Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. yalova'da kürt öğrencinin alnına tc yazılması

    kızın evini basıp alnına rujla tc yazıyorlar, eline zorla bayrak verip poz ver diyorlar ama burada yarrak kafalının biri bunun nesi işkence diyor. evet sayın yarrak kafalı işkence olması için elektrik falan vermeleri gerekiyor, 21. yüzyılda bir insanın evini basıp ona isteği dışında zorla bir şey yaptırmak olsa olsa kız kavgasıdır, latifedir.

    boşuna demiyorlar ırkçılık bir ideoloji değil psikolojik hastalıktır diye.

  • 2. sümeyye erdoğan'ın nişanının iptal olması

    damat bey için ilahi bir mesajdır.
    biraz daha düşün evlat, hala bir şansın var.

  • 3. prezervatif takma diyen kız

    bileziği bileğine geçirecektir.

  • 4. gelmis gecmis en teknik türk futbolcu

  • 5. spor giyimin aşırı pahalı olması

    bangladeş'te 1 dolara çalıştırdıkları işçilerin lanetinin spor giyim şirketlerinin üzerinde olması gereken pahalılıktır.

    1 dolara adam çalıştırıp, bez parçaları ve ileri teknoloji plastikle ürettikleri ayakkabılardan bir çift almak istersek en az 200 lirayı gözden çıkarmamız gerekiyor.

    326 liraya * satılan bir ayak kabı

    başka bir mağazada, modeller arasında fiyatı en ucuz olan bir ayak kabı

    10 liraya satsalar alıp giymeyeceğim bu ayakkabıysa ilgili mağazanın en üst katında (6. kat) sezon sonu ve seri sonu olarak indirimli satılan ayakkabılardan bir tanesi
    allah razı olsun amk indirim yapmışlar.

    evet tamam reklam, sponsorluk giderleri çok fazla, tamam mağaza giderleri var ama, bu kadar ucuza mal edilen ürünler bu kadar pahalı olmamalı.
    veya benim bu kadar para verip aldığım ayakkabı, 6 ay sonra bu hale gelmemeli ya.

    "o zaman git ucuzunu al lan fakir" diyeceksiniz. evet nispeten daha ucuz diye 130 liraya aldığım lotto ayakkabıyla yürürken squidward gibi ses çıkartıyorum aq.

  • 6. rusya'dan özür dileyen türkler

    bozmayın lan, türk komünistleri hala lenin yaşıyor sanıyor.

  • 7. fenerbahçe'nin uefa kupasını kazanması

    playstation esprisi ne amına koyim? 2002 yılında mı yaşıyorsunuz nedir?

    galatasaraylıyım ama eski fanatikliğim filan kalmadı. sabri denen varlık, adını bile söyleyemediğim ferrari bilmem ne model arabasıyla gezerken, kim ne yaparsa yapsın umrumda değil. ha, fenerbahçe uefa kupasını alırsa ne mi yaparım? alkışlarım valla.

  • 8. 13 mart 2016 1 milyon entry silinmesi

    an itibariyle gerceklesmis olan olay.
    =======================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 1361 yazar 1 milyon entry sildi
    ====================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 6 mart'ta basladigimiz entry silme eyleminde 1 hafta olmadan 1 milyon entry sildik.

    edit: bu entryleri neden sildik, anlamayan arkadaslar icin anlatma ihtiyaci hissediyorum. tema ile sesler yukselmeye basladi. eksi seyler ciktiginda ise kullanici sozlesmesinin habersiz olarak degistirildigi goruldu. ne bir olay isigi yandi bunun icin, ne de haber verildi. oradan sonra artan sesleri kesmek icinse haksiz yere yazarlar ucuruldu.

    peki sadece bu kadar mi? siz su anda sozlukte ozgur bir sekilde yazdiginizi mi zannediyorsunuz? regus olayi nedir bilir misiniz? bilmeyen bilenlere sorsun o basligi acan yazar neden ucuruldu anlatsinlar size. ticari itibar denilen sey nedir, var mi bir bilginiz?

    debe listelerine mudahale edilmedi mi bu sozlukte? kac kere bu olay oldu. yonetim kac defa gercekten, duzgun ve doyurucu bir cevap verebildi? sizin yazdiginiz sey birilerinin hosuna gitmezse debeden de cikabilir. ne kadar da ifade ozgurlugu olan bir sozluk.

    peki bu bir sey mi? hayir. format denilen bir sey vardi bu sozlukte. formattan geriye ne kaldi peki. yer gok cop entry doldu sozlukte. kimse de demedi aga bu nedir diye. su anda sadece ve sadece kufurden olusan entry girebilirsin ve entryn silinmez. boyle de harika sozlukte yaziyoruz.

    bu mu sadece peki? hayir, bitmedi. zamaninda bu sozlukte moderasyon istifasi yasandi. dunyalar kadar emek veren gonullu yazar bu sozlugu birakti. durun diyen oldu mu? ben soyleyim. olmadi. yonetim sag yazarlar selametti. biraz ses cikti, tepki icin entrylerini silenler oldu, o kadar.

    ozet gecmem gerekirse her site dogar, buyur ve olur. ne olursa olsun bu olaydan bagimsiz olarak eksi sozluk zaten oluyordu, biz sadece hizlandirdik bu olumu. aci cekmesin istedik, o kadar.

    ==========================

    acikcasi bu listeyi tutmaya basladigimda bu kadar cok desteklenecegini dusunmuyordum. 1500'e yakin yazar sozlukten memnun degilmis ve bu memnuniyetsizligini yillarini verdiklerini anilarini, arkadasliklarini, hayallerini ve dus kirikliklarini silmekten cekinmeyerek dile getirecek kadar cesurmuslar da. bu yuzden hepinize tesekkur ediyorum.

    bu sure zarfinda 50'ye yakin yazar ucuruldu. ve hepsi de sudan bahanelerdi. sivrildikleri icin, sesleri cok ciktigi icin ucuruldular. yonetime bu konuda tesekkur ediyorum, bizleri uyandirdilar, bizim daha da motive olmamizi sagladilar.

    yakin zamanda beni de ucuracaklarini dusunuyorum ama daha once de belirtmistim ki ben zaten ucmayi goze aldim. korkacagim bir sey yok. artik bu platformda bulunmak istemiyorum. ha bu entryi senelerce burada barindirma cesaretleri olacaksa bu entry benim tarafimdan silinmeyecek. gorelim bakalim.

    1 milyon entry'nin silinmesine goz yuman yonetim acaba ne dusunuyor su anda cok merak ediyorum. merak etme kanzuk az kaldi bitiyor cilen.

    bu zamana kadar destek olan, entry silen-silmeyen, kufreden-oven herkese tesekkur ediyorum. bu sozlukte durmanin daha fazla anlami kalmadi benim adima.

    kanzuk hani demistim ya bundan bir kac gun once biz gidiyoruz diye. sana trollerin ve kadin yazarlarinla bir omur boyu mutluluklar dilerim. (alinanlar olmus. elbette kalan cok iyi yazarlar da var. onlarin alinmasina gerek yok)

    kanzuk, biz gittik.

    not: nereye gittigimi soran olursa mesaj atabilir. ellerine koz vermek istemiyorum.

    artik tema yuzunden olay cikaruuleeer diyen olursa kalbini kirarim.

  • 9. pkk ve 8 terör örgütü birleşti

    denilecek tek şey:

    `hiç bu kadar orospu çocuğunu bir arada görmemiştim.`

  • 10. arda turan

    vay be arda turan'ın barcelona'da attığı golün röveşata mı değil mi tartışmasını yapıyoruz lükse bak. güzel günler bunlar değerini bilelim.

  • 11. can dündar'ın mit tırları için belge yok itirafı

    komik başlık. düşük iq.

    ne demiş?
    "yardım tırlarının herhangi bir yasadışı örgüte gittiğine yönelik elimde herhangi bir bilgi belge yoktur ve böyle bir bilgiye de sahip değilim."

    ne demek istemiş?
    "tırlar silah (yardım) doluydu fakat tam olarak nereye gittiğini bilmiyorum. ışid de olabilir, türkmen cihatçılar da olabilir, el nusra da olabilir."

    gerizekalı akdavarlar nasıl anlamış?
    "haa demek ki silahlar (yardım) ışid'e gitmiyormuş. no problem o zaman."

    solcu ne demiş?
    "ulan davar! senin ülken başka bir ülkeye tırlar dolusu silah gönderiyor. reyizin çıkıp önce "silah yok" diyor, sonra da "türkmenleri" bahane ederek gerizekalı milliyetçileri gaza getirdikten sonra "silah olsa ne olur, olmasa ne olur?" diyor. silahlar(yardımlar) ışid'e değil de el nusra'ya gitti diyelim, ne farkı var davar? cihatçı türkmenlere (aslında ışid'in dostları) gitti diyelim, ne farkı var davar? niye başka ülkelerin iç işlerine karışıyoruz davar? eğit-donat projesinin baş aktörü hangi ülkeydi davar?"

