Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. çorumlu gay dayılar

    olaydan ziyade dikkatimi ceken sey kamera oldu.
    umumi bir tuvalette neden kamera olur ya? acaba pisuvari caliyorlar da, ona karsi bir önlem midir nedir yani.

  • 2. sözlüğün bilgi modu ihtiyacı

    artık şu başlıkta iyiden iyiye kendini gösteren durum: (bkz: almanya'nın güneş üretmesi)

    sözlüğün sözlük olmaktan çıktığını uzun süredir endişeyle izliyoruz zaten. ancak hiçbir şey iyiye gitmiyor, bu başlıkta da görüldüğü üzere sözlük solmaya devam ediyor.

    madem yöneticiler bunu istiyor, para kazanmak, hit almak daha önemli. bari bize kulak verin. siz para kazanmaya devam edin, biz sözlüğü amacına uygun kullanmaya çalışanlar kullanmaya devam edebilelim.

    önerim basit, şükela modu gibi bir de bilgi modu oluşturulması. bir giriye sallıyorum 5 kişi "bilgi" tag'i eklediği an o girinin bilgi etiketi taşıması ve bu modda görüntülenmesi. böylelikle örneğini verdiğim başlıktaki 120 giriden yalnızca işe yarayacak 10 tanesini okuyabilir, geriye kalan gerizekalılıkları görmeyebiliriz.

    umarım önemsenir.

    edit: 2 ana eleştiri var, girilerle ve özel mesajlarla gelen, cevap vermek istedim.

    1: "güvenilir ve doyurucu bilgi kaynağı" olarak sözlüğü kullanmak zaten sağlıklı değil.
    elbette. en başta wikipedia olmak üzere ilgili konuyla ilgili bilgi alınabilecek tonla kaynak var. saçma espri ve boş muhabbet yapılabilecek incisözlük ya da forumlar gibi tonla mecra da var. konu bu değil. sözlüğü o veya bu şekilde kullanmak kişilerin kanaatinde olmalı, durum da tam olarak böyle zaten. ben makale yazılsın ya da kaynak gösterilmeden giri girilmesin demiyorum ki. "bilgi"den kastettiğim en azından konuyla ilgili bilgisi olanların yorumları olan giriler. x uçak kazası başlığında y nickli yazarın çok korkmuş olması beni hiç ilgilendirmiyor mesela.

    2: sen kim oluyorsun da hoşuna gitmeyen girileri yasaklamaktan bahsediyorsun?
    bahsetmiyorum. şu an kanallar diye bir etiketleme sistemi var hali hazırda. uzun süredir sporla ilgili başlıkları görmüyorum ben bu sayede. benim görmüyor olmam kimsenin yazmasına engel olmyor. önerim gene aynı şekilde. geyik yapmak isteyen, aynı espriyi 20 kere tekrar etmek isteyen etsin. ben sadece, sözlüğü kendi amacıma daha uygun kullanabilmek için küçük bir özellik istiyorum. hepsi bu.

  • 3. 18 aralık 2015 marmara depremi

  • 4. kadir mısıroğlu

    kaynak göstererek çürütülemeyecek şeyler saçmalayan adam. kim niye kendisinin saçmalamalarını bilimsel açıdan ele alsın? herifin söylediği şeylerin hemen hemen hiçbirinin tarihsel hiçbir değeri bile yok.

    dawkings'in iyi bir sözü vardı adnan oktar hakkında 'bu tip insanlarla tartışmaya girmeyeceğim. resmi olarak bir yerde bu insanlarla tartışmak söylediklerinin tartışmaya değer olduğu izlenimini verir. bu adam biyoloji bilmiyor, zooloji nedir bilmiyor, tam bir kara cahil'. bu kadir mısıroğlu da böyle. bu adamla rasyonel biçimle tartışamazsın.

    anca kendisinin ne kadar vasıfsız bir adam olduğunu belirtir geçersin.

  • 5. adana'da silahla rakı festivali basan çomarlar

    (bkz: ecdad-ı orospu çocukları)

  • 6. d&r'in yaptığı müthiş indirim

    150 tane alarak 1.5 tl kar ettiğim müthiş kampanyadır. bu da bazı eziklere kapak olur umarım.

  • 7. euro 2016 d grubu

    alttan ders alır gibi her şampiyona'da aynı takımlarla oynuyoruz.

    rusya gelseydi eğlenceli olabilirdi aslında.*

  • 8. her kadında mutlaka olması gereken 10 özellik

    sende yarısı varsa.
    (bkz: yarın gel başla)

  • 9. nobel'i mezara değil sezar'a götür aziz efendi

    biyoloji duayenleri olarak edison ve curie yi öğrendiğim manyak bir yazı.
    edit: trollenmişiz amk. yazıklar olsun bir yuzumuz gulmedi.

  • 10. 12 aralık 2015 euro 2016 kura çekimi

    o kadar entry girilmiş insan bi saatini, kanalını falan yazar.

    tsi 19.00'da başlayacak ve trt 1'den naklen yayınlanacak kura çekimi.

  • 11. rte'nin mezar taşında yer alacak olası yazılar

  • 12. samuel eto'o

    kendisi hakkında 2-3 cümle kurmak istediğim efsane.

    bu adamda ego yok lan. harbiden "ego bitmiş" diyebiliriz. iğrenç esprimi de yaptığıma göre devam edebilirim. biraz önce biten ve antalyaspor'un muhteşem bir geri dönüşe imza attığı 12 aralık 2015 antalyaspor mersin idmanyurdu maçı'nda takımı 2-0 geride olmasına ve 10 kişi kalmasına rağmen bu adam inanılmaz bir efor harcadı. düşünün, adam 35 yaşında lan. deli danalar gibi koştu herif. muhteşem bir golle de takımına beraberliği getirdi. frikik vurdu kaleci 90'dan çıkarttı falan. adam varını yoğunu ortaya koydu tabir-i caizse.

    ego ne alaka peki? lan adam şampiyonlar ligi'ni kazanmış farklı takımlarla. barcelona efsanesi diyebileceğimiz bir konumda. zamanının en iyi forveti. afrika'nın yetiştirdiği en büyük 3 futbolcudan birisi. ve bu adam şu anda antalyaspor'da gollerden sonra çocuklar gibi sevinmesi, sağa sola koşuşturması, arkadaşlarıyla sarmaş dolaş olması... şahane bir şey lan. biz alışmamışız böyle adamlara. dünya yıldızı diye gelip götü kalkan, ülkede yıldız diye adlandırılıp arkadaşlarının gollerine sevinmeyen yüzlerce insan geldi geçti.

    sokarım hepsine. eto'o'nun kıymetini bilin.

