusunda bilgim yok, indirmekte sıkıntı çıkarsa tarafıma ulaşın, mail aracılığı ile göndereyim.

    bu entry silinmediği takdirde 1 hafta sonra kendini imha edecektir. birbirimizden başka kimimiz var ki, sinema sektöründe mal mal filmler izlediğim türkiye'de kendi listemizi yapmak da bize düşer. yardırın hadi bakalım. seviyorum sizleri.

  • 31. euro 2016'da burak gibi santrafor var mıydı

    doğru tespit.

    ben de izlediğim o kadar forvet arasında burak'tan daha kazmasını görmedim.

    ustaya sallamayın hemen:)

  • 32. cennette başkasının hurisine aşık olmak

    gayet insani bir davranış. hurisine aşık olduğumuz kişi ile anlaşıp huri değişimi yapabilir miyiz? adam başı 72 huri var. karşılıklı birer huri değişimi sorun olmaz umarım.

  • 33. emlak balonu

    patladı-patlayacak-patlıyor tartışmalarına verilerle cevap veriyorum. buyrun.

    sahibinden indexe bakarsanız, istanbulda 1 yılda konut fiyatlarının %25 düştüğünü söylüyor. buna doların da %20 artmasını ekleyelim.

    şöyle bir hesap yapalım.

    2015 de değeri 250k tl - 100k usd olan bir ev bugün 190k tl - 65k usd. dolar bazında %35 evin değeri düşmüş.

    ben kendim de bizzat şahidim. geçen sene 350k dan gözüme kestirdiğim bir ev vardı üsküdarda. yeni yapılan metroya yürüyerek 3 dakika mesafede. 1 sene satılmadı ve fiyatı kademeli olarak 285k tl ye kadar düştü. peşinatım olmadığından alamadım. aynı evin karşısı geçen sene 500k tl ye satılmıştı. bu da size bir gösterge olsun.

    bu ne demektir. balon patladı patlayacak demektir. ha gazeteler yazmaz tabi "emlak balonu patladı" diye.

    peki emlak balonu patladı da biz neden hala ev alamıyoruz?

    çünkü çok çok çok az kazanıyoruz sevgili kardeşim. maaşımızın kuştan farkı kalmadı. bugün beyaz yaka bir çift bile para biriktiremeyip, ay sonunu zor getiriyor. ekonomik kriz var fakat sadece orta sınıfa var. alt sınıfın zaten hayat standartları düşüktü. fakat iyi kötü kaliteli bir hayat yaşayan orta sınıf bugün alt sınıfa doğru kayıyor.

    ayrıca petrolün 150 usd olduğu, fed'in çılgınlar gibi dolar basıp dünyaya pompaladığı dönem de geçti. bugün artık doların faiz arttırımından bahsedilen noktadayız. petrol 50 doları geçmeye ve tutunmaya çalışıyor

    e o zaman kim alıyor bu evleri?

    başta araplar alıyor. zaten bu fiyatların buralara gelmesindeki en büyük etken de bu yabancı alımlardı. gel gör ki bizim orta çağ artığı feodal müteahhitler, araplar bir gün giderse şişmiş bu fiyatlardan nasıl ev satarız diye düşünmeden bastılar zammı bastılar fiyatları. arapların rağbet gösterdiği levent, ataşehir gibi semtlerde fiyatlar artınca kısıklıdaki ev sahibine de bir haller oldu.

    bugün kira katsayısı 240 olan bir ev bulmak, çok zor. kartal'da iki fabrikanın arasında kuş uçmaz yerde 2. kata 450k istiyorlar. 1850 tl ye o evi kiralayacak enayi ben tanımıyorum. varsa da zaten hayatımdan çıkartırım. en fazla 1000 tl eder. evin değeri de 250k yı geçmez. ama gel de ortaçağ sıçmığı müteahhite anlat.

    ayrıca artık 20 sene 25 senelik mortgage de kalmadı. konut kredileri maks. 10 sene çıkıyor. o da 1.1x-1.0x lerde faizler. 0.xx faiz de kalmadı. haliyle krediyle bile ödenemeyecek noktada artık.

    peki ne olacak?

    vallahi biz türklerin genine işlenmiş ev almak. yabancıya bakıyorsun emekli olunca dünyayı geziyor, gidiyor köye yerleşiyor, ufak çaplı bir işletme açıyor. biz ne yapıyoruz? hayatımızı betona gömüp "ev sahibi olduk" diye seviniyoruz. biraz daha böyle durgun gider piyasa. sonra tayyar kaynağı getirmeyi başarırsa tekrar krediler verilir, ev fiyatları tekrar şişer... türk insanının ev kısır döngüsü bitmez.

    deprem falan olmadıkça fiyatlar 240 seviyesine zor döner gibi geliyor bana artık. 1 senede %35 düşüşe rağmen ev sahibi olmakta zorlanıyoruz, orta sınıf olarak ölmüşüz farkında değiliz.

    dediğim gibi ev fiyatlarının artışı yanında orta sınıfın alım gücü çok düşük.

    mantıklı eleştirilere cevap:

    m2 yerine ev fiyatını almamın nedeni piyasaya uygun olmaması. zira türk ev satın alma sisteminde aynı m2 ye sahip evler arasında kat farkı nedeniyle bile uçurumlar oluşabiliyor. 1. kat ile 5. kat arasında 1 daire farkı kadar oynama olabiliyor. bu artış doğru orantılı hatta hiç bir orantılı değil tamamen penis keyfine göre belirlendiği için m2 bazı fiyatlar yanıltabilir. ayrıca brüt-net ayrımı da doğru dürüst yapılamıyor.

    hurriyet index daha eski fakat veriler doğru çalışmayabiliyor. istanbul da ev fiyatları orantıya vurulduğunda düşmüştür. sahibinden index nüfus ve konut yoğunluğunu daha çok işin içine kattığını düşünüyorum. yani nişantaşında bir evin 5m den 4.7m ye düşmesiyle, kayaşehir gibi yeni yapılaşan yerlerde 350k dan 300k ya düşmesi aynı oranda etkilemez fiyatları. talep çarpanını da göz önüne almalısınız.

    ayrıca yapılan en büyük hata fiyatları tl bazında değerlendirmek. türkiye üretimin olmadığı sıcak parayla dönen bir ülkedir. bu nedenle para birimi olan lira, üretim değeri olan dolar karşısında ancak rüzgardaki bir yaprak olabilir. evinizin değerini her zaman usd cinsinden hesaplayın ve karda mısınız zararda mısınız ona göre bakın. 5 sene önce 100k usd ye aldığın evi bugün kaç usd ye satıyorsun? bunu değerlendirin.

    ev fiyatları normal kiralar düşük tezine de katılmıyorum. kirayı verebilmek için öncelikle o kirayı kazanabilmemiz lazım. 2k kirayı verebilmek için en az 6k para kazanmak lazım. beyaz yakanın alım gücü düşüyor. maaşı enflasyon oranında artmıyor. sorun burda. kiralar düşük değil.

    ayrıca ev almak yatırım olmaktan da şöyle çıktı. eğer evinizi satıp ev alacaksanız bu bir yatırım olmuyor. çünkü senin evinin değeri artarken, alacağın evin de değeri artıyor. 1 ev verip 2 ev almıyorsun. 1 ev verip üstüne kredi çekip daha pahalı bir ev alıyorsun. ha iş kuracaksan, eğitimine harcayacaksan evet bu yatırım olur.

