Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 300 tl'lik parfüm sıkıyorum hesabı erkek ödesin

    80 tl'lik fondöteni sürmeyip 300 tl'lik givenchy parfümü sıkmazsa bir boka benzemediğinin farkında.

    özgüven problemi yaşayan kadın beyanı.

    edit: ayrıca biz ne yapıyoruz amk buluşmaya gelirken, taşşaklarımıza ernet mi asıyoruz?

  • 2. akit'in atv'ye savaş açması

    muhalif medya diye bir şey kalmayınca adamlar birbirlerini linç etmeye başladılar. bağımlılık olmuş, birilerini linç edip hedef göstermeyince elleri titriyor adamların.

  • 3. 18 mart 2016 mültecilerin türkiye'ye itelenmesi

    basit bir hesapla yarrağı yediğimizin habercisidir. hemen algoritmasını yapıyorum.

    1.ab diyor ki biz mültecileri istemiyoruz.
    2.sen mültecileri alırsan seni aramıza alırız.

    mülteciler türkiye'ye gelir.

    sonuç: biz mültecileri istemiyorduk ve mülteciler şu an sizde bu yüzden sizi almıyoruz.

    fatal error!!!

  • 4. diyanet'in bodrum'a yapacağı tesise isim önerileri

    (bkz: hacıkarnas)

  • 5. 18 mart 2016 fenerbahçe açıklaması

    gecen sene "köy takimi bruggeden 5 yiyen beşiktaş" diye resmi aciklama yapan skandal bi yonetimin komik aciklamasi.

    bi de bu 4 luk maglubiyete sevinenlere laf çakmiş alçakça demişler.

    hiç mi utanma gelmiyor bu açiklamayi yazarken de okurken de acaba??

  • 6. 18 mart 2016 çarşı açıklaması

    fenerbahçe'nin kendisini ülkede tek otorite görmesine, kendisi gibi düşünmeyenleri de hain diye yaftalamasına karşın taşı gediğine sokan açıklamadır.

    hakkınızın yenmesinin ne demek olduğunu tattınız ve türkiye'de bizim neler yaşadığımızı anladınız umarım.

    çarşı sizde olmayan vicdandır.

  • 7. türk halkının en bilgili olduğu konu

    o an konuşulan konudur.

  • 8. bir erkeğin kalitesiz olduğunu gösteren detaylar

    vay anasını. hala buraya gelip kalitesiz ayakkabı, giyim kuşam diyen var. kaliteli ayakkabılı şehir magandalari öpsün sizi.

    bir insanı kalitesiz yapan en önemli şey, kendine ve cevresindekilere saygısızlık yapmasidir.

  • 9. sokak köpekleri sorununun çözümü

    uzun bir entry olduğu için çok fazla okunmayacağının farkındayım. o nedenle başlamadan önce, bir abstract misali, yazıyı kısaca özetleyeyim.

    ön bilgi 1: sadece izmir'deki sokak köpeği sayısı (2015 verilerine göre) 400 bin'in (haber), sadece ankara'daki sokak köpeği sayısı (2008 verilerine göre) 100 bin'in (haber) üstündedir.

    ön bilgi 2: sadece izmir'de her gün 60 kişi ısırılma şikayetiyle sağlık kurumlarına başvurmaktadır (haber). türkiye'de sokak köpeklerinin oluşturduğu tehlikenin boyutları hakkında bilgi sahibi olabilmek için şu bağlantılarda verilen örneklere bakılabilir: insan ölümleri, insan yaralanmaları, diğer hayvanlara yapılan saldırılar.

    sonuç: bilimsel araştırmaların da söylediği gibi türkiye'de uygulanan sokak köpekleriyle mücadele yöntemi son derece etkisiz ve başarısızdır.

    ...

    gelişmiş ülkeler 1800'lerden beri sokak köpekleri sorunuyla ciddi şekilde mücadele etmekte ve bu sorun üzerine kafa yormaktadırlar.

    bu amaç için büyük organizasyonlar kurmuşlar, büyük paralar harcayarak pek çok araştırma yapmışlar ve metotlar geliştirmişlerdir.

    sokak köpeği sorunu konusunda iki önemli alt başlık bulunmaktadır:
    1. mevcut sokak köpeği nüfusuna yönelik olarak yapılması gerekenler
    2. sokak köpeği nüfusunun artmasını engellemeye yönelik olarak alınması gereken önleyici tedbirler

    hayvanları gözeten organizasyonların en büyüklerinden biri olan world organisation for animal health (hayvan sağlığı için dünya organizasyonu olarak çevrilebilir sanırım) kuruluşunun oie, animal welfare working group birimi "köpek popülasyonlarının izlenmesi ve kontrolü" (monitoring and control of dog populations) isimli bir rapor yayınlamıştır.

    bu raporun sonuçlar kısmında sokak köpeği nüfusunun kontrolü için, söz konusu ülkenin şartları göz önünde bulundurularak iki yöntemden birinin seçilmesi gerektiği belirtilmektedir:

    "conclusions

    countries with limited dog population and enough resources; catch-neuter-release will be efficient. ıssues include sensitivity of local community, animal catching, humane euthanasia, vaccinations, sterilisation techniques, marking, release and long-term impact on population. limitations of this method should also be addressed.

    countries with large dog population; require efficient killing by humane methods i.e. methods causing death with the minimum possible suffering. this, if not accompanied with a group or package of actions will be not effective"

    özetleyecek olursak burada söylenen şey şudur:

    1. metot: eğer ülkenizde sokak köpeği sayısı az ise, sizde de bunlara ayırabilecek yeterli kaynak varsa yakala-kısırlaştır-sal metodunu seçebilirsiniz. ancak bu metodun kısıtlı bir metot olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

    2. metot: eğer ülkenizde büyük bir sokak köpeği nüfusu varsa insancıl metotlarla (yani mümkün olan en az acıyla ölümü sağlayacak metotlarla) etkili bir öldürme politikası gereklidir.

    kanun koyucunun 2. metodu seçtiği, sokak köpeklerinin uyutulmasının yasal olduğu ve bu uygulamanın devlet eliyle yapıldığı ülkelerden bazıları şunlardır:

    * amerika birleşik devletleri
    * ingiltere
    * irlanda
    * fransa
    * danimarka
    * finlandiya
    * norveç
    * isveç
    * isviçre
    * hollanda
    * arnavutluk
    * ermenistan
    * belarus
    * bosna-hersek
    * bulgaristan
    * romanya
    * hırvatistan
    * macaristan
    * estonya
    * litvanya
    * malta
    * moldova
    * polonya
    * portekiz
    * sırbistan
    * slovenya
    * ukrayna

    (kaynak: world society for the protection of animals & the royal society for the prevention of cruelty to animals ınternational, report: "stray animal control practices (europe)")

    bu ülkeler sokak köpeklerinin ne zaman uyutulacağına dair farklı politikalar izlemektedir:

    - bir kısım ülke sokak köpeklerini yakalar yakalamaz uyutmaktadır.

    - bir kısım ülke yakalanan sokak köpeklerini belli bir süre için barınaklarda bekletmekte (örneğin ingiltere'de bu süre 7 gündür) eğer bu süre içerisinde köpeği sahiplenen (bu bir şahıs ya da bir organizasyona ait barınak olabilir) çıkmazsa köpeği uyutmaktadır.