  • 13. the matrix

    inception'ın babasıdır.

  • 14. giysisinin kollarını parmaklarına kadar çeken kız

  • 15. almanya'nın güneş üretmesi

    insanlık için muazzam bir zeka, mühendislik ve enerji üretimi demek, alman bilimadamları 19 senedir çalışıyormuş üzerinde füzyonu gerçekleştirebilmek için.

    çok çılgın bir gelişmedir. neden? çünkü bildiğimiz anlamda nükleer bir santralde fizyon yani büyük bir atomun zincirleme parçalama reaksiyonları sonrasında enerji açığa çıkmasıyla (u_235 parçalanır ve farklı izotoplar ortaya çıkar ve 1 gr u235 parçalanması ile ortaya çıkan enerjinin yaklaşık; 20.000kwh olduğu ifade edilir) oluşur.

    ama füzyon yakın zamana dek imkansız olarak nitelendirilen bir olaydı. neden? çünkü güneşteki patlamalar füzyon ile gerçekleştiğinden ve küçük çekirdeklerin birleşip, büyük bir atom oluşturmaları için gereken çılgın enerjiye ulaşmanın imkansız olduğu düşünülürdü. ancak almanlar'ın yaptığı stellerator'da 100 milyon c'ye ulaşılmış helyum izotopu ile! malzemeyi düşünün, mekanizmaların detayını düşünmeye çalışın, inanılması çok büyük enerji açığa çıkacaktır (şöyle ki; 2 tane döteryumbirleştirilerek bir helyum-3 çekirdeği oluşturur ve bir nötron açığa çıkar. ya da yine 2 tane döteryum kaynayarak bir triton trityumu oluşturur ve 1 proton açığa çıkar. bu tepkimelerin birincisinde 3,3 milyon elektron volt (mev), ikincisinde ise 4 mev’ luk bir enerji açığa çıkar. bu 1 gr döteryumdaki çekirdeklerin tümünün kaynayarak helyum-3 oluşturması durumunda ortaya çıkacak enerjinin 22.000 kw-sa dolayında olacağı anlamına geldiği söyleniyor).

    ocak ayında deneyi hidrojen ile deneneceği ve maliyetin 1 milyar euro olduğu belirtiliyor. almanlar'ın teknolojide gelişmiş olması dünyada hala inanılacak gerçek bilimsel ve mühendislik çalışmalar olduğunu göstermesi ve dünyanın geleceğinin şekillenmiş olması nedeniyle burada sabahın 7.30 sularında insanı inanılmaz heyecanlandırıyor!

    neler olmuş;
    https://www.youtube.com/watch?v=xevpm-u7fnw
    peki nasıl gelişmiş;
    http://news.sciencemag.org/…ght-save-nuclear-fusion

  • 16. atatürk musul ve 12 adayı neden bıraktı

    atatürk musul'u ve 12 adayı bırakmamıştır. 12 adalar, cumhuriyet kurulmadan çok önce uşi antlaşmasıyla italyanlara trablusgarp yenilgisiyle "geçici" olarak bırakılmıştı. bunun geçici olmasının nedeni adalardaki italyan işgalinden ileri gelmektedir. 10 şubat 1947 paris'te imzalanan barış antlaşması ile oniki ada, sadece adalarda oturanların çoğunluğunun rum olduğu gerekçesi ile yunanistan'a verildi.

    musul ve kerkük'e gelince, lozan'da türk tarafı musul, kerkük ve halep için epeyce diretmiştir. netice alınamadığından konferans ikinci bir defa daha toplanmak üzere dağılmıştı. ikinci kez toplanan konferansta da ingilizler ikna edilemedi bu demek değil ki türk tarafı da ikna oldu. konu daha sonra milletler cemiyeti'nde konuşulmak üzere rafa kaldırıldı. ancak diplomatik yönden zayıf olan yeni cumhuriyet bu konuda daha fazla diretemedi. ingiltereyle devletlerarası boyutta 1925 yılında musul ve kerkük’te hak iddaası sürdürüldü. hatta iki devlet savaş pozisyonu bile almıştır. ancak ne hikmetse, aynı tarihlerde şeyh sait isyanı patlak vermişti. ordunun mobilizasyonun önemli bir kısmı bu isyanı bastırmak için harcandı. ingiltere türkiye’ye ırak petrollerinden 25 yıl boyunca %10 pay teklif etti ancak yeni kurulan devletin nakit ihtiyacı ağır bastığından, türkiye bunun yerine 500 bin sterlin nakit para alarak musul ve kerkük’den vazgeçti.

    olayın atatürk'le veya ismet paşa'yla bir alakası yoktur. uluslararası ilişkilerde basit bir kural vardır; ekonomik ve askeri olarak bağımsızsanız yayılabilirsiniz. bundan ötesi irredantist hayalperestliğe girer ve toplumlarda tramva yaratır. (bkz: yeni osmanlıcılık) bu tür olaylarda kişilerin karizmasına ya da kültüne bakmak yerine kurumların işlevlerine, içinde bulunduğu duruma, açıkçası devlet aygıtının ne kadar "muktedir" olduğuna, yine o şartlar dahilinde bakmak çok daha faydalı olacaktır.

    edit: adaların bırakılması konusundaki tarih karışıklılığı düzeltilmiştir. radmard ' a teşekkürler.

  • 17. cegevera

    nobel'i mezara değil sezar'a götür aziz efendi başlığı altındaki engin ardıç taklidini çok başarılı bulduğum yazar. buralarda harcanma cegevera. beleşe troll olacağına gir 90.000 lira maaşla hiç kasmadan ona buna hönkür. easy money.