    (bkz: sağcıların gerizekalı olması)

    akdavar mantığı örneği:

    sonuç: akp(devlet), ışid'e yardım etmedi.
    sebep: rte öyle söyledi çünkü + dündar mit tırlarına dair kanıt bulamamış.

  • 12. sümeyye erdoğan'ın tarabya köşkünde nişanlanması

    google'dan baktım. aşk-ı memnu'daki köşk gibi bir yer. umarım sonu da öyle biter.

    (bkz: tarabya'da villası cafcaflı arabası)

  • 13. bütün entry'lerini silen yazarlar listesi

    soru: "tema konusunda geri adım attılar neden hala protestoya devam ediyorsunuz? istediğinizi almadınız mı"

    cevab:
    (bkz: mesele tema değil hala anlamadın mı)

    1. büyük resmi görmek lazım. tema falan bunlar önemli değil. anlatacağım.

    2. zaten tema konusunda geri adım atılmış değil. bildiğin cin ali tarzı okuma fişi tasarımı var şu an sözlükte. ve böyle olması gayet bilinçli bir seçimleri.

    3. sözlük büyük olasılıkla satış için hazırlanıyor. bu yüzden derin bir değişim geçiriyor. başka bir şeye dönüşüyor. büyük resim olarak bunu göz önünden ayırmayalım.

    (bkz: ekşi sözlük'ün satışa çıkarılması)

    4. sitenin iki ortağı var. ssg programcı. kanzuk avukat. teknoloji dünyasında şöyledir: progamcılar şirketleri kurar ve ürünleri yaratır. avukatlar ise satar. kanzuk sözlüğün başına getirilirken kendisine yüklenen birinci misyon sözlüğün satış süreci ile ilgilenmek olmalı.

    5. ekşi sözlük yaşlı da olsa bir internet girişimi. internet girişimlerinin temel amacı çok hızlı büyümek ve satılmaktır. sözlük bunun istisnası olsaydı ssg şu an sözlüğün başında olurdu. ama %96 sahibi olduğu siteyi bir avukata devretmiş, abd'de bir sonraki projesi üzerinde çalışıyor. demek ki sözlüğün kaderi çoktan çizilmiş.

    6. bizim bildiğimiz sözlük öldü. 1999 sözlüğü zaten ölmüştü. ama 2009 sözlüğü de öldü. hatta 2015'in sonundaki sözlük bile öldü. bundan sonra bambaşka bir site burası.

    7. kültürü, misyonu, tasarımı, her şeyiyle öldü eski sözlük. cenaze namazımızı kıldık ve bu yeni oluşumdan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyoruz.

    8. 1999 sözlüğü öldü ama 1999 entryleri hala burada duruyor. 17 yıllık arşiv burada duruyor. her enty 1 dakikada girilmiş olsa 1 milyon adam-saatlik parası ödenmemiş üretim burada duruyor. para kazandırmaya devam ediyor ve sözlük kapanana kadar da devam edecek.

    9. satış sırasında buradaki her entry ve her yazar para edecek. çünkü satın alan kişi bunları satın alacak.

    10. sözlük, tarihi boyunca farklı zamanlarda farklı anlamlara geldi:

    - ilk önce zeytin yerken kodlanmış saçmasapan bir eğlenceydi belki.

    - sonra wikipedia ile yarışan bir kutsal bilgi kaynağı olma misyonu edindi. google'da bir şey aradığında karşına
    ekşi sözlük çıkardı. yazarlar eteklerindeki tüm taşı karşılıksız buraya döktüler. (keşke türkçe wikipedia için dökselerdi)

    - sonra kuru bilginin ötesinde yaratıcı tarafıyla öne çıkmaya başladı. hayata dair mizah ve edebi değeri olan entyler arttı. mizah dergisi gibi, kitap gibi okunan bir yerdi artık ekşi sözlük.

    - bir ara büyüme dönemine girdi ekşi sözlük. eskiden "yazar" adı verilen kullanıcılar sıkı bir denetimle alınırken bir gecede bekleyen herkes yazar yapıldı mesela. (bkz: miğferdibi çaylak alımları) (2005). gelen yazarlar orc orduları gibi sözlüğü istila etmişlerdi. hiçbiri format nedir, sözlük nedir billmiyordu. bunlar sözlüğün iyi günleriydi.

    - bundan sonra film kopmaya başladı. büyümeyle beraber ticarileşme dönemine de girilmişti. sözlüğe reklam alınıyor, iyi gelir elde ediliyor ama gelir sadece ssg'nin cebine gidiyordu. tabii olaylar olaylar. neyse bunlar da atlatıldı çoktan.

    - sözlük aynı zamanda bir topluluktu, bir komüniteydi. başından beri imece usulü büyüyen bir yerdi. 2010'lu yıllardan sonra bu vasfı da ortadan kalktı artık. 2012 yılında tüm moderasyon toplu olarak görevi bıraktı. (bkz: 1 eylül 2012 moderasyonun sözlükten ayrılması) ticarileşme süreci tamamlanmıştı.

    - sonrasında sözlük, gündemin konuşulduğu bir mecra haline geldi. bir tür internet kahvehanesi. 2010 sonrası sözlüğü tanımlayan en güzel tabir bu. site tasarımı ve yönetiminde bu özelliği güçlendirecek değişiklikler yapıldı.

    - sözlük herkes tarafından bilinen ve takip edilen bir medya organı olmuştu artık. en çok ziyaretçi alan sitelerin başındaydı. ve reklamlardan deli gibi para kazanıyordu.

    - ve geldik bugüne. 28 şubat 2016 ekşi sözlük'ün tasarımının değişmesi sözlüğün bir sonraki aşaması için bir milattır. bazı yazarlar bunu ilk anda hissetti ve tepki gösterdi, bazıları olayların gelişiminine bakarak anladı, bazılarıysa hala anlamamış durumda.

    sonuç: eski sözlüğünüz yok artık. burası 1999 senesindeki antik sözlük değil. 2000'li yılalrdaki klasik dönem sözlüğünüz de değil. 2010'lu yıllardaki sanal kahvehaneniz bile değil.

    burası kapısına satılık levhası satılmış bir yer sadece. içindeki tüm eşyalarla beraber siz ve yıllardır yazdığınız her şey de bu satışa dahil.

    yani sözlük için tüm entryler ve tüm yazarlar bir meta bundan sonra.

    soru: peki değişim kötü bir şey mi? kanzuk "değişime direnmek insanın doğasında var" demedi mi? kanzuk'un yeni sözlüğü eskisinden çok daha süper olamaz mı?

    cevab: hayır olamaz. olamadığı şu sözlük tasarımından bile belli zaten de yine asıl nedeni açıklayayım. sözlüğün satılabilmesi için tüm siviriliklerinden, orijinalliğinden arındırılması gerekiyor. burası artık vasatın da vasatına hitap eden bir yer olmak zorunda.

    sözlük yönetiminin bundan sonraki tek amacı trafiği ve reklam gelirlerini artırmaktır. bu strateji kısa vadede para kazandırır ama uzun vadede sözlüğün sonu olur. ve dediğim gibi uzun vadede ne olacağı umurlarında değil.

    2000'li yılların başında sözlüğe gelenler (bkz: postmodernizm) ne demekmiş öğrenmek için sözlüğe giriyorlardı ve bir daha ayrılamıyorlardı. bugün sözlüğe gelenler survivor başlığında sosyalleşmek için geliyorlar. yarın gelenler belki de acun'un programında reklamını gördükleri için gelecekler.

    soru: peki entryleri silip gitmek bir çare mi?

    cevab: (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) ne kadar çareyyse o kadar çare. yani kanzuk'un stratejisi değişmeyecek. sözlükteki değişim sona ermeyecek. mevcut kullanıcıları memnun etmek gibi bir amaçları olmadığından geri adım falan atılmayacak.

    biz safımızı belli etmiş, kendimizi kurtarmış olacağız sadece.

  • 14. yasak elma olayında havva'nın hiçbir suçu olmaması

    adem döndü havva'ya;

    "ne güzelmiş bu elma?"

    adem bir müddet düşündü sonra;

    "elma değil yediğimiz galiba?"

    (bkz: ayva)

  • 15. şafak sezer filmlerine gitmeyin kampanyası

    sadece kendisiyle kalmış olsa belki bu kadar derdimin olmayacağı ama filmlerinde kullandığı komedi(!) ile topluma aşıladığı magandalıkın bir gün sokakta benim ya da sevdiklerimin karşısına çıkıp ölümüme/ölümüne neden olmasından çok pis tırstığım için bir an evvel ses getirmesini umduğum akım.

    edit: forumda yazılanlardan emin olamadığım için linki kaldırdım.

  • 16. survivor 2016

    en çok mehmet'in müsabakalarını seviyorum, çünkü sadece kendisi yarışırken o lanet sesi duyulmuyor zırtonun.

