Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 16 nisan 2016 metro turizm rezaleti

    rezalet demek ne kadar doğru bilemedim. çünkü sonunda ben değil, firma rezil oldu..

    mecbur kalmadıkça, kullanmamaya özen gösteriyorum.
    eğer başka bir alternatifim varsa, daha iyi bir alternatifim mutlaka var demektir..

    çok tuhaf bir firma..
    zaman kaybı ve ömür törpüsü.
    düşünme, söyleneni anlama ve derdini anlatma özürlü insanların istihdam kapısı.
    istisnalar varsa kusura bakmasın ama ben henüz denk gelmedim.

    pazartesi 14.30 için bir biletim var. izmir'e gidiyorum.
    ancak annemin sağlık sorunları sebebiyle, ertelemek zorunda kaldım.

    zırıl zırıl çalan telefonlara cevap vermedikleri için, mecburen otogara tekrar gittim.

    -merhaba. iyi çalışmalar. biletimin gününü ve saatini değiştirmek istiyorum.

    + merhaba buyrun.

    -merhaba. pazartesi 14.30 izmir otobüsüne bir biletim var. bunu bir sonraki haftaya aktarmak istiyorum..

    +bir saniye. zafer beeeeey. zafer beeey. beyefendiye bakar mısınız?
    +merhaba buyrun.

    -merhaba zafer bey. ben pazartesi günü izmir'e gidecektim ama annem ameliyat olduğu için, biletimi bir sonraki haftaya aktarmak istiyorum.

    +maalesef. seferler arası değişiklik yapamıyoruz.

    -nasıl yaaa? neden? iyi de gidemiyorum ne yapabilirim?
    üstelik biletin arkasında yazılanı yaptım ve minimum 24 saat önce bildirdim. daha neredeyse 3 gün var.

    +maalesef. bize verilen talimat bu. ( yalan söylüyor. sadece bilet aktarma işleminin nasıl yapıldığını bilmiyor hepsi bu)

    - peki canınız sağ olsun. biletimi iptal eder misiniz? başka firmalara bakayım.

    + maalesef bilet iptali yapmamız yasak.

    -ilk kez yapmıyorum bu işlemi zafer. 5 kere metro ile seyahat ettiysem, 15 kere metro biletimi iptal ettirdim.

    -maalesef. bize verilen talimat böyle. bilet iptali yapamıyoruz..

    (kayış kopar.)

    + peki zafer. tamam iptal falan da istemiyorum. açık bilet yapar mısın bunu? en iyisi başka firmayla gideyim, dönüşte de bu açık bileti kullanırım.

    - tabii ki. açık bilet yapabiliriz. bir saniye bekleyin lütfen. tamamdır buyrun. 70 tl değerindeki açık biletinizi 1 yıl boyunca istediğiniz zaman kullanabilirsiniz.

    + teşekkür ederim. ben açık biletimi kullanmak istiyorum.

    - !!??!!?

    - merhaba 70 tl değerinde bir açık biletim var ve 2 hafta sonra kalkacak olan izmir otobüsünde kullanmak istiyorum..

    - !!??!!? (sessizlik)
    saat kaç otobüsü olsun?

    + 14:30 lütfen.

  • 2. köy enstitüleri

    kurtuluş savaşı yılları. o dönemlere kadar dedemin ailesi senelerce devlet için haznedar olarak çalışmış, çerkesya'da görevler yapmış, ahıska bölgesine yerleşmiş ve kuşaklarca orada yaşamışlar. savaş başlamış, ortada ne vazife kalmış, ne beylik ve dedemin babası ruslara esir düşmüş. zengin bir rus soylusuna köle olarak satılmış ve kaz çobanlığı yapmış. adam bey iken kendini bir anda kaz çobanı olarak bulmuş yani. yıllar yılı, yanında çalıştırıldığı bu zengin rus'un karısı dedemin babasına aşık olmuş ve istanbul'a kaçması için bir yük gemisini ayarlamış. bu esnada savaş bitmiş ama dedemin babası kendi ailesini ülkede bir türlü bulamamış.
    yeniden evlenmiş ve dört çocuğu olmuş.
    bu bir kaç satıra sığdırdığım olaylar aslında bu kadar hızlı, bu denli acısız yaşanmıyor. sadece ben sadete gelmek için kısa kesiyorum.

    bu dört çocuğun en küçükleri benim dedem. dedemin doğumundan bir sene sonra babası vefat ediyor. beylikten, zenginlikten ellerinde hiç bir şey kalmamış, kalan bir iki tarla.
    abisi gibi köy enstitülerine gitmek ve öğretmen olmak istiyor. abisi ise annesine kardeşinin okula gitmesinin, kalan tarlalarla ilgilencek kimse kalmayacağı için uygun olmadığını söylediğinde, dedemin annesi oğluna "ben bir oğluma şeref bey dedirtirken, ötekine atilla dedirtmem" diyor. evet, hikayedeki atilla benim dedem... dedemin okula yazılmasına önayak olan bir başka isim ise, amcasının eşi.
    onların hikayesi ise apayrı. dedemin amcası zengin bir rus kadınıyla evlenmiş ancak savaştan sonra türkiye'ye dönmeyi istememiş. stalin'in tüm işletmelere el koymasından sonra işyerini kaybedince kafası atıp türkiye'ye dönmüş. işte bu rus kadın, ki kendisi muhteşem piyano çalan, bale eğitimi almış, yabancı lisanı olan bir kadın ve dolayısıyla eğitimin öneminin farkında; dedeme maddi olarak tüm desteği sağlayacağını söylüyor. lakin tek ricası bir enstrüman çalmayı da öğrenmesi.
    sülalesi kuşaklarca sefa içinde yaşamışken, dedemin annesi çocuğunu okutabilmek için gece vakti -20 derece soğukta, tarlaların başında, ekinleri ayılar yemesin diye nöbet tutuyor.
    en sonunda annesi, dedemi okula yazdırması için bulup buluşturduğu parayı, dedemi de yanına alarak, bir öküz arabası sırtında bu kadının yanına gidiyorlar ve dedem cilavuz köy enstitüsüne kaydını oluyor.

