Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 2 bira 1 sigaranın 23.50 tl olduğu ülke

    türkiye'dir.
    akşam iş çıkışı markete girer 2 tuborg gold, 1 tanede marlboro lights alırsın çerez falan almadık bak daha.
    kasiyer dıt dıt öttürür kasadan geçirir ürünleri..

    +23.5 tl beyefendi.

    gelin bunu her akşam tekrarlayalım; 23,5 x 30 = 705 tl

    1300 (asgari ücret) - 705 = 595 tl bozdur bozdur harca..
    yani diyorum ki bu ülkede günde 10-12 saat çalışıp 1300 tl kazanıyorsun.
    1,5 saat keyif yapmak için ise, 705 tl ödüyorsun. ha diyeceksin ki işçi kısmı içmesin..
    aynen kardeşim içmesin, işçi içmesin. siz de haklısınız..

    edit: yazım hatası giderildi.

  • 2. hugo'da küfreden çocuk

    uzun yıllar boyunca ben bu küfür eden çocuğu izlediğime inandım. bak olay gerçek mi değil mi onu sorgulamadım bile, izlediğime inandım. hatta anlattım aq sağa sola şöyle oldu böyle oldu nasıl hatırlamazsınız ya diye.

    geçenlerde tolga abi ile karşılaştım, adam şehir efsanesi dedi. dedim abi ben izledim ya nasıl şehir efsanesi, lan yok öyle bir şey neyi izledin dedi. haklı sanırım.

    ulan tolga abi'nin aa ama küfredersen hugo çok üzülür deyişi ses tonuyla beraber çınlıyor kafamda. deli çıkıcam yemin ederim.

    edit: yalanına sokuyumculara, tolga abi'yle karşılaştığım yer - türkiye inovasyon haftası etkinlikleri-, rastlayan sorsun.

    -hatta hiç ekranda göründüğün gibi değilmişsin abi
    + daha mı yakışıklıyım?
    - yok pantolon turuncu değil ya ondan şeyettim

    diyalogu da yaşadık. çocukluğum bu adamın programını izleyerek geçti, hugo çizgiroman hikayelerinin yayınlandığı aylık dergisini bile alırdım. adamla ilk karşılaşmamda bildiğin hıncımı çıkardım ya. biraz daha uzatsaydık hügonun da senin de amına koyim diyecektim neredeyse. hayır sen niye inkar ediyorsun kardeşim. ben zaman zaman dini inancımı bile sorgulayan adamım, buna öyle yürekten inanmışım. nasıl bu kadar net sekilde reddedebiliyorsun?

    edit 2: hugo'nun yıllarca yayından kalktığı dönemden önce, matrak futbol oyununun falan döndüğü, kanal 6'mı 7'mi ne onda yayınlandığı dönemlerde oldu, hatta hbb bile olabilir kanal. 93-96 yılları aralığında.

  • 3. 82. il için öneriler

    bilecik
    birincide tam olamamış gibi

  • 4. amerika'da zencilerin silahlanıp hendek kazmaması

    1955–1977
    1958: battle of hayes pond (maxton, north carolina)
    1962: ole miss riot, oxford, mississippi
    1963: birmingham riot of 1963, birmingham, alabama
    1963: cambridge riot of 1963 (cambridge, maryland)
    1963: lexington riot, lexington, north carolina [27]
    1964: harlem riot of 1964 (harlem neighborhood, manhattan, new york city)
    1964: rochester riot (rochester, new york)
    1964: philadelphia 1964 race riot (north philadelphia section of philadelphia, pennsylvania)
    1965: watts riots (watts neighborhood, los angeles, california)
    1966: division street riots (humboldt park neighborhood, chicago, ıllinois)
    1966: hough riots (hough community, cleveland, ohio)
    1966: north omaha, nebraska (north omaha community, omaha, nebraska)
    long hot summer of 1967
    1967: roxbury riots, (boston, massachusetts)
    1967: tampa riots, (tampa, florida)
    1967: texas southern university riot (houston, texas)
    1967: 1967 detroit riot (detroit, michigan)
    1967: buffalo riot (buffalo, new york)
    1967: milwaukee riot (milwaukee, wisconsin)
    1967: minneapolis north side riots (minneapolis, minnesota)
    1967: 1967 newark riots (newark, new jersey)
    1967: plainfield riots (plainfield, new jersey)
    1967: cincinnati riots (cincinnati, ohio)
    1968: orangeburg massacre (orangeburg, south carolina)
    1968: king assassination riots following the assassination of martin luther king, jr.
    1968: baltimore riot of 1968 (baltimore, maryland)
    1968: chicago west side riots (chicago, ıllinois)
    1968: louisville riots of 1968 (louisville, kentucky)
    1968: 1968 washington, d.c. riots (washington, d.c.)
    1968: 1968 wilmington riots (wilmington, delaware)
    1968: glenville shootout and riot (cleveland, ohio)
    1969: 1969 york race riot (york, pennsylvania)
    1970: may 11 race riot (augusta, georgia)
    1970: jackson state killings (jackson, mississippi)
    1971: camden riots (camden, new jersey)
    1972-1977: escambia high school riots (pensacola, florida)
    1975: chaffey high school race riot enhanced by local sniper (ontario, california)

    --- 1980 - 2015

    1980: miami riot 1980
    1991: crown heights riot
    1991: overtown, miami
    1992: 1992 los angeles riots
    1992: harlem, manhattan in new york city – july
    1995: st. petersburg, florida riot
    2001: 2001 cincinnati riots – april
    2005: toledo, ohio
    2009: oakland, ca
    2014: 2014 ferguson unrest
    2015: 2015 baltimore riots
    2015: ferguson unrest

  • 5. denys boyko

    2015'de uefa tarafından yılın kalecisi ödülüne aday gösterilmiştir. 3.3 miyon euro ise bedeli yine donanımhaber ölücüsü fikret başkana teşekkür etmek lazım.