  • 34. beşiktaş

    çok iyi beşiktaş'ı takip eden yazarlar var, üşenmedim sizin için yazdım, biraz uzun oldu ama en azından en son kısmını okuyun. bu yazıyı görsel ve basılı medyanın yaptığı algı yönetimine sosyal medyanın gücü ile bir nebze de olsun karşı koyacağımıza inandığım için yazdım;

    tribünden, sağdan soldan beşiktaşlı arkadaşlarım twitter'dan, whatsapp'tan günlerdir başımın etini yiyor yandık bittik kül olduk diye. dün artık en üst seviyeye geldi bu yakınmalar. medyanın bizim taraftar üzerinde acayip büyük etkisi var, çok uzatmadan yazacaktım ama yine de uzadı, özet isteyenler, okumaya vakti olmayanlar son bölüme atlasın.

    bakalım beşiktaş nasıl güç kaybetmiş, iskelet nasıl bozulmuş.

    gökhan töre<-> aras özbiliz; ligin ikinci yarısında neredeyse hiç oynamadı. yerine kerim frei ya da olcay şahan oynadı, devre arası satılması gündemdeydi. satılacağı zaten biliniyordu. ikinci yarı itibari ile ilk 11'den düşmesi bir yana ilave olarak gidişi ile sayısal olarak kanat oynayacak oyuncu sayısı azalmayacak çünkü devre arası o bölgeye aras özbiliz alınarak takviye yapıldı. aras özbiliz de, kerim frei da gökhan kadar potansiyelli oyuncular. gökhan'ın beşiktaş forması giyene kadar profesyonel olarak çıktığı hiç bir müsabakada gol atamadığını, ilk golünü beşiktaş ile attığını hatırlatalım. aras'tan ve kerim'den büyük aşama kaydetmelerini bekliyorum. zaten ilk 11 oynayan oyuncuları olcay şahan ve ricardo quaresma olacaktı. gökhan töre yedekte tutmak için oldukça lüks olmakla beraber, partlatma şansımız olan iki genç oyuncunun önünü tıkayacaktı.

    sonuç, gökhan töre'nin gidişi ile beşiktaş'ın ilk 11 düzeni değişmeyecek.

    serdar kurtuluş<-> gökhan gönül; çoğu taraftarımızın aksine serdar kurtuluş kin tuttuğum bir oyuncu değil. iki ayrı dönemde de beşiktaş formasını hakkıyla taşıdı, emek verdi. fakat kapasitesi hiç bir zaman büyük takımda oynamaya yeterli değildi. bir önceki sene kendini aşarak vasat üstü bir performans sergilese de geçen sene yine vasatın üstüne çıkamadı ve neredeyse hiç oynamadı. oynadığı maçlarda döküldü. düne kadar türkiye'nin en iyi sağ beki ilan edilen gökhan gönül, beşiktaş'a gelince bitik, müzmin sakat vs. diye tü kaka ilan edildi. geçen senenin ilk 11 oyuncusu andreas beck takımda kalıyor.

    sonuç, serdar kurtuluş'un gidişi ile beşiktaş'ın ilk 11 düzeni olumsuz olarak değişmeyecek. gökhan gönül alıştığımız performasını sergilerse adreas beck'ten formayı her türlü alır.

    ismail köybaşı <-> aleksandar kolarov; öncelikle kolarov'un transferi henüz %100 netlik kazanmadığı için, aksilik olması halinde yerine alınacak kalburüstü her bek için söyleyeceklerim geçerlidir. ismail'e dönersek, söyleyecek şeyler az çok belli. sözleşmesinin büyük bir bölümünde (yaklaşık 2 sene) sakat olmasına rağmen parası eksiksiz ödendi, sahip çıkıldı buna karşılık kuvvetle muhtemelen para için gidiyor. gitsin, yolcu açık olsun. ismail'de serdar gibi formayı giydiği sürece karakter olarak bir yanlışı olmadı. onu bu konuda eleştirmek haksızlık olur. zaten kalsa iyi çocuk, beşiktaş'ın çocuğu kontenjanından kalacaktı. zira oynadığı dönemde oldukça istikrarsız bir grafik çizdi, performansı maçtan maça değil maç içinde bile değişkenlik gösteriyor. hücumcu bir bek olarak hücumcu bir takımda nadiren gole katkı yapıyor, sıkça adam kaçırıp, ofsaytı bozuyor. 34 maçta 4 maç süper oynayacak, 10 maçta takımı yakacak, en fazla yedek olurdu, olmadı. dusko tosic sene başında kendi kalesine goller atarak büyük antipati oluşturdu fakat sezonun ikinci yarısı stoperde oynadı ve günü kurtardı. hem sol bek, hem stoper'i yedekleyecek. türkiye ligi için yeterli bir yedek.

    sonuç, ismail köybaşı gidişi ile beşiktaş'ın ilk 11 düzeni olumsuz olarak değişmeyecek. ismail gitti, yerine, yabancı bir sol bek, kuvvetle muhtemel aleksandar kolarov, düşük ihtimal emmanuel mas geliyor. kolarov gelirse bu bölge için ciddi oranda bir iyileştirme olacağını söyleyebiliriz.

    atiba hutchinson | oğuzhan özyakup| mario gomez vs. ; sürekli gidecekleri konuşuluyor. oğuzhan ve atiba antrenmanda. gomez geliyor. basın atiba gitti diyor, atiba antrenmanların en çalışkanı olmaya devam ediyor. bu futbolcuların hepsinin sözleşmesi var, giderlerse çok iyi bonservisler getirmeleri gerek. basının yazmasıyla olmuyor bu işler.

