Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. bıçak parası isteyen kalp cerrahının tutuklanması

    (bkz: neşter kesmiyor diyen doktor)

    debe editi: fark ettim de debe'ye girince yazacak kadar önemli bir şey yokmuş lan hayatımda.

  • 2. şehit çocuğununun terör sorusu sorarken ağlaması

    "şehit çocuğuna terör sorusu sordurup ağlatan andavallı"
    olması gereken başlık! hangi mal hazırladı ise hangi mal özellikle bu çocuğa okusun diye verdiyse o soruyu onun ben beyninin kıvrımlarına sokayım!

    nasıl bir cumhurbaşkanı be arkadaş?

    çocuk hıçkırarak ağlıyor da, kalkıp şu çocuğa sarılmıyor. öylece bakıyor.
    daha önce cumhurbaşkanlığı yapmış herkesin şu çocuğu bağrına basacağına yerinden kalkıp onun yanına gideceğine kalıbımı basarım ki, buna ahmet nejdet sezer gibi soğuk bir adam da dahil ama videoda görünen sadece oturup daha önceden hazırlattığı soruyu ağlayarak sormasını bekleyen bir cumhurbaşkanı.

    çocuğun kim bilir hangi yakını ölmüş!
    bi de bu şekilde show için bu bebeyi kullanacak kadar mı önemli bu siyaset?
    koltuk?
    yerin dibine batsın şu rezil siyasetiniz de koltuklarınız da emi.

  • 3. dildo drone için türkçe isim önerileri

  • 4. parayı çaldık sonra kebap yedik ve bisiklet aldık

    yüz kızartıcı bir suç işledikten sonra pişkinlikte sınır tanımayan çocukları, bu çocukları yetiştiren aile ve eğitim sistemini ve sırf fakirler diye bunu meşru gören yazarları göstermiş olaydır.

    bu yazarların kafasıyla baktığımızda, uzun zamandır cinsel arzularını giderememiş bir şahsın bir başka şahsa tecavüz etmesi de normal karşılanabilir. sonuçta o da başka bir ihtiyacın fakirliğini çekiyordu.

    (bkz: biased)

  • 5. 23 nisan törenlerini protesto eden yobazlar

  • 6. babadan duyulan en güzel söz

    babama dedemden kalan fındık tarlaları vs var. 21 yaşındayım toplamda fındıklığa gitme sayım iki elin parmakları kadardır. 11-12 yaşımdayken yardıma ihtiyacı oldu beni getirdi yanında. ilk defa girdim bahçeye. bahçe hali insan toz toprağa bulanıyor. yaş küçük tabi çocukluk hali utanılıyor. ya da ben maldım bilmiyorum. neyse işte bu toz topraklı halle arabaya bindik gidiyoruz. babama "direkt eve gidelim ana caddeden gitmeyelim. arkadaşlarım görmesin böyle" dediğimi anımsıyorum. cevabı çok etkilemişti o zaman. hala da unutmam. "sırf çalıştığın için üstün başın toprak oldu diye utanma. yaptığın şerefsizlik değil pezevenklik değil. hakkınla, şerefinle çalıştın evine dönüyorsun. hayatın boyunca da çalıştığından utanma. evine ekmek getiren adamın başı dik olur. sırf bunun için seninle dalga geçecek insanla da muhatap olma o itin şerefsizin tekidir. "

    o yaştan beridir ne zaman bi emekçi görsem bu söz aklıma gelir. yanından geçerken küçümseyici baktığınız üstü başı sıva olmuş inşaat ustası, el ele tokalaşmaktan kaçındığınız oto tamircisi, amele yanıklarıyla dalga geçtiğiniz güneşin altında çalışan tarım işçisi... siz gülersiniz ya da küçümsersiniz ama bu izler, bu toz ve kirler o adamın onur simgesidir.

    beni kendin gibi dürüst ve halden anlar bir insan olarak yetiştirdiğin için teşekkür ederim baba.

    edit: bir bebeğin yaşama tutunması için yardım etmek ister misiniz? (bkz: hayatı tehlikede prematüre bebeğe yardım ediyoruz)

  • 7. 23 nisan 2016 akhisar belediye beşiktaş maçı

  • 8. rüzgar çetin'in gözaltındaki pişkin görüntüleri

    bu görüntüler sayesinde anlıyoruz ki sabahın 6'sında zengin avukatlığı yapmak diye bir tabir güzel türkçemize girmiştir.

  • 9. beşiktaş

    2007/2008 sezonu inönü'de vestel manisapor ile oynuyoruz.

    ben hemen beşiktaş yedek kulübesinin üstünde numaralı tribündeyim.

    serdar kurtuluş yedek.

    maçın başlama vuruşundan önce serdar yedek kulübesindeki yerini almak için yaklaşırken ;

    - "serdar serdar" dedim boynumdaki siyah&beyaz atkımı ona fırlattım.

    atkıyı aldı nisan ya da mayıs ayındaki o sıcak havadaki maçta boynuna doladı ve bir metin oktay selamı yaparak eline kalbine götürdü ve "eyvallah" dedi.

    90 dakika bitti. ben sırtım sahaya yüzüm tribüne dönük setin üstünde otururup goygoy yaparken sırtıma bir el vurdu.

    döndüm baktım serdar kurtuluş.