  • 6. kadını köpek edecek 5 erkek davranışı

    kadını köpek etmekten sonrasını okumadım. (bkz: annesi köpek edilmiş tiplerin açtığı başlıklar)

  • 7. 945 yaşındaki zeytin ağacını söküp yeniden dikmek

    evet doğru bildiniz, akp döneminde gerçekleşmiş bir über fantastik olay daha.

    http://m.haberler.com/…gacini-dikti-8079413-haberi/

    izmir'in ödemiş ilçesinden sökülerek antalya'ya getirilen "945 yaşındaki" türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacı bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın katılımıyla expo fuar alanına dikildi. törende cb şöyle bir konuşma yaptı;
    "bir ağaç. inşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. ya allah bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu."

    bakın şu ifade çok enterasan " inşallah burada da tutacağına inanıyoruz.."

    ya tutmazsa ha! ya tutmazsa yazık değil mi on asır ömür yaşamış bi ağaca?

    şemsiye ile güvercin sevmek başlığında bir yazar arkadaş yaşanan garabeti çok güzel özetlemişti, " bu eylemle, memlekette rahatını bozmadığı bir canlı kalmamıştır" demişti. maalesef yanılmış.
    rahatını bozmadığı yaşlı bir zeytin ağacı kalmıştı ve bugün onun da rahatı bozuldu ya cidden yazık, çok yazık.

  • 8. insanı yavaş yavaş öldüren şeyler

    belirsizlik. beklemek.

    gri öldürür insanı, gri.

  • 9. beşiktaş gibi feda demeyeceğiz

    meali;

    adnan polat gibi direkt hesap numarası verip para isteyeceğiz, ürün falan satmayacağız.

    ulan daha mürekkebi kurumadı mürekkebi #57839698.

  • 10. 455 teröristin 1 kaleşnikofu ortak kullanması

    okuduğunu anlamayan sik kırıkları için ben yardımcı olayım, sadece bugün açıklanan cizre'de ele geçirilen kalaşnikof sayısı 1. 15 kişi de yine bugün öldürülmüş. daha öncesinde yayınlanan görüntüleri izlediyseniz, asker vurduktan sonra gidip toplamıyor artık, bir tane embesil fazla yaklaşmış olmalı ki tüfeği ele geçirileceği kadar yakına düşmüş.

    devlet katliam yapıyor diyordunuz, adamlar resmen kill cam yayınladı göt oldunuz, bu görüntüler insanlık dışı ölenlerin aileleri var diye kıvırdınız. şimdi de haberi ya götünüzden anlıyorsunuz ya da çarpıtmaya çalışıp öldürülenler sivildi demeye getiriyorsunuz, iki seçenekte de sike sürülecek akıl yok sizlerde.

  • 11. gs'nin fb ile yarışacağım diye batması

  • 12. 19 ocak 2016 kılıçdaroğlu'nun gafı

    "allah'tan, korkmayan biz cesaret edeceğiz" olarak anlaşıldığı taktirde gaf olmayandır.

    edit: kılıçdaroğlu aynı konuşmada "allah'tan başkasından korkum yok." demiştir.

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…t_savcisi_denmez.html

  • 13. türkiye'yi başınıza yıkacağız

    (bkz: türkiye'yi başınıza yıkacağız)

    (bkz: inadına barış, inadına hdp)

    barış ikiye ayrılır, normal insanların anladığı barış, kürtçülerin anladığı barış.

  • 14. cizre ve silopi'de görkemli bir direniş yaşanıyor

  • 15. gece klübünde tanımadığı kıza içki gönderen erkek

    (bkz:hacı hangi film bu?)

  • 16. türk sinemasının en enteresan filmi

    arabesk.

  • 17. selahattin demirtaş'ın eşiyle ilgili açıklaması

    şu şekilde olan açıklamalardır:

    hdp eş genel başkanı selahattin demirtaş, eşi hakkında yapılan yayınların ’çarpıtma’ ve ’karalama’ olduğunu iddia etti.

    eşi başak demirtaş hakkındaki iddialara ilişkin açıklama yapan hdp eş genel başkanı selahattin demirtaş, "değerli eşim başak hanım’ın öğretmenlik yaptığı köy okuluna 4 aydır gitmediği ve haksız yere devletten maaş aldığına dair yapılan yayınlarla ilgili açıklama yapma zorunluluğu doğmuştur. eşim başak hanım, bir süre önce bebek beklerken maalesef ki doğum yapmadan bebeği karnındayken kaybetmiş ve bir dizi ameliyat geçirmek durumunda kalmıştır. ameliyat sırasında ve sonrasında yaşanan bazı komplikasyonlar neticesinde de daha ağır sağlık sorunlarına maruz kalmıştır. bütün bu tedavi süreçleri yakın ailemiz dışında sadece doktorları tarafından bilinmiştir. hastalığı ve tedavisi döneminde bile köydeki okuluna devam etmiş ve çocukların mağdur olmaması için gayret etmiştir. bu yıl, biraz da benim ısrarımla yurt içinde ve yurt dışında yeniden bir dizi ameliyat ve tedavi sürecine girmiştir. bütün bu süreçler doktor raporları ve hastane kayıtlarıyla sabittir" ifadelerini kullandı.