    jose sosa -> ; belli ki sosa gidecek. gidişi de oldukça olaylı olacak. yaptığı etik değil hoş değil. bu ülkenin 80 milyon vatandaşı var, herkes her gün kalkıp işine gidip geliyor. belçika'da patlama olunca belçika'lı futbolcular da tutturdu mu ben gideceğim diye, fransa'da patlamalar, terör saldırıları olmadı mı? amerika'da? üstelik bu ülkelerde de oldukça sık oluyor terör saldırıları. sosa'nın problemi başka. juan veron ile aralarında bir iş var. ne zaman arjantin'e gitse, veron ile çalışmak istiyorum, estudiantes'e döneceğim gibi açıklamalar yapıyor, sonra da mızmızlanıyor. bu sene terörü bahane etti ama aynısını geçen senede yapmadı mı? kimse duyarlılıktan bahsetmesin, sosa gitmek istiyorsa ya futbolu bırakacak, ya da bonservis bedelini getirecek. özetle sosa'nın gelecek sene beşiktaş forması giymesi zor olarak görünüyor. bonservisinden gelecek para ile transfer yapılacaktır.

    sonuç, takımın iskeleti korunuyor. burada beklenmedik tek gelişme jose sosa'nın gidişi oldu. onun dışında beklenmedik bir gelişme yok. doğru düzgün stoper zaten yoktu, bir tek marcelo guedes kalmıştı elimizde. luiz rhodolfo sakatlıktan döndü. 2 de stoper transfer edilecek.

    şöyle bir bakalım;

    geçen sene ligin ikinci yarısı;

    tolga zengin
    adreas beck - marcelo guedes- luiz rhodolfo - ismail köybaşı
    atiba hutcinson - oğuzhan özyakup
    ricardo quaresma- jose sosa - olcay şahan
    mario gomez

    işte kardeşlerim, geçe senenin ideal 11'i aşağı yukarı yukarda yazdığımdır. rhodlfo sakatlanınca yerine alexis delgado ve dusko tosic forma giydiler. tamam o halde bir de yedeklere bakalım;

    cenk tosun
    kerim frei
    necip uysal
    tolgay arslan (bu senenin en büyük transferi)
    alexis delgado (yerine ilk 11 oynayacak stoper gelecek)
    dusko tosic
    denys boyko
    günay güvenç (fabricio agosto ramírez)
    serdar kurtuluş (gökhan gönül)
    veli kavlak
    gökhan töre (aras özbiliz)
    mustafa pektemek (umarım gider, yerine ömer şişmanoğlu geri döndü 3. forvet olarak.)

    tema kullanmıyorsanız bkz verdiğim yeşil olanlar takımda kalan kalması %99 olan futbolcular, bkz vermediğim siyah olanlar ise giden futbolcular.

    bu şartlar altında her allahın günü neye istinaden takım dağıldı diye kafa şişiriyorsunuz yazar mısınız? lütfen. serdar kurtuluş'un, ismail'in, günay'ın ve dahi sürekli salladığınız gökhan töre'nin arkasından mı ağlıyorsunuz? jose sosa dışında kime ağladığınızı sorabilir miyim?

    (bu entry'de rakip analizi hiç yapmadım. rakip hakkında yazmayı çok sevmiyorum zaten ama dağılan kadro arıyorsanız fener'e bakacaksınız.)

  • 35. 12 temmuz 2016 pamukkale turizm rezaleti

    saat 17, izmir/ canakkale istikametinde yolculuk ederken tum yolculuk boyunca surmus absurtluklerin uzerine patlamis ve halen elimin ayagimin titredigi rezalettir. pamukkale gibi duzgun bildigim ve son zamanlarda muavinlerinin saygisizliklarini gormezden gelerek kullanmaya devam ettigim (hata bende ama kotunun iyisi diyordum) bir firmadan gercekten bu kadarini ummazdim.

    yolculugun basinda canakkale'nin girisindeki otobuslerin duraklayip yolcu indirip bindirdigi cepte (bakin cep, yani trafik akisindan uzak kamil koc ile seyahat ederken defalarca kullandigim nokta) inmek istedigimi soyledim. muavin hicbir sey soylemedi ve elindeki listeye not alip diger yolcuya gecti. ben de dogal olarak indireceklerini dusundum.

    yolculuk sonunda bunu hatirlattigimda muavin hayir indiremeyiz dedi. ben de yolculugun basindaki talebimi hatirlattim ve bana dalga gecer bir tavirla ''e ben evet demedim ki?'' dedi biyik altindan gulerek. ben de haliyle gerildim fakat sakinligimi bozmadan beyfendi hayir da demediniz dedim. tekrar ayni tavirla ''e evet de demedim'' dedi ve sesini yukseltti. bakin henuz 2. cumledeyiz ve sesini yukseltiyor.

    bu noktada sunu belirtmek isterim ki duzgunce en basta aciklasaydi olamayacagini zaten olur derdim. sirket kurallarina karsi cikacak degilim, biraz ilerde inerim servis kullanirim. lakin bu 2li oyun oynar tavirdan sonra haliyle gerildim ve daha once o noktayi defalarca kullandigimi zaten otobusler icin yapilmis cep oldugunu belirttim. bundan sonra isin rengi saniyeler icinde degisti, hayatimda sahit olmuslugum bir sey degildi acikcasi. bunu soyleyince muavin bir anda bagirir tona cikarak titremeye basladi, bu sirada karsimda oturan bey de ona sakin olmasini soyluyordu zira aniden sinirden deliye donen, ustume yuruyen ve bagiran birine nasil tepki verilir zaten? yine belirtmek isterim ki ne kendisine kisisel bir yorumda bulundum ne de sesimi yukselttim(buna yine en yakinimda oturan 2 bey de sahit oldu ve bana aman bulasmayin vs telkinde bulundular ama bulastigim da yoktu zaten resmen gelip ustume yapisti bela. hal boyle olunca beyfendi size sesimi yukselttim mi, nicin saygisizlik yapiyorsunuz ustume geliyorsunuz dememle feryat eder gibi ''yuzunuzu oyle sekiller (?) yapiyorsunuz bana'' diye bagirdi ve calisaniz diye ezilmeyecegiz burda vs gibi laflarla bagirmaya devam etti, tum yolcular gerildi haliyle ve bu arada elleri zangir zangir titriyor belki gercek belki rol bilemiyorum. bu noktada yolculuk boyunca diger yolculari telefon konusmasi ve ses tonu rahatsiz eden ve ben izmir'den binmeden once de kendisini telefonla sessiz konusmasi icin uyaran bir kadin hakkinda kaltak vs gibi laflar ettigini duydugum bir kadin da '' eh ulan bir film izletmediniz ne bagiriyorsun muavine senin agzini yirtarim'' ile baslayip agiza alinmayacak hakaretlerle devam eden sekilde bas bas bagirmaya basladi ve baska bir kadin yolcunun ve diger yolcularin da bu terbiye yoksunu kisiye tepki gostermesiyle (sabahtan beri bezmisler anlasilan) de ortam iyice cigirindan cikti bu sirada sofor nihayet arkaya geldi ama geldigi an muavine kadini kastederek ''bu denizli'den beri sorunlu zaten birak sunu '' vs gibi seyler dedi. bunu duyan kadin yerlerde olan seviyeyi iyice yerin dibine sokan seyler yapti fakat artik sinirden bahsedemeyecegim ki kadinin hareketlerinden degil sikayetim kendisi alakasiz bir yolcuydu sonucta.