  • 18. türkiye'de taş kağıt makas oynayarak öpücük almak

    elemanların neden spastik gibi hareketler yaptığını anlamadığım deneme. bir an; ''en zayıf halka, dışarı'' diyecek sandım.

  • 19. ayrılık zamanının geldiğini gösteren 16 belirti

    yatakları ayırması önemli belirti değil. o kadar beklemeyecektin. evi havalandırmadığı anda anlayacaktın durumu.

  • 20. 14 haziran 2016 avusturya macaristan maçı

    sırp hakem tarafından yönetilirse dadından yenmeyecek maç.

  • 21. 12 aralık 2015 suriye ordusu lazkiye zaferi

    suriye'nin her inançtan / kimlikten yiğit evlatlarının zaferidir.

    lazkiye büyük oranda özgürleştirilmiş. terör örgütü el nusra , türkiye sınırına doğru çekilmek zorunda kalmıştır. suriye'nin topyekün kurtuluşu yolunda önemli bir adımdır.

    http://tr.sputniknews.com/…uriye-lazkiye-nusra.html

  • 22. charles itandje

    trabzonspor maçında biri penaltı olmak üzere onbir net kurtarışa imza atıp zirve yapan kaleci. bir trabzonspor lu olarak kendisi kutluyorum, takımım adına utandj duyuyorum.

  • 23. güntekin onay

    sacmalamis yorumcu.. 17-25 subat'ta mac oynamak cok zormus, arasinda bursa deplasmani varmis, o yuzden avrupla ligi onemli degilmis.. isteyen istedigini dusunsunmus.. yuru git.. vizyonsuz, ezbere yorumlar. hah bir de disardan bakabiliyorum yurtdisinda yasayan bir insan olarak filan diye de sivadi.

    besiktas elenince onemsiz oldu, liverpool'u yenince honkure honkure anlatiyordun ama, mactan sonra terler icinde bir heyecan bir destan yazma hevesi.

  • 24. rus uçağını düşüren pilotun kadın olması

    onemsiz detay.

    kadin olunca mehmetcik olmuyor da mervecik mi oluyor ? anlamadim.

  • 25. iphone 6s smart battery case

    bunu takınca iphone 6s bir iphone 3g'ye 7 aylık hamile gibi görünüyor.

  • 26. burcu bakdur

    çok içten bir şekilde fakir misin nesin defol diyerek sempatimi kazanmış olan hatun.

    nick'imin ekmeğini yiyecekseniz böyle yiyin, aferin. ***

  • 27. matrix'te matrix kodlayanı kodlayan yazılımcı

    (bkz: enel hack)

  • 28. eski buzdolabınızı sıfır liraya sayalım kampanyası

    eski buzdolabım ömrünü tamamlamak üzere, ne gibi kampanyalar varmış bi bakiym dedim. "eskiyi getir yeniyi götür" kampanyası feci komik olan bir firmaya denk geldim. ben şimdi onun adını söyleyip kendisini rencide etmek istemiyorum ama mesela piyasa fiyatı 2.141lira olan bir buzdolabını, "yeminle çok güzel kampanya yaptık" diyerek aynı fiyata satmak nedir arkadaş.

    hani bir zamanlar herkesle dalga geçer gibi "zam değil güncelleme" diyen siyasetçilerin izinden mi gidiyorsunuz napıyorsunuz anlamıyorum ki. hayır dolaplarınız çok değerliyse kampanya yapmayın, parası olan gelsin alsın zaten.

    birinci görsel, buzdolabının piyasa fiyatıdır. yani trink para.

    http://i.hizliresim.com/6q1pmw.jpg

    ikinci görsel ise, "of offf muazzam bir kampanya ile eski dolabınızı 400liraya sayıyoruz hadi yine iyisiniz köftehorlar" gizli mesajını taşımaktadır ama bu mesajı herkes alamıyor o ayrı.

    http://i.hizliresim.com/nmdmr5.jpg

    sonuç; bu kampanyalar zaten böyle yapılır diyecekseniz size söyleyecek birşeyim olmaz, olamaz. az ötede nefes alıp vermeye devam edin.

    dipnot: hangi marka diye sormayın hayatta söylemem.

  • 29. ilk buluşmadan kan grubunu soran kadın

    bu gün başıma gelendir.
    ardından "hımmm ben negatifim ama iğne yapıyorlarmış " cümlesiyle şoka uğratandır.
    kahveyi bitirmeden topuklarım götüme vura vura kaçtım.

    vicdansızın evladı. ilk günden bu kadar ürkütürülür mü

    edit
    başlığı yanlış açmışım affola

  • 30. münir özkul

    eğer bununla ilgili yine goygoy dönüyorsa lütfen hukuki ya da insani olarak cezalandırılsın bunu yapanlar. bir tiyatro ve sinema devine bu kadarı da reva değil artık.

  • 31. bilgisayar oyunlarında oyun amacının dışına çıkmak

    football manager'de sezonun ilk yarısı takımımdan kovulunca bir daha başka takıma gitmedim. gururuma yediremedim yani, alt sıralardan gelen tüm teklifleri redettim. bildiğin oyunda rıdvan dilmen gibi takıldım iki yıl. "space" tuşuna basa basa zamanı geçiyordum. güzel bulduğum bazı maç sonraları ise yorum yapıyordum. çok eğlenmiştim açıkçası. kültablasına da güntekin diyordum.

    simcity'de kurduğum tüm şehirlerin altında yatan temel motivasyonum "ulan ne güzel yakarım şimdi şimdi bu şehri" düşüncesi idi. muhteşem şehirler yaptıktan sonra tornado gönderiyor, volkan patlatıyor, 8.4 şiddetinde zelzeleler yaratıp göktaşları yağdırıyordum. bi müddet sonra oyunun verdiği hisle allah'a sirk koştuğumu fark ettim. ben de o vakit oyunu bıraktım. şüphesiz ki ben en doğrusunu yaptım.

    süper mario'da amacı dışına çıkmayı bırak tamamen amaçsızlık üzerine oyunuyordum bazen. mario tam kalenin önünde bayrak direğini indermek için zıplarken bazen direği aşıyordum. sonra ise sonsuz bir yol ve sonsuzluğa koşan bir mario. kimbilir belki de her seferinde yanlış kaleye denk gelmekten bıkmış olan mario'nun hayata karşı naif bir isyanı idi bu...............mantar kafalar yok, boru yok, boşluk yok, çekiç atan o.ç kaplumbağalar yok, kale yok ve prenses..zaten hiç olmadı. adamsın mario.