  • 17. türk sineması tarihinin en bunalım filmi

    (bkz: anayurt oteli)

  • 18. fenerbahçe

    kandisiyle iyi gecinmeyenlerin sonu iyi olmayan, turkiye'nin en buyuk kulubu.

    daha 3 4 sene once kendisine kefen bicenlere bakarsak ortada ne galatasaray kaldi, ne trabzonspor, ne platini, ne savcilar, ne baransu, ne de cemaat. kendisi ise dimdik ayaktadir... halen...

    soylemis miydik?
    (bkz: fenerbahce adamin amina koyar)

  • 19. ayasofya neden durduk yerde müze haline getirildi

    senin camini kiliseye çevirseler hoşuna gider miydi?

    bugün bir cami kiliseye çevrilse feryat figan koparırsınız ancak başkasının katedralini, kilisesini camiye çevirmekten haz alırsınız. işte ben buna yobazlık, iki yüzlülük diyorum ve böyle insanlardan da nefret ediyorum.

  • 20. sözlüğün en güzel kızı

    kadınlar günü yazar olarak alınan kadın çaylakların kimler olduğunu anlamak için açılmış tuzak başlıktır.

  • 21. valiyi istifaya çağıran öğretmenin açığa alınması

    bir insanın canına mal olan tavrın halen devam ettiğini gösteren olaydır.

    halil serkan öz'ü kıyafetlerini beğenmediği için sınıftan kovmayı kendinde hak gören vali, "onurlu insanlar bir halat için bile intihar ediyor, sen hala istifa etmiyorsun" diyen başka bir öğretmeni açığa alıyor. biz de bu vicdansızlığı seyretmeye devam ediyoruz. yazıklar olsun.

  • 22. 12 mart 2016 çaykur rizespor beşiktaş maçı

    beşiktaş dediki ulan ben şimdi istesem 6 gol daha atarım, ancak neden taraftarımı rahatlığa alıştırayım ki? o zaman ilgisiz olurlar bir yerden sonra, heyecanı sıcak tutmak adına bunlara her maç en az 5 dakikalık kanser yaşatmalıyım.

    beyler beşiktaş bir yapay seçilimdir. kalbi olanlar, tansiyonu olanlar, panik atağı olanlar beşiktaşlı olamaz. saf ırkı yaratmaya çalışıyor bizimkiler çaktırmadan.

    kısaca amınıza koyayım lan. atamadınız mı bi gol daha. yüreğim ağzımda izledim son dakikaları.

  • 23. hayatında hiç deniz görmemiş anadolu çomarı

    sanki bu insanların hepsi akp döneminde doğdu amk. bu insanlara zamanında adam gibi imkanlar sunulsaydı, sadece hayatla uğraşmak yerine hayatı yaşamak gibi bir şeyler de öğretilseydi böyle olmazdı. adamlar evini geçindirmekten tatile gidememiş. gavatın dediğine bak. zamanında bu millete iyi bakılıp hor görülmeseydi, bu akp şimdi olmazdı. her boku da akp'ye bağlayacak kadar nasıl gerizekalı olabiliyorsunuz, cidden bir eziklik psikoloji bu. insanı zorla tayyip erdoğan destekcisi yaparsınız amk.

    (bkz: deniz sensin çomarda sana girsin)

  • 24. tolga zengin

    biraz önce efsane bir penaltı çıkarmış kaleci. beyler kıyamet bugün kopabilir abdestli gezelim.

  • 25. türkiye'nin en iyi üniversitesi

    objektif bakarsak 2 nobeliyle istanbul universitesidir.

  • 26. şafak sezer türkiye'nin jim carrey'sidir

    şafak sezer'in an itibariyle sözlük yazarı olduğunu gösteren başlık.
    aramıza hoşgeldin şafak

  • 27. jose ernesto sosa

    salladığı golden sonra rakip taraftarın önünde sevindiğini farkedip rakip taraftardan özür dileyen büyük reyizz.

  • 28. suriyeli sığınmacılar

    bunlar sığınmacı değil yağmacı resmen. kimse kusura bakmasın sizler plazalarınızda, güvenlikli sitelerinizde suriyelilerle pek karşılaşmadığınız için onlara sempati duyabilirsiniz ama bizler özellikle istanbulda orta direk semtlerdekiler sizin gibi sevgi dolu bakamıyoruz bunlara.

    beni en çok sinirlendiren konusu ise bunların ne zamandır kahrını çekiyoruz, ülkenin içine ettiler ama yine de yaranamadık arkadaş! hangisiyle konuşsam türklere nefret kusuyor, mevcut şartları beğenmiyor, istanbulu, türkiyeyi küçümsüyor. bunlar bu nefretlerini yakın zamanda bizden çok pis çıkarır gibi geliyor.

  • 29. üç spor gazetesinin de aynı manşetlerle çıkması

    bir önceki günün en önemli olayı bir spor kulübünün 4 branşta da başarılı sonuçlar alması ise, elbette manşette bu haberler olacaktır. haklı bir durumdur. manşetler de ayrıca aynı değildir. olay aynıdır.

    tey allaam ya şu gazeteleri de savunduk ya.

    (bkz: fenerbahçe paranoyası)

  • 30. karaman'da 45 erkek öğrenciye tecavüz

    tanım yaptırtamayan haberdir.

    kaynak:
    http://www.birgun.net/…grenciye-tecavuz-106150.html

    linki seçmeye üşenenler için haber metninden copy paste:

    "karaman'da bir öğretmenin cemaat evlerinde en az 45 erkek öğrenciye tecavüz ettiği iddia edildi. karaman anadolu imam hatip ve imam hatip lisesi mezunları ve mensupları derneği (kaimder) ve ensar vakfı'nın kiraladığı evlerde kaldıkları öne sürülen 9 ve 10 yaşlarında bulunan öğrencilere tecavüz eden öğretmen ise tutuklandı.

    iddialara göre karaman merkezde bir okulda görev yapan eğitim bir sen üyesi sınıf öğretmeni m.b. sözkonusu cemaat yurtlarında kalan öğrencilere özel ders vermek için gidiyordu. m.b. özel ders için gittiği çeşitli evlerde öğrencilere tecavüzde bulundu. olay bir öğrencinin durumu ailesine anlatması üzerine duyuldu. şikayet üzerine öğretmen m.b. 4 mart cuma günü okula gelen polisler tarafından gözaltına alındı. savcılıkta ifadesi alınan öğretmen m.b. çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    savcılık dava dosyası hakkında gizlilik kararı aldı. tutuklanan sınıf öğretmeni m.b.'nin görev yaptığı okula yerine başka bir öğretmen görevlendirildi.

    öğretmenin tutuklanmasının ardından 8 öğrenci aileleriyle birlikte 6 mart tarihinde karaman devlet hastanesi'ne gitti. kontrolden geçen çocuklar tecavüzü raporla belgeledi.

    karaman il milli eğitim müdürü asım sultanoğu, 'öğretmenin tutuklandığı bilgisi doğru. ancak gizlilik kararı bulunan dosya hakkında detaylı bilgi vermem doğru olmaz. iddia ve detayları araştırmak için idari soruşturma başlattık' ifadelerini kullandı."

    (bkz: ensar vakfı)
    (bkz: karaman)

  • 31. spor salonuna gidip hiçbir erkekle yatmamış erkek

    ben. üstelik gayim. çünkü spora spor yapmaya gidiyorum. her yerde kendime sikiş arayacak kadar abaza ve ezik değilim. koduğumun attention whore trollü

    edit: ulan rahibe de değiliz. denk gelirse affetmem ama hayatının tüm aktivitelerini yeni seks maceraları bulmak üzerine kurmus insanlardan kadın erkek fark etmez tiksiniyorum.

  • 32. konyaspor'un şampiyonlar ligine katılması

    akabinde şampiyonlar ligi müziğinin, ilk olarak yuhalandığı ve ıslıklandığı şehir olarak tarihe geçecektir.

  • 33. leş gibi ter kokan aşırı güzel kız

    mis gibi güzel kokan aşırı leş kız ile kapışırlar. büyük memeli olan kazanır.

  • 34. aykut kocaman

    konya'ya laiklik getirecek tek teknik direktördür.

