Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. rte'nin aşağılanmasından keyif almak

    türkiye cumhuriyeti kökleri eskiye dayanan bir medeniyetin devami niteliginde, eski tarihi olan bir ülkedir. ülkenin basina hasbelkader kendini dünya lideri sanan bir zatin gecmis olmasi ne ülkeye, ne tarihine ne de kültürüne uzun vadede birsey kaybettirmez. hele ki o insanin asagilanmasi asla millete mal edilemez.

    ona karsi yapilan elestiriler ve asagilamalar yalnizca o insanin sahsini ilgilendiren, kendi egoist karakterinden ve hukuk tanimazligindan ötürü maruz kaldigi durumlardir. bu sahsa takinilan münferit tutumlar asla türk milletinin tamamina mal edilemez

    koskoca alman medeniyetinin basindan hitler gibi soykirimci bir psikopat gecti. bugün 70 milletten ínsan hala hitlere söverken kimse cikipta „ama alman milletini de asagiliyorsunuz. adam almanlarin führeriydi. mekana saygi duyun“ demez. cünkü konu alman milleti degil hitlerin irkci ve totaliter zihniyeti ile tüm dünyaya yasattigi acilardir.

    zaman birlik olma zamanidir. zaman dünyanin geri kalaniyla birleserek rte’ye karsi birlik olma ve güzel ülkemizi bu zulümden kurtarma zamanidir.

    cevap niteliginde edit: führer ne kadar yanlış olursa olsun, döneminde eleştirilmemismis ve alman vatandaşları "asla dış ülkelerle iş birliğine" gitmemismis

    birincisi hitler zaten kendisine muhalefet eden tüm kesimleri baskiyla sindirmistir. ikincisi, aslinda tam üstüne bastin. almanlarin 70 yildir en büyük pismanligi tam olarak budur. “biz nasil olupta böyle bir caniyi secebildik? nasil oldu da onun hastalikli fikirlerine itibar edebildik? neden etkili bir muhalefet yürütüp bu diktatörü deviremedik?” diye 70 yildir kendilerinden utaniyorlar. nazilerin yaptiklarinin yasattigi utancla kendi milletine küsüp ülkesini terk edip ömrünün sonuna kadar almanca konusmayi reddeden almanlar bile var. alman vatandasligina giris sinavinda adamlar sana hitlere suikast düzenleyen claus schenk graf von stauffenberg’in adini sorup ulusal kahraman olarak ezbere bilmeni istiyorlar.

    biz de tüm bunlari görerek diyoruz ki, siz de artik dönün bu diktatörlük sevdasindan. almanlarin düstügü hataya düsmeyin. ilerde geriye dönüp baktiginizda cocuklariniza utanc dolu bir tarih birakmayin. zulme ortak olmayin ve diktatöre diktatör demesini bilin. yoksa yarin cok gec olacak, hatta bugün bile belki yeterince gec oldu. siz ise hala yaptiginiz bu yanlistan dönmüyorsunuz ve utanmadan bu baski rejimini ve zorbaligi destekliyorsunuz. hadi bizi bir kenara birakin, yarin cocuklariniza nasil anlatacaksiniz gecmiste bu adamin zihniyetini ve eylemlerinizi desteklediginizi? bize karsi yüzünüz kizarmiyor da cocuklarinizdan, torunlarinizdan da mi utanmayacaksiniz?

  • 2. r.i.p. yerine r.e.f. kullanalım kampanyası

    (bkz: bsg)

  • 3. thy'nin batman v superman sponsorluğuna rte yorumu

  • 4. cumhuriyetin geldiği noktayı özetleyen fotoğraf

    dünyada kadına seçme hakkı veren ilk ülkelerden biri olan laik cumhuriyetimizin bugün geldiği noktayı özetleyen fotoğraftır

    başka söze gerek var mıdır?

  • 5. 31 mart 2016 rte'nin brookings konuşması

    türkçe olarak izlenebilen link verilmesi süper olmuş.

    ulan koca cihan lideri ile dalga mı geçiyorsunuz siz?

    zaten başka bir dil konuşamıyor ki!

  • 6. 4g'ye ısrarla 4.5g demek

    kime yaranma cabasi , neyin kavgasi anlamadim ? düpedüz 4g teknolojisi bu dostum , sen bize daha fazlasini sunmuyorsun . manipulasyon yapmaya gerek yok . tek bir kisi 4 olmaz direk 5'e gecelim dedi diye sen millete olmayan bir seyi empoze edemezsin . bu laçkalaşmış ülkeden gerçekten artık midem bulanıyor .

  • 7. 31 mart 2016 kanalizasyonda kaybolan adam

    (bkz: splinter usta?)

    edit: ilk olarak söylemek istediğim bu bkz'ı başlığa ithafen vermiştim. şahısa değil. evet amacı komik olmaktı ama birinin cenazesi üzerinden yapmak gibi bir öküzlüğü aklımdan bile geçiremem. haber linki vesaire olmadan açılmıştı ve ilk okuyuşta adam yürümüş gitmiş gibi komik bir fikir oluştu sonradan da farkettim ki epey trajikomikmiş.

    sonradan gelen entryler öldüğünü filan söylüyor umarım doğru değildir. umarım şahıs sağ salim bulunur ve gerekli tedaviyi görür. belli ki psikolojik sorunları da olan bir insan kim bilir neler yaşadı. böyle bir şeyin üzerinden komiklik yapmak doğru değil ama kabul edelim ki olayın oluş şekli komik. sahte hümanizminizle bizi de öldürmeyin lütfen.

  • 8. memura kılık kıyafet düzenlemesi

    ışid militanı tipli memurları görmemiz ihtimalini doğuracak gelişmedir. bizim gibi hiçbir konuda ölçüsü olmayan toplumlarda belirli bir standart her zaman gereklidir.

  • 9. bana hırsız diyenler oldu

    (bkz: değil misin)

  • 10. 4.5g

    youtube, zaten video açılınca, video uzunluğuna göre asla tamamını yüklemez. siz izledikçe yükler. açayım da bekleyeyim yüklensin... o eskidendi. diğer siteleri bilmiyorum ama youtube böyle. kendi ağ trafiğini düşürmek ve mobil internet kullananlar için yapıyor bunu. yani "videoyu açtın mı hepsi yüklenecek saf" diyenleri bir pistten alalım.

  • 11. 65.423.33 tl renk farkı olan araba

    sadece rengi alıp arabayı almazsak en son kaça olur dediğim araba.