    benim içim en efsanesi ise bir oyunda medieval total war 2'de kutsal roma germen imparatorluğu ile hızımı alamayıp 1962 yılına kadar gelmiştim. bütün dünyayı fethetmiştim yine de bir tek ortadoğu'da suriye ve ırak'ta isyanlar çıkıyordu. "naptı lan bu devlet size!" deyip tuton şövalyelerimle beraber mancınık yolluyordum ben de. aslında o zamana gelmemin bir amacı da acaba oyunu yapanlar piçlik olsun diye nükleer bomba falan çıkarıyor mudur diye idi. çıkmıyor beyler. çok düzgün kral bir oyun total war, amacının dışına çıkarak oynadığım son oyun.

  • 32. mustafa ceceli

    mustafa ceceli diye yazılır tipini ve yavşaklığını siktiğimin frengi suratlısı diye okunur.

  • 33. ne istiyorsun deyince seni istiyorum diyen kız

    (bkz: al beni lan)

  • 34. 11 aralık 2015 dolar kuru

    bazı zengin piçlerin yine gezicilere laf söylemesine sebep olmuş kurdur.

    bu istikrarsever piçlere göre olumsuz herşey muhaliflerdendir, olumlu herşey ise o taptıkları iktidardandır

    açıklasana lan aq istikrarseveri, hani tek parti devam ederse kurlar falan über hızla düşecekti, herşey güllük gülistanlık olacaktı? başkanlık olunca mı olacak yoksa bütün bunlar? yapma ya?

    açıklasana hadi bu kur neden böyle oynuyor, haşmetliniz neden durduramıyor, açıklasana sarayın hamamoğlanı?

    git de bahis bayilerini falan bir bak bakalım kime oy verenler kolay para peşinde koşuyor? anadolu'da miras için kimlere oy veren kardeşinin boğazına sarılıyor? he tabi aq hepsi gezici bunların, sen daha kime gezici dediğinin farkında değilsin, o gezicilerden gelen vergilerle koltuğunu tutuyorsun çomarları besleyerek. kimin beleşçi olduğu çok net adama kıçıyla gülerler

    daha buraya gelmiş yok geziciler şöyle yok bilmem ne. tamam olum en zeki sizsiniz, büyük resmi de görüyorsunuz ee müdahale edin o zaman?

  • 35. cinemaximum

    daha dün izledim kesinlikle tavsiye etmiyorum çok pahalı.

    -- 1 hafta sonra --

    bugün yine gittim, hala çok pahalı tavsiye etmiyorum.

    -- 2 hafta sonra --

    herkes çok pahalı olduğunu söylüyor, ben malım, anlamadım, yine gittim. gerçekten çok pahalıymış.

    -- 3 hafta sonra --

    arkadaşların ısrarı üzerine gittik, 30 dakika reklam seyrettiler. hiç tavsiye etmiyorum.

    -- 4 hafta sonra --

    ya bir suya o kadar para istenmez ki. bir daha asla gitmeyeceğim.

    -- 5 hafta sonra --

    o kadar para veriyoruz 30 dakika reklam izletilmez ki? tavsiye etmiyorum. gitmeyin.

    ------

    bir insan bu kadar mal olabilir mi? yukarıda binlerce entry yazılmış, 30 dakika reklam izlettiriyorlar, pahalı diye hala mal gibi gidip izliyor sonra gelip burada dert yanıyorsunuz. balık hafızalı mısınız? bir de fiyatların ucuzlamasını reklamların kısalmasını bekliyorsunuz her gittikten sonra. ulan sizin kadar mal herifi bulmuşken, bu sorunları bile bile gitmeye devam eden siz mallar varken adamlar ne diye reklamı kısaltıp fiyatı ucuzlatsız ki?

  • 36. estonya

    yahoo'nun yahoo olduğu zamanlarda yahoo'da çalıştığım dönem chris diye uc berkeley mezunu bir iş arkadaşım vardı. hayatımda tanıdığım en iyi java yazılımcılarından biri olan bu chris terfi alıp takım lideri olduktan kısa süre sonra istifa ederek estonya'ya taşınmıştı. patron dahil hiçbirimiz anlam verememiş, yaptığı şeyi kariyer intiharı olarak görmüştük.

    sonra yıllar içinde teknolojiyle alakalı türlü türlü istatistiklerde, makalelerde, sohbetlerde sürekli bu ülkeye denk gelmeye başladığımı fark ettim. bağrından çıkan start-up'ların dünya çapında başarılarının yanında özellikle e-devlet teknolojilerinde mucizeler yaratan sihirbaz gibi bir ülke estonya. bilişim bütçeleri, teşvikleri ve eğitim politikalarıyla böbürlenen abd, hindistan, ingiltere, almanya, israil, kore ve cümle iskandinav ülkelerini dahi hepi topu 1.3 milyonluk nüfusuyla donunda sallıyor. en son dünyanın açık ara en gelişmiş göçmen takip altyapısına sahip olduklarını öğrendim. altyapı derken damperli kamyonla milyar dolarlar döküp server çiftlikleri dizmeyi değil, düzinelerce farklı ve karmaşık işlevde kullanılan dijital kimliklerden tut dev blockchain veritabanlarına kadar gerçekten ultra yenilikçi sistemleri kastediyorum.

    başarısının sırrıyla ilgili çeşitli teoriler olsa da öne sürülen başlıca sebepler teknolojik okuryazarlığı yüksek nüfus, iyi yönetim, girişimci kültür, devlet yatırımları ve sovyet dönemi politikalarından gelen güçlü miras.
    http://www.economist.com/…tonias-technology-cluster

  • 37. kanadalıların suriyelileri ilahiyle karşılaması

    antep'te kurduğu komiteyle işine yarayacağını düşündüğü suriyelileri manavdan elma seçer gibi seçen kanada'nın karşılamasıymış. kanadalılar bi zahmet, antep'te yedikleri herzeleri de açıklasalar.