    "soruşturma neticesini bile beklemeden..."

    demirtaş, açıklamasında, "ancak dünyanın en büyük hırsızlık şebekelerinden biri, günlerdir adeta eşim devletin kasasını soyup soğana çevirmişçesine adice yayınlar ve saldırılar yapmaktadır. bazı akp milletvekilleri ve sözcüleri de maalesef ki bu tevzirata dahil olmuşlardır" dedi. milli eğitim bakanlığı’nın ankara’dan görevlendirdiği iki müfettişin şu anda diyarbakır’da idari soruşturmayı sürdürdüğünü belirten demirtaş, şunları kaydetti:

    "soruşturma neticesini bile beklemeden psikolojik savaş unsurlarını harekete geçiren bu kararmış zihniyeti kınıyorum. elbette siyasetçiler, aileleri ve bütün yakınları kamuoyunun denetimine tabidir. bu yönüyle verilmeyecek tek bir hesabımız yoktur. ancak devleti alenen soyup üstünü el birliğiyle örtmüş bir hırsızlık şebekesinin bu haksız saldırısına maruz kalmış olmak, hazmedebileceğimiz bir durum değildir. her ne kadar eşimin rızasını alarak bu açıklamayı yapmış olsam da, bu açıklamayı yapmış olmaktan dolayı başta sevgili eşim olmak üzere duyarlı kamuoyundan özür diliyorum. eşim hakkında yapılan yayınların tamamının çarpıtma ve karalama olduğunu kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarım.

  • 18. maide suresi 91

    (bkz: düzgün çeviremiyorsanız bırakın öyle kalsın)

    şeytan, kumarla benim arama kin sokuyor anlamı çıkıyor yukarıdaki cümleden.

    doğrusu : şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister.

  • 19. dağda ayı bulan erzurumlu

    (bkz: sözlerini de yazayım tam olsun)

    ula gittim daştan düşmüş arkadaş,
    o ki gazilir ya,
    daha çaşır maşırdan da vazgeçtim ha,
    aldım, geldim,
    buraya baba,
    biberonu verdim ağzına,
    biberonu kıtladı, koparttı,
    ondan sonra bidonu ile verdim.
    nası yedi, nası yedi,
    ula buna kurban olayım,
    ulaaa sene kurban olayım,
    canavar, canavar.

    edit: düzeltme için lahanakafa ' ya teşekkürler.

  • 20. uçak kazalarında can kayıplarını bitirecek proje

    pegasus'ta o kısma binebilmek 3 katı ücrete tabi olacaktır.

    ekstra olarak da uçak düşüyor bile olsa o kısmın aşağı atılması için ayrı para ödemen gerekecektir.

  • 21. bir kadın için paris'e kadar gidip ekilen adam

    en asil duyguların loser'ı ödülünü huzurlarınızda kendisine takdim etmek istediğim bir arkadaşım. müsadenizle mikrofonu kendisine bırakıyorum.

    lisede aynı sınıftaydık. çok fırlama bir kızdı. okulun en 'rahat' kızlarından biri olarak görülürdü ama şimdi düşünüyorum da aslında kimseyle çıktığını ya da birşey yaşadığını görmemiştim. ben de dahil erkekler arasında 'rahat' imajına sahip olmasının sebebi muhtemelen kelimenin gerçek anlamıyla rahat, açık, dışa dönük bir insan olmasından kaynaklanıyordu. örneğin çok kahkaha atardı. oturup kalkarken dikkat etmezdi. eteğinin açılıp açılmadığını bilmezmiş, umursamazmış gibi davranırdı. bacağını bir kaç saniye gösterdikten sonra eteğini çekiştirmezdi. mesela çok rahat dokunurdu insanlara. dokunduğu insanın kız mı, erkek mi, öğretmen mi, hademe mi olduğunun bir önemi yoktu. dokunmatikti. ve muhtemelen, dokunduğu ergen erkeklerde uyandırdığı duygulardı onu 'rahat' görmemizin asıl sebebi. onun hedefi bu muydu gerçekten bilmiyorum. bildiğim tek şey, bana dokumuyordu asla. bana mesafeliydi. hatta benim varlığımı farkettiği anlarda eteğini bile çekip bacaklarını örtüyordu. sanki, başkasının görmesinin hiçbir önemi yokmuş da, bir tek ben görmemeliymişim gibi. çilli yanakları kızarıyordu ona baktığımda. salaklaşıyordu.

    hiçbir zaman 'resmi' olarak çıkmadık, asla official sevgilim değildi. büyük bir ihtimalle en yakın arkadaşına bile anlatmamıştı aramızda yaşananları. zaten en yakın arkadaşı var mıydı, ondan da emin değilim. kamusal alanda hep belli bir mesafede dururduk, yanıma sokulmazdı, laf atmazdı, şaka yapmazdı ama mavi gözlerini üzerimde hissederdim. aramızda yaşananlardan hissettiği suçluluğa bağlardım bunu hep. yani o da istiyordu onları ve istediği için yaşıyordu, zaten o böyle bir kızdı, rahattı, zaten ilk adımı o atmıştı, rahat olmasa neden atsındı, neden daha sonra durdurmasın, uzaklaştırmasın, hayır demesindi? bir tek, başka erkeklere bu kadar rahat dokunabildiği, sokulabildiği, sarılabildiği halde bana neden asla öyle davranmadığını çözememiştim. kalabalıklar içinde olabildiğimiz kadar uzak, yalnız kaldığımızda ise olabildiğimiz kadar yakındık. birlikte keşfetmiş, birlikte öğrenmiş, birbirimizin öğretmeni olmuştuk.