    bu arada kadin ne alaka diyenlere: muavinle kadin adeta ittifak olusturdular haliyle ve hakaretlerine devam ettiler kah fisildasarak kah aciktan. ben ise hic cevap vermedim zaten soku yenmeye calisiyordum, karsimda ve onumde oturan beyler sagolsun bana biraz yardimci oldular ama bu denge sahibi olmayan insanlara pek bulasmak istemiyorlardi haliyle. sofor ise o cumleyi kurup yerine dondu ve herhangi bir mudahalede bulunmadi yani bu 2 saldirgan kisi ile yalniz birakildim. sizin bir sikintiniz var, sikayette bulunacagim dedigimde yine ayni dengesiz saldirgan tavirla istersen cumhurbaskanina git basbakana git gibi ukalaca cevap aldim. bunlarin hepsi olurken cevremde o 2 bey olmasa buyuk ihtimalle bana vuracakti zira uzerime defakez hamle yapti. huzuru bozan yolcuya da hic dokunulmazken berbat olan benim ruh halim oldu ve yok yere bu kisilere maruz kaldim. otobusun plakasi da elimde, yarin da pamukkale hattini arayip oraya da iletecegim.

    bu arada bilet alirken verdigimiz bilgiler hepinizin malumu ve bu kisi bana zarar vermek icin bunlari da kullanabilecek bir potansiyelde gozukuyordu fakat hicbir sey olmamis gibi bu berbat ve beni oldukca korkutan olayi es gecemem. bundan sonra da soz konusu sirketi asla kullanmayacagim.

    ozet isteyen yazarlar icin: durduk yere adamin biri size cemkirip hakaret edebilir, sizi korkutabilir. yuzunuze bosalmadiklari ya da hastanelik olmadiginiz icin sanslisiniz.

    ek: dayak yemedigim, bicaklanmadigim ya da tecavuze ugramadigim icin kusura bakmayin arkadaslar.

  • 36. recep tayyip erdoğan'ın üniversite diploması

    --- spoiler ---

    gökçe fırat, erdoğan'ın diplomasıyla ilgili marmara üniversitesi iktisat fakültesi önünde yeni belgeler açıkladı. fırat, ilkokuldan başlayarak erdoğan'ın tüm öğrenim hayatını deşifre etti.

    işte gökçe fırat'ın kamuoyuna açıkladığı belgeler:

    tayyip erdoğan'ın diploması yoktur!

    biri tayyip erdoğan’ın hazırladığı, diğeri marmara üniversitesi’nin hazırladığı iki ayrı diploması olan ve ikisi de sahte olan bir cumhurbaşkanımız var. ne kadar övünsek azdır.

    çünkü diploması yoksa, cumhurbaşkanlığı düşer, hatta düşmekle kalmaz, hiç cumhurbaşkanı olmamış kabul edilir. attığı her imza geçersiz olur, yaptığı tüm atamalar düşer, hatta onayladığı hükümet bile otomatikman düşer. dokunulmazlığı kalkar.

    silivri’yi boylar! o kadar kritik bir konu yani.

    ilkokul

    26 şubat 1954 doğumlu.

    kasımpaşa piyale paşa ilkokulu’nu 1965’te bitirmiş.

    ilkokul eylül ayında başlar. yani 6 yaşında okula başlamış olsa 1960 yılının eylül ayında ilkokula kayıt yaptırır.

    1960-61, 1961-62, 1962-63, 1963-64, 1964-65 dönemlerinde okula devam eder.
    kayıpsız bir şekilde mezun olur.

    hiç belli etmiyor deseniz de demek ki ilkokul diploması var!

    ortaokul-lise

    1965’te ilkokulu bitirdikten sonra istanbul imam hatip lisesi’ne giriyor.

    o yıllarda orta kısım 4 yıl, lise kısmı ise 3 yıl, toplamda 7 yıllık eğitim veriyor.

    1965-66, 1966-67, 1967-68, 1968-69 dönemlerinde orta kısım
    1969-1970, 1970-71, 1971-72 yıllarında lise kısmı.

    yani tayyip erdoğan’ın 1972 yılında istanbul imam hatip lisesi’nden mezun olması gerekir.
    ama 1973’te mezun olmuş!

    1 yıllık bir kayıp var, acaba tayyip erdoğan 1 yılı tekrar mı etti?

    mustafa kemal'in bile notları var ama erdoğan'ınki yok!

    lise yıllarında pek başarılı bir öğrenci olmadığını zaten arkadaşları da aktarıyor.

    süleyman demirel’den turgut özal’a kadar, tüm devlet liderlerinin ilkokul karnelerine kadar, aldıkları tüm notları biliyoruz.

    öyle ki osmanlı döneminde okuyan mustafa kemal’in bile okul sicilleri, karneleri, ders notları elimizde.

    ama tayyip erdoğan’ınki yok!

    istanbul imam hatip lisesi neden okulda sergilemiyor?

    kasımpaşa piyalepaşa ilkokulu veya istanbul imam hatip lisesi, böylesine önemli bir mezun verdiğine göre, o talebenin tüm sicil defterini, karnelerini, okul notlarını, çerçeveletip okul girişinde neden sergilemez?

    biz cumhurbaşkanımızın ortaokul veya lisede sınıfta kalıp kalmadığını bile bilemiyoruz!

    üniversiteye nasıl girdi?

    aslında bu lise son sınıf devresinin üzerinde durmak gerek.

    çünkü o iki yıl çok kritik.

    12 mart dönemi.

    1971-73 arası.

    artık lisede reşit bir öğrenci.

    1973’te imam hatip’ten mezun oluyor ama üniversiteye girme hakkı yok.

    çünkü o tarihlerde, imam hatip mezunları ilahiyat dışında bir bölüme giremiyorlar. girmek isteyen olursa normal bir liseden diploma almak zorunda.

    ilahiyat yerine ticari ilimler

    tayyip erdoğan da, çok dini bütün bir insan olduğu için ilahiyat’ta okumak istemiyor, ticari ilimler okumak istiyor!

    bunun için de önünde bir yol var. lise fark derslerini verip, bir diploma alıp, üniversiteye girebilir.
    ortaokul-lise döneminde 1 yıl sınıf kaybı olan tayyip erdoğan, 1973 haziran’ında liseyi bitirip eve kapanır, ders çalışır ve ekim ayında eyüp lisesi’nden diploma alır!

    sonra bu diplomayı alır ve aksaray ticari ilimler akademisi’nin yolunu tutup orada kayıt yaptırır.
    lise fark diploması neden yok?

