Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. bakanın oğlu kumar masasında

    beni ilgilendiren tek yönü atvde nasıl olayı chp zihniyetine yıkacakları meselesi olan olay.

  • 2. şehitlerimizi tekbirler ile uğurlayalım

    allah yolunda değil siyasi beceriksizlik* yolunda öldüğü için insanlar anlamsız önermedir.

  • 3. tahtadan devasa bir at görüp hiç şüphelenmemek

    ankarada yaşıyorsam melih başgan dikti herhal der geçerim.

  • 4. erkek arkadaşımla ilişki rutinimiz

    yazacağın yer burası, sözlük değil.

    (bkz: sözlüğün iyice bloga dönmesi)

  • 5. 19 nisan 2016 real madrid fenerbahçe maçı

    real madrid başantrenörü pablo laso, maça ilişkin "f.bahçe gibi büyük bir takıma karşı kazanmak için sadece yüreğini ortaya koymak yetmez" dedi. evet bunu real madrid başantrenörü dedi. öyle işte...

  • 6. 50 lira ile 11 gün yaşamak

    arabayı sat sorun çözülür.

    emeğine sağlık kardeş.

  • 7. ali ismail korkmaz'ın katillerinin serbest kalması

    2010-11'lere kadarki ekşi kadrosu olsa, sol tarafta bu konu harici başlık görülemezdi. ekşi'den topluca ayrılan yazarlar ve yerlerine alınanların ekseriyeti hakkında büyük bir sorgulama yapmama neden olan olay.

    ne dava süreci ne de serbest kalma başlıkları ilgi gördü.

    yazık.

    şu anda sol taraftaki başlıklar:
    (bkz: oral seks vermeyen erkek)
    (bkz: boşalmadan 90 dakika sevişebilen erkek)
    (bkz: babanın osurması)
    (bkz: sözlükteki yengeç burcu yazarlar)
    (bkz: koç burcu erkeği)

    ulan yunanistan'da polis, 16 yaşında çocuk öldürdü diye ülke erken seçime gitti. çünkü tüm ülkede isyan çıktı, otoyollar kapatıldı. fakat boşalmadan 90,dakika sevişen erkek daha önemli tabii. ne ara bu kadar sığır oldunuz diye düşünüyorum.

  • 8. 19 nisan 2016 musul'da vurulan türk tankı

    vurulan tank m-60t (israil'in modernize ettiklerinden), vuran ise rus yapımı kornet güdümlü füzesi.

    işin trajik tarafı, vurulan tankın 5m yanında otokar cobra 4x4 araca monteli keşif gözetleme sistemi görülüyor. füze ateşlendiği anda kameralarının başka yöne baktığı seçiliyor.

    füze, tankı taretinin üst kısmında vurmuş gibi görünüyor. klasik m-60, dökme çelik zırha sahip. kornet çok güçlü bir füze. normalde o tareti delip içindeki mermileri patlatması gerekirdi.

    israil modernizasyonunda m-60'lara ek zırh blokları* eklenmişti. videodaki patlamanın boyutuna bakılacak olursa tank delinmemiş olabilir. umarım şehit yoktur.

    uzun bir süredir bilfiil savaş halindeyiz. bu video da bunun hatırlatıcısı oldu.

  • 9. baban bakan olsa sen yemez misin

    babam bakan olsa sakız aldırmazdı be dünyayı burnumuzdan getirirdi. allah'tan böyle bir sıkıntı yaşamadık.

  • 10. 19 nisan 2016 samsung rezaleti

    aslında bu başlığı cok önceden açmak lazımdı ama bugün artık çileden çıkardılar. samsung'un mahkeme kararını tanımama olayıdır. ülkedeki firmaların ne hale geldiğininin büyük kanıtıdır. babam 10.03.2012 yılında indirimle teknosadan 6000 civarindan 5100 liraya düşen samung marka d serisi televizyon aldı. aradan bir süre geçince aydinlatmasının sıkıntılı olduğunu anladık. teknosa sağolsun koşulsuz değişim süresi bitmiş servise yönlendirdi. iki kere televizyon servise gitti problemsiz diye geri yolladılar. ama problem o kadar bariz ki ekran aydinlatmasini azaltınca altta bir şerit kabak gibi parlak kalıyor. düzeltmediler. öyle de izlenmiyor mu izleniyor fakat babam da kazandığı parayı bozuk bir televizyona yedirmeyi kabullenemedi herhalde sonunda dava açtı.

    gel zaman git zaman hakem heyeti karar verdi, mahkeme karar verdi, yargitaya bile gitti geldi bi televizyon için ki işin öteki ucunda samsung ve teknosa var. işi her turlu yokuşa sürdüler . oyle boyle 4 senede sonuçlandı mahkeme. sonucu net olarak şu: televizyonun ayipsiz misliyle değişmesi.

    sonunda iki hafta önce televizyonu aldılar evden, değiştirecekler. babama da helal olsun kapitalizmi dize getirdi be adam diyordum çünkü tüm bu süreçleri adam avukat kullanmadan işinin baska bir yerde olmasına rağmen kendi takip ederek gerçekleştirdi. bi de diyorum neden parayi istemedin öyle ahlaksızlık olur dedi adam. nihayetinde pazarlığımızı yaptık samsung'la diyor.

    nihayet bugün aradılar babamı değiştirecekleri televizyonlari önerdiler. babam birden bağırmaya basladi. normal bir şirket sanırım bu durumda daha da sıvamayalım diye bi güzel modelini önerir hadi önermedi lan bari 4 senelik tefe tufeyi katmadan aynı paradaki ürünü önerin ahlaksızlar. ulan adamlar zamaninda indirimli hali 5100 lira olan tv için suan 3500 liralik televizyon öneriyor bir de ustune 1500 lira para istiyor. mahkeme kararina rağmen adamlar hala ticaret yapıyor.

    firmaların her türlü şeyi yapacağına inanırdım da mahkeme kararını bile tanımayacak hale geleceğine inanmazdım. ülkece sözün bittiği yeri çoktan geçtik. artık mahkeme kararının bile manipüle edilmeye çalışıldığı bir ülkedeyiz. sonucta babam yine kapitalizmi yenemedi. mahkeme karari pek bi ise yaramadı ve ev televizyonsuz kaldı. şimdi nereye nasıl başvurabilecegimizi düşünüyoruz. siz siz olun teknosa ve samsung ikilisinden uzak durun. sanarsin dunya çapında firma ama seninle mahkeme kararına rağmen spotcu muhabbeti yapıyor.

    neyse ki evdeki muhabbet arttı bu güzel bir durum.