    "atkıyı sen mi vermiştin bana?" dedi.

    şaşkınlıkla "evet" diyebilidim.

    oyuna girmediği maçta üstündeki çubuklu formayı çıkarıp bana uzattı.

    "bu da benden sana olsun" dedi.

    yüzümde bir tebessüm dolmabahçe yoluna doğru yürümeye başladım.

    yanımda bir çocuk geldi. yaşi 7 bilemedin 8 idi.
    artık bakımsızlıktan mı yoksa vitaminsizlik ve yoksulluktan mı bilinmez pek ufak tefek duruyordu görüntüsü.

    "elindeki kola bittiyse tenekesini alabilir miyim?" dedi..

    maç sonu bira ve kola tenekelerini topluyordu.

    "hangi takımlısın sen?" dedim.

    "beşiktaş'lıyız tabiki abi,ayıp ediyorsun" dedi..

    elimde duran serdar kurtluş'un bana verdiği formayı ona uzattım.
    hemen üstüne giydi. ayaklarına kadar uzandı forma.
    beşiktaş formalı yürüyen bir kafa oldu ve uzaklaştı gözden.

    vodafone arena açılışında beşiktaş'ta yürürken kağıt toplayan bir cocuk gördüm. üstünde 2007/2008 sezonu çubuklu formamız ve arkasında serdar kurtluluş yazıyordu.

    dedim bu çocuk o çocuk mu acaba diye vardım yanına gittim. formanın beyaz yerleri kirden simsiyah olmuş ve baskılarıda yer yer kopmuştu.

    "forman güzelmiş nereden aldın" dedim.

    "abi bana sen vermiştin, seni hatırladım" dedi..

    hala cılız ve çelimsizdi..

    sonra ekledi..

    "ben o gün bana sorduğunda beşiktaş'lıyım demiştim ama elindeki kutuyu vermezsin diye sana yalan attım. o günden sonra beşiktaş'lı oldum harbiden" dedi..

    belki kaderi değişmemiş bu genç arkadaşımızın geçen 8 yılda hala imkansızlıklar içinde ama hepimiz gibi o da şampiyonluk bekliyor..

    yüzünde kocaman bir gülümseme ile
    "şampiyon muyuz abi bu sene?" dedi.

    "şampiyonuz tabiki" dedim, şampiyonuz....

    zordur beşiktaş'lı olmak;
    dünyada türk olmak gibidir türkiye'de beşiktaş'lı olmak.

    ama önce insan olmak.
    hakkı'nla yen,şeref'inle kazan!!

  • 10. evden 2 tane tasoyla çıkıp bir cep tasoyla dönmek

    tam tersini yaşamış biri olarak imrendiğim şeydir. bir gün taso oynuyoruz neyse bi arkadaş geldi "ben de oynicam ama tasom yok bana satar mısın?" dedi. benim cepler de dolu. tasodan para kazanacam falan. sonra çocuk: "ama yanımda para yok annemden alınca veririm" dedi. kabul edip 4 tanesi 250 bin liraya anlaştık. neyse oynuyoruz bu çocuk 4 tane tasoyla benim elimdekilerin hepsini tabiri caizse üttü. anasının dini demeyin gerçekten öyle oldu. sonra "hani ben senden 4 tane borç almıştım al onları veriyorum" dedi. bir daha oynadık o 4 taneyi de üttü. kaldık öyle s.k gibi ortalıkta. böyle bir talihsizlik yaşamışımdır hiç unutmam.

  • 11. ruffles'ın 23 nisan reklamı

    ne güzel söylemiş.

    <<güzel olan tasolar değildi belki de, oyun oynamak, arkadaşlarla birlikte olmaktı, yoksa aynı taso işte, şimdi de var>>

    ruffles bey, üzüyorsunuz.

  • 12. ucuz yurt dışı tatili rehberi

    slow travelcılara yönelik eklemeler yapayım:

    1) couchsurfing: bedavaya kalacak yerler.

    konforu umursamayan gençler için iyi. yerellerle kaynaşma fırsatı. ama bu kaynaşmanın yüzde 90'ı içip sıçma üzerine, zira yaş ortamalası düşük. uzun dönem bulmak zor olduğundan birkaç günde bir yer değiştirmek gerekebilir.

    2) airbnb: ilginç kalacak yerler.

    gruplar için otelden daha ucuz ama bu işin asıl esprisi: couchsurfingden daha konforlu bir şekilde yerellerle kaynaşmak ve değişik yerlerde kalmak (teknede, şatoda, çiftlikte). uzun dönemde pahalı, ara ara konfor için iyi.

    3) workaway veya helpx: yereller gibi yaşamak için.

    part time iş karşılığında birilerinin yanında kalınıyor. çoğu zaman yemek de veriyorlar. işleri ve süreyi o aileyle kararlaştırıyorsunuz. bir kontrat yok, onur ve güven esasına dayalı. web sitesi tasarımından hayvancılığa, aşçılıktan dil öğretmenliğine kadar bir çok şey var.

    4) wwoof: milletin efendisi olmak için.

    helpx'in organik tarım odaklı olanı.

