Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. beyin yakan yirmi beş at sorusu

    bora ve gorkem nickli birisinden sabah sabah öpücük istemediğim için uğraşmayacağım soru.

  • 2. bülent ecevit'in itibarlı olmasının sebebi

    hem yemeyip hem de çalışmasıdır. bunu yaparken aynı zamanda lider vasfına sahip olmasıdır.
    barışçıl bir adam olmasına rağmen, kaçınılmaz bir durum haline geldiğinde tüm dünyayı karşısına almak pahasına silahlı gücü devreye sokabilecek iradeye sahip olmasıdır. "bıçak kemiğe dayandı" diyerek millete gaz verip sonra kemiğe dayanan bıcaklarla sarmaş dolaş olmamasıdır.

    uzun lafın kısası sözlerini eyleme dönüştürmeyi namus meselesi olarak gören bir lider olmasıdır.

  • 3. 21 kasım 2015 ışid'in paylaştığı türkiye görseli

    paşamın vurduğunun sesi geliyor hala rakka'dan, halep'ten.

    http://postimg.org/image/j5yfk2ng7/

  • 4. birine seni benim gibi seven olmayacak demek

    sakin sakin "biliyorum..." deyip alıp basını gidiyorlar.
    aradıkları sevilmek degil cunku.
    ben boyle anladım sahsen.

  • 5. tübitak'ın 50.000 kitabı toplatıp imha etmesi

    tübitak başkanı prof. dr. a. arif ergin'in yeniçağ gazetesi yazarı arslan bulut'a gönderdiği mektupla ortaya çıkan skandal: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…atti-36357yy.htm

    mektuba göre tübitak, kendi yayınlarından bugüne kadar çıkan bütün kitapları 2014'ten beri geçmişe dönük "kültürel uygunluk ve yerlilik testi"nden geçiriyor ve buna göre kitapları imha etmeye karar veriyormuş. bunun sonucu olarak sadece 2015 yılında 50.000'den fazla kitap imha edilmek üzere toplatılmış!

    evet, tübitak kitaplarının bazıları gerçekten sorunlu. konuyu gündeme getiren arslan bulut, tübitak yayınlarından çıkan ve çocuklara siyonizm aşıladığı belirtilen gökkuşağının tüm renkleri adlı çocuk kitabına itiraz etmişti: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…-var-36211yy.htm zira tübitak gibi aklın ve bilimin ışığını yayması gereken bir kurumun, çocuklara herhangi bir dine ait değerleri aşılaması kesinlikle kabul edilemez. ama bunlar bahane edilerek, başka kitaplar da toplatılıyor ve yok ediliyor demek ki. çünkü 2011 yılında yayımlanmış bir çocuk kitabının piyasada 50.000 baskısının kalacağını sanmıyorum.

    bu mektup sayesinde, tübitak yayınlarınca senelerce yayımlanan tüfek, mikrop ve çelik, kör saatçi, gen bencildir, modern insanın kökeni gibi kitapları şimdi neden bulamadığımız ortaya çıktı.

    bundan sonra "kültürel uygunluk ve yerlilik" adına piyasadan evrimci bütün kitapları toplatıp namaz hocası falan yayımlasınlar artık.

  • 6. %99 emin olunan fakat kanıtlanamayan şeyler

    adam redditteki başlığı almakla yetinmemiş. best comment olan yazıyı da almış.

    bu da link:
    https://www.reddit.com/…_of_but_you_just_dont_have/

  • 7. george clooney'in marmaray'da görülmesi

    kenarı kapmış çakaal.

  • 8. mudo concept kurtlu mobilya rezaleti

    (bkz: rezaleti diyeceksin hayvan herif)

    edit: sonuna kadar okudum ve gerçek bir rezalet olduğuna karar verdim.

    amme hizmeti için özet: mobilya alınıyor, mobilya kurtlu çıkıyor. sonra binbir yakarış gelip değişiyorlar ama o da kurtlu çıkıyor, sonra yine binbir uğraş üst modele geçiyor ekstra para ödeyip, yenisinde kurt çıkmıyor ama bir bakıyor ki evde kıymetli bir ağaçtan imal edilmiş olan kapıya bile kurtlar dadanmış.

    rica ederim.

  • 9. 21 kasım 2015 real madrid barcelona maçı

    son 10 yılda barcelona'nın reale top göstermeden beş attığı altı attığı maçlar izledik hem madrid'de hem noy kampda. real de birkaç defa fark attı oyun olarak ezemese de. ancak barcelona'nın yenildiği maçların hiçbirinde barcelona'nın aşırı sertlik, kırmızı kartlarla, sakatlama tehdidi ile reali yıldırmaya veya hınç almaya çalıştığını görmedim. bu hep real madrid'in acizliği çirkinliği oldu.