    edit: kazanilan paranin nereye yatirilacagi kimseyi ilgilendirilmez bir de arkadasim o para 100000 lira da olsa kolay kazanildigini gostermez. bu entryi yazmamdaki amac mahkeme kararinin bile firmalar tarafindan taninmaz hale geldigini gostemek istemem. ulan insanlarin 5000 lirasinin pesine düşen firmalar bitmedi bir de siz ciktiniz basina milletin. evet 5000 lira zorla kazaniliyor ve gidip televizyon satin alınıyor. sonra da survivor izleniyor. napacaksin.
    onun disinda" zar zoru" çıkardım göze batmis. batmasin.

    buna ek olarak soyleme geregi hissettim: sözlük olarak bıktık bu basliklardan farkindayim ama birey olarak elimizde bir kaç koz kaldı yapabileceğimiz. biri, bu firmalari mahkemeye verip 4 sene pazarlik yapilacak bir sonuç için beklemek. diğeri de bi yerlerde firmaların yaptığı densizlikleri yazmak. zaten ülkede birey olarak değerimiz yok. tüketici olarak değerli olalım hiç değilse. kötünün kotusu bir durum ne yazik ki. son çare de yazmak. yazin güzel dostlarim biz de okuyalım.

    sizi de derdimize ortak ettim mesaj atan dostlara tesekkurler.

  • 11. türk kızlarının kaslı erkeklerden hoşlanmaması

    imkansız.

    kaslı, üçgen vücutlu erkek biyolojik olarak güzeldir. kadın güzelliği gibi sürekli değişen bir kavram değildir bu, insanlık tarihinin başlangıcından beri her kültürde kaslı,üçgen vücutlu erkek, güzel erkektir. hemen her kadın sevişmek istediğinde böyle birini ister yatağında.

    anlaşılmayan şey şu;:

    - türk kızları ve diğer tüm kızların erkekte aradığı yegane şey bu değil. kendi hayat standartlarına uygun, düzgün karakterli bir erkek bulursa kaslı erkekten feragat edebilir gayet. onlar hakkında düşünmez bile.

    - her türk kızının talipler skalasında kaslı, üçgen vücutlu erkekler yok. kadınlar genelde elde edemeyeceği erkeklerle uğraşmazlar.

    - türk kızları asla ve asla "kaslı erkekler çok çekici ama onlar benimle ilgilenmiyor" demez "ben kaslı sevmiyorum yeaa erkek dediğin göbekli olur" der.

  • 12. türkiye'de ucuz olup avrupa'da pahalı olan şeyler

    ölümdür.

  • 13. arjen robben

    "büyük hedeflerim var. bundesliga, premier league, la liga, şampiyonlar ligi... vs. bunların hepsini kazandım. kariyerimde sadece spor toto süper lig kupası eksik" diyen hollandalı.

    (bkz: adam haklı beyler)
    (bkz: esat yılmaer'in chicago bulls röportajı)

  • 14. jelko obradoviç

    fenerbahçe'den ayrıldığı gün ülker arena'da asılı olan mirsad türkcan ve ömer onan formalarının yanına taşaklarının küçük bir silüetinin asılması gereken koç.*

  • 15. d&r'ın kobo'yu türkiye'ye getirmesi

    ahahaa lan bu kadarı normal cahil adam işi değil. bunun icin okumuş cahil olmak lazım. adam gitmiş tabletle e-kitap okuyucuyu karşılaştırmış.

    bir de bunu diyen adam niye başlık açtın diye ahkam kesmemiş mi, gel de gülme. madem sözlüğe o kadar hakimsin, git de biraz ara bakalım e-kitap okuyucunun tabletlere karşı üstünlüğü nedir, neden insanlar 100 lira daha koyup tablet almak varken siyah-beyaz ekranlı, 4gb hafızalı aletlere bu parayı gömüyorlar. hatta gömmekle de kalmayıp mutlu oluyorlar.

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. çağın hastalığı oldu amk.

    edit: adam dünün debe listesini bile okumamış. orda neden kindle diye bir entry vardı. herşeyi siz biliyorsunuz biz malız hepten.

  • 16. ekşi sözlük yazarlarının ırkları

    golden retriever ama baba tarafından dedem labrador'muş.

  • 17. survivor 2016

    memiç'ten geliyor:

    - bizde kaybeden elini uzatır. kazanan değil !!!

    memiç'cim sen niye uzatmıyon o zaman?

    kerimoğlu'na 10 sms yollamazsam adam değilim.

  • 18. fenerbahçe erkek basketbol takımı

    seneye son şampiyon süpürme geleneğine son verecek olan takım.

  • 19. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    (bkz: i know kung fu)

    matrix'i izleyip de neo'nun bu sözü sonrası "keşke şöyle bişi mümkün olsa da, herhangi bir konudaki bilgi birikimimi kısacık bir sürede dikkate değer ölçüde arttırabilsem" diye düşünmeyen kimse var mı aranızda?

    size kung-fu öğretemem dostlar. fakat onlarca ayrı konuda güvenilir ve saygıdeğer bir bilgi birikimine süper hızlı bir şekilde ulaşabilmenizi sağlayabilirim.

    düşünsenize, bugün insan hakları hakkında pek bir şey bilmezken yarın "ya hocam ayrıca fransız ihtilali'ni herkes över ama ihtilalin sonrasında yazılan anayasada sadece burjuvanın haklarının korunduğunu ve geniş halk kitlelerinin taleplerinin görmezden gelindiğini kimse dile getirmez. sonra niye komünizm patladı? e patlar tabi, versene adamın sosyal haklarını daha en başta..." diyebiliyorsunuz.

    ya da şu an felsefeye dair bilgi dağarcığınız son derece sınırlıyken bir hafta sonra wittgenstein'la hume'ü, alman felsefe okuluyla fransız ekolünü kıyaslayabilidiğinizi hayal edin.

    muhatabınıza şizofreni hakkında detaylı ve güvenilir bir bilgi sunduktan hemen sonra terörizmin sebepleri ve sonuçları, bu problemin nasıl çözülebileceği üzerine 20 dakikalık fantastik bir konuşma yaptığınızı canlandırın zihninizde.

    budizm'den radyoaktiviteye, roma imparatorluğu'ndan aztekler'e, oyun teorisi'nden shakespeare'e... durup dinlenmeden yardırabildiğinizi düşünün. ve tüm bunların hiçbirinde palavra atmadığınızı, üfürmediğinizi, 100% bilimsel verilere dayalı olarak konuştuğunuzu, arkanızda the university of oxford'un adının olduğunu düşünün.

    fantastik bişi değil mi sizce de?

