Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. bütün entry'lerini silen yazarlar listesi

    =================
    toplam yazar sayisi: 172
    silinen entry sayisi: 140 bin
    ==================

    02:20 - aciklama: arkadaslar oncelikle saskin durumdayim. bu isin sozluk tarafindan bu kadar kurcalanacagini ve comak sokulacagini dusunmemistim. uzun bir sure entry giremedik, entry silemedik ve entry editleyemedik. hal boyle olunca belki de cok az katilimca gerceklesecek olan silme olayi iyice alevlendi ve isin icinden sozluk adina cikilmaz bir hal aldi.

    bu sure zarfinda eksi sozluk bilerek ya da bilmeyerek, kasitli ya da tesadufu bir sekilde yavaslatildi ve yazarlarla adete dalga gecildi. atese korukle gidildi ve kartopu gibi buyuduk.

    uzun bir sure entry'i editleyemedim. bu basliga ve bazi mimli basliklara entry giremedik. bunun sonucunda yilip pes edecegimizi sandilar ama is onlarin istedigi gibi gitmedi ve pr nasil yapilmaz ve kriz nasil yonetilmemelidir konulu tez yazilabilecek duruma suruklendik.

    mesaj yoluyla iyi dileklerini belirten herkese tesekkur ediyorum. ben bir sey yapmadim. bilakis bu hareketin sahibi sizsiniz. ama ben bu yola ucurulmayi goze alarak ciktim. hicbir sey bu yoldan beni donduremeyecek. 8 yillik caylaklik ve ucurulan yazarliim sirasinda bir cok guzel arkadas edindigim, gulup eglendigim, dolu dolu bilgilendigim bu sozlukteki butun entrylerimi kendi istegim dahilinde siliyorum. siliyorum derken yonetim izin verirse silecegim ama hala hata aliyorum.

    peki bu hareket neden basladi. bu hareketin baslamasinin sebebi sadece tema degisimi degil. basli basina eksi seyler de degil. kullanici sozlesmesinin haber verilmeden degisimiyle beraber, yazarlar artik deger kendilerine deger verilmedigini gordu bu sozlukte. bizi sadece sagilacak inekler olarak goren yonetime tepkiydi bu. hatalarini kabul etmemeleriyle bu hareketin baslamasina, sansur ve engelleme ise alevlenmesine sebep oldu.

    benim acimdan sozluk bitmistir. su andan itibaren yapacaklari her hangi bir iyilestirme ya da degisim beni sozluge geri donduremeyecek. onlarin umrunda olmasam da birler on onlar yuzler oldu.

    hepinize desteginiz ve iyi niyetiniz sebebiyle tesekkur ederim. binlerce kere sag olun var olun.

    not: listeyi guncellemeye calisacagim. sayi 200'un ustunde.
    ============================================================

    asagida daha onceki yaptigim editlerden bir kac foto gosterecegim sansure kanit olarak.
    http://i.hizliresim.com/o3rdg7.png
    20.04'te iki adet, 20.48'de 3 adet, 20:52' altı adet entry girilen yoğun bir başlık olduğu halde 20.04-20.48 arası tek bir entry yok.

    yazilan entryler surekli siliniyor.
    1) http://i.hizliresim.com/vavqqv.png
    2) http://i.hizliresim.com/g8zpb0.png
    aradaki entry nereye gitti?

    yaklasik olarak 1 saat boyunca karartilan liste.
    1) ilk once entry silememeye basladik.
    2) ilk entryi editleyemez oldum. bu sirada insanlar basliga entry girebiliyordu.
    3) sonra kimse bu basliga entry giremez oldu.
    3) yaklik 20 kisinin entrysi girildikten sonra silinip baslik 81 entryde sabit birakildi. olay isigi yaniyordu ama kimse entryleri goremiyordu.
    4) 1 saat sonunda entry girme acildi.
    ========================================

    28 şubat 2016 ekşi sözlük'ün tasarımının değişmesi'nin ardından ve yonetimin yaptık oldu tavrından irrite olan yazarların 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi sebebiyle bütün yazarların bütün entry'lerini silmesi eylemini yapan yazarların listesidir.

    tek tek ugraşmaktansa sahtepetruci'nin geliştirdiği şu chrome eklentisiyle kolay bir şekilde silebilirsiniz. 2056 entry vardı yavas yavas siliniyor kendi kendine.

    bu baslıgı acmamın sebebi ise kaç tane yazarın kaç entry sildiğini toplu bir şekilde görebilmek için. çünkü sözlük tarafından böyle bir açıklama ve sayı verilmeyecek. gene iş başa düştü.

    mesaj atarsanız ya da entry girerseniz buraya listeye adınızı eklerim. kac entry sildiğinizi de belirtirseniz sevinirim.

    not: isterseniz ayarlardan yedeginizi alabilirsiniz. ani niyetine. https://eksisozluk.com/ayarlar/yedek
    not2: bu eklenti entryleri cope atiyor. copu bosaltmanizi tavsiye ederim.
    not3: ayarlara giremeyen arkadaslar. https://eksisozluk.com/ayarlar/tercihler

    =================
    toplam yazar sayisi: 172
    silinen entry sayisi: 140 bin

    -2) biraz da kitaplar bizi okusun - 6556
    -1) sir yes sir - 6841
    0) cassey jones - 4300
    1) ulotrix - 2056
    2) pulp fiction daki wolf - 400
    3) ben cokoprens - 3125
    4) ben bunu daha onceden gormustum - 9548
    5) asilhafiz - 28
    6) cevizlikarpuz - 700
    7) avci toplayici - 935
    8) gatotsu - 66
    9) ekshe - 1300
    10) fizikolojist - 2000
    11) extra terrestrial defense - 154
    12) srgn - 77
    13) ayi teddybearogullari - 2220
    14) kamudan kemter - 360
    15) synick - 750
    16) nobetciokur - 870
    17) desman - 265
    18) nickimsonik - 4500
    19) canseven - 2200
    20) xmarx - 799
    21) cedrus deodara - 1060
    22) cashkopat - 400
    23) kayip gitarini arayan bisikletli paladin - 880
    24) zapatero - 651
    25) i lack - 663
    26) kansascity shuffle - 2200
    27) necropharaoh - 300
    28) gunde 2 litre su - 560
    29) c1b2k3 - 1800
    30) hayatimin yok baska anlami - 207
    31) sahtepetrucci - 2250
    32) necropharaoh - 300
    32) scratch - 509
    33) gaikokujin - 500
    34) bermuda seytan hepbeni - 175
    35) sir dupre - 2585
    36) jngr - 1193
    37) alwayslikethis - 280
    38) ohaaaa - 77
    39) akkjany - 650
    40) malum kisi - 1094
    41) katrei matem - 105
    42) yaradan dog demis dogmusum - 1060
    43) i thank you very many - 4000
    44) ne nicki be - 1000
    45) sfalya - 20
    46) hateme - 60
    47) dopeme - 400
    48) redlinetheturk - 606
    49) curvaturkey - 3000
    50) supermassiveblackhole - 160
    51) wishes - 700
    52) desem yalan olur - 90
    53) tersherif - 420
    54) icim urperiyor - 625
    55) damienmarley - 165
    56) 0xf8 - 8186
    57) bosinsan - 30
    58) onlardainsan - 950
    59) tosiba - 650
    60) mehmetpars - 1080
    61) nate - 405
    62) svperbeast - 3038
    63) puffudukus - 685
    64) ismi baran olmayan 14 yasindaki einstein - 570
    65) phanax - 1204
    66) muhammet mermer - 117
    67) capua cocugu kamil - 177
    68) erkuterdem - 170
    69) 45litre - 4530
    70) haydunyadabiryil - 350
    71) lahanakafa - 184
    72) cakmazaz - 514
    73) crazyblood - 53
    74) ez ez ninim - 786
    75) kingofneverland - 800
    76) a secret life - 1230
    77) um4ns14 - 537
    78) aziz bagirsaksiz - 2900
    79) deep love - 75
    80) ret itina - 97
    81) b w n s p - 367
    82) cosmosun belasi - 648
    83) yamuklu sucurta - 750
    84) baharda bluescu olan metalci - 200
    85) hpkhga - 170
    86) cmertd - 93
    87) viktor mancini - 73
    88) komsu komsunun nickine muhtactir - 148
    89) dunya penceresi - 118
    90) frph - 78
    91) burg - 510
    92) komodora - 450
    93) tankbuster - 167
    94) thelf - 80
    95) shifu - 400
    96) utungan - 170
    97) ranieri - 22
    98) pisiklet - 116
    99) kalender bey - 281
    100) walter hoyt - 410
    101) dgndmr - 147
    102) wineandcigarette - 77
    103) tronador - 40
    104) return to yourself - 12
    105) dharmakarmavarma - 604
    106) sastim allahimdan sastim - 400
    107) bu ne bil - 30
    108) sinceraman - 185
    109) 4li - 184
    111) monovas - 117
    112) teknik yok ki - 58
    113) universalbi - 54
    114) dahlersit - 32
    115) cakpin - 214
    116) timujin - 200
    117) fabuloso - 325
    118) turti lr - 250
    119) salih bulut - 4800
    121) munhani - 30
    122) samimi mahcup - 47
    123) fetish bey - 165
    124) esrefpasa - 69
    125) kezbanbenimolacak - 180
    126) degmesin yagli boya - 892
    127) mjstcs - 145
    128) trequartista - 28
    129) keydinkedin - 486
    131) konserve rakı - 86
    132) aborjinos - 20
    133) msage - 270
    134) firatunverir - 1000
    135) pquedram - 34
    136) pia luka - 407
    137) dartmayanyan - 200
    138) der doppelganger - 12
    139) makineli tabanca mitralyoz - 1789
    140) arcexo - 102
    141) opak - 3437
    142) j m - 658
    143) kawaye hesinker - 84
    144) dex willer - 709
    145) otonom militan - 35
    146) arsw - 161
    147) ra amin ka - 134
    148) matizyen - 185
    149) 502 bad gateway - 50
    150) panzerkampfwagen iv - 300
    151) memocan2245 - 180
    152) utungan - 170
    153) ratso rizzo - 170
    154) mekmenemen - 266
    156) ryan ciks - 41
    157) captain of man o war - 45
    158) sadekakaokaramel - 400
    159) zuritamarduk - 1710
    160) ozitron - 102
    161) mantik hatasindan ote - 250
    162) herhangi - 94
    163) 2084 - 224
    164) tunachu - 477
    165) `asimus - 360
    166) disarisi iceriden daha kucuk - 40
    167) jamaer - 15
    168) halay basi - 36
    169) oxygen32 50

  • 2. 5 mart 2016 turgut vidinli rezaleti

    iyi vakit geçirmek isteyen bir grup kadının gecesinin tatsız ve seviyesiz olaylarla sonlandığını rezalettir.

    olay dün gece 12 sularında vuku bulmuş olup, defalarca kez polis aranmasına rağmen müdahale edilmemiş, üzerimize kapılar kitlenmiş ve birkaç arkadaşımız darp edilmiştir.

    yaşanan olayları birinci ağızdan aşağıda okuyabilirsiniz:

    şimdi size çok güzel başlayan bir gecenin turgut vidinli’de nasıl kabusa döndüğünü anlatacağım. her arkadaş grubu gibi biz de ayda bir toplanıp rakı içeriz. dün gece, her ay olduğu gibi yine buluştuk. rezervasyonumuzun olduğu masaya oturduk. sayımız belli, telefonda alakart olursa ne olur, fiks menü olursa ne olur konuşmuşuz. tercihlerimizi belirtmişiz, hiçbir sıkıntı yok. özellikle herkesin gelmesini beklemiş, meze vs söylememişiz masaya. bir tek ala rakı açılmış ve tabaklarımızda sadece peynir var. herkes gelince fiks istediğimizi söyledik. ala rakı 190, fikste yeni rakı var o da 140 tl dediler. tamam dedik, aradaki farkı hesaba yansıtırsınız yani 50 tl fazla ödeyeceğiz. aradan zaman geçti, siparişler verildi, yemeğe başlandı. garson gelip bazı mezeler fikse dahil değil dedi. hangileri dedik gösterdiler tamam dedik bu 3 mezeyi de hesaba eklersin. buraya kadar her şey normal… kalabalık bir ekip olduğumuz için masada sıkıştık. yandaki masada oturan bir amca ve eşi kalkacaklarmış yani garsonlar bize öyle söyledi. bekliyoruz kalkınca o masa bizim masaya eklenecek. ancak garsonlar amcaya seslerini yükselttiler. biz de garsonlara dönüp “yahu baban yaşında adam, ne yapıyorsun öyle konuşma“ diye uyardık. hatta bizim yüzümüzden sıkıntı yaşadıkları için bir tabak yollatmak istedik yan masaya, maksat cumartesi gecesi eğlenmeye çıkmışız, kimsenin gönlü kırılmasın. garson “ya yollamayın şunlara bir şey zaten şimdi tutup yakasından atacağım dışarı” demesin mi?! sinirlendik, çok sinirlendik… o sırada amca ile eşi kalktı. hadi dedik, neyse.
    yanımıza uğrayan arkadaşlarımız oldu, erken kalkanlar oldu, herkes hesabını ödedi. kredi kartı ile ödeyenler fişlerini bize bıraktılar. fiks menüye dahil olup erken kalkanlar (meze ve ala rakı farkı dahil olmak üzere) ve nakit ödeyenler hesabın kendi payına düşen kısmını da yine bize bıraktılar. devamlı dışarı çıkan bir ekip olduğumuz için tecrübeliyiz tabii. neyse gelelim gecenin sonunda yaşanan çirkinliğe… hesabı istedik, geldi. fark ettik ki hesap yanlış ama öyle böyle değil hem de tam tamına 715 tl fazla!
    tabii hemen adisyonu istedik ancak adisyonda da bir tuhaflık var. tuhaflığı hemen açıklayayım; öncelikle adisyonda sadece 2 kalem var, 20 tane bira ve ala rakı, fikse girmeyen 3 meze adisyonda yok… herkesin rakı içtiği bir masada bu kadar biranın tüketilmesi mümkün değil. hemen dönüp fotoğraflara baktık (çok fotoğraf çeken bir grubuz), kim bira içmiş tespit ettik. elimizdeki kredi kartı fişlerinden de anladık ki 3 kişi bira içmiş ve ödemiş. masada başka bira içen yok, herkes rakı içmiş. bira içenler de (uğrayıp kalkan arkadaşlarımız) toplamda 6 bira içmiş. yani 20 biranın içilmesi mümkün değil (bu arada mekana önerimiz şu oldu kamera kayıtlarına bakalım ancak kamera sistemi yokmuş). ardından adisyonda yazan diğer şeye dönelim ala rakı. onu da 190 tl olarak yazmışlar. dönüp söyledik haliyle biz bunun farkını ödeyeceğiz, sizinle böyle konuştuk ve onayladınız diye. inkar etmeye başladılar. şimdi sakin kafayla yine bir hesap yapalım; 3 meze tabağı 20 liradan desek 60 tl, 190 tl ala rakı, 20 tane bira (hadi diyelim içilmiş olsun bira 10 tl imiş) 200 tl; 450 tl eder. yani 715 tl gibi bir rakama yine ulaşamıyoruz. 265 tl yine fazla, yine fazla… nedir bu diyoruz şef garson geliyor ve diyor ki o da bizim servis bedelimiz!
    yani hesabın hiçbir açıklaması yok, nerden bakarsanız tutarsız, nerden bakarsanız saçmalık… aramızda avukat arkadaşımız var, ona danışıyoruz ve hemen polisi arıyoruz. biz polisi arayınca şef garson asıl ben sizi şikayet ederim deyip beni tartaklıyor. masadaki herkes olayı anlamaya çalışırken birden turgut vidinli’nin kapıları kapatılıyor ve yine aynı şef garson kafama bardak atıyor. neden polisi aramışmışız! biz polisi aramaya devam ediyoruz, aradan 20-25 dakika geçiyor. darp edildiğimizi, mahsur tutulduğumuzu ve hesabın yanlış geldiğini söylememize rağmen polis gelmiyor. inanır mısınız turgut vidinli’de bir saate yakın süren bu olay sırasında bir tane polis gelmedi. beşiktaş meydandayız, istanbul’un göbeğinde…
    kapıları nasıl kapatırsınız, bizi nasıl mahsur tutarsınız derken biri geliyor. turgut vidinli’de yetkili biri bulduk diye hemen konuşmaya başlıyoruz ancak kapılar hala kapalı! şef garson yani matematikte 4 işlemi yapabildiğim için beni darp eden ve kafama bardak fırlatan (bu arada adı ramazan), başka arkadaşlarımı da darp etmeye çalışıyor. ön tarafta yetkili kişiyle sakin sakin konuyu çözmeye çalışan arkadaşlarımın yanından ayrılıyor arkada ne olup bittiğine bakmaya gidiyorum o sırada şef garson ramazan gülerek bana “ne oldu çok mu acıdı” diyor. yani hem beni darp ediyor hem de pişkin pişkin yaptığı şeyden utanmadan benimle dalga geçiyor… işte o sırada bende ipler kopuyor, ramazan’ı boğazından yakalıyorum ve içki dolabına yapıştırıyorum. arkadaşlarım araya giriyor, bir şekilde kapıyı açıyoruz inanın o bölümü hatırlamıyorum, çok sinirliydim. başka bir mekana geçip oturuyoruz sakinleşmeye çalışıyoruz. fakat bir bakıyoruz ki eksiğiz. tam nerede iki arkadaşımız derken telefonumuza mesaj geliyor. arkadaşlarımız turgut vidinli’de beni darp edip üzerine dalga geçen şef garson ramazan ve 3 garson tarafından tartaklanmaya devam ediyor, kapılar kapalı mahsur tutuluyor! bir bölümümüz hemen arkadaşlarımızı almaya gidiyor ancak yine şiddete maruz kalıyor. iki arkadaşımızı zar zor mekandan alıyoruz. polisi devamlı aramamıza rağmen gelmiyor. şikayetçi olacağız, olamıyoruz. darp ediliyoruz, kendimizi korumaya çalışıyoruz, kapılar üzerimize kitleniyor, rehin tutuluyoruz. ve tüm bunlar beşiktaş’ın göbeğinde turgut vidinli’de oluyor… lütfen turgut vidinli’ye gitmeyin. lütfen kadına şiddete tepki gösterin. evet, biz 715 tl fazla gelen bedeli ödemedik ama sanırım çok daha büyük bir bedel ödedik dün gece… lütfen siz de sessiz kalmayın ve #turgutvidinliyegitmeyin #kadınaşiddetvar

  • 3. entryler silinmesin diye ayarları iptal etmek

    arkadaşlar;

    biliyorsunuz tema değişti. bok gibi renkler geldi. insanlar ekşi normalleştirici ile bu sorunu çözmeye çalışıyor. 15.000 kişi indirdi ve indirmeye devam ediyor.

    daha sonra entryler modifiye edilerek başka bir site açıldı. ekşi şeyler.

    ve bunun üzerine sahtepetrucci adlı arkadaş yazarların tüm entrylerini silebilecekleri bir script tasarladı. amaç tüm entrylerin silinerek ekşi sözlüğe en büyük darbeyi vurmak.
    [(bkz: butun yazarlarin butun entrylerini silmesi) silin gitsin]

    bunun üzerine site yönetimi bu scriptin çalışması için gereken ayarlara girmenizi sağlayan menüyü bugün itibariyle kullanım dışı bıraktılar.

    özgürlük kısıtlanıyor. bravo. yeni türkiye nin yeni ekşi sözlüğü hayırlı olsun.

    edit: (bkz: #58985731)

  • 4. size ne lan sözlüğümden

    kulislerde söylenmeye başlanan bir mani.

    sözlük benim dürüm benim
    ister sansürlerim ister yerim
    beğenmediğimi tek tek silerim
    size ne lan sözlüğümden

  • 5. atatürk'e saygı duruşunda geçti o devir demek

    elinizdeki şu gücü bir kaybedin de görün dönmeleri.

    öğretmenmiş, hassiktir oradan.

  • 6. yeni açılacak tavuk dönerciye isim önerileri

    (bkz: yok mu beni chicken)

  • 7. gamze bulut

    o da ablası gibi dopingli çıkmıştır. madalyası dahil aldığı tüm ödülleri geri verecektir.

    peki bize yaşattığı yalancı gururu, ağlamıştım ulan ben sizi izlerken evde tek başıma bu yaşımda ilk kez başka birinin başarısıyla gururlanıp ağlamıştım yazıklar olsun

    şahsi fikrim, onun da ablasının da ibret olsun diye vatandaşlıktan çıkarılması, ağır olur mu olmaz mı bilmem ama ülkenin doping dosyalrına bakarsak artık birilerinin ibret olması için ceza alması gerek.

  • 8. babek zencani'nin idama mahkum edilmesi

    haberin doğruluğunu bilemiyorum. ama akp'li gelmiş hemen.

    neymiş darısı fetö'nün başına diye. oğlum darısı fetö'nün değil, darısı reza'nın, mumammer'in, egemen'in, zafer'in, reecp tayyip,erdoğan'ın başına.

    aynı suçu işleyenler onlar. fetö'de ceza alsın. ama bu suçun muadili tayyip ve çetesinin. akp'liye bak sen hele, akıl oyunu yapacak, algı yapacak.

    sikerim senin algını akp'li. asılması gerekenler sen ve senin gibi hırsızlığa çanak tutan yüzde elli.

  • 9. 6 mart 2016 akhisar belediyespor fenerbahçe maçı

    şener'in golünün sayılmaması gereken maç, direk olmasa auta gidecek top, direk sayesinde gol oldu. bence beşiktaş yönetimi direklerin takipçisi olmalı.

  • 10. cinsel ilişki sırasında şeyhinizi düşünün

  • 11. 6 mart 2016 galatasaray medipol başakşehir maçı

    avrupa kupalarına katılma yolunda çok kritik bir maç. başakşehir kazanırsa avrupa'ya gidiyor. kaybederse yine gidiyor. öbürünü almıyorlar.

  • 12. canlı canlı fare yutan kız

    umarım ev faresidir çünkü dışarda içine ne koyuyorlar belli değil.

  • 13. babek zencani

    yolsuzluga karisanlar uzak doguda harakiri yaparlar, batida omur boyu hapis yerler, ortadoguda idam edilirler. bu ulkede bas taci edilip onune yatilirlar.

  • 14. recep tayyip erdoğan'ı öldürecekler

  • 15. survivor 2016

    az evvel tuğba özay'ın şu şekilde açıklama yaptığı yarışma: "bence adada dedikoduların merkezinde yattara yer alıyor."
    lan adamın en uzun cümlesi" lüfen bekle yemek ne zaman.."

  • 16. ssg

    dün debe'de okuduğum bir entrysi vardı.

    ssgnin sayfasına giremediğim için bulamadım.

    ama entrysinin ana teması şuydu: ben insanım unuturum ama entrylerim o anılarımı unutmaz, eskiye dönüp görür mutlu olurum.

    bu entry yi beğenip debe'ye sokanlar entrynin alt metnini görememişler.
    bayram değil seyran değil, ssg neden böyle bir şey yazma gereği duydu?

    tam da ekşi şeyler ve tema değişikliği yüzünden bazı yazarlarda örgütlü "entrylerimizi siliyoruz" kampanyası başlamışken.

    sanki ssg, ekşiyi ekşi yapan yazarların entrylerinin silinmesini istemiyormuş gibi. sanki silmeye meyilli insanlara entryleriniz bizim için değil sizin için değerli mesajını vermek istermiş gibi.

    bakın arkadaşlar bu çok güzel bir mesaj bizim için. ben sözlük için önemli sayılmam. dört bin küsür entryim var ama öyle çok da ahım şahım değiller. ama sizin entryleriniz çok değerli, o zaman ne yapıyoruz? entrylerimizi siliyoruz.

    hatta arkadaşlar entryleri hızlıca silebilme yöntemi varsa söyleyin sileyim. tek tek bitmez o kadar entry.

    edit: arkadaşlar yardımcı oldu. bir eklentiyle yardırıyorum şu anda.
    (bkz: #58972158)

    bu arada, bir entry icin dava acildiginda sozluk aradan siyrilip kacarken, bir entry icin para kazanildiginda sahibine tesekkur etmek yerine istedigi temaya karsi cikan yonetim de ayri bir ironi yasiyor.

  • 17. yaşamak çok güzel bir şeymiş gibi üremek

    aklımın almadığı bencillik ve aptallık.

    ne zannediyorsunuz, dünyaya getirdiğiniz insanlar süper hayatlar mı yaşayacak? harika bir çocukluk mu geçirecekler? sizler gibi okul sıralarında en güzel zamanlarını curutmeyecekler mi? sistemin kölesi olmayacaklar mı? eşek gibi çalışarak geçmeyecek mi ömürleri? hastalıklarla, kötülüklerle, berbat durumlarla karşılaşmayacakları mı? ne verebileceksiniz ki evlatlarınıza, onları bu leş dünyaya getirme hakkını kendinizde görüyorsunuz?