  • 12. recep tayyip erdoğan

    kendi ülkesinin vatandaşlarını "başörtülü bacınızın üstüne işediler" diyerek galayena getirmeye çalışan birisine kimse saygı duymak zorunda değildir.

    saygın olan cumhurbaşkanlığı koltuğudur. üzerinde oturan kişi saygıyı haketmek zorundadır.

  • 13. fransa'da staj

    bulunması çok zor ve içinde bulunduğum durumda yapmak zorunda olduğum karın ağrısı. belki burada bir çare bulurum, biri el uzatır diye yazıyorum bu entryi.

    önce sana biraz kendimden bahsetmek istiyorum yardımsever insan;

    paris'te upec adlı üniversitede, uluslararası pazarlama bölümünü (bkz: erasmus) başarıyla tamamladıktan sonra bölümümün başarı kriterleri arasında bulunan en az 4 aylık staj yapma zorunluluğu ile karşı karşıyayım. 23 yaşındayım ve normal bir erasmus öğrencisi gibi gezip eğlenmedim, böyle olacağını biliyordum ve bilinçli bir şekilde tercih yaptım, her sabah 9 da okulda olup 5'e kadar okulda kalacağımı biliyordum ve 6 ay boyunca bu diplomayı alabilmek için düzenli olarak emek verdim eğer ki bir staj bulamazsam hiç bir değeri kalmayacak bu 6 ayın. erasmus kapsamıyla gelmiş olsam da bölümümü başarıyla tamamlarsam (yani staj bulabilirsem) uluslararası pazarlama diplomam olacak. ve bu diploma için artık her şeyimi ortaya koymaya hazırım.

    normalde zaten zor olan "yurtdışında staj bulma" işinin, özellikle bu dönemde hem de bir türk için ne kadar imkansızlaştığını anlayabiliyorsunuzdur. elinizden bir şey gelmiyor diye düşünmeyin bu başlığı o doğru kişiye gösterene kadar göz önünde tutmak için bana yardım edebilirsiniz.

    yardım etmek isteyenlere ingilizce ya da fransızca cv'mi ve fransızca motivasyon mektubumu gönderebilirim. ne desem başka bilemedim, uplayan ve yardım etmek isteyenlere teşekkür ederim.

  • 14. survivor 2016

    semihi kötülemek için başlığa 20'den fazla entry giren birisinin "şurada semihi savunmak için yorduğunuz beyninizi başka şeylere de çalıştırsanız keşke." diyerek ağlaması iyi ironi.

  • 15. erdoğan'ın abd'de trafiğe takılması

    nükleer güvenlik zirvesi için abd'de bulunan cumhurbaşkanı erdoğan, katılacağı yemekli toplantıya giderken polislerin yaptığı yanlışlık sonucu trafiğe takılması olayı.

    aranızda hala büyük resmi göremeyenler varsa ben açıklayayım. bu polis hatası falan değildir.
    cumhurbaşkanımıza yapılan bir komplodur. çok açık ve net olarak rte'nin zirveyi kaçırması planlanmıştır. amaçlarına ulaşamayan paralel yapıyı buradan kınıyorum.
    bu olay aklıma şu hikayeyi de getirmiştir.

    bir huşu içinde okuyalım lütfen;
    --- spoiler ---

    bir gün başbakanimiz, ulu önderimiz, allahin yeryüzündeki gölgesi cuma günü cuma namazina gitmek için abdest alacakmiş saatine bakarken kör şeytan hemen saatini 2 saat geriye almiş hz. başbakanimizda daha 2 saat var diyerek hurma yeyip zemzem içmiş. ezana 1 saat kala hz.emine sultanimiz başbakanimizi uyarmiş ve doğru saati söylemiş.başbakanimiz en ön safa geçmek ve orda namaz kilmak için hz.hizir misali abdest almiş.fakat istanbul'un trafiği yoğun olduğundan yetişemeyeceğinden korkup hiçkira hiçkira ağlamiş. hz emine sultanmiz baş örtüşü şerifini yere sermiş ve başbakanimiza binmesini söylemis. basbakanimiz bindigi gibi baş örtüsü kuş misali ucup basbabakanimizi en ön safa goturmustur.
    --- spoiler ---

    haberimizin kaynağını da buraya iliştirelim

  • 16. memorial hastanesi burun ameliyati rezaleti

    tanım: bir yakınımın başına gelmiş septum deviasyon ameliyatı rezaleti. başlığın uzun hali, ataşehir memorial hastanesi septum deviasyon ameliyatı rezaleti olacaktı. kendisinin cümleleriyle olayı paylaşıyorum.

    "burun orta kıkırdağının (septum) eğriliği ve burun etlerinin (konkalar) buyuk olması sebebiyle yeterli nefes alamadığım için ataşehir memorial hastanesi kbb bölümü doktorlarından x bey tarafından ekim 2015'te ameliyat edildim. operasyon öncesinde burnumun dışında herhangi bir değişiklik olmayacağına dair doktor bey kendinden oldukça emin konuştu ve yalnızca burnun içindeki kıkırdağı düzelteceğini ve bir çeşit lazer yardımıyla burun etlerini küçülteceğini soyledi. kıkırdağı düzeltmek için yine lazer ile burun kıkırdağına ufak kesikler yapacaklarını daha sonra silikon tüpleri burun deliklerime yerleştirdiklerinde septumun düzgün bir şekil alacağını belirtti. kesinlikle burun içinden kıkırdak çıkarmak gibi bir işlemin sözkonusu olmadığının da altını çizdi.

    operasyon sonrası 3. gün silikon tüpler çıkartıldığında burnumda kemerli bir görüntü gözüme çarptı. herhalde ameliyat sonrası şişliktir diye ilk etapta çok önemsemedim ama aradan geçen 2 hafta sonrasında burnumdaki şişlikler tamamen indi ve burnumdaki kemer daha da belirgin bir hal aldı. dikkatli bakınca farkettim ki burnumun ucunda ameliyat sonrası çökme meydana geldiği için burnum kemerli gözüküyordu.

    doktorumla durumu hem telefonda hem yüzyüze konuştum, asağıda eklediğim fotoğrafları telefonuna gönderdim ama aldığım cevap kelimesi kelimesine şu oldu, "ben burnunda gözle görülür bariz bir fark göremiyorum..."