    işte oxford'daki adamlar da aynı sizin gibi düşünüp bir çalışma yapmaya karar vermişler. "yahu madem yüzyıllardır güvenilir bilgi üretiyoruz, bunu neden topluma süzgeçten geçirilmiş ve hazmı kolay bir şekilde sunmuyoruz?" diye düşünüp a very short ıntroduction adında büyük bir seri kitap yazmışlar. oturup 5-6 saatte bitirebileceğiniz her bir kitap, o alanda bilmeniz gereken hemen her şeyi mükemmel bir üslupla size sunuyor ve kitabı bitirdiğinizde neo gibi hissediyorsunuz;

    "i know the spanish civil war"
    "i know political philosophy"
    "i know the renaissance"
    "i know french literature"
    "i know quantum theory"
    "i know law"

    sözlükte sabah akşam yazan kim böyle bişi istemez ki? sadece yazılı metinlerin okunduğu böyle bir yere kıymet atfeden sözlükçülerin yukarıda bahsettiğim şekliyle "zevkli bir şekilde ve hızlı ulaşılan, üstelik güvenilir olan bilgi"ye kutsal kase muamelesi yapacağının farkında olarak, denk geldiğim bu yüce kaynağı siz değerli suser'larla paylaşmaya karar verdim.

    keyif içinde ve bolca okumanız dileğiyle.

    https://www.dropbox.com/…bcgw0-ldikw2rwwd8ya?oref=e

    edit: yoğunluktan dolayı dropbox linki askıya aldı, akşam yeni link paylaşacam. takipte kalın. *

    yeni link için burdan buyurun: https://drive.google.com/…9drjzpchrnnfu&usp=sharing

  • 20. fotoğraf yollanan kızın muhabbeti kesmesi

    o ana kadar sohbetin yağ gibi akması durumunda daha çok koyan hadise. şakalı esprili giden sohbet birden "aynen", "hımm" gibi sohbet sikici kelimelere evrilir ve ardından da kızın cevapları kesilir. er kişinin gözleri bulutlanır, başı öne eğilir... daha fazla devam edemicem.

  • 21. 19 nisan 2016 gezici anket sonuçları

    hiç de ilginç sonuçlara sahip olmayan anket. türkiye'de siyasetin şu anki en büyük problemi merkez sağda güçlü parti olmaması. şu anki mhp'ye kimi oy verir allah aşkına?

    akp'ye oy verenlere sorun, niye oy veriyorsunuz diye. yarısından fazlasının cevabı: başka kime vereceğiz?

  • 22. 3. köprüde eylem yapan işçiler

    recep tayyip erdoğan'ın prim şovu yalan oldu, 3.köprü'de işçiler eyleme başladı...

    haber: http://www.abcgazetesi.com/…leme-basladi-13661h.htm

    çalışanlar ikramiye için görüşmeye gittiklerinde ''size kim söz verdiyse parayı da o versin'' demiş firma yetkilisi.

    (bkz: ben ikramiye demedim ikram edin dedim)

  • 23. binali yıldırım'ın oğlunun göbeği

    bu tür göbekler tahminen 12 - 13 sene civarı gibi bir süreçte oluşmaktadır.

  • 24. şahan gökbakar'ın alman komedyen yorumu

  • 25. beşiktaş

    galatasaray'ın 2014/15 sezonundaki çifte şampiyonluğun büyüsüne kapılıp zayıf bölgelerini görmezden gelerek şu an düştüğü durum (son 11 lig maçında 1 galibiyet) beşiktaşımız için çok iyi bir ders olmalı.

    allah'a şükür kadro yapımız (genç oyuncu sayımız ve hücum hattımızın korkunç potansiyeli) galatasaray'ın çöküşündeki dinamiklerden farklı ancak sırf yerli diye, beşiktaş'ın çocuğu diye, birkaç senedir takımda diye, sallantıdaki mevkiilerimizi görmezden gelirsek; uzun bir süreden sonra gelen ligi domine etme (kastım illa şampiyonluk değil, her yıl 1 veya 2 olmak, yarıştan hiç kopmamak, şl yapmak) şansını elimizin tersiye iteriz.

    sağ bek, sol bek, stoper. buraya 3 tane şampiyonlar ligi klasında, tercihen beş büyük ligde 200 üzerinde maç yapmış, avrupa kupası oynamış, sağlam birer adam bulmak durumundayız.

    şampiyonluk gelirse bunun için yeterli bütçemiz kesinlike olur. unutmayın sadece bursa maçı 16-17 milyon lira para getirdi kulübe (20 bin adet 3'lü bilet satışı dahil). kayseri ve olası şampiyonlukla osmanlı maçları da 15 bin'er tekli bilet satışı, kartal yuvası geliri vesaire dersek 4-5'erden 8-10 milyon lira daha yazar kasaya. kısacası son 3 maçtan bile 30 milyona yakın para kazanmak hayal değil.

    hücum hattında kritik nokta tüm elemanlarımızı kadroda tutmaktır. sosa, oğuz, gomez, töre... bunlardan maksimum 1'îni kaybedebiliriz. o da yerine en az onun kadar iyisini ikame etmek şartıyla.

    akıllı olursak çok güzel günler yakın. gelecek sezon vodafone arena'da tüm maçlar bize yakın olacaktır. içeride 14, 15 galibiyet alınınca zaten genlerine deplasman işlemiş olan bu takım ister istemez 80 puanları görecektir. bu da ya şampiyonluk, ya da en kötü ihtimalle ikincilik demektir.

    kısacası hücumda kare aslarımızdan maksimum birini kaybederek üst düzey sağ bek, sol bek, stoper. bu işin formülüdür.

    haydi kartallar, küllerimizden doğduk, şimdi kanatlarımızı daha kuvvetli vurma zamanı.

    yükseliyoruz...

  • 26. 19 nisan 2016 ev alırken yaşadıklarım

    evvela yalnızca beni ilgilendiriyormuş gibi görülen böyle bir başlık açtığım için okurlardan özür dilerim. zira farklı bir başlık aklıma gelmedi. bu gün, istanbul'da ortalama bir semtte yüksek giriş 1+1 daire alırken yaşadığım duygu ve garibime giden olayları anlatacağım.

    bir buçuk iki haftadır bu ev işi ile uğraşıyorum. kira da oturuyordum, üç yıl önce taşınmıştım ve eve çıkarken de malumunuz daireyi bok götürdüğü için epey bir tadilat masrafı harcamıştım. ev sahibine nerdeyse iki kira bedeline yakın depozito verip tüm faturaları da kendi üzerime alarak daha o dönem kafadan epey miktar para harcamıştım. ne güzel sakin sakin yaşıyorken ev sahibim aradı ve üç ay içerisinde evi boşaltmam gerektiğini söyledi. eyvallah çekerek hafif üzgün ve kurduğum düzeni yıkıp yeni bir düzen kurmanın verdiği acı üzüntü ile ev aramaya başladım.