  • 18. 6 mart 2016 sözlüğe entry girilememesi

    - sedaat, ben sözlüğü bozdum. n'apcaz şimdi?
    + otuz kere dedim sana şu makinenin karşısında dürüm yeme diye. ayran dökmüşsün işte.
    - ya valla yanlışlıkla oldu. büeeğğ!*

    + yazarlar niye entry'lerini siliyor lan?
    - ya tanıdık bi' arkadaşa tema yaptırdım, onlar da ayaklandı, ne biliyim. ben de ekşi şeyler'i açtım hoşlarına gider diye, izinsiz paylaşamazsınız yazılarımızı dediler. ben de beğenmiyorsanız hesaplarınızı kapatın dedim.
    + lan çek şu lavaşı klavyenin üstünden!
    + iki zeytin yer yeniden kurarım ben sözlüğü, ağlama tontişim benim*.

  • 19. kanzuk

    beni güldüren tombili avukat.
    entry sildirmeyi kapatmak ne demek la? sen kimsin olm? senin hukuk bilgine ekmek doğrar yerim.
    bir insan yazılarının burada olmasını istemiyorsa sen olmasını sağlayamazsin.
    ille herkese hukuksal destek verip adım adım nasıl dava açmaları gerektiğini mi öğreteyim?

    nazi almanyasi mi, sözlük mü belli değil.

    ya ben burayı zaten yazarların bilgilerini savcılığa verdiğinde değil o kişilere bi mesaj bile atmayıp canım kardeşim bilgilerini verdik vermek zorundaydık demediğinde silmiştim.
    şu son yaptığın sözlüğün anasını öpmek oldu. ssg denen arkadaşımız cesaretli olup türkiye'de kalsa bunların hiçbiri olmayacaktı.
    şaka gibi insansın ama şaka değilsin o kötü işte.

  • 20. ekşi sözlük

    penayla başlayan kutsal yolculuk, ssg'in amerika'ya uçarken uçaktan attığı o güzel entryle sona doğru yaklaşıyordu; hiçbirimiz çaktırmamaya çalışsak da yolun sonu gözükmüştü, fişi çekecek birilerini bekliyordu state-ul art.

    söylenecek pek şey yok aslında; yozlaşan, iyinin ve kötünün birbirine karıştığı, samimiyetin alt üst olduğu, sosyal medyaya güvenilirliğin soru işareti olduğu, zamana ayak uydurmak kalıbında bir şeyler uydurulduğu, toplumsal cinnetin tavan yaptığı bu ortamda sözlük de payına düşeni alacaktı. almaması da imkansız zaten. beslendiği kaynağın toplum olması, insan davranışları olması muhtemel tabloyu zaten önümüze seriyor. beklentiniz ne kadar düşükse, hayal kırıklığı azalır zaten. benim sözlüğe dair hayal kırıklığım yok kendi payıma.

    ssg'nin bayındır ettiği, binlerce yazarın üzerine tuğla diktiği, bilgiyle inşaa edilen güzide platform'un, birbir tuğlaları yıkılarak, ağaçları sökülerek sadece vitrinlere bakılan, satın alma ve reklam üzerine kurulu bir avm'ye dönüşmesini hep beraber izledik, kalanlar çekirdek çitleyip izlemeye devam da edecek. maalesef hayat böyle.

    sedat abi'ye öteki kıta'ya uçtuğu gün mesajla teşekkür etmiştim, şimdi ise onunla başlayıp, bu sözlüğü inşaa ederken bilgi, kültür, sanat, hayat tuğlası koymuş, alın teri akıtmış onlarca yazara tekrar teşekkür etmek istiyorum. her kuşağın bir misyonu vardır; onlar bilgiyi kutsadılar, gülmeyi, kaliteli zaman geçirmeyi, öğretmeyi amaç edindiler ve gittiler.

    miyadını dolduran bu güzide platformda, bir penanın bir teli titrettiği kadar hakkı geçenlere selam olsun. sizler de helal edin.

    ben de entrylerimi tek tek silerek, en son pena entrysini okuyarak gülümseyeceğim.

    eyvallah.

  • 21. kanzuk'un kullanıcı verisini twitter'da paylaşması

    yarmıştır. kldkldfkjlsdfjlksjflkfs

    yarin birine hayriye ile sanal seks yapan adamsın diye bir şey söylense daha fantastik olurdu.

    - ya bu nasıl tasarım amk? sikeyim yapacağınız işi!
    + tahsin hayriye ile sanal seks yapan adamsın, bırak allah aşkına
    - oaa.. karşim şakaydı, tasarım çok güzel, bakma sen olumsuz eleştirilere. beğenmeyen siktirsin gitsin.

    - tüm entry'lerimi siliyorum daha da yazmam bu sözlükte
    + mahmut kendi entry'lerini oylayan adamsın, bırak allah aşkına
    - ...

    - kör oldum ya olmaz olsun böyle tasarım
    + ayşe badilerinin arkasından dedikodu yapan kadınsın, bırak allah aşkına
    - ayy fena oluyorum

  • 22. 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi

    sozlugun temasi cok sikimde degil, yalniz su kullanim sozlesmesinin guncellenmis olmasi ve eksi seyler denen bokun cikmasi beni de bu direnise dahil etmistir.

    ya amk, suc iceren bi entry girince sorumlu ben oluyorum. sozluk sahibinin sikinde degil. ama guzel, paraya donusturulebilecek biseyler girersem bunu ticarethanemizle paylasmak zorunda kaliyorum.

    e arkadas madem boyle, riski de paylasalim?

    lahanayi yerken kitir kitir, sapina gelince me.

    oldu amk.

  • 23. beyaz futbol

    rasim: bugün lukac'ın yediği gollerden son derece rahatsızım. ayrıca dikkat ettiyseniz fenerbahçe'de golleri kimler attı ? şener, volkan ve fernandao.
    ertem: ee ne var bunda ?
    rasim: bilmiyorum

    ahahah lan adam yaygara yapacaktı neye yaygara yapacağını bulamadı

  • 24. ekşi sözlük entry'lerini wordpress'e aktarmak

    bağımsız sunucusunda (self hosted) wordpress blog’u olanlar için basit ve hızlıca halledilebilen bir işlemdir. wordpress sitenize eklenti kurulumu yapabiliyor olmanız bu işlem için yeterlidir.

    buradaki içeriğini kendi blog’una aktarmak isteyenler için hem yazılı, hem de görüntülü bir tutorial paylaşarak veda edeyim.

    aşağıda anlatılanların videosu: https://youtu.be/f_uhjhpyyfu

    1- ekşi sözlük’te ayarlar - yedek bölümünden entry’lerinizin yedeğini indirin, zip dosyasını açın. xml uzantılı dosya elinizin altında olsun.

    2- wordpress blog’unuzun eklentiler bölümüne gidin, "wp all ımport” isimli eklentiyi arayın, bulun ve kurun.

    3- kurulumdan sonra sol menüden all ımport’a tıklayın ve beliren ekranda “upload a file” diyerek elinizdeki ekşi sözlük yedeğini yükleyin.

    4- yükleme bitince beliren ekranda mavi renkteki “continue to step 2” düğmesine tıklayın.

    5- ikinci adımda genel bir kontrol olacak. ekranda örnek bir entry’nizi görüyorsanız ve yeşil bir ikonun yanında “each <entry> element will be imported into a new yazı” gibi bir ibare varsa her şey tamam demektir, mavi renkteki “continue to step 3” düğmesine tıklayın.

    6- şimdi en kritik noktaya geldik. burada entry’lerinizin parçalarınızın nasıl kullanılacağını yazılıma göstermeniz gerekiyor.

    sağda göreceğiniz örnek entry'nin title yazan kısmını sürükleyip, sol tarafta başlık girilsin diye konulmuş olan girişe bırakın -bu kısımlar videoda daha net anlaşılabilir.

    benzer şekilde, yeşil renkte entry yazan kısmı sürükleyip içerik editörünün ortasına bırakın - veya içerik editörüne {.} yazın, o da olur.

    bunun ardından, aşağı inmeden önce “advanced options”a tıklayın ve “keep line breaks from file” seçeneğini işaretleyin. böylece aktarma işlemi esnasında entry’lerimizdeki boşlukların gitmesini engelledik.

    şimdi ekranı biraz aşağı kaydırın, “other post options” veya “other yazı options” diye geçen kısmı açın. yine sağda entry’nizin date bölümünü sürükleyip sol tarafta bulunacak post dates bölümüne bırakın.

    artık hazırsınız, ama eğer opsiyonel olarak entry’lerinizin belli bir kategoriye ait olarak kaydedilmesini istiyorsanız “taxonomies, categories, tags” bölümünü açıp, kategoriler veya categories’i seçip, “each yazı has just one kategori (each post has just one category)” seçeneğini seçerek oraya entryler vb. kategori ismi girebilirsiniz.

    7- şimdi en alttaki mavi “continue to step 4” düğmesine tıklayarak bir sonraki adıma geçin.
    bu son adımda da sizden entry’ler için “unique identifier” girmeniz istenecek. soldaki entry’nizin id yazan kısmını sürükleyip buraya bırakın - veya id’yi sürükleyemiyorsanız direk şunu girin: {./@id}. continue diyerek devam edin.

    8- artık “confirm & run ımport” diyerek içeriğinizi blogunuza aktarabilirsiniz.

    5300 civarı entry'i, ortalama bir işlemci - sunucu kuvvetiyle içeri aktarmak yaklaşık 4 dakika sürüyor. sizin sunucunuzda bu işlem, entry sayınıza da bağlı olarak daha kısa veya uzun sürebilir.

    bilinmeyen bir gelecekte açık kaynak kodlu özgür interaktif sözlük'te görüşmek umuduyla.

  • 25. yavuz sultan selim köprüsü'ne isim önerileri

  • 26. survivor entry'sinin debe'ye 2. sıradan girmesi

    ekşi sözlük'ün çiğ magazin programlarından hiçbir farkı kalmadığını gösteren emarelerden biri.

    bol reklam, sıfır beyin. tebrikler ssg, bu başarı senin.

  • 27. türk silahlı kuvvetleri'nde kurmaylık sorunu

    silahlı kuvvetlerin üç kanserinden en stratejik olanı, en uzun süreye yayılanı ve tedavisi en zor olanı.

    diğerleri için (bkz: türk silahlı kuvvetleri'nde astsubay sorunu) ve (bkz: türk silahlı kuvvetleri'nde sicil sorunu)

    kurmay subay nedir bilmeyenler için kısa bir özet geçelim.

    * harp okulundan mezun olan genç bir teğmen kıta hizmetine başladığında önünde yaklaşık 30 yıllık bir askeri kariyer limiti vardır. eğer içinde bulunduğu kurumun dinamiklerine intibak etmeyi başarırsa, ordudan atılmazsa, vurulup ölmezse, istifa etmezse ve binbaşılığında erken emekli olmazsa sinir stresle dolu kariyeri bir albay olarak son bulacaktır.

    * ancak üsteğmenliğinin son üç ve yüzbaşılığının ilk üç yılında kendisine askeri konularda bir master yapma imkanı tanınır. bu süre içinde kurmaylık sınavına girebilir. atatürk'ün de 1905'te mezun olup kıtaya çıktığı gibi kurmay subay olabilirler. kurmaylık taktik seviyede birliklerde komutanlık stratejik seviyede birliklerde de karargah subaylığı anlamına gelmektedir. pratikte çoğunu plan subayı olarak görürüz.

    * kurmay olan bir subayın olmayan bir subaya olan farklar epey vardır ama en ünlüsü ve en önemlisi generallik sırasıdır. kurmay bir subay için kariyer albaylıkta bitmez. yeni başlar. kurmay olmayan bir subayın general olabilmesi 30 yıl boyunca her yıl sayısal lotoyu bir kez kazanmak ve 100 sicil ile yarışı tamamlamak iken, kurmay subayların paşalığı zaten tescilli gelmektedir. general olamamış bir kurmay albay da çok nadir rastlanan bir durum olduğundan bunların intihara özellikle meyilli bir grup oldukları tarafımdan yıllarca gözlenmiştir. son balyoz davası bu gruba pek çok yeni isim de kazandırmıştır.