    "ve inanırdık, yurdun efendisi olacaktı köylü. ne kadar aldanmışız. ne kadar aldanmışız! ah ah!"
    muazzam bir hüzünle yıllar sonra bu sözleriyle o günleri yad eden talip apaydın, dedem gibi, bir çoğunun da duygularını dillendiriyordu.

    size çok uzun ve belki köy enstitüleri hakkında çok da açıklayıcı gelmedi belki bu hikaye. lakin, bu hikaye ve bunun gibi hikayeler çok önemliler. o çocuklar, savaştan sonra belki kimi kimsesi kalmamış, bin bir yokluk içinde yaşayan çocuklardı. bugün devlet, sosyal devlet vazifesini yapmaz ve her okuluna aynı imkanları sunamazken, her gün ayrı bir okula yardım kampanyası düzenlendiğine tanık olduğumuz şu günlerde, 1940'lı senelere bakıyorum ve köy enstitüsünde arıcılık, marangozluk, ciltçilik, kayak, fransızca, mandolin ve vals öğrenen dedemi düşünüyorum.
    sonra bugün "halk oyunu zinadır" diyen, çocuklara tecavüz eden, "alevilik günahtır" diyen insanımsıların öğretmen olduğu; eğitim müfredatını bilal'in belirlediği; pozitif bilimlerin öldürüldüğü; 12 sene boyunca çocuğa tek kelime ingilizce öğretemeyen bu sistemi düşünüyorum.
    yıllar sonra neden mi hala köy enstitüleri özlemle anılıyor?
    sizin bu çomarlığınızdan işte.
    ülkeyi, eğitim kurumlarını, öğretmen kalitesini bu duruma düşürmeyi başardığınız için köy enstitüleri yıllar sonra bile eşine rastlanmaz derecede önem arz ediyor.
    bir çerkes atasözü der ki: "öküz tahta çıkarsa padişah olmaz ama saray ahır olur".
    bu kokuşmuş zihniyeti eğitim kurumlarına öğretmen kisvesi altında doluşturursanız onların yetiştirdiği toplum kalitesi de bugün bu oluyor işte.

    köy enstitülerinin kuruluşunun 76. yılında cılavuz köy enstitüsü öğrencileri ve öğretmenlerinin aziz hatıralarına saygıyla; onların çocuklarına, torunlarına ve yetiştirdikleri nesillere sevgiyle...

  • 3. ali ağaoğlu'nun türkiye kararı

    ali ağaoğlu da bürokrasiden şikayet ediyorsa.... güldürmeyin beni, bürokrasi ağaoğlu'nun elinde oyuncak olur isterse.

    yoksa bürokrasinin gözü açıldı da çok mu istemeye başladı acaba???

    edit: imla.

  • 4. erdoğan olmasa fetö türkiye'nin humeynisiydi

    feto 2007 yilinda harekete gectigi sirada ulkenin basinda kilicdaroglu vardi zannedersem.

  • 5. mario gomez

    son yıllarda beşiktaşımıza gelen en efektif futbolcu olduğu yetmezmiş gibi tam bir karakter abidesi de olan topçumuzdur. seneye tolga'nın durumu ne olur bilinmez ama eğer kalırsa kaptanlık bandını da kendisine takmamız lazım. ayrıca bildiği diller sayesinde takımda en fazla futbolcuyla anlaşıp iletişim kurabilen oyuncu da mario gomezdir muhtemelen. ana dili almanca olan almancılarımız ve vatandaşı beck malum zaten, geri kalan yabancılarımızdan kanadalı-arjantinli-brezilyalı-portekizli-ispanyol olanlarla da zaten ikinci dili olan ispanyolca ve advance ingilizcesiyle (maç sonu röportajlarını inigilizce veriyor zaten) çok rahat iletişim kuruyordur. geriye bir tek mustafa pektemek falan kalıyor, onla da muhatap olmasın zaten, ne gerek var, pektemek gitsin almanca öğrensin peşinde gezsin gomez'in.

  • 6. 16 nisan 2016 mahmut uslu'nun açıklamaları

    gs maç boyunca hiç bir şey yapmadı.aynı gs ile maç yapacaksak ben kabul ederim.

  • 7. 16 nisan 2016 antalyaspor galatasaray maçı

    bol gollü olacak maç. 4-2 antalyaspor alır.

  • 8. gelmiş geçmiş en önemli buluşu yoğurt olan ülke

    üstelik tüm dünya o yoğurdu greek yoghurt diye biliyor.
    tam bir fail.

  • 9. şenol güneş

    29 maçta 22 galibiyet almış hocadır, bunun için de evet vitor'a falan teşekkür etmeli.
    bizim taraftar kadar nankör taraftar var mıdır bilmiyorum.

  • 10. 16 nisan 2016 medicana sivasspor beşiktaş maçı

    tribünler nasıl anladı gol olmadan hepsi bir anda telefon flaşlarını yaktı ve golü önceden kutlamaya başladı anlamadım ama bravo sivas taraftarının centilmen tavrına.

  • 11. uçakta devrecilik yapan hostes

    oğlum türkiye'de hemen her meslekte bakış açısı bu, 35.000 feet'te değişecek mi sandın.

    ne demişler, çayda dem hosteste kıdem.

    ben de diyorum ki, hostesin yaptığı gider bizim ancak hoşumuza gider(:

  • 12. survivor 2016

    ulan bütün erkekler kaslı, dövmeli, esmer vücutlar ile arzı endam ederken kamera semih'e dönüp onun o bembeyaz sıfır kaslı, çırpı gibi kollu yurdum erkeği vücudunu gördükçe kahkaha atıyorum sürekli. sırf bu bile semih'i desteklemek için yeterli bir sebep. yürü be semih, gururumuzsun sen bizim.

  • 13. osmanlı döneminde enflasyon yoktu

    resmi tarihin yalanlarini çürütmeye ömrünü adamış olan recep tayyip erdoğan üniversitesi tarih anabilim dalı başkanı prof.dr. süheyl eğriboz'un iddiası. egriboz'a gore osmanlı döneminde hiç rastlanilmayan enflasyon, saltanatın kaldirilmasiyla anadolu topraklarına adeta bir zehir gibi sızan alfabet ül latina (osm.latin alfabesi), icad-i madafaka (osm. laiklik) ve cima ül kargaşa(osm. gang bang)gibi ahlaksizliklarla birlikte gelmistir. "osmanlı'dan günümüze enflasyon ve seracılık" kitabinda bu konuyu derinlemesine inceleyen eğriboz şu ilginç anekdotu da paylasiyor bizlerle:

    "sene 1923. kasım ayının soğuğu ankarayı kasıp kavuruyor. istiklal harbini kazanan necip türk milleti uysallaşmış, çankaya köşkünden gelen birbirinden hain kararlara boyun eğer hale gelmişti. işte tam da bugunlerde, yine bu kararlardan biri, bir içki masasında korkunç bale dansları eşliğinde verilecekti.

    mustafa kemal paşa - beyler yarın da para birimimizi değiştireceğiz. bu köhnemiş, dogmatik, gerici osmanlı akçesinden kurtulma vaktimiz gelmiştir. biz ilhamimizi gokten ve gaipten degil italyanlardan aliyoruz. yeni paranın adı lira olacaktır.

    masadakiler hemen ellerindeki içki kadehlerini kaldırarak

    "yaşasın gazi hazretleri, kahrolsun vahdettin"diyerek sevinçle bale yapmaya başladılar. kemal paşa hüzünlü bir biçimde onları izlerken kendi kendine bu millete her şeyi öğretebileceğini lakin uşaklık ve bale noktasında sıkıntı yaşayacağını düşünmeye başlamıştı. tam da o an dönemin iktisat vekili celal bayar resinakkaş bir biçimde atildi:

    "paşam affınıza sığınarak bir maruzatim olacak"
    "nedir?" diye sordu kemal paşa.
    " malum u aliniz olduğu üzre osmanlı akçesi en dirayetli para birimidir. binenalayh...bineahaley... binalahey.."
    "yok lahey adalet divani"
    "heh, heh ne zor di mi paşam bu kelimeyi de söylemek:)hayır nerede kulanilacagi da belli değ..."
    "reca ederim sadede gel celal bey"
    "öhöm...demem o ki parayı değiştirir isek arz ül talebe(osm. enflasyon) belasınının devletimize musallat olmasından tevehhüs ederim."
    "celal efendi" diye haykırdı birden kemal paşa. başta ismet bey ve yaveri avni dilligil olmak üzere herkes bale yapmayı bırakmış sinirden elindeki raki şişesini duvara vuran paşaya bakıyorlardı.
    "celal efendi, sen vahdettin'in mi vekilisin yoksa türkiye cumhuriyeti'nin mi!"
    celal bayar bu sert tepki karşısında geri adım atıp "haklısınız paşam, affedin" diyerek diğerleriyle birlikte bale yapmaya başladı. vücudu bir osmanli beyefendisine hic de yakismayan figurlerle iştigal ederken, içini de sıkıntı basmıştı.

    binehaleyh yıllar sonra haklı olduğu da ortaya çıkacaktı.

    osmanlı'dan gunumuze enflasyon ve seracılık-sf 34, prof.dr süheyl eğriboz, beştepe yayınevi, 2014"

  • 14. aileler şehidinin marş ile uğurlanmasını istemiyor

    şehit vermesek de cenaze marşı ile uğurlamasak daha iyi olmaz mı? şehit ailelerinin tek derdinin cenaze marşı olduğunu düşünmüyorum. mesela çanakkale'de falan desteğe gelen sarıklıların desteğini almak gibi imamlardan bir ordu kursak da onlar gitse sura, nusaybin'e nasıl olur? söz, onlar şehit olunca cenaze marşı ile uğurlamayız.

    ya kardeşim zorla mı çalınıyor bu marş, abartmayın. isteyen bu marş ile uğurlanır, istemeyen uğurlanmaz. sizin derdiniz kesinlikle bu marş ile uğurlanmasın. anlamıyor muyuz gizli ajandanızı?

  • 15. beşiktaş

    2015-2016 sezonunun 20. haftası öncesinde 2 maç fazlasıyla 5 puan önde olan fenerbahçe'nin , 20. haftada maçını beşiktaş'tan önce oynamasından dolayı antalyaspor'u yenerek puan farkını 8 yapmaya çalışıp , beşiktaş'ı psikolojik olarak çökertmek isteyip küsküyü yemesinin üzerinden geçen 9 haftanın ardından, sivasspor'u yenerek maç fazlası ile fenerbahçe'nin 8 puan önünde olan takımım.

    ulan ne tanım yaptım be.

  • 16. son 1 ayda ankara'da hiç patlama olmaması

    ağzını hayra götünü bayıra açarsan seviniriz ankara'da yaşayanlar olarak.

  • 17. 2016-2017 sezonu fenerbahçe teknik direktörü

    aziz yıldırım'ı birazcık tanıdıysam, belirlenmesi yılan hikayesine dönecek olan antrenördür.

    yavaştan goygoyu dönmeye başladı da zaten; ama ben olacakları şimdiden söyleyeyim.

    muhtemelen sezonun son maçından sonra vitor pereira'nın görevine son verildiği açıklanır; ancak tazminat probleminden dolayı bu işin resmiyete dökülmesi haziran ayını bulur. bu süreçte oldukça absürt haberler medyaya tezgahlanır, pereira kötülemesi yapılır falan filan.

    euro 2016 öncesi, mahmut uslu çıkar: "hoca ve transfer konusunda acele etmeyeceğiz, ince eleyip sık dokuyoruz." diye açıklama yapar.

    paralel olarak, ali yıldırım'ın aykut kocaman ile görüşme yaptığına dair haberler çıkar. ali yıldırım'ın, aziz yıldırım'ı ikna etmesinin an meselesi olduğu ya da ikna ettiği yazılır çizilir.

    mahmut uslu'nun yapacağı açıklamadan bir hafta sonra, şayet futbolu bırakırsa emre belözoğlu, genel menajer vb. gibi belirsiz bir görevle başkanın sopası olarak fenerbahçe'ye geri döner.

    dönerse emre belözoğlu, dönmezse de mahmut uslu: "hoca ve transfer konusunda acele etmeyeceğiz, ince eleyip sık dokuyoruz." açıklamasını tekrarlar.

    haziran ayının 15'i gibi, fenerbahçe'nin manuel pellegrini ile prensipte anlaştığına dair haberler düşer, bu haber spor gündemini 4-5 gün meşgul eder; taraflar gider gelir. sonunda pellegrini'nin hanımı türkiye'ye gelmek istemeyeceği için bu iş yatar.

    o ara ibrahim seten ve tayfası, fenerbahçe'nin jose mourinho ile anlaştığını iddia eder, tabi ki asparagas haber.

    mahmut uslu gene bir açıklama yapar ve hoca konusunun çözüleceği tarihi verir.

    tabi bu süreç boyunca lucescu ismi sürekli yazılacak, gelmesi an meselesi olacak.

    favre'den de yüz bulamayacak olan yönetim, kampa hoca yetiştirme telaşı içinde son çare olarak murat yakın'a yönelir.

    murat yakın'ı birileri kapmış ise yeni hoca aykut kocaman olarak açıklanır.