    burun profilden

    burun alttan

    bu cevabın üstüne hastanenin hasta ilişkileri departmanına şikayette bulundum aynı fotografları kendilerine de gönderdim, deviasyon ameliyatımın başarısız geçtiğini, bu ameliyat sonrasında burnumun şeklinin bozulduğunu kendilerine ilettim. inceleyip geri döneceklerini soylediler. tabi ki geri dönmediler, 10 gün sonra kendim aradığımda aldığım cevap ise, "medikal direktörümüz raporlarınızı ve fotograflarınızı inceledi, gözle görülür bariz bir fark olmadığı için şikayetiniz dikkate alınmadı..." oldu

    bilerek isteyerek insanla dalga geçer gibi bir cevap veriyorlar. ustelik bu ameliyat için özel sağlık sigortamdan 10.000 tl + benden 2.500 tl olmak üzere toplam 12.500 tl gibi ütopik bir ücret aldılar. buna ragmen yaptıkları yanlısın arkasında durup, evet bir hata olmuş, ameliyat sonucu istenmeyen bir sonuç oluşmuş, bunun için özür dileriz diyecekleri yerde insanı aptal yerine koyuyorlar ve pişkin pişkin bir sorun yok burnunuzda diyorlar.

    ustelik ortada soylenen bariz bir yalan var, daha sonra gittiğim 2 farklı kbb uzmanı da burnumun içinden kıkırdak çıkartıldığı için burun ucunda düşme olduğu teşhisini koydular. yani, doktor ameliyatta bana söylediğinden farklı bir işlem uygulamış. kendisine kontrole gittiğimde kıkırdak çıkartmadığı şeklinde bir daha gözümün içine bakarak yalan soyledi."

    yakınım hakkını aramak adına hukuki yollara basvurmayı dusunuyor, bu konuda ne yapılması, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini bilen hukukçu arkadaşların ve burnun eski haline döndürülmesi için izlenmesi gereken yol konusunda bilgili doktor arkadaşların mesajlarını bekliyoruz.

    edit: doktorun adı silindi.

    ayrıca oncesi ve sonrası halinin fotografını koymuşum, yine de yargısız infaz diye algilayanlar olmuş, pes.

  • 17. abd'nin yanımızda olduğunu düşünmek istiyoruz

    "reyiz amariga'ya israyil'e gafa dutuyo" - by çomar.

  • 18. abdülkadir selvi'nin yeni şafak'tan ayrılması

    bugün veda yazısı ile duyurduğu haber. halbuki gayet güzel yağlıyordu(harf fazla).

  • 19. ali koç'un hükümeti övmesi

    bakın bu doğru. sadece sanayiciye değil, iş kurmak isteyen kadınlara vs. inanılmaz teşvik ve kredi imkanı veriyor hükümet.

    ama vermek sorun değil.

    bakın; 45 tane çocuk neden tecavüze uğradı? kaymakamlık izinli yatılı kuran kursunda kız neden tecavüze uğradı? denetimsizlikten.

    soma da kazada neden o kadar çok can kaybı oldu? denetimsizlikten.

    neden denizlerde balık yok? denetimsizlikten.

    neden yargı iyi işlemiyor? denetimsizlikten.

    2005 te domuz eti kasaplık hayvan statüsüne alınınca 2009 a kadar d.eti diye millete nasıl domuz eti yedirdiler? denetimsizlikten.

    türkiye de olmuş, olan, ve olacak pek çok işin sebebi denetimsizlik ve halk çabasıyla yakalanırsa da "bizden" mantığıyla yeterli ceza verilmemesi.

    denetim, bir yönetimin "sorumlulukları" içerisinde olan yegane şeylerden bir tanesi.

    ama akp hükümetinde denetim denen bir şey olmadığı gibi, "bizden" mantığıyla veya "bir gün ben de yaparım" diyerek görmezden gelme de çok yüksek oranda.

    bakın, kore'ye samsung ve lg başarısını getiren üniversiteler ile sanayi arasında köprü kuran teknokentleri hükümet çok iyi destekledi, desteklemeye devam ediyor. inanılmaz projeler yapılıyor; enfes sunumlar yapılıyor. sonra? sonrası yok. neden? denetimsizlikten.

    patara da 3000 yıllık meclisin yarısı restore edilmiş, açılışı yapılmış, sonra ilerlememiş. neden?
    de-ne-tim-siz-lik-ten.

    ali koç'un dediği doğrudur.

    ama hükümetin yaptığı ağlayan çocuğun ağzına reçelli çubuk tıkmaktır. çocuğun dişi çürümüş, yere düşüp o çubuk bir yerine girmiş, şeker hastası olmuş, midesi bozulmuş umrunda değildir.

    sorumsuzlukta çağ açıp çağ kapattılar resmen. 21.yy teknolojik devrimi ve amerikan faiz kararları sayesinde hiç bir dönemde olmadığı kadar döviz aktı memlekete, hepsi çarçur olup gitti.

    kötü yönetim, açılan fırsatların evvela tanıdıklara peşkeş çekilmesi ve denetimsizlik, yapılmaya çalışılanları gölgede bırakmakla kalmıyor, yapılanın bir değeri kalmıyor.

    ayrıca projelerin çoğu akp'nin değil avrupa birliği projesidir, altını çizmekte fayda var.

    ab ödenek ayırıyor, akp bunu tanıdığa veriyor. tanıdık sıçıp batırıyor, ama parasını da alıyor. döngü bu yönde. al gülüm ver gülüm.

  • 20. alternatif bet sitesi isimleri

    breakingbet.com

  • 21. öğrenci evine bir tas çorba getirmeyen komşu aile

    ev arkadaşımla evde ne ses yapardık, ne de apartmana rahatsızlık verirdik. gayet de eli yüzü düzgün adamlardık.

    ulan ne yemek vermesi, selamımıza karşılık vermiyolardı lan. teyzenin torbasını alıp yukarı çıkarırsın teşekkür etmez. bildiğin vebalı gibi davranırdı engin hoşgörülü, iyiliksever anadolu itleri.

    sikeyim yemeğini, selam ver selam. selama cevap ver bari karşında insan var amk pisliği.

    yurtdışında türkiyede gördüğüm komşuluğun 200 katını gördüm.

    sonra diyorlar neden nefret ediyorsun bu ülkeden. ulan her yerinden ayrı pislik akıyor coğrafyanın napayım?

    edit: alttaki yorumlardan da net anlaşılıyor zaten durum. bunların kendileri ne ki tohumları ne olacak mk. bu arada kimsenin yemeğine muhtaç bir öğrencilik yaşamadık freelance işler yaptığımızdan dolayı. hatta biz arkadaşlarımıza ısmarlardık sürekli. burada önemli olan şu anadolu insanının çok övülen meziyetlerini görmekti. gördük çok şükür onu da. amk çomarları.

    edit 2: tekrarlayalım, çorbanızı sikeyim. öğrenciyken çoğunuzun babasından fazla para kazanıyorduk gel ben sana alayım çorba amk olay insanlık, insanlık. hani biri sana kapıyı tutuyorsa teşekkür edersin, karşılaşılınca iyi akşamlar diyen adama sen de iyi akşamlar dersin. kimse sana iyilik yapmak zorunda değil hede hödö diyen tiplerin babaları bir taşınma işi, eşya taşıma işi olunca kapıya dayanmayı çok iyi bilirdi ama hadi gençler aslan gibi çocuklarsınız bir el atın ehe ehe diye yavşak gibi gülerek. lan dün sana selam verdim yüzüme bakmadın sen? bu kadar da iki yüzlüdür bunlar.

