Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. osmanlı hanedan mensuplarına maaş bağlanması

    mhp'den gelen fantastik öneri. ben de düşünüyordum acaba türkiye'nin şu anda en büyük sıkıntısı ne diye bir türlü bulamıyordum. hanedan maaş almıyormuş ya buymuş işte. allah muhalefetin zekasına zeval vermesin. benim de küçüklüğümden beri hayalim ödediğim vergileri çalışmayan hanedan mensuplarına vermek teşekkürler mhp teşekkürler sizi orada muhalefet partisi yapan insanlar.

  • 2. bedelli askerlik

    insanların hayat şartlarını bilmeden atıp tutan denyoların eleştirdiği uygulama.

    babam vefat etti, annemle ve zihinsel engelli kardeşimle birlikte yaşıyorum. kardeşim yemek ve tuvalet dahil bütün ihtiyaçlarında bize muhtaç. daha doğrusu anneme. ben işe gittiğimde kardeşimin her türlü ihtiyacını o karşılıyor, ben de alışveriş, fatura ödeme vs gibi dışarıda halledilmesi gereken işleri yapıyorum. annem ancak ben kardeşime göz kulak olduğum zamanlarda dışarı çıkabiliyor. ben olmasam bakkaldan ekmek alıp gelmeye fırsat bulamayacak; çünkü evde bıraktığı zihinsel engelli çocuğun kendisine zarar vermesinden korkuyor. ben 2-3 günlüğüne mecburi olarak şehir dışına çıktığım zamanlarda eve erzak yığıyorum ki kadın dışarı gidip bir şeyler almak zorunda kalmasın.

    şimdi hal böyleyken ben ailemi nasıl bırakıp da aylarca askerde kalayım? akraba vs demeyin, kim aylar boyunca benim ailemle ilgilenir? herkesi kendi işi gücü çocuğu var. bu durumda benim bedelli askerlik dışında askerlik yükümlülüğünü yerine getirmem için bir seçeneğim yok. böyle bir sorumluluğum olduğunu bilmeyen dallamalar da bana "parası olan askerden kaçıyor" diye delikanlılık edebiyatı yapıyor. şu anda doktoraya devam ettiğim için zaten tecilim var ve bedelli askerlik çıkar çıkmaz da büyük ihtimalle yaşım tutacağı için*gidip gönül rahatlığıyla bu uygulamadan yararlanmayı düşünüyorum. zira benim o erkeklik edebiyatı yapanların altına giremeyeceği çok daha büyük sorumluluklarım mevcut.

  • 3. muharrem büyüktürk'ün devrimciyim ateistim demesi

    atv ana haber bulteninde kullanilmasi icin savunmasina kucuk detaylar eklemistir.

  • 4. kadınların bedavaya yaşayabilmesi

    ingiltere'de bir deney yapılıyor.

    bir kadın güzel ve seksi giyiniyor. mümkün olan her yerde kendine erkekler tarafından bir şeyler ısmarlattırıyor. gün sonunda 117 pound'luk ısmarlama oluyor.

    aynı kadın dandik bir şeyler giyiyor ve gün sonu sadece 13 pound'luk ısmarlatıyor.

    biz erkekler biraz ibneyiz.

  • 5. kocaman tabağa yarım kaşık yemek koyan restoran

    şimdi isim verip rencide etmek istemiyorum fakat ben bunların amınakoyım. çok netim bu konuda. çok karaktersizler. allah sizi inandırsın bir tabak getiriyorlar tabak tabak değil bilardo masası amınakoyım, böyle bir tabak yok. kocam. 42 dönüm tarla adeta. ufuktan tabağın yaklaştığını görünce zannediyorsun koca deveyi pişirip getiriyorlar ama masa tabağa yaklaşınca bi bakıyorsun kahve fincanı kadar et, kenarına da sosla çizilmiş 12 parçalık şerit var. tabağın %93'ü boş. ben böyle ibnelik görmedim hayatımda. bir de boş tabak için hesap getiriyorlar. ulan yemeği bile arkadaş parmağıyla gösterdi bak şurada diye, o devasa boşlukta yemeği bulamadım ben ne hesabı. yazıklar olsun. garip bir yer. evet.

  • 6. cüneyt çakır'ın akhisar bjk maçını sabote etmesi

  • 7. rte'nin ekmeğini yiyip rte'yi sevmeyen vatan haini

    biz kendi alın terimizle kazandığımız ekmeğimizi yerken sayemizde kendisi yemeğini bizim vergilerimizle yaptırdığı milyar dolarlık sarayındaki binlerce euroluk tabak çanakla yemektedir. dolayısı ile kendisine kurşun sıkılmayacaktır ama kaçınılmaz sonu :

    (bkz: yargılanacaksınız)

  • 8. 23 nisan 2016 aşırı sevimli deniz kuvvetleri klibi

    daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu dedirtmiş tanıtım filmidir. deniz kuvvetleri çok iyi bir iş çıkarmış.

    bir taşla vurulan kuşları yazıyorum:

    1. yine baazı bahanelerle devlet erkanı tarafından gönülsüzce kutlanacak olan 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı ruhuna yakışır bir biçimde kutlanmış,

    2. bu bayramı dünyaya armağan eden büyük insan atamız unutulmayarak, tam yerinde denilecek sahnelerde hatırlatılmış,

    3. deniz kuvvetlerinde geçirilen talihsiz(en hafif tabirle) dönemlerin hem deniz kuvvetleri personeli hem de halkta bıraktığı sevimsiz duygulara rağmen, sevimli minnoşların da sayesinde denizciliğe özendirilmiş,

    4. bir dönemin çocuklarında yeri çok başka olan barış manço'nun "bugün bayram" şarkısıyla içimizi ısıtmış,

    özetle bayram gibi bayram nasıl kutlanır göstermiştir.

    duyma engelli vatandaşlarımızı da unutmayan deniz kuvvetlerine aynen böyle devam diyorum.
    denizleriniz açık pruvanız neta olsun.

  • 9. osman gazi köprüsü

    geçiş ücreti 117 tl olarak belirlenen köprüdür. biz mi yolun üzerinden geçeceğiz, yol mu bizim üzerimizden geçecek köprü girişinde göreceğiz.

  • 10. 21 nisan 2016 bitaksi taksicisinin tehdidi

    olan rezalet.

    uber'da aynisi yaptigi anda surucunun butun haklarini aninda iptal eder. taksicinin hic bi hakki yok burda. adam kendine sunulan hizmetteki ozellikleri kullanarak herseyi usulune uygun sekilde gerceklestirmis. yolculari kaziklamaktan utanmayan bu taksicilerden biride bunu kendine yediremeyip adama sovmek icin aramaya baslamis.

    bak bi de ne demisler acsa duzgun konusurmus taksici. kulaklarin cinladi mi diye ondan mesaj atti zaten di mi?

    taksici iptal mesajini okuyup etmek istiyorsa icinden disindan kufurunu edicek sonra arkasini donup gidecek bu kadar basit. aramak nedir lan? ne hakla ariyor amk?

  • 11. 21 nisan 2016 prince'in ölmesi

    57 yaşında ölmüş bir sanatçıya üzülenleri dede olarak niteleyenleri gösteren kayıp.

    beğeni sübjektif bir durum ama cahillikle övünmek neden?

  • 12. artık ahmet davutoğlu ile devam edemeyiz

    berat albayrak'ın başbakan yapılacağına delalettir.

    (bkz: at fav'a bekle)

  • 13. dinozorların yaratılış ve yok oluş sebebi

    partiyi bolmek gibi olmasin ama petrolun %99'u bitkilerden olusmustur. dinozorlarin pek bir faydasi yok bu olayda.

    yok olus sebebi de dodo kusunun yok olus sebebiyle aynidir.

  • 14. televizyon tarihindeki en güçlü kadın karakter

    savcı esra'yı en başa yazıyorum.