    - kalan ülkeler ise yakalanan sokak köpeklerine barınaklarda bakmakta, ancak yeni başıboş köpekler yakalandığında ve barınaklarda yer kalmamış olduğunda köpekleri uyutmaktadır.

    türkiye'de kanun koyucu "ülkede az sayıda sokak köpeği bulunduğunu ve bunlara ayrılabilecek kaynakların bol bol bulunduğunu" düşünüyor olmalı ki 5199 sayılı kanundaki düzenlemeyle 1. metodu (yani yakala-kısırlaştır-sal" metodu) seçmiştir.

    ancak veriler bunun aksini göstermektedir:

    - sadece izmir'deki sokak köpeği sayısı (2015 verilerine göre) 400 bin'in (haber), sadece ankara'daki sokak köpeği sayısı (2008 verilerine göre) 100 bin'in (haber) üstündedir. yani türkiye'deki sokak köpeği nüfusu çok yüksek sayılara ulaşmıştır.

    - ankara'daki tüm belediyelerin 4 aylık bir periyotta kısırlaştırabildiği köpek sayısı 100 bin köpek içinde sadece 2 bin 145'dir (kaynak), izmir'de bir yılda aşılanabilen köpek sayısı 400 bin köpek içinde sadece 6 bin'dir (kaynak). yani ayrılan kaynaklar yeterli olmaktan çok uzaktır.

    - kısırlaştırılmamış bir sokak köpeği yılda iki kez doğum yapabilir, ve bu iki doğumda toplamda 20'ye yakın yavru doğurur. bu nedenle sokak köpeği sayısı çok yüksek bir hızla artmaktadır.

    - sokak köpeği sayısının hızla artmasıyla birlikte insan ve diğer hayvanlara karşı gerçekleşen sokak köpeği saldırısı sayısı da çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. örneğin, sadece izmir'de her gün 60 kişi ısırılma şikayetiyle sağlık kurumlarına başvurmaktadır (kaynak). son yıllarda gerçekleşen sokak köpeği saldırısı sonucu görülmüş bazı ölüm ve yaralanma olayı örneklerine şu linklerden bakılabilir: ölümler, yaralanmalar.

    yukarıda alıntı yapılmış animal welfare working group'un raporu, türkiye gibi köpek nüfusunun fazla olduğu ve bu soruna ayrılabilecek kaynakların sınırlı olduğu ülkelerde yakala-kısırlaştır-sal metodunun işe yaramayacağını açık bir şekilde ifade etmektedir. görüldüğü gibi veriler bu yargının doğru olduğunu açıkça göstermektedir.

    türkiye'nin bu metodu uygulamakta ısrar etmesi halinde yakın gelecekte nasıl bir durumla karşı karşıya kalacağını görebilmek için şartları türkiye'ye benzeyen bir başka ülke olan hindistan örneğine bakmak yeterlidir:

    hindistan'da sokak köpeklerinin uyutulması yasal olarak engellenmiştir (türkiye'deki gibi). hindistan'da sokak köpekleriyle mücadele için yakala-kısırlaştır-sal metodu uygulanmaktadır (türkiye'deki gibi). bu uygulamalar sonucunda hindistan'daki mevcut durum şöyledir:

    - hindistan'da 25 milyon sokak köpeği bulunmaktadır ve bu sayı hızla artmaktadır (kaynak).

    - hindistan'da her yıl 17 milyon kişi sokak köpekleri tarafından ısırılmaktadır (kaynak).

    - hindistan'da 2015 yılında 20 bin 847 kişi kuduz nedeniyle yaşamını yitirmiştir. bu sayı tüm dünyada görülen kuduz nedeniyle ölümlerin üçte birinden fazlasını oluşturmaktadır. bu ölümlerde en büyük pay kuduz taşıyıcısı sokak köpeklerinindir (kaynak).

    - hindistan'da her yıl; 45 günlük bebek (haber), 2 yaşındaki mohd imad (haber), 5 yaşındaki pratiksha (haber), 6 yaşındaki kousar (haber), 7 yaşındaki mamun (haber), 9 yaşındaki bhanu (haber), 10 yaşındaki mohd (haber) gibi pek çok çocuk sokak köpekleri tarafından parçalanarak öldürülmektedir.

    tıpkı türkiye'deki bazı çocuklar gibi...

    ...

    sokak köpekleri sadece insanlar için değil, bulundukları fauna'daki tüm canlılar için tehdit oluşturmaktadır. her ne kadar türkiye'de "hayvan hakları" dendiğinde pek çok dernek ve kişinin aklına sadece "köpek hakları" gelse de uygar ülkeler için durum böyle değildir.

    örneğin, yukarıda anılmış ilk raporda, sokak köpeklerinin toplumda yol açtığı zararları önleme başlığı altında şöyle bir ifade yer almaktadır: "preventing negative impacts of dogs on the community, via pollution (e.g. faeces and noise), biting and risks to wildlife, livestock and other companion animal species".

    yani "köpeklerin aynı ortamda birlikte yaşadığı diğer hayvan türlerine zarar vermeleri engellenmelidir".

    türkiye'de sokak köpeği saldırıları sadece insanlara yönelmemektedir. en başta kediler olmak üzere, nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altına alınmış caretta-caretta'lardan tilkilere, yeni doğmuş kuzulardan soyu tükenmekte olan ve bu nedenle koruma altına alınmış olan yabani keçilere kadar çok sayıda hayvan sokak köpeklerinin saldırılarından payını almaktadır. bu olaylar için birkaç örneğe şu bağlantıdan bakılabilir: hayvanlara yönelik saldırılar

    ...

    buraya kadar ki kısım mevcut sokak köpeği nüfusuyla nasıl başa çıkılabileceğini özetlemektedir (1. alt başlık). yukarıda anılan raporlarda sorunun tekrardan oluşmasını engellemek için neler yapılması gerektiği de sıralanmıştır (2. alt başlık).

    - bilinçli ve sorumlu köpek sahipliği için insanların eğitilmesi
    - köpek üretimi ve satışının denetim altına alınması
    - sahipli köpeklerin kaydı ve lisanslanması
    - sokak köpeklerinin yakalanması ve taşınması için personel yetiştirilmesi
    - toplumdan ayrılan sokak köpeklerinin uyutulmadan önce yeniden sahiplendirilebilmesi için belirlenmiş makul bir süre için barınabilecekleri yerlerin inşa edilmesi
    - sokakların köpek habitatı olmaktan çıkarılması için gerekli çevresel önlemlerin alınması (örneğin, sokak köpeklerinin çöplere ulaşmasının engellenmesi için uygun çöp konteynerlerinin kullanılması)
    - köpek ithalatının kontrol altında tutulması
    - makul bir sürede sahiplendirilememiş köpeklerin uyutulması

    ...

    görüldüğü gibi belediyelerden bir çözüm bulmasını beklemek şartların bu seviyelere ulaştığı türkiye gibi ülkeler için gerçekçi ve sonuç alınabilir değildir.

    5199 sayılı kanun yeniden düzenlenmeli ve medeni ülkeler örnek alınarak hazırlanmalıdır.

    bu veriler ışığında türkiye için seçenekler bellidir: ingiltere, norveç, isveç gibi mi olacağız, yoksa hindistan gibi mi?

    bakalım matbaanın türkiye'ye gelmesi için 200 yıl beklediğimiz gibi sonuç alınabilir çözümler için hindistan'a dönmeyi mi bekleyeceğiz, yoksa bilimsel araştırmalar ve uygulamalar ışığında ortaya çıkan sonuçları rehber olarak alıp gerçekçi çözümlere zaman kaybetmeden geçebilecek miyiz?