  • 22. rte gitsin de mandaya bile razıyız

    "ben başkan olayım da memleketin anası zikilsin umurumda değil" ile at başı gider.

  • 23. seksten daha güzel şeyler

    durağa gider gitmez beklediğiniz otobüsün gelmesidir.

    ya da ben galiba hayattan beklentileri düşük, fakir ve sekssiz bir insanım. bilemedim şimdi.

  • 24. kıvanç tatlıtuğ'un ailesinin amerika'ya yerleşmesi

  • 25. sözlükçülerin 4.5g hız testleri

    çevirmeli ağ'dan bağlanıyorum hızım 28. megabit vs değil öyle düz 28.

    1998 türkiye'sinden herkese selamlar. ülke çok bozdu diye ailece buraya geri taşındık. valla internet aşırı yavaş ama ortam şahane. aha sine5'in şifresi kalktı!

  • 26. üstteki yazarın nickinin telaffuzu

  • 27. reklamı yüzünden kendinden soğutan ürünler

    "anne büyüyünce ünlü bi şarkıcı olucam ve senin için şarkılar yazıcam" diye başlayan reklam. yırıl yırıl iticilik akıyo hepsinden yok böyle bişey.

  • 28. hepinizi fırat çakıroğlu gibi yaparız hepinizi

    sonrada ekşideki arkadaşlarımız zaten öldürmeye gelmişti yeaa (ülkücüler yıllardır adam öldürüyor üniversitelerde çünkü pehh) ya da ülkücü değil mi hak etmişti ölmeyi anlamına çıkacak yavşakça ve alçakça şeyler yazarak bizi savunur diye devam edebilecek cümle.

    gerçi bizzat kendisinin burada olmadığı ne malum o da başka.

  • 29. bekir bozdağ'ın reza zarrab açıklaması

    "türkiye yaptığı bütün işleri, bugüne kadar anayasa ve hukuka göre yapmıştır"dan sonra bi gülme geldi.

  • 30. 31 mart 2016 tsk açıklaması

    türkiye'de başta medya olmak üzere kimsenin türkçe bilmediğini gösteren açıklama.

    zira açıklamanın darbe ile alakası yok. aksine oradaki "emir komuta zinciri" vurgusu, tamamen son günlerde çıkan "tsk'daki paralel yapılanma" iddialarıyla ilgili.

    rasim ozan'ın hava kuvvetleri'nin yarısı fetocu, rus uçağını fetocular kasten ve planlayarak düşürdü, fetocular tsk'dan temizlenecek, hulusi de direnirse o da temizlenecek yazısını açın okuyun. bu açıklama tamamen bu iddialarla ilgili bir açıklama.

    kaynak

    özetle, açıklamayı okursanız ve gündemi takip ediyorsanız, 30 iq'nun üzerinde bir zekanız ve kırık bir türkçeniz varsa açıklamanın darbe ile ilgili değil, paralel yapının orduyu ele geçirme iddiasıyla ilgili olduğunu anlarsınız.

  • 31. khloe kardashian'ın hiç beyaz penis görmemesi

    "benim beyaz penisim de kardashian'lardan hiçbirisini görmedi, ne olmuş yani?" diyerek kontra atağa kalktığım durum.

  • 32. sigma erkek

    daha kimse ağzını açmadan betaları sigmaya sığınmakla küçümseyerek; alfaymış gibi görünmeye çalışan asıl betaların küçümsediği tür.

    betaception !

  • 33. 31 mart 2016 rte'nin hastaneye kaldırılması

    saka maka boyle bisi olsa da tayyip erdogan amerika'da olse bundan sonraki 200 seneyi "amerika'da zehirlediler", "cia operasyonu" muhabbetini yaparak geciririz. al basina belayi.

  • 34. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    2000’lerin ünlü mp3 çalma cihazı apple ipod shuffle kullanıcılarının bir şikayeti vardı: karıştırma özelliğinin şarkıları rastgele çalması gerekiyordu, ama kullanıcılar sık sık aynı albümden birkaç şarkının arka arkaya çalındığından, hatta aynı şarkının sık sık tekrarlandığından şikayet ediyorlardı.

    ipod shuffle’ın belleği 512 mb idi ve yaklaşık 120 şarkı depolayabiliyordu. bir ipod kullanıcısının, sevdiği her albümden en az 5-6 şarkı yüklemiş olabileceğini düşünürsek, 20 veya daha az albüm içinde bazılarının arka arkaya çalınmasında şaşılacak bir şey yok. şarkılardan birinin kısa aralıkla tekrar çalınması da aynı şekilde olasılık dahilinde. aslında, hiçbir albümün veya şarkının kısa zaman içinde tekrarlanmaması daha şaşırtıcı olurdu.

    yine de apple, şikayetler üzerine ipod’un şarkı karıştırma algoritmasını değiştirdi. tam rastgelelik yerine, benzer şarkıların gelmesi ihtimalini azaltan bir algoritma kullandı. steve jobs’un deyimiyle “daha rastgele gibi hissedilmesi için, rastgeleliğini azalttı.” bugün itunes ve spotify’ın karıştırma algoritmaları da aynı sebeple gerçek rastgelelikten kaçınırlar.

    insan zihni için rastgeleliği algılamak çok zordur. beynimiz gördüklerimizi bir şemaya oturtma konusunda uzmanlaşmıştır. bunun bir yan etkisi olarak da rastgeleliği kabullenememek, her şeyin altında bir gizli bir yapı aramak gibi hatalar yapar. böylece, rastgelelik içinde üretilen verilerin içindeki geçici düzeni ve öbeklenmeleri gizli bir yapının işareti gibi görmeye yatkın oluruz. “bu tesadüf olamaz” deriz.

    bir yazı-tura dizisini ele alalım. olasılık yasalarına göre atışların yarısının yazı, yarısının tura gelmesini bekleriz. ama bu, 100 atıştan tam 50 tanesi yazı gelecek demek değildir. 45 tane de gelebilir, 55 tane de. üstelik, bir kere yazı geldiyse, sonrasında yazı veya tura gelmesi ihtimali %50’dir. bu yüzden arka arkaya birçok yazı (veya tura) gelebilir.