  • 15. erkek arkadaşlıklarının kızlardan güçlü olması

    temelinde samimiyet bulunmasından ötürüdür.

    kız ortamında kızlardan birisi saçını kestirir:
    +canım çok güzel olmuş
    -çok yakışmış
    *yaa bayıldım

    (yan sekmede +, - ve * aynı muhabbeti şöyle çevirir)
    +ahahah malın saça bak ya bok gibi olmuş
    -iğrenç olmuş tiksindim
    *gerizekalı ya

    erkek ortamında erkeklerden biri saçını kestirir
    +bu ne tip lan
    -bok gibi olmuş
    *götüme benzemişsin

    (yan sekmede +, - ve * aynı muhabbeti şöyle çevirir)
    +bu ne tip lan
    -bok gibi olmuş
    *götüme benzemişsin

  • 16. anadolu çomarı

    ön yargıymış da, masum köylülermiş de. çomar kelimesi çok iticiymiş deeeeee. bak yemin ederim ağır küfür ederim hümanistliğine davar.. eğer doğru bir şeyin arkasında duracaksan eğitimin bilimin arkasında dur, anadolu çomarının değil. gerizekalı. bakın yukarıda çomarlardan şikayet eden bütün yazarları okuyun. hepsinin gözünde canlanan kişiler var. canlı kanlı kişiler. unicornlardan bahsetmiyorlar. bu kitleyle muhatap olmuşlar, diyolağa geçmişler. onu bırak ben onların içinde büyüdüm lan. "ama o insanlar tarla ekiyor" güzel kardeşim sen hiç anadolu çomarının ektiği tarlaya gittin mi? ben gittim. yemin ederim gitsen veganlıktan soğursun.

    daha fazla hasat almak için toprağa yapay gübre diye bastıklarını görsen kusarsın. kimya laboratuvarında o kadar kimyasal yoktur. hele ilaçlama. aman allahım. avuç avuç atıyorlar ilacı. aptallar ve cahiller. öldürüyorlar toprağı, verimsizleştiriyorlar ve bu umurlarında değil.

    anadolu çomarı yarını düşünmez. sağlığı düşünmez. biz anadolu çomarı bethovın dinlesin, konçerto gösterisi yapsın demiyoruz. adam gibi tarım yapsın diyoruz. o bile yok.

    hayvancılık? sen o hayvanlara yedirdiklerini gördün mü? sana o hayvanlara yaptıklarını yapsalar 3 gün yaşarsın. zaten hayvancılık da bu yüzden öldü. ne oldu o kadar angusa. merak ettin mi hiç? sordun mu? sorguladın mı? yaşayamıyor garipler. ölüyorlar. bakmıyor, bakmayı bilmiyor. tek amacı var, hayvana yağ yaptırıp fazla paradan satmak.

    tek amacı var. parası olsun, kendi hastalıklı zihniyete sahip olanlar ülke yönetsin, kimse onlara cahil demesin, bütün okumuş kesim ölsün.

    eskiden eğitime bir saygı vardı. bu saygı "cehalete" devredildi. çomar okumuşsun ama adam olamamışsın diyor. adam olmanın reçetesini soruyorsun bilmiyor. ben bana "çocuğun her şeyi babadan" gelir diyen çomar gördüm. gerçekten dedi bunu. saçmalama dedim. kromozom dedim.

    inanmıyorsan kitap oku dedi. vallahi de dedi billahi de dedi. adam kadın sadece karnında taşır dedi. ve sen hümanist kardeşim bana diyorsun ki bu adamı aşağılama.

    aşağılayacağım. itin götüne sokup çıkaracağım. işte sen aşağılamadığın için, gülüp geçtiğin, köylü dediğin için bunlar şu anda beni yönetiyor. beni yönetiyor lan. bu adam beni yönetiyor.

    ama cahil kalmışlar. lannnnnnnnnnnnnn.. ben niye cahil kalmadım. ulan ben senin haritada gösteremeyeceğin kıç kadar ilçede büyüdüm. ben niye kalmadım lan. çık cevap ver bana. fakirlik de vardı, kimsesizlik de.. ben niye kalmadım lan.

    o yüzden bırakacaksın bu romantizmi.

    neyse sakin sakin tanımlama yapayım. anadolu çomarı ifadesi sayın ilber ortaylı hocamın cuk oturan ve beni asla rahatsız etmeyen tabiridir. "afedersin ermeni, gavur bunlar" gibi anadolu çomarı ifadeleri ile karşılaştırıldığında gayet yerindedir. anadolu çomarı bir ili, ilçeyi veya köyü tanımlamaz. anadolu çomarı bir kitleyi tanımlar.

  • 17. hababam sınıfı'nda okuyanların zengin piçi olması

    gülüyoruz evet ama bu onların ailelerinin paralarıyla lisede gününü gün eden, özel okulda kıçlarını yayıp yaşlı hocalarıyla dalga geçen zengin piçleri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. mahmut hocayı kötüler bunlar, çünkü kel mahmut emekçidir ve hayatını bunlar gibileri adam etmek için heba etmiştir. kendilerini tüm hocalardan üstün görüp sözde yüksek zekalarını onlara oyun oynamaya adarlar. buna ailesine bakmak zorunda olan fakir semra hoca da dahildir. gözleri az gören akil hocaya yaptıkları ise zengin oldukları ve daha sonra hatalarını telafi ettikleri için görmezden gelinebilir. onlar kural tanımaz diğer öğrencilerin haklarını zerre umursamazlar. tek dertleri maça kaçmak ve okulda huzursuzluk yaratmaktır. aralarına mecburen katılan ahmet'i bile hakir görmekten çekinmezler. çünkü ahmet çalışkan ve dürüst bir çocuktur. baba parasıyla istanbul'un göbeğinde dam şeyime mertek götüme yaşamamaktadır.

    oh be! ne zamandır yazmak istiyordum bugüne kısmetmiş.

  • 18. hükümetin çine barajı fiyaskosu

    uzun, çok uzun bir entry.

    zamanın başbakanı, günümüzün yarı başbakan, yarı cumhurbaşkanı ve hatta yarı başkanı tayyip erdoğan'ın açılana kadar, açılırken ve açıldıktan sonra da öve öve bitiremediği, en az 5-6 seçim ekmeğini yediği çine barajı'nda heba edilen, daha doğrusu batırılan 2,1 milyar dolar, türk parasıyla 6 milyar lira hakkındadır.

    aydın ilimizin çine ileçesindeki çine çayı üzerine inşa edilen çine barajı'nın inşaatına 1995-1996-1997 yıllarında 3. kez ihale edildikten sonra başalnılmıştır. ilk iki ihale iptal edilmiştir. daha önceki ihalelerin iptal gerekçesi ise dsi'nin verilen teklifleri yeterli bulmaması yani yüksek bulmasıdır. işin ilk sözleşme bedeli yaklaşık 160 milyon dolardır. yıl 1997'dir.

    o zamanlar barajlar ihale edilmeden önce yıllarca etüd edilir, planlanır, projelendirilirdi. böyle olunca da planlanan baraj ülke ekonomisine ve bölge insanına gerçekten fayda sağlardı. ne devlet ne de vatandaş bundan zarar görürdü. harcanan paraya da acınmazdı. o zamanlarda bir baraj hükümetin, bakanların, vekillerin şahsi egoları için ya da partilerin güç gösterileri, seçim yatırımı amacı ile apar topar, yetersiz fizibilite ve plan-proje eksiklerine rağmen yapılmazdı. yıllarca izlenir, planlanır, geleceğe dönük getirileri hesap edilir gerçekten gerekli ve karlıysa yapım aşamasına geçilirdi. mesela atatürk barajı dsi'nin gerçekten dsi olduğu bu dönemlerinin eseridir. bölgeyi ve bölge halkını azami derecede kalkındırdığı gibi maliyetini de bir baraj için kısa sayılabilecek 4-5 yıl gibi bir sürede amorti etmiştir, son 15-20 yıldır ise tamamen kar olarak görünmektedir.