  • 38. her şey bitti derken çıkagelen insan

    (bkz: filmlerin yan etkisi)

    işte bu sahneden sonra filmin atmosferi değişir. bok gibi bir hayatı olan başrol oyuncumuz bir anda yaşama sevinci ile dolar, haplanıyorsa hapı filan bırakır, öküzün tekiyken dünyanın en romantik insanı olur, birlikte mutfakta yemek yapılır ve başrol oyuncumuzun hayatı komple değişir ve mutlu şekilde film biter.

    evet filmlerde böyle oluyor arkadaşlar.
    ama gerçekte böyle olmuyor.
    boşuna umutlanmayın yani.

  • 39. ve bağlacından önce virgül kullanmak

    dil bilgisi yanlışıdır. ve bir bağlaç olduğu için halihazırda virgül görevi görmektedir. ve'den sonra virgül kullanan kişi, iki tane yan yana virgül kullanmış ve hiçbir zaman var olmamış bir noktalama işareti elde etmiş olur.

    öte yandan:

    "ve bağlacından önce virgül kullanan bir tarafa dursun; ama, fakat, çünkü bağlaçlarından önce noktalı virgül kullananlar çok daha fazla."
    demiş bir süser. bu süser, hiç olmazsa yazdığının bilgisini google'dan kontrol ediverseydi; çünkü kutsal bilgi kaynağında yanlış bir bilgi vermiş durumda.

    ama, fakat, çünkü, zira, lâkin, ancak, ne var ki gibi cümle başı bağlayıcılarından önce muhakkak noktalı virgül kullanılır; çünkü kurulan iki ayrı cümle olmasına rağmen, cümleler arasında anlamca bağ bulunmaktadır. uzun bir cümle kurulacağı için ve anlam karışıklığına neden olmamak için araya gelmesi gereken noktalama işareti, (;) noktalı virgüldür.

    örnek:
    onu sevmiyorum; ama bana karşı çok ilgili, beni çok seviyor.
    bu pantolonu beğenmedim; çünkü beni şişman gösterdi.
    bu konuyu araştıramadım; ancak kısa zaman içinde vakit ayıracağım.
    beni de davet ettiler; fakat bitirmem gereken bir işim var.
    onu görmeye gidecekti; zira onu çok özlemişti.
    ankara'ya bugün gidecektim; ne var ki hava koşulları nedeniyle uçak seferleri iptal edildi.

    doğru yazım şekilleri ve noktalama işaretleri, bu örneklerde olduğu gibidir.
    saygılarımla.

  • 40. trafik sigortası

    ilk 9 aylık resmi sonuçlara göre sigorta sektörü trafik branşında teknik olarak 1 milyar 659 milyon tl zarar etmiş. bu şu demek; kesilen poliçelerden sigorta şirketine kalan prim ile ödenen zarar arasında 1 milyar 659 milyon tl fark var, zarar yönünde.

    şimdi son birkaç yılda olanlara bakalım:

    - trafik kazasına bağlı sağlık giderlerinin sgk tarafından karşılanması. bir sabah şöyle bir genelge yayınladı hazine: http://www.tsb.org.tr/…e_iliskin_genelge_2012-5.pdf . dedi ki bundan sonra, mesela trafik kazası yaptın, hastane masrafları sgk'dan karşılanacak, devlet hastanesi/sgk anlaşmalı hastane ise sosyal güvenceye bakılmadan işlem yapılacak, sgk anlaşmasız özel hastane ise vatandaştan alınmayacak, bedel sgk'dan tahsil edilecek. bunun için de bundan sonra her trafik sigortası poliçesinden sgh katkı payı altında belli bir pay alınacak.

    - değer kaybı hasarlarının trafik sigortasınca ödenmesi: sigortalı isterse kaza sonrası aracında oluşan değer kaybını hasara yol açan aracın trafik sigortasından talep edebilecek (bunun daha önce ödendiği söylenmiş, doğrudur, uzun bir mahkeme süreci ile şirketler bunu ödüyordu. ama bunun genelge ile resmileşmesi ile sigorta şirketi hem ödemek ile resmen yükümlü oldu, hem de kestiği her poliçe için ayırdığı karşılığı arttırmak zorunda kaldı, bunu yapmayan bir sigorta şirketine hazine yaz aylarında el koydu, durum ciddi yani).

    - ölümlü trafik kazası tazminat oranlarının artması: evet bunun daha önce ödendiği söylenmiş, bu da doğrudur. ama o zamanlar mezarlık gezip trafik kazasında ölenleri araştıran avukatlık şirketleri, kaza yerine polisten ambulanstan önce giden danışmanlık şirketleri yoktu. son yıllarda bu şirketlerin çoğalması ile sigorta şirketleri yüksek tazminatlar ödemeye başladı ve ilk paragrafta yazdığım tutarlar ortaya çıktı. bu da primleri az da olsa yükseltti.

    bu yukarıdaki üç tanesi primlere zaten iyi kötü yansımıştı. gelelim en civcivli mevzuya;

    - trafik sigortası tavan prim uygulaması. mis gibi bir seçim sonucu bu da. erdoğan ve davutoğlu'nun seçim öncesi taksi duraklarında, şoförler odasında verdikleri popüler siyasi sözlerin sonucu. bu uygulama ile sigorta şirketleri 28 ekim tarihinden itibaren kamyonlarda 6 bin lira, kamyonetlerde 2 bin lira, minibüslerde 3 bin 300 lira, otobüslerde (18-30 koltuk) 5 bin 700, otobüslerde (31 koltuk ve üzeri) 17 bin 700 ve taksilerde 5 bin 400 lira üzerinde poliçe kesemeyecek.

    trafik sigortası branşında zaten ticari araçlardan daha çok zarar eden şirketler, ne kadar hasar öderlerse ödesinler devletin belirlediği "tavan prim" kadar prim alabilecek, yani geliri azalacak. üstelik eskiden 100-200 tl bedelli hasarlarda görülen "hasarsızlığım bozulmasın" düşüncesi "nasıl olsa fiyat belli, koy götüne rahvan gitsin" ile yer değiştirecek, ödenen hasar oranları yani giderleri daha da yükselecek.