  • 18. 16 nisan 2016 tgb'nin incirlik üssüne girmesi

    nike ayakkabılarıyla amerikan üssünü basmışlardır. bu olayı da iphone'larını kullanarak twitter isimli firma aracılığıyla paylaşmışlardır. mağdur edebiyatlarını starbucks'ta soluklanıp kahve içerken yaparlar muhtemelen. kahvelerin yudumlandığı esnada birileri youtube isimli siteye ilgili görüntüleri yükler zaten.

    ben bu olayda -irdelemediğim halde- şimdilik beş adet çelişki gördüm. topluma hiçbir katkı sağlamayıp filanca yeri basmak ne zamana kadar prim yapmaya devam edecek çok merak ediyorum. gerçekten böyle boş beleş tepkilerle kitlelere hitap ettiklerini mi düşünüyorlar acaba?

  • 19. kutlu doğum haftası

    yaşı 20 ve altındaki bir çok genç bu haftayı ramazan ve kurban bayramı gibi islâm'ın temelinde var olan günlerden biri zannediyor. hatta yaşı bunun yukarısında olanlardan bile bunu kabullenenler var ve sayıları hiç de az değil.

    bu şekilde devam ederse bundan yıllar sonra kutlu doğum namazı, kutlu doğum orucu gibi islam'a tamamen ters uygulamalar (bidat) ortaya çıkacaktır. hatta tıpkı ramazan ayında olduğu gibi televizyonlara çıkıp dini hikâyeler anlatan kişiler "peygamber efendimiz kutlu doğum haftalarında..." diye başlayan ve sanki o zamanlar da bu kutlamalar varmış gibi şeyler anlatacak.

    olmaz diyenler bu dediklerimi aklında tutsun. 10 sene sonra hatırlarsınız..

  • 20. samuel eto'o

    beyaz futbol'a gün doğdu;

    rok: hocam etoo adam mıdır?
    çakar: adamdır
    rok: eöööööööööööğğğğğğğğğğğğğğğğhhhhhh hocam elle attı ama ööeöeöeöeeğğğğh
    çakar: bakın beyler, sene 86, mevsim yaz, sıcak bir meksika akşamı. azteca stadı, hafif tombul, böyle uzun saçlı bir adam şortunu çekiştirmekle meşgul...

    goy goy goy goy goy goy goy
    demagoji demagoji demagoji
    ...

    işte bu adam golü elle atıp sonra da tanrıya sığınmıştı..."

    goygoya doyarız gari 2 saat.

  • 21. bir kere sevişince sürekli sevişeceğini sanan adam

    sakin kalayım diyorum, beceremiyorum.

    lan siz sevdiğiniz, seviştiğiniz insanla her an sevişebilme potansiyelinde misiniz de bok atıyosunuz amk ? neymiş, sevdiği insanla birlikte olmalıymış. bak hele bak. diyelim ki aşığım, ama o gün tersten uyandım, iğrenç bir rüya gördüm, kötü bir haber aldım vs.. özetle günüm bok gibi, sevişmek zorunda mıyım? canım istemiyor lan, var mı ötesi? kim zorlayabilir beni bunun için hangi hakla amk, mantığa bak ya.

    tanım: orospu çocukluğudur, gerizakalılıktır. her şeyden önce saygıyı kafasına vura vura hatırlatmak gerekir.

    edit: şunun üzerinden tecavüz esprileri yapan olmuş, gerçekten iğreniyorum sizden. toplumun en hassas noktalarından birisi üzerinden komik olmaya çalışmanız midemi bulandırıyor.

    zorunlu edit : erkeğim lan, nicke de mi bakmıyorsunuz aq.

  • 22. suudi kralın 100 mercedes'i manşet olmamalı

    çünkü arap götü yalamak bunu gerektirir.

  • 23. izmir'de sokak ortasında yere yatan chp'liler

    reza'nın önüne yatılmasına sessiz kalanlar tarafından eleştirilen chp'lidir.

    biz sadece halkın önüne yatarız demişlerdir, ama birilerinin zoruna gitmiştir. çünkü bazılarına göre halk önüne yatılması gereken değil, güdülmesi gereken bir topluluktur.

    (bkz: akıl fikir)

  • 24. akp'lilerin büyük oyunu hemen görüp bozabilmesi

    bence allah tarafından kendilerine bahşedilmiş ulvi bi yetenek.

    nerede bi büyük oyun var, biz daha noluyor lan dememişken adamlar büyük oyunu görüyor, bu da yetmezmiş gibi, bizi zor durumlara sokacak olan bu büyük oyunları bozuyorlar.

    bunlar olmasa çoktan ayvayı yemiştik ben söyleyim. hayranlıkla izliyor ve allah o gözlerine ve sezilerine zeval vermesin diyorum.

    benim şahsen tanıdığım en başarılı büyük oyun görücüsü ve bozucusu melih gökçek mesela.

  • 25. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    dünya okyanusları üzerindeki kıtalardan birisi: amerika.

    bu kıtanın üzerinde dünyanın en büyük göllerinden birisi var: huron gölü

    huron gölünün üzerinde dünyanın "en büyük tatlı su gölü adası" var: manitoulin

    manitoulin adası'nın üzerinde de göller var bunlardan birisi: mindemoya gölü

    ve mindemoya gölü üzerinde de ada var: treasure island uydu

  • 26. torku konyaspor

    fenerbahçe ile puan farkını 5'e indirmiş, takipçisi başakşehir ile 11, galatasaray ile farkı 15'e çıkarmış ve uefa'yı garantilemiştir.

    demek ki bir takım süperstarları olmadan, devamlı taraftar desteği ve doğru hoca ile de başarılı olabiliyormuş..