  • 10. ilk maaşla yapılanlar

    tuttuğum evin iki aylık kirası ve depozitosunu vermiştim. kalanıyla da 12 aylık senet yaparak bi çamaşır makinası bir de yatak almak istemiştim. yatağa para yetmeyince halı aldım. ilk gece o halının üstünde uyudum. sonra belim tutuldu. hangi akla hizmet çamaşır makinası aldım, niye önce yatak almadım onu halen çözebilmiş değilim.

  • 11. ekşi sözlük ve onedio.com'un birleşmesi

    desteklemediğim birleşme.

    bence şahin sucuklarıyla birleşelim, debe'ye girenlere 2 kangal sucuk yollasınlar.

  • 12. erdoğan'ın ümmetçileri 1 günde türkçü yapması

    sanırım tayyip erdoğan'ın en büyük başarılarından biri.

    7 haziran'a kadar siyasal islamcılar için vatan demek filistin demekti. güneydoğu'da şehit olan askerlerimizi görmezden gelir, filistin'de ölenler için ortalığı ayağa kaldırırlardı. filistin'de yaşananları dünya gündemine taşımak için mavi marmara gemisini gönderirler, güneydoğu'da şehit veren aileler için kıllarını kıpırdatmazlardı. coca cola alıp yere dökerek israil'i protesto eder, buna karşın pkk'ya destek veren pkk'lı işadamları hakkında tek bir boykot düzenlemezlerdi. hatta çözüm sürecinden dolayı pkk'ya övgüler düzer, terör örgütünü eleştirenleri çözüm sürecini baltalamakla suçlarlardı.

    7 haziran'da tayyip erdoğan'ın aniden türkçü kesilmesi ile bu vatansız siyasal islamcılar da bir anda türkçü kesildi. 7 haziran'a kadar ülkeyi pkk'ya nasıl peşkeş çektiklerini unutup, erdoğan muhaliflerini pkk'lı olmakla suçlamaya başladılar. bu arada 7 haziran seçimlerinden beri bu vatansızlardan filistin goygoyu da duymak imkansız oldu. hatta tayyip erdoğan'ın bizim israil'e ihtiyacımız var sözünü savunmak için elli takla attılar. akp'li bakan ömer çelik'in israil devleti türkiye'nin dostudur açıklaması sonrasında ortalıktan uzun süre kayboldular.

    dünya tarihi aktroll'ler kadar ahlaksız bir güruh görmemiştir, iddia ediyorum görmeyecektir de.

    bu arada tayyip bey kötü bir devlet adamı olabilir; ama siyaset ile peşindeki yığını yönlerdirmesini çok iyi biliyor.

  • 13. fenerbahçe'nin doğranmasına sevinen vatan hainleri

    fenerbahçeo=akp derken boşuna denmiyormuş denen nane.
    bir sonraki tespit de fenerbahçeli değilseniz vatan hainisiniz olacak bence.

  • 14. sınıfa termosla kahve getiren üniversite öğrencisi

    üniversite kantininde, musluk suyuyla yapılan üçü bir arada içmek yerine, yurdunda taze çekilmiş çekirdekten yaptığı sütlü filtre kahve içmek isteyen kız olabilir. evet o bendim.

    edit: hayır starbucks termosum yok, gloria jeans termosum var ^.^

  • 15. erdoğan'ın şehit olmayı arzulaması

    olur tabii, ama sonrasında üç beş siyasetçi şehit oldu diye gündem değişmemeli.

  • 16. geç boşalan erkek yazarlar zirvesi

  • 17. hepsiburada'da 224.998 tl'ye satılan televizyon

    geçen yıldan beri satılan ve sözlüke başlığı olan televizyona yeniden başlık açıp, orjinal başlığın en beğenilen entrysini tanım olarak girmek de güzelmiş.

    bi siktirin gidin de kurtulalım amk. kanzuk'ta haklı. tam bizi dinleyecek gibi oluyodur sonra bu salakları görüp vazgeçiyodur.

    edit: aha bu da orjinal başlık (bkz: vatan bilgisayar'da satılan 225 bin tl'lik led tv)

  • 18. babanın söylediği unutulmayan sözler

    lisedeyken karneyi getirdim, şöyle bi göz gezdirdi kaça geçtin dedi.

    resmen kendi hevesimizle okuduk anasını satıyım.

  • 19. çanakkale savaşı'ndaki kanatlı atlar

    o atlar dedeler onlari sksin. bu yapılanlar orda savaşan askerlere ve atatürk'e saldırıdır. siz bişey yapmadınız, atlar geldi dedeler skti kazandık bıkbık. hadi lan ordan, alman komutan bile atatürk'ün zekası sayesinde kazanıldı diyor, bunlar hala atlar geldide eşekler gitti dedeler bindi dağa kaçtı orman skti diyor. hadi lan ordan.

    not: küfürler için özür dayanamadım. ayrıca;

    (bkz: pegasus havayolları virali)

  • 20. erkan petekkaya

    tanım: oyuncu.
    anım:

    tarih: 22 aralık 2014*.
    yer: atatürk havalimanı-iç hatlar terminali-üst kattaki sigara içme alanı

    iki kuzenim ve ben uçuşumuzu bekliyorduk, sigara içme alanına gittik. ortama sırtım dönüktü, kuzenim "pişt, erkan petekkaya var arkada" dedi. şöyle bir baktım. ünlü birini görünce tanımazdan gelmek tripleriyle sırtımı döndüm. zaten yeterince havalıydı, herkese selam veriyordu.
    neyse, adamın elinde birası, yudum alırken birden sinirlendi. oradaki kızın biri birasını yudumlarken gizlice fotoğrafını çekmiş.
    kızın yaptığını savunmuyorum, gizlice fotoğrafının çekilmesi kimse için hoş olmasa gerek. ünlümüz kıza bağırmaya başladı. "özellikle bira içerken çektin" dedi. kız defalarca özür diledi. fotoğrafı sildiğini söyledi. dinletemedi, beş dakika kadar suratına bağırılmasını dinleyip ortamdan kovuldu, gitti.
    erkan bey söylenmeye ve kıza küfretmeye devam etti insanlardan onay bekler gibi.
    ikisinin yaptığını da onaylamamakla birlikte; kız gitti, erkan kaldı hafızamda. ne zaman görsem televizyonda aklıma o gün gelir ve ısınamam bir türlü, kanal değişir.

  • 21. dünya üzerinde kimseye ait olmayan yer

    benim arka bahcenin son 2 metresi.
    bu gunden itibaren insanliga hibe ettim.
    gel kardes ne istiyorsan yap. merak icerisindeyim.

  • 22. survivor 2016

    atakan çıkartıp taşşakları vurdu masaya vallahi. ben ekran başında özür diledim amk!

  • 23. beşiktaş

    deplasmanda bize oley çekip mutlu olan takım taraftarlarına, dün akşam braga'da oley nasıl çekilir gösterdiler.