  • 35. ygs 2016

    girecek olan arkadaşlar için 3-5 tavsiye vereceğim sınav. hali hazırda okuyup bir yandan ders verdiğim öğrencilerim için beni de birazcık heyecanlandırmıyor değil. tadını çıkarın. adrenalin falan iyidir biraz. ben biraz sınav anındaki olaylara değinmek istiyorum.

    kafanı açmak istersen kitapçığın arkasındaki açıklamaları okuyabilirsin, git elini yüzü yıka şöyle bir geril. "ı am ready come on" edasıyla gir sınava.. gülümse lan, süper bir olay. adrenalinli falan dalgaya al biraz.. açıklamaları eğer gözetmen okuyorsa git dışarı çık, kafa şişiriyorlar.. sınava silahla girmek yasaktır falan diyorlar. düşünsene sorulara sıkan adam falan çıkacak diye korkuyorlar sinirden.

    sınava ilk başladığınız da hafif bir tedirginlik olabilir. o soruların benzerlerini gördünüz ve ösym tabii ki de farklı tarzda sorular soracaktır. panik yapmayın herkese soruyor. bu ne lan diyeceğin soru tipleri olabilir. kitapçığın boyutu birazcık büyük puntolu, garip gelebilir. kalemi parçalama arkasını aç kalem traşla özellikle geometri de, yararlı oluyor ince çizim gerektiren şeyler olabiliyor. kitapçığı 1 değil 2 değil 3 kez kontrol et. arada 3-5 soruyu hafızaya at istersen. kitapçık sayfalarını tane tane yavaş yavaş çevir aheste aheste

    ilk 20 dakika at koşturur gibi çözmeye başlama. sakince başla tane tane en iyi olduğun bölümden başla. çok komik çok kolay sorular göreceksin. onlarla kafan alışsın. hızlı başlarsan hata yapma riskin artabiliyor. merak etme hızlanıyorsun bir süre sonra.

    şimdi geldik en önemli ana..

    15 matematik boşun var ve gözetmen sana son 20 dakika dedi.

    sıçtım lan dersen sıçarsın..
    seneye kaldım dersen sıçarsın..
    anneme babama kayınpedere ne diceğim dersen sıçarsın
    "lan rahat ol" 20 dakikan var 20 !!
    sakinleş, inan rakiplerin o stresten dolayı elenirken sen sakince belkide o soruları çok rahat yapacaksın 10-11 tanesini.
    yani ağlayacaksan tedirgin olacaksan git sınav sonrasında yap ne yapacaksan. şu süreyi harcama. süre biraz hızlı geçiyor gibi oluyor. tedirgin olma. ösym her zaman dengesini kuruyor bu sınavın. ne kadar eleştirsem de şu kurumu adamlar iyi sınav yapıyor. asıl olay o zor bölümde patlarsan sınav patlıyor. deli gibi saate bakma her sorudan sonra.

    sınav anında ara ara 30 saniyelik 45 saniyelik molalar verin. gözlerinizi kapatın..merak etmeyin çok şey kazanıyorsunuz. kalemi bırakın. şöyle bir tavana bakın..sonra başlayınca daha iyi gidiyorsunuz. gözünüzü 2 saat 40 dakika kitapçıkta tutmak aptallık. beyin duruyor bazen.

    bir de söylemem gereken şey var ki ösym'in sorduğu sorularda genellikle çok uzun çözümleri olan şeyler değil. inanın sınav anında göremediğiniz ama sınavdan sonra gözünüzle çözeceğiz bir çok soru olacaktır. o yüzden bir soru baktınız çok uzuyor geçin boş bırakın, inanın daha sonra çok kısa bir yolla çözeceksiniz.

    soruyu hızlı okuyacağım diye sorunun en başındaki "x,y doğal sayıdır" tarzı bir ifadeyi okumazsanız soru patlar. genelde sorular okuması uzun çözümü kısa sorulardan oluşmak da. ben son 5 yıldır çözüm kısmı çok uzun bir soruyla karşılaşmadım.

    asıl kilit nokta şu :

    arka arkaya 5 soru yapamamak olmak sınav bitti anlamına gelmez. merak etmeyin soruyu okuduğunuz an beyniniz bu soruyu zaten arka planda düşünüyor olacak. o yüzden panik yapmadan devam edin. merak etmeyin 25-30 arası matematik netiyle tıp kazanan adamlar da var. olay panik yapmamak. devam et. dönüşte yaparsın. ama panik yaparsan ilerde olan soruları feda edersin. işte bu felaket olur.

    bu sınav %70 psikoloji-stres yönetimidir.

    bir de işin optik kodlama kısmı için şöyle bir tavsiye vereyim. her sayfayı bitirdikten sonra kodlama yapın. her sayfada ortalama 6 soru bulunacaktır. 6 soruyu kodlama işin 20 saniye. size dinlenme süresi sağlar hem. 1 soru çözüp 1 optiğe geçirmeyin. dikkatiniz dağılıyor. sınavda bir bölümü tamamen bitirdikten sonra, mümkünse 1 dakika soruların optik kısmını da kontrol edin. hem dinlenmiş olursunuz yine. içiniz rahat şekilde optiği verirsiniz yoksa açıklanana kadar uykularınız kaçıyor.

    her bölümde boş bıraktığınız sorulara daha hızlı dönmek için yazabiliyorsanız sıraya, yazamıyorsanız optiğin imza kısmına(imzam o dersin ortamlarda kim ne anlar) yazın hızlı dönüş sağlar size kitapçıkta.

    haydi bakayım gidin parçalayın o sınavı ! komedi filmi falan izleyin.. kafanızı boşaltın.

    "çok boş bir sınav için o kadar çok stres yapmışız ki.." diyeceksiniz sınavdan sonra içi boş çünkü.

    geride hiç bir sağ soru bırakmayın.

    çok strese girerseniz beni hatırlayın. "dalgaya al işte adrenalinli falan"

    (bkz: kill them all)

  • 36. ygs'ye gireceklere tavsiyeler

    mavi şekeri yemeyin

  • 37. kot şort giyen 1.78 boyundaki fit kız

    --- spoiler ---

    verse sikerim.

    --- spoiler ---

    (bkz: kutsal bilgi kaynağı)

    eserinizle gurur duyunuz.

  • 38. spoiler'ı okuyayım

    devamını okuyayım butonundan çok daha faydalı olacağını düşündüğüm buton.

    örneğin x filminin başlığına giriyorsun ve pat :

    --- spoiler ---

    ceyms ölüyor

    --- spoiler ---

    şeklinde bir entry.

    insan gözünün bu spoilerı görmeme ihtimali oldukça düşük, daha önce çoğu kişinin başına gelmiştir, özellikle dizi başlıklarında.
    aslında düşününce böyle bir entry'nin girilmesi çok aptalca. ama burası ekşi sözlük, normal yani.

    şu an aklıma gelen tek negatif yanı şu: bir başlığa sadece spoiler okumak için de girilebiliyor. o durumda her entry için o tuşa basmak usandırıcı olabilir. ama zaten şu anda çoğu spoiler'ı okumak için devamını okuyayım butonuna tıklamak gerekiyor.

    spoiler'ı okuyayım butonunun "devamını okuyayım" işlevini de görmesi lazım tabii ki, spoiler'ı okuyayım butonuna bastıktan sonra bir de devamını okuyayım butonuna basmak saçma olur.

    aslında bu buton birçok platformda halihazırda kullanılan bir buton ve bütün bu tema değişikliklerinden, debe'nin yarısının tek cümlelik bkz'lar olmasından vs. önce eklense ben de saçma bulurdum; sonuçta tek amacı okumak ve yazmak olan bir platformda entry okumak için bir tuşa basma gereksinimi saçma. ama madem sözlük böyle bir yere dönüştürülmek isteniyor veya kendisi mecbur olarak dönüşüyor. bu buton da şu anda mantıklı olabilir.

  • 39. ahmet mahmut ünlü

    bir insana bel altı vurmak tabi ki doğru değildir ancak bel altı vurulan kişi insanların karşısına hoca sıfatıyla çıkıp ekranlardan dini vaaz veriyorsa , insanlara doğru yolu gösterip kendi doğru yoldan gitmiyorsa, birilerinin çıkıp "hoca sen ne ayaksın?" deme hakkı vardır .

    tanım: ele talkımı verip kendi salkımı yutan şahıs.

  • 40. 12 mart 2016 ceviz kabuğu programı

    "davutoğlu gibi konuşuyorsun, tayyip bey gibi konuşuyorsun, sen kim oluyorsun?!"

    vur yalçın baba, vur!

  • 41. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    tek bir adamın, istanbul borsasını manipule ederek keyfine göre yukarı - aşağı çekebilmiş olması.

    aslında film konusu bile olabilir ancak bu "herif"'in kim olduğu bilinmiyormuş.

    burada herif'i lafın gelişi kullanmadım. "herif" bu adama verilen isim.

    yaklaşık 1.5 yıldır türk borsasını karıştıran bu adam hintli bir fon yöneticisi. türkiye'de 1.5 milyar dolarlık yatırımı var. bazı günler 450 milyon dolar alım satım yaptığı oluyor ve tek başına borsayı %8'e varan etkide bulunabiliyor.