    5) housesitting: bedavaya daha güzel kalacak yerler.

    birinin evine, teknesine, hayvanlarına, çocuklarına, bitkilerine vs bakıyorsunuz onlar seyahatteyken. yazarlık, çevirmenlik, programcılık gibi işleri olanlar için ideal.

    6) voluntourism: parayla gönüllülük.

    organizasyonuna bağlı olarak para tuzağı da olabilir, güzel bir tecrübe de. ucuz bir tatile vereceğiniz paraya, genelde sivil toplum odaklı bir projede part-time çalışma imkanı sağlıyorlar. verdiğiniz paranın bir kısmı barınma, yemek masraflarınıza, kalanı da o programın finansmanına gidiyor.

    7) sezonluk iş: bildiğin iş.

    gemilere mürettebat arayan siteler var. yahut en basiti, gittiğiniz yerde bir hostele başvurun, el altından para alınabilir. masaj, fizyoterapi, aşçılık benzeri işe yarar yetenekleri olanlar hem denizde hem karada iş bulabilirler.

    8) kamp: bildiğin kamp.

    birçok ülkede sağa sola çadır kurmak serbest ve güvenli, illa kamp alanına gerek yok. bazı ülkelerde çadırı bırakıp gezmek de güvenli. kampın güzel yanı, plansız programsız gezebilmek ve kendi yemeğini yaparak sıfıra yakın masrafla yaşamak. kötü yanı ise ayılar. şaka, ayılar da güzel yanına dahil. kötü yanı, 1-3 gün kamp yapmakla 4-100 gün kamp yapmak arasında çok büyük konfor farkı var. ilk üç gün hijyen, çamaşır, kötü hava şartları, kötü beslenme, ulaşım gibi sorunları sallamak kolay ama sonrası için bunları çözmek gerekiyor. en rahatı, bunu hostellerle veya airbnb ile dönüşümlü kullanmak.

    ***

    bu arada neden slow travel, yani ağır seyahat?

    çünkü "10 günde 5 ülke gördüm" diyerek bu işi rakamlara indirgemek aptalca. bu tip seyahatlerde gördüğünüz şeyler birbirine benzeyecektir (aynı turistik yerler, aynı barlar, aynı caddeler). tıpkı iş gezileri gibi. 10 günde 5 ülkeye gidip hiçbirini gerçekten görememek yerine, tek bir bölgeye gidin, orayı gerçekten görüp öyle dönün.

    zaten bir kaç seneye kalmaz bu vr teknolojisiyle her türlü turistik ortamı oturduğunuz yerden gezeceksiniz, boşuna eyfel kulesine bakmaya gitmeye, mona lisa için sıra beklemeye gerek yok. onun yerine insanlarla tanışın, hayatlarına ortak olun. ağır yaşayıp ağır yiyin. mümkünse günlerle değil, haftalarla ve aylarla hesaplayın. mümkünse, bunun gayet mümkün olduğunu görün.

    edit:
    yakın zamanda ucuz uçak bileti hakkında yazdıklarımı da ekliyorum

  • 13. new york'ta hunharca sokağa sıçan dayı

    çömelmeyi bilmeyen dayı. az kalsın pantolona sıçıyormuş. halbuki alaturka tuvalet alışkanlığı olsaydı nasıl çömelmesi gerektiğini bilirdi. klozete oturur gibi sıçmış. başarısız bir sıçış.

  • 14. ahmet davutoğlu'nun ilahi performansı

  • 15. davutoğlu'na canlı bomba saldırısı planlanması

    hani patlatmadan gözaltı yapamıyorlardı ?

    edit: neymiş demek ki tehdit kendilerine olunca bal gibi de tutuklama yapabiliyorlarmış.

    ben demedim miki dedi : türkiye’de bulunan canlı bombaların isim listesi elimizde, ancak eylem yapılmadıkça tutuklayamıyoruz

  • 16. survivor 2016

    tuğba-yunus-semih-kerimoğlu bir olsun yattara'nın kafasını ağaçlara vura vura aklını başına getirip ekibe katarak kalan kişilere ebesinin örekesini tersten göstersin istiyorum.

    ibrahim: böyle mi yatıcaz iyi olmadı gibi.
    kerimoğlu: damla yerime yatmış ben de mecburen böyle yatıyorum.
    memiç: benim boyum uzun ayaklarım ağzına giriyor ama sen burda yatınca.
    kerimoğlu: napıyım gizem dışarda mı yatayım
    memiç: benim boyum 1.78 tamam mı
    kerimoğlu: !!!!!
    memiç: tamam tamam sorun benim yaratılışım zaten. kahretsin ki uzun yaratılmışım bıdı bıdı

    ablacım ne diyorsun sen ? gerçek misin ?

    gelelim ünlüler adasına. kimi yazalım muhabbeti dönüyor. tuğba tamam beni yazın diyor.
    ezgi: tuğba zaten yazılacağı için çok anlamsız beni yazın demesi.

    allahım sana geliyorum. lan kadın ne desin. beni yazmayın dese ona da kırk tane kulp bulacaksınız. utanmak diye bir duygu var ezgi ara ara bünyeyi bir yokla belki bir köşede kırıntısı kalmıştır.

    diğerlerini geçtim artık şu memiç'le ezgi nasıl canlılar onu düşünüyorum. tek başına silik, karaktersiz. güçlü birilerine yamanınca sesi çıkmaya başlayan. en nefret ettiğim insan tipi.