    büyük bir olaya karıştım. o okuldan ve o şehirden ayrıldım. binlerce kilometre uzağa gittim. cep telefonunu hayal bile edemediğimiz, internetin i'sinin ortalıkta görünmediği yıllar. taanus'ların, koca götlü tempra'ların, doğan'ların, şahin'lerin altın yılları. uzaktaki sevdiklerimizden haber almak ve seslerini duyabilmek için elimizin altındaki tek imkan jetonlu bir telefon kulübesiydi. ve jeton pahalıydı, kıymetliydi. gerçi sağlam bir diz-yumruk kombinasyonuyla çözülebilen bir problemdi jetonun aşırı pahalı bir tüketim maddesi olması sorunsalı. asıl sorun ise, ulaşılması, haber alınması gereken 'sevdiklerim' listesinde mavi gözlü, çilli bir kızın olmamasıydı. aramadım hiç. arasam da bulamayacakmışım zaten, sonradan öğrendim.

    yıllar sonra, facebook'tan bir friend request bildirimi geldi. isim tanıdık gibiydi ama çıkaramamıştım, profil fotoğrafını açtım, kocaman bir kahkaha. arkasında flu paris manzarasıyla, kafasını hafif geriye doğru atmış, gerek fotoğrafın açısı, gerekse devasa güneş gözlüğü sebebiyle yüzü çok net seçilemeyen, sarışın, kıvırcık saçlı (not: rastalı mı deniyor bilmiyorum, kalın kıvırcık diye tabir edebiliyorum en fazla) bir kadın.

    kabul ettim daveti ve hemen fotoğraf albümüne girdim. önüme çıkan ilk fotoğraf istanbul boğazında çekilmişti. bir köpeği seviyordu ve yine gülüyordu. çilli yanakları ve mavi gözleri görür görmez tanıdım. oydu. ikinci fotoğrafa geçemeden mesaj geldi.

    -tanıyabildinmi:)))) (iç ses: soru eki olan mi'yi ayırmamış, soru işareti koymamış ve tabii ki kahkasını da alıp öyle gelmişti. zaten türkçe dersi hep zayıftı)
    +tanıdım tabii ki
    -yalancı:))hala aynısın:))(iç ses: iltifat ediyo hehe)
    +yok ya kilo aldım baya. saçlara aklar düştü falan
    -onu demiyom be salak:)) mesafe kasıyosun hala:)
    +nerden çıkarttın şimdi bunu? (iç ses: ulan noluyo ya salak malak???)
    -insan bi gülücük yapar bişi yapar ya:)) sevinmedinmi yoksa beni gördüğüne:)) çok pisliksin sen:))
    +sevindim, sevinmez olur muyum?
    -...
    +facebook bunun için var zaten, eski arkadaşlardan haber alabiliyorsun.
    -eski arkadaş demek:)) yaramazlıkları unutmuşun bakıyorum da:))
    +:)

    o son gülücüğü koymayacaktık beyler:/ ama koymuş bulunduk bi kere ve kapı açıldı. konuştuk da konuştuk. türkiye'yi terk etmiş. bir süre almanya'da, bir süre isviçre'de yaşamış. uzun bir zamandır da paris'teymiş. normal şartlar altında en babayiğit adamı bile yerden yere vuracak olayları bol kepçe gülücükleriyle, bel altı şakalarıyla, vurdumduymazlığı ve umarsızlığıyla süsleyerek anlattı da anlattı. ve bir gün aniden, pat diye dedi ki;

    -üç günlüğüne buraya, yanıma gelsene.

    gülücük koymadan dedi bunu. beni o kadar alıştırmıştı ki gülücüklerine ve öyle bir yerde, öyle bir zamanda, öyle çıplak, öyle gerçek söylemişti ki bunu;

    +peki

    dedim.

    -oleyyy be:)) çok güzel olucak var ya harika olucak, unutamayacaksın :)) dedi.

    günlerce planlar yaptı, fotoğraflar, rotalar, yemek yenecek yerler, oteller. neredeyse her gün aradı. ve ben bunun her dakikasındn keyif aldım. her saniyesinden çok hoşlandım. inanılmaz iyi hissettim kendimi. ve 2500 km civarında yol tepip paris'e gittim. vardığımda heyecanla aradım ve... telefonu kapalıydı. deli dana gibi dolandım, yerlere oturdum, bankların tepesine çıktım, dışarı çıkıp içeri girdim.. saatlerce.. başına bir iş mi geldi, iyi mi, bişey mi oldu, beni mi bulamadı, telefonunu mu çaldırdı, kaza mı yaptı? hiçbir şekilde ulaşamıyordum. derken aklıma facebook'a girmek geldi. girdim ve bingo. hesap silinmişti. sanki hiç yokmuş gibi. ve o an kafama dank etti, facebook hesabı ve beni aradığı telefondan başka onun hakkında hiçbir bilgi yoktu elimde. adresini bilmiyordum. arkadaşlarını tanımıyordum. hiçbirine dikkat etmemiştim, hiçbirini eklememiştim. benden başka arkadaşı olup olmadığını bile hatırlamıyordum. elimde bir adres yoktu. gerçekte nerede yaşadığına dair, bana anlattıkları dışında hiçbir somut bilgi yoktu elimde. paris'te yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordum aslında. gerçeği kabullenme zamanıydı.