  • 27. bütün entry'lerimi siliyorum deyip geri dönmek

    olayların başlangıcı malum,

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşi sözlük'ün tasarımının değişmesi)
    (bkz: ekşi şeyler)
    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)

    ve ardından,

    (bkz: bütün entry'lerini silen yazarlar listesi)
    (bkz: 13 mart 2016 1 milyon entry silinmesi)

    bütün entry'lerini silen yazarlar listesi'nde şu an halen 1359 yazarın ismi var. başlığın ilk entrysinde de söz konusu yazarların rahatsız olduğu, tepki gösterdiği, değişmesini istediği şeyler açıkça anlatılmış. buraya kadar bir problem yok.

    bana ilginç gelen şey bundan sonrası. bu listeye adını yazdırıp, ''gururla entrylerimi silip direnişe katılıyorum'' diyen arkadaşların bir kısmı hiçbir şey olmamış gibi entry girmeye, anket doldurmaya, makara yapmaya devam ediyor. bazıları entrylerini silmemiş veya silip daha sonra tekrar canlandırmış. arada da ''ya aslında entry yazmıyordum ama'' diyenler, ''şu makaleye ihtiyacım var dostlar'', ''maç linki var mı?'' diye hala sözlüğü kullananlar var. 1 milyon entry silindi diyoruz ya, o hesap pek tutmuyor gibi. bir ay önce 200 entrymi siliyorum deyip şu an 1000'den fazla entrysi olan yazar var o derece.

    hayırdır arkadaşlar? değişen bir şeyler var da bizim mi haberimiz yok? tema için bir iki renk seçeneği geldi, ekşi şeyler için yazdıklarım kullanılmasın tarzı bir seçenek var artık, bildiğim kadarıyla dakikada 2 entry silme kuralı cephesinde bir gelişme yok, format desen eski tas eski hamam...

    merak ettiğim şey şu, entry silerek sözlüğü asli unsurundan yani yazarların oluşturduğu içerikten mahrum bırakarak tepkinizi gösterdiniz. çok güzel tamam, peki neden hala içerik üretiyorsunuz?

    neden döndünüz hayırdır? madem döndünüz neden isminiz listede hala? beraber yola çıktığınız insanları neden enayi yerine koyuyorsunuz bir anlatıverin hele.

    edit: şimdi ben sözlükte bir tepki eylemine katılsam, arkamdan bin küsür kişi gelse, hadi entrylerimizi siliyoruz desem, bu bin küsür kişiden bir kısmı bir süre sonra sukoyverip hiçbir şey olmamış gibi takılmaya devam etse gider onlara söverim sizin yapacağınız işe sokayım diye.

    sanki parmağa değil de parmağın gösterdiği yere bakmak lazım.

    ha illa parmağa sövüp içinizi rahatlatacaksanız o sizin bileceğiniz iş...

  • 28. titanik'te ölenler neden kıyıya yüzmedi

    cevap basit. hipotermi.

  • 29. ismail köybaşı

    futbolunu eleştirelim, eleştiriyoruz da. bunun dışında birşey söyleyeceğim.

    az evvel ayağı çime takılan cicinho yere düşer düşmez, ismail ayağındaki topu bir kenara bırakıp cicinho'nun yanına koştu. birşeyler söyledi, sonra telaşla yanına uzanıp birşeyler söylemeye devam etti. ismail'in dışında kimse umursamadı bile.

    memlekette şu son birkaç yıldır futboldan neredeyse nefret eder hale geldik. hal böyleyken bizi bu spora bağlayan birkaç şeyden biri de işte bu gibi insancıl refleksler, uzanan eller, ağlayanla ağlayan gülenle gülen yüzler, kısacası futbolu güzelleştirenler.

    cicinho sedyeyle oyundan çıktı, umarım çarpraz bağları ile ilgili bir sıkıntı değildir -ki büyük ihtimalle diz sakatlığı. velhasıl; teşekkürler ismail, teşekkürler şu oyunla bağımızı canlı tutmamızı sağlayan bir avuç güzel insan..

  • 30. huzur bozan sesler

    (bkz: çocuk ağlaması)

  • 31. doktorların dhy'sinin artık zorunlu olması

    daha hala savcılar yapıyor doktorlar niye yapmasın diyenleri gördüğümüz olay.
    bak arkadaşım, bilal'e anlatır gibi anlatıyorum iyi dinle...

    bu savcılar nerden mezun oluyor? hukuk fakültesinden...

    hukuk fakültesi bitiren herkes savcı olmak zorunda mı? hayır, isterse "istediği yerde" serbest avukatlık yapabilir, hukuk bürosu açabilir, isterse noterlik yapmak için başvuru yapabilir. ha illa savcı olmak isterse de ayrıca sınava giriyor. yani seçime tabi...

    peki sistem doktora ne diyor? mecburi hizmet yapacaksın kardeşim, ister devletten, ister özel üniversiteden mezun ol, istersen yurtdışında tıp fakültesi okumuş ol, tc vatandaşı isen, türkiye'de özel hastanede bile doktorluk yapacaksan mecburi hizmeti tamamlamak zo-run-da-sın.

    peki mecburi hizmet yapmazsa devlet ne diyor? yapmazsa, lise mezunundan bir farkı yok, gitsin pazarda limon satsın ya da evde otursun. diplomanı da uzmanlık belgeni de geçersiz sayıyorum, hatta diploman da bende kalacak, el koyuyorum.

    bu kanun şimdiye kadar böyle idi, şu anda gündemdeki tasarı ne?

    şu andaki tasarıya göre devlet diyor ki, doktor önce pratisyen olarak mecburi hizmet yapsın, ancak o bittikten sonra uzmanlık eğitimi sınavına girebilir, branşına göre 4-6 sene süren asistanlık bitince uzman olarak bir daha mecburi hizmet yapsın, onu da bitirirse yan dal sınavına girebilir, 3 senelik yan dal eğitimi sonrası yan dal uzmanı olarak bir daha mecburi hizmet yapsın.

    e bu doktor domalsın da, yetmediyse bir de sikin bari...

    bir de denmiş ki;

    "oradaki halk halk değil mi? ölsün mü? çözüm önerin nedir?"

    bir kere işler doktor göndermekle çözülmüyor, benim mecburi hizmet yaptığım ilçe hastanesinde kardiyoloji uzmanı vardı ama anjiyo ünitesi yok, efor testi yapacak cihaz yok, o yok bu yok... e o zaman kardiyoloji uzmanı burda ne iş yapar kardeşim? hastanın ekg'sine bakıp, il merkezine sevk edecek. e onu pratisyen de yapardı, kardiyoloji uzmanını niye burada senelerce çürütüyorsun? ha pardon, hocaları tam gün yasası ile özele gönderip fakülte kontenjanlarını da üç katına çıkardığınız için tıp fakültesi eğitimini bok etmiştiniz değil mi? o yüzden pratisyenler de ekg okumasını bilmiyor. bak onu unutmuşum...