  • 17. recep tayyip erdoğan

    ölüm gününe bir gün daha yaklaşmıştır.

  • 18. kadının kendisini kadın gibi hissettiği an

    en şukela entriye bakıp "ben aslında kadın değilmişim" dememe sebep olan an. korunup kollanmak şeysinden, "erkeği, erkeğin, erkeğim" hitaplarından aşırı terörize oluyorum zaten de, bir erkek bireyin gidici değil kalıcı olduğuna kanaat getirince de geyşa ruhu sirayet etmiyor bana, değişen hiçbir şey olmuyor, kadınlığım taçlanmıyor, kendimi kimseye adamıyorum, hayatı eşit paylaşıyorum o kadar. kendimi neden teslim edeyim, napolyon'a karşı prusya ordusu muyum, kargo muyum? asdfgfds.
    elimle yoklayıp sola yatırdım şu an, teşekkürler.

  • 19. hdp'nin büyük bir hayal kırıklığı olması

    hala utanmadan sıkılmadan "hdp ne yapsaydı?" diyen az zekalılar olduğunu görmemizi sağlayan isyan..

    çok kolay, mesela canlı bombanın cenazesine gitmeseydi, nasıl ki levent tüzel'i sırf tayyip'in bakanı olmayı reddettiği için partiden afaroz ettiyse, teröristlerin terini silmeye giden vekillerini de partiden atabilseydi.
    ışid eylemlerinde çıkıp nasıl bağırtıyorsa, pkk eylemlerinde de aynı şekilde bağırabilseydi..
    neyse kime laf anlatıyoruz ki, hdp'nin kalan son destekçileri twitter'da terör saldırıları sonrası "dersime bahar geldi, inşallah ölü sayısı artar, keşke 35 kişi daha ölseydi" diye twitler atan herifler, bunlara mantık ile bişey anlatmak boş iş..

  • 20. tolga zengin

    o değilde yönetim bununla gelecek sene de devam etmezse bende ne olayım. attığın yanlış pasın sonucunda top direkten döndü ya, işte bi o direğe bak birde kendine bak; hanginiz daha çok işe yaradınız maçta karşılaştır.

  • 21. tiner kokusunu seven insan

    beşiktaşlı olabilir.

  • 22. yaran diyaloglar

    sene 2010. kardeşimin ergenlik döneminin nirvana yılları.
    yaşı 15.

    taşınıyoruz. sıra kardeşimin odasında.
    annemle kardeşim halıları kıyafetleri falan toplarken, babamla ben de yatak ve dolap gibi ağır şeyleri alıyoruz.

    yatağı kaldırdığımız zaman bir de ne görelim!!
    yatağın altı peçete dolu. *

    annemi dışarı çıkartıp, kardeşimi çağırıyoruz. babam peçeteleri gösteriyor ve yıllar sonra hâla gülmemizi sağlayan o soruyu soruyor.

    " bu ne lan aile mezarlığı gibi? "

  • 23. 23 nisan 2016 kilis'e düzenlenen roket saldırısı

    düştü ne amına koduklarım. roket dediğin kendi kendine düşen bi şey mi dalyaraklar? atılan bi şey ulan bu orospu çocukları!!!
    uçak düşer, anahtar düşer, bardak düşer, çocuk düşer kanıbozuklar!!! adamlar sürekli roket atıyorlar bi sik yok bizimkilerde. allah topunuzun bin belasını versin.

  • 24. serdar kurtuluş

    adam takımın futbolcusu değil.

    resmen takımın aşığı.

  • 25. cumartesi sabahı erken kalkmak için bir neden

    acikan bebekleriniz iyi sebep sayilir :)

  • 26. cumhurbaşkanımız tam bir ensar

    mültecilerle ilgili basının sorduğu soruya yerine oturan çocuğun cevabından sonra recep tayyip erdoğan'ın "gördüğünüz gibi cumhurbaşkanımız tam bir ensar, paylaşımcı" demesi hadisesidir. normalde bu cümle göze batmaz ancak "çocuk" ve "ensar" kelimesinin şu gündemde, böyle bir günde aynı cümle içinde kullanılması bile enteresandır. belki de "ensar - paylaşımcı algısı" viralidir.

  • 27. alexis ruano delgado

    pozisyona girmeden ben bir şey yapmadım hareketi yapan oyuncu.

    sonra o hareketi yaparken eline top çarpıp penaltı oluyor.

    hangi yörenin malısın amk sen ya?

  • 28. levent kırca'nın tecavüz konulu skeci

    bu skeç yayınlandığında sene 2010 idi. akp 8 senedir iktidarda idi. bir üstteki mal entrisini silerse anlamsız olacak bu entri ama olsun.

  • 29. ermeni soykırımı

    bu saçmalığı türk düşmanlığı için herkes kullanıyor. her zaman yinelediğim ve cevabını hiç alamadığım sorumu tekrarlıyorum; tüm osmanlıcoğrafyasında osmanlı'daki son nufus sayımında(1914) 1 milyon ermeni yaşarken ve techir'de istanbul ermenilerine dokunulmamışken(en az 100 bin kişi) bu sözde ermeni soykırımı'nda nasıl 1,5 milyon ermeni ölmüş?

    bu saçmalığa inananlar ya hiç sayı saymamışlar ya da hiç sopa yememişler...