    * peki kurmaylık teoride iyi subayların eşit haklarla girdikleri ve kazandıkları bir sınavla oluyorsa bu neden bir sorun teşkil ediyor da kurmaylık sorunu gibi bir başlık açıyorum? çünkü pratikte durumun bununla alakası yok, üstelik de bu buzdağının görünen kısmı.

    * türk silahlı kuvvetlerinde en idealist, orduya en bir şeyler katmak isteyen, en pırıl pırıl subaylar el üstünde tutulacakları destek olunacakları yerde anında çarpılmaya törpülenmeye başlanırlar. bu genç subaylar harp okulunun idealist eğitiminden kıtanın realist dünyasına geçtiklerinde örnek aldıkları başkomutanın* izinden pek de gidemeyeceklerini çabuk anlarlar. zira kendileri "eski köye yeni adet" getirmek isteyen tezcanlı biri olarak addedilir. görürler ki emir ne kadar gerizekalıca, aptalca, işe yaramazca verilmiş olursa olsun emre koşulsuz itaat kendi kariyerinde yükselmek için tek geçer şartıdır. fikir beyan ederse çarpılır, itiraz ederse odadan kovulur, herkesin içinde fikir beyan ederse azarlanır. ve sicilinde bu durumu yakın zamanda görür teğmen efendi. idealizmi kendisini generalliğe giden mukavemet koşusunda ilk metrelerde geride bırakır.

    * peki ne ister silahlı kuvvetler? emre itaat. boyun bükme, söz dinleme, etliye sütlüye karışmama, enseye vurulunca lokmayı koşulsuz verme. bu sizin iyi sicil ve iyi kanaatle kurmaylık sınavına gidiş istikametinizdir. zira akademi başvurusuna olur diyecek olan da aşağı yukarı sicil amiriniz olduğundan kemal atatürk mk2 ayarında bir liderlik seviyesiyle harbiyeden mezun olsanız, hizmetinizin sekizinci yılında davaroğlu ali ihsanın sizden çok daha başarılı bir subay addedilip akedemiye yollandığını görebilirsiniz. ağzınızla anka kuşu değil tavuskuşu phoenix falan tutsanız komutanınızın olumlu kanaati olmadan akedemiyi göremezsiniz. akademi adayları bu şekilde kayıtsız şartsız emre itaat eden, fikir beyanından özellikle kaçınan, üstünü hoş tutma üzerine grandmaster olmuş kimselerden oluşan bir güruh haline gelir.

    * bu kadar mı? hayır. kimi askeri sınıfların oldukça zor addedilen kurmaylık sınavı'na ayıracak zamanları varken diğerlerinin zinhar yoktur. bir kere kurmaylık sınavına çalışma zaten görev değildir. subayın mesai saatlerinde yapmasının görev ihlali olduğu bir durumdur. ancak çala çala da bir yere kadar çalışabilirsiniz. mesela bir jandarma subayıysanız bölgenizde de terör vs gibi bir durum yoksa mesai saatinde oturup kurmaylık sınavıma çalışayım demek gibi bir lüksünüz zaten olamaz zira ilinizde ilçenizde ölümlü bir trafik kazası falan vukua geldiyse bir gününüz komple rapor düzenleme savcı morg parmak izi alma arabayı çekme trafiği sağlama gibi işlere gider. eğer bu olmazsa başka bir şey mutlaka olur.

    * bunun yanısıra bir topçu subayının sabah bataryayı içtimada sayıp ardından "top başına" diye eğitime alması ve çıkarması taş çatlasa 4 saatini almaktadır. kalan 4 saat kapısını kapatarak kurmaylık sınavı nazariyatına gömülmesine yeter de artar bile. piyade bölük komutanının keza zamanı olur, tank subayının olur ama hepsi aynı olmaz. kurmaylık bazı sınıfları iş bölümünün adaletsizliği yüzünden daha çok kayırır. akademide daha çok topçu subayı olmasının veya jandarma genel komutanının ileride bir topçu olmasının sebebi bir yerde budur.

    * bu yıl açıklanan kurmaylık sınav sonuçlarına bır göz attığımda kurmay olan subayların neredeyse hiçbirinin iç güvenlik bölgesinde olamadığını (olan bir ikisinin o tarafa henüz tayin olduğunu) çoğu sınıfın yukarıda bahsettiğim gibi doğuştan kurmaylığa elverişlilerden çıktığını görüyorum. eurovisionda bülent özveren gibi hiçbir sene tahminlerde büyük hayal kırıklığına uğramıyorum.

    * işin en acı tarafı bu durumun terör gibi günümüzde çok geçerli asimetrik savaş koşullarını yaşayan (gayri nizami harp dersem kusucam artık terimden) ve oldukça başarılı olan subayların ileride planlamaya dahil olmayacakları anlamına gelmesidir. düşünün idealist bir subaysınız, tayin olduğunuz yerler hep iç güvenlik (terör) bölgeleri. hayatta kaldığınız gibi mevcut doktrin üzerine çok da parlak fikirleriniz var ve gerçekten tsk'da planlamaya katacak yüksek değerleriniz var. malesef plan subayınız sınava çalışmaya daha çok zaman bulabilmiş terör merör görmemiş bir subay olacaktır.

    * bu subayın yaptığı yapacağı planlama aşaması da oldukça acıdır. teröristlere karşı yapacağı harekat planını getirir ortaya serer. renkli renkli bir sürü güzel kalem de getirmiştir. harekatın eğrisini büğrüsünü siklet merkezini bunlarla çok nizami şekilde çizilmiş oklarla gösterir. kendisiyle aynı devrede mezun olmuş kurmay olmayan jandarma binbaşı haritaya bakar. kurmay subay tarafından topografik haritada 3.5 saatte çıkılması planlanmış rengarenk çiziktirilmiş dağlara bakar da bakar. içinden neler geçirdiğini söylemeyeceğim kimseyi üzmek istemem. ancak planlamanın gerçeklerle bağdaşır bir tarafı da yoktur. kurmayın çizdiği ok kıta subayının g.tüne girer diye doktrinde boşuna dememişlerdir.

    * bu prosese isyan başkaldırı vs ise amaçsız manasız bir harekettir. kurmay subaylar mezun oldukları gibi kendi devresi subayların iki devre üzerlerine atlayıverirler. çifte mümtaz terfi almış gibi olurlar. o yüzden plan yapan kurmay subay genellikle kurmay olmayanın harbiye'de alt sınıfı olmuş da olsa meslek hayatında artık komutanıdır. bu da inanılmaz kaoslara kavgalara çekememezliklere gebedir. mantıklı bir şekilde anlatsanız da planlamada çok fazla şey değiştiremezsiniz. oysa 3.5 saatte çıkın dediği dağı helikopterle göstersen, oranın köylüsünün yazın teçhizatsız 10 saatte çıktığını anlatsan "komando değil misiniz binbaşım" diyiverir... maaşallah.

    * kıta subayları ile kurmaylar arasındaki ilişki de kanserin bir diğer boyutudur. akademiye adım attıkları andan itibaren paşa olmaya şartlanan kurmaylar ile paşa olmaları uzaylıların gökten ufolarla gelip nokia şarj istemesi ayarında bir şansa bağlı olan (sicil hadisesi yüzünden) kurmay olmayanlar arasında korkunç bir çekememezlik vardır. kurmay olanlar atatürkün de kurmay olduğu hikayesine çapa atmış durumdadırlar. kendilerince zaten zat-ı şahaneleri de aynı kulvardadır ve kıta subayları kendilerini doğal olarak çekememektedir. kıta subayları da gerçek savaş tecrübesini görmemiş ancak teorik olarak öğrenmiş bir subayın kendilerini renkli kalemlerle ölüme göndermesi fikrinden had safhada rahatsız olur. şahsi kanaatimce kolağası mustafa kemal bey derne ve tobruk'ta kurmay murmay gayet de elde tüfek çarpışmış bir askerdi. günümüz örneklerinde bu denli bir enthusiasm görmek kolay değildir.

    * yakından uzaktan ilgisi olması hasebiyle şunu da söylemek icap eder. kurmay subaylar "stratejik" kademede karargah subaylığı yapar dediysek bunu gerçek hayatta tehlikeden en uzak, hayata ve maaşa en yakın yerler olarak anlamak da icap eder. nato komutanlıkları dış görevler askeri ataşelikler gibi kaymağın kaymağı görevlerde kıta subayı vs kurmay subay oranını şuraya yazsam hepimiz kanser oluruz.

    * ve geldik kanserden ölüme. idealistliğini harbiyede bırakmış, paşalığa giden yolda el pençe divan 30 yıl geçirmiş, savaş görmemiş, çatışmada bulunmamış, yanında silah arkadaşlarını kaybetmemiş (olan varsa o azınlığı tenzih ediyorum) askeri pratiğiyle değil çoktan seçmeli teorisiyle kurmay olmuş subay ileride general oluyor arkadaşlar. paşa olunca da içinizde hala bir umut bekliyorsunuz ki bu kadar yıldır sakladığı gizlediği idealist kişiliğini artık açığa çıkartacak ve yapması gerekeni, uğruna doğduğu ve nice çilelere katlandığı fikirlerini artık rahatça beyan edecek. olmuyor böyle bir şey. türk silahlı kuvvetlerindeki 300 küsür general ve amiral içinde el pençe divan doktrininden gelip de böyle bir değişim gösterebilecek, dahası bu tekere çomak sokabilecek bir adam görmedim duymadım, yıllardır bekliyorum.

    * zira anlamak gerekir ki paşalık apoletlerini takınca yarış bitmiyor. yeni başlıyor. tuğgeneraller arasında da tümgeneral olacakların bir listesi var, tüm olunca acaba korgeneral olabilecek miyim düşüncesi zihinde büyüyor. korgeneralliğine kadar gelmiş bir asker elbette 10 orgeneralden biri olmak isteyecek. orgeneral olunca da neden genel kurmay başkanı olamasın? bu süre içinde sizin bir üst kademeye geçişinizin tek geçer şartı hiç değişmiyor. el pençe divanlık, emre koşulsuz itaat, üstünü hoş tutma. harbiyeden mezun olduğunuz günden orgeneralliğe kadar bütün yarış bundan ibaret. hal böyle olunca da nereye kadar karekterinizi şahsiyetinizi muhafaza edebilirsiniz ki? kaç bin kez içinizden küfrederek emredersiniz komutanım diyebilir, kaç kez içinize hiç sinmeyen moral varlığınıza tamamen tezat emirleri 100 sicil alabilmek için yerine getirebilirsiniz. dahası bunları yıllar ve yıllarca yaptıktan sonra kendiniz olmayı hala nasıl sürdürebilirsiniz. nerede siz siz olmaktan çıkar ve başka biri olursunuz?

    sonra da gelip bana soruyorlar ki necdet özel niye böyleydi. ben size soruyorum, rüştü erdelhun ve necdet özel gibi iki genel kurmay başkanını bu hale getiren nedir?

    * teori ve pratiği harmanlayan ve çözüm üreten gerçek liderlerden kurmay nasıl yapılır? türk ordusu böyle generallerin eline nasıl teslim edilebilir, bu sistemin artık kendi içinden bir kurtuluşu var mı?

    bilemiyorum.

    ama mö 209 yazmakla ordu geleneği sanırım kazanılmıyormuş. onu biliyorum yalnız.

  • 28. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    (bkz: #58985475) 'a istinaden ;

    - insan beyni anne karnındayken en hızlı büyüyen organdır. hatta orantısal olarak neredeyse kafa ve vücudun diğer kısmı aynı boyutlardadır.

    - bunun sebebi, kafatası kemiklerinin bir zaman sonra kapanmak zorunda olması ve beynin daha fazla genişleyecek yer bulamadan önce gelişmek zorunda olmasıdır. zaten kafa kemiklerinin kapanmasından sonra ölene kadar beynin boyutu büyümeden aynı kalacaktır.

    - hal böyle olunca, tıpkı hacıyatmaz gibi, vücudun en ağır kısmı olan kafa doğum zamanı yaklaştıkça aşağı yerleşir ve fizyolojik doğum gerçekleşir.

    - kafanın ilk çıkan organ olması aynı zamanda doğum kanalından en büyük parçanın geçip arkadan gelen nispeten daha küçük yapıların geçişini sağlayacak genişliği yaratması anlamında da gereklidir. bu yüzden önce kaydırak gibi ayaklar çıksa daha geniş parça olan karın ve kafa içerde kalabilirdi. (ki bazen bu durum gerçekleşme ihtimali saptandığında normal doğumdan kaçınılır)

    - normal şartlarda doğumlarda kafa çıktıktan sonra çekilmez. vücudun tamamı kafanın çıkması ardından annenin ıkınması ile oluşan karın basıncı ile kolayca dışarı çıkar. en başa dönüyoruz, kafa en büyük ve en zor çıkan kısım olunca diğer kısımların çıkması çok daha kolaydır.