    internette sahibinden.com başta olmak üzere bilinen sitelerden kiralık daire araştırmaya başladım. birde ne göreyim kiralar almış başını yürümüş.(ben 70 m2 daireye 700 tl veriyordum, muhtemelende 750'ye cıkacaktı haziran'da) 1000 tl'den aşağı nerdeyse daire yok. o 1000 tl dediğim daireler en az 20 yıllık kimi doğalgaz sobalı kiminin tuvaleti banyosu bok gibi, eve misafir çağırmaya utanırsın o derece yani. bu 1000 tl kira dediğim yerler öyle orta kat filan değil bildiğin giriş kat bodrum vs, orta kat 80-90 m2 daireler daha pahalı. 800-900 tutarına indireyim dedim gördüğüm nerdeyse studyo tipi daireler, küçücük ve yerin nerdeyse 7 kat dibinde. bir kaç ay orda yaşanız rütübetten ananız ağlar ciğerleriniz iflas bayrağı çeker. birde bu dairelerin hiç sahibinden olanını görmedim. tamamına yakını emlakçıların verdiği ilan. alta ne güzel süslü süslü yazmışlar; "dairemiz böyle, yok şöyle vs vs, depozito iki kira bedeli(bazıları insaflı bir kira bedeli istiyor), komisyon yıllık ödenen kiranın %12'si vs" yani nerden baksanız ev sahibi en az 1000-2000 tl arası depozito, emlakçı ise ortalama 1000-1500 tl komisyon istiyor.

    e bu ilanlardan yüzlercesine baktıktan sonra sikilmedik bir kulak arkamız kalır zaten deyip başladım hüzünle karışık kara kara düşünmeye. nerdeyse bir iki hafta böyle kara kara düşünmekle emlakçıya yedirilecek komisyona üzülmekle, yüksek fiyatlarla bok gibi dairelerden fazlasını tutamayacak olmanın ağır hüznüyle geçti. ellerin mülkiyetleri kıymetli arkadaş. dünya da suçumuz çalmadığımız, emek hırsızlığı yapmadığımız, haketmediğimize el sürmediğimiz için onurlu yaşam mücadelesi vermemizmiş. ortalama bir memur maaşının yapabilecekleri bu diye kara kara düşünürken elime alıp telefonu babamı aradım. birde yakın çevremden birileri akıl verdi tabi, 1000 tl kira vereceğine git 1+1 daire al 1500 öde kendi evin olsun, ev sahibi yarın çıkarır mı derdine düşme diye. aklıma yatmıştı bu, neyse açtı babam durumu anlattım, dedim 6-7 bin birikmişim var, yani metelik yok anliycanız, bana peşinat lazım verebilir misin? daha önce söylemiştim ona çıkacağım evden ağır ağır toparlanıyorum, baba kalbi işte üzülüyor adamcağız kiralık evlerde yaşamanın ne demek olduğunu iyi biliyor. teklifimi kabul etti bana 50 bin dolaylarında peşinat sağlayabileceğini taahhüt etti. bende bunu duyar duymaz hafif coşkulu şekilde ev aramaya başladım tabi.

    fakat arama bandını 150-165 bin bandında tutup bakınıyorum etrafa önüme çıkan evler yukarda bahsettiğim gibi yerin yedi kat dibinde ahırdan bozma rutubetli seçeneklerden başka birşey değil. az biraz yukarda olanları da aşırı küçük. örneğin salon dedikleri yer bir cekyat bir tv birde sen olunca içinde doluyor. evde ikinci bir kişiye yer yok yani. başvurduğum emlakçıların yüzüme pis pis sırıtırak gezdirdiği evler dalga geçer gibi. hele birde elinde birikmişin bu kadar az ya, yani daire fiyatları o bantta olunca %3'lük komisyonları da haliyle az oluyor. sanırım bu nedenleydi gördüğüm ilgisizlik ve alay eder gibi takınılan tavırlar. aralarında bir iki kişiyi tenzih ediyorum tabi.

    her neyse işte öyle yakın mahallelere bakın bakın evi yakınımda, üç dört sokak ileride buldum, bina sıfır, yüksek giriş 1+1 daire. 60 m2 ama kullanım alanı 40 m2 ite kaka anca oluyor. fakat beni cezbeden tarafı sessiz sakin bir sokakta olup binanın sıfır oluşuydu. beni o daireye götüren ilk emlakçı biraz köylü kurnazı tipte biriydi hatta biraz değil epey fazla. sonradan anladım bunu. aynı emlakçı bu daireyi hürriyetemlak sitesine 160 binden koyup sahibinden sitesine 165 binden koymuştu. ben fiyatı 150 dolaylarına çekme pazarlığı yaparken herif sözü 165 binden açınca orda şaşırdım tabi. dedim siteye bu fiyattan koymuşsunuz burda bu fiyat diyorsunuz? beni inkar ederek hayır 165'ten koyduk filan dedi, bende açıp telden ilanı gösterdim. görünce yanlış yazmışız vs deyip geçiştirdi. neyse olabilir insanlık hali dedim. fiyatı 158'e kadar indirdi orda tuttu, tabi iş komisyona gelince doğrudan %3 istedi.... yani 4500 tl cash para.... çok değil mi dediğimde 150'yi veren onu mu veremeyecek vs manasında bişeyler dedi. adam 100 bin kredi çekip bankaya ev ipotek 180 bin borçlu olacağımı, yani 50 küsür bin vereceğim peşinatın da aslında hiçbir şey ifade etmediğini unuttu sanırım. çünkü ben para kesiyorum onların gözünde. zar zor denkleştirilen 50 küsür peşinatın ve benim birikmiş 6-7 bin tl'nin bu süreçte taşınmasıydı, komisyonuydu tapu masrafıydı sikinde değil. emlakçı bu neticede, emeksiz, kolay paranın peşinde. o öyle deyince bir afallamıştım tabi ilk kez yaşadığım için böyle emek hırsızlığı durumlarını...yani ben o paraya iki ay it gibi çalışacağım sonra adam beni bir ev ziyaretine götürdü diye alıp cebine koyacak. içime oturdu açıkçası işin bu kısmı. neyse kabul etmedim çıktım geldim. oturduğum sokakta gide gele önceden bildiğim bir emlakçı vardı ona gittim. dedim şurda şöyle bir daire var bunu alabilir miyiz diye, herif işe el atıp o akşam bir kaç aramalarla işi bağladı, daire'yi de bana 156'ya bıraktı. bende kabul ettim. komisyon içinde 2500'e anlaştık. bir şekilde biraz rahatlamıştım. 4500 nere 2500 nere...