    gittim, ucuz, rutubet kokan, salaş ve ucuz bir otel buldum kendime(geceliği 50 euro, kahvaltı yok). günlerce hayalini kurduğum, planlar yaptığım, daha doğrusu başkasının yaptığı planların hayaliyle keyif sürdüğüm şehirde, paris'teydim, dışarıda hayat gürül gürül akıyordu ve benim tek istediğim bir an önce kafamı uyuşturup, rutubet kokan çarşafların üzerinde uyumak, kendimden geçmekti. onu da beceremedim, çünkü yan odada, fransız ulusuna, ingilizlerin aslında ne kadar sevişken bir millet olduğunu göstermeye yemin etmişçesine bağıra bağıra, gerçi yok, ona bağırmak denmez, anıra anıra sevişen bir çift vardı. bu noktada, o duvarı öyle ince tasarlayan fransız mimara seslenmek istiyorum; sizin yapacağınız işe sokayım mösyö. evet aynen böyle, gayet kibar ve adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmek suretiyle sokayım. and yes, that was so fucking lovely aksanını s.ktiklerim. eyfel kulesini çalıp yatağa mı sakladınız, noldu? yanlışlıkla falan? ha? hastasınız olum siz. kodumun ruh hastaları. orr.spu çocukları.

    :/

  • 22. arap ırkını sevmemek için nedenler

    liboşları üzcem biraz fakat gelişmiş ülkelerde kadınlar eşlerini kendi rızaları ile seçebiliyorlar. dolayısı ile genelde düzgün erkekleri tercih ediyorlar / kriminal tipler otomatikman gen havuzundan eleniyor. avrupa yüzyıllar boyu sanatçılar ve bilim adamlarından hoşlanan neneleri sayesinde büyük ilerleme kat etti. yeni gelen nesiller sınıfın ineklerinin çocuklarıydı ve toplumunda agresif birey sayısı azaldı - agresif biri çıkınca uzaylı muamelesi görüyor.

    fakat ortadoğu'da durum böyle değil. en agresif kim ise, en alfa erkeği kimse o hayatta kalabiliyor. kadınlar kendi eşlerini seçemiyorlar. böylece kriminal tipler tarafından yönetilen ve sadece kriminal tiplerin hayatta kaldığı bir topluma dönüşüyorlar. yeni gelen nesiller bunların çocukları oluyor. aralarında normal birey tesadüfen çıkınca bu sefer o uzaylı muamelesi görüyor veya zaten kendini uzaylı gibi hissedip bir an evvel yurtdışına kapak atıyor. dolayısı ile arap toplumunun yüzde doksanı kriminaldir ve olayın aslında islam ile de doğrudan alakası yoktur.

  • 23. hakkari ve şırnak'ın taşınması

    türbe taşıyarak gerekli tecrübeyi elde ettiğimizden bizler için çok da zor olmayacak değişiklik.

  • 24. kaygan zeminli malzemeyle inşa edilen kaldırımlar

    hangi akla hizmet yapılan, hangi akla hizmet belediyelerce izin verilen ya da inşa edilen kaldırımlar olduğunu anlamadığım lanet olası kaldırımlardır.

    hiç mi bir mühendislik hesabınız yok? hiç ki aklınız kesmiyor yaparken? ekvator ülkelerinde filan yaşıyorsunuz da yağışla pek işiniz mi olmuyor?

    sabah maslak'taki bir binanın önünde jilet gibi kaygan bir malzemeyle inşa edilmiş ve karın da âdeta bir buz pateni haline çevirmiş olduğu kaldırımda bir kadın düştü ve muhtemelen kalça kemiği kırıldı ya da zedelendi, kalkamadı yerinden uzun süre. ben de elimi uzatıp kalkmasına yardım ederken kendim de jet gibi kaydım. kadıncağız topallaya topallaya işine gitti.

    illa birilerinin kolu bacağı mı kırılmalı bu boktan kaldırımları yapma fikrinden vazgeçmeniz için? başka türlü bir mühendislik hesabıyla kestiremiyor musunuz önceden? belediyeler neye göre nasıl onay veriyor? estetik mi insan sağlığı mı önemli?

    her 5 yılda bir yeniliyorsunuz, öngörüleriniz sadece 5 yıla yetiyor ama bari insan sağlığını düşünün!

    edit: şuraya hırsla gelip ciddi bir konuya parmak basmışım alay etmişsiniz teessüf ediyorum yani. tamam zemin değil yüzey ama bu entry girmekle yaşadığım olay arasında 5 dk. vardı düşünün yani.

  • 25. galatasaray'ın avrupa kupalarından men edilmesi

    olacaksa "finansal fair play"den dolayı olacaktır, bazıları gibi şikeden değil.

  • 26. fenerbahçe

    attığı penaltıların, yediği kurşunlardan daha çok konuşulduğu bir ülkede futbol oynamaya çalışan takım.

  • 27. prag denince akla gelenler

    (bkz: czech casting)

  • 28. tinder

    bir gazeteci anlatmıştı olayı televizyonda. isimleri, karıştırıyor olabileceğim için yazmıyorum.

    türkiye'nin en zengin iş adamlarından biri yurt dışındayken bir kumarhaneye gider. kumarhanede kendisini gören bir türk ona "aaa hiç yakıştıramadım kumar oynamanızı" der.

    hoca bu durur mu, yapıştırmış cevabı:
    "ulan ben kumarhanedeyim de sen camide misin sanki?"

  • 29. gecenin kraliçesi

    bence meryem uzerli kösem'e gitsin, beren saat de bu diziye gelsin.
    taş yerinde ağırdır kardeşim, herkes bildiği işi yapsın.

    not: dizinin müzikleri çok zayıf. bir türk dizisi için bu ne kadar önemli biliyorsunuz.

    ayrıca tamam baba biz de uğur polat'ı seviyoruz. karizma adamdır, şöyledir böyledir de. ilk bölümden beri berbat oynuyor bence. kendisinin oyunculuk yetisine lafım yok ama, fazla çalışmamış gibi.. evet böyle diyeyim bari, çalışmamış.