    gayet basit bir kural, değil mi? o zaman şöyle bir deney yapalım: şu anda bu yazıyı okumayı bırakın, hilesiz bir parayı arka arkaya attığınızı düşünün. gerçek bir para atmayın, kendi sezginize göre yazı için y ve tura için t yazın. canınız sıkılana kadar bunu tekrarlayın ve bir yazı-tura dizisi oluşturun.

    rastgele atılan hilesiz bir parayla üretilen bir yazı-tura dizisinde bazı özellikler olmalı. bu özelliklerden biri bağımsızlık: her atıştan sonra, atışın sonucu ne olursa olsun, yazı veya tura gelmesi ihtimali eşit, yani %50 olmalı.

    gelin görün ki, insanların bir para atışını hayal ederek ürettikleri diziler bağımsızlık şartına uymuyor. bu işlemin yapıldığı psikoloji deneylerinde, deneklerin bir yazıdan hemen sonra tura işaretleme, veya bir turadan hemen sonra yazı işaretleme ihtimalleri %60. oysa rastgele bir para atışında bu ihtimalin %50 olması gerekirdi.

    yüzde elli veya altmış arasında çok önemli bir fark varmış gibi görünmüyor, ama zihnimiz için önemli bir algı farkı yaratıyor. insanların hayalindeki rastgele paranın çok özel bir hatası var: paranın aynı tarafının fazlaca tekrarlanmasından kaçınıyoruz. oysa hilesiz bir parayı elli kere atmak mesela şöyle bir dizi yaratıyor:

    ytttttyttttytyytyttytytttytytttyyyyyttytyyttytyyyt

    bu dizi, içerdiği öbeklenmelerden dolayı insanlara pek tesadüfi gelmiyor. mesela başta arka arkaya beş kere tura gelmiş. sonra bir yazı, ardından yine dört kere tura. bu bizim rastgelelik duygumuza aykırı kaçıyor, bu kadar tekrarlanma tesadüf olamaz diyoruz. o yüzden de rastgele bir dizi üretmemiz istendiğinde daha az öbek içeren, daha sık değişen bir dizi hazırlıyoruz. buna karşılık, ytytytytytytyt gibi, her adımda değişen bir dizinin de tesadüfi olmadığının farkındayız, bu aşırı uçtan da kaçınıyoruz.

    insan zihni, hafızası olan, aynı şeyin tekrarlanmasından oluşan öbeklerden kaçınan bir para hayal ediyor. gerçek rastgelelik bize “yeterince rastgele” gelmiyor; daha düzgün dağılmış, topaksız, “iyi karıştırılmış” bir yapı bekliyoruz. ipod’un karıştırma algoritmasının tatmin edici olmaması da bundan.

    bu yanılgımız kumarbaz safsatası diye bilinen yanılgıyla yakından ilişkili. kumar makinesinin başındaki kumarbaz defalarca kaybetse de, “artık kazanma zamanı geldi” diyerek umutla oynamaya devam eder. evet, uzun vadede kazanmaya başlayacaktır, ama bunun ne zaman olacağı belli olmaz. gerçek rastgelelikte öbekler tahminimizden çok daha uzun olabilir. kumarbaz ise yakın zamanda kazanmaya başlayacağını düşünür, tıpkı yukarıdaki deneye katılanların yazı veya turayı, olması gerekenden daha sık aralıklarla değiştirmesi gibi.

    yoğun stres altında kaldığımızda yanılgılarımız baskın çıkar, rastgele ortaya çıkmış yapılarda bir amaç ve düzen aramaya yatkın oluruz. hele tepenize bombalar yağarken böyle bir stresten kaçınmak zordur.

    1940-1941 döneminde nazi almanyası, manş denizi’nden aşırttığı v1 füzeleri ile londra’ya bombalar yağdırmaktaydı. ingilizler bir yandan “tabağı boş göndermek olmaz” nezaketiyle berlin’i uçaklarla bombardıman ederken, bir yandan da v1’lerin düştüğü yerleri dikkatle haritada işaretliyorlardı.

    haritada noktaların düzgün dağılmadığı, güneybatı ve kuzeydoğu bölümünde boşluklar olduğu görülüyor. neden oralara fazla füze düşmemiş? bu bir tesadüf olabilir mi? deniz ötesinden roketli bombardımanı icat edecek kadar ileri olan almanlar buralara füze düşürmüyorsa bir sebebi olması gerekmez mi? yoksa içimizdeki hainler, casuslar orada mı oturuyor?

    tekrar sakin olalım. şarkı listesi ve yazı-tura örneklerinde gördüğümüz gibi, aklımız ve gözümüz rastgeleliği algılamakta gayet başarısızdır. rastgele dağılımla düzgün dağılımı karıştırırız. nasıl ki para atışlarında arka arkaya aynı yüzün gelmesi ihtimalini küçümsüyorsak, rastgele atılan bombaların belli yerlerde öbeklenme ihtimalini de küçümseriz. yeni bir teknoloji olan v1 füzelerinin isabetliliği pek de yüksek değildi. almanlar iyi mühendis olabilirler ama mucize yaratamazlar. o yüzden, bombaların rastgele düştüğünü varsaymak yanlış olmaz.

    bir sürecin rastgele mi yoksa belli bir düzenle mi gerçekleştiğini anlamanın tek yolu istatistik testler uygulamaktır. 1946’da r.d. clarke, londra’ya bombaların rastgele düşüp düşmediğine dair bir analiz yaptı. bu amaçla önce londra haritasını küçük karelere böldü; ve her bir kareye düşen bomba sayısının poisson dağılımı denen bir formüle uyduğunu gösterdi. bu da v1’lerin düştüğü yerlerin rastgele olduğunu, herhangi bir plan veya düzenle nişan alınmadığını gösteriyordu.

    kaynak

  • 35. makrodalga

    sözlükteki şişmanın 2 dk dürüme ara verip de sahip çıkması gerektiği yazar. bu dombili avukat değil mi yahu? anlaşılan bunun avukatlığı da bize söküyor anca. sözlüğü ticarethaneye dönüştürdü, gözü doymuyor. her yerden zırt diye reklamlar fırlıyor falan. bunlara öyle böyle alışıyoruz, eyvallah. ama insan kendisine bunca reklamı aldıran yazarlar ne yapıyor diye bir bakar. elinden gelen bir şey var mı acaba diye irtibat kurar. erdal bakkal'a döndü iyiden iyiye. yakında şuraya bir döner asar, demedi demeyin. allah gözünü doyursun be kardeşim.

    neyse, destek olunması gereken yazar. yanındayız.