    bir haftadır krediyi ayarlamaya çalışıyordum, maaş bordrosuydu imza sirküsüydü derken kredi onaylandı ve 1750 tl de experiydi dosya masrafıydı ordan taktı. alacakları 80 bin tl faiz yetmiyor bankaya illa birde dosya masrafı çıkarıp ordan sikecek. neyse battı balık yan gider diyip bir şekilde kabulleniyorsunuz işte süreci, ister istemez sizi içine çekiyor, imazalıyorsunuz önünüze uzatılan her kağıdı. ne yapayım başka çare yok diyorum kendi kendime o imzaları atarken yutkunamıyorum bile ama yapacak bir şey yok diye, bak kiralık daireler bile bok gibi olmasına rağmen ebesinin ki kadar kiralar istiyorlar diye diye kendimi teselli etmeye çalışıyorum. kafam da oluşan büyük bir ağırlık, sanki yanında davul bile çalsa işitmeyeceğin kadar dalgın. boşver diyorum bak yeni evin olacak vs vs...

    bu gün yaptık satışı, tapuda paranın üçte birini verdim müteahhite, tapuyu üzerime verdi, kalanını da bankada verdim. bu gün gördüğüm tablo şuydu kredi işlemlerini yapan bankacı, emlakçı ve müteahhidin yüzü gülüyordu,keyifleri yerindeydi, kendime baktım nedense ev sahibi olmama rağmen zoraki yutkunuyor, gün boyu dalgın dalgın dolanıyordum. tapuyu alıp fotoğrafını babama gönderirken bile bir türlü sevinemedim, ite kaka gülümsemeye bile çalışsam gülemedim.

    çünkü daha tapuya gitmeden emlakçının dükkanında ona 2500 nakit parayı yani bir aylık emeğimi tak diye çıkarıp verdim. sabahtan beri recep tayyip erdoğan'dan ve müslümanlığın faziletlerinden başka laf etmeyen müteahhit abimize de tapu da ve banka'da olmak üzere paranın tamamını verdim. bankaya ise gelecek on yılımı ipotek ederek çektiğim 100 bin tl ye karşılık ödeyeceğim 180 bin tl nin altına imzalarımı basarak geleceğimi verdim. birde o dosya masrafı yok mu, hani 80 bin tl faiz ödemenizin tatmin etmediği bankayı orgazm delisi yapacak dosya masrafı, 1750 tl, içe oturmayacak gibi değil, oturdu işte...içime tek oturan o mu? birde bu konuyu tanıdığım bankacı arkadaşlara açtığımda, bankayı savunan bu ahmak, bu kraldan fazla kralcı banka çalışanı arkadaşlar...

    bankacı mutlu, müteahhit de mutlu, emlakçı da mutlu, bir ben mutsuzum aq... çünkü ben emekçiyim, emeği verenim, emeği çalıp üzerinden yüksek karlar sağlayan kişi değil. çok zaman sarfederek az kazanıyorum ki birileri az zaman sarfederek çooook kazanabilsin diye...kaderimiz diğer sıradan emekçiler gibi. ha burda o zenginleri kıskandığımı onlar gibi olmak istediğimi sanmayın. istediğim tek şey onlar bizim gibi olsun, emek versin, üretsin, ama çalışanın sırtından kimse geçinmesin işte. ama olmuyor, çünkü biz aptalız, bu evi aldığım için ben aptalım, çünkü atalarımız mağaralarda veya kendi yaptıkları derme çatma evlerde yaşayabiliyorken bu üst üste istiflenmiş betonarme yapılarda yaşamak için gerekli hırsa sahip olmakla ben hata ediyorum. benim gibiler hata ediyor. bir koca bina da balık istifi gibi onlarca aileyiz, emekçiyiz yaşıyoruz. biz emek veriyoruz, bizi tezgaha dizenler, patronlar, soylular, bankacılar, müteaahhitler birde bunların ayakçıcı olan emlakçılar yiyor. öyle işte bu sıradan insanların bu sokaklarda yaşadığı düşününce travma yaratan hikayeler. ama öyle işte...

    emlakçı toplasan bir kaç saatlik uğraşla bir aylık emeğin olan o parayı attı cebine iyi mi, hadi şimdi git otur götünü kırıp o yeni evinde...

    banka toplasan bir kaç saatlik uğraşla on yıllık emeğine, parasını ödeyemezsen de hayalini kurduğun o eve ipotek koydu hadi şimdi git otur götünü kırıp o yeni evinde...

    otur tabi oturabilirsen, mutlu huzurlu, henüz sarf etmediğin emekler daha bu günden satılmış iken...

    birde unutmadan; bizim müteahhit ile banka özel güvenliği arasında geçen diyalog; "geziden önce faizler 0,62'ydi, tayyip erdoğan sağlam bir istikrar getirmişti, bakın şimdi faizler 1,14, batırdı memleketi bu geziciler..."

    zaten o bitkin halimle yutkundum itiraz edip savunamadım geziyi, insanların avm'lere, rantlara karşı yaptığı haklı mücadeleyi...

    banka mutlu, kredi işlemlerini yapan bankacı mutlu, müteaahit mutlu, emlakçı mutlu, banka güvenlik görevlisi mutlu...

    ev sahibi olan ben mutsuz, muhtemelen o evi yapıp ev sahibi olamayan işçiler mutsuz...

    bir yerde tropikal bir ada keşfederseniz, bana da haber verin, sataram köyü ha deyip yakarım gemileri, başımı sevdiğimi alır gider derme çatma bir kulübe yapıp ihtiyacım kadar üretip, kağıt parçasına para diyerek bu kadar mana yükleyenlerden uzak, mutlu mesut yaşarım.

    orda da vergi alırlar mı bizden? aslında kimsenin olmayan toprağı parselleyip orda da satanlar var mıdır? yüksek faizle insanları borçlandırıp geleceklerini ipotek eden bankalar orda da var mıdır?

    ütopya mı bu?

    bence değil...

    sevgiler...

  • 27. caner erkin

    sayesinde nobre'nin zamanında süper ligin en çirkef oyuncusu olduğunu öğrendiğim futbolcu.

    vay amk daha neler duycaz.

  • 28. osmanlı'nın kaybettiği topraklarda huzur olmaması

    edit: dün yazdığım yazı gg gerekçesiyle silinmiş. buraya kopyalıyorum tekrar. ekşisözlük kimin eline geçti ise çıkın adam gibi söyleyin. sansürcü puştlara dönüştünüz iyice. ne var bu yazıda?