  • 30. beşiktaş

    (bkz: entry nick uyumu)

  • 31. tek gecelik ilişki yaşayan kadın

    tek gecelik ilişki işte kardeşim. bunu kaç tane erkek yaşıyorsa, o kadar da kadın yaşıyor. bu kadar hayat muhasebesi yapmayın arkadaşım ulaşamadığınız insanların hayatları hakkında.

  • 32. internetin yoksul ailelere bedava verilecek olması

    damatlardan biri internet işine giriyor desene.

  • 33. 00'lı yılların 90'lar gibi efsaneleşmeme sebebi

    2000 doğumlulara bakınca anlarsın.

  • 34. cenk tosun

    abartıyorsam siksinler! mustafa pektemek'ten iyi golcüdür

  • 35. erdoğan'a 70 milyon $'lık darbe planlanması

    artı holosko'yla yapılabilir darbe planı.

  • 36. ateistlerin yaşam amacı

    bu hayat, ateistler için daha değerlidir, çünkü başka bir hayat yoktur.

    inançlılar için ise öldükten sonraki hayat daha değerlidir. halbuki öldükten sonra hayat yoktur.

    bu nedenle asıl inançlıların herhangi bir yaşam amacı yoktur, boşa yaşarlar.

  • 37. irem derici ile rıza esendemir'in boşanması

    cnn altyazı geçiyor şu anda breaking news olarak.

  • 38. kanal 6 ve hbb arşivlerine ulaşma kampanyası

    tolga abi bir gece operasyonu ile kayıtları sildirtti; bizzat gördüm. hatta silerken hügo'nun da hügocuların da mına koyim; parası iyi olmasa yapılacak iş değil dedi.
    o yıllarda hbb'de(haşbibi) arşiv bakım tutum görevlisiydim. tolga abi bir hışımla içeri girdi. bizim bakışlarımız arasında nerde o kayıtlar diye bağırmaya başladı daha biz cevap veremeden o kayıtları silmeye başladı ve bize bu gerçekten kimseye bahsetmememiz için annemiz üzerine ant içirdi. o gün basın yayın özgürlüğüne yapılan bu ilk ve derin darbeden sonra bir daha haşbibi'deki işime gitmedim; gidemedim. çok sonra duydum ki haşbibi kapanmış hügo kanal 6'ya geri dönmüştü. şu an yıllardır içimde tuttuğum bu sırrı paylaştığım için bir tüy kadar hafif yeminimi bozduğum için de bir o kadar kaypak hissediyorum. tolga abi bu operasyonda olga takma adını kullandı.

  • 39. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    evrim kompleks canlılarda oldukça yavaş ilerleyen bir süreçtir.

    peki size sırf bizim yüzümüzden 1930'lardan bu yana yani 86 yılda fillerin evrim geçirdiğini söylesem. işte evrim ve dünya'nın en büyük seri katili olan insan türünden kurtulma yolları.

    bir filin dişsiz doğması, doğa için müthiş bir dezavantajdır.

    kendisini ve ailesini diğerlerine karşı savunamaz ve daha önemlisi, hiçbir dişsiz bir bireyle neredeyse hiçbir fil çiftleşmek istemeyecektir. ayrıca dişler, avlanma ve besin bulma konusunda da görev almaktadır. bu sebeple doğadaki fillerin neredeyse hiçbiri dişsiz doğmaz. erkeklerde bu dişler daha iridir; dişilerde ise daha ufaktır; ancak gene de ikisinde de vardır.

    eeeeeeee diyeceksiniz.

    yapılan incelemeler, 1930'lu yıllarda doğada bulunan fillerin sadece %1-2 gibi ufacık bir kısmının dişsiz olduğunu göstermektedir. fakat fillerin artık %38'i gibi devasa bir miktarının dişsiz doğduğu ortaya çıkmıştır.

    86 yılda %2 olan oran şu anda %38'dir. yani filler gözümüzün önünde evrim geçiriyor ve dişsiz doğuyorlar.

    sebep?

    çünkü dişleri olan filler, insanlar tarafından avlanıyordu ve bu sırada kaybedilen sadece dişler değil, yaşam da oluyordu.

    ancak bir fil dişsiz doğarsa, çiftleşmek ve savunma konusunda ne kadar dezavantajlı olursa olsun, insanların zulmüne kıyasla bu dezavantaj önemsiz kalıyordu!

    "avcılar tarafından uygulanan müthiş seçilim baskısı, fillerin hayatta kalması konusunda evrimsel bir tepkiyi tetiklemiştir ve bu sebeple dişsiz doğumların sayısı artmaktadır."

    güney afrika'daki addo fil ulusal parkı'ndaki dişsizlik oranın %98'e ulaştığını yayımlamıştır! neredeyse fillerin tamamı dişsiz doğmaktadır! evrim, baş döndürücü bir hızla filleri değiştirmektedir.

    bunun sebebi, dişleri oluşturan genlerinde mutasyonlara sahip olmalarından ötürü bu dişlerin gelişmediği bireylerin, insanların hedefinde olmamasıdır.

    bunlar, normalde "sakat filler" olarak kabul edilebilecek olmalarına rağmen, ölümcül insanlara karşı müthiş bir avantaj sağlamaktadır. bu sayede hayatta çok daha kolay kalabilmekte ve kendileri gibi dişsiz ve dolayısıyla hayatta olan fillerle çiftleşip, yine dişsiz yavrular doğurabilmektedirler.