  • 36. hoşlanılan kız tarafından hunharca kullanılmak

    paragraf atlaya atlaya okudum. buna benzer bir olay da arkadaşım yaşamıştı.

    özel üniversitede okuyan kız, başka bir devlet üniversitesinde okuyan erkek...

    kızın ingilizcesi leş, hoca soruları veriyor 30 tane bunlardan 10 tane sorulacak diyor. çocukla pek muhabbetleri yok, kızdan da hoşlanıyor galiba çocuk. neyse çocuk tüm soruların cevaplarını buluyor ingilizce yazıyor mailliyor yetmiyor kızın evine gidiyor yardım ediyor...

    sonunda pek tabiki küsküyü yiyor. bu arada elemanın bölümü mühendislik, kızın bölümü sosyoloji. düşünün eleman kızın bölümüyle alakalı cevapları kitaplardan buluyor internetten buluyor cümleleri değiştiriyor kendi yazıyor filan...

    bu işlerde yapılması gereken şey, kadınlardan uzak durmak. kadın erkek ilişkilerinde kadınlar çok şanslı. erkeğin elindeki tek erk '' kaba kuvvet''. o olmazsa erkek bir hiç. kadınlara karşı da bu yok. dolaysıyla kadınla münasebette bir hiçsin. bunu kabullenerek başlayacaksın duruma. sen hoşlanırsın, güzeldir, kibardır, şirindir... onu görünce için erir ama onun senden hoşlanması için bir sebep yok. kapitalist toplumda erk genelde makam, şöhret ve parayla olur. insanların 100 de 90 ' ı fakirdir, şöhretsizdir, makamsızdır...

    erkeğin kadında baktığı şeyler genelde güzellik, oturup kalkmayı bilme gibi insanların yarısına yakınında olabilen şeyler. dolaysı ile standart bir kızdan hoşlanırsın o kız sana yeter ama kadına standart bir erkek yetmez. hiç bir kadın starbakstaki yakışıklı bartender ı tercih etmez ciddi ilişki için. göbekli müdürü tercih eder çoğu, bazıları ise hem yakışıklı hem müdürü tercih eder...

    kadınlarla diyaloğunuzu sınırlı tutun. sıfır demiyorum sınırlı.

    mesela baktınız kız böle vize öncesi yanlıyor ya da yolda kalmış sizi arıyor filan... canım şehir dışındayım şu anda deyin. ya da kuzenler geldi deyin... gerek yok. yıllarca bu topluma öğretilen şey '' kadınları hak etmek için bir şeyler yapma gerekliliği'' yani erkek adamın adeta tarık akan, gulşen bubikoğlu filmlerindeki gibi kızı tavlama gerekliliği ile büyüdük. esas oğlan fedakarlıklar yaptı sonunda kızın gönlü oldu filan...

    beyler!!! o iş öyle olmuyor. sen fedakarlık yaparsan kız ''aaa enayi'' der, dışından demez, içinden der, bilinç altı der. size köpek çeker, kullanır... sonrasında da ben arkadaş olarak görüyodum nasıl yaneeee der...

    genel olarak kadınlarla muhatap olmayın. selam verin, nefret etmeyin, mesafe koyun. hayatta bir erkeği abad eden bir tane kadın bile yoktur. yuva kurarsın masraflar sana yüklenir, sorumluluklar sana yıkılır. tüm o feminist söylemlerin içinde işine geldiğinde '' erkek adamsın'' kalıbını kullanırlar.

    gidip başlıklar altında mini etekli kızların orospu olması gibi langur lungur şeyler yazıp, mini etekli kız peşinden koşmayın yani. ne öle saçma şeyler yazın ne peşlerinden koşun. kendinize güzel meşgaleler edinin.

  • 37. türkiye'nin dış borcundaki muazzam artış

    açıklanan son verilere göre türkiye'nin net dış borç stoku 253 milyar 900 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. 2005'te 98 milyar, 2006 108 milyar, 2007 134 milyar, 2008 151 milyar, 2009 azalarak 146 milyar, 2010 172 milyar, 2011 182 milyar, 2012 189 milyar, 2013 230 milyar, 2014 245 milyar, 2015 253 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. son 10 yıllık verilere bakıldığında %160 artış gözleniyor. 2005 öncesini kullanmama nedenim 2005 öncesi veriler bankalar durumu verileri olması açısından sağlıklı olmayacaktı. tabi bu tek başına bir şey anlam ifade etmiyor diyeceklere bir de şunu söyleyelim; türkiye'nin net dış borçlarının, gayri safi yurtiçi hasıla'ya oranına bakalım. 2005'te bu oran %20,6 iken, 2015'te %35,3 olmuştur. şimdi elma elma karşılaştırması da olmuş oldu. hep aynı noktaya geliyor ama gelsin. üretim yapmayarak, ithalata tam bağımlı ihracat yapmaya çalışarak, çareyi günü kurtarmak için kendi üretebildiklerimizi dahi ithal etmekle çözerek bir yere varılmadığı aşikar. hedef 2023 neydi ? ilk 10 ekonominin içine girecektik değil mi ? balkondan ülke yönetilmiyor.

    kaynak: türkiye'nin dış borcu

  • 38. 1 nisan 2016 rte'nin abd'den canlı yayını

    vizontele'de ki belediye başkanının televizyonu köylüye tanıtma çabasını hatırlatmıştır.

  • 39. 31 mart 2016 diyarbakır patlaması

    program:

    1-yayın yasağı
    2- kınama
    3- önlemler alındı
    4- biz dünya lideriyiz
    5- tezahüratlar
    6- tehditler
    7- kapanış

    allah tüm teröristleri de bunu körükleyenleri de kahretsin. yine masum canlara olan olmuştur.

    yayın yasağını hatırlattığı için push the tempo'ya teşekkürler

  • 40. trivia crack

  • 41. gece vakti mahallede birinci viteste dolaşan şahin

    modifiyeli ve yere yakındır.

  • 42. geçmiş ile yüzleşmek

    geçen akşam sıkıntıdan mail kutularımı temizlemeye karar verdim. taa 8 sene öncesinden mailler vardı. başladım bakmaya, üniversite yıllarında oluşturulan mail grupları, hocalarla mailleşmeler, üye olunan internet sitelerinden gelen mailler v.s daha neler neler.