    özel bir yazılım sayesinde ve değişik algoritmalarla, "robot işlem" denen işlemlerle bu işi yapıyor ama ne hikmetse borsada 1.5 milyar dolar yatırımı olan, günde 450 milyon dolar sokan kişinin kimliği bilinmiyordu. şu an da sadece "ingiltere'den olaya giren bir fon yöneticisi" olarak biliniyor.

    kısacası adam önce belli kağıtlarda işlem hacmi yaratıp herhangi hisseye veya hisselere yön veriyor . bu yöne inanan sıradan yatırımcılar hisseyi almaya başlıyor . hisse birkaç günde değer kazanınca ufak ufak çıkmaya başlıyor . bir yandan da almaya devam ediyor ama satış miktarı daha fazla . böylece hisse değeri düşmeden hisseleri elden çıkmış oluyor . alanlar ise ne olduğunu anlamıyor bile. olayın özeti bu.

    kaynak :
    http://www.bigpara.com/…mligi-belirlendi_id1430620/

    http://www.milliyet.com.tr/…tay/2208426/default.htm

    http://www.borsagundem.com/…li-yatirimci-mi/1001328

  • 42. recep tayyip erdoğan

    her sabah hırsızlık, rüşvet, komisyon, vatana ihanet şüphelisi olduğu dosyalara ait binlerce video arasından rastgele seçip izlediğim ve bu adama lider diyenlere dümdüz sayıp sövdüğüm şahıstır.

  • 43. sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan

    dünyanın en akıllı insanıdır.

    dün markete gittim, alacağımı alıp kasada kuyruğa girdim. benim elimde sadece tek bir kalem mal var. hiç tenezzül edip, önümdekilere "şunu geçirebilir miyim?" falan demedim. ona buna yüz suyu dökmektense, dimdik durup sıramı paşa paşa beklemek bana daha hoş geliyor.

    ama ne oldu dersiniz? ben hiç talep etmediğim hatta buna niyetim bile olmadığı halde, kasiyer "gelin önce sizinkini geçireyim" dedi. önümdeki müşteriler de destek verdiler. ben tek kelime etme ihtiyacı duymadan, mağrur bir şekilde ödememi yapıp, çekip gittim.

    bir başka örnek ise bir zamanlar seyrettiğim cube adlı filmin ana temasını oluşturuyor...orada en akıllı ve becerikliler en erken ölüyorlardı. çünkü egoları şişkin olduğundan, gereksiz risk alıyorlar ve çabucak gidiveriyorlardı. evrenin düzenine saygısızlıklarının cezası idi bu. en sonda kurtulan, teşebbüs gücünden yoksun, hafiften geri zekalı diyebileceğimiz bir tipti.

    islami veriler de bu hükmü doğrulamaktadır. hadis-i şerifte, “cennet ehlinin çoğunluğunu, bühl(saftirik) kimseler teşkil eder” buyruluyor.

    yani demem o ki, başarının anahtarı tevazu içinde "beklemektir". ancak beklemekten kasıt durakta otobüs beklemek değildir elbet. güçlü bir niyet, yöneliş, teveccüh ile beklemek. bunun en iyi örneği, kedinin fare deliği önündeki bekleyişidir. pür dikkat, tetikte ama pasif...

    tasavvufta bu bekleyişe "murakabe" adı verilir. murakabeyi öğrenmemiş olan kimse istediğini elde edemez.

    sonuç?

    boşuna debelenip durma. nasipse gelir çin'den yemen'den. o lüzumsuz yere el attıkların zaten senin nasibin değildi. dolayısıyla çekip gittiler. hakkın olmayana el uzatmanın cezasını da, acı, keder, hayal kırıklığı, bela, musibet olarak ödedin.

    ne gerek var bunca lüzumsuz gürültü patırtıya? sen tetikte ol yeter.

  • 44. modern insanın en büyük problemi

    romantizmin ve nostaljinin etkilerine kapilarak kendine fazlaca haksizlik yapmasidir. bugun herkes "eskiden toplumlar daha icten, daha samimi, daha iyiydi simdi modern hayatla beraber herkes bir yandan vahsilesirken bir yandan da bencillesti ve dunya daha cirkin bir yer haline geldi" diyor ama bu ne kadar dogrudur?

    biyolojik canlilar nasil evrim geciriyorsa toplumlar da aynen o sekilde evrim gecirir. biyolojik canlilarin gecirdigi evrimle toplumlarin gecirdigi evrim arasinda ufak bir fark var. biyolojik evrim canlilari "daha iyi" veya "daha guclu" yapmaktan cok bulundugu ekolojik ortama daha uyumlu olmasini saglar. toplumsal evrim toplumu zaman icinde daha yasanabilir, daha modern, daha guzel bir yer haline getirebilir, zira biyolojik evrimin bir "bilinci veya amaci" yoktur ama toplumsal evrim daha bilinclidir. bunu yazi icinde cesitli orneklerle aciklamaya calisacagim.

    toplumsal evrim her toplumda ayni hizda gerceklesmez. bazi toplumlarin evrimi digerlerine gore daha hizli gerceklesir ve bu toplumlarda bazi kazanimlar daha hizli bir sekilde elde edilir. bununla birlikte bazi toplumlarda evrim daha yavas ilerlerse de eninde sonunda su nasil akacagi yolu bulursa toplumsal evrim de bir sekilde gerceklesir. bu ozellikle bilgiye ulasimin eskisine gore cok daha kolay oldugu gunumuzde daha hizli gerceklesebilir.

    toplumsal evrime ornek vermek gerekirse avrupa ve kuzey amerika'dan bahsetmek iyi bir baslangictir. simdi biraz gecmise gidiyoruz ve 1300'lu yillarin ingiltere'sindeyiz. ulkede din adamlari ve devletin halk uzerinde muthis bir baskisi var. ulkede devlete veya tanriya karsi yapildigi dusunulen en ufak bir isyan hareketi bile idamla cezalandiriliyor. ustelik idam cezasi, ornegin halkin icinde bir insanin karnini desmek gibi, oldukca vahsi yontemlerle infaz ediliyor. o donemde toplum bunu gozlemliyor ve insanlar bunu gayet normal bir sey olarak goruyor. hatta cogu zaman bu vahsi idamlari izlemek icin bir alanda toplanip tezahurat yapan ve bu infazlari sevincle karsilayan topluluklarin varligi tarih kitaplarinda cokca gecer.

    bugunun ingiltere'sinde herhangi bir suc isleyen biri 5 yil hapis yatmasi gerekirken yanlislikla 6 yil hapis yatsa veya polis birini tutuklarken gereksiz yere fazladan bir tokat atsa ulke ayaga kalkar. ingiltere'nin insanlik tarihinde oldukca kisa bir sure sayilabilecek 700 yil gibi kisa bir sure icinde bu kadar mesafe almis olmasi cok ilginc ama o gunlerden bu gunlere bir gecede gelinmedi. ingiliz toplumu bugunku kazanimlarini damlaya damlaya gol olacak sekilde, savasa savasa kirila dokule elde etti.

    avrupa devletleri bundan cok degil bir kac yuzyil once iskence aleti dizayn etsin diye muhendis ve doktorlardan olusan takimlar calistiriyordu. o donemde doktor ve muhendisler "bir insani oldurmeden en fazla aci verecek alet nasil bir sey olabilir" gibi fikirler uzerinde kafa patlatiyordu yani. tarihi kitap okudugumuzda ve tarihi film izledigimizde goruyoruz ki atalarimiz o gunlerde iskence konusunda epeyce de comert davranmislar ve sirf bu ugurda cesit cesit icatlar yapmislar.

    bir baska ornek abd. 1800'lerde kolelik var, daha sonra kolelik kaldirilsa da siyahiler uzunca bir sure ikinci sinif vatandas olarak yasiyor. daha sonra siyahilere yavas yavas da olsa bazi haklar veriliyor. zaman icinde toplumda escinsel evlilige izin cikmasi gibi bir cok kazanim elde ediliyor ama hala gidilecek cok yol var. dikkat ederseniz avrupa ve kuzey amerika tarihinde zaman gectikce surekli kazanimlar ve iyilestirmeler var. yavas yavas ve asama asama da olsa surekli insanlara belli basli haklarin verilmesi var ve verilmis haklarin geri alinmasi veya rafa kaldirilmasi neredeyse yok. bu da zaman icinde ilerleme gorulmesini sagliyor.