  • 30. 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı

    türk milletini içinden en sapık mitolojilerin çıktığı, çocuklarla evlenmenin legal olduğu pis bir coğrafyanın leş kültüründen kurtarmaya ömrünü adamış bir adamın çocuklara armağan ettiği bayram. görüyoruz ve ne yazık ki yaşıyoruz ki o pisliğe, o millete özendikçe, kokuşmuş kültürlerini benimseyip taklit ettikçe çocuklara bayram filan olmuyor, istismarın sonu gelmiyor. ömrü vefa etseydi de çok daha köklü değişiklikler yapıp bizi bu beladan sonsuza dek kurtarabilseydi keşke. kutlu olsun!

  • 31. bakire olmayan hatunla evlenmek

    kısa göz gezdirdim, içinde geçen kelimeler genelde şunlar; delik, patlak, 2. el, miğde, orospu falan. işin komik tarafı karşı argümanı savunanlar da aynı jargonu benimsemiş.

    ya kardeşim bu hatunlar 3. sanayi sitesinin malı mı? bu ne haysiyetsizliktir. haydi biliyoruz muhafazakar insanların genel şiarı hatunu bakire isteyip, dini vakıflarda oğlan götü sikmektir de size ne oluyor amk? artı şu var, şu başlık kapatılmadan kimse bana hukuktan bahsetmesin. milyonlarca kadına alenen küfür ediliyor ve herkes izliyor. insan gerçekten hayret ediyor.

  • 32. tarihteki muazzam ayarlar

    5 yaşındaki kızım okulda ağlamıştır:

    b: sen bugün okulda ağladın mı güzel kızım?

    k: evet, nerden biliyorsun?

    b: kuşlar söyledi.

    k: yaaa!

    b: peki neden ağladığın yavrum?

    k: kuşlara sor!

  • 33. nefret edilesi hitap şekilleri

    adam türkçede ki bütün hitap şekillerini yazmış lan. birine sesleneceğimiz zaman yerden taş alıp taş mı fırlatalım napalım ?

  • 34. yurtdışında yaşamak

    yukarıda bir arkadaş yazmış "bir hayat hayal edin 600 liraya iphone alıyorsun" diye. sonra anlatmış da anlatmış...
    ben okudukça "kesin bu çakal ingilterede yaşıyor" diye içimden geçiriyorum çünkü ben bu anlatılan hayatın aynısını londrada yaşıyorum. sonuçta da öyle çıktı.

    buradan şuna varmaya çalışıyorum: bu efsane hayatlar her ülkede yok. hatta ırkçılık olmayan çok az ülke var.
    ingiltere, avustralya, yeni zelanda dışında bir ülkede yaşamayı planlıyorsanız bu konuyu dikkatli araştırın.

    merak ediyorsanız: arkadaşın anlattıklarının eksiği var fazlası yok. insanın ömrünü uzatan hayatlar yaşıyoruz. sinir stres yok. tek amacımız hayattan zevk almak.
    kasiyerden genel müdürüne herkesin gayesi aynı. bu gayeye ulaşmak da çok kolay.

  • 35. volkswagen

    volkswagen, bir kamu iktisâdî teşekkülüdür. günlük ve bizim anlayabileceğimiz lisân ile söylersek; bildiğimiz halka âit bir fabrikadır. tıpkı bizim petkim, tüpraş, karabük demir çelik ve sâir fabrikalarımız gibi...

    volkswagen, 2015 yılı ticârî rakamlarını açıkladı.
    vw, 2014'ü net 3 milyar € kâr ile kapatmıştı. abd'de ortaya çıkan sıkandalın ardından 2015 yılını ise gelmiş geçmiş en yüksek zarar ile kapatmak zorunda kaldı. toplam zarar aşağı yukarı 16 milyar avro olarak tahmin ediliyor. kaba taslak rakamlar şöyle:
    2015 brüt zarar 16,2 milyar €
    2015 net zarar: 5,5 milyar €
    2015 yılı toplam bütçesi: 213 milyar €

    şimdi; abd'deki sıkandal volkswagen'e pahalıya patladı. ama rakamlarla görüldüğü üzere, öyle pek sıkıntı yaratacak bir durum da yok. işbu hâlde, vw'yi bir adama benzetirsek, 2015 yılını da "traş olurken meydana gelen küçük bir kesik" olarak addedebiliriz.

    volkswagen'in derdi ile almanlar ilgilenir nasıl olsa, biz işimize bakalım. buradan dönüp bir kendimize bakarsak; türkiye cumhuriyeti'nin gsyih'sı yaklaşık 750 milyar $, aşağı yukarı 650 milyar € tutuyor. türkiye cumhuriyeti'nin en büyük ticârî kuruluşu tüpraş, ki türkiye'de yıllık ödenen vergi miktarının %10'unu tek başına ödüyor. ve tüpraş'ın bugün ederi, hepi topu 5 milyar € ya var, ya yok.