    üniversite değil akademiye başvuru yapıyor

    1973 yılında ekim ayında yine de üniversiteli sayılamaz. çünkü kayıt yaptırdığı yer üniversite değil akademi’dir. bir tür yüksek okul ama üniversite değil!

    imam hatip diploması var, fark diploması yok

    1973’te kayıt yaptırırken akademi’ye iki adet diploma sunmuş olması gerekir.

    birincisi, istanbul imam hatip lisesi diploması.

    ikincisi, eyüp lisesi diploması.

    bildiğimiz kadarıyla imam hatip diploması var ama eyüp lisesi diploması yok!

    eyüp lisesi, bu pırlanta öğrencisini mezunları arasında saymasına rağmen, diplomasını çerçeveletip okul girişine asmamış!

    eyüp lisesine ait sicil kaydı yok

    eyüp lisesi’nde verdiği kaç fark dersi var, bu sınavlar ne zaman yapılmış, bu sınavlardan kaç almış, bu kayıtlar da ortada yok.

    eyüp lisesi’ne ait öğrenci numarası ve sicil kaydı yine yok.

    insan ister istemez meraklanıyor, nerede bu diploma?

    ya da var mı böyle bir diploma!?

    üniversite yılları

    1973 yılında akademi’ye girmiş.

    normal şartlar altında, 1976 yılında mezun olması gerekir. çünkü okul 3 yıllık.

    ama mezuniyet tarihi 1981!

    3 yıllık okulu 8 yılda bitirmek!

    hadi hakkını yemeyelim. son yılı şubat döneminde bitirmiş, yani yarım sene eksiği var.

    3 yıllık okulda 7.5 yıllık öğrencilik

    1973-74, 1974-75, 1975-76, 1976-77, 1977-78, 1978-79, 1979-80, 1980-81.
    yine 7.5 yıl ediyor!

    3 yıllık okulda, 7,5 yıl kayıt silmeden kimseyi tutmazlar!

    nerede bu belge?

    birinci ihtimal; kaydı silindi, diploması o yüzden yok!

    ikinci ihtimal; kaydı silindi ama 1981’de afla geri döndü ve okulu bitirip diplomayı aldı.

    ama her iki halde de, kayıt silme belgesinin olması gerekir.

    afla döndü ise, başvuru belgesi nerede?

    iki belge de yoksa, nerede bu öğrenci?

    arkadaşsız öğrencilik

    tayyip erdoğan’ın üniversite arkadaşı hiç yok.

    onu tanıyan, bilen, gören, duyan kimse yok.

    düşünsenize, sizinle aynı sırada oturan, aynı sınıfınızdaki arkadaşınız, önce büyükşehir belediye başkanı oluyor, sonra başbakan ve şimdi de cumhurbaşkanı.

    ama bir tane bile üniversite arkadaşı çıkmıyor.

    üstelik, imam hatip arkadaşları ile çok sıkı bağlarını onlarca yıl sürdüren vefalı bir arkadaştır tayyip erdoğan.

    ve yine tüm arkadaşlarını kollayan, iş veren biri.

    neden bir tane arkadaş çıkmaz şu akademi’den?

    sahte geçici mezuniyet belgesi

    mühürsüz, resimsiz, imza sahte.

    bir belgede üç ayrı kalpazanlık!

    mühürsüz mezuniyet belgesi asla olamaz.

    mühürsüz hiçbir devlet evrakı olamaz.

    mühür varsa devlet vardır, mühür yoksa devlet yoktur!

    kaldı ki tayyip erdoğan’la aynı yılda ve dönemde geçici mezuniyet belgesi alanların evrakında mühür de var, fotoğraf da var.

    üstelik imzalar farklı.

    tayyip erdoğan’ın geçici mezuniyetindeki dekan doç. dr. sinan arıtan’ın imzası ile diğer geçici mezuniyet belgelerindeki dekan doç. dr. sinan arıtan’ın imzası farklı.

    askerlik

    tayyip erdoğan, kendi hayat hikayesini anlatırken askerliğini 1979 yılında yaptığını anlatıyor.
    ama askerlik kayıtları 1982’yi gösteriyor.
    (bu arada soner yalçın, kayıp sicil’de 1983 olarak belirtmiş)

    öyle garip bir durum ki, askerliğini 1979’da yaptığına dair gazete küpürleri ve bir de asker şapkalı bir resim var.

    ama bir insan askerliğini 1982’de yapıp da 1979’da yaptığını anlatamaz.

    basit bir nedeni var, 1980’de darbe oldu.

    tayyip hem 1979’da askerlik yaptığını iddia ediyor, hem de 1980’da darbede gözaltına alınıp metris’e atıldığını.

    tayyip, metris kurulduğunda metris’i kuran ordunun yedek subayı! üstelik bunu da karıştırıyor.

    askerlik arkadaşı da yok!

    tayyip’in askerlikle ilgili de bir fotosu ve arkadaşı yok!
    tıpkı üniversite gibi.
    kantinci olduğunu söylüyor ama sadece tek başına çekilmiş bir fotosu var.
    bu arada ergün poyraz’ın yayınladığı askerlik belgesinde kantin subayı değil takım komutanı gözüküyor.
    yoksa diyorum, bu belge de mi sahte?

    yalanı kapatmak için bir başka yalan

    tayyip erdoğan’ın askerlik fotosu olmadığı için şüpheler oluşunca, rize müftüsü yusuf doğan bir foto yayınladı tayyip erdoğan’ın da olduğu.
    ama yusuf doğan askerliğini 1983’te kıbrıs’ta yapmıştı!
    her yalanı kapatmak için başka bir yalan çıkıyordu piyasaya.