    öte yandan dişli filler, hızla katledilmekte ve daha üreme çağına bile gelemeden yok edilmektedirler. böylece filler, zaten az sayıda kalmış olmaları bir yana dursun, dişsiz fillere doğru hızla evrimleşmektedir.

    edit edit edit: gelen mesajlardan sonra yapay ve doğal seleksiyon konusunda sanırım kafalar karışık.

    doğal seleksiyon nedir ve bu doğal seleksiyon mudur? doğal seleksiyon doğanın kendi başına yapabileceği veya yapması belirli koşullara bağlı gerçekleşen seleksiyondur.

    burada kafa karıştıran şey insan faktörünün işin içine girmesi. oysa insan doğaldır ve doğada da sık rastlanır. insan türü bir hayvandır. :)) şaka bir yana insan türünün küstahlığından kaynaklansa gerek kendimizi doğadan kabul etmiyoruz.

    insan olarak düşünmeyin. dominant bir hayvan türünün, kendinden zayıf bir hayvan türünü avlaması ve zayıf hayvan türünün götünü kurtarmaya çalışmasından dolayı oluşturduğu savunma sistemi. bu gayet doğal. doğal seleksiyonlar böyle olur zaten. dominant hayvanın nasıl avlandığının burada önemi yok önemli olan bilinçsizce ve sadece avlanması.

    işte bu yüzden bu doğaldır.

    yapay seleksiyon nedir ve bu yapay seleksiyon mudur? yapay seleksiyon bilinçli müdahale demektir.

    köpekler bunun örneğidir. peki fillerde bu durum nasıl yapay olurdu? eğer insanlar bilinçli olarak dişli fillerin genetikleriyle oynasa ya da dişsiz filleri bilinçli olarak çiftleştirip, dişli fillere soykırım yapsa evet yapaydır.

    bu dişli fil nüfusunu bitirmek için yapılan bir girişim olur. ama burada bir bilinçten çok dominant, aç gözlü bir avuç orospu çocuğu maymunun avlanmasından bahsediyoruz.

    bu kadar kibirli olmayın.

  • 41. ortak facebook hesabı açan sevgililer

    karisinin adini kendi adina ekleyen sevgililerden evladir.

    uzaktan bir tanidik var facebookta. herifin adi süleyman idi en son. baktim okşan süleyman olmus.

    gerci evlendi mi travesti mi oldu bilmiyorum.

  • 42. çocuklarla girilen komik diyaloglar

    dünyalar tatlısı bir yeğenim var. adı şeyma, 5 yaşında. televizyonda görmüş, dolaptan havuçları toplamış, kardanadam yapalım diye tutturdu.

    - dayı hadi. yaa hadii. bak havuşta var. hadi böyle kocamaaan kardanadam yapalım..

    şeyma haklı, üstelik havucumuz da var. tek eksiğimiz yerlerde kar yok. kolay kolay kar yağmaz tekirdağ'a. istanbul'a yağar, soğuğunu biz çekeriz. edirne'ye yağar, bizim götümüz donar. yağsa bile tutmaz.

    - kar yok ama fıstık, kar yağsın söz.. 2 tane yaparız.
    +off ama yaaa.

    2 haftadır kar bekliyoruz. dolaptaki havuçlara kim dokunursa vay haline..
    - dayıııı dayııı. annem kardanadamın burnunu aldı..

    pazar günü sabahın köründe herkesi uyandırıyor şeyma, kar yağıyor.. ama ne kar? bırak kardanadamı, kartopu bile yapamazsın. düşer düşmez eriyor. mümkün değil..

    şeyma'ya anlatıyoruz durumu. yerlerin kar tutması gerektiğini, bunun için çok kar yağması gerektiğini, ancak o zaman kardanadam yapabileceğimizi söylüyoruz ve tekrar yatıyoruz..

    uyandığımda pencereden dışarı bakıp ağlarken görüyorum şeyma'yı.
    - noldu dayıcım? neden ağlıyorsun.
    + neden bu kadar çok araba var? kar tam yere yapışıcak, üstünden araba geçiyor. hadi aşağı inelim. arabalara söyleyelim burdan geçmesinler..

    buradan tüm şoförlere sesleniyorum. lütfen bizim sokaktan geçmeyin. tam karlar yere yapışıcak, üstünden geçiyorsunuz. çok ayıp ediyorsunuz. *

  • 43. cezaevine gireceklere tavsiyeler

    (bkz: girmeyin oğlum manyak mısınız)

    edit: espri yapmak için verdiğim bir 'bkz' değildi.

    haksız yere hapis yatan masumlara, kader mahkumlarına, ''düşünce'' suçlularına, sırf mevcut iktidarı eleştirdikleri, yapılan yanlış işleri belgeleyip bizlere anlatmaya çalıştıkları için hapse giren gazatecilere, yazarlara ve onların cezaevinden çıkışını dört gözle bekleyen ailelerine selam olsun, allah kurtarsın.