    ............

    osmanlı iyi bir orta çağ ve erken yeni çağ devletiydi ötesi değil. yunanistan, bulgaristan ve diğer balkan ülkeleri gayet huzur içinde yaşıyorlar bugün. gidip görmen kafi. almanyadan daha fakir olmalarının en büyük sebebi de biziz. almanlar reform yaparken bulgarlar osmanlının atlarını tımarlıyordu. onlara müsaade etmedik. geri kaldılar. ne kadar reform o kadar köfte. biz türkler, müslümanlar kılıç çağında güçlüydük tüfek çağında akıl çağında ebemizi siktiler. siz tarihi çağlara bölmeyi de bilmiyorsunuz. kılıç yapan devlet silah da uçak da yapabilir sanıyorsunuz. artık özeleştiri de yapın. atam diye dedem diye körükörüne bir "ben de onun yolundanım" demeyi bırakın. aklı keşfedin bilimi umursayın dini reforme edin. 21. yüzyıl insanı olun artık amk. mal gibi adamlarsınız.

    tezin yanlış. eğer dürüst bir insansan tespitin şu olmalıydı:

    islam ülkelerinin her birinin bok çukuru gibi olması.

    (bkz: müslüman aklının mühürlenişinin hikayesi/@skocax)

    (bkz: osmanlı imparatorluğundaki filozof sayısı/@skocax)

    al bu da huzurlu osmanlı toprakları: https://tr.m.wikipedia.org/wiki/kelle_kulesi

  • 29. kapalıçarşı'nın sinek avlaması

    elinize pala alıp eylemci kovalıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    gerektiğinde asker, gerektiğinde polis oluyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    turistin karısına kızına yavşıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    bordroluların vergiden anası ağlarken asgari ücretli kadar bile vergi ödemiyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    5 metrekare dükkana 10 kilo altın koyup, her sene zarar gösterip vergi levhanıza "matrahsız" yazıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    rusların ardından "nataşa nataşa" diye bağırıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    dün sattığınız altına bugün "hurda fiyatı" veriyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    yanınızda "sigortasız eleman" çalıştırıp, ne vergi ne sigorta devlete bir kuruş para ödemiyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    dokuyan garibanlardan üç kuruşa aldığınız halıyı kilimi, turiste servet fiyatına satıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    müşterinin ziynetten anlamadığını hissedince, işçilik mişçilik deyip evlenecek çiftlere geçirdikçe geçiriyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    malın üzerine 5-10-20 yazıp adamına göre tl euro dolar istiyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

    dükkana yerli turist gelince, kafanızı kaldırıp bakmıyordunuz ya, su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim

  • 30. dinin bütünleştirici çatısı altında toplanacağız

    (bkz: demokratik laik sosyal hukuk devleti cumhurbaşkanı)... nın;

    (bkz: islamın bütünleştirici çatısı altında toplanacağız)... olarak dile getirdiği;

    (bkz: kanzuk'un sözlükte okunmasını istemediği başlıklar)... da yer alan kelime/ler içermesi hasebi ile;

    sol frame'ye ancak bu şekilde davet edebildiğimiz, değişik bir birleştirme çabası...

    herkesin...

    bak şimdi... anlamamışsındır sen... doğrul şöyle bir de bir daha yazayım...

    herkesin ama herkesin;

    (bkz: demokratik laik sosyal hukuk devleti cumhurbaşkanı)... demiş...

    (bkz: nema problema)...

    http://t24.com.tr/…dinimiz-var-o-da-islamdir,336696

    - ateistim veya hristiyanım veya budistim ben ne yapacağım..?

    diye soracak güven özveri tecrübe sahibi türkiye yurtdaşı beri gelsin...

  • 31. tübitak'ın tillo evliyaları projesini kabul etmesi

    çok değil. burada da benim badim olan çok değerli kimya mühendisi akademisyen dostum 2 ay önce tübit-ak'a hücrelerdeki kanser mutasyonuna karşı kimyasal bileşik ile ilgili bir proje sundu (projesinin detaylarını olur verirse bana yazarım) tübit-ak projeyi yok hükmünde saydı. arkadaşım vazgeçmedi ve bilimin çölde vaha olduğu ülkemden umut kesip yurtdışında bilim enstitülerine sundu.

    sonuç mu?sunduğu enstitüler projeyi beğenip arkadaşımı davet ettiler. şu anda yurtdışına çıkış hazırlığında. arkadaşımın projesini kabul etmeyen tübit-ak, tillo projesini kabul ediyor.

    bir edebiyat projesini. mesele edebiyattan çok dini bir proje olması elbette. sonuçta kuran okunan fasulyenin daha hızlı büyümesi projesini el üstünde tutan, sitesinde arama butonuna evrim yazıldığında "devrim" mi demek istediniz diye soran (evet şu anda evrim ile ilgili geçmiş tüm yazıları kaldırmışlar) bir bilim (!) akademisi türkiye'yi süper güç yapacak.

    çomarlar bilmez(nereden bilecekler) ama 90'larda tübitak demek "düğme iliklemekti"... o ne demek. saygıydı.

    öss sınav zamanı geyiktir 90'larda tübitak olayı "bu sene soruları tübitak hazırlamış o yüzden çok zordu "... öyle bir korku vardı tübitak'ın zekasından..

    hani türkiye'de, zaten bilimin topal gittiği bir ülkede tübitak.. çok şeydi... tabi sonra "mağdurlar geldi"...

    o kadar mağdurdular ki önce "darwin baskısını kaldırdılar"..

    sonra "rasat" projesini tamamlayan tüm bilim ekibini dağıttılar...

    mağdurlardı çünkü.

    "kendi hısım, akraba, torun, torba, parti müminleri" doldu koltuklara..

    boşalmayan koltuklardakilerin harcırahını kesip maaşlarını düşürdüler, istifaya zorladılar... http://www.milliyet.com.tr/…2004/265070/default.htm . çünkü çok mağdurlardı...

    tübit-ak'a kompresörcü tanıdık atayan hükümet senelerce uyduyu kıt bütçeyle yapan tüm bilim ekibini dağıttı. çünkü kompresörcüler çok mağdurlardı...

    baktım bugün "hayvanat bahçesi müdürü" atıyor hükümet tübit-ak'a. çünkü maymunlar çok mağdur

    kasetlere montaj olayına hiç girmiyorum.. "söyledim yanlışsa bilemem" diyen, kabul eden cumhurbaşkanının aksine, onu yalanlarcasına, yalarcasına "montaj" diyen kurum.

    egemen bağışın konuştuğu gazeteci "özür dilerken" "dur dileme la montaj" diyen kurum. çünkü "hükümet çok mağdur".