    "bu kazanimlar sadece gelismis ulkeler de mi yasaniyor" gibi bir soru sorulabilir. aslinda uzun vadede baktigimizda kazanimlar hemen hemen her ulkede cesitli hizlarda yasaniyor ama bazi ulkelerde isler daha yavas ilerliyor. yine bazi ulkelerde dogal felaketler ve savas gibi sebeplerden dolayi bazen ilerleme bir sureligine askiya alinabiliyor ama zaman icinde su akacagi yolu buluyor. ornegin ikinci dunya savasi sirasinda avrupa'da sosyal haklar ve kazanimlar alaninda duraklama devri yasaniyor ama savas biter bitmez kazanimlar fazlasiyla geri geliyor.

    simdi siklikla "modern insan cok cikarci, bir tek kendini dusunuyor. eskiden insanlar daha samimi ve dusunceliydi." deniyor. bu konuya yeniden gelecegiz ama yaziyi cok fazla uzatmamak adina simdilik sadece 1-2 ornek vereyim. hani bazen romantik insanlar "keske 1400'lu yillarda ispanya'da yasayan bir ciftci olsaydim, hayatim cok daha huzurlu ve mutlu olurdu" diyorlar ya, haydi beraberce 1400'lu yillarin ispanya'sina gidelim. kucuk bir kasabada ciftciyiz ve mutlu ve huzurlu yasantimiz devam ediyor. bir gun bolgeye papa'nin ziyarete gelecegi soyleniyor ve papa'nin serefine bazi kutlamalarin tertiplendigini ogreniyoruz. birazdan birkac ispanyol askeri geliyor ve bizi tutukluyor. daha sonra kisa bir mahkemeden sonra idama mahkum ediliyoruz. infazimiz papa'nin ziyaret edecegi gun bizim carmiha gerilip yakilarak oldurulmemiz seklinde gerceklesecek cunku o donemde papa ispanya'da bir sehri sereflendirdiginde yapilan kutlamalar arasinda idamliklarin carmiha gerilip topluca yakilmasi vardi. insanlik tarihi tarla ve toprak kavgasina kendi ailesini katleden insanlarla dolu. modern zamanda bu yok mu? tabi ki var ama eskiden norm olan bir sey artik ekstrem bir ornek olarak goruluyor.

    peki bizi niye durup dururken evden alip idam ettiler? o da basit. yan komsumuz bizi devlete "bu adam evde gizlice buyu yapiyor" veya "bu adam hiristiyan oldugunu soyluyor ama aslinda yahudi" veya "bu adam papa'ya hakaret etti" diye ispiyonliyor ve bundan sonra sucsuz oldugunuzu kanitlamazsaniz idaminiz kesin gibi. peki durup dururken yan komsumuz bizi niye ispiyonladi? cunku biz idam edildikten sonra sahip oldugumuz topraklarin bir kismi "ihbar odulu" olarak ona verilecek (geri kalani da devlete kalacak). bu sekilde sirf tarlasini buyutup malini ve mulkunu arttirabilmek icin komsusunu olumun kucagina atabilen insanlarin yasadigi vahsi bir donem ile aramizda sadece 600-700 yil var. hani bugun "ofiste is arkadasim arkamdan laf soylemis, kariyerimi yakacak" diye sikayet ediyoruz ya, romantikce ozlem duyulan o donemlerde ayni is arkadasimiz bizi idama yollayabilirdi.

    aslinda o kadar geriye gitmeye bile gerek yok, zira hemen turkiye'nin dibinde isid denen orgut bundan 500-1000 yil once dunya'nin nasil bir yer oldugunun demosunu her gun gosteriyor. psikolojisi saglam hic kimsenin gonullu olarak o sartlar altinda yasamayi isteyecegini sanmiyorum. bugun dehset icinde izlenen isid videolarinda gecen olaylar bundan 500-1000 yil onceki gunluk hayatin bir parcasiydi ve o donemki toplumlardan hicbiri bunu yadirgamiyordu.

    mesela gunumuzde "sosyal medya ciktigindan beri toplum cok sahtelesti, insanlar cok mutsuz ve yalniz" deniyor. 1930'larda yazilmis roman ve kitaplara baktigimizda (ornegin sabahattin ali'nin uc romanina baktigimizda) ayni seylerin -sosyal medya yokken- o gunlerde de soylendigini goruyoruz. onu birak 1800'lerde yazilmis jane austen romanlarinda "artik saf ask denen sey eskilerde kalmis, gunumuzde herkes paraya, mala, mulke asik" gibi ifadeler kullaniliyor. yuzlerce yil once yazilmis kitaplarda bile cogu zaman eskiye ozlem duyuluyor ve eskiden herseyin daha samimi ve insanlarin daha mutlu oldugu yazabiliyor. bugun mesela ayni seyi soyleyen birine "peki insanlar ne zaman mutlu ve samimiydi?" diye sorunca bundan 20-30 yil oncesini ornek gostermeleri o donemlerde de ayni sikayetlerin dondugu gercegini degistirmiyor.

    bundan 100-200 yil once aileler ortalama 5-10 cocuk sahibi olurken gunumuzde modern toplumlarda bu sayi 1-2 arasinda degisiyor. artik insanlar bir cok konuda cok daha bilincliler. tarihte ilk kez bu yuzyilda insanlar para almadan sirf belli konularda iyilik yapmak icin gonullu olarak sivil toplum orgutlerine katilmaya basladilar. gelismis toplumlarda gonullu hayir isi yapan insanlarin yuzdesi tarihte gorulmemis yukseklikte. insanlar 100-200 yil oncesine gore bir cok konuda cok daha bilincliler. 1400'lerden baslayarak 1900'lerin ortasina kadar doga ve orman katliami yapilan avrupa ve kuzey amerika'da bile doganin koruma altina alinmasi 1900'lerin ikinci yarisindan itibaren baslamistir.

    gunumuzde bilgiye ulasim ve farkindalik tarihte hic olmadigi kadar yuksek. bundan cok degil 50 yil once dunya'daki toplumlarin buyuk bir kismi kapaliydi. kapali toplumlarda insanlar hayatlarindan sikayet etmezler cunku disardaki insanlarin kendilerinden daha iyi sartlarda yasadigini bilmedikleri icin haklarini arama geregi duymazlar (ornegin kuzey kore halki). gunumuzde insanlar bir cok seyin farkindalar ve hayatin su anda oldugundan daha iyi olabilecegini ve daha iyi sartlarin mumkunati oldugunu biliyorlar. tek basina bu bile toplumlarin dinamigini yerinden oynatan bir sey cunku artik devletler halklarina hesap vermek zorunda olduklarini biliyorlar.

    sanat ve bilim gibi kavramlarin toplumun en alt seviyelerine bile nufuz etmeye baslamasi da modern zamanlara tekabul etmektedir. eskiden toplumun en ust seviyesindeki insanlar sanat ve bilimle mesgul olurken ortalama bir insanin en buyuk derdi o gun hayatta kalip kalamayacagi seklindeydi. toplumdaki insanlarin %99'u tum omrunu tek bir kitap okumadan, tek bir sanat eserine bakamadan gecirip bitiriyordu. zaten kole sartlarinda calismaktan ve tibbin hic gelismemis olmasindan dolayi cogu insanin sagligi 20'li yaslarda buyuk olcude dususe geciyordu ve 40'li yaslara ulasanlara sansli gozuyle bakiliyordu. bugunku gibi sehirler ve ulkeler gezen insanlari birakin gocebe ve savasci toplumlarin disindaki insanlar tum omurlerini dogup buyudukleri koyde geciriyordu. bugun internet vasitasiyla dunya'nin herhangi bir ulkesinden herhangi guzel bir manzara resmine bakabilmek bile tarihte gorulmemis bir nimet.

    harvard universitesinde arastirmaci psikolog olarak gorev yapan steven pinkler'in bu konuda arastirmalari ve yazdigi (kitap ve makale seklinde) yayinlar var. bay pinkler su anda icinde yasadigimiz donemin insanlik tarihinin en huzur dolu, en bariscil, en rahat donemi oldugunu bir suru ornekle acikliyor. ornegin 21 farkli arkeolojik bolgede bulunan kemikler ve iskeletler uzerinde yapilan incelemelerde milattan once yasayan insanlarin %20'sinin cinayete kurban giderek (savaslar da dahil) hayatini kaybettigi ortaya cikmis. bu oran 20. yuzyilin basinda %3 civarindayken gunumuzde %1'in altinda. etnografik arastirmalarda son 200 yilda cinayete kurban giden insan sayisinin her 10 yilda bir giderek azaldigi gozukuyor.

    ornegin ingiltere'de 1600'lerden bu yana cinayet oranlaridna %90'lik bir azalma var. bu arada 1600'lu yillarda da 1200'lu yilara oranla %90'lik bir azalma azalma oldugunu not etmek gerekir. yani 1200'lerde ingiltere'de her yil cinayetten olen bin kisi varsa bu 1600'lere gelindiginde 100'e, gunumuzde de 10'a dusmus durumda. hollanda, almanya, isvicre ve isvec gibi ulkelerde de cok benzer istatistikler elde edilmis durumda.