    şimdilerde, özellikle de son 10 yılda bir baraj planlamak için bölgedeki 3-5 muhtarla birlikte birkaç tane il-ilçe teşkilatının teyidi yeterli görülmektedir. akp nin yoğun oy aldığı belde ya da ilçe ile ilgiliyse ve talep de yoğunsa o baraj bir şekilde yapılır. akp'nin yoğun oy alamadığı bir bölge ise bölgenin parti teşkilatının görüşü doğrultusunda yapımına karar verilir. "yapalım ki sonra yaptık diyerek gövde gösterisi yapabilelim" mantığı güdülür bu bölgelerde. buradaki önemli husus yapımına karar verenlerin vasfıdır: muhtarlar, ilçe belediye başkanı ya da akp'nin o bölgedeki parti teşkilatı. buna karar vermek için artık mühendislerden ve bu işin uzmanlarından görüş alınmadığı gibi geriye dönük yapılması gereken hiç bir fizibilite çalışmasına da gerek duyulmamaktadır.

    şimdi biz tekrar dönelim entry'nin konusu olan çine barajı'na. yıl 1997, 160 milyon dolara ihale sonuçlanmış, 1998 yılı başlarında ise işe başlanmıştır. baraj inşaatının tamamlanma süresi ise 8 yıl olarak öngörülmüştür. kamulaştırma ve ruhsat çalışmaları için de 2 yıl eklenirse bu süre 10 yıldır. bu çapta bir baraj içinse 10 yıl çok normaldir. çünkü barajlar bina inşaatna benzemez. her ay bir kat çıkamazsınız apartman gibi, bir tarafta sıva yapılırken öbür taraftan fayans yaptırarark işi hızlandıramazsınız. baraj inşaatlarında bir sıra vardır ve o sırayı bozamassınız, bir iş kalemi bitmeden öbür iş kalemine başlayamazsınız bile. sağlıklı bir yapı için bu sıra bozulmaz, nekadar beklenmesi gerekiyorsa beklenir. aceleye gelmeyecek iştir. barajın su kaçırmaması, planlandığı kadar su tutabilmesi, ömrünü planlanandan daha kısa sürede doldurmaması için işler hızlandırılmaya, aceleye getirilmez, getirilmemelidir. bu her yerde, her baraj için geçerlidir. velhasıl 10 yıllık bir bitiş süresi ile 1998'de işe başlanır.

    iş devam ederken hükümet değişir. o zamanlar için çok büyük paralar harcanan çine barajı hükümetin de dikkatini celbeder hemen( ki o yılların bile sayılı büyük ihalelerindendir bu baraj). barajın yapıldığı aydın-izmir bölgesi ise bilindiği üzere her zaman akp'nin zayıf olduğu bir bölgedir, halen de öyledir zaten. hükümet hem bu zayıflığı kırmak için o bölge insanına hem de sayılı büyük barajlardan olduğu için ve ciddi bir para harcandığı için de bütün ülkeye reklamını yapabilmek gayesi ile dsi ve müteahhite baskı yapmaya başlar. bir an evvel bitirilsin, ilk seçim dönemine yetiştirilsin diye. paraysa para der, destekse destek. gerekirse tüm imkanlar seferber edilecektir. ama dsi ve mütehhit pek de oralı değildir. çünkü işin belli bir gidiş şekli vardır, yapım kuralı vardır ve bu süreç atlatılamaz. aceleye getirilmesi bütün bir barajı hiçe çıkartabilir. böyle bir durumda ise o anda baskı yapan hükümet değil dsi sorumlu tutulacaktır. geçmişi, geleneği ve ağırlığı olan bu kurumumuz o zaman için itiraz bile eder hükümete. işin böyle olamayacağını, bu şekilde aceleye getirilemeyeceğine hükümeti teknik olarak ikna etmeye çalışırlar ama sonuç değişmez. o baraj ilk seçim dönemine yetişecek, yetiştirilecektir.

    müteahhit ise işine devam etmektedir. kazanacağı %10-15 aralığındaki karına bakar müteahhit. zaten iş iyice kırılarak, kar marjı minimize edilerek alınmıştır. barajın hızlandırılması, 2-3 yıla su tutularak enerji üretilmesine imkan yoktur. zaten 10 yıllık yatırımın karşılığında alacağı kar belki de 15-20 milyon dolardır. bu karlarla bu işi hızlandırmanın, özveride bulunmanın da imkanı yoktur zaten. 160 milyon harcayacaksın 10 yılda ve bu yatırımın karşılığı kazanacağın 15-20 milyonu da siyasilerin seçim sevdasına riske edeceksin. olmaz der, kattiyetle olmaz. kim olsa olmaz der zaten. ben olsam ben de, siz olsanız siz de.

    dsi'nin mukavemet göstermesi, müteahhitin de pek oralı olmaması hükümeti düşündürür biraz. düşünürler, taşınırlar. hükümet, dsi ve müteahhit kafa kafaya verir. işin hızlandırılması, zamanından önce bitirilip hizmete açılması için kafa yorarlar, çözüm aramaya başlarlar. nihayetinde çözüm de bulunur. barajın yapı sistemi değiştirilecektir. avrupa'da ve hatta dünyada bile pek nadir uygulanan, yeni yeni yayılmaya başlayan, klasik baraj yapım usüllerinden 3-4 kat daha pahalı olan beton gövdeli baraj sistemi ile barajın bitiş tarihini öne çekeceklerdir. hem böylelikle dünyada bile yeni yeni uygulanmaya başlanan beton gövdeli baraj sistemi de ilk kez uygulanacaktır ülkede. hem de daha kısa sürede bitirilecektir. bir taşla iki kuş. şimdi seçim meydanlarında şöyle dediğinizi düşünün: "dünyada bile birkaç barajda uygulanan so teknoloji baraj sistemini ilk kez burada uyguladık biz, hem de geçmiş hükümetin 10 yılda planladığını biz vaktinden evvel bitirdik." siyasilerin ağzının suyu akar bu fikre.

    mevcut ihale barajın kil çekirdek + kaya dolgu olması üzerine yapılmıştır. mantıklı olan da budur zaten. barajın olduğu alan tamamen kayalıktır ve yakın bölgelerinde de kil bulmak çok kolaydır. kıraç bir tepe yamacından kil sağlanmakta, barajın gölet sahası içinden de patlatılarak kaya alınmaktadır. ucuzdur. zaten yıllarca da bunun kritiği dsi tarafından yapılmıştır. ihale de bu usül üzere yapılmış ve o çapta bir baraj için gayet kabuledilebilir hatta uygun olan 160 milyon dolara da yapılmaya başlanmıştır.

    beton gövdeli baraj için daha önce yapılan işler iptal edilir. diyelim ki 60 milyon dolar harcanmış olunsun o zamana kadar. hop çöpe 60 milyon dolar. yeni beton gövde sisteminin maliyeti ise 600-700 milyon doların üzerinde bir maliyet getirmektedir. elde var sıfır. sıfırdan beton gövdeli baraj yapılacaktır. ama ihale edilmiş bir iş için 600 milyonlar mertebesinde iş artışı, ödenek artışı kanunen de mümkün değildir. ancak ve ancak bakanlar kurulu kararı ile böyle bir ödenek artışı sağlanabilir. bunu da yaparlar. kararı alır bakanlar kurulu ve ödeneği aktarır.

    ama bakanlar kurulu daha fazla ödenek sağlar. hesaplanan 600 milyon dolarken 1,2 milyar dolar maliyet gösterilir. nasıl olsa bakanlar kurulu karar alacak, almışken faydalansınlar tabi. müteahhitin deişine gelmiştir. 600 milyona baraj yapacaklar, bir 250 milyon da müteahhite hesap edilir, bir 250 milyon da hükümete, partiye. 100 milyon da bürokratlara. oldu mu 1,2 milyar. şimdi herkes mutludur. hükümet mutlu, bakanlar mutlu, başbakan en mutlu, parti dört köşe, müteahhit göbek atıyor zaten, dsi ve diğer bürokratlar da mutlu. zaten çakal siyasetçiyi, piçin piçi müteahhiti, siyasilerin göt yalayıcısı bürokratları bir araya getirirsen olacağı da budur. olan olmuştur. maliyet 1,2 milyardır. herşey kılıfına uydurulur. yeni fiyatlar, yeni projeler. her şey dört dörtlük tamamlanır.