    özet geç diyenlere gelsin:

    sigorta şirketleri, tamamen seçim öncesi verilen sözler yüzünden (ve zaten zarar yazan trafik branşında) yürürlüğe giren, geliri azaltan ve gideri arttıran bu "tavan fiyat" uygulaması sebebi ile oluşan zararı kapatmak için, üst limit olmayan poliçelerine yüklenip tarife fiyatlarını yükseltiyor. olan bu şu an. fiyatlar daha da artabilir, geçmiş olsun. bunlar kalıcı sebebi konunun. ayrıca; yedek parçaların ithal edildiği ülkemizde doların yükselmesi de fiyatlara direkt olarak yansıyor. döviz düşerse fiyatlar düşer mi peki; bir ihtimal var en azından, az da olsa düşebilir.

    ek olarak, kasko yapan trafik sigortası yaptırmasın diyenler olmuş. bilginiz olsun, tam tersine, birkaç yıl sonra kasko poliçesi kalkıp trafik sigortasına ek kloz/teminat olarak eklenebilir, diğer çoğu ülkedeki gibi. tramer falan hep bunun altyapısı. araç bazında hasar kaydı takibi halihazırda var, sürücü detay bilgileri ve ceza puanları da entegre olunca siz o zaman görün eğlenceyi.

    evet sana söylüyorum: bugüne kadar hiç hasar kaydı olmayan ama alkolden ehliyeti kaptırdığı, trafikte slalom atarken ceza yediği, 190 ile radara yakalandığı halde duran arabaya hafifçe sürten vatandaştan daha az prim ödeyen kardeşim.
    hazırla kendini.

  • 41. kalede kaleci yok ki

    "kaleci koysaydin o zaman amk." videosu çekip kendisine mail atıyorum şu anda.

  • 42. otuzlu yaşlardaki bir erkeğin günlüğü

    çok kısa kesiyim;

    kimlik arayışı aşağı yukarı biter bu yaşlarda. hayata bakışın kör topal bile olsa netleşmiştir. iş konusunda belli bir rotaya girmişsindir. artık 10 yıl sonra nerede olacağını, ne kadar kazanacağını aşağı yukarı bilirsin. bu yüzden eskisi kadar hayal kurmazsın, gerçek yaşamın ayan beyan farkındasındır çünkü.

    bekarsan, 30-35 arasındaysan yaşadın. artık özgüvenin yüksek. cinsel açlıkla geçmişse bile 20'lerin, kadınları reddedecek lüksü kendinde görüyorsun çünkü. bir de üniversite mezunuysan, sosyal çevren de öyleyse. evlenmek için yanıp tutuşan bir sürü akranın var. bir zamanlar peşinden koştuğun, telefonlarına bile bakmayan o kızlar. türlü bahanelerle sana ulaşmaya çalışıyor bile olabilir. tavsiyem, cinsel gücün yüksekken, alabildiğin tatları al. ama saygısız davranma kadınlara. sevmesen bile çiçek yolla, jestler yapıver bir zahmet. koca adam oldun lan artık, çiğ tespitlerini kendine sakla. piç olmaya filan kalkışma sakın. fazla içme bi de yatakta madara olursun.

    artık sevdiğin insanları da kaybetmeye başlayacaksın. cenazelere ailen değil, sen gideceksin. başlarda çok zor gelecek bu emin ol. küçük küçük şoklar yaşayacaksın uzak tanıdıklar öldükçe. aileden, yakın dostlarından birini kaybeder isen değişmeye başladığını göreceksin. daha az gülecek, daha kaygılı olacaksın. içki masaları eskisi gibi neşeli olmayacak. sakın ha yalnız içme. git ağlayacaksan da arkadaşlarınla ağla.

    paranı biriktir. hiç bir zaman çok para kazanmayacaksın. her gün içtiğin kahvenin bile hesabını yapmak zorundasın. o hesabı yapmadığın yıllardan geriye bir şey kalmadı çünkü elinde. yılda eline geçecek para ve yaşamak istediğin standartlar belli. ilkokul matematiği bile yeter gelirinle istediklerin arasındaki uçurumu görmek için. annenin sözlerini, babanın yüzünü hatırla. evlilik programında değiliz ama evin olmalı, araban olmalı. gerçekten. önce evi al. kredi ödenir merak etme. faizler düşer, evler ucuzlar diye bekleme. evler ucuzlamayacak. faizler düşerse de yapılandırırsın. arabanın masrafı bitmiyor, evlenince alsan daha iyi. evlen bu arada. yalnızlık zor, delinin biriyle değil ama. yüzü gülen bir kızla evlen. biraz güzel olsun diyorsan da olsun. çirkin bulduğun biriyle evlenip, hayatı ona da zindan etme.

    çok çalışman lazım abi. mesaiden çalarak kar etmiyorsun. it gibi çalış, paranı kazan. çalışmadığın zamanları mükemmel geçiriyorsan lafım yok ama sözlükte takılıyorsan, ne bileyim boş boş diziler izleyip, lise mantalitesini aşamamış tiplerle geyik muhabbeti çeviriyorsan, hayat kadınlarına, içkiye veriyorsan zamanı vazgeç. çalış abi. o an olmasa bile, mutlaka bir faydasını göreceksin bak. ama kendine çalış, kimsenin fark etmeyeceği, ya da takdir edilmeyeceğim işler için harcama mesaini. seni yükseltecek, çalışkanlığınla söz ettirecek işler için çalış. maaşını patron verse de kendin için çalışıyorsun esasında. emeğinin karşılığını o an alamasan da boşver, bir gün alırsın abi. çalış. çok çalış.

    son olarak, spor yap. iyi giyin. iyi ayakkabılar al kendine. gömleğin ütülü olsun. her gün tıraş ol. pazar günü bile. tek başına evde geçireceğin gün bile tıraş ol. berbere sık git. 1 ay geç gittim diye kar ediyorum sanma. abur cubur yeme. çok acıkırsan karışık paket kuruyemiş al olm. yemeğini evde ye. maaşını aptal hamburgerlere, şeker dolu kolalara yatırma. dışarda yemek zorundaysan da parasına çok bakmadan git iyi mekanlarda doyur karnını. harcadığın paraya değsin. bir de çok vaktin olmayacak ama zorla da olsa kitap oku abi. en azından ayda bir tane..

    zamanının kıymetini bil abi, gençlik gitti aslında baksana.