    1650 yilinda avrupa'da yasalarinda cesitli suclara iskence cezasi verilen 16 devlet vardi. 1700'lerin basinda ingiltere ve iskocya bu konuda devrim yaparak iskenceyi yasadisi yapti. bunlara 1700'lerin ikinci yarisinda prusya, danimarka, italya, isvec, avusturya ve fransa katildi. 1800'lerde vatikan, rusya, ispanya ve portekiz avrupa'da iskenceyi yasaklayan son ulkeler oldu. 1850 itibariyle avrupa'da iskencenin yasal oldugu hicbir ulke kalmadi. gunumuzde tum dunya'da iskencenin yasal oldugu ulke sayisi bir elin parmaklariyla gosterilecek kadar az.

    yine 1700'lerde ingiltere'de olum cezasi alinabilecek 220 cesit suc mevcuttu. bu suclar icinde "cingenelerle beraber takilmak," hirsizlik, sahte para basmak ve izinsiz avlanmak vardi. 1861 itibariyle ingiltere'de idam cezasi verilebilecek suc sayisi 4'e dusmustu. benzer istatistikler diger avrupa ulkeleri icin de gecerli ve gunumuzde avrupa'da idam cezasi uygulanmamaktadir. idam cezasinin hala uygulandigi abd'de 1650 yilinda uygulanan idam cezalarinin %75'inde idam mahkumu olan kisi "adam oldurme" disinda bir suctan dolayi idam almisken (ornegin zina veya buyu yapmak) gunumuzde ayni ulkede adam oldurmedigi halde idam alanlarin orani %1'in altindadir.

    abd'de her ne kadar idam cezasi devam etse de idama mahkum edilen insan sayisinda buyuk bir dusus var. 1600'lerden 1800'lere %70 oraninda dusen idam oranlari 1800'lerden gunumuze de %90'lik bir dusus daha yasadi. bunda hem idam cezalarinin daha az verilmesi hem de suc oranlarinin son 200 yilda dusmesi buyuk rol oynadi.

    avrupa'da 1800 ile 2000 yil arasinda ortalama bir insanin geliri ve refah duzeyi (enflasyon sabitlendiginde) 6 kat oraninda artmis. ayni donemde calisma saatleri haftada 80 saatten 35 saate dusmus. bir baska ornek vermek gerekirse 1500 yilinda 1 kitap basilan paraya 1850'de 25 kitap basilabilmekteymis. kitap basimi hizlanip ucuzladikca bilgiye ulasim kolaylasiyor ve bununla beraber halklar aydinlaniyor. 1600'lerin ortasinda kadinlarda %15, erkeklerde %50 olan okuma-yazma orani 1900'lerin basinda her iki cinsiyet icin de %95'i gecmisti.

    fbi'in yayinladigi rakamlara gore abd'de 1973 ile 2003 arasinda tecavuz oranlari %75'lik bir dusus yasamis ve bu istatistik yildan yila hala dusmeye devam ediyor. kadinlara karsi islenen ev ici siddet oranlari son 20 yilda %50'lik dusus gostermis. kadin cinayetleri 1975 ile 2005 arasinda %50'ye yakin bir dusus yakalamis. cocuklara karsi islenen cinsel veya cinsel olmayan siddet suclari 1990'dan beri yari yariya dusmus.

    abd'de 1975'ten beri hayvan avlayanlarin orani %30'luk bir dusus yasarken ingiltere'de 1985'ten bugune kendisini vejeteryan olarak tanimlayanlarin orani 3'e katlanmis. abd'de vejeteryanlarin orani 1985'ten itibaren 3'e katlanmis durumda. vejeteryan olmak et yemeye gore bir ustunluk olmamakla beraber son yillarda vejeteryanlarin oraninin yukselmesinde en buyuk rolu yine son yillarda artan hayvan haklari hareketlerinin oynamasi ilgi cekicidir.

    yukarda verdigim istatistik ve ornekler hep gelismis ulkelerden. yazinin basinda da belirttigim gibi her toplum ayni hizda gelisim gostermiyor. insanlik tarihinin son 500-600 yillik bolumune baktigimizda kuzey amerika, avrupa ve japonya'da toplumlarin bir cok konuda dunya'nin geri kalanina oranla daha hizli gelisim gosterdigini goruyoruz. bu diger ulkelerin gelismedigi anlamina gelmiyor. her ulke kendi hizinda gelisiyor ve eninde sonunda tum ulkeler belli konularda gelisme gosterecektir. bugun suudi arabistan bile kadinlara ehliyet dahil belli basli haklar vermeyi tartisiyor.

    bazi toplumlar digerlerine gore daha hizli gelisme gosteriyor demistim. bunda rol oynayan etkenlerden biri din. ornegin avrupa'daki toplumlarda dinin gunluk hayata olan etkisi azaldikca insan haklarinda da artis gorulmus olmasi bir tesaduf degil. yine bugun insan haklari konusunda en geride kalan bazi toplumlarin dine en bagli toplumlar olmasi da tesaduf degil. bugun iran gibi kapali kutu olan toplumlarda bile insanlar dinden uzaklasiyor ve hiristiyan dunyasinda gorulen reformlarin musluman dunyada da gorulmesi sadece zaman meselesi.

    din konusuna girmisken, bunu tabi ki biraz daha aciklamam gerekiyor. her ne kadar dunya'da cesit cesit din olsa da dinlerin gelisimi ve evrimlesmesi birbirine cok yakin ve benzer sekillerde gerceklesmektedir. ornegin hiristiyanlik ile islam'in dogus ve ilerlemesi birbirine cok benzer unsurlar tasir. iki dinde de en basta cefalar cekilmis, inananlar eziyetler gormus, daha sonra ivme ve guc kazanilmis, guc kazanildiktan sonra siyasallasma baslamis ve bundan sonraki evrede de baslangicta cekilen cefalar unutulurcasina toplumlardaki azinliklara kotu davranmalar baslanmis ve guc kazandikca radikallik artma gostermis. hiristiyanlik islam'dan daha eski oldugu ve yapi olarak reforma daha acik oldugu icin islam toplumlarinin bugun gecmekte oldugu bazi evrelerden hiristiyan toplumlar birkac yuz sene once gecmis. bu da gayet normal cunku islam dini ortaya ciktiginda hiristiyanlik dini 600 yasindaydi ve yavas yavas olgunluga erisiyordu. bu yuzden islam toplumlarinin hiristiyanlik toplumlarini ("dinlerin hayata olan etkisi" evriminde) birkac yuzyil geriden takip etmesi normal gorulmelidir.

    burada yanlis anlasilma olmasin, "hiristiyan toplumlar islam toplumlarindan her alanda birkac yuzyil ondedir" demiyorum, "dinlerin topluma olan etkisinin evrimlesmesi yonunden birkac yuzyil ondedir" diyorum. bu konuyu da onumuzdeki paragraflarda daha cok acarak netlige kavusturacagim.

    ortacag avrupasina baktigimizda din hem gunluk hayatta hem de ulke yonetimlerinde oldukca on plana cikmis ve cok buyuk rol oynamistir. gunumuz avrupasinda din sembolik bir rol oynar ve gelecegin avrupa'sinda belki de din kendisine hic yer bulamayacaktir. peki ortacag avrupa'sindan bugunlerin avrupa'sina nasil gelindi? avrupa toplumu ayni bir biyolojik canli gibi evrim gecirdi ve dinin hayata olan etkisini asama asama azaltarak dini sembolik bir deger haline indirgedi. bu da avrupa'nin gelisiminde ve uygarlasmasinda buyuk bir rol oynadi. din de buna cevaben reform gecirdi ve kendi icinde evrimlesti ama degisim ruzgarinin epeyce gerisinde kaldigi icin guncel hayattan silinmeye basladi.

    simdi olay biraz daha net anlasilsin ve kafalarda soru isaretleri azalsin diye konuyu biraz kendi alanim olan psikolojiye cekecegim. lise veya universitede herhangi bir psikoloji dersi almis olanlar "uzuntunun 5 asamasi" veya "5 stages of grief" konseptini mutlaka duymuslardir. duymamis olanlara ornekle aciklayayim, insanin basina kotu bir sey geldiginde o kisi psikolojik olarak 5 evreden gecer ve bunlar sirasiyla denial (inkar etme), anger (kizginlik), bargaining (pazarlik), depression (depresyon) ve acceptance (kabullenme) olarak isimlendirilmistir. ornek olarak birini cok sevdigi bir sevgilisi terkettigine ilk asamada buna inanamaz ve sevgilisinin blof yaptigini, aslinda kendisini terk etmedigini, iliskinin devam ettigini dusunur. daha sonra olayin ciddi oldugunu anlayinca ya kendisine ya da kendisini terk eden sevgiliye (veya her iki tarafa da) kizginlik duyulur. bu evre gecince pazarlik evresi baslar ve "acaba sevgilimi geri kazanmak icin ne yapabilirim" diye dusunceler baslar. karsidaki eski sevgili iliskiyi kafasinda %100 bitirmis bile olsa terk edilen sahis hala bir umut oldugunu dusunur ve sevgilisini "geri kazanmak" icin cirpinir. daha sonra depresyon ve kabullenme gelir.