    reklamlar başlar. tükiye'nin ilk beton gövdeli barajı yapılmaktadır. türkiye'nin en yüksek barajlarından biri yapılmaktadır. türkiye'nin 100 yıllık rüyası gerçek olmaktadır. osmanlı'nın planladığı, abdülaziz'in planlayıp rüyalarını kurduğu baraj olarak da bir palavravari saçmalık ortaya atılır. osmanlı da girmiştir artık reklama. dünyanın da sayılı büyük barajlarından olacaktır. ve bunu geçmiş hükümetlerin planladıkları tarihden çok çok önce bitireceklerdir. dünya kadar da yatırım sağlanmıştır artık kendi dönemlerinde. ödeneksizlikten yürümeyen baraj inşaatı şaha kalkacaktır sağladıkları ödenek sayesinde. reklamlar, reklamlar. bütün bu reklamlar bir de chp'nin neredeyse kalesi olan izmir'in yanıbaşında, yine chp'li bir ilde, aydın'da yapılacaktır. ne büyük başarı, ne büyük gövde gösterisi, ne hava hükümet için, düşünün artık. büyük bir siyasi başarı hükümet için. oy üstüne oy demek. cepler de doldu. hem partininn kasası hem siyasilerin kasası dolu. devasa bir proje de cabası. daha iyisi şamda kayısı.

    aylar geçer, yıllar hatta. 2 yıl sonra baraj bitmeye yakındır. su tutulacak düzeyde değilse de %70-80'lere gelinmiştir artık. ama müteahhit çakal, siyasiler de çakal ya. akıllara yeni piçlikler, yeni rantlar, yeni hırsızlıklar hücum eder. saçma sapan ek işler icat edilir işin kapsamında. çevre yolları dahil edilir, trübün sistemi değiştirilir felan. tecrübe de edilmiştir nasıl olsa daha önce. kimse bir şey anlamamış hatta alkışlamışlardır evvelki çakallıklarını ve hırsızlıklarını. öyleyse neden daha fazla gelir elde edilmesindi ki bu kapıdan? yani mantıklıdır bu iktidar ve müteahhit için. hemen iş artışı oluru alınır, hiç yapılmayacak bir sürü iş türetilir, tadilatlar, yenilemeler, iyileştirmeler üzerine planlar,projeler hazırlanır, oluları alınır. ve nihayetinde bir 800 milyon daha ödenek sağlanır işe. para bölüşülür, ceplere girer. çok azıyla da göstermelik işler yapılır. toplam maliyet 2 milyara dayanmıştır. ama seçim de yaklaşmaktadır. artık iş bitsin istenir.

    ve nihayet 2010 yılında bitirilir. başbakan recep tayyip erdoğan 2010 yılında barajın açılışını büyük bir coşku ile açar. reklamlar gırla tabi yine. alkışlar, alkışlar. vatandaş habire alkışlar.

    2010 yılında barajda su tutulmaya başlanır. 2013 yılında baraj dolar ve elektrik üretilmeye başlanır. cayır cayır elektrik üretilmektedir. oh miss. türkiye'kalkınıyor. yöre halkı mesut. öyleymiş, öyle söylenir, öyle söylendi, öyle lanse edildi. devasa bir baraj, kilometrelerce kare alan sular altında. ama elektrik üretiyoruz. sulama yapıyoruz, içme suyu alıyoruz barajdan. gerçekten öyle. peki bunların maliyetleri ne oldu bize? kaça geldi o sulama suyu, içme suyu ve elektrik bize? şimdi hesap edelim biraz:

    tam kapasite çalıştırıldığında, ki en fazla kapasitenin %70'i oranında çalıştırılabilmiştir, biz tam kapasite hesap edelim. tam kapasite çalıştırıldığında üretilecek toplam elektrik 120 gwh'dir. yani 120 milyon kw. 1 kw elektrik enerjisinin bedeli 0,11 lira yani 0,038 dolardır. bunu elektrik faturanızdaki enerji bedeli satırından da okuyabilirsiniz. 0,038 dolar x 120 milyon kw = 4,56 milyon dolar. yani bu barajın bize yıllık elektrik enerjisi getirisi 4,56 milyon dolar. o da tam kapasite çalışırsa, kuraklık olmaz da yağmur gürül gürül yağar ve dereleri doldurup taşırırsa. yılda 4,56 milyon dolarlık enerji üreteceğiz barajımızda. 5 milyon diyelim mk. ne çıkar. yıllık getiri 5 milyon dolar.

    yıllık sağlayacağım 5 milyon dolarlık elektrik enerjisi ile barajımızın yapım maliyeti olan 2 milyar doları kaç yılda amorti ederiz? hesap basit. 2 milyar / 5 milyon = 400 yıl. 400 yılda barajın maliyetini amorti edeceğiz ve 401inci yılda kara geçeceğiz. büyük yatırım ama ölü yatırım. 2 milyarı bankaya koysam, kendi bankamıza da değil yurt dışında bir bankaya koyalım ve bu paranın faizini alalım. 2 milyarımızda bankada kalsın. evet, bu paranın yıllık faiz getirisi 50 milyon dolardır. avrupa'da ya da amerika'da bu böyle. bu paranın yıllık faiziyle bile bizim barajımızın yıllık ürettiği elektriğin en az 10 katı kadar elektrik alabilirdik. demek istediğim gerçekten komik. ölünün de ölüsü yatırım mk. kim bu kadar saf olabilir ki? 2 milyarımız var ve bu parayla yatırım yapıyoruz ve 5 milyon kazanıyoruz.

    devam edelim. denilebilir ki sadece elektrik üretmiyoruz biz bu barajdan. sulama da yapıyoruz. tamam kabul. sulama henüz yapılmadı o barajdan ve planlanan bir sulama projesi de yok. zaten bu baraj palanlanırken sulama amacı güdülmemişti, daha doğrusu ilk planlandığında vardı böyle bir plan ama ikinci planda yok. mümkün de değil zaten. sulama yaparsan elektrik üretemezsin, elektrik üretirsen de sulama yapamazsın. bize lanse edilen, reklamı yapılan elektrik tüm yıl üretildiği zaman yapılan hesaptır. sen sulama sezonunda sulama yapayım dersen, zaten kurak olan daha doğrusu derenin minimum su getirdiği ya da kuruduğu yaz aylarında elektrik üretemezsin. yok o bolluk. çine çayı o kadar değil. fırat nehiryle, dicleyle, kızılırmakla karıştırmayın. adı üstünde zaten, çine çayı, çay bu mk. ne bekliyorun başka çaydan. kışın bile adam yutacak su yok bu çayda. girdim, balık tuttum, biliyorum. ama yine oldu diyelim, çine çayı fırat gibi, dicle gibi, kızılırmak gibi gürül gürül akıyor, yaz kış dolu dolu. yazın bile adam boyundan fazla. olmaz, imkansız bu ama hadi olun. allah'ın işine karışılmaz.

    hem tüm sezon elektrik üretiyoruz hem de sulama sezonunda, kurak aylarda sulama yapıyoruz. sulanacak alanımız o bölgede toplam 23 bin hektar. yani 230 bin dönüm. sulama suyunun dekar* maliyeti 8-12 dolar arasındadır ve suyun cazibeyle ya da pompayla getirilmesine, getirilme mesafesine göre değişir. biz barajdan cazibe ile salıyoruz bu araziye. 10 dolar kabul edelim dekar başına. 230 bin dekar arazi için toplam sulama getirisi 230 bin x 10 dolar = 2,3 milyon dolar. imkansız ama, tüm imkansızarın olduğunu düşünerek buna da tamam diyelim ve yıllık 2,3 milyon da sulama getirisi sağlasın bu baraj bize. önce de 4,60 milyon getirimiz vardı oldu mu 7 milyon dolarımız, yıllık. parantez içinde bir şey daha söyleyim bu sulama mevzunu kapatayım. (bu baraj sulama amacı için yapılmadı, sulamayı da kapsayan ilk ihale, ilk projeler hep bir elden değiştirilmişti. buna paralel olarak da zaten barajın hemen altına gökbel barajı inşa ediliyor ve bitme aşamasında. bu baraj esas olarak sulama amaçlı yapıldı. ve maliyeti de yaklaşık 7-8 milyon dolar. yani sulama büyük bir iş değil. çok küçük yatırımlarla yani 7-8 milyon dolarla bile çözülebilir. madem hayvan gibi çine barajı sulama amaçlı da yapıldı, bunun reklamı yapıldı, yapıldığı gibi de dsi resmi sitesinde halen bu şekilde lanse edilmektedir, madem sulama amaçlı yapıldı ise bu gökbel barajı'na neden gerek duyuldu?)