    2 sahte diploma

    1994 yılanda istanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday oluyor.
    işte o tarihte diploma gerekiyor.
    ysk’ya bir diploma veriyor.
    dikkat edin tarih 1994!
    peki bu diploma nerede?
    evet bu diploma ortalıkta yok!
    tayyip erdoğan cumhurbaşkanı adayı olunca, yusuf halaçoğlu, tayyip erdoğan’ın 4 yıllık üniversite mezunu olmadığını, bu nedenle aday olamayacağını açıklamıştı.
    bunun üzerine marmara üniversitesi hemen tayyip erdoğan’a bir diploma düzenleyip verdi.
    ama büyük bir hata yapmışlardı. verdikleri yeni diploma ile 1994’te tayyip erdoğan’ın ysk’ya sunduğu diploma farklıydı!
    yani iki diploması vardı artık tayyip erdoğan’ın ve ikisi de birbirinden farklıydı.

    geçici mezuniyet belgesi ile diplomadaki numara birbirini tutmuyor

    diplomada 1981 şubat mezunu yazıyor. ama üniversitelerde şubat diye bir dönem yoktur. güz dönemi ya da yaz dönemi yazması gerekir.
    üniversitenin altında dekan olarak prof. dr. ömer faruk batırel ismi ve imzası var. ama o ömer faruk batırel o dönemde ne dekan ne de profösör.
    geçici mezuniyet belgesindeki öğrenci numarası ile diplomadaki öğrenci numarası da birbirini tutmuyor üstelik!

    --- spoiler ---

    http://www.ideallhaber.net/…/#.v4hktmdqbfo.facebook

  • 37. osman gazi köprüsü

    dun parali olduktan sonra kac aracin kullandigi bilgisi hicbir yerde bulunamamaktadir.

    akpli gardaslarimiz suraya yazsalar da ogrensek cok talep var miymis?

  • 38. uzun süreli ilişkinin sırrı

    uzun süreden kastın ne arkadaşım üç ay mı?
    nasıl da güldüm.
    uzun'dan kasıt ne?
    1 yıl mı?
    çok tatlıymış.
    babaannem ve dedem 78 sene evli kaldılar, lan 78 sene ortalama insan ömrünün üzerinde bu ülkede. babaannem dedeme hacci (hacı) derdi dedem babaanneme sonuna hanım ekleyerek ismini söylerdi.
    düşkündüler birbirlerine, biri diğeri olmadan yatağa gidip uyumazdı mesela. öğle uykusu uyurlardı -çok tuhaf gelirdi bana yaşlı insanların öğle istirahati- birlikte, gece 22:00 dedin mi yatağa giderlerdi, babaannem hacci olmadan bir başkasının evinde tek başına kalmadı mesela hiç!
    sabah ezanıyla uyanırlardı tarla çapa filan yoktu hayatlarında bildiğin kentli yaşam. babaannem büyüktü dedemden, dedem doğduğu zaman babaanneme demişler ki; "kocan geldi" dedem 14 yaşında babaannem 21 yaşındaymış evlendirildiklerinde (amca çocuğu bunlar). dedem derdi ki "ben ne öğrendiysem senin babaannenden öğrendim rezzan, olacaksan babaannen gibi kadın ol" anlatır sıralardı karısının meziyetlerini, koskoca aileyi nasıl çekip çevirdiğini (bahsettiğimiz minimum nüfusu 40 kişi olan bir konak) şanslı bir adamım ben diye bitirirdi bu güzellik benim karım! babaannem ise hacci, hacci diye etrafında dönerdi dedemin, babaannem 99 yaşında vefat ettiğinde hacci nasıl kapaklanıp ağladı üstüne görmeliydiniz dedem ağlamayan bir adam değildi ama hiç öyle görmemiştim sonrasında da görmedim zaten. 13 sene daha yaşadı hacci(bu öğle uykuları yaşamı mı uzatıyor nedir?)
    definden sonra ilk işi çift kişilik yatağı kaldırıp atmak oldu ve ölene dek hep tek kişilik yatağında uyudu.
    bilmiyorum ben uzun ilişkinin sırrı ne? belki diğerini kendin kadar sevmek ve kendine geçtiğin tüm kıyakları ona da geçmeyi başarabilmek.

  • 39. ismail köybaşı

    gregory van der wiel - simon kjaer - martin skrtel - ismail köybaşı

    şu geri dörtlüye bakıyorum; sol bek, requiem for a dream'in requem kısmı amk ya.

  • 40. bernie sanders

    dünyanın en alakasız yerindeki ülkeye gitse "ayol aynı antalya" diyen kafada olup analiz edip türk tipi solcuya, perinçek'e falan benzetenler olduğu için birkaç şey deme ihtiyacı hissediyorum. gençler size bir haberim var: dünyadaki her bok türkiye'deki başka bir boka benzemiyor.

    bernie sanders'la başından beri bazı sorunlarım var idi (bkz: bernie sanders/@our boys didint du dort) hatta bir noktada yarışta kalmasını anlamsız bulduğumu yazmıştım. ama o zamandan beri bernie sanders, elindeki kozları olabilecek en iyi şekilde kullandı ve şimdi bakıyorum da, iyi ki daha önce çekilmemiş.

    başından beri clinton'ın adaylığı kazanacağı belliydi. bernie heyecanına kapılmış olmanız bunu değiştirmiyor. hillary clinton adaylığı, 2008'de obama'nın kazandığından çok daha rahat bir şekilde kazandı. başkanlığı da aynı rahatlıkla kazanacak.

    bernie sanders, adaylığı kazanamayacağı kesinleştiği andan itibaren naptı, arkasındaki kitleden aldığı popülariteyi kullanarak başkan olacağı neredeyse kesin birini daha sola çekti de çekti. burada perinçek merinçek diyenler için şöyle anlatayım: adam bütün seçimi ve gelecekteki başkanı modifiye etti. bernie olmasa çok daha merkeze kayma tehlikesi vardı clinton'ın, bernie (kendisinden beklemediğim kadar iyi bir stratejiyle) bunun önüne geçmekle kalmayıp hillary'yi daha da sola çekti. adam gelecekteki başkanın eğitim, sosyal sigorta ve çevre politikalarını belirledi lan. bir insan kaybettiği bir seçimde ancak bu kadar etki sahibi olabilir. siyaset yapmak böyle bişey işte, böyle siyaset yapabilen solcu görmemiş olanlar bilmez.

    bütün bunları göremeyip "yeaeaea bernie sen de yalanmışsın" deyiverenler: siz solcu molcu olmayın lütfen ya. türk tipi solcu diye bişey varsa o da stratejiden, politikadan anlamayan sizin gibi boş beleş slogancıdan başkası değil.

  • 41. acun ılıcalı

    kendisinin fiziksel olarak erkek olsa da mental olarak erkeği erkek yapan değerlerden uzak olduğunu düşünüyorum. normal şartlarda şeyma subaşı kişisinin ilgili paylaşımına karşı bir erkek, 'ne olusa olsun çocuklarımın annesidir, kes sesini edebinle otur' demeliydi. evet bu kadar geniş hayat yaşayan biri için bu hassasiyet beklenemez diyen olabilir lakin, eski karısıyla arasında ne geçerse geçsin bir 'erkek' bir 'baba' çocuklarının gururuna zeval verecek herşeyin karşısında aslan kesilir. en azından biz böyle gördük bildik.