  • 43. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    eski mısırda kadınlar hamile olup olmadıklarını ve bebeklerinin cinsiyetini öğrenmek için buğday ve arpanın üzerine işerlermiş. hamilelik şüphesi olan bir kadınla hamilelik şüphesi olmayan bir kadın buğday ve arpa dolu çuvallara her gün idrarlarını yaparlarmış. hamile olan kadının idrarını yaptığı çuvaldaki arpa ve buğdaylar daha önce yeşerirmiş, böylece kadının hamile olduğu anlaşılırmış.
    eğer arpa önce filizlenirse bebek erkek ; eğer buğday önce filizlenirse bebek kız olacak demekmiş. işin ilginci 1900lü yıllarda yapılan bilimsel bir araştırmada bu yöntemin %70 oranında başarılı olduğu görülmüş.

  • 44. wesley sneijder

    kapattığı köşeye panpa.

    (bkz: anladın sen onu)

  • 45. vuruşamayan kadın terörü

    şans eseri yetiştirdikleri çocuklar gelir burada başlık açar. bir erkek olarak bıktım ulan sizin kadın düşmanlığınızdan! sokakta gidiyorum gördüğüm kadınların yarısı tamamen kapanmış, diğer yarısı da yere bakarak yürüyor; çünkü bütün kadınlar korkuyor. orospu, yollu, kıvrak, kezban sıfatlarınızdan korkuyorlar, bunları geçtim tacizden tecavüzden ve hatta öldürülmekten korkuyorlar. utanın pezevenkler 7 24 eleştirdiğimiz malum zat şeriat getirecek derken kendi elinizle getirdiniz şeriatı, hem de fiilen.

    edit; sinirle yazarken iki kelime karışmış.

  • 46. türkçeye düzgün çevrilmiş film adları

    eastern promises - şark vaatleri

    10 yıl düşünsem bıyle çeviremezdim vallah.

  • 47. kiralık aşk

    -havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını da olduğu gibi kabul etmeli demiş musset. bence kadınlar anlamak için değil sevilmek için varlar. ayrıca ben bi kadını ilk gördüğümde ayakkabılarına değil yüzüne bakarım. duruşuna, tavrına, bakışına ve ne ayakkabı giydiğini tahmin etmeye çalışırım. pek de yanılmam.
    -sivri topuk bence medeniyetin en güzel buluslarindan biri. kadını şahane gösteriyor. üzerindeki herşeyi çıkarsanız da stilettosuyla kalabilir. ve şahane görünmeye devam eder.
    -sivri topukların üzerinde şahane görünmeyi becerebilen bi kadının rahatını sağlamak da bence biz erkeklere düşüyor.
    ömer iplikçi rocks!!
    diyeceklerim 25. bölümle ilgili bu kadar!!

    evet, evet... biliyorum. gerçek değil.

  • 48. genç osman

    osmanlı'nın gördüğü en dramatik olayı yaşamıştır kendisi. büyük kararlar almış ama altında ezilmiştir. cesaretin kaybettirdiği de oluyor demek ki.

    https://www.youtube.com/watch?v=-7k6lbrjcbu

    isyan ihtimaline rağmen yeniçeriyi kaldırmak için hac bahanesiyle anadoluya gitmek isterken başlayan isyan padişahın en güvenilir iki adamının kellesini istedi. osmanlı'da böyledir. padişah bir karar alır, kararı uygulayan paşalar isyan çıktığı vakit "kararları padişahın aklına sokmakla" suçlanır. ve bedel olarak padişahın aldığı kararları uygulayan bu paşalar isyancılar tarafından istenir. padişah, kendi kellesini kurtarmak için "nizam bozulmasın" ayağına masum paşaları isyancıların önüne atar. isyancılar paşaları parçalar. mecazi anlamda değil, gerçekten parçalar. isyan biter. isyancılara mevki verilir. nihayetinde padişah gücünü topladığında isyancıların da defteri düzülürdü.

    1622'de de böyle oldu. isyan başlayınca, isyancılar padişah genç osman'a "yeniçeriyi kaldırmak fikrini kabul ettirdiği için padişah'ın hocası ömer efendi ve dilaver paşa'yı ister. genç osman'ın yanında bulunanlar da "kl taifesi toplandığında istediklerini alırlar, istediklerini verin" deseler de genç osman "evvel sizi, sonra onları kırarım" diyerek reddeder.

    isyancılar saraya dayanıp önce birinci, sonra ikinci ve en son üçüncü avluya girince "sultan mustafa'yı isteriz" diye bağırmaya başlar. mustafa, padişah genç osman'ın babası sultan ahmet'in üvey kardeşidir. asiler, genç osman'ı devirmeyi akıllarına koyunca, işlerin kötüye gittiğini anlayan genç osman yeniçeri ağası ali ağa'ya sığınmak üzere ağa kapısına gider.

    ali ağa asileri dizginlemek için padişahın isteklerini iletmeye gider, fakat şehzade mustafa'nın annesi oğlunu tahta geçirme fırsatını tepmez. isyancılara türlü vaater verir. isyancılar konuşmaya gelen ali ağa'nın lafını dahi bitirmesine müsaade etmeden onu öldürür ve daha sonra genç osman'ın yerini bulurlar.

    padişahı alıp sokakta bulunan atın üzerine koyup yürümeye başlarlar ve sultan'a türlü hakaretler ederler. veziriazam hüseyin paşa "sultan ocağınıza sığındı, mertlik sizindir, ona bunları reva görmeyin" diye ortaya çıksa da, katledilir. daha sonra padişahın yanına sokulan bir asi bacağını sıkıp canını acıtınca, ağlamaklı bir sesle "be hey melun, padişahınız değil miyim, nedir bu ettiğiniz cefa" diye haykırsa da nafile, asiler zulmü sonlandırmaz ve ortaya camiye götürürler sultanı.