  • 24. 18 mart çanakkale belediye başkanının konuşması

    2015 yılında yaptığı konuşmanın ardından bu yıl da ülgür gökhan 'çanakkale ruhu' adlı konuşması ile insanların durup tekrar düşünmesini sağlamıştır. konuşmayı her zamanki gibi trt vermeyip araya reklam falan almıştır. ayrıca taşımalı sistemle çanakkaleye getirilen göt kılları da ıslık ve yuhalamalarla konuşmayı bölmeye çalışmıştır. düşünün artık ne kadar korkuyolarsa...

    not : karakter sınırlaması nedeni ile yıl yazamıyorum.
    muhteşem bir kahramanlığın 101. yıldönümündeyiz.
    yüz milletle yüz yüze ilk dövüştüğümüz yerdeyiz.
    kefenleri vatan, tabutları cihan olanların diyarındayız.
    şehitleri toprakta değil, göklerde bulunanların memleketine, "özgürlüklerin ve barışın kenti çanakkale’ye çanakkaleliler adına hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
    ***
    değerli konuklar,
    biz çanakkaleliler, her sabah karşı yarımadaya bakarak uyanırız.
    yeni bir güne, şehitlerimizin huzurunda başlarız.
    biliriz ki, şehitlerimizle aynı semanın altındayız.
    biliriz ki, şehitlerimizle aynı yıldızların altında uyuruz.
    bu yakadan o yakaya baktığımızda iki yakamızı biraraya getirenleri görürüz.
    ve dünle bugün arasında bir mukayese yaparız.

    ***
    hatırlarız ki 101 yıl önce burada gençler ölüyordu.
    ama görüyoruz ki 101 yıl sonra bugün de maalesef gençler ölüyor.

    101 yıl önce, çanakkale’nin topraklarında, neredeyse çocuk yaştakiler vuruluyordu.
    101 yıl sonra çanakkale denizlerinde, suriyeli çocukların ölü bedenleri sahile vuruyor.

    101 yıl önce aynalı çarşı’yı söylerken “ana ben gidiyom” diyen evlatlar vardı.
    şimdiyse giden evlatlarının tabutlarına sarılıp ağlayan analar var.

    bir zamanlar çocuklar vardı, cepheden babasını gözleyen.
    şimdi babalar var, tabutlara koyup çocuklarını gömen.
    ***

    sayın cumhurbaşkanım;
    bu küçük yarımadada 101 yıl önce “büyük adamlar” vardı. bir ruh vardı.
    biz ona çanakkale ruhu diyoruz.
    bugün tek bir şeye ihtiyacımız vardır. o da çanakkale ruhuna sahip olmaktır. o ruha sımsıkı tutunmaktır.
    çünkü çanakkale ruhu, karanlığa yakılmış bir meşale, kara bahtımıza tutulmuş bir ışıktır.
    yolunu kaybedenlere yol haritası, yönünü kaybedenlere kutup yıldızıdır.

    çocukken masallar uyuyana, büyükken uyanana kadarmış.
    uyursa milletler; ya ölür, ya da köle olarak uyanırmış.
    çanakkale ruhu, uyutan masallardan uyandıran bir destandır.

    ***
    kıymetli konuklar,
    çanakkale ruhu kardeşliktir.
    ve çanakkale ruhu’nun öğrettiği kardeşliği özlüyoruz. aksi takdirde ölüyoruz.

    toprağın altında koyun koyuna yatanlar kadar toprağın üstünde de yanyana olalım.
    siperde birlikte türkü söyleyenler gibi bizde kardeşlik türküleri söyleyelim.
    ölüme giderken birlikte olanlar gibi, biz de yaşarken birlik olalım.
    kimin nereden geldiğine, ne düşündüğüne, neye inandığına bakmadan birbirimize onlar gibi sarılalım.

    bir türkiye hayali kuruyorum.
    türkü kürdü, alevisi sünnisi, lazı çerkezi bir uçtan bir uca aynı halayda, aynı horonda, aynı semahta.
    sağı solu, ali’si fırat’ı, alevisi sünnisi yok.
    çünkü vatan için birlik ve dirlikten başka yol yok.

    mehmet akif’in de dediği gibi
    “tefrika girmeden bir millete düşman giremez
    toplu çarptıkça yürekler onu top sindiremez.”
    ***
    değerli misafirler,
    çanakkale ruhu hoşgörüdür.
    çanakkale; insanlığı öldürmeye gelenlere insanlık dersinin verildiği yerdir.
    çanakkale kahramanları; alnı açık, gönlü açık, sofrası açık yiğitlerdir.

    bu topraklarda bir zamanlar yaralı düşmanı kucağına alanlar vardı. siperde dini bayramını kutlamak isteyen anzac askerlerine ateş açmayanlar vardı. üstüne bir de hediye yollayan komutanlar vardı.
    ve düşmanın hastane gemisi geldiğinde, ateş etmeyi bırakanlar vardı.
    hatta düşmanın annesine saygıyla seslenen mustafa kemal atatürk vardı.
    keşke öyle hoşgörülü ve saygılı olabilsek.
    tıpkı 101 yıl önceki gibi centilmenliğin anıtlaştığı destanları yeniden yazabilsek.

    çanakkale ruhu’ndaki hoşgörüyü yaşatalım.
    bugün de siyasi düşüncesi ne olursa olsun, söylediğine katılmasak da söyleme hakkını savunabilelim.
    kökeni ne olursa olsun, atalarımız gibi yaradılanı, yaradandan ötürü hoşgörelim.
    tarafı ne olursa olsun, ne olursan ol gel diyelim.
    işte çanakkale ruhunun öğrettiği budur.
    çanakkale savaşı, bülent ecevit’in de dediği gibi
    “saygı üreten bir savaş
    yaklaştıkça birbirine karşılıklı siperler
    gönüller de yakınlaştı.
    düştükçe vuruşanlar toprağa
    dostlar gibi kaynaştı.”

    ***

    saygıdeğer konuklar
    çanakkale ruhu bize neyi anlatır biliyor musunuz? mücadeleyi anlatır.
    evet. çanakkale ruhu, mücadele ruhudur.

    bizlerde onlar gibi vatanımız için mücadeleci olalım.
    onlar, malında cömert, teninde cömert, canında cömert insanlardı. onlar gibi namusu koruyalım.
    daha büyümeden asker edilen, tüfek kundağı başına yastık edilen yiğitler gibi özgürlük için direnelim.
    istiklali için istikbalini yakan 15’liler gibi
    265 kiloyu değil aslında insanlığın şerefini şaha kaldıran koca seyit gibi mücadele edelim.

    ***

    saygıdeğer misafirler,
    çanakkale ruhu vatan sevgisi demektir.

    o sevgi; eşini çocuğunu bırakıp koşan babanın sevgisidir.
    yavrusunu kınalayan ananın sevgisidir.
    o sevgi; istanbul’da saçını kestirip satan ve parasını cepheye gönderenlerin sevgisidir.
    vatan uğruna cephede ölen, bin melek kanadıyla göğe çekilenlerin sevgisidir.
    “ingiliz’e, avusturalyalı’ya, fransız’a mezarsan bize vatansın çanakkale” diyenlerin sevgisidir.