    içme suyu için kullanıldığı mevzu yalan zaten. aydın'ın hiç bir zaman içmesuyu açığı olmadı. şu anda da yok, olacağına da ihtimal vermiyorum ben. zaten çine barajında da bu amaçla herhangi bir branşman bırakılmamıştır.

    hepsi hepsi toplam 5 milyon getirisi var, 2 milyar maliyetine rağmen. gelelim zurnanın zırt dediği yere:

    şimdi biz bu barajdan elektrik üretiyoruz ya, 5 milyon dolar da enerji geliri sağlıyoruz. işte o enerjiyi üretmemizi sağlayan hes artık çalışmıyor. çünkü hes'e su götüren tüneller patladı, göçtü geçen sene. geçen seneden bu yana bir ampüllük bile enerji üretilmedi bu barajda. hala o göçüğü, patlağı tamir etmeye uğraşıyorlar, daha doğrusu yamamaya. yama sonuçta, bu yıl yaparsan öbür yıl bir daha yırtılır. öyle de gerçekten. tünelin ekseni kaydı. yarı kesit birbirine girdi. ne kadar yamarsan yama boş. bir-iki yıla bir daha patlayacak ve tamamen kullanılamaz hale gelecektir. bu göçüğün sebebi ise yeni tünellerin yanlış yere yapılmasıdır, o kadar kayanın içinde heyelanlı bölgeden geçirilmesi. ve yeniden yapılması da artık imkansız. bu tünel gövdeye çok yakın geçiyor. bozup yapmak demek tüm gövdeyi riske etmek demektir. olmaz bu, bu riski hiç kimse almaz, alamaz. alacak cengaverinde elinde patlar zaten.

    şu anda elimizde elektrik üretmeyen, bozuk, tamiri neredeyse imkansız, sulamada da kullanılmayan, içme suyunda da kullanılmayan ve hiç bir zaman da kullanılmayacak tertemiz bir barajımız var. bütün bunlar olsa bile, imkansızları oldurabilesle bile, ki buna muktedir bir hükümetten bahsediyoruz, her şeyi sağlasalar, tıtkır tıkır çalıştırsalar bu barajı, barajımız kendini 200 yılda amorti edebilecek belki. yani 15-20 nesil sonraki torunlarımız bu yatırımın meyvelerini yiyecektir inşaallah. tamı tamına da 2 milyar dolara yaptık. büyük bir yatırım, istihdam oldu. dünyanın sayılı barajlarından hem, en teknolojik usullerle yapıldı hem. alkışlar, alkışlar. yaşa akp, yaşa tayyip erdoğan. alkışlar, alkışlar. şak, şak, şak ..

    edit: sallamasyon diye başlık altında atıp tutanlara. hes'ler kendini 2-10 yıl arasında amorti ederler. rcc beton ise yeni değildir evet ama yukarıda bahsettiğim mevzu da yeni değildir. 9-10 yıl öncesinden bahsediyorum ben yukarıda.

    atatürk barajı 3,5-4 milyar dolara mal olmuştur. çine barajı ise atatürk barajının yarı fiyatına. parasal olarak aralarında yarı yarıya fark var değil mi? peki yaptıkları iş olarak ve verdikleri fayda olarak?

    kurulu gücü ise 2400 mwatt'tır. yani çine barajının 60 katı. sulama alanı ise 900 bin hektardır. çine barajının yaklaşık 40 katı. depoladığı su hacmi yönünden ise atatürk barajı çine barajını 150'ye katlamaktadır.

    sadece bu kıyas bile çine barajında dönen pislikleri doğrular niteliktedir. az buçuk matemetik bilen, hesap bilen zaten anlayacaktır ne demek istediğimi. bu kıyaslama yapılmış bütün barajlar arasında yapılabilir ve yapılacak her kıyasta yukarıdaki durumun vehameti görülecektir. http://www.dsi.gov.tr/baraj-arama

    adamlar* kesin hesap yaptılar çine barajı ile ilgili. 5-6 yıl önce biten barajın hesapları neticesinde yaklaşık 20 milyon dolar firma alacaklı çıktı. normal, olabilir yani. genelde de firmalar ya başabaş ya da çok az alacaklı çıkarlar kesin hesaplardan. ama 20 milyon değil. hadi iş büyüktü diyelim, yine de 1-2 milyon mertebesinde çıkması lazımdı. buna da eyvallah. firma alacaklı, dsi teyit etti bunu. peki firma ne yaptı? bu 20 milyonu ben istemiyorum, hibe ediyoum dedi. 20 milyon. kim niye 20 milyon hibe eder?

    bir işten çok kazanmışsındır da son bir parçasını bedava yaparsın, para almazsın ondan. bu da öyle bir şey. mesela ben birine iş yapıyor olsam ve işin sonunda 20 milyon hibe ediyorsam, o işten en az hibe ettiğim tutarın 20-25 katını kazanmış olmalıyım. 20 bin kazandımsa son 1 milyonu hibe edebilirim belki. ya da şöyle düşünün, lokantada garsona bahşiş bırakırkenki oran üzerinden gidin. 50 lira hesap geldiyse 5 lira bahşiş bırakabilirim en fazla. adamlar ne kadar vurgun yaptılar bu işten ki 20 milyon bahşiş bırakır gibi hibe ediyorlar devlete.

    gg edit: türkiye'nin bu karanlık ve puslu vadisinde yaşananları anlattığımız bu entry'deki kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür. gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur.

  • 19. skocax

    arkadaşlar hepinize teşekkür ederim. düşünmek ve yazmak benim için bir tür hastalığa dönüştü özellikle gezi direnişinden sonra. epeyce kişi için de durumun aynı olduğunu düşünüyorum. gezi direnişi unutulup gidecek diyenlerin asla anlayamayacağı şey bu. 2013 öncesi de çok okurdum ancak geziden sonra hiç boşluk kalmadan her şeyi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak bir tür takıntı ya da saplantı haline geldi. her olayda olayın nedensellik zincirini en az bir kaç bin yıl geriye kadar takip etmeden araştırmadan çözümlemeden rahat edemez hale geldim. yani yazılarımı okumaktan mahrum kalacağını düşünen arkadaşlarım için naçizane beyanımdır: öyle bir şey olmayacağına emin olabilirsiniz. bu hastalık bende devam ettikçe yazmaya da devam edeceğim. kanzuka ya da üç beş tarikatçi ergene küsüp de yazmaktan vazgeçecek değilim. buradaki yazılarımı silmiyorum ancak artık ekşide yazmak istemiyorum bir blog açacağım.

    son yazımın silinmesi ve ardından olanlar hakkında kanzuk başlığı altına geçen ayki ekşisözlük direnişine destek olmak için girdiğim yazının (bkz: #59063288) gururuna dokunması nedeniyle kanzukun pusuya yatıp da benimle uğraştığı açığımı kolladığı veya bana kafayı taktığı gibi ihtimallerin doğru olduğuna inanmak istemiyorum. kanzuk eline büyük yetki verilmiş ortalamanın altında kapasiteye ve zekaya sahip bir arkadaşımız ancak bu kadar da alçalamaz diye düşünüyorum. o yüzden bütün medyayı ele geçiren türk tv kanallarının yarısından fazlasında sabah akşam nazi partisi gibi propaganda yapan akepenin türkiyenin en fazla tıklanan 10-15 sitesinden biri olan ve sosyal medyaya ciddi nüfuzu olan ekşiye kayyum atadığı ve kanzuk'un da eldeki dürümden olmamak için bunu gizli tuttuğu ihtimali daha ağır basıyor. bu durum kanzuk u akepe iktidarına yanaşıp da müdür koltuğu elde eden eskinin sosyal demokratı devlet dairesi memurlarından farklı yapmaz. bunun ahlaksallığı ile ilgili tartışmalara girmek de fayda getirecek bir şey değil. sadece biz o müdürlerden at bokundan tiksindiğimiz gibi tiksiniyoruz. bu bilinmeli en azından.

    tüm arkadaşlara değerli desteklerinden dolayı teşekkür ederim. beni savunurken leyla edilen yazar arkadaşlar var tam takip edemiyorum. bilgisayarıma uzağım bu aralar telefondan giriyorum. twitter adresim profilimde var: https://twitter.com/comteaverroesov
    uçururlarsa burada bulabilirsiniz beni.
    blog adresini twitter dan duyururum.
    kalın sağlıcakla.