    "eee birleştirmişlerse tayyip erdoğanın oğlunun konuşmalarını nereden bulmuşlar ki onca birleştirebilmişler" diye soran aysel teyzenin aksine "hırsızlar hep mağdur"

    tüm dünyanın kanun olarak kabul ettiği "evrim"i bile "evrim teorisiyle" karıştıran bir bilim (!) kurulu yapmayı başardılar tübit-ak'ı..

    evrim'i, mikrobiyolojiyi, bozonu gereksiz gören bir bilim(!) kurulu..

    çünkü mağdurlardı...

    fen derslerinden çok "din" derslerinin olduğu ülkemde bilim artık "çölde vaha oldu".... "allah var taam mı o yüzden evrimi yasaklıyoruz" diyen 2016 yılı türkiyesi...

    işte bunlar hep mağduriyet...

    çomarlar bilmez ama bir zamanlar bu ülkede tübitak demek "düğme iliklemekti"

  • 32. diş fırçasıyla dil temizlerken kusmak

    düzenli dil temizleyen biri olarak bulduğum bir taktikle artık yaşamadığım öğürme hissinin ileri versiyonudur.

    dili fırçalamadan önce iyice bir dışarı çıkarıp şöyle hareket ettirin sağa sola kaslar gerilsin. sonra rahat rahat fırçalarsınız öğürmeden.

  • 33. izmir-istanbul yolunu kullanmak için 117 tl ödemek

    evinde oturmuş yine survivor izliyorsun. ama 75 bin araç geçmemiş o gün. hop geçiş ücreti vergilerinden gidecek. evde otururken izmir-istanbul arası gidip-geleceksin haberin yok.
    yap-işlet-devret

  • 34. korktuğum başıma geldinin ingilizcesi

  • 35. 24 nisan 2016 ermeni soykırımı anması

    ermeni çeteleri tarafından katledilen türkleri de anıyor muyuz gençler?

  • 36. atatürk heykeli önünde dua eden adam

    atatürk'e fatiha okuyan amcadır. şimdi işin korkunç tarafı çomarlar çıkacak, "bakın dua ediyorlar, atatürk'ü putlaştırıyorlar diyecekler. kim diyecek bunu, tayyip'in elini sıkıp yüzüne süren, götünün kılıyım diyen, tayyip islam peygamberidir, kocamı boşarım, haremine girerim diyenler diyecek.

    güzel amcam..

  • 37. 13 mayıs 2016 fenerbahçe laboral kutxa maçı

    adam laborali final foura yakıştıramamış. ulan laboral yıllardır bu seviyelerde zaten. adamlar bu ligin gediklisi en ünlü 8 takımından biri bu yıl çok formdalar ayrıca. pana gibi ekolü zorlanmadan 3-0 ile geçtiler. oly khimki bamberg barca cska realli grupta 1.lik için yarıştı ve 2. olarak gruptan çok rahat bir şekilde çıktılar. bu arada eurolig final fouruna yakıştırmadığınız takımı aşağıdaki bakınızları kopyalayarak araştırınız.

    (bkz: saski baskonia)

    (bkz: tau ceramica)

    (bkz: caja laboral)

  • 38. 19 nisan 2016 şanlıurfa'da kaçak elektrik eylemi

    açık ve net soysuzluk, ahlaksızlık, kul hakkı yeme ve orospu evlatlığıdır.

  • 39. cam kenarı bilet almayıp cam kenarına oturan insan

    herkesin hayatinda en az bir kere karsilastigi insan tipidir. genelde 40 yas uzeri teyzeler ve amcalardan olusan bir kitledir ayni zamanda. ben de sirf koridorda oturmamak icin bir sonraki seferi bekleyenlerden birisi olarak oldukca nefret ederim bu tiplerden ve her seferinde hicbir kriteri umursamadan yaparim uyarimi, araya muavini sokarsaniz daha da cesaretlenir bunlar, yapmayin, direkt kendiniz dalin olaya ki etrafina yandas toplayamasin. bi teyzeye demistim, pencere kenari benim yerim gecebilir miyim, diye de, ugrastirma gizim beni otur orda iste, demisti ben de bakislarimla oraya gecmek istedigimi belli etmistim de 9 saatlik yol boyunca osurmustu. bazen cok da zorlamamak lazim sanki. ne cikacagi belli olmuyor.

  • 40. mesai saatinde patronun facebook'tan naber yazması

    (bkz: gitme sikecek)

  • 41. 19 nisan 2016 ışid'in kilis'i vurması

    roket düşmüyor, kilis'li roketi çekiyor bence.

    (bkz: 1 kasım 2015 kilis seçim sonuçları)

  • 42. 4k çözünürlük ve 120 fps akıcılıkta oyun oynamak

    2000 liralık pc'yle oluyorsa anakart, cpu ve gpu'yu yazar mısınız 4k'yı 120fps verebilecek şekilde; bilelim.

  • 43. rte'nin diplomasının sahte olması

    ergun poyraz'ın, 6 mart 2015 ömer başoğlu'nun evinde ölü bulunması konusuna yer verdiği "faili meçhul mü?" adlı son kitabındaki iddialar maddi dayanaktan yoksun spekülasyonlar sayılsa dahi başka kanallardan recep tayyip erdoğan'ın üniversite diplomasının sahte olduğuna dair somut kanıtlar peş peşe geliyor.

    .

    marmara üniversitesi tarafından şubat 1981 tarihinde verilen ve recep tayyip erdoğan'a ait olduğu iddia edilen diplomanın sahte olduğuna dair kanıt niteliğinde iki ayrı çelişkinin daha ortaya çıktığı anlaşılıyor.

    diplomanın hakiki olduğunu savunanlar, marmara üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi'nin kuruluş tarihiyle ilgili çelişkiyi, okulun daha önceki statüsü ve unvanındaki değişiklikten kaynaklanan bir mesele olduğunu öne sürmekteydi.

    oysa, 1981 yılına ait diplomanın altında imzası bulunan prof. dr. ömer faruk batırel'in, (1982 yılında kurulan fakültedeki) dekanlık görevine kurucu dekan sıfatıyla 1982 yılında atanması bu savunmayı çürütüyor.

    diplomanın sahte olduğunu ortaya koyan bir başka çelişki, batırel'in marmara üniversitesindeki profesörlük ünvanının başlangıç tarihinin 1982 yılı olması. batırel'in özgeçmişinde batırel 1976-1982 yılları arasında doç.dr olarak görülüyor. oysa, erdoğan'a verilen diplomada prof.dr. olarak imzası olan batırel, diplomanın verildiği şubat 1981 tarihindeki resmen doç.dr unvanını taşıyor.

    zor çamaşır.

    kaynak

    .

    not. şöyle okul kantininde bir iki arkadaşıyla otururken, sınıfta parmak kaldırırken, bahçesinde yürürken, kapısından geçerken falan adam gibi fotoşoplu birkaç kare üretebilseniz bütün bu diploma tantanasına son vereceksiniz.