  • 42. 12 temmuz 2016 fc thun galatasaray maçı

    maçı açtım, umut'u gördüm ve kapattım. maçı değil, sezonu. forvete transfer yaparlarsa yeşillendirirsiniz.

  • 43. aleksandar kolarov

    ulan öyle gerizekalısınız ki cidden şaşırıyorum.

    kolarov el yakmış!

    evet ya beşiktaş 2 aydır transfer etmek için uğraştığı oyuncunun maliyetini son dakikada öğrendi, ondan önce hiç sormamıştık ve 30 euro zannediyorduk bonservisini ve maaşını :)

    bu haberlere nasıl inanıyorsunuz lan? ntvspor'a göre gökhan töre de west ham'a gitmiyordu.

    neyse ben kime ne anlatıyorum ki amk?

  • 44. göğe bakma ihtiyacı hissetmek

    garip bir his. çok bunalıp çok daralırsam bende bu ihtiyaç hasıl oluyor. göğe bakmam gerektiğini hissediyorum. sigara içme isteği gibi garip bir his. sigara içmiyorum ama anlıyorum. nasıl uzun süre sigara içmeyince sigarasızlık bastırıp, sıkıştırıyorsa içim çok daralıp bunalırsa göğe bakma ihtiyacı hissediyorum. suyun otuz metre altında boğulurken hızla yüzeye çıkar gibi rahatlatıyor beni. göğe bakınca yine kendimi küçük ve tarihsel olarak önemsiz hissediyorum. bu yüzden dertlerim de küçülüyor, önemsizleşiyor. bence siz de kendinize bir göğe bakma durağı ayarlayın. eminim, ferahlayacaksınız.

  • 45. kedilerin gariplikleri

    hazırladığın sofraya çıkıp ne var ne yok tek tek kokladıktan sonra kaka örtme hareketiyle yemekleri gömmeye çalışması. tövbe estagfurullah resmen "bok gibi yemek yapıyorsun" demeye getirmesi.

    her sabah 6'da yatağa atlayıp göğsüme çıkıp oturması, gurultular çıkararak kendini sevdirmesi, bu sırada köpek gibi yüzümü yalaması, boynuma kafasını sürtmesi, suratını avcuma gömmesi, aşırı memnuniyetten salyalarının akması. ve aslında hiç de öyle sevgi kelebeği bi arkadas olmaması. tanımadığı biri sevmek için elini uzatsa çat diye patiyi koyan, oyuncağını almaya kalkana köpek gibi diş göstererek hırlayan, veterinerin fırın eldiveni giyerek yaklaşabildiği bir manyak olması.

    her kendini okşatma seansının ardından hızlıca mama tabağına gidip çatır çutur kuru mama yemesi.

    dişlerimizi fırçaladıktan sonra üstümüze atlayıp hırçın hareketlerle dudaklarımızı yalaması, bazen ısırması.

    duşakabinin hemen önüne biblo gibi oturup hiç kıpırdamadan duş alanı röntgenlemesi.

    köpeklerle kanka olup kedi görünce kıhlaması, tıslaması, hırlaması.

    "yav"laması. bebekliğinden beri, olması gerektiği gibi "miyav" değil "yav" demesi.

    ısırma, tırmalama gibi şiddet içeren oyunlara başlamadan bir saniye önce derin ve sesli bir iç çekmesi. "şimdi .çtım ağzına" der gibi.

    evde ayağa kalktığımda gideceğim güzergahı daima doğru tahmin etmesi, önceden gidip pusuda (genelde kapı arkası) beklemesi, ben odaya/tuvalete/mutfağa/artık nereye gidiyorsam girecekken de ani ve büyük bir hareketle önüme çıkması. bir "sürpriiiiz" diye bağırmadığının kalması.

    istisnasız her gün kumu temizlendikten hemen sonra tuvaletine girip kaka yapması.

  • 46. iblisin tanrıya racon kesmesi

    araf suresinde gecen senaryo

    "andolsun, sizi yarattık. sonra size şekil verdik. sonra da meleklere, "adem için saygı ile eğilin" dedik. iblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. o, saygı ile eğilenlerden olmadı.

    allah, "sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi. (o da) "ben ondan hayırlıyım. çünkü beni ateşten yarattın. onu ise çamurdan yarattın" dedi.
    (benim oyum dagdaki cobanla bir mi?)

    allah, "şimdi in aşağı oradan. çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! hemen çık! çünkü sen aşağılıklardansın" dedi. (metro turizm şoforune atarlanan motorcu)

    şeytan dedi ki: "(öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."

    allah da, "sen süre verilenlerdensin" dedi.

    şeytan dedi ki: "(öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım."
    (ulan istedigini almadin mi?)

    "sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın."
    (+18)

    ulan sunu ilkokul cocugu yazsa cocukluguna bile vermezsin bu nasil hikaye lan dersin gonderirsin. yalniz tum evrenleri, geceyi gunduzu, gecmisi gelecegi yaratan tanrinin boyle muhabbet ettigini dusunsene. ben sana demedim mi yilmazi silecen meseneden kivaminda. in lan aşaaya falan.

    malin biri blog paylasmis. blogda "sayisiz kanitlara ragmen" diyor hangi kanitlar lan amk, ayi parmagiyla ikiye ayirdigi gibi kanitlar mi? yoksa ucan esegin sirtinda goklere yukseldigi kanit mi?. tanrinin varliginin tek bir kanitini goster yarin namaza basliyorum amk

  • 47. selahattin demirtaş

    bugün düzenlenen hdp grup toplantısında şunları söylemiştir:

    *bütün dünyanın, bm ve nato’nun gözleri önünde gerçekleşen srebrenitsa katliamında yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.

    *şırnak yok edilmiş durumda. bugün bunlar yapılıyorsa, bosna’da yapılanlara sessiz kalındığı içindir.

    *şırnak'takilerin tek suçu boyun eğmeyen kürt olmalarıdır.

    *fotoğraflardan birisi 1937’de guernica’da çekilmiş. diğeri iki ay önce şırnak’ta. kaç kişinin haberi var? https://pbs.twimg.com/media/cnkcmhcwaaa9hwx.jpg

    *ablukaların, katliamların terörle mücadeleyle alakası yok. tek suçları kürt olmaları.

    *şırnak askeri eğitim alanına dönüştü. yokmuş gibi davranabilirsiniz. bosna’yı da bütün dünya yok saydı. bir gün hesabı sorulacak.

    *sizin çocuğunuz kumarhaneden çıkmıyor olabilir. ama gün gelir evini yıktığınız, saray'ınızı yıkar neye uğradığınıza şaşırırsınız.