    ondan sonra hastanenin "kağıt üzerinde" yoğun bakım ünitesi var, ama "birinci düzey yoğun bakım ünitesi". yani noluyor birinci düzey olunca? monitörler falan var ama mekanik ventilatör yani solunum desteği sağlayacak sistem yok. e o zaman bu nasıl "yoğun bakım" kardeşim? burada anestezi uzmanı göndersen ne olur, göndermesen ne olur? sabaha kadar suni solunum mu yapacak anestezi uzmanı? durumu bozulan hastayı sevk edecek işte... sevk memurundan ne farkı var?

    bir biyokimya laboratuvarı var, allah'a emanet, hastadan bir kan istiyorsun, sonuçlar bir aşırı düşük çıkıyor, bu kadar da olmaz ya, bir kontrol isteyelim diyorsun, bu sefer de aşırı yüksek çıkıyor. kafayı yedirtirler insana...

    e hal böyleyken sen bu hastaneye beyin cerrahisi kadrosu açmışsın, kimseyi tutamıyorsun. pardon da, mecburi hizmet ile buraya gazi yaşargil'i atasan, bir tane beyin ameliyatı yapmadan mecburiyi bitirir, çeker gider adam...

    bunu anlatıyorum ama bu sadece doğu'da böyle imiş, batı'da her şey düzgünmüş gibi algılamayın. afyon'un ya da balıkesir'in herhangi bir ilçesinde de teknik imkanlar bundan hiç farklı değil. orada doğu'dan farklı olarak en azından can güvenliği endişesi taşımayız diye batı'yı yazıyor insanlar...

    "birileri de sağlığın varlığını sağlamalı. o da sana düşüyor kardeşim."

    doğru birileri sağlık hizmetlerini gerçekleştirmeli, ama o "birileri" sadece doktorlardan ibaret değil, ben doktorum, dahiliye uzmanıyım, boynumda bir tane steteskop var, yani ben tıbbi bilgiden, emekten ve steteskoptan ibaretim...

    mecburi hizmet yapmaya giderken, yanımda diyaliz makinesi ya da yoğun bakım ünitesi falan götürmüyorum.

    o tarz hizmetler ve fiziki eksikliklerin giderilmesi yöneticilerinizin işi. milyar dolarlık saraylarından, makam arabası filolarından arttırdıkları bütçe ile yapsınlar bir zahmet, tabii bütçe arttırabilirlerse...

    yukarıda saydığım bütün bu eksiklikleri giderdiğin zaman oraya gönderecek doktor bulman da şimdiki kadar zor olmaz, ankara'da izmir'de çalışan doktordan daha fazla sabit maaş verir bulursun, hatta çalışılan bölgeye göre, kürtçe / arapça / zazaca bilen doktora daha da fazla maaş verirsen o bölgenin insanı olan doktorlar için daha cezbedici olur, edirneli doktorlarla hakkarili hastalar da karşılıklı anlaşamamaktan kaynaklı saçma sapan durumlara düşmez.

    ama her şeyi isteğe bağlı yapacaksın, mecburi değil...

    uluslararası sözleşmeleri çiğnemeyeceksin...

    tc anayasasındaki çalışma hürriyetini çiğnemeyeceksin...

    hak ihlali yapmayacaksın...

    hastalar doktorlardan sayıca daha kalabalık ve oy potansiyeli daha fazla diye hastaların mağduriyetini gidermek için doktorları mağdur etmeyeceksin...

    ki o içi bomboş tamtakır hastanelere de hükümet iki tane "uzman" doktor gönderdi diye kimsenin mağduriyeti de azalmıyor, sadece göz boyuyorlar, bunu kendileri de bal gibi biliyorlar ki kendi yakınları hasta olunca memleketten ankara'ya getirip milletvekili yakını olduğu için en kral hastanelerde ücretsiz tedavi ettiriyorlar.

    sözün özü, güçleri gariban doktora yetiyor...

    "sanki eline silah verip ışid'e karşı savaşmaya yollamışlar gibi bu ne arkadaş?"

    ışid ile savaşmaya yollasalar gene iyi, zırhlı araçların patlatılıp pert olduğu ateş hattına kıçıkırık ambulanslarla giriyoruz, daha ne olsun?

    olmaz olmaz ama olur ya, ışid ile savaşmaya niyetleri olsa idi, ona da önce doktorları yollarlardı emin ol, sen kısa dönem askerlik yaparken, doktor üstüste yaptığı mecburi hizmet yetmemiş olacak ki, mecburi uzun dönem askerlik yapıyor, orda da seçme şansı yok. hatta pratisyen olarak gidenlerin önemli bir kısmının askerliği komando timleri ile birlikte operasyonlarda geçiyor...

    not: bir de hangi savcı korumasız geziyormuş merak ettim, yolsuzluk dosyaları yüzünden sürülen savcılar falandır belki, onun haricinde ben bu yaşıma kadar üçten az polisle gezen savcı görmedim. hatta göremedim desem, o daha doğru olur, mecburiye ilk başladığım zaman bir olay oldu, şikayetçi olmak için savcılığa gittik, sekreteri geçemedik, dilekçe yazsınlar ben sonra bakarım buyurdu savcı bey. o dilekçenin akıbeti ne oldu bilmiyorum. herhalde şikayetçi doktor olduğu için kovuşturmaya gerek görülmemiştir...

  • 32. askerliğin hiç bitmeyeceği hissi

    askerligini yaptigi donemde bunu yasamayan erkek var midir merak ediyorum dogrusu.
    askerlik yasantisi nasil empoze edildiyse artik sivil bir hayatimin oldugunu unutmustum. sanki nizamiyenin disinda bir hayat yokmus ve sonsuza dek burada yasayacagimi, askerligin hic bitmeyecegini dusunmustum.

    --- spoiler ---

    bitiyor
    --- spoiler ---

  • 33. atiba hutchinson

    beşiktaş'ın taktik yapısından dolayı yıldızı parlayan zencili abi.

    yakın geçmişte hatırlayın. tek ön liberolu sistemde galatasaray'ın bir döneminde alioum saidou, fenerbahçe'nin bir döneminde mehmet aurelio koca bir sezonun tamamında göze batmışlardı. yine ortak noktalardan biri göze batan bu sezonların tamamında o takımlar ofansif futbolu benimsemişlerdi. bir de diğer nokta zenci olmalarıydı. sikleri büyüktü, kocamandı. nasıl olsa kızlar okumayı bıraktı. bakınız örnek veriyorum bir krystal boyd, linda sweet, timea bella, goldie baby son dönemlerde parlayan yetenekli yıldızlar. gözünüzün pası silinir. beşiktaş'ın sistemiyle ve şenol güneş'in taktiksel yapısıyla uyumlu olduğu aşikar. evet.