    101 yıl sonra da bugün;
    kanların döküldüğü bu toprağa, ter dökmenin vaktidir.
    vakit, çalışarak omuzlarımızda yükselteceğimiz bir vatanın vaktidir.
    bu ülkeyi çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapmanın vaktidir.
    içimizdeki vatan sevgisini ona hizmetle gösterme vaktidir.

    mehmet akif’in dediği gibi;
    “sahipsiz olan vatanın batması haktır.
    sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

    ***

    mukaddes davanın, muakaddes evlatları.
    son olarak çanakkale ruhu, umut ve inanç harmanıdır.
    ve çanakkale, güneşin batı’dan da doğabileceğinin ispatıdır.

    düşünsenize;
    umut olmasaydı mustafa kemal “ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” der miydi?
    ve inancı olmasaydı, mehmetçik ölüme gider miydi?
    umut olmasa ne işi vardı karanlık limanda nusrat’ın?
    inançla mücadele etmeseydi anılır mıydı adı 57. alay’ın ?

    o halde bizde bugün 101 yılın mirası olan umudu ve inancı koruyalım.
    umudun olduğu yerde yaşam devam eder unutmayalım.
    bacaklarımızla değil çanakkale kahramanları gibi inancımızla koşalım.

    çünkü umut çanakkale’deki gibi korkuyu yener. çünkü çanakkale’deki gibi yok etmeyi düşünenler bir gün yok olur gider.
    çünkü hiçbir zulüm abad olmaz, elbet kış birgün biter.
    ve her büyük iş, büyük bir inançtan çıkar.
    o halde atatürk’ün dediği gibi
    “zafer, zafer benimdir diyebilenindir.”

    ***
    aziz kahramanların torunları
    mübarek ataların evlatları,

    sözlerimi bitiriyor ve diyorum ki;
    biz bir neslin ekmeğini yiyenleriz.
    istikbalin kan ile ödendiği yerdeyiz.
    “dedemiz koynunda yattıkça bu toprak bizimdir” diyenleriz.
    101 yıl değil, 1001 yıl geçse de bu topraklarda çanakkale ruhunu diri tutarız.
    kardeşlik ve azimden asla vazgeçmeyiz.

    sayın cumhurbaşkanım, saygıdeğer misafirler,
    18 mart şehitler günü ve çanakkale deniz zaferinin 101. yılı anma konuşmama son verirken;
    barışın ve özgürlüklerin kenti çanakkale’yi teşrifleriyle onurlandıran başta cumhurbaşkanımız sayın recep tayyip erdoğan olmak üzere bakanlarımıza, milletvekillerimize, komutanlarımıza ve tüm konuklarımıza çanakkale halkı adına şükranlarımı sunuyorum.

    bizlere bağımsız, demokratik, laik bir ülke, özgürlükçü bir ruh miras bırakan başta mustafa
    kemal ve dava arkadaşları olmak üzere cumhuriyetimizi korumak ve kollamak ülküsüyle,
    ülkemizin varlığı ve bütünlüğü için dün olduğu gibi bugünde hiç düşünmeden canını veren türk
    silahlı kuvvetlerimizin ve emniyet teşkilatımızın tüm şehitlerini, terör olaylarında
    yitirdiğimiz tüm sivil vatandaşlarımızı rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları
    önünde saygıyla eğiliyorum.

    bu duygularla; bir hilal uğruna batan güneşleri, vatan için toprağa düşenleri ve dönmeyi
    düşünmeyenleri minnetle ve şükranla anıyorum.
    arıburnunda düşene, conkbayırında dövüşene bin selam olsun.
    selam olsun şanlı çanakkale gazilerine
    selam olsun şehadete yürüyenlere
    selam olsun, mustafa kemal’e

    ülgür gökhan

  • 25. 30 haziran 2016 ab ile vizelerin kalkması

    buna sevinmeyi bir türlü anlamıyorum. vize nedir ulan vize? iki evrak toplayıp konsolosluğa gidiyosun epi topu. sanırsın tüm türk vatandaşlarına oturum, çalışma izni falan verecek adamlar. lan gidip gideceğin 1 hafta, 2 hafta, olsun olsun 1 ay! daha uzun süre gidip keyfine dolaşabilecek adamın zaten vize alma derdi olmaz. sen vize almakta sorun yaşıyorsan, adamlar zaten vizeyi kaldırsa da bir bahane bulup seni kapılarından geri çevirirler.

    sanırsın avrupa'nın tapusunu üstümüze yapacaklar da bir coşku bir heyecan bir şey! tamam amenna kalksa ben de sevinecem ama allah aşkına, kim binmeyeceği eşeğin önüne ot koyar?

    "bilmem kaç milyon suriyeli gelsin bizim memlekete, saldım çayıra mevlam kayıra, ne bir kontrol ne bir düzenleme ne bir şey, kafalarına göre takılsınlar. buna karşılık biz de senede 1 hafta avrupa tatili yapacağımız zaman vizeyle uğraşmayalım." bu manyaklık değil de nedir?

    git avrupa'nın sıçan deliklerine kadar gez istersen, eninde sonunda buraya döneceksin buraya aloooooo!! çoluk çocuğun burada büyüyecek! o ne idüğü belirsiz, sokaklara salınmış milyonlarca suriyeliyle birlikte!

    bugün "abi bi lira abi bi lira" diye dolaşan çıplak ayaklı çocuklar, bundan birkaç sene sonra biraz büyüdüklerinde, senin veya çocuğunun gırtlağına sustalıyı dayayıp cebinden parasını telefonunu alacak! direnirse bıçağı takacak! ırkçılık falan yaptığım yok. bu insanlar sersefil, sokaklarda yaşamaya mahkum edilmiş insanlar. bu çocuklar aç! aç aç! bunu kocaman puntolarla yazmak isterdim. aç! o çocuklar okul yüzü görmeyecek, eğitimden haberleri olmayacak, bir meslekleri olmayacak... aç kalınca ne yapacak? bugün yalvar yakar istediğini, yarın zorla alacak!

    hatırlarsınız 10 yıl kadar önce, 2000'li senelerde tinerci dehşeti kol gezerdi, özellikle istanbul'da. her akşam haberlerde 2-3 farklı tinerci cinayeti dinler/izlerdik. sebeplerine dair rivayetler muhtelif ama çok şükür artık o boyutta değil bu tehlike. fakat bundan 10 sene sonra suriyeli dehşeti izlemeye başlayacağız haberlerde. belki de sadece haberlerde görmekle kalmayacağız.

    eee? ama avrupa'ya vizesiz gidebiliyoruz. ne mutlu!

    edit: entrymden "vize almaya ne var canım sanki atla deve" anlamı çıkıyor sanırım. birkaç mesaj aldığım için şunu tane tane net olarak ifade edeyim;

    vize, kimi durumlarda can sıkan bir şey. sırf, konsoloğluğa gitmek için iş yerinden izin almak bile başlı başına sıkıntı olabiliyor. "vize almak önemsiz bir iş" manasında yazmadım bu entryi. vizesiz seyahatin, ülkeye milyonlarca mülteci doldurmanın karşılığı olarak kabul edilebilecek kadar büyük bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyorum.