    "hocam ben x bölümünden y numaralı öğrenciniz z. bugün yaptığınız final sınavına ailevi sorunlarım nedeniyle çalışamadım. vizesinden yüksek aldığım dersinizden ve dolayısıyla sınıfta kalma durumum var. yardımcı olabilirseniz çok sevinirim."

    tipi kest allasen! ulan mailin tarihine baktım, o tarihlerde ne gibi bi ailevi sorunum vardı acaba benim diye düşündüm. lan ben üniversiteyi ailemden 600 kilometre ötede okudum. yanlarında okusam da en fazla yemekte kereviz var diye sorun olurdu zaten. ne sorunu? nasıl yalanlar söylemişim allam sildikçe yenisi geliyordu.

    "hocam, dün gece sağlık problemlerim dolayısıyla geceyi acilde geçirdiğimden verimli çalışamadım..."

    "hocam, eğer bu dersten geçemezsem yazın ispanya'da yapacağım staja gidemeyeceğim..."

    ne ispanyası ne stajı lan ibiş? ispanya'yla tek ilişkim barcelona maçlarına üst oynamak ama kurban olduğum yaradan yalan söylettikçe söyletmiş. sadece hocalara mı peki bu yalan durumu tabi ki hayır. her gün yüzyüze baktığım sınıf arkadaşlarıma da neler neler söylemişim.

    "arkadaşlar selam! dün gece bilgisayarım çöktüğü için raporun benim hazırlamam gereken kısmını yapamadım. bu maili de internet kafeden yazıyorum. bu hafta siz yazarsanız çok sevinirim."

    benim bilgisayarım hiç çökmedi ki lan! eminim bu maili attıktan sonra "beyler dust açıyorum" diye çılgınlar gibi kantıra döndüm. bildiğin masa başı oyunlarıyla, sinsi gibi yalanlarla mezun olmuşum lan ben.

    bak daha amerika'daki bi üniversitedeki profesöre ve hala o üniversitenin sisteminde durmakta olan, okuyanın gözlerinden kan getirten ingilizcemle attığım maile, o zamanki hoşlandığım kıza yolladığım "fw: çok komikkkkkkk yarılmak garantiii" konu başlıklı maillere, işsiz kaldığım süre boyunca "cv ektedir" diye firmalara gönderdiğim eksiz maillere (ki burada inanılmaz dürüstlük yapmışım farkında olmadan. umarım benim gibi dürüst bi elemanı kaçırdığınız için kafanızı taşlara vuruyorsunuzdur hala) hiç değinmedim. çünkü gerçekten gözlerim seğiriyor düşündükçe.

    geçmişim suratıma bir tokat gibi çarptı adeta. tamam süperim, harikayım, on numara beş yıldızım demiyorum da bu kadar kirli bir geçmişe sahip olduğumu da düşünmüyordum.

    o mailler hayatımda bi dönüm noktası oldu benim için artık. farklı bi insan olmaya karar verdim bu yüzleşme sayesinde. ancak önümüzdeki haftadan itibaren farklı bi insan olucam çünkü yarın erken çıkıp ankara'ya gitmek için hastaneye gideceğimi söyledim müdüre. lanet olsun!

  • 43. kırmızı olsun üç kuruş fazla olsun'un ingilizcesi

    let it be red, let the price be 3 cent more than usual

  • 44. söz uçar yazı kalır'ın ingilizcesi

    the palest ink is stronger than the sharpest memory. (çin atasözü)

  • 45. volkan demirel

    braga maçı için demiş ki; "15 yıldır fenerbahçe kalesindeyim. hayatımda bir maçın bu denli yanlı bir şekilde yönetildiği ve hakemin isteyerek maç kaybettirdiği başka bir karşılaşma görmedim".

    biz çok gördük volkan. sen hep braga gibi galibiyeti kutlayan tarafa oldun.

    bizim en kilit futbolcumuz fuck off'tan dolayı sana karşı yaptığımız maçta cezalı duruma düşerken, o maçta hakemin yüzüne fuck off diyen 20 numarali oyuncun sahada kaldığında konuşacaktın bunları. emenike'yi görmeyen fırat aydınus için konuşacaktın. kariyeri boyunca kırmızı kart gösterilmekten çekinilen bücür kardeşin için konuşacaktın. saracoğlu'na gelen her takımı hakem yardımıyla tekme tokat döverken konuşacaktın. baskanin hakem odasi basip hakemleri baski altina alirken konusacaktin.

    şimdi hiç konuşma. hele ki terim belki takıma alır diye mum olup, almayacağını anlayınca hiç konuşma. seni biz çok iyi tanıyoruz.

  • 46. yazar oldum sözlük

    1. paragrafta liseli.

    2. paragrafta üniversiteli.

    3. paragrafta ilkokullu.

  • 47. türkiye'de sol'un başarısız olmasının sebepleri

    uzun süredir düşünüyorum bu konuyu. bazıları çok basit, bazılarının ise çok derinlerde yatan problemler olduğu sonucunu çıkardım. bu sebepleri maddeler halinde ve bazılarını da bilal'e anlatır gibi anlatmak istiyorum.

    not olarak belirtmekte fayda var bu yazıyı objektif olarak değil kişisel gözlemlerimi katarak yazıyorum. yani "bence" si olarak. neyse..

    1-) örgütlenme problemi:

    türkiye'de 12 eylülden beri ciddi bir örgütlenme problemi var. bu problem alt başlıklarda derinlemesine işlenebilir fakat örnek olarak verebileceğimiz okullarda, kamu kuruluşlarında, kadınlar arasında örgütlü yunan sol'u var.

    türkiye'de ise örgütlenme yerine mitoz bölünmeyle çoğalan bir sol var (tkp örneği ve diğer onlarca fraksiyon) iki grup bir araya gelip anlaşamıyor, hemen teorik didişmeler, reddiyeler başlıyor.

    2-) halk'a inememe, halkı aşağılama:

    70'lerde dev-yol örgütlenmesi diğer fraksiyonunlar tarafından "ılımlı" ve hatta "revizyonist" olarak nitelendirilmelerine rağmen o dönemde türkiye'de büyük bir kitleye hitap ediyor ve halk tabanından destek görebiliyordu. bu açıkça "marjinal" olarak görünmenin önünde güzel bir engeldir. dev-yol eylemlerine baktığınız zaman işçileri, köylü kadınları ön saflarda görürsünüz.

    şimdi'nin ise o çok "elit" ve çok "okumuş" ortodoks marksistleri devrim için ihtiyaç duyduğu kitleyi çomar, köpek, gerici diyerek aşağılıyor. (bkz: ekşisözlük) buna diğer madde'de değineceğim fakat müslüman bir toplumun yaşadığı bir coğrafyada , rusya'yı, küba'yı ve özellikle stalin kasabını baz alarak halk'a inemezsiniz. sonuç hep tek başına kalmaktır.