    volkswagen, tek başına yıllık 213 milyar avroluk bütçesi ile, hülâsa 80 milyonluk türkiye cumhuriyeti'nin 1/3'ü kadar ticârî bir hacime sahip.

    volkswagen, sadece bir yıllık net kârı ile tüpraş'ı satın alabilir. ya da her yıl bir tüpraş satın alabilir.

    volkswagen'de çalışan bir gurbetçi işçi dahi, türkiye sıtandartlarında "orta-üst sınıf"a girebilir.

    bir de böylesine devasa bir kuruluşun, yaklaşık 100 seneden beri oluşturduğu zenginliğini, bankasını, hazinesini hayâl edin...

    bu sadece volkswagen. bunun daha mercedes'i var, bmw'si var, audi'si porsche'si var, opel'i, man'ı, setra'sı, neoplan'ı var...
    bunlar da sadece otomobil sektöründe fakirin aklına bir çırpıda gelebilen markalar. bu sektörün yan, alt, üst, ön, arka kollarını, bacaklarını ve hülâsa bir almanya sanayisini, ekonomisini ve dahi topyekün federal almanya cumhuriyeti'nin kifâyetini, gücünü ve kudretini ve tabii ki, bizim cürmümüzü de varın siz yüksek irfanınız ile tasavvur ediverin...

  • 36. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    genelde yildiz vidalar zorlaninca kenarlari yipranir tornavidanin ucu oturmaz ve bir turlu acilmaz boşa döner hani. iste paket lastiginin duz ve kalın olanini vidanin uzerine koyup tornavidayi uzerine oturtunca o vida açíliyor.

  • 37. çocuktu

    e hani, nerede çocuktu ???
    --- spoiler ---
    saat 16.0 civarı gelmiş sanırım
    --- spoiler ---

    çocuk değil miydik o'lum biz?
    hesapsızca sevmedik mi, ağız dolusu kahkalar atmadık mı, 2 dk önce kavga edip 5 dk sonra can ciğer sarılmadık mı, karıncaların yuvasına kadar takip etmedik mi, gece çişe kalkınca yatağa kadar koşup canavarlar bizi yemediğine sevinmedik mi, sinek ilaci sıkan arabanın arkasından koşmadık mı, taso biriktirmedik mi, kanayan dizlerimizle eve gelip annemizin oksijenli su yapmasıyla avaz avaz ağlamadık mı, topumuz patlayınca ortaklaşa top almaya gitmedik mi bakkala, sümüğümüzü kolumuza silmedik mi?
    çocuk değil miydik o'lum biz? hani bizim çocuktumuz?
    onu da mı aldınız elimizden?

    siz öyle zannedin bakalim:
    "gökyüzü gibi bir şey, bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor." (edip cansever)

  • 38. çöpçüler kralı

  • 39. 23 nisan 2016 fethullah gülen canlı yayın programı

    feto'nun ağlamaya başladığı yayın. ayrıca "bunların yürüdüğü köprüleri yıkın" demiştir. umarım mecazidir ve osman gazi köprüsü'nü kastetmiyordur.

    (bkz: daha taksidi bitmedi lan)

  • 40. 24 nisan 2016 trabzonspor fenerbahçe maçı

    trabzonspor ile fenerbahçe'nin dostluğunu herkes bilir. her dönemde fenerbahçe için en rahat, en dostane deplasman trabzon deplasmanı olmuştur. zaten trabzonluların neredeyse tamamının ikinci takımı fenerbahçe'dir. ayrıca fenerbahçe'nin hocası vitor pereira'nın memleketinin trabzon olduğu da yine herkesin malumudur. tüm bunlar demek oluyor ki yarın trabzonspor fenerbahçe'ye yatacak.

    yine büyük oyunlar dönüyor arkadaşlar. bu pis düzen beşiktaşımızı şampiyon yapmayacak, anlayın bunu. :'(

  • 41. lord eddard stark'a destek kampanyası

  • 42. ismail köybaşı

    kendisiyle sozlesme yenileyen net haindir.

    kalan 4 maçta 1 dakika bile forma verilmezse 100 de 100 şampiyon oluruz.

    bugun oynanan macta yedigimiz 3. gol net buna yazilir. orda kaleciye donen futbolcu net anadolu takimi topçusudur.

    bugun hic sahada olmasaydi bu maci rahatca kazanirdik.

  • 43. hugo rodallega

    scout ekiplik bi durumu yoktu. yıllardır premier ligde kendini kanıtlamış bir futbolcuydu. geçen yıl çok iyi bir kadrosu olan fulham'da takımca kötü bir performans sergiledi.

    bu arada akhisar'da teknik direktörler değişmesine rağmen çok verimli yabancı transferler yapıyor olması takım yönetiminde gerçekten futbolcudan anlayan isimlerin olduğunun göstergesidir.

  • 44. denys boyko

    2015/2016 sezonunun ilk yarısında dnipro'da birinci kaleci.
    2014/2015 sezonunda full dnipro'nun birinci kalecisi. bu sezonda sevilla'ya uefa finalinde kaybedip takım ikinci olmuştu.
    2013/2014 sezonunda da aynı şekilde birinci kaleci. dnipro uefa'da 2.tura kadar yükseliyor.

    ama beşiktaş'ta birinci kaleci olamıyor. dnipro'dan çok daha iyi mi oynuyoruz acaba. adamlar özellikle geçen sene fırtınalar estiriyordu. boyko takıma kazandırılmalı. bu adam muslera ayarında bir kaleci.