    - buradaki mucize doğum esnasında kafanın hareketlerindedir. şurada da görüleceği üzere bebek önceden programlanmışçasına, doğum kanalında geçerken yapması gereken hareketler olan başı öne eğme, içe döndürme, arkaya atma, ve dışa çevirme gibi hareketleri yapar. bunu izlemek dünyadaki mucizelerden biridir. bebek tıpkı kendisine söylenmiş ve ezberletilmişçesine bu hareketleri yaparak dışarı çıkmayı başarır.

    - ancak bu süreç içinde bir aşamada sıkıntı olursa, baş dışarı çıkamazsa, vücut gelişiminde normal dışı bir durum varsa (dışarı çıkamayacak kadar çok iri bebek) ebe ya da doktor bebeğe destek olur, arkadan iter ya da vakumla çeker. bu noktada da bebeğin yapısı gereği büyük insandan daha dirençlidir hasarlanmalara. çok nadir durumlar dışında boynu kopmaz yani merak etmeyin.

    kısacası : bebekler nasıl doğacaklarını bilirler zaten. müdehale edecek bir durum olmadığı sürece de "normal doğum" adı üzerinde dışarıdan müdehaleyi gerektirmeyen ve kendiliğinden olan bir süreçtir. "aman benim canım acımasın, ağrı çekmeyeyim" diyen zamane mıymıy kızların tercih ettiği sezeryan yerine doğanın bir mucizesi olan, bebekle annenin ilk karşılaşma anında aynı süreci yaşadıkları, psikolojik olarak birbirlerine bağlandıkları, anne sütünün gelmesini sağlayan ve ağrı duyusu ile salgılanan hormonların salgılandığı, sadece normal doğum ile anneden bebeğe geçen koruyucu yapılar sayesinde doğum sonrasında çocukların çok daha sağlıklı olduğu bir süreçtir normal doğum. anne çok daha çabuk normal hayatına döner. karnında yarım ay şeklinde ameliyat izi olmadan bebeğini kucağına alır. sezeryan doğumlarda görülen doğum sonrası kendine geldiğinde kucağına verilen "şeyin" "bu bebek benim değil" psikozuna girmez. sütü bol olur. bebek sağlıklı olur.

    tayyip efendinin "çok çocuk doğsun" diye sezeryanı engellemek adına kadın doğumculuğa soyunup normal doğum ısrarı belki de yaptığı tek olumlu icraattır.

  • 29. ekşisözlük yazarlarından ssg'ye açık mektup

    ekşisözlük 17 yaşına geldiğinde kurucusu ssg, kanzuk denilen vezirine tahtı bırakıp amerika’ya inzivaya çekilir. bunun üzerine güç zehirlenmesi yaşayan vezir kanzuk, ekşisözlük yazarları üzerine saldırmaya karar verir. olayı haber alan yazarlar ssg'yi çağırırlar fakat ssg "artık padişah kanzuk" diyerek bir kenara çekilir. takiben sözlük yazarları ssg'ye şu tarihi mesajı yollarlar:

    sedet,
    eğer padişah sen isen gel ve sözlüğün başına geç,
    yok eğer padişah biz isek sana emrediyoruz gelip sözlüğün başına geç. ama eğer padişah kanzuk ise gelmezsen bile iki dürüm söyle.

    06.03.2016

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)

  • 30. 6 mart 2016 la lakers golden state warriors maçı

    adamlar avrupa'da normal bir saatte izlenebilsin diye kendileri için çok alakasız bir saate maç koyuyorlar. bizimkiler yine alıyor o maçı gecenin körüne koyuyor. te allam ya. çay yapacaktım yatayım bari.

  • 31. 6 mart 2016 memduh ve hacı boydak'ın tutuklanması

    zaten bu tayfa yıllardan beri aynı şeyi yapıyor. ya kasetlerle sindiriyorlar. ya da gözü dönmüş şekilde onu bunu tutukluyorlar. numan kurtulmuş, süleyman soylu vs. gibi isimleri partiye katarak yuttular. şimdi bahçeli eliyle mhp'yi tıkadılar. yetmedi abdullah gül'ün hareket alanını böyle kısıtlama yoluna giriştiler. zaten medyayı toptan havuz yaptılar, yetmedi kendilerine siyasi rakip çıkmasını da engelliyorlar. gel şimdi böyle bir çeteyle sandıkta mücadele et bakalım...

  • 32. turgut vidinli

    merhaba,

    şimdi size çok güzel başlayan bir gecenin turgut vidinli’de nasıl kabusa döndüğünü anlatacağım. her arkadaş grubu gibi biz de ayda bir toplanıp rakı içeriz. dün gece, her ay olduğu gibi yine buluştuk. rezervasyonumuzun olduğu masaya oturduk. sayımız belli, telefonda alakart olursa ne olur, fiks menü olursa ne olur konuşmuşuz. tercihlerimizi belirtmişiz, hiçbir sıkıntı yok. özellikle herkesin gelmesini beklemiş, meze vs söylememişiz masaya. bir tek ala rakı açılmış ve tabaklarımızda sadece peynir var. herkes gelince fiks istediğimizi söyledik. ala rakı 190, fikste yeni rakı var o da 140 tl dediler. tamam dedik, aradaki farkı hesaba yansıtırsınız yani 50 tl fazla ödeyeceğiz. aradan zaman geçti, siparişler verildi, yemeğe başlandı. garson gelip bazı mezeler fikse dahil değil dedi. hangileri dedik gösterdiler tamam dedik bu 3 mezeyi de hesaba eklersin. buraya kadar her şey normal… kalabalık bir ekip olduğumuz için masada sıkıştık. yandaki masada oturan bir amca ve eşi kalkacaklarmış yani garsonlar bize öyle söyledi. bekliyoruz kalkınca o masa bizim masaya eklenecek. ancak garsonlar amcaya seslerini yükselttiler. biz de garsonlara dönüp “yahu baban yaşında adam, ne yapıyorsun öyle konuşma“ diye uyardık. hatta bizim yüzümüzden sıkıntı yaşadıkları için bir tabak yollatmak istedik yan masaya, maksat cumartesi gecesi eğlenmeye çıkmışız, kimsenin gönlü kırılmasın. garson “ya yollamayın şunlara bir şey zaten şimdi tutup yakasından atacağım dışarı” demesin mi?! sinirlendik, çok sinirlendik… o sırada amca ile eşi kalktı. hadi dedik, neyse.

    yanımıza uğrayan arkadaşlarımız oldu, erken kalkanlar oldu, herkes hesabını ödedi. kredi kartı ile ödeyenler fişlerini bize bıraktılar. fiks menüye dahil olup erken kalkanlar (meze ve ala rakı farkı dahil olmak üzere) ve nakit ödeyenler hesabın kendi payına düşen kısmını da yine bize bıraktılar. devamlı dışarı çıkan bir ekip olduğumuz için tecrübeliyiz tabii. neyse gelelim gecenin sonunda yaşanan çirkinliğe… hesabı istedik, geldi. fark ettik ki hesap yanlış ama öyle böyle değil hem de tam tamına 715 tl fazla!

    tabii hemen adisyonu istedik ancak adisyonda da bir tuhaflık var. tuhaflığı hemen açıklayayım; öncelikle adisyonda sadece 2 kalem var, 20 tane bira ve ala rakı, fikse girmeyen 3 meze adisyonda yok… herkesin rakı içtiği bir masada bu kadar biranın tüketilmesi mümkün değil. hemen dönüp fotoğraflara baktık (çok fotoğraf çeken bir grubuz), kim bira içmiş tespit ettik. elimizdeki kredi kartı fişlerinden de anladık ki 3 kişi bira içmiş ve ödemiş. masada başka bira içen yok, herkes rakı içmiş. bira içenler de (uğrayıp kalkan arkadaşlarımız) toplamda 6 bira içmiş. yani 20 biranın içilmesi mümkün değil. ardından adisyonda yazan diğer şeye dönelim ala rakı. onu da 190 tl olarak yazmışlar. dönüp söyledik haliyle biz bunun farkını ödeyeceğiz, sizinle böyle konuştuk ve onayladınız diye. inkar etmeye başladılar. şimdi sakin kafayla yine bir hesap yapalım; 3 meze tabağı 20 liradan desek 60 tl, 190 tl ala rakı, 20 tane bira (hadi diyelim içilmiş olsun bira 10 tl imiş) 200 tl; 450 tl eder. yani 715 tl gibi bir rakama yine ulaşamıyoruz. 265 tl yine fazla, yine fazla… nedir bu diyoruz şef garson geliyor ve diyor ki o da bizim servis bedelimiz!

    yani hesabın hiçbir açıklaması yok, nerden bakarsanız tutarsız, nerden bakarsanız saçmalık… aramızda avukat arkadaşımız var, ona danışıyoruz ve hemen polisi arıyoruz. biz polisi arayınca şef garson asıl ben sizi şikayet ederim deyip beni tartaklıyor. masadaki herkes olayı anlamaya çalışırken birden turgut vidinli’nin kapıları kapatılıyor ve yine aynı şef garson kafama bardak atıyor. neden polisi aramışmışız! biz polisi aramaya devam ediyoruz, aradan 20-25 dakika geçiyor. darp edildiğimizi, mahsur tutulduğumuzu ve hesabın yanlış geldiğini söylememize rağmen polis gelmiyor. inanır mısınız turgut vidinli’de bir saate yakın süren bu olay sırasında bir tane polis gelmedi. beşiktaş meydandayız, istanbul’un göbeğinde…

    kapıları nasıl kapatırsınız, bizi nasıl mahsur tutarsınız derken biri geliyor. turgut vidinli’de yetkili biri bulduk diye hemen konuşmaya başlıyoruz ancak kapılar hala kapalı! şef garson yani matematikte 4 işlemi yapabildiğim için beni darp eden ve kafama bardak fırlatan (bu arada adı ramazan), başka arkadaşlarımı da darp etmeye çalışıyor. ön tarafta yetkili kişiyle sakin sakin konuyu çözmeye çalışan arkadaşlarımın yanından ayrılıyor arkada ne olup bittiğine bakmaya gidiyorum o sırada şef garson ramazan gülerek bana “ne oldu çok mu acıdı” diyor. yani hem beni darp ediyor hem de pişkin pişkin yaptığı şeyden utanmadan benimle dalga geçiyor… işte o sırada bende ipler kopuyor, ramazan’ı boğazından yakalıyorum ve içki dolabına yapıştırıyorum. arkadaşlarım araya giriyor, bir şekilde kapıyı açıyoruz inanın o bölümü hatırlamıyorum, çok sinirliydim. başka bir mekana geçip oturuyoruz sakinleşmeye çalışıyoruz. fakat bir bakıyoruz ki eksiğiz. tam nerede iki arkadaşımız derken telefonumuza mesaj geliyor. arkadaşlarımız turgut vidinli’de beni darp edip üzerine dalga geçen şef garson ramazan ve 3 garson tarafından tartaklanmaya devam ediyor, kapılar kapalı mahsur tutuluyor! bir bölümümüz hemen arkadaşlarımızı almaya gidiyor ancak yine şiddete maruz kalıyor. iki arkadaşımızı zar zor mekandan alıyoruz. polisi devamlı aramamıza rağmen gelmiyor. şikayetçi olacağız, olamıyoruz. darp ediliyoruz, kendimizi korumaya çalışıyoruz, kapılar üzerimize kitleniyor, rehin tutuluyoruz. ve tüm bunlar beşiktaş’ın göbeğinde turgut vidinli’de oluyor… lütfen turgut vidinli’ye gitmeyin. lütfen kadına şiddete tepki gösterin. evet, biz 715 tl fazla gelen bedeli ödemedik ama sanırım çok daha büyük bir bedel ödedik dün gece… lütfen siz de sessiz kalmayın ve #turgutvidinliyegitmeyin #kadınaşiddetvar.