  • 20. yeni moda sütyensiz kıyafet akımı

    sizin ananız bacınız bu akıma kapılırsa hoşunuza gider mi şeklinde düşündürten akımdır. *

  • 21. öğretmene tekme tokat dalan çinli öğrenciler

    öğretmen dayak yiyeceğini bile bile öğrencisine tokat atıyor ve her defasında tekmeyle tokatla karşılık buluyor ama dayak yemekten asla yılmıyor.

    video

    çin dev bir adana'dır.

  • 22. üniversitelerde bahar şenliği yasağı

    hoşlarına gitmediği için yasaklanmasını destekleyen kompleksli vatandaşları tekrar ortaya çıkaran yasaktır. hadi anlıyoruz yöneticiler diktatörcülük oynuyor, peki bu vatandaşların hali nedir?

    "istemiyorum yasaklansın"

    neden istemediğini oturup analiz edecek kadar umrumda değil, umrumda olan konu yasakları destekleyen bu zihniyet acaba akp dönemindeki manipüle edilmiş medyanın mı eseri yoksa hep böyle miydi?

    peki şenliği de müptezellerin uyuşturucu alıp sağa sola saldırdığı bir şekilde resmetmek nedir?

    uzun zamandır en çok aklıma takıaln konu da "yaşanan terör olaylarından sonra" ile başlayan sözde bahaneleri ortaya atan iki yüzlü insanların günlük hayatta neler yaptığı. acaba bu insanların eğlenmesini terör var diye engellemeye çalışanlar ne yapıyor, sabah kalkıp akşama kadar ağıt yakıp eğlenmenin her türlüsünden uzak duruyorsa bravo.

    zaten bu topraklarda eğlencenin, gençliği yaşamanın her türlü yolu siyasi, dini, "ahlaki" nedenlerle engellenmeye çalışıldı. son nesillerin bu fiyaskoya karşı cesur duruşuna çok saygı duyuyorum, eğlenmek kabul edilemez diye buyurun siz, nefret propagandacıları.

  • 23. kadının kendisini kadın gibi hissettiği an

    kendisini bir erkeğin kollarına kayıtsız şartsız bırakabildiği andır.

    onu koruyacağını, kollayacağını, başına ne gelirse gelsin o'nun orada olacağını bilerek, sorgulamadan, kafasında binlerce tilkiyi kovalamak zorunda kalmadan bir erkeğe güvenebildiği zaman kadın, kendini kadın gibi hisseder.

    kendini kadın gibi hisseden kadın da erkeğini baş tacı yapar, onu pamuklara sarmalar, sarar. hisseden kadın hissettirir.

    karabatak misali bir var bir yok erkekler ise bırak kadına kadın gibi hissettirmeyi, kadının kadınlığından alır. erkeğin yetkinliğini sürekli sorgulamak ise kadını huysuz, agresif ve gergin yapar.

    bir kadının gerçek kadınlığını görmek için, o'nu güvende hissettirin. sorgulamaya harcayacağı zamanı, erkeğini mutlu etmeye harcayacağını o zaman göreceksiniz.

  • 24. beşiktaş

    bu takım ligin 6. haftasında, 27 eylül 2015'te fenerbahçe'ye çakarak liderliği almış, o tarihten beri 1 hafta hariç liderliği hiç bırakmamış, ligi sirkülase etmiş.

    stadı olmamasına rağmen sahadaki futbol ile de, istatistiklerle de, rakiplerini tokat manyağı yapmış. şampiyonluğu hakettiğini rakipler dahil herkese döve döve kabul ettirmiş.

    70 milyon euro harcayıp takımı baştan aşağı değiştirerek şampiyon olunmadığını öğretmiş. atarlı aziz'i mum etmiş, "artık yüksek bedelli transfer yok" dedirtmiş.

    rakibin istediği futbolcuları transfer ederek mastürbasyon yapanlara "gökhan, caner, mehmet istediği yere gidebilir" dedirtmiş.

    ahlaksız mahmut'u uslu çocuk haline getirmiş, beynini yakmış, "zaten yensen, şampiyon olsan olmasan çok önemli değil bu saatten sonra" dedirtmiş. ne demekse.

    ve bunların hepsini, 3 senelik yapılanma ile, akıl ile, planlama ile yapmış. bunların yanında bir de stadını açmış, çok iyi sponsorluklar anlaşmaları yapmış, taraftarıyla bütünleşmiş. ekonomisini düzeltmek için tünelin ucunda ışığı görmüş.

    e tabi bok atacaklar. tabi çekemeyecekler.

  • 25. devlet bahçeli'ye sorulacak tek soru

  • 26. dünyanın en lüks şeyi

    sağlıktır sağlık. isterse nice rolls roycelarınız, ferrarileriniz, yatlarınız, jetleriniz, villalarınız olsun. örneğin kör olsanız ne değeri var?

  • 27. 300 kiloluk adamın liseli kıza tecavüz etmesi

    ülke cidden gotham city gibi. kafanda bir çizgiroman sahnesi gibi canlandır. ağzından salyalar akan 300 kiloluk yerinden kalkamayan bir adam hentai etekli bir kızı taciz ediyor

    böyle şeylerin normal dünyada olmaması gerekiyor lan. bilimkurgu olması lazım bunun.

  • 28. muhteşem yüzyıl kösem

    kösem'in kızkardeşinin ölümü sonrası gözyaşlarına boğuluşu, kendini kaybedişi, çektiği vicdan azabı beni derinden etkiledi, o kadar etkilendim ki böyle bir performansın ardından kendime gelemediğim için izlemeye devam edemeyeceğim ;(
    kardeşi değil de semra özal'ın köpeği ölmüş sanki mk. yüzündeki sabit "bok mu kokuyor?" ifadesiyle kösem'e ve katlanabilenlere başarılar diliyorum, bakın ahmet bile geberip kurtulma peşinde, hoşçakalın.

  • 29. kediyi 8. kattan atan çocuk

    sonra kedi nankör,kedi ıııy,aay kedi mi al şunu şurdan. böyle bir türle ilk defa karşı karşıya kalıyor dünya. toptan yok olsak da gitsek. bir de kamera hazırlamışlar çekiyorlar. kedi bile değil daha yavru öp,kokla be onu ne istedin hayvandan? umarım boğularak ölürsünüz. bir videoda bu yükseklikten daha da yüksekten atlayan kedi yaşıyordu ama öldü lan hayvan büyük olsaydı keşke yaşardı belki. bağıra bağıra ölün.

  • 30. tek celsede 508 yıl yiyen sanık

    guguk sistemimizin geldiği son nokta.

    yalamalardan kurulu gugukçularımız ve sorumluluları ''aman ensar adı daha fazla bu olayla anılmasın'' diye sanığa verdiği ceza, küsüratlı verelimde show da yapmış olalım boyutunda. asıl yatarı 32 yıl.. boşanma davaları bile bazı durumlarda yıllarca sürerken ''ensarcı sapıkların'' davası tek çelsede nasıl oluyorsa sonuçlanmış.

  • 31. 2016 öğrenim kredisi affı

    köprü geçişinin 117 lira olduğu, öğrenciye ve işçiye zorunlu gss prim borcunun çıkartıldığı ülkede çıkacağı düşünülen af.

    imralı'ya af çıkma olasılığı daha yüksek.