  • 26. anne rahatlasın diye ogs taklidi yapmak

    bugün yaptığım şey. arkadaşlar gerçekten sağolun ben de sizi seviyorum ama artık bana lütfen şurada şu gün patlama olacakmış diye mesaj atmayın. anneme de atmayın. evet insanlık tarihi gerizekalı örgütlerle doludur ama hiçbir örgüt whatsapp’lara kadar düşen bir saldırı planını aynen gerçekleştirecek kadar gerizekalılaşmamıştır emin olun. hatta cebinize düşen mesajda yazan olası saldırı yerine o gün gönül rahatlığıyla gitmenizi öneririm. oradan daha güvenli bir yer olamaz. bugün boğaz köprüsü’nden geçerken tesadüf eseri annem aradı ve nerede olduğumu sordu..boğaz köprüsü’nde olduğumu öğrenince cinnet geçirdi çünkü bugün köprüde patlama olacakmış, onun için aramış. kadını da çıldırtmışsınız. “kim söyledi?” dedim. bilmem ne teyzenin oğlu binbaşıymış o söylemiş. binbaşının hangi örgütten olduğunu, orduya nasıl sızdığını merak ederken önlerdeki bir araç aniden kaza yaptı ve zaten durma noktasındaki trafik o dakikadan sonra neredeyse geri geri akmaya başladı. “köprüden geçince arayım ben seni” dedim, “buradayım hoparlöre al” dedi. hayır hoparlöre aldım da..1 dakika, 5 dakika, 10 dakika..toplamda kat ettiğim mesafe 4 cm. bu gidişle bu kadın en az 1,5 saat telefonda mı kalacak? bu sorunun cevabını da biliyor mu acaba bilmem ne teyzenin oğlu binbaşı bey? bu iş böyle olmayacak dedim içimden, “oooo trafik akmaya başladı ya valla az kaldı” dedim dışımdan. böyle sanki sol şeritten yardırıyomuşum gibi şeyler söylüyorum anneme..o kadar inandırıcıyım ki annem “yavaş git” diyor. bu sırada ibre 0 (sıfır) dikkatinizi çekerim. en sonunda da ağzımla ogs taklidi yaptım “bip” diye. “duydun mu?” dedim..“ogs’den geçtim”. “oh çok şükür tamam hadi sen önüne bak oğlum” dedi kapattı. hayır ben neden takım elbise, kravat içinde çok ciddi bir görüşmeye doğru giderken ogs taklidi yapıyorum arkadaşım? bu nası bi ülke olm?? bu arada panik yapmayın ama çok güvenilir bir kaynaktan... bak hala okuyo!

  • 27. kadının en seksi yeri

    kesinlikle poponun alt kısmı ile bacağın birleştiği o kıvrımdır. hele dolgun popo ise. oyşş içim bir hoş oldu.

  • 28. selahattin demirtaş

    akp ve pkk'nın elbirliği ile harcadıkları adam.

    aslında 2014 yılı cumhurbaşkanlığı seçimine kadar her şey akp ve pkk için iyi gidiyordu. akp neredeyse bütün kurumları ele geçirmiş, rte ülkenin tek hakimi olmuştu. kürtlerin yarısının oyunu alıyordu ama tek sorun terördü, onu da pkk'ya taviz üzerine taviz vererek belli bir noktaya getirmişti. pkk ve yöneticilerinin de keyfi gıcırdı, her dediklerini yapan bir hükümet bulmuşlardı, adeta akp ve pkk balayı yaşıyorlardı.

    sonra bu adam çıktı ortaya, önce cumhurbaşkanlığı seçiminde yüksek bir oy aldı, sonra artık bağımsız aday olmayacaklarını, parti olarak seçime gireceklerini söyledi. kürtçü söylemlerden daha ziyade solcu söylemler kullanıyor, barış kelimesini ağzından düşürmüyordu, akp'ye oy veren kürt halkı da yavaş yavaş benimsemeye başladı bu genç siyasetçiyi. ve 7 haziran gecesi türkiye selahattin demirtaş ve partisinin zaferine, akp'nin de büyük oy kaybına şahit oldu.

    ne olduysa bundan sonra oldu, iktidarı tehlikeye giren rte'nin içini kürtlere karşı intikam duygusu kapladı, gittikçe sertleşen yöntemlere başvuruyordu. pkk yöneticileri de ellerindeki gücün kaybolma tehlikesini farkettiler ve teröre kaldıkları yerden yeniden başladılar. elbirliği ile hdp ve demirtaş'ı bitirdiler, yapılacak ilk seçimde hdp'nin barajın altında kalacağı artık kesin gibi. bu savaşın kazananı rte, akp, pkk ve kan, kaybedeni demirtaş ve barış olmuştur.

  • 29. erkeğin en seksi yeri

    (bkz: cüzdanı)

    kimse kimseyi yemesin şimdi. ne adamlar en seksi erkek ilan edildi de..

    not: e.

    edit: coder6006 der ki, "herkes popo demiş, cüzdanı da göt cebinde taşıyoruz, ondan heralde." adam haklı beyler. dağılabiliriz şimdi.

  • 30. ekşi itiraf

    son patlamadan sonra hayatıma devam edemiyorum. herhangi bir şeye ilgim yok, hiçbir şey izlemiyor, dinlemiyor, okumuyorum. hiç gülmüyorum. kafam dağılsın diye film açıyorum ama katatonik şizofren gibi duvara bakarak kafamın gerçekten de dağılma ihtimalini düşünürken buluyorum kendimi. ne yemişim, içmişim hiçbir önemi yok. kuru ekmek de olsa aynı karnıyarık da. sürekli dalıp gidiyorum, pek konuşmuyorum. çalışamıyorum. telefon çalıyor açmıyorum, insanları yalan söyleyerek ekiyorum (çünkü gerçeği söylesem "teröristlerin amacı da bu zatenn" öğüdü dinleyecek mecalim yok, thank you captain obvious), çağırıldığım yerlere gitmiyorum. çok yakın bir arkadaşımın babası vefat etti, pazar günü toprağa verildi, akşam taziyeye gittiğimde aldım patlamanın haberini ve babasının duasına ya da ziyarete gitmedim bir daha. insanların survivor izleyebilmesine hayret ediyorum, veya maç için kendilerini paralamalarına. sen yarın havaya uçup ölebilirsin ama ivan bebek bi 40-50 sene daha huzur içinde yaşayacak mesela. dün ilk kez düşmanı öldürmesin diye kendini öldürenleri düşündüm, çok mantıklı bir iş yaptıklarına karar verdim. temizlik yapmayı çok severim, temizlik yapmıyorum. gündelik işlerimi hiç umursamıyorum. çiçekleri sulamıyorum, ben yarın ölsem de bir sulayacak bulunur elbet. acaba ne zaman o bomba beni bulacak diye düşünüyorum günde birkaç saat. pazartesi mi, salı mı, önümüzdeki ay mı? gayrettepe metrobüs durağında mı, mecidiyeköy'de mi? metronun içinde mi dışında mı? benim olduğum vagondan uzakta bile patlasa metroda olursam kesin ölürüm. kolum bacağım kopmaz umarım, ölsem de bütün kalırım, aileme sadece bir kol ya da bacak verilmez, en büyük korkum bu.
    yaşamayı hep çok sevdim, ama bu haftaiçi ölebilirim, bu baharı ve yazı hiç göremeyebilirim, muhtemelen böyle olacak. hiçbir şeye gülmüyorum, tek şey hariç, ben (yani benim öleceğim patlamada ölecek olan herkes) ölsem şu "ay tanırım harika bir insandırr" akademisyenlerin umrunda bile olmam, yalandan bir açıklama yayınlarlar "çk üzldk :/" diye, bombacıya kat be kat daha fazla üzülürler tabi. işte bunu düşündükçe yüksek sesle gülüyorum kendimi tutamayıp.