  • 33. rte'nin cumhurbaşkanlığı forslu baret takması

    https://twitter.com/…oner/status/706470835712819200

    görseli direkt olarak koymak istemedim, söz konusu tweetteki arkadaş paylaşmış zaten kaynak belirtmiş olalım. ne olur ne olmaz diye de bir de görsel linki ekleyeyim; http://i.hizliresim.com/qbzqpz.jpg

    hali hazırda bugünkü 3.köprü açılışında gerçekleşmiş olaydır.

    adam koskoca dünya lideri sizin benim gibi normal baret takacak hali yok ya. aslında `4 mart 2015 cumhurbaşkanına sıradan baret verilmesi rezaleti` gibi bir başlık açmak gerekir böyle bir şeye. bence kendisine forsu işlenmiş bir altın kaplama baret verilmeliydi. bu büyük terbiyesizlik umarım bir daha tekrarlanmaz. ne cüretle normal bir vatandaş gibi sıradan barete cumhurbaşkanlığı forsu işleyip veriyorsunuz. siz kimsiniz yaa.

  • 34. suriyeli sığınmacılar

    ülkedeki sayıları o kadar arttı ki suriye'de kalanları geçti nüfusları. şimdi tayyip erdoğan çıkıp "tanımıyorum cenevre sözleşmesini! sikerim mültecisini de savaşını da" dese ve bunları suriye'ye zorla geri gönderse yemin ederim iç savaş son bulur.

    suriye'deki küçük gruplar meydanı geniş buldular kendi aralarında counter strike oynuyorlar. bunlar geri dönse bunları öldür öldür bitmez. bence suriye'ye barış gelir.

    "ama onlar insan tamam mı?" diyecekler için söyleyeyim. az önce oğlumun geçmek bilmeyen kulak ağrısı için acildeydim. 10 hastanın yarısı suriyeli. kadınların hepsinin karnı burnunda ve etraf arap çocuk bahçesi gibi. 1 saat sıra bekledik acilde! acil serviste!

    bu ülkenin imkanları bana yetmiyor kardeşim! adamın boğazını ben doyuruyorum, hastalanınca ben tedavi ettiriyorum, ilacını cebinden alıyorum vergilerimle.. sikerim mültecisini sığınmacısını!

  • 35. fenerbahçe

    adamlar pusuya yatmış, dopingçi, çocuk döven koçları ergin ataman'a bakmazlar. basketbolda kadın-erkek fark etmeden yapmadıkları pislik kalmamış:

    -şike yapmış, puan silme cezası almışlar

    -şampiyonluk maçına çıkamamış para cezası ile kollanmışlar
    hemen sonrasında maça çıkma zorunluluğu tbf tarafından getirilmiş

    -baskette oyuncuları dopingli çıkmış üstüne bu oyuncuyu oynatmışlar
    -basketbol kadın şubesi 2 pasaportlu oyuncusunu fiba kurallarına aykırı derbide oynatmış

    -dün yenildikleri maçta madalya görenine çıkmamışlar

    şu sayfıklarım sadece basketbolda 5 yıl içerisinde olanlar.

    fenerbahçe ise avrupada en büyük spor kulüplerinden biri olurken tüm branşlarda 18 yılda 470 kupa getirmiş son 5 senede avrupada amatör şubelerfe kupalar kazanmış, rekorlar kırmıştır.

    vergisini öder, sporcu yetiştirir.

    edit: daha dün bjk hakkındaki entryimi tebrik eden galatasaraylılar ana avrat sovuyor. bu trollerde ciddi kimlik sorunu var

    nükleer bomba atmalı, temizlenmeli, kökü kazınmalı kafa tasçılar gelmiş.

    bak sizin kulübün kurulması tamamen masonik, kaç kere paylaşıldı nutuk da bile atatürk'ün laneti var.

    ama ne biliyor musun? biz çok ulusluyuz, ırkçı değiliz, başkanlar yöneticiler gelir gider biz doğruyu savunduğumuz kadar yanlışı çıkar eleştiririz.

    ana avrat sövmeyiz, bomba atılırdı diye şakasını dahi yapmayız.

    burada geçen sene otobüs kurşunlandıktan sonra emre de var normal diye savunan adamlar vardı.

    farkımız bu bak bakalım şimdi akpye kim yakın enkazı kaldırıcılar kafasındaki cimbomlular sizi.

    bir tarafta sur'lu çocuklarla fotoğraf çektiren kulüp bir yanda onların ölmesiyle mutlu bir 20 milyonluk çoğunluk

  • 36. golden state warriors

    efsanevi tek bir macini izleyemedigim takim.

    her sabah uyaniyorum, gece ben uyurken nasil destan yazdiklarini okuyorum. bugun programa baktim, ogleden sonra maci var los angeles'da, oh dedim uyumadan izlerim.

    3. ceyrek sonu skoru, konferans sonuncusu lakers 84-73 golden state ... uzaydan bile ucluk atan arkadas da 1/8 ucluk yuzdesiyle oynuyor su an. (tum takim 3/25)

    millet izlerken golden state efsanesi, ben izlerken yesilgiresunspor.

  • 37. şener özbayraklı

    ". bu isin 2. yarisi da var. hele 1 bekleyin" diyen ali kalaylar isimli "yazarın" haklı olduğunu gösteren futbolcu. beklenilen ikinci yarıda volkan şenin attığı gole asist yaptı. teşekkürler ali kalaylar.

  • 38. sözlük derebeylerinin neden böyle pısırık olması

    aksi işlerine gelmediği için, için için pısarlar ki, stayla izmir ağzıyla cevap verilesi bir sorumsutrak.

    misal: ota naneye entry kasan otisabuş, imma goygoyevski, gururlu, çılgınbılad70küsür, vesaire mevzu sesci ve kanduk'a gelince neden sus pus kalıyorlar?

    sözlük formatı, yazar hakları gibi meseleler folloş olduğunda neden seslerini çıkarmıyorlar?

    çünkü ekşi sözlük denen feodal çöplüğün derebeyleri bu eleman birimleri.

    sormuşlar horoza, kırk goygoy mu, kırk atar mı, o da durur mu, yapıştırmış lafı: "e doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne mi inanmıyorsun!!!"

    (bkz: bir feodal yapı olarak ekşi sözlük/@ses yalitimi)

  • 39. bütün yazarların bütün entry'lerini silmesi

    kötü sonuçlar doğurur. dur çatma kaşlarını.

    kimin için? elbette dürümcü şubelerini açmak isteyen patron için. bak farkındaysan patron dedim. patron dediğime göre ortada bir şirket var değil mi? şirket neden kurulur? kâr etmek amacıyla. peki şirket neden geliştirilmek istenir? kârı maksimize etmek amacıyla. burada yapılan ve yapılmaya devam edilen tek şey daha fazla nasıl kâr edebilirim. kullanıcıya yönelik hiçbir şey yok. hiçbir yararı yok. 14.000 kişi tema+++ ya da ekşicep ya da diğer uygulamaları indiriyorsa ve sözlüğe oradan giriş yapıyorsa burada büyük bir sorun var demektir.

    bu sorun yeniliğe ve değişime kapalılık değil. yenilik adı altında bembeyaz bir saçmalık sunulmasındandır.

    geleyim entry silme meselesine. şu an tahminim silmesem 8.000 civarında entryim vardı. ve okuyanlar bilirler *çok güzeldi bir çoğu. güzellik kısmı göreceli bir olgu. mühim değil, zaten umurumda değil. sildim gitti. ekşi sözlükte binlerce entry yazmak bana çok şey katmadı. `:(bkz: #38993301)` badilerimin bir kısmı üzüldü, birkaç tanesi sevindi, birkaç tanesi de çok matah bir iş yaptım diye benimle dalga geçti. fakat demek istediğim aslında çok da umurumda değil. iyi ya da kötü birçok kriteri var. artık bu kriter, zaman kaybı olarak değişti. bildiğin zaman kaybı.

    çünkü ben bu şirkette hizmet sunulan kişiden çok sunulan hizmetin kendisiyim. benim görüşüm, duygu ve düşüncelerim, eğer varsa birkaç parça bilgim insanlara hizmet olarak sunuluyor ve bundan kâr ediliyor. fakat ben sunulurken, bana istemediğim, rahatsız eden, batan, gözlerimin içine eden bir beyazlık sunuluyor ve buna da yenilik, değişim deniyor. benim 8. 000 entry silmem elbette dürümcünün umurunda değil. istese yarın 10 bin tane çaylak alır, onları bir anda yazar yapar. çünkü talep fazla. herkes dürüm istiyor. çaylak onay listesi ya da çaylak başlıklarını okursanız bunun farkına varırsınız. binlerce kişi takla atma, amuda kalkma, parende, bilimum akrobasi hareketlerini bir çırpıda yapıyor yazar olmak için. fakat neden yazar yapılmıyor? çünkü çaylakların bir çoğu entry yazmak ne demek bunun bilincinde bile değil. burayı facebook ya da twitter gibi bir yer zannediyorlar. ve evet dürümcü bunun da farkında. bu yüzden hepsini bir anda yazar yapamıyor. çünkü okunurluk, istatistik veri bir anda düşecek. yani gelsin dürümler olayı tersine dönecek. fakat okunur yazarlardan bunu yapacak çok az kişi var. devamlı entry giren, en beğenilen olan, ilgi odağı olan 200-300 yazar ve binlerce entrysi olan yazarlar silsin bakalım entrylerini neler oluyor?

    sonucunda dürümcü iflas eder.

  • 40. aldatan erkeği yakalama yöntemleri

    22 senelik hayatında 3 kere ciddi şekilde aldatılanların tavsiyelerini dinlemeyin. onlar hayatı 18'inde çözdüklerini düşünen ergen irileridir.

    şu ömrünün baharında ne kadar ilişki yaşadın ki bunların en az üç tanesinde* ciddi şekilde aldatıldın?

  • 41. 6 mart 2016 galatasaray'ın kazandığı penaltı

    ligdeki üçüncülük ve dördüncülük yarışına direkt etki edebilecek bir penaltıdır. ayıptır günahtır.

  • 42. galatasaray spor kulübü piyango çekilişi

    başlığın nasıl olması gerekir çözemedim ama fikir itibariyle buna yakın bir isim olması en yüksek ihtimal...

    instela'dan bir yazar arkadaşın ricası üzerine paylaşıyorum, ister dalganızı geçin, ister katılıp destek verin, ister başka linke tıklayıp hayatınıza devam edin, ben yeter ki verdiğim sözü tutup destek olma adına paylaşayım...

    --- spoiler ---

    galatasaray spor kulübü piyango çekilişi

    galatasaray spor kulübü yönetim kurulu'na tarafımdan sunulan projedir. bildiğiniz gibi galatasaray'ın uefa tarafından avrupa kupalarından 1 yıl men edilmesi, galatasaray'ın ekonomik olarak sıkıntılı süreçten geçmesinden kaynaklanmaktadır. bu sıkıntılı süreçten çıkmak için atılacak adımlardan en basiti muslera, sneijder, chedjou gibi piyasası olan, avrupa tarafından iyi tanınan oyuncuları satarak gelir elde edip, kulübün en az 3 senesini sportif beklentilere kapatıp yeniden, ucuz maliyetle yapılanmaktır. bu yapılanmanın sonucunda da eski gücüne dönmenin garantisi de bulunmasa da galatasaray gibi ülkenin en büyük 3 takımından birinin eski gücüne dönmesi muhtemeldir.

    bu senaryo kimi taraftarlarca tepkilerle karşılansa da kimi genç futbolcu/altyapı inancı olan taraftarlarca da umutla karşılanmaktadır. bu ekonomik buhrandan çıkmanın bir diğer yolu da galatasaray'ın bir proje üreterek gelir etmesidir. kendimde 2012 senesinde noterden de kayıt altına aldığım projeyi geçtiğimiz hafta üst düzey, saygıdeğer bir galatasaray yönetim kurulu üyesine mail yoluyla ilettim. kendilerinden bana pazarlama departmanına ilettiği, uygun görüldüğü takdirde bana ulaşılacağı cevabı mail yoluyla gelmiştir.
    hayatımda böylesine bir başarıya ulaşmaya belki de hiçbir zaman tekrar yaklaşamayacak olma heyecanını taşımamın yanısıra, boş hayal kuruyor olmanın endişesini de taşımaktayım.

    aşağıda dosya linklerini paylaştığım projem aslında standart bir piyango çekilişi ile prosedür olarak aynı prensipte görünse de farklılığı ödül kısmındadır.

    bu konu ile ilgili tff ile yaptığım görüşmede, talihlinin sağlık koşulları futbol oynamaya müsait olduğu takdirde, lisans çıkarılıp futbol oynamasının önünde hiçbir engel olmadığı, yetkili kişilerde iki kez tarafıma e-mail ile bildirilmiştir.