  • 45. 2016 ekonomik krizi

    faiz indirimi ile üstesinden gelmek, büyük ihtimalle işe yaramayacaktır. şimdi burada felaket tellalı olmak gibi bir niyetim yok, ancak gözden kaçırmamamız gereken durumlar da var.
    aslında içinde bulunduğumuz ekonomik tablonun belki de en önemli sebeblerinden biri de, küresel ekonomik sistemin çökmeye başlaması, daha iyi bir ifadeyle, yeni sisteme geçiş sancılarını yaşamamızdır. 1944 yılında abd' nin bretton woods şehrinde yapılan anlaşma sonucunda, anlaşmaya katılan her ülkenin parasının değerinin, dolarüzerinden hesaplanmasına karar verilmiştir. bu anlaşma neticesinde abd doları, altına karşılık basılmış, 1ons=35 dolar ve 1 dolar= 0,88 gr altın olarak kabul edilmiştir. abd, dış talep geldiğinde doları, altına çevirmeyi kabul etmiştir. bu anlaşma neticesinde imf ve dünya bankası kurulmuştur. ikinci dünya savaşı sebebiyle çöken avrupa ekonomilerine, bu kurumlar aracılığıyla yardımlar yapılmış ve kalkınmaları sağlanmıştır. (bkz: marshall yardımları). özellikle almanya ve japonya gibi ülkelerin, sanayileşmeye başlaması da bu dönemde başlamıştır. ancak bu sistem 1971'de başkan nixon'ın, doların altına endeksli basımını kaldırmasıyla sistem çökmüştür. sistemin çökmesinin en temel nedeni; abd'nin bütçe açığının büyümesi ve dolar cinsinden olan borçları için, yeterince altın rezervinin olmaması ve bunun yarattığı güvensizlik, yeterli altın üretimi olmaması sebebiyle doğan likidite sorunu, sistemin çökmesine neden olmuştur. daha sonra 1973'de dönemin dış işleri bakanı henry kissenger ın suudi arabistan ile yaptığı anlaşma sonucu, petrodolar döngüsü hayata geçmiştir. petrol, dolar ile satılmakta olup, büyümek için enerjiye olan ihtiyaç da üzerinden, dolara olan talep, abd' yi avantajlı kılmıştır. bu o kadar büyük bir avantajdır ki, sizin aylarca ürettiğiniz mahsulü, çok düşük maliyetle para basıp size ödeyebilir. üstelik sizin tarlanız için gerekli olan yatırımları da bu sistemde olan finans kurumlarından alırsınız, yani sizin bütün emeğiniz, çoğu zaman kağıt bile olmayan sanal parayla satın alınır. bu sisteme karşı çıkan saddam ve kaddafi'nin akıbeti, sistemin abd için hayati niteliğini göstermektedir. abd'nin özellikle klasik sanayiyi terkedip, silah ve nano teknolojiye yönelmesiyle, ithalatı patlamış, özellikle almanya,japonya,çin gibi üretim gücü yüksek ülkeler, abd'nin en büyük alacaklısı olmuştur. tasarruf fazlası veren ülkeler (petrol-körfez ülkeleri, ticaret-almanya-japonya-çin) tasarruflarını dolar olarak, doların en güvenli limanı abd'de küresel bankalarda değerlendirmektedir, bunun abd için en önemli avantajı, bütçe açıklarını ve borç döngüsünü bu gelen fonlar sayesinde çevirmektedir, ancak bu klasik sanayinin terk edilmesi ile işsizliği arttırmış ve önce kendi halkını sonra da diğer insanları esir almıştır. bir almanın tasarrufu, bir abd'liye mortgage kredisi ya da ülkemizdeki bir emekliye ihtiyaç kredisi olarak, küresel sermaye aracılığı ile sunulmaktadır. bu işlemde de en yüksek kârı, bu aracı kurumlar kazanmaktadır. faizle borçlanmaya fayalı bu küresel sistem, borçla büyüyen ekonomilere sebeb olmuştur. geçen ay yapılan g-20 maliye bakanları zirvesinde, alman maliye bakanı bu sistemin zombi ekonomilere sebeb olduğunu, borçlanma yerine mali disiplinle aşılabileceğini belirtmiştir. başta çin olmak üzere bazı avrupa ülkelerinin, bu karşılıksız basılan dolar sistemine karşı çıkmaya başlamışlardır. çin, eskisi gibi altına endeksli yeni sdr için çalışmalar yapmaktadır. 2014 yılı cfr toplantısında da abd'nin tek kutuplu dünya düzeninin sürdürmesinin zor olduğu açıklanmış, tekrardan çok kutuplu dünya sistemine dönüş sinyali verilmiştir. brics'de bu yeni sisteme adapte olabilmek için, imf ve dünya bankası'nın alternatiflerini (asya yatırım ve kakınma bankaları) kurmaya başlamıştır. abd ise buna karşılık, paranın patronu rothschild ailesi ile anlaşmış, nevada'da kıyı bankacılığı bölgesi kurmuştur. önümüzdeki dönem başta büyük avrupalı fonların, özellikle avrupa'da yaratılan kargaşa ortamının da etkisiyle, abd'ye kayacağı tahmin edilmektedir. bu aynı zamanda mevcut diğer kıyı bankacılığı merkezlerinin tasfiyesine neden olacaktır.(panama belgeleri)
    fed'in faiz arttırımı ile bu taşınma daha da hızlanacaktır. son maliye bakanı'nın kaynak açıklaması da, durumu aslında özetlemektedir. borçla büyüyen bütün ekonomilerin, artık çok zorlanacağı bir dönem başlamıştır. o yüzden mümkün olduğunca tasarruf tedbirlerimizi almalı ve fazla borçlanmamalıyız.