  • 34. fernando muslera

    4-2 yenildiğimiz antalyaspor maçı sonrası hakemle tokalaşmaya giden oyuncularımıza engel olmuş aslan parçası. senin sahiplendiğinin onda biri kadar taraftarın bile sahiplenmedi takımını. eline,yüreğine sağlık. hep yazdım,yine yazacağım, wesley gitse bile kahrolurum ama sen gidersen kendime gelemem. seni çok seviyor bu taraftarın. bir de ilgili video da takımın anasını sikmekle meşgül olan semih bey'de eto ile forma değiştiriyordu. utanıyorum senden sarı kafalı çocuk. giyme ulan bizim formamızı. siktir git ne yaparsan yap. siktin takımın kimyasını ruhunu.
    ilgili link

  • 35. hugh jackman'ın eşi

    adamın 1 haftalık flörtü değil, 20 senelik eşidir. 20 koca sene...

    bir eş aynı zamanda bir insanın ailesidir. hayatta birinci önceliğidir. 20 sene boyunca bunu korumuş (`:fotoğraflarda birbirlerini hâlâ çok sevdikleri anlaşılıyor`) 2 insana çok kolay bok atıyorsunuz. ya hiç ilişki yaşamadınız ya da hâlâ gerçek ilişkiden bihabersiniz.

  • 36. kadınlar günde 20bin erkekler 7bin kelime konuşur

    zeki insan derdini en az kelimeyle anlatabilen insandır.
    hadi feministler beni daşlayın

  • 37. tarihin en iyi 15 konser performansı

    benim listem

    1 toto falling in between
    2 dokken live from the sun
    3 pink floyd pulse live at earl's court
    4 mr big back to budokan
    5 annihilator master of rock 2008
    6 fleetwood mac the dance tamamını bulamadım ama mutlaka izleyin big love
    7 lynyrd skynyrd the vicious cycle
    8 genesis 1973
    9 jeff beck crossroads
    10 massive attack t in the park 2004 davulcuya dikiz
    11 slayer - decade of aggression
    12 ac-dc river plate
    13 def leppard inthe round in your face
    14 depeche mode one night in paris
    15 alice in chains mtv unplugged

  • 38. sevişilen kızın horlaması

    sen sanki horlamıyon ibiş.

  • 39. vietnamlı diye şehit eşine maaş bağlamamak

    işine gelince, işine gelen için bir gecede en olmadık kanunları çıkaran;

    neredeyse 300 gün olmasına rağmen bu konuyu çözecek zaman bulamayan;

    (bkz: 21. yüzyılda topluma şehadet güzellemesi yapmak)... la maruf;

    (bkz: hak yolunda 1 milyon tl'lik mercedes ile ilerlemek)... te olanlarca yönetilen;

    (bkz: acılı babaya lastik pabuç gönderen cihan devleti)... olmasının yanı sıra;

    (bkz: 32. kattan düşüp ölen işçiler için fatiha okutmak)... gibi dev hizmetlere imza atmış;

    (bkz: ab'nin para verip mülteci baktırdığı cihan devleti)... icraatlarından...

    --- spoiler ---

    ''türk vatandaşı olmadığı için maaş bağlanmayan vietnamlı şehit eşi, ülkesine döndü.

    yasalara göre, bir türk ile evlenen yabancı uyruklu kişi, ancak 3 yıl içinde türk vatandaşlığını elde edebiliyor. tansu aydın şehit düştüğünde henüz 2 aylık evli oldukları için vietnamlı kadına şehit maaşı bağlanamadı. genç kadın ülkesine dönmek zorunda kaldı.''

    --- spoiler ---

    http://t24.com.tr/…-sehit-esi-ulkesine-dondu,336532

    (bkz: başbakanın vatandaşını allah'a emanet etmesi)... ile bir alakası var mı acaba...

  • 40. galatasaray

    windows işletim sistemi gibi bir takım. 3 senede bir yavaşlıyor kasıyor. format attıkça kendine geliyor.

  • 41. galatasaray taraftarı

    hayir galatasaray taraftari sevimsizde sanki diger kulüp taraftarlari cok masum ve sirinmis imaji nereden geliyor allasen? ulan bu ne ben temizim, bizim köyde böyle seyler olmaz havaniz? neymis drogba alinirken niye dememisiz nereden geliyor bu para? ulan desek nolacak, sanki bugüne kadar ülkedeki herhangi bir kulüp herhangi bir transferini, ticari hamlesini seffaf yapmis da yalnizca galatasaray'da bir seyler gizli yürütülüyor. herkes yönetimin istifa etmesi gerektigi konusunda hem fikir zaten anasini satayim, tribündeki üc bes satilmis adam haricinde, ki onlarda yine istisnasiz her kulüpte varlar. hayir siz simdi neyin artistligindesiniz? dinime küfreden müslüman olsa gam yemeyecegim!

  • 42. fethullah gülen cemaati

    kımıl zararlısı olduklarını en başından beri bu ülkenin aydın gençleri bas bas bağırmışlardı.

    zamanın ruhuna, şartlara göre değil. aklın yoluyla, cesaretle, inanarak.

    omurgasız tayfa şimdi küfür ederlerken acaba için için "ulan bunu bu çocuklar zamanında söylemişti ama biz onları din düşmanı dış mihrak diye yaftalamıştık haksızlık etmişiz malmışız" diyebiliyorlar mı?

    gerçekleri söyledi bu ülkenin aydınlık çocukları.

    hala söylüyorlar.

    bir gün gelecek 17 25 aralık için de
    hakkı yenen azınlıklar hakkında da
    işçinin emeğinin korunması hakkında da
    fikir ve ifade özgürlüğü konusunda da
    demokrasinin önemi hakkında da
    adalet eşitlik cinsel tercih konusunda da
    doğanın derelerin ormanların korunması konusunda da.
    rant talan rüşvet yolsuzluk konusunda da

    haklı olduklarını göreceksiniz.

    göreceksiniz ama malmışız haksızlık etmişiz diyecek karakteri gösteremeyeceksiniz.