    3-) yaşadığı coğrafyayı oku(ya)mamak, marks ve lenin tapıcılığı.

    ben marks ve lenin'i çok iyi anladım iddası ile değil islamcı ve marksist kanattan çok sayıda arkadaşımın sohbet ortamlarında edindiğim izlenimden yola çıkarak ve kıyas ederek yazıyorum bunları . malesef marksistler bu konuda çok kabızlar. yaşadıkları coğrafyanın halkını, islam ile özdeşleşmiş örf, adet ve kültürlerini yok sayıyorlar. her halk her coğrafya kendi şahsına münhasırdır. ve bu münhasırlık duruma göre hareket etmeyi de gerektirir. çinden mao, küba'dan che çıktı. ikisi de sovyetler'den farklı tezlerle çıktılar. doğruluğu yanlışlığı tartışılır. lakin bizim solcuların teori kabızlığı, ezberci yaklaşım ve coğrafyayı okuyamama daha doğrusu okumak istememe problemi var.

    ben bunu özellikle kp'de ve kemal okuyan aydemir güler ikilisinde görüyorum. ikisi de süper kabız adamlar. kendileri haricindeki sol fraksiyonların hepsine yüz ekşiten, tek gerçek kendileri gibi hareket eden yapıları var. zaten bozacının şahidi şıracı hesabı dezenformasyon yapmaktan öte bir boka yaramayan sol gazetesi'nin de hali ortada.

    kemal okuyan hala kendini sermayeye açan siki tutmuş küba'ya gidip hayran hayran dolaşsın "başka şansları yok bazen geri adım da atılabilir ama ühühü :( " diye savunma yazıları yazadursun. gerçekler ortada.

    aydemirciğim sende lütfen suriye hakkında aç bir şeyler oku. cehalet paçalarından akıyor. bu konuda cidden çok ama çok cahilsin bro :/

    4-) iğrenç çığlıkları ile slogan atan marksist kız ile 70lerden kalma giyim kuşamıyla bohem yaşayan marksist erkek iticiliği:

    mesela bunu öğrenci kolektiflerinde görmek mümkündür. bunların tamamı mallardan oluşup bildikleri tek şey slogan atmaktır. işçi sınıfı- sermaye ilişkisi vs bi boktan anladıkları da yoktur.

    yukarıdaki örnek uç bir örnek ama ben günümüzde mal bir marksist gençlik yetiştiğini düşünüyorum . sovyet ,küba tarihini ezbere bilip başka bir sikten anlamayan, sik gibi slogan da slogan atan, camış gibi böğürüp akşam barda yoldaşları ile içip gece sikişen bir romantik lümpenlik. herkesin popülizmi kendisine. ak partisi islamcısı o şeqil popülizm yapar gomünisti şu şeqil şeqil yapar. herkesin şeqline kimse garışamaz.

    5-) kürt siyasetinin peşine kuyruk olmak.

    solun bu konuda en dik duruş sergileyen kişisinin de yukarıda eleştirip yerden yere vurduğum kp ve kemal okuyan olduğunu düşünüyorum. okuyan'ı hiç sevmem aydemir den ise nefret ederim. ama duruşları sağlam. sorunun var olduğunu, çözüm üretmek gerektiğini söylemek ile hdp nin kuyruğuna takılmak farklı şeyler olsa gerek. solun çoğu bu anlamda özünü yitirdi.

    edit madde 6-) yüzde 10 baraj sistemi

    bunu yazmayı unuttum. bugün sola en büyük darbeyi vuran olaylardan biri de yüzde 10 barajı saçmalığıdır. bu baraj sistemi seçmende; "oyum neden boşa gitsin. evet iyiler ama barajı geçemeyecekler o halde x partiye vereyim" diye bir algı yaratmıştır. hali hazırda mevcut meclis'teki partilerin hiç biri bu durumdan rahatsız değil. özellikle de chp. zira chp seçmendeki bu algı sebebiyle sosyalist partilerin zaten kıt olan oy potansiyelini de tırtıklamaktadır. eh kimse de işine gelen şeyi değiştirmek istemiyor. akp si de chp'si de aynı.

    dipnot: kaptankanca uyardı chp nin barajın kaldırılması ile ilgili bir sürü teklifi varmış. chp kısmı haricinde bu madde de aynen geçerlidir.

    bu konuda daha çokşey yazılır da neyse.. gerekli görürsem eklerim artık.

    o halde;

    (bkz: let the linç begin)

    mustafaaa için edit: arkadaşım benim marksist leninist tezleri sular seller gibi bildiğim yok. profesyonel analizci de değilim. ben bu konunun avâmı olarak senin tabirinle halk tabakasından bir cahil olarak, yine bir çok kişinin deyimiyle "çomarların" bakış açısı ile bakıp yazdım.

    eğer o dediğin cinsiyetçilik ise. sırf o çığlığı duymamak için cinsiyetçi olabilirim.

    parliament night blu ray için edit: sen halk a güvenmem, sokarım halka dersen konuşacak bir şey kalmamış demektir. yazının hedef aldığı adamlardan biri de sensin demektir. devam et böyle. :)

    edit 3: burada yazılanları destekleyen bir video için eski dev-genç lideri bülent uluer'in şu konuşmaları izlenmesi de tavsiye olunur.

  • 48. türkiye ekonomisi 2015'te yüzde 4 büyüdü

    bakın türkiye'de 2002 yılında bir gecede kişi başı gelir 3 kat artmıştır. sebep? doları bastırırsan kişi başı gelir artar. dolar yükselirse kişi başı gelir azalır. basit..

    yani akp iktidarı 2002 yılında yaptığı hilenin ceremesini çekiyor. gelişmekte olan ülkeler 2015 yılında 5.2 büyüyor, türkiye 4. türkiye'nin bu tünelden çıkması şu an için mümkün değil. ekonomi nasıl hızlanmıştı 2002-2007 arasında? yabancı yatırımcıya güven ortamı sağladılar, elbette bir de piyasaya yapılan yardımlardan türkiye'nin payını alması vardı. özetle şans eseri büyüdü. ya sonra? . dış borç büyüyor, türkiye artık samanı ithal ediyor..

    özetle bu ülke bitti.

  • 49. muhteşem yüzyıl kösem

    sultan ahmet han, mimar başının getirdiği sultan ahmet camii'nin projelerini gördükten sonra dediki: "çok büyük ibadethane olacak, önünde de çok büyük meydan olacak". ama bir şeyi unuttu!

    evet, köfteci tabiki... köfteciyi unuttun ahmet.