    ödül olarak dünyada bir ilk olacak olan, kazanan talihlinin (sağlık koşulları futbol lisansı çıkarmaya müsait ilk talihli) galatasaray kulübü ile 1 sezonluk resmi sözleşme imzalayıp sneijder, muslera gibi dünyaca ünlü futbolcularla aynı ortamda bulunabilme şansını elde edecek, galatasaray tarihinde 2016-2017 tarihi kadrosunda -belki de şampiyon kadrosunda- ismi yer alacak, galatasaray yönetim kurulu ve teknik kadrosunun belirleyekleri bir maçta, yine belirleyecekleri süre ali sami yen spor kompleksi turk telekom arena stadı’nda forma giyecek, türkiye ve dünya çapında tanınacak, galatasaray taraftarının böylesine olağanüstü zamanının simgesi olacak, sneijder’in de kabul etmesi halinde 10 numaralı formanın talihliye verilmesi taraftarıyım. tabi ki son sözü yönetim kurulu söyleyecektir.

    futbola ilginin çok yüksek olduğu ülkemizde, hemen hepimizin hayali olan tutkunu olduğumuz takımda forma giymek, artık benden geçti denilen zamanda gerçekleşebilecektir. yine talihlimizin süre alacağı futbol müsabakasının, süper lig/avrupa kupası/türkiye kupası/özel maç basamaklarından hangisinde forma giyeceği, yönetim kurulunun alacağı karara bağlı olacaktır.

    projemin hayata geçirilmesi için elbette bazı masraflar vardır. ödül olarak sadece yukarıda detaylarını paylaştığım ödül değil, para, ev, resmi kulüp ürünleri, kombine gibi ödüller de olacaktır. bunlar yönetim kurulu tasarrufundadır. yönetim kurulu tarafından dağıtılması duyurulan ödüllerin %10'u teminat olarak milli piyango idaresine yatırılmalı diye biliyorum. ayrıca kampanyanın reklam, bilet basımı, dağıtımı gibi masrafları da olacaktır.

    bu sebeple atılacak en uygun adımın sağlam bir sponsorluk anlaşması yapmak olduğunu düşünüyorum. örneğin "a firması halkın takımı galatasaray" gibi. böylelikle sponsor firma hem galatasaray'a bu günlerinde masraf çıkmasını önleyecek hem de türkiye ve dünyada ses getirecek bu proje ile adını çok geniş kitlelere ulaştırabilecektir.

    tarafımca yapılan yaklaşık hesaba göre; sağlık koşulları futbol oynamaya müsait erkek taraftar sayısı 6.360.000'dir. bu sayıya tüik'in yayınladığı sağlık istatistikleri yardımıyla, türkiye nüfusu ve %37 olarak ulaştığım türkiye nüfusu / galatasaray taraftarı yüzdesiyle ulaşmış bulunmaktayım.

    tabii ki her bir sağlık koşulları futbol oynamaya müsait taraftarın bilet almasını beklemek hayalcilik olacaktır. nitekim bilet alacak taraftarların da en fazla bir bilet alacağını düşünmek de mantıklı olmayacaktır. kendime göre yaptığım araştırmada "en az beş bilet alırım" diyen de oldu, "aga futbolla ne işim olur banane" diyen de oldu.

    bunun yanında aslında fenerbahçeli ve beşiktaşlı olan kişilerin de verdiği cevaplar ilgi çekiciydi. bir sürü bilet alacağını, kendisinin çocukluk hayali olduğunu beyan edenler gerçekten beni de şaşırttı. üstüne üstlük satışı yapılacak biletler saklanabilecek, koleksiyon yapılabilecek galatasaray tarihi motifleri barındıracağından sponsor şirketin ismi belki de ölümsüz olacaktır.

    tüm bu koşullarda, böylesine olağanüstü bir dönemde galatasaray taraftarlarının kenetlenmesiyle oluşacak ortamda ve yine galatasaray’a destek olmak isteyecek ve hatta belki de kendi hayalleri de olan bu ödüle de ulaşmak isteyecek iş adamlarının alacağı biletlerle 12 milyon adet bilet satışını olağan görmekteyim. çok çok sıkı bir kenetlenmeyle 20 milyon adet bilet satışı yapılabilmesi benim asıl hedefim ve hayalimdir. örnek olarak bir bilet 20 tl'den satışa sunulsa; elde edilecek hasılat 240-400 milyon tl (80-135 milyon euro) dolaylarında olabilecek, vergi ve diğer masraflar çıktığı zaman 180-340 milyon tl (60-115 milyon euro) dolaylarında gelir elde edilebilecektir.

    tekrar belirtmemde yarar görüyorum. projem henüz sadece proje aşamasındadır. siz değerli futbolseverlerimizin ve düşünen, girişimci sözlük yazarlarımızın öneri, fikir ve düşünceleri benim için son derece önem arz etmektedir.

    özet geç diyenler için: yapılacak piyango çekilişi ile sağlık koşulları futbol oynamaya müsait ilk talihli, galatasaray ile sözleşme imzalayarak, belirlenen maçta belirlenen süre kadar forma giyecebilecektir. amaç galatasaray spor kulübü'nü, içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan kurtarmaktır.

    --- spoiler ---

    okuduğunuz için teşekkürler, ben sadece elçiyim, elçiye zeval olmaz!

  • 43. lisa dobriskey

    ilk 9'da bitiren atletlerden 6'sı dopingli çıkmış kendisi 4. lüğe yükselmiştir. eğer dopingli sporcular olmasaydı kendisi o gece madalya için koşacaktı. sonuna kadar haklıymış söylediklerinde. hayalleri çalınmıştır.

    edit: en çok da sanki 4. oldu da madalya şansı vardı da çirkeflik yapıyor diyen entrylere kapağı takmıştır.

  • 44. ayi teddybearogullari

    eski bir yazar.

    merhaba,

    son entrymi bundan 506 gün önce 17 ekim 2014'te girmişim. bilinçli olarak ekşi sözlüğe hiçbir entry girmediğim bu 506 gün boyunca eski birkaç entrymin okuyanlara faydası olabileceğini düşünerek bunları silmemiştim.

    şimdi ise hem bütün yazarların bütün entry'lerini silmesine hem de 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişine destek vermek ve '506 günde bir kere bile sözlüğe yazmak içimden gelmediyse bundan sonra da gelmeyecektir sanırım' duygumun dürtmesiyle entrylerimin tümünü sileceğim.

    yedekleme özelliği ile tüm entrylerimin zip olarak yedeğini aldım. ayiteddybearogullari@gmail.com'dan mail atarsanız okumak isteyenlerle paylaşabilirim.

    mutlulukla kalın.

    not:
    muhtemel cevaplar için siz yorulmayın diye ben gerekli bakınızları vereyim:
    (bkz: çok da sikimdeydi)
    (bkz: gitme nagihan)
    (bkz: ayi teddybearogullari kim amk)

    ve

    http://karikaturistan.com/…ktir-git-yigit-ozgur.jpg

  • 45. ssg'nin yazdığı bol subliminal mesajlı entry

    ssg'nin sözlükte başlayan pasif protestoların aktif protestolara dönüşmesinden sonra girdiği 04.03.2016 tarihli şu entry'nin bol bol alt metin barındırması dikkatimi çekiştirdi.

    çok jackalsın ssg.
    affınıza sığınarak kendimce biraz inceledim;

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    hiçbir kaynak sana kendini kendinden daha iyi anlatamıyor. entry bireysel olarak bile çok zengin bir tecrübe. blog tutuyor olsam üçüncü gününde sıkılmış, pek çok şeyi de "blogluk değil" diye yazmamış olacaktım.
    --- spoiler ---

    sakın başka yere gitme, blog mu? bloga bulaşma bile, sıkılırsın lan. burada kal buraya yaz. oraya zaten yazamazsın bile. hem eski bloggerlardan kim kaldı?

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    oysa ki ben bu konuda ilk defa 15 eylül 2003'te sabah 11'de pazartesi mesaisine başlarken yazdığımı biliyorum. çat diye erişiyorum. günlük olsa bulamazsın. bunu buluyorum.

    insanın kendisini böyle tanıması kadar sıradışı bir tecrübe yok. bütün hayatını filme alsan bu tarz ayrıntıları yakalayamazsın.
    --- spoiler ---

    of, sözlük ne süper lan!
    mesela bunları sözlük yerine günlüğüme yazsaydım şimdi bir sürü sayfanın arasında kaybolacaktım. insanın geçmişini bilmesi iyidir.
    iyidir ama siktiret günlüğü, sözlük kullan.
    sözlüğü günlük gibi kullan.
    her gün entry gir, entry istiyorum!
    mm entry.

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    --- spoiler ---
    entry 17 yıl boyunca yaşam döngümün önemli bir parçası oldu. sözlük olmasa bu kadar düşünceyi nasıl derli toplu tutardım bilmiyorum.
    --- spoiler ---

    offf, sözlük yine ne süper be!
    dün kahvaltıda ne yediğini unutan insansın sen de.
    gel bak buraya yaz düşündüklerini yoksa düşüncelerin uçar gider.
    düşüncelerini toplayamazsın, sen salaksın zaten. biliyorum olum, tamam çaktırma!
    sözlük var işte, yaz. not falan al.
    şşşş.
    tamam.

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------

    ulan sedat, bunlarla uğraşacağına sen de mor taytını ve pelerinini giyip kurtar artık şu siteyi.

    may the force be with you, always...

    edit: tabii ki ssg sözlük güzellemesi yapıyor, tabii ki sözlük güzellemesi yapacak da.
    anlatmak istediğim, değinmek istediğim nokta;
    kullanıcıların "alternatifi" olmayan gerizekalılar olduğunu düşünmesi.
    bir şey yazılacak, bir not alınacaksa bu platformun eksisözlük olması gerektiği düşüncesini empoze etmeye çalışması.
    iyisinden günler...

  • 46. tinder

    bir gece tinder'ı yüklemenin ardından en güzel fotoğraflarımı düzüp her türk erkeğinin yapması gereken otomatik beğenme moduna girdim. çünkü yalnızım ve aylardır bir tane karşı cinse "merhaba" bile demedim. girince ilk işim arama çapını ve yaşını ayarlamak oldu. "160 km'de 18-29 yaş aralığında ne kadar sağa kaydıralacak kız varsa göster bana tinder!" dedim ve başladım sağa sağa atmaya.

    "ne kızlar varmış be...", "bu güzelmiş, bunu da beğen. hıh! bu ne şimdi? ama az öncekini beğendiysek bunu beğenmek olmaz.", "aman be yapıştır beğen sanki ne olacak? parayla mı?"... işte anahtar kelime bu idi: "parayla mı?"
    parayla değil diye vurdum sağa bütün kızları. sonra tinder bana dedi ki; "gardaş sağa çok çektin şimdi biraz dinlen. 12 saat sonra görüşmek üzere, buraya kız yığacam." tamamdır tinderciğim, ama bana biraz kız ayarla oralardan. beni sok gözlerine gözlerine diyerek geceye son verdim.

    bir hafta boyunca geceleri böyle sağa çeke çeke geçti. ardından ümidimi kestim ve birkaç gün bakmadım. zaten hep çok güzeldi kızlar, bana neden baksınlardı ki? neden? neden derken gündüz vakti şantiyede bir bildirim geldi tinder'dan. beni çok özlemişmiş. "hadi lan oradan" deyip sildim bildirimi. o gün de bitip gece olunca tinder bir bildirim daha gönderdi: "tebrikler lan dallama bi' kız seni beğendi. hadi "selam" de!"

    o bildirimi nasıl açıyorum, kıza bir bakışım var, sanki evleniyoruz. öyle sevinçliyim. kız da tam benim "keşke beni beğense lan, ne güzel. bak hele yaa kedili medili." diyerek beğendiğim kızlardandı. ya dedim tinder sen ne güzel şeysin. neler yapıyorsun bana böyle kıyaklar filan. sağol kanki, daha iyisi senin olsun. ;)

    tabi hemen atlamadım. neden? çünkü salak olmak bunu gerektirirdi. sabaha kadar bekleyip öğle vakti yazacaktım. kız da sabah uyanıp bakınca mesaj görmediği için eşleşmeyi kaldırsa ne güzel olurdu haa... neyse ki beğen geç yapıp sallamamış. öğlen olunca yazdım.