    *lice'de binlerce dönüm esrar tarlası varmış. önce komutanlarına sor. karakoldan görülen tarladan pay almadan nasıl izin vermiş? https://pbs.twimg.com/media/cnknffqxyaulkom.jpg

    *varsa suç işleyen, askerle ortak mı yapmış hepsini alabilirsiniz, savaş uçaklarıyla bombalamayla nasıl bir alakası olabilir?

    *bütün ülkelerle ilkesizce barışacaksın, vatandaşınla kavga edeceksin. putin’e yazdığın mektubu yurttaşına yazamıyor musun?

    *israil’e küfür edilir, akp destekçileri şakşak yapar; anlaşma yapar akp şakşakçıları alkışlar. bu nasıl bir şey?

    *kemer belediye başkanı rus pilotun ailesine ev veriyor. biz yapsak vatandaşlıktan atılmıştık. bunlar ahlaksız politika üretiyor.

    *esad’dan biz hesap soracağız diye meydanlarda oy toplayanlar bunlar değil miydi? şaka hükümeti. ama gülemiyor insan.

    *suriye’yle savaşmayın, radikalleri beslemeyin dediğimizde, bize vatan haini diyenler, o dönemde vatan hainliği yapmış olmasın...

    *sen suriyeli mültecilerin diploması ile uğraşacağına, önce kendi diploman ile uğraşsaydın da o işi halletseydik.

    *'mülteci hukuku uygulanır ve "göç ve göçmenler bakanlığı" kurulabilir.yandaş trt'nin yayını dursa kaç bakanlık bütçesi karşılanır!

    *"...ırkçılık ve savaşla bu sorun çözülemez! çözüm barıştadır"

    *yanlışın yanlış olduğunu her yerde söyleyeceğiz. hırsızın hırsız olduğunu, katilin katil olduğunu her yerde söyleyeceğiz.

    *vatan kanla sulanırsa vatandır diyor. topraklarımızda petrolden çok kan var. hala vatan değilse, kürdün kanını dökerek mi olacak?

    * bunların evlatları kumar masasında, yoksul cudi’de, gabar’da can verecek. ölen kürt yoksul, ölen türk yoksul. bunlar sefa içinde.

    *bu partide toplandık. kürdüz, aleviyiz, türküz, ermeniyiz, süryaniyiz... derdimiz evlatlarımıza huzurlu bir ülke bırakmak.

    *milletvekillerimiz kendi ilkelerini satılığa çıkarsaydı, yarısı bakan olmuştu. şimdi hepsi mahkemede yargılanıyor.

    *görüşmeler sürerken herkes barış diyordu. akp yazarları neredeyse apocu olmuştu. o zaman barış diyebilirdin şimdi diyemezsin.

    *biz varız diye ülke dağılmıyor. iç savaş çıkmıyor. inanın biz olmazsak bu ülke suriye’ye döner.

    *cumburbaşkanı çıktı suriyelileri vatandaş yapacağız dedi. yetkileri arasında yok. çok güveniyorsan, referanduma götür.

    *sakın ola ki suriyelilere yan gözle bakmayın.sakın ola. ırkçılıkla, şovenizmle bu konuya yaklaşılmaz değerli kardeşim.

    *türkiye’nin doğudan ve suriye’den gelenlere de mülteci hakkı tanıması lazım. yaşayabilecekleri insani koşullar yaratılmalı.

    *tek bir hdp'li bile kalsak gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. asla buna(erdoğan'a) boyun eğmeyeceğiz!

    *erdoğan'ın ayağı bir kaysın, denizli'ye şırnak'ın aynısını yapar. sanmayın ki sizi çok seviyor.

    *ayağı kaydı mı samsun'a, antalya'ya da aynını yapar. iktidarını kaybedecek olursa bütün ülkeyi ateşe verir.

  • 48. 24 dilimli kol saati

    bozulduğu zaman günde sadece bir kere doğruyu gösterir.

  • 49. türkiye-yunanistan konfederasyonu

    (bkz: helenotürkizm)

    bu da link. .

    seküler türkiye'nin tek yaşama şansı. fatih sultan mehmet'in kurduğu ülke. ab doğal üyesi. orta doğu ile arasında anadolu islam federasyonu tampon bölgesi olan, egenin iki yakasının birleştiği, yüz yıldır ayrı 2 kız kardeş izmir ve selaniğin, rakı ve uzonun kavuştuğu ütopyalar güzeldir ülkesi.

    aşağıda haritanın linki de verilmiş. ya şu ülkenin güzelliğine bakar mısın.

  • 50. türkiye'de suriyeli istemeyen balkan göçmeni

    bir kafkas muhaciri torunu olarak, balkan muhacirlerine laf edenler hassiktirsin ve çok hayranı oldukları arapları yalamaya arabistan'a gitsinler diyorum. balkan muhacirleri canla başla çalışıp ülkeye katkıda bulunmuş, savaş zamanı kaçıp sırtında yırtık urbayla gelen en fakirleri bile sokaklarda dilenmek, milleti taciz etmek yerine çalışıp ev bark yapmış, tavşan gibi üremeyip makul sayıda çocuk sahibi olmuş hepsine iyi eğitim sağlamış, tamamen alın teriyle fakirlikten kurtulup düze çıkmış, eli öpülesi çalışkan ve düzgün insanlardır. muhacir tayfası toplum olarak alabildiğine laiktir, namazında orucunda dindar olan eski kuşak neneleri dedeleri dahil sağlam atatürkçüdür.

    ben muhacir mahallesinde doğdum büyüdüm, ilkokuldan liseye kadar sınıf arkadaşlarım hep balkan muhaciriydi, ülkenin alevilerle birlikte en aydın, en eğitime kıymet veren, kadınlara eşit birey olarak davranan toplumu balkan muhacirleridir. zamanında sırtında yamalı hırkayla, perişan halde göç etmiş olanları, trenlere doluşup yarı aç edirne'den giriş yapanları dahil ne fare gibi üreyip sokaklarda dilendi, ne de zorbalık ve gasp yapıp milletin başına bela oldu.

    hepsi alnın teri, bileğinin hakkı ile çalışıp bir yerlere gelmiş, yerleştirildikleri yerleri çomarlıktan kurtarıp medeniyet getirmiş insanları sokaklara sıçan, aç gezdiği halde bakteri kolonisi gibi üreyen, piçlerini çete halinde sokağa salıp yaşlı, savunmasız vatandaşların üstüne saldırtan leş çöl bedevileriyle kıyaslayan zihniyetin feriştahını sikeyim. amk arap yalayıcısı ak çomarları balkan muhacirlerinin bokunu yesin. miyon tanesi bir araya gelse bir balkan muhaciri etmez .