  • 46. bazı insanların iyi olmaktan başka çaresi olmaması

    iyilikle enayiliğin karıştırılmaması gereken durum. iyi desinler diye her borç isteyene para vereceğime kötü olurum daha iyi. bunu yapanlara da tavsiyem çok paranız var ise kadir kıymet bilmez insanlara vereceğinize sokak hayvanları için harcayın, iki lokma verince kul köle oluyorlar yemin ederim. olmasalar da bu durum canınızı sıkmıyor. aç hayvanın verdiğiniz yemeği şap şup yemesini seyretmek bile en büyük ödülünüz oluyor. o zaman iyi biri olduğunuz için kendiniz de mutlu oluyorsunuz.

  • 47. nusaybin'in dümdüz edilmesi

    olayların 7 hazirandan sonra buraya gelmesinde akp nin rolü herhalde pkk nın eline zorla silah verip hatta tetiğe de kendisi basmak değildir. bir sürü şehri tonlarca bomba ve tünelle de 7 haziran sonrasında donatmadı pkk. hepsi yılların işi. akp 7 hazirandan sonra şiddeti tırmandırdı bundan faydalandı ama şiddeti başlatan, zaten buna karar vermiş olan bir yıldan daha önce şehir savaşı hazırlığı yapmış, özyonetim ilan edip devleti oraya sokmama bunu da silahla savunma iradesindeki pkk şiddeti üzerine yapabildi.

  • 48. sevmek

    sevmeyi bilmiyoruz. duyguyu mantığın ürünü sanıp, yükümlülük olarak yorumluyoruz. evrendeki yerimizi saplantı ve nefret arasındaki hayata elverişli bölgede aramıyoruz.

    sevmek kısa vadede çok kazandıran bir yatırım değil. ged, arren'e "sevdiğini seveceksin. üstüne aldığını tamamlayacaksın. sana güvenilir." derken birini ve geri kalan her şeyi sevmenin bir hayat boyu tamamlanabilecek kadar uzun bir yolculuk olduğunu anlatıyordu.

    sevdiğimiz bizi hemen sevsin istiyoruz. tanıma ve seçme şansı tanımıyoruz. piramitlerin kaç yılda inşa edildiğini bilmeden, bulutlara dokunmak istiyoruz. oysa maliyeti olmayan fayda yoktur. insanın insanla bağının maliyeti de, zamanla değil zihinle ölçülür.

    bir renk verecek olsaydım gri olurdu sevmenin rengi.

  • 49. cüneyt çakır

    yönettiği son 7 bejeke maçının 4'ünde bejeke lehine penaltı çalmış olan hakemdir.

  • 50. erkeğin kadın tarafından tahrik edilmeme hakkı

    çocuk yolda yürürken ayağı taşa takılır ve düşer. yanındaki büyük: taşı döver. çünkü taşdır düşmesinin nedeni. ahh taş sen neden yavrumu düşürdün....

    çocuk evde oynarken kafasını sehpaya çarpar. anası sehpayı döver. ahh benim aslan oğlumun canını acıttı piss sehpaaa.

    bu pek kıymetli, dünyanın merkezi velet, büyüdükçe bunu gerçek sanmaya devam eder. bütün dünya onun etrafında dönmektedir. ayağını taşa çarparsa taş suçludur. kafayı duvara çarpsa duvar suçludur. kontrol edemediği dürtüleri varsa yine dış dünya suçludur. eşek de öyle durmasaydı, damacana bana göz kırptı, o da çarşaf giyseydi... bitmez yani bu. kadını çarşafa soksan da bitmez, evden çıkarmasan da bitmez.

    ergenlik gerçekten zor. hormonlar, orantısız büyüme halleri (bkz: orantısız bülug) zor gerçekten. ama yüzleşemediğin, kontrol etmekte zorlandığın duygusal hallerin için dış dünyayı suçlamaktansa, yeni bir şey deneyebilirsin ergen. kendini tanımayı, duygularını tanımayı. bunları kontrol etmeyi. cinsel açlığının, gözünün dönmüş halinin dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların değil kendi problemin olduğunu anlamayı. ve daha da ilginç bir şey söyleyeyim. o kadınları da senin gibi duyguları olan bir insan olduğunu, bir taş, bir sehpa olmadığını.

    ve sevgili ergen kardeş. dünya gerçekten senin çevrende dönmüyor. taşın, sehpanın sana garezi yok. büyüdükçe göreceksin ki, yoldaki kadının sana bir kastı yok. o senin farkında bile değil.