  • 31. beşiktaş taraftarı

    uyu uyu yat uyu şeklinde şerefsizce tweet atmamış taraftardır.

    not: gs

  • 32. 17 mart 2016 sc braga fenerbahçe maçı

    bir besiktasli olarak hakeme sovup saymak istiyorum ama malin biri cikip da besiktasli aglakligi seklinde dalga gecer diye tirsiyorum.

  • 33. yıldız holding'in 18 mart'ta asker yemeği vermesi

    23 nisan'da aptamil..

  • 34. 18 mart 2016 12numara açıklaması

    biraz okudum, vatan kevase darbe tiri viri yazıyordu. midem bulandı yarıda kestim. muebbetle yargılanan heriflere gezi parki+prim diyorlar. zeka geriliği kötü bi sey.

    allah muhammed din. 8 yediler oley oleo. cok benziyor akp ile fenerbahce.

  • 35. ahmet hakan

    sayın hakan,

    yazacaklarımla ilgili elbette bana dava açabilirsiniz ki ilk olmayacaksınız ama bu sizin entelektüel ahlak'tan mahrum olduğunuz gerçeğini asla değiştirmeyecek.

    öncelikle nedir entelektüel ahlak? sorgulama, muhakeme yeteneğidir. yani beyin sahibi olma gerekliliği. bugün bu sözlükte yazan bir rivayeti de gerçekliğini araştırmadan köşenize taşıdınız, gerçek mi sanırım, bilmiyorum. ha bunu zaten yapıyorsunuz. bırakın gazeteciliği, beyni olanlara yakışmayan tek şey sorgulamadan bir bilgiyi duyduğu gibi kabul etmektir.

    geçen gün karaman'daki tecavüz olayına dair köşenizde yazdığınız yazıda ensar vakfı'na yönelik "bir derneğin bir üyesi, bir gönüllüsü suç işledi diye dernek veya bu vakıf zan altında bırakılamaz" dediniz ve bu fantastik iddianızı desteklemek için de "cansel buse'yi intihara sürükleyen öğretmen de solcu imiş. şimdi genelleme mi yapalım?" dediniz.

    cansel buse'nin intiharına sebep olan şahıs solcu değildir. berkin elvan'a terörist diyen bir rabiacıdır. bunu bahsi geçen şahısın facebook hesabını inceleyerek ve içinde bulunduğu arkadaş ortamına bakarak anlayabilirsiniz.

    ama siz hakan bey böyle bir entelektüel ahlaka sahip olmak yerine damarlarınızda dolanan anadolu çomarı dna'nızla kulaktan dolma yanlış bilgiyi yaydınız.

    gelelim ensar vakfı. bu ensar vakfının ilk tecavüz vakıasına isminin karışması olayı değildir. daha önce 2008 yılında yine böyle bir tecavüz olayına ismi karışmıştır.

    sizi rahatsız eden şey "ensar vakfının" hükümete yakınlığıdır.

    yoksa biz tecavüz olayının geçtiği her okul, kurum, il ve ilçeleri içindeki çomar-dindar-dinli-ateist sayısına bakmadan yerin dibine geçiriyoruz. hatta ve hatta tecavüz değil de hayvan hakları olduğunda da aynı tepkiyi gösteriyoruz.

    yani bizim sorunumuz bireylerin mensup olduğu dinler değildir. sizin sorununuz olabilir ama bizim değil. ha ne var ki burada ensar vakfına dinsel anlamda yüklenilmesinin sebebi bu vakfın "dini kullanmasıdır"..

    eğer din üzerinden para kazanıyorsanız, yaptığınız pisliklerin onun üzerinden değerlendirileceğini de biliyor olmanız gerekir.

    ve elbette siz yine belirttiğim gibi entelektüel bir ahlak'a sahip olmadığınız için hiç bir zaman böyle düşünmeyeceksiniz.

    oportünistliğinize zerre lafımız yok. en nefret ettiğim ideolojidir ama saygı duyarım. en nihayetinde maymunlara hitap eden bir başka görüştür. maymun kalmak ve insan olmak arasında bir tercih yapmaktır. ve siz tercihinizi atalarınızdan yana kullanmışsınız bu da belli.

    nacizane tavsiyem atıl durumdaki beyninizi buzdolabından çıkarmanız yönündedir. yoksa açacağınız hakaret davalarının ardı arkası gelmez. gerçeklerin söylenmek gibi kötü bir huyu vardır.

    saygılarımla

  • 36. gelin japon diye düğünde ninja oynatan güzel insan

  • 37. seher çağla demir

    karşlılarındakine " faşist " deyince otomatik olarak haklı olduklarını sanan tiplerce savunulan terörist. hiç mi vicdanınız yok lan?

    " ama onu da anlamaya, motivasyonunu bulmaya çalışmalıyız"

    çok merak içindeyim, ne motivasyonu var lan? bak anlamaya çalışıyorum. yendiğini söylediğin hangi hakkı mesela, ona o yenen haklarını savunan ozancan akkuş gibi 19 yaşında çocukları patlatarak öldürmesini meşru kıldı? bana bir anlatsana lan? anlamaya çalışmalıymışız. ozancanı artık anlayamayacağız mesela. 35 yaşında nasıl bir adam olurdu, türkiyeye ne katkılar verirdi bilemeyeceğiz. çünkü, senin anlamamı istediğin biri öldürdü. çünkü hakkı yenmiş, hakkı yenince o da masumları öldürmüş. sebepleri varmış. ne sebebi var lan? bir insanın, hiç tanımadığı masum çocukları öldürmek için ne gibi bir sebebi olabilir? seher bilmemkim de çok acılar yaşamış, onu dememizi bekliyor. yaşadığı hangi acı ozancanı öldürmesini haklı kılıyor? aklım almıyor olm, anlat bileyim. bak ağız dolusu küfür etmiş insanlar, içimden o bile gelmiyor. bana neden ozancan'ı değil de katilini anlamam gerektiği konusunda bir sebep göster. babası mezarın başında ağlarken hiç vicdanın sızlamadı mı lan? ben , babasını anlıyorum, " çoh hakkım yendi amıngoyum ya " diye, o adamın gözünden sakındığı oğlunu patlatan karıyı anlayan zihniyeti de anlamamaya devam edeceğim. dilini konuşamıyormuş . ozancan artık hiçbir dili konuşamayacak mesela. çünkü öldü. bir dili olduğundan bile emin değilim. patlattın çünkü, diline varana kadar patlattın, 20 parçaya ayırdın. kimbilir nerde dili. ama ben dili olmayan ozancan'ı değil, dilini konuşamadığı için- o da tartışılır- ozancan'ın dilini ve başka bilmemkaç uzvunu bedeninden ayıran bir karıyı anlamalıyım. neden?