    toplumlarda da cogu zaman bunu gorebiliz. ornegin dinlerin toplumlara olan etkisi de bu sekilde evrelerden gecmistir. avrupa orta cagdan aydinlanma cagina gecerken en basta din adamlari bunun gelip gecici bir heves oldugunu dusunup kabul etmemistir (denial - inkar evresi). insanlar her pazar kiliseye gitmeye devam ediyordu ve katolik kilisesi hala avrupa'daki en guclu siyasi birlige sahipti. bu yuzden kilise gucunu giderek kaybetmeye basladigini, toplumun degisime ugradigini, reformlarin gerekli oldugunu, hizla gelisen bilimin dinle celismeler gosterdigini ve bir cok ayrintiyi inkar etme yolunu secti. bu evreden sonra kizginlik evresi basladi ve dini duzene uymayanlara hapis, surgun, iskence ve olum gibi cezalar uygulanmaya baslandi. baskici ortam uzun yillarca devam etti ve sonunda geri teperek kiliseye eski gucunu kazandirmak yerine mevcut gucunu de zayiflatmaya basladi. bir sonraki asamada (pazarlik) kilise bazi konularda hata yaptigini anladi ve reforma gitme konusunda ilk adimlari atti. mesela 1700'lerde papa olan 14. benedik vatikan'in onceki yuzyillarda yaptigi bir cok hatayi kabul etti, ozur diledi ve dinde yapilacak reformlarla insanlarin yeniden katoliklige isindirilabilecegini soyledi.

    bundan sonra "depresyon" evresi basladi, ki psikologlara gore acinin 5 evresi icinde en uzunu depresyondur. ornegin bir iliskiden sonra bir insanin 5 evreden gecmesi 2 yil suruyorsa bunun 1-1.5 yili depresyonla gececektir ve geri kalan 6-12 aylik sure diger 4 evrede gececektir. baska bir deyisle, depresyon evresi her ne kadar siralamada dorduncu sirada olsa da sure olarak diger evrelerin toplami kadar surer. bu donemde kilise biraz daha sessiz davranmis, kabuguna cekilmis ve siyasetten ve toplum hayatindan asama asama cekilmeye baslamisti. yani kilisenin hayata ve ulke yonetimlerine olan etkisi azala azala bitmeye baslamisti.

    gunumuzde de katolik kilisesi "kabullenme" evresindedir. gunumuzdeki papa'nin kameralar karsisinda "homoseksuel evlilige sicak bakiyorum" demesi de bunun en onemli orneklerinden biridir. katolik kilisesi artik insanlarin hayatlarini ve devletleri kontrol edemeyecegini anlamistir ve hayatta kalabilmek icin gunun sartlarina uymasi gerektigini gormustur. eger hiristiyanlik son birkac yuzyilda hizla reform yapip degisime ugramasaydi hayatta kalamazdi ve tarih sahnesinden silinirdi cunku bundan 300-400 yil onceki haliyle bugunku avrupa ve amerika'da neredeyse hic taraftar bulamazdi.

    simdi gelelim islam toplumlarina. yukarda islam toplumlarinin bu evrimde hiristiyan toplumlari birkac yuzyil geriden takip ettigini soylemistim. islam hiristiyanligin aksine reforma acik bir din degil cunku son din olduguna, onceki tum dinleri dogruladigina, eskiden degisen dinleri duzelttigine, kuran'in her harfinin tanri'nin sozu olduguna, tek kelimesinin bile degistirilemeyecegine (veya teklif dahi edilemeyecegine) inaniliyor. kendisini en son, en mukemmel, en olgun, en gelismis din olarak goren bir dinin reforma ugramasi onun dogasina aykiri gibi gozukuyor. bunu islam dinini savunmak veya ovmek icin soylemiyorum, olaya tarafsiz veya bilimsel yaklasinca islam dininin yapisi ve ana argumanlarindan dolayi reforma acik bir din olmadigi gozukuyor. kuran'in ayetlerini degistirmek cok zor olacagi icin bu ayetlerin yorumlari ve tefsirleri gecen zaman icinde degisen toplum dinamikleriyle beraber zaman zaman degisime ugruyor. boylece dinin kendisi ve ana kaynaklari fazla degismese de yorumlari zaman icinde degisip toplumdan topluma degisen cesitli "gercek islam" versiyonlari olusabiliyor.

    din konusunu burada kapiyorum cunku bu konu cokca dallanip budaklanmaya musait bir konu. asil konumuza donmek gerekirse modern insan hic de burada kakalandigi veya elestirildigi gibi kotu degil. insanlik tarihinde herhangi bir zamanda yasamis olsaydiniz %99 ihtimalle bugunku yasantinizdan daha rahat ve huzurlu bir yasama sahip olmayacaktiniz. yine bundan 200-300 yil sonra dogan insanlar da cok sansli olacaklar cunku o zamanlarda ortadogu ulkeleri bile epeyce mesafe katetmis olacak ve dunya daha yasanilabilir bir hal alacak.

    romantizme kapilik "ah keske 1400'lerde ispanya'da bir ciftci olsaymisim" demek kolay ama o donemde en ufak bir tasa takilip yere cakilmak ve bacagin kirilmasi sonucu vefat etmek veya 30 yasinda dis curugunden vefat etmek, dogan 8 cocugun 6'sinin 10 yasini bile gorememesi gibi durumlarin mevcut olmasi bir yana hayat surekli savaslarla ve katliamlarla gececegi icin kimse huzur ve refah icinde yasamiyordu. donem donem avrupa'nin gobeginde milyonlarca insanin acliktan veya vebadan olmesi ne kadar romantikse modern insan da o kadar kotu iste. insanlik gecmisten bu yana hem biyolojik hem de psikolojik olarak cok yol aldi ve alinacak daha cok yol var ve bu yol eninde sonunda iyi bir yere cikacak.

    bir de "modern insan cok mutsuz" diyenlere bir sorum var, eski caglarda insanlarin daha mutlu oldugundan emin misiniz?

    toplumsal evrimin bazi toplumlarda daha yavas olmasinin sebeplerinden biri de bu evrimi en yavas yasayan kesimin en fazla cocuk sahibi olmasidir. bilgiye ulasim kolaylastikca toplumlar aydinlanmakta ama aydinlanmayan kesim ortalamada daha fazla cocuk sahibi oldugu icin onlarin nufusa olan orani da artmaktadir. ornegin bir ulkede 1 milyon kisi yasasin ve bunlarin yarim milyonu aydinlanma yasasin, yarim milyonu bu konuda daha tutucu olsun. aydinlanma yasayan kesim omru boyunca toplam yarim milyon cocuk meydana getirirken diger kesim 1 milyon cocuk meydana getirmis olsun. bir sonraki nesile 500 bin aydinlanmis, 1 milyon aydinlanmamis kisiyle baslanmis oluyor. tabi ki zaman icinde bunlarin bir kismi bilgiye erisip aydinlanma yasiyor ama yine aydinlanmayan kesim daha hizli uredigi icin toplumdaki ortalama aydinlanma hizi yavasliyor.

    sonuc olarak modern insan burada anlatildigi kadar tuh, kaka, kotu, berbat degil. eski insana gore gayet iyi durumdayiz ve bizden sonraki nesiller de bizden daha iyi durumda olacak. biyolojik evrimin ve evrensel evrimin nasil onune gecilemezse aynisi toplumsal evrim icin de gecerli.

  • 45. çalışılan pozisyonlar ve maaşları

    sektör: cumhurbaşkanlığı

    gerçek meslek: basketbolcu

    şimdiki meslek: cumhurbaşkanı'na baş danışman

    maaş: 60 bin tl (düşün cumhurbaşkanı 32 bin tl alıyor)

    maaş ödemesi yapan kurum: sabahını akşamına katıp çalışarak aldıkları maaştan vergi veren türkiye cumhuriyeti çomarı+halkı.

    artıları: saray'da bir oda, bir sekreter, yeterli sayıda koruma görevlisi ve bir de lüks makam arabası

    eksileri: her ay mütemadiyen yalamaktan kaynaklı dil üstü erezyonu.

  • 46. çocuğum çok tatlı sendromu

    burada insanlara itici gelen şey annenin çocuğuna olan inanılmaz sevgisi değildir.bir çocuğun anneye çok tatlı görünmesinden daha doğal hiçbirşey olamaz fakat aynı çocuk bana da çok tatlı görünmek zorunda değil hümeyra teyze.
    diğer insanların da senin çocuğunu tatlı bulmaları senin için önemliyse evet başlıktaki sendrom mevcuttur diyebiliriz.sen çocuğunu değil kendini ıspatlamaya çalışıyorsun.itici olan da budur

  • 47. kerim frei

    messi olmadı diyelim hazard oldu o da olumlu.

  • 48. cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan

    bu akşam olmayacağım insan. bekle beni kütüphane!

  • 49. 12 mart 2016 barcelona getafe maçı

    al sana olcay.

  • 50. hastalıkları gerçekten tedavi etmeli miyiz

    bir insanın belirli bir yaşa gelene kadar tükettiği kaynakların heba olmasına göz yummak, etik kaygılar göz önüne alınmasa bile feda edilmesi mantıklı olmayan bir hareket olur. hele bu insan mevcut sistemi değiştirebilecek bir kişiyse. kimi tedavi edip kimi etmeyeceksin?

    newton sırtında çıkan çıbandan, edison diş absesinden ölseydi vs; insanlığın yararına olacak bir çok durum gerçekleşmeyecekti.

    öyle ya da böyle bir şekilde evrim yolunu buluyor. müdahale olsun ya da olmasın.