  • 44. ekşi itiraf

    bundan 7-8 yıl evvel, ilk öğrenci evi tecrübem. eve çıkalı da çok değil, 2 ay falan olmuş.
    tabi alışmışız annemizin sürekli götümüzü toplamasına, evi bok götürüyor..
    biri ihbar etse, çöp ev diye gazeteye çıkarız yani o derece..

    vize haftası annem tutturdu yanına gelicem diye.
    ders çalışırken yemek yapamaz aç kalırmışız..
    ahh benim güzel annem, normal zamanlarda imam bayıldı falan yaptığımızı düşünüyor olmalı.

    pazartesi günü bekliyoruz annemi. son anda bir değişiklik oluyor ve annem "yarın sabah ordayım" diye arıyor, beklediğimizden 3 gün önce.

    evde 20 lira düşürsen bulana kadar tedavülden kalkar, öyle bir dağınıklık.
    müge anlı'yı çağırın, o bile bulamaz aradığını.

    acele acele topluyoruz ortalığı. bira şişelerini çöpe atıyor, misafirlerden kalma toka, küpe, iç çamaşırı gibi ufak detayları saklıyoruz. daha yaşanılabilir bir dünya yarattığımıza ikna olunca, -yeterli- diyip bırakıyoruz..

    annem sabah 9'da çanakkale'de olucak ve bizim sınavımız 9:30'da. karşılama gibi bi şansımız yok haliyle.

    anahtarı kapıcıya verip, durumu anlatıyorum.
    anneme de evin adresini, anahtarın nerede olduğunu falan iyice anlatıp sabah sınava gidiyorum.

    sınav bitiyor, 11 gibi eve dönüyorum. apartmanın girişinde anlamsız bir kalabalık, kapının önünde ekip arabası. belli ki bir olay olmuş. koşa koşa giriyorum apartmandan içeri, kalabalık bizim evde.

    2 polis pencerelerde ve kapı kollarında delil aramakla meşgul, bir diğeri hırsızlık yaptığından şüphelenilen kapıcımız muhammed abinin ifadesini alıyor.
    annem, bir başka memura kaybolması muhtemel eşyalar hakkında tutanak tutturuyor..

    çok geçmeden anlıyoruz durumu.. ne kadar toplayıp temizlesek bile, annem eve hırsız girdiğini düşünüp polisi aramış.
    tüm apartmana rezil oluyoruz, zaten olaydan 3 hafta sonra, apartman sakinleri imza toplayıp attırmışlardı bizi.

    hayır merak ediyorum. evin temizlenmiş haline polis çağıran kadın, temizlemesek ne yapardı acaba?

    ahh be kadın. öğrenci evi bu, ne bekliyordun?
    ------------------
    ihtimal vermiyorum ama olur da bir şekilde bu entry'i okursan;

    " hakkını helal et muhammed abi. "

  • 45. dünya buz hokeyi şampiyonası'nın tr'den alınması

    dünya kadınlar buz hokeyi şampiyonası, türkiye'den alınıp ispanya'ya verilmiş. süper güç olan ülkemizin itirazlarına rağmen bu karar değişmemiş.

    türkiye'nin yurt dışındaki imajını perişan eden; bizi suriye, ırak, pakistan ile aynı kefeye sokan akp iktidarına teşekkürler.

    http://t24.com.tr/…deniyle-turkiyeden-alindi,324784

  • 46. leonardo dicaprio

    bunlar mı aynı roller ulan?

    edit: johnny depp alsın diyenler var. alsın kardeşim o da alsın ama aday değil. rakip değiller bu sene.

  • 47. sahte diplomalı 71 öğretmenin görevden alınması

    sahte diplomayla tübitakta çalışılabilen güzide ülkemizde şaşırtmayan durum.
    (bkz: tübitak daire başkanının diplomasının sahte olması)
    (bkz: hasan başaran)
    bu arkadaşlar yine hırslı değillermiş, hedefi küçük tutmuşlar. tatil konusunu çekici bulmuş olabilirler.
    sayelerinde cuma gününe kadar öğretmen olduğumu ikinci defa bakanlığa kanıtlamak zorundayım.

  • 48. savcının aracını arayan memura 1 yıl hapis istemi

    yunanistan'dan dönen edirne savcısı fatih aslan'ın arabasını arayan gümrük muhafaza memuru için açılan davada istenen ceza. sebebi de hakimler ve savcılar kanunu'nun 88. maddesi uyarınca savcı ve hakimlerin aranmasının yasak olması. oysa gümrük mevzuatına göre gümrük kapılarında istisnasız her araç aranır. savcı, memur hakkında soruşturma açtırdı. soruşturmayı açan başka bir savcı 2 kez takipsizlik kararı verdi. ama savcı fatih aslan'ın itirazları sonucu üçüncü başvuruda memur hakkında dava açıldı.

    bugün davanın ilk duruşması görüldü. gümrük memurunu edirne baro başkanı dahil 3 avukat savundu. trakya gümrük başmüdürlüğü üst yetkilileri memura destek amacıyla tam kadro mahkemeye geldi. mahkeme nisan ayına ertelendi.

    sonuç olarak devletin iki farklı kanununun birbiriyle çakışması yüzünden ihale memura kaldı. savcı, olayı saçma bir şekilde onur meselesi haline getirip dava üstüne dava açtı. bu dava sonunda memur, istenen 1 yıllık cezayı alırsa o günden sonra sınır kapılarında memur olanlar araçları aramazsa haklıdır.

  • 49. whatsapp

    önce ömür boyu bedava dedi sonra altı aralık son dedi. altı aralıkta ölüyorum anlaşılan.

  • 50. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: biyoloji dersinde kıza verdiğim ayar

    beyler mezunum dersanedeyiz geçen gün ders biyoloji sınıfta takılıyoruz hoca kan gruplarını işliyor. konu açıldı mal mal herkese sorucaklar kan grubun diye ilk ben söyledim a pozitif diye yan sıradaki kız atladı sokaktaki kediyi köpeği kessen a pozitif akar çok var filan diyor dıbına koyyim ne bileyim köpek möpek diyince ben bi sinirlendim nedense :d işte sıra buna geldi söylemeden ben tahmin edebilir miyim dedim. senin kan grubun kesin 0 dır dedim.aaa nasıl bildin diye sordu.'zor olmadı' dedim, 'genel vericiyi her yerde tanırım.' appiahın gol sevincini taklit ederek tribünlere koştum...