    şu acıklı halinize bakıp nasıl bu kadar kısa sürede bu kadar keskin dönüşler yapabildiğinize şaşırıyoruz. bundan birkaç yıl önce cemaat ülkenin içinde kadroları ele geçiriyor, sınavlarda hile yapıyor dedik diye ebemizi siktiniz. öyle laf olsun diye söylemiyorum. benim mesaj kutuma tankerle çamur döktünüz be hey jelibon omurgalı dingiller.

    o zaman bugünleri görmüştüm.
    şimdi de yarınları görüyorum.

    siz dönüşeceksiniz.
    bizden çok küfür edeceksiniz bugünün muktedirlerine.

  • 43. evde kalmış 25 yaşlarında sözlük kızları

    (bkz: let the hunt begin)

    erkek sözlükçü sikindirik bir entry girerek etrafına kokusunu bırakıyordu. bölgesini çiziyor ve o bölgeye girecek her hatunu avlama hazırlıklarına başlıyordu. sakin olmalıydı. bu avı da kaçırırsa haftalarca hatunsuz kalabilirdi ve sözlük savanasında bu ölüm demekti..

  • 44. 16 nisan 2016 vodafone mağduriyeti

    yazar, aktroll çıktı beyler inanmayın : yeni gelenlere not

    aynı bölgede olup, hiç bir sıkıntı yaşamadığım operatör.velhasıl kelam, bir ihtimal sorun kullanıcının telefonunda olabilir.

    edit : ayrıca akılsız başın cezasını ayaklar çeker denir.önceki gün internetten okulun yerine bakmassan, okula gitmessen-imkanı olup gitmeyenler için- o gün olabilecek tüm aksaklıklara karşı savunmasız kalırsın zaten. ki şehir istanbul, her an herşey olabilir.

  • 45. kaan kural

    adam gibi adamdır amk, saracak başka adam m bulamadınız yani. keşke abim falan olsaydı da bol bol evden çıkarken hoşçakalın deseydi bize, dünyanın en güzel şeyi kaan kural'ın hoşçakalın demesi.

  • 46. ilber ortaylı'nın 2016 yılında taktığı fular

    sonunda türkiye ilber ortaylı'yı eleştirebileceği bir argüman buldu. gözümüz aydın.

  • 47. mansur yavaş

    bu adamla ilgili en mantıklı bulduğum yan ülkücü olmasına karşın halka hizmette kürt, alevi şeklinde ayrılmaması gerektiği ayırdına varmış olmasıydı. en azından öyle gözüküyordu.

    bence övenlerin de bu konuda bu insanın görüşlerini anlaması gerekir.

  • 48. turkcell hatlarımızı iptal ediyoruz kampanyası

    çocukların tecavüze uğradığı evin kaçak olduğu anlaşıldı. kaçak bir evde çocukları koruyacak hiçbir denetimin olmadığı anlaşıldı. çocukların yaşadığı mağduriyetin sadece bir sapıkla ilgili olmadığı, asıl suçlunun bir sapığa her türlü ortamı hazırlayan vakıf olduğu anlaşıldı. tüm bunlar karşısında yüz küsür vakıf hepimiz ensar'ız dedi. (hepinizin amk.) türkcell ısrarla sponsor olmaya devam edeceğini açıkladı.

    hülasası şu. adamlar çocuklara tecavüz etseler bile birbirini kolluyor, hiç utanmadan tarafını açıkça belirtiyorlar. yani biz böyle bir şey karşısında tepkisiz kalabilir miyiz? kalamayız...
    kampanyaya devam. bu rezilliği her tarafta duyuracağız. ekşi'de, twitter'da, facebook'da... sokakta, kahvede, dost muhabbetlerinde...

  • 49. savaşmayı meslek olarak seçmek

    gayet onurlu bir tercihtir. zira anılan meslekler, vatanı ve milleti için savaşıp ölmeyi tercih edenlerin mensubu olduğu mesleklerdir. devleti kuran kişi ile aynı tercihi yapıp aynı okuldan mezun olmanın haklı gururunu da yaşatır.

  • 50. 2016 turizm krizi

    hala gelip "hepimiz aynı gemideyiz" edebiyatı yapanlar var.

    bunun tam nesini anlamıyorsunuz gerçekten? turizm krizinin yaratacağı domino etkisinin farkında değiliz mi sanıyorsunuz? bilakis o domino etkisi olsun, başka sektörlere de sıçrasın, "istikrar" meraklısı kasaba çomarı kitle işsiz kalsın, batsın, aç kalsın istiyoruz. bu başımızdaki barzoları desteklemenin bedelini ödesinler istiyoruz. ha diyeceksin ki sadece akpliler değil herkes zarar görecek. olsun, ona da collateral damage der geçeriz. sayılara vurursak bu ülkenin aydınlık, modern, eğitimli, uygar kesimi de zarar görür ama çomarlar kadar perişan olmaz. bak sana iki örnek vereyim hemen:

    birinci gruba birkaç örnek:
    https://www.youtube.com/watch?v=pghwnbrzn1s
    https://www.youtube.com/watch?v=wr9ycwa0uoq
    https://www.youtube.com/watch?v=ih5mb_7fe0i

    ikinci gruba birkaç örnek:
    https://www.youtube.com/watch?v=lqr2q2-g2kc
    https://www.youtube.com/watch?v=zdvs0mgwd3i

    şimdi düşük kaliteli her şey dahilci çomar otelciliği ve kazıkçı çomar esnaf eksenli turizmin ve onun devamında düşük katmadeğerli diğer hizmet sektörlerin çökerse ilk grup mu daha az zararla sıyırır ikinci grup mu?

    elbette ikinci grup. bu yüzden umurumuzda değil. batın bitin perişan olun. bu ülkenin üzerine karabasan gibi çöken az gelişmiş kasabalı yamuk değer yargılarınız, pedofil ve hırsız perver çarpık ahlak anlayışınızla birlikte bokunuzda boğulun, aç kalın, sürünün. cehaleti, niteliksizliği yücelterek, know how yerine know who'yu koyarak uzun vadede bir yere varamayacağınızı en acı şekilde öğrenin. doğal seleksiyon sizin icabınıza baksın ki geride kalacak sayıca belki az ama nitelik ve potansiyel olarak kuvvetli kesim bu ülkeyi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak için bir şans daha elde etsin.

    son olarak, adetullahtandır (bkz: su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim) darısı inşaatın ağaoğlunun cengizin falan başına.