  • 32. evden sıçmadan çıkma huzursuzluğu

    evinden başka yerde tuvalete giremeyenlerin dramıdır bu.
    şüphelerin en büyüğüdür.

    uyandığında karnında bir ağrı yoktur. gaz baskısı yoktur. ama sen her sabah tuvalete düzenli çıkan birisindir. yıllarını bu düzeni kurmak için harcamış, 6'da evden çıkman gerekiyorsa 5'te kalkıp tuvalete gitmiş, evden boş mideyle, huzur içinde çıkmış birisindir ama o gün öyle olmaz. tuvalete çıkman için hiçbir belirti yoktur.

    bu şu demektir; "birazdan kahvaltı yapacağım ve dün yediklerimin üzerine binecek... hım... o zaman bana günün belli bir anında sıkıntı verebilir..."

    tuvalete girersin, denersin olmaz. risk artmaktadır. hafif ter gelir.

    dışarı çıkarsın, attığın ilk on adımda midende hareket başlar. panik ve kontrol o andan itibaren tüm günün hakimi olur. başlar b.kunla mücadelen. yemeye korkarsın, içmeye korkarsın, daha önceden tecrübe ettiğin ve mideni mülayimleştiren 3'ü 1 arada, bulgur pilavı, mercimek çorbası gibi şeyleri o gün tütketmemeye çalışırsın ama aksi gibi gittiğin yer yerde karşına onlar çıkar. sıkıntıya girer, tükenirsin.

    ve mideni yenip, ona teslim olup başka tuvaletlere girmeden evine girdiğin an, sınav sonuçlarının açıklanıp sınavı geçtiğin andır. beklediğin iyi haberin geldiği andır. huzur o andır işte, rahatlık o andır. artık güvendesindir.

    'ulan sıç artık da kurtulalım' diyorsunuz, duyuyorum. öyle demeyin dostlar. milyonlar sokakta böyle dolaşıyor. biraz dikkatli bakın yüzlerine ve dinleyin onları.

    "ben almıyım abi ya..."
    "yedim de geldim kanka sağ ol."
    "bir su alayım, dolaptan olmasın."
    "kaç gibi biter işimiz?"

    her yere b.kunu bırakan dostlara selam olsun! duvarımda posterleriniz var!

  • 33. izmir-istanbul yolunu kullanmak için 117 tl ödemek

    yürürüm daha iyi amk

  • 34. mangal yapmayı bilen erkek çekiciliği

  • 35. 23 nisan 2016 ekşi yönetimi bana verilsin

    verin gitsin. napacak ki çocuk? en fazla temayla oynar, kapıları açıp toplu çaylak alır, beğenmediklerini uçurur falan. aa bi dakka lan, onlar zaten şu anda da yapılıyordu, değil mi?

  • 36. oğuzhan özyakup

    van persie ile ilgileniyormuş gibi yapıp rakibine kilitlerken mario gomez'i almış, diego ile ilgileniyormuş gibi gözüküp rakibine itelerken sosa'yı almış ve sırf itelemek amacıyla ilgileniyormuş ayağı yapıp ozan tufan'ı rakibine yapıştırmış bir başkanın kulübünde futbol oynamaktadır. şimdilerde başkanın ilgilendiği kişi karaman valisi, hatırlatayım dedim.

    paralel paralel diye ağlayan paralı köpeklerin ıslak rüyası.

  • 37. abdullah gül'ün alnına silah dayanması

    " halk mahkemeleri adı altında arkadaşlarımızın tırnaklarının söküldüğü dönemler vardı" diyor. diyor. "ölebilirdik" diyor.. neyse ki babam öldü. 80 darbesinde içeri attılar, 2 ay boyunca ağır işkenceler ettiler. enteresan. o dönemde ölenlerin, asılanların, işkence edilenlerin listesine baktığımda ağırlığı solcu.

    size ne ara işkence edildi sayın gül. 80 darbesinin çocukları olan sizler hangi ara mağdur oldunuz. ulan işe bak be. ölen biz, asılan biz, işkence edilen biz. mağdur gene bunlar. işkence bilgisi: babamın kalbi doğuştan zayıfmış, lise ve üniversite yıllarında baya toplamış. sonra 80 darbesinde hapse atıp, işkence etmişler 2 ay. kalbi o ara kötüleşmiş. zaten 12 sene sonra da toplayamadı, öldü. boşver. bu adamların ülkeyi yönettiğini görseydi zaten kahrından ölürdü. yazacağım geldi yazayım.

    ne oldu baba. senin günlüğünde emekçi kardeşlerimizin hakkı, haklı direnişimiz diye yazdığın o adamlar var ya, heh hepsi çomar'a evrildi. ne oldu baba. işkence edildiğinle kaldın. bak baba. adam işkence diyor. benim yüzüme bakıp diyor. yaaaaaa baba.

    aslında senin sorunun romantizmdi. ben senin görmediğini gördüm. kandırılmış masum bir halk yoktu. öğrenilmiş güdümlü cehaletten beslenen kötülük vardı baba.

  • 38. ahmet davutoğlu'ndan sonraki başbakan

    ahmet hoca ne zaman başbakan oldu da sonrasını konuşuyoruz sayın suserler.

  • 39. 2016 turizm krizi

    burada turizmcilere bu kadar nefret kusan hortumcuları hiç anlamıyorum.
    bu krizin ucu size de asşdkfhasşkdfhşad ahahaha.....
    ucu değil, isterse gövdesi bile dokunsa bu anadolu çomarlarının açlıktan ölmesini zevkle izlediğim, ağladıkları entryleri okudukça keyif sigarası yaktığım kriz.
    geçen bir barzo yazmıştı da cevap vermeye bile üşenmiştim. demiş ki, orada krizden dolayı işten çıkacaklar işsizlik artıracağı için senin ortamının rekabetini de arttıracak, işini tehlikeye atacak.
    bak bak bak, barzoya bak, patates soyup sarhoş yabancı turiste sürtünen bu barzolar benim iş alanımı tehdit edecekmiş. pazartesi raporları masama bekliyorum....

    evet anasını satayım, bu akp'ye oy vermiş herkese artık üstten bakıyorum, işte bu yüzden iktidar olamayacaksınız geyiklerinizin de allah belasını versin pedofili sevici, naylon çoraplı ak parti göt kılları sizi. daha beter olun. evinize ekmek götüremeyin, açlıktan çocuk yapamayın da daha çocukken tecavüz edebileceğiniz bir birey getirmeyin dünya'ya. teker teker, hamamböcekleri gibi sürünerek ölün ve bitin.

    viva la 2016 turizm krizi.

  • 40. 2016 türkiye ekonomik krizi

    öncelikle kriz çığırtkanlığı yapmak istemem ama reel sektörde imalat yapan bir firmayı temsilen bir kaç anektodu paylaşmak istiyorum...

    ağırlıklı olarak otomotiv yedek parça,bisiklet motorsiklet yedek parça, mobilya aksesuarları, aluminyum merdiven sektörlerine yarı mamül fason üretim yapıyoruz.

    son iki yıldır sistemde bazı sıkıntılar var.

    1) satıcı stok yapmıyor herkes stok işini, gerek benim gibi fason gerekse tam ürün üreten 2. halka imalatçıya yüklemeye çalışıyor.
    500 -1000 adetlerin altı perakende üretim durumundayken imalat talepleri 10 lu rakamlarla gelmeye başladı... son satıcı ve toptancı abi bundan stok yapsana diyecek kadar absürt tekliflerle geliyor.

    2) yılbaşından itibaren enerji fiyatları cidden coştu... kasım-aralık ayında 400-500 tl aralığında gelen elektrik faturaları ocak - şubat döneminde 700-900 aralığında oynuyor.

    3) akaryakıt fiyatları gerek nakliye, gerekse ulaşım maliyetlerine dolaylı olarakyansıyor.