    sultan mustafa asilerin karşısına çıkarılır ve padişah olarak tanınır. annesi hatta şuan kösem dizisinde de karakter olarak canlandırılan "halime sultan" derhal davutpaşa'yı veziriazam yaptırır. karşılığında oğluna rakip istemediğinden devrik padişahın katlini ister. fakat asiler buna yanaşmaz. devrik sultanı görmek isteyince davut paşa genç osman'ı caminin penceresinden asilere gösterir.

    genç osman, caminin içinde bulunan isyancılara "bilmeden size cefa ettimse affeyleyin, siz etmeyin. görün dünyanın halini, dün cihan sultanı idim bugün üryan kaldım. hangi padişahın kulları ona böyle ihanet ettiler." diye yalvarır. ama nafile, davut paşa elinde bulunan kementi padişahın üzerine atar. genç osman "be hey gafil, ben sana neyledim. iki defa katli gereken suçunu affeyledim. öldürmedim. sana memuriyet verdim. bana düşmanlığın nedir." diye isyan eder. sultan mustafa'nın annesi halime sultan "siz bilmezsiniz bu ne yılandır, buradan sağ kurtulur ise bizden, sizden kimseyi komaz" diye çıkışır.

    genç osman asilere "benim sipahi ağalarım ve yeniçeri ihtiyarlar, babalarım! gençlik belasıyla münafık sözüne uydum. beni bu hakaretle götürmeden keşke orada öldürseniz. ya beni istemez misiniz?" diye haykırır. asile "seni istemeyiz" deyince "o vakit katle razı değilseniz beni mustafa'nın odasına hapsedin." diye yalvarır.

    bir gün boyunca sultan ve asiler camide kalır. veziri azam davut paşa yeniçeri asilerine "burası camidir, hapishane değildir. yedikule'ye götürelim ne olacaksa orada olsun" deyince padişahı hakaretler içinde yedikule'ye götürürler. kalabalık dışarıda kalınca davut paşa ve adamı ömer ağa ile birlikte bir kaç kişi kapıyı kapatır. derhal genç osman'ın üzerine atılırlar ve boğuşma başlar. kilindir uğrusu isimli asi padişahın hayalarını sıkınca kementi boğazına geçirme fırsatı bulurlar ve devrik padişahı büyük bir vahşetle boğarlar. halime sultan'ın isteği üzere genç osman'ın kulağı kesilir ve kendisine götürülür. başka bir asi ise çıkarmak için uğraşmadan parmağını keserek yüzüğünü alır genç osman'ın...

    tarihçi peyuçlu şöyle anlatır;

    "sultan mustafa çeşitli görüşte toplulukların birbirine kenetlenmesi üzerine tahta çıkmıştı. bu yüzden hemen alem fitne ve fesatla doldu. nice kimselerin evi yağma edildi, nice kimseler zamanın ağası iken bir lokma ekmeğe muhtaç oldu ve nice eşkiyanın eline nice mal geçti. davut paşa halkın gönlüne gireyim ve veziriazamlıkta kalayım deyu herkese ne isterse verdi, ne tereddüt etti ne de çok gördü. devletin malı tükenince sıra vakıflara geldi, ne mütevellilik kaldı ne nazırlık... hepsi kayrılan kimselere dağıtıldı gitti. ne şeriata ne vakıf şartlarına uyuldu. garip ve uydurma hizmetler buldular ve bu yüzden reaya ve fukaranın bağrını deldiler."

    istanbul'da yaşanan karmaşa dinmedi. davut paşa da, bir noktadan sonra ipleri eline alamadı. üstelik anadolu'da ve trablus'ta yeniçerilerin adı "padişah katili" diye çıktı. yeniçeriler durumun aleyhlerine dönmesi üzerine padişaha çıkıp, genç osman'ı katledenlerin katlini istedi. sultan mustafa da bunun üzerine davut paşa ve adamlarının katline ferman verdi. meydanda başı kesilmek üzere cellat önüne gelen paşayı sultan'ın kız kardeşi olan hanımının para verdiği askerler kurtardı.

    olayın ardından destekçileri davut paşayı yeniden veziri azam yaptırmak istedilerse de yeniçerinin önde gelenleri padişahtan yeni bir ferman aldılar ve bunun üzerine paşa'nın yanında kimseler kalmadı. davut paşa ferman üzere yedikule'ye, genç osman'ı katlettiği odaya hapsedildi ve genç osman'ın idamından 7 ay sonra, genç osman'ı katlettiği kementle boğularak öldürüldü.

  • 49. hatay

    dün gece yandaş bir kanalda türkiye'ye nasıl ilhak edildiği tartışılan ve akabinde hatay gibi kuzey suriye'nin de türkiye'ye katılabileceği tartışıldı.

    meselesi çok kolay sanıyorlardı sanırım. lakin hatay'ın türkiye'ye faturası mustafa kemal'dir. evet, biz hatay'ı aldık ama karşılığnda mustafa kemal'i verdik.

    fransız doktor fissinger'in "günde 20 saat yatıp 4 saat oturmanız gerekiyor" diye reçete sunduğu mustafa kemal iki hafta sonra hatay'a, adana'ya ve mersin'e giderek "hasta oldu, artık iş yapamaz" laflarını kesmeyi hedefledi. o gezisi muhtemelen hatay'ın türkiye'ye katılmasının ön adımlarıydı ama mustafa kemal bu gezi dönüşü komaya girdi, bir daha yataktan kalkamadı. hatay'ı alacaktı ama hayatını verecekti.

    şuan türkiye'de hayatını halep için seve seve "üstelik yataktan kalkamayacak haldeyken" verebilecek bir lider var mı? bence yok. tayyip erdoğan kişilik olarak çok uzun çalışan, kolay pes etmeyen bir tip. ama işin içinde can olduğu hiç bir cesurluğunu görmedik. en azından hastalık nedeniyle 29 ekim'lere katılmayışlarını biliyoruz.

    oysa mustafa kemal, fissinger'in reçetesini ilk olarak 19 mayıs törenine katılmak için delmiş ve halkının yanında olmuştur. biline.

  • 50. 12 aralık 2015 anthony joshua dillian whyte maçı

    adam bira göbeğiyle robocop'a 7 raunt dayandı. takdir ettim.