    .

  • 44. ekşideki oralcı piçleri toplayıp yakmak

    (bkz: oralı olmamak)

  • 45. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık:doğmadım ama hepinizden üstünüm(embriyo fotoğrafı koymuş)

    babam cok ünlü bir genetik mühendisi işinde cok başarılı annemle beni yaparlarken ne kadar saglıklı alfa gen varsa vermis ilerde hic fitness spor yapmadan 48cm kolum olucak boyum 185 olcak daha simdiden embiriyo fotografimda bile bicepslerim cogunuzdan buyuk hahahaha hür cocukları. babam okadar zeki bir adamki suanda 3 aylik anne karninda olmama ragmen cogunuzdan ustunum okuma yazma ve ingilizce biliyorum. zaten yüklü bir mirası var ben buyunceye kadar o miras iki katını bulur. ilerde sarısın ve renkli gozlu olucam bu genetikleri finli bir cok yakin arkadasindan almış. dogumu yapcak ebeyide ayartmıs dogar dogmaz milli edicek beni. sorularınız varsa cevaplarım bir kac aya dogucam babam onu bile ayarlamış 6.ayda dogucam sizi ezik hürler zamanım degerli benim hadi sorun sorularınızı.

    bir de edit yazmış:

    bazı ezikler sormuş klavye orada ne arıyor felan . amcam almanyada nano tekbolojiyle ugrasıyor babam taleplerimi dinlemek icin 2. ayımda kapsülle yolladı yaklaşık 30cm ³ lük bir mini bilgisayarım var ordan yazıyorum .

  • 46. yaran olaylar

    bir tanesi bu sabah yaşanmıştır.

    sabah işe gelirken durakta otobüs bekliyorum. durağın solunda bir yol var aynı anda iki araç daldılar yola. ikisi de bir birine yol vermek istemedi ve ikisi de geçemedi. aracın birinden tıknaz bir adam inip diğer araçtaki herife bağırmaya başladı. diğer araçtan da tam bir ayıboğan yarma koca götlü bir genç indi. genç çocuk adamı uyardı ama adamda artistlik diz boyu. tıknaz abi, gencin aracının tekerleğine ayağıyla vurunca genç bunu kavradığı gibi iki metre öteye fırlattı . abi yerden kalkıp gence koşa koşa yönelmişti ki genç kendisini yakaladığı gibi bu sefer de üç metre öteye fırlattı. abi yerden kalkı ve biz durakta olayı sadece seyreden insanlara '' yavvvvv ayıran kimse yok mu '' ? diye bağırdı. millet uykusuz zaten, sabahın körü, artistlik yapan da sensin , gidip adamı tahrik eden de sensin. bir de hayatım boyunca ilk defa kavga eden birinin çevreden gelip ayırın diye yardım çığlığı attığına şahit oldum. gülmemek elde değildi. durağa arkamı dönüp güldüm baya. baktı kimse olaya müdahale etmiyor , genç de bunu yiyecek , kendi kendine konuşup aracını aldı ve gence yol verdi.

    e be güzel abim , yiyemeyeceğin tarağın altına niye yatıyorsun ?

    '' yavvv ayıran yok mu da nedir ? hiç mi gurur yok sende , ye dayağını efendi efendi yoluna bak ?

    malesef yardım elini uzatan da olmadı. toplum çok duyarsız.

  • 47. yunanistan'ı sevme nedenleri

    2008'de tek bir çocuğun polis tarafından öldürülmesi sonucu toplu isyanlar çıkınca erken seçime gidilmiştir. ıktidardaki yeni demokrasi, ana muhalefete düşmüştür. iktidar partisi yandaşları da protestolara katılmıştır.

    türkiye'de ali ismail korkmaz öldürüldü. ekşi'de bile sallayan yok.

    hâlâ anlamıyorsunuz değil mi? bu bir insan hakkı meselesidir. gezici olmakla, olmamakla, akp'yi sevip sevmemekle bir ilgisi yoktur. yarın sıranın size geleceğini göremiyorsunuz, anlayamıyorsunuz, hâlâ laylaylom peşindesiniz.

    ekonomik krizde de olsa, batsa da, çıksa da işte bu yüzden benim için daima yunanistan'dır.

  • 48. 2016 turizm krizi

    turizmde çalışan birisi olarak ben de görüşümü yazayım. 2002'den sonraki en büyük turizm krizi olacak. bir kaç yıl kötü de gidebilir, eski haline de gelebilir.

    turizmde yıllarca çalıştım. zaman geldi aylarca maaş alamadık, zaman geldi paramızın üzerine yattı koca koca oteller. bu adamlar batacaksa sonuna kadar desteklediğim kriz. bunlarla birlikte ben de batmaya razıyım.

    rehberin üç kuruş günlüğüne göz diken paraya doymaz acentacılar, ayaküstü milleti kazıklayan turizm esnafı, müdürlerin maaşını ödeyip personelinkini sallayan sonra da üstüne yatan 5 yıldızlı oteller. hepiniz batın. yıllarca haketmediğiniz paraları kazandınız. kendinizden başkasına faydanız olmadı. sektörün içine ettiniz.

    halı satıcıları, silah çektiniz ulan japon turistlere. turizmin katilleri. küçük çakal acentacılar, müşteriyi devam eden otobüsünden indirip, senin otobüs gelecek deyip zorla tur sattınız. mafyacılık oynadınız. hepiniz batın. ben razıyım ama sizin de batışını görmek istiyorum.

  • 49. ekşi sözlük iş ağı

    bu başlıkta parcala benny benassi diye bir arkadaş var maşaallah sözlüğü ilan sitesi gibi kullanıyor. bir giriyor başlığa aynı anda bir sürü entry'yi döşüyor alt alta. artık nerden copy paste yapıyorsa...

    uzun süredir takip ettiğim kadarıyla bu başlığın esas amacı sözlük yazarlarının iş bulma konusunda birbirilerine, ortak nokta olan sözlük yazarlığının da getirdiği samimiyetle yardımcı ve aracı olmaları.

    buz gibi, kalıplaşmış iş ilanlarınızı lütfen kariyer.net ve yenibiris.com gibi bilimum ilan sitelerine yazın.

  • 50. içinde silah sesi olan şarkılar

    (bkz: metallica)
    (bkz: one)

    parçanın başında bırak silahı savaş var.

    editi olsun bu da: https://www.youtube.com/watch?v=wm8btdbs-cw