    dünyada ilk değilsin. ıra-eta ve birçokları " sebeplerimiz var " diyordu. işid bile diyor. dünyanın sırrını keşfetmiş gibi dallamalık yapmanın anlamı yok. gördüğün hiçbir zulüm, o zulümle hiç alakası olmayan masum çocukları öldürmeyi haklı çıkarmaz. şiddete karşı şiddet, adaleti hukuğa bırakmama falan gibi felsefi yavşaklıkları oturup tartışmak için bile yanlış insanlar olm bunlar. ülkede kenan evren 97 yaşında yatağında öldü. ama sen gelip 19 yaşında çocukları öldürüp, diyarbakır cezaevi falan anlatıyorsun. 19 lan. bir kısmı o kadar bile yok. ne yaptı ozancan da öldürenin sebebini sorguluyorsun? gerçekten, meraktan soruyorum , hiç utanman yok mu lan? ali denizle olan fotoğrafına baktığın zaman boğazın düğümlenmiyor mu? 32 yaşında bir adamım, aradan bir hafta geçti fotoğrafa baktıkça ağlıyorum. mutlu , iyi insanlardan ne istediniz oğlum? sebebini sorgulamalıymışım. görüyorsun, sorguluyorum, ne sebebiniz var da ne istediniz?

    işin kötüsü ne biliyor musun güzel kardeşim? öldürdüğünüz insanlar, çıldırttığınız insanlar, hep bu topraklardaki haklarınızı savunan , beraber yaşamaya inanan, güzel yarınların hayalini kuran insanlar. bak sana şimdiden söyleyeyim, bizler öldüğümüzde öyle adamlarla başbaşa kalacaksınız ki, neler olabileceği konusunda en ufak bir fikriniz bile yok. toplasan %6 oyun var, kalem dediğin doğu illeri bile full akp'ye oy veriyor, binmişsin haklarını savunan , arkanı kollayan , siyaset yapmanı sağlamaya çalışan, fikirlerini söyleyebilme hakkın için sokaklarda dayak yiyen okumuş solcu türklerin sırtına, her türlü çakallığı yapıyorsun, içimizden çocukları sokakta patlatıyorsun, bir de anlayış bekliyorsun. yok anlayış manlayış, başka kapıya.

  • 38. chris stephenson

    ezberden,"gitsin abakalım amerika'da fransa'da ingiltere'de yapsın bu yaptıklarını" diyenlere yazıyorum. ingiltere'de zaten zamanında yapmış merak etmeyin. öğrenciliğinde (cambridge) yunanistan'da öğrenci etkinlikleri düzenlemek isteyen üniversitesinin yöneticilerinin yunan cuntacılara verdiği daveti öğrenci arkadaşları ile basıp ortamı pasta savaşına çeviren bir kişi kendis. ira ile ilgili yazısını okursanız barikat bölgelerini bizzat ziyaret ettiğini de görürsünüz o vakitler.

    bu arada siz hiç chomsky okumuyorsunuz galiba, adam gün aşırı kendi hükümetine demediğini bırakmıyor, katliam yapmakla suçluyor ama medeni dediğimiz ülkelerde bu tavır ifade özgürlüğü kapsamında korunuyor. işkembeden sallamadan önce bir okuyun develer.

  • 39. belli dönemlerde fenomen olmuş ifadeler

    ingilizceye yeni yeni maruz kalınmaya başlanan 80'li yıllardan:
    (bkz: thank you very much, teperim geri kaç)
    (bkz: of course, my horse)
    (bkz: haşırt to the blackboard) --> bununla neyi kastettiklerini hiç anlayamamışımdır.

  • 40. kızlardaki master ve doktora yapma merakı

    şimdi çok acayip.

    evde kalmış eheheh diyenler neden kadın bilim insanı yok başlığına gidip "çünkü kafaları çalışmıyor" yazıyorlar.

    paradoks tabi. ileri seviyede geri zekalılık. karar ver bro. evde mi kalacak? bilim insanı mı olacak?

  • 41. haksızlığa sevinen galatasaraylı ve beşiktaşlı

    ligde kendi sahasında oynadığı maçların tamamına yakınında rakibi 10 kişi kalıp buna rağmen yine yenemiyorsa bir de penaltı kazanan takımın taraftarının isyanı.

    ne oldu avrupa'da tarlaları süremediniz mi?

  • 42. ivan bebek

    joffrey, cersei, ilyn payne, ivan bebek

  • 43. trivia crack

    sorular arasında kolaylık olarak uçurum olduğu için, genel kültürden çok bir şans oyunu. rakibe ''trivia crack oyunundaki tarih simgesi ne renktir?'' sorusu gelirken size ikinci ferdinand'ın taşşaklarındaki kıl adedini sorabilir.

  • 44. alışveriş merkezinde montla dolaşan fakirler

    montla kilolarini kamufle etmek isteyen zengin dombililer de olabilir.

  • 45. 18 mart 2016 google arızası

    an itibariyle youporn da göçtü.

  • 46. erdoğan'ın çanakkale törenlerinde ağlaması

    --- spoiler ---

    nobel olmadı da diyelim ki oscar oldu; o da olumlu!

    --- spoiler ---

  • 47. sokal kedilerinin çeteleşmemesi

    valla benim gece gördüğüm kedi çeteleri var ama insanlara saldırmıyorlar, kendi aralarında atraksiyon peşinde keratalar.

  • 48. toprak kortu nadala bırakmak

    toprak kortu nadal'a bırakmak, anadolu da çiftçinin toprak kortun verimini artırmak için dönem dönem uyguladığı bir sistemdir. 1 sene nadal'a bırakılan toprak korttan ertesi sene 1 değil 2 roland garos toplanabilir ve çiftçinin yüzü güler.

    toprak kortun verimini artırmak için gübreleme ve kararında sulama diğer tercih edilen yöntemlerdir.

    ben ilkokulda okulun hayat bilgisi takım kaptanlığını yapmış birisi olarak bu konuyu hatmettiğimden; bahislerde ne var ne yok nadal'a yatırmıştım zaten. o zamanlar öğretmenimiz(kulakları çınlasın) derdi hep " ilerde bu bilgilerin acayip yararını görüceksiniz" diye, anlamamıştık...

    ne mübarek kadınmış...

  • 49. türkiye'de artan türkçülük akımı

    internet sayesinde tarihini araştırmaya başlayan türk bireylerin aslında araplar tarafından katledildiğini, orta asyalı akrabalarından uzaklaşınca kültür asimilasyonuna uğratıldığını, kazakistan devlet başkanının müslümanlık ile türk kültürünü aynı çatıda birleştirebildiğini, türk inançlarının dünya üzerindeki tüm inançların temelini oluşturduğunu, dünya üzerindeki en marjinal kültürlerin temelini türklerin attığını (saykodelik kültür, meditasyon gibi), savaşçılığı ile ün saldığı halde hiçbir zaman dürüstlük ve mertlikten ödün vermemiş bir topluluk olmasının, kadına dünya üzerinde ilk ve en çok önem vermiş topluluk olmasının (ilk din büyüklerinin kadın olması, tarihteki birçok türk boyunun önderinin kadın olması gibi) ve daha bir çok mensubu olduğu için övünülecek özellikleri öğrenmesi sonucu artan akımdır.

  • 50. yol verilen yayanın ters ters bakması

    yaya geçidinden geçmeye çalışırken, siz son saniyede durup yol verince yapılan gayet mantıklı bir harekettir. akıldan da şu geçer, "ulan hödük yaya geçidinde beklediğimizi görüyorsun, hala hızını azaltmıyorsun" malum sürücülerin %99'u yaya geçidinin ne demek olduğundan haberdar değil, onlara göre yol vermek bir lütuf ve elleri ayakları öpülmeyince gelip burada başlık açıyorlar.