    ym ---- selam
    1.girl - selm
    ym ---- nasılsın?
    ym ---- güzel bir eşleşme olmuş gerçekten :)
    1.girl - iyim sen naslsn
    ym ---- ben de iyiyim. kedi senin mi?
    1.girl - evet benim
    ym ---- çok güzel gerçekten. benim de kedim var.
    1.girl - hmmm
    ym ---- ...
    ...

    duvara toslamıştım. ama bu iş öğle yemeğinde yoğurtlu kabak dolması yerken konuşup bitirelecek bir mesele değild. akşam tekrar yazma kararı alarak dolmayı gömmeye başladım.

    akşam olduğunda kedimi nasıl göstereceğimi düşündüm. çünkü muhabbet açmam gerekiyordu. tinder'dan gönderemeyeceğim için oradaki fotoğraflara yükledim. hemen mesaj attım tabi kıza;

    ym ---- bak bizim prenses de bu
    1.girl - ?
    ym ---- profilimdeki fotoğraflarda, en sondaki fotoğraf.
    1.girl - aaaa ne kadr güzelmiş. adı ne?
    ym ---- (işte şimdi dikkatini çekebildim. ama kedinin adı murtaza. şimdi ben bu elit kıza murtaza dersem direkt kaçabilir. bu ihtimali düşünmem gerek diyerek:) müzeyyen.
    1.girl - ayy ne güzel ismi var.
    ym ---- tinder kasıyor whatsapp var mı? (esprili bir şekilde numarasını istedim. çünkü odun olmak bunu gerektiriyordu)
    1.girl - ...

    bundan sonra birkaç gün konuşmadık ve ben bir akşam iş çıkışı delirdim, dedim ki: "ya ben buradan çok sıkıldım. al bu benim numaram, istersen buradan konuşabiliriz." dedim. ardından mesaj atmasını bekledim. tabi ki de yem attım. tinder'da beğendiğim 4562 kızdan eşleşme bekliyordum. aynen tahmin ettiğim gibi oldu, bana whatsapp'tan yazdı. ulan nasıl da sevinmiştim. hemen tinder'dan eşleşmeyi kaldırdım tabi. iyice muhabbet etmeye başladık. zırt üniversitesinde zort bölümü okuyormuş. neyse ertesi gün yemek yemek için anlaştık. çok hızlıyım değil mi arkadaşlar? sadece "şanslı" diyorum ben kendime. çünkü teklifi o yaptı. yoksa ben 32 senede davet edemezdim.

    ertesi akşam yemek yedik. ardından kahvemizi içtik. o kadar güzel bir akşamdı ki... neyse işte olay ayrılmaya geldi. gittiğimiz mekanlar onun evine çok yakındı. 100. yılın oralar işte. o da orada oturuyormuş. dedim eve bırakayım akşam vakti tek yürüme. insan bi' "olur" der ya da "ben seni bırakayım" filan diye espri var. yok arkadaş. bir anda kötü davranmaya başladı. "sen git buradan. ben yalnız giderim, bir şey olmaz." filan demeye başladı. eliyle de böyle "git, git" yapıyor bana. lan dedim bu nasıl bir kafadır. sanki karnımı doyurup hadi git der gibiydi. neyse dedim acele etme, zaten ne zaman acele ettin ki. akışına bırak. bıraktım akışına. bir daha yazmadı tabi. 3-4 gün sonra tekrar konuştuk. gelirim yine minvalinde bir şeyler dedim ama nafile, görüşmemek için acayip acayip şeyler uydurdu.

    bu sırada numarasını aldıktan sonra instagram, snapchat gibi görüntülü sosyal cep uygulamarından da ekleştik. kız her gün biriyle akıyor. nasıl içim gidiyor anlatamam. "başkan" diyor sakallı şişko bi' oğlana, "bebeğim" diye yazmış 1.98'lik adama, üzüldüm. neyse dedim yitik dön tinder'a sen.

    yine kaydırmalara başladım tabi. herkesi sağa atıyorum. o kadar hızlı atıyorum ki, travesti, eskort, teyze ve hatta araya karışmış bir kaç oğlanı da salladım sağa. şükür ki onlar geri beğeni yapmıyo bana :)))))))

    bir eş daha geldi. selamlaşmadan sonra direkt numaramı verdim. "konuşuyorsak buradan devam edelim. yoksa sil beni." dedim. yine odunluğumu konuşturuyorum yani. ardından o da mesaj gönderdi. lan bi' sevindim anlatamam. 2 haftada iki kızla eşleşmiştim. buradan tinder'da sıfır çekenlere naaaabbeeeerrrr diyorum.

    dikkat etmedim tabi profiline. ilkinin şokunu atamadım çünkü. sonra bu kızın da zırt üniversitesinin zort bölümünde okuduğunu öğrendim. kız türkiye voleybol takımında oynuyorum dese inanırım. o derece boy var. tabi numarayı alınca snapchat ve instagram'dan ekleme mecburiyeti hissettim. snapchat numaradan çıkıyor da instagram'ı alması zor oluyor. kız da tutturdu vermem diye. lan instagram'dan benimle takipleşsen ne olur? faydasız bir adamı mutlu edecektin işte. neyse zar zor 2.girl'den de aldım instagram hesabını.

    kızı dışarı davet etmedim tabi. çünkü ilk günden çağrılmazdı. ikinci günden itibaren her gün teklif ettim, her gün reddetti. 1.girl ikinci sınıfta, 2.girl ise dördüncü sınıfta bu arada. çok merak ettim soramadım ama birbirlerini tanımıyorlardır herhalde dedim. sonra instagram'da kim ne beğenmiş diye bakarken bir de ne göreyim. 1.girl, 2.girl'ün fotoğrafını beğenmiş. dedim ben de beğenmiştim oradan denk gelmiştir. ama takipçilerini kontrol etmekte fayda var. birinin 800 küsür diğerinin 500 küsür takipçisi var. bir de benden instagramlarını esirgiyorlar. neyse girdim 500'lük olana, iniyorum aşağıya doğru. diğer kızı arıyorum. buldum da yani, boşa sallamadım oltayı. ondan sonra ne olduysa ikisi birden uzaklaştı benden. lan millet iki kız arasında kalır, ben iki kızın dünyasında bile giremedim. aslında girmiş olabilirim, konuşulmayacak kişi olarak...

    gel zaman git zaman tinder'dan ekmek çıkmadı başka. ben de bu kızların mutlu hayatlarını takip ettiğimle kaldım. dün ise olan oldu. snapchat'te bir fotoğraf gördüm. 1.girl almış koynuna 2.girl'ü içiyorlar. yanlarında başka kız ve erkekler. dedim koca ankara'da iki kız buldum tinder'dan, onlar da kanka çıktı iyi mi? iyi tabi müstehak bana. ardından gecenin ilerleyen vakitlerinde bir snap daha geldi. büyük ihtimalle kafaların zuum olduğu bir zamandı. iyice koyun koyuna girmişler* altına da şöyle yazmışlar:
    "bizim beyaz atlı prensimiz nerede?? :smiley :smiley :maymun"

    ya arkadaşlar, beyaz atlı prensler sınırlı sayıda. hepsi de büyük ihtimalle premium kızlara kapağı attılar. yani sizin gibi orta kesim güzeller bizim gibi efendi odunlara kalacaksınız. biliyorum, her gece başka birinin evinde olan kızlara çok özeniyorsunuz ama sonradan geleceğiniz kapı efendi erkeklerdir. yapmayın, etmeyin de beraber mutlu olalım.

    bu arada iki kızı da sildim. tinder'ı da kaldırdım. bir daha yükleme mecburiyetinde kalmam umarım. resmen hayatımı sorgulatıp tersten saplıyor. devlete dilekçe yazıyorum tinder için; yasaklasınlar bu uygulamayı, siteyi. çok sakıncalı halk sağlığı için.

  • 47. big bang'e rağmen yaratıcıyı reddetmek

    gangbang'e rağmen yaratıcıyı reddetsinler göreyim o kafirleri! ayıptır!

  • 48. rio de janeiro'lu tinerciler

    tinercileri topluma kazandirma dernegi baskani da geldi

    insanlar buraya kendilerini darp edilen insanlarin yerine koyup yorum yaziyorlar.

    sen bir gun darpa ugrayip yerlerde suruklendikten sonra eve gelip ilk is biber gazi sprayi çakı fiyatlarina bakarken hatirlarsin bu videoyu

    ayrica 14 numaranin bir gün minyon uzak dogu sporlari ile ilgilenen birisine denk gelmesini cok istiyoum.

  • 49. duymaktan gına getiren söylemler

    (bkz: çay iyi ki var)
    (bkz: çaysız olmaz hacı)
    (bkz: çay çay çay)

    yeter lan.

  • 50. 6 mart 2016 bimeks'in beni fakir ilan etmesi

    istanbul yenibosna'daki bimeks'te piskopat bir hanım kızımızın bana ima ettiği sinir bozucu olay.

    26/02/2016 günü saat 13:13'de "71" tl ödeyerek bimeks'ten "addison" marka laptop çantası satın aldım.

    26/02/2016- 05/03/2016 tarihleri arasında almış olduğum çantayı sadece 2 kere kullandım.
    bu kullanımlarda askısının çıkmasında dolayı içerisinde laptopum varken 3 kere çantanın yerlerde sürünmesini izledim.

    birde üstüne fermuarının bozulması eklenince soluğu yenibosna bimeks'te aldım.

    ürünün sıkıntılarını, bana verdiği zararı anlattım ve değişim istediğimi söyledim.

    şubedeki bayan arkadaş, değişim gibi bir hakkımın olmadığını, ürünü "teknik servise" göndericeklerini söyledi.

    teknik servis ne alaka ürünü neden değiştirmiyormusunuz diye sorduğumda hanım kızımız, süper bir açıklama ile konuya açıklık getirdi.

    -beyfendi ürünü değiştirememizin sebebi, getirdiğiniz ürünün sıkıntılı olmasıdır.

    beynim henüz teknik servis olayını kabullenemezken hanım kızımızın verdiği bu cevap ile iyice dumur oldum. kendisine, ürün sıkıntılı olduğu için değişime geldiğimi tekrardan hatırlattım.

    hanım kızımız ona verdiğim cevabı beğenmemiş olacak ki,
    -siz ürünü buradan böylemi aldınız? neden denemeden aldınız? diyerek 2. aydınlatıcı cümleyi kurdu.

    hanım kızımıza,
    -tam olarak ürünü alırken ne yapmam gerekiyordu, laptop ile buraya gelip, laptopu çantanın içine koyup, acaba askısı kopacak mı diye firmanın içinde dolaşıp durmam mı gerekiyordu? diye sorduğumda bana 3. aydınlatıcı cümleyi kurdu.

    -beyfendi bu ürünü alarak hata yapmışsınız, 71 tl lik ürün yerine daha pahalı bir ürün alsaydınız herhangi bir sıkıntı yaşamazdınız. pahalı ürünlerde sorunlar az yaşanır. dedi ve 4. aydınlatıcı cümleyi yapıştırıverdi.

    -ben herzaman bir ürün alırken en kalitelisini alırım.

    hanım kızımızı durdurabilene aşk olsun, her zaman kalitesi ürünler aldığını kanıtlamak için 5. aydınlatıcı hareketini yaparak bana ıphone s6 telefonu gösterdi. böyle altın renkli alacalı bulacalı bişey.

    sonra başladı hayatının her anlamında kaliteye önem verdiğini ve benimde kaliteye önem vermem gerektiğini, 71 tl'lik bir ürün alırsam bu tarz şeylerin yaşanacağını durmadan belirtti.
    ağzından çıkan her 3 cümleden 2'si benim ucuz ürün aldığım üzerine kuruluydu.

    olayın şoku ve şaşkınlığı içerisinde hanım kızımıza, benimle dalga geçip geçmediğini sordum.
    hanım kızımız bana, kendisinin de emir kulu olduğunu kendisine ne söylenirse onu yaptığı söyledi.

    yani tüm bu saçmalığı bana kendi hür iradesi ile yaşatmadığını bizzat firmanın doğrultusunda beni aşağıladığını söylemiş oldu.ve ağzından 6. aydınlatıcı cümle çıktı.

    biz dandik ürün satabiliriz, ama siz almak zorunda değilsiniz. dedi

    sonra çantamı "teknik servise" göndermek için gerekli işlemleri yaptığı söyledi. ismini sorduğumda, beni şikayet edecekseniz adımı bir kağıda yazıp verebilirim dedi.
    hanım kızımızın ciddi sorunları olduğunu düşünerek oradan ayrıldım. tam olarak nasıl bir şikayet polikası yürüteceğime karar verme aşamasındayım.