    4) kendi sektörümde 2 yıl önce ödemeler, teslimat ardından 15-30 gün sonrasında teslim edilen 4-6 ay aralığındaki ağırlıklı çek ve kısmen senet iken...
    son iki aydır teslimat sonrası 1-2 ay ardından teslim edilen 6-9 aylık ağırlıklı senet nadiren çek şekline dönüştü.

    piyasada karşılıksız evrağın sayısı gittikçe artıyor. karşılıksız çıkan çeklerin sonucu çek karnesi alamayan esnaf, çözümü kırtasiyeden 1 liraya aldığı senedi imazalamakla çözüyor.

    senet tahsilatı ise pahalı bir yöntem minimum 45 tl ye mal oluyor.
    1000 tl üzerinden 45 tl yi senet başına ödemek %4,5 lik bir tahsilt kaybı demek...

    kaldı ki senet daha güvenilir gibi dursa da kolay edinilebildiği için şu an çok daha güvensiz.

    5) nakit cidden sıkıntı, herkesin bankaya kredi borcu var...

    6) malzeme fiyatları

    alaşımsız demir
    transmisyon mili
    otomat çeliği
    vasıflı çelikler
    aluminyum
    pirinç (sarı) malzeme
    derlin
    polyamid

    fiyatları sene başında belirlenip yıl içerisinde dövizde ciddi bir kur farkı olmadığından nadiren hareketli olurken (sarı ve aluminyum günlük değer üretilir o ikisi hariç) bugün hammadde ve malzeme fiyatları günlük değişken seyrediyor. kaldı ki dolarda gözle görülür bir dalgalanma söz konusu da değil.

    7) imalat sektörü sezon girmeden önce ocak ortası şubat başı gibi canlanır mayıs sonu haziran ortası gibi rutine döner.

    lakin nisan ayını bitmeye yaklaştığımız şu dönemde
    metal kaplamacılar
    imalatçılar
    sinek avlamakta.

    8) nisan ayı başında automechanica fuarında katılımcı sayısı gayet iyiyken ziyaretçi sayısı berbat durumdaydı. çoğu ziyaretçi satış veya alış yapmayacak sadece sektörü takip edecek kişilerdi.
    bahsedilen fuar oto yedek parça fuarıdır. ve yurtdışı üreticilerin de yoğun ilgisi vardır.

    kısacası şu an imalat sektörü boka saplanıyor...
    işten çıkarmalar başlar mı bilemem ama şayet sektör nakit çeviremeyecek noktaya ilerlemeye devam ederse sıkıntı büyük. bunun üzerinde dolar kurundaki ekstra bir dalgalanma ise şu anda ekonomiyi kilitler. ve domino etkisi çok ağır olabilir..

    naçizane ravsiyelerim... döviz borç almayın
    döviz borcunuz varsa kur sabitleyin ya da imkanlar ölçüsünde borcunuzu kapatın...
    ayağınız yere sağlam basmadan uzun vadeli tüketim planlarından kaçının.

    allah sonumuzu hayretsin...

    buyrun size istikrar...

  • 41. türkiye'de bilimin gelişmeme nedenleri

    1924’ten beri paratetis adını taşıyan ve varlığı daha 1866 yılında eduard suess’ün yayınlarından beri bilinen ve günümüzden 36 milyon yıl ile yaklaşık 8000 sene önce aralığında viyana’dan aral gölüne kadar büyük bir alandan zamanla bugünkü karadeniz’e doğru daralmış olan dev bir iç denizdir karadeniz.

    sirem semendire (semendria, smederevo) vadileri baştan başa karadeniz olup venedik körfezine karıştığı yerler hala bellidir. hatta silistre eyaletinde pravadi kalesi göklere baş kaldırmış yüksek bir kaledir. o asırda bu kale deniz kıyısında imiş. hala gemileri bağlamak için demir halkalar vardır, durur ve eski zamanda gemi küpeşteleri ve bodostomaları kayalara dokunmaktan yaraladıkları yerler açık seçiktir. bunun konumuzla ne alakası var?

    ne alakası olduğu celal şengör hocamdan gelsin ve onun da değindiği gibi bunu seyahatnamesinde yazan adam evliya çelebi dir. osmanlı tarihinin en büyük bilim insanlarından biri. ama aslında evliya çelebi bunu gözlemlese de durumun farkına varmamıştır.

    seyahatnamesinde "karadeniz kıyısında bazı hayvan kalıntıları gördüm. karadenizden uzakta da bunların aynılarına rastladım.demek ki karadeniz, eskiden daha genişti.'' yazmıştır.

    peki ya yukarıda alıntıladığım akılcı çıkarımından hemen sonra ne yazmış: işte bu da allah'ın akıl sır ermez nice hikmetinden biridir. şüphe yok ki allah her şeye kadirdir” .

    ulan adam biraz daha düşünsen karadeniz'in eskiden daha geniş olduğunu keşfedeceksin.bizim toplumuzda soru sorma,düşünme yok. dinin getirdiği bir tembellik var.''

  • 42. bir erkeğin aynı kadınla 5. kez evlenmesi

    üşenmedim okudum, 3.seferden sonrası zorla çekilmiş lost bölümleri gibi olmuş. notum: 10/6

  • 43. antalya'da gökdelen bulunmama sebepleri

    çünkü antalyada dağlar denize paralel uzanır, evet o yüzden.

  • 44. hababam sınıfı'ndaki saçmalıklar

    hayta ismail'in askerden sonra tekrar liseye başlaması.

  • 45. ekşi sözlük'te çocuk istismarı yapan yazarlar

    ülkedeki son tecavüz olaylarından sonra farkettiğim çocuklara karşı işlenen taciz, tecavüz suçlarını açık açık "çocuk s*kmek" gibi mide bulandırıcı bi ifadeyle dile getiren gurühtur. bre orospu çocuğu kullanacak başka ifade mi bulamıyor musun?

  • 46. chp pilavı çatalla yiyenlerin partisidir

    (bkz: yaman trollmüşsün delikanlı)

    türtosun neyse de örenceğiz nedir yahu!

    bu arada geleneksel ekşisözlük sazan festivaline hoşgeldiniz.

  • 47. ay teyzesi o börek sevmez denilen toraman çocuk

    13 yaşında 73 kiloluk bir toraman, al yanaklı koca kafalı bir çocuk. ay teyzesi o börek sevmez falan deniliyor ama verseler teyzeyi bile yer amk böreği sevmez mi hiç. ayı bir çocuk. evet.

  • 48. playstation neo

    slm arkadaslar biz sony'den yaziyoruz. sizleri okuduktan sonra konsolu cikarmama karari aldik. 4 ayda bir degis tokus sitelerinden aldiginiz oyunlar bizim icin cok buyuk bir pazar o yuzden vazgectik.

  • 49. reddettiği erkeğe nasılsın diye sms atan kız

    -ahmet nasılsın?
    *sence?
    -haahahah üzüldün mü ayyy kıyamam yıaa
    *lan!
    -çok mu seviyomuş beni? çok mu inanmış benim kabul edeceğime? çok mu kendini bi bok zannetmiş? hahahaahahahahahahahahahahahhahahaha.
    *seni var ya!
    -ahahahaahahaha. tamam tamam şaka yaptım. teklifini düşündüm. ciddi ciddi hem de.
    *hadi len
    -gerçekten bak
    *allah allah. ee?
    -hahahaahah. ulan gene umutlandı yaa hahaahah.

  • 50. survivor 2016

    ***semih öztürk*** ilk önce tabelayı asalım.

    soru; neden destekliyorum? cevap ; her insanın yarışmaya bakış açısı farklı. ben işin içine biraz duygusallık ve gerçekçilik kattım. bu pencereden baktığım zaman, "senin yemeğini yere koyacağım oradan yersin" gibi büyük bir ahlaksızlık yapan insanların karşısında her kim varsa ismi semih olsun, ahmet olsun, mehmet olsun fark etmez. ben o kişiyi desteklerim.

    gümrük memuru gibi "senin gibi insanlar alaçatiya gelemez" aforizmasini üreten bir insan karşısında "ne diye semih'i destekliyorlar yeaaa" diye sormak aslında en büyük gevşeklik.

    yarışma istatistikten, başarıdan daha kamyonun üzerindeyken çıktı. bu gevşekler adaya veda edene kadar semih'i destekliyoruz aga. nokta.

    yürüyedur reis.

    tanım; seneye bu zamanlar unutulacak yarışma.