  • 10. 21 kasım 2015 galatasaray antalyaspor maçı

    hahsahdasdhajshdhashdjashdku haskjdh ashd ıashd hasıudh

    ahahaha 3-3

    edit: o değil de bir anda entry sayısı 20-25 arası düştü.

    neymiş hakemle beraber hem antalya'ya hem kuşlara sokmuşmuş selçuk. asdaysgdhsagdh

    edit2: 90+31783182698 grosskreutz attı beyler :'(

  • 11. gezi 17 aralık mit tırları ve ışid iftirası

    hakkında üç beş paragraflık aklanma kompozisyonu yazabilene cumhurbaşkanlığı külliyesinde danışmanlık kadrosu verilen kriminal dörtleme.

    .

  • 12. the matrix

    -yeni seri olmadı da diyelim ki anime oldu. o da olumlu

  • 13. 21 kasım 2015 ak gençlik suriye'ye kampanyası

    an itibariyle başlattığım kampanyadır. ümmet bu durumdayken sosyal medya'da ağlayıp etrafa küfürler yağdırmanın bir anlamı yok mümin kardeşlerim, artık elimizi taşın altına koymanın vakti geldi de geçiyor bile hangi üniversite'de okuyorsak okuyalım, hangi torpille yeni memuriyete başlamış olursak olalım vakit bu vakittir. başörtülü bacılarımıza suriye ordusunun zulmetmesine daha ne kadar tahammül edeceğiz? devletimizin uluslararası kurallar gereği eli kolu bağlı olabilir ama bizim değil!! suriye'ye gidip savaşın gidişatını değiştirmek bizim elimizde.

    lâ galibe illallallah!

  • 14. erkek genelevi olmamasının nedeni

    herhangi bir kadin yoldan gecen herhangi bir erkege birlikte olmak istedigini ima etsin erkek %90 kadinla birlikte olmayi kabul eder.

    her yer erkek genelevi bugunun toplumunda.

  • 15. hoşlanılan kızı markette durex alırken görmek

    ekstra büyük alırken görüldüyse sözlükte başlık açtırır.

  • 16. sıla'nın ünlü olmasının sebebi

    başlık sıla
    entry neden ünlü olduğunu anlamadığım şarkıcı.

    yarına kadar 100 kere defterine yazıp geleceksin. otur 0.

  • 17. ales

    aranızda hala yok akbili ne yapacağım, parayı ne yapacağım diyenleri görüyorum.

    ösym çok açık bir şekilde açıklamış; tabi ki de götümüze sokacağız.

  • 18. sakallı erkekleri koynumuza almıyoruz kampanyası

  • 19. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bugün japonya'da birçok tuvaletin hemen hemen buna benzediğini öğrendim.

    lavabo ve sifonu birleştiren bu nefis tasarım ürünü, japonya'da sıklıkla kullanılıyor ve sifonun dolması için gereken 6 litre su, önce musluktan akıyormuş. böylece -bizdeki gibi- tuvalete dökerken ve ellerimizi yıkarken kullandığımız suyu ayrı ayrı değil tek seferde harcıyoruz. ne diyeyim, dahiyane!

  • 20. alperen ocakları'nın savaş ilanı

    hani gerçekten türkmenler katledilse, adamlar milliyetçi sonuçta diyeceğim. öyle bir şey de yok. size ne oğlum el kaide'nin verdiği kayıplardan?

    bu işler öyle gariban üniversite öğrencisi dövmeye benzemez.

    5 yıldır süren iç savaşta dünyanın dört bir yanından gelen teröristlerle dişe diş mücadele eden suriye ordusu'na gider yapmak ciddi manada güven, özveri ve tecrübe ister.

    cesediniz bile dönmez oğlum geriye. yine de siz bilirsiniz.

  • 21. ankara otobüslerindeki bay bayan ayrımı

    ne için yapıldığından bağımsız gerizekalıca uygulama. ankara'yı parsel parsel satan adam öğrencinin 3-5 kuruş belediyeye sokmasına kızmasın bence. hep sen mi yiyeceksin biraderim?

  • 22. 60 bin dolar maaşı bırakıp ışid'e katılmak

    şeriatçıların isterse atom mühendisi olabileceğini gösteren haber.

    atayizler açıklasın.

  • 23. erdoğan'ın putin'in ardından si yu diye seslenmesi

    daha geniş açıdan çekilen bir kamera ile izlemeyi istediğim olay.

    o "see you" 'dan sonra, artık putin nasıl dönüp baktıysa, r.t.e yüzünde ve beden dilinde bir pişmanlık ve pişkinlik ifadesi ile,

    " ehehehe şey yani içerde yine şee ederiz demek istedim " moduna giriyor.

  • 24. thy'nin cep telefonu bilgisizliği

    uçmayı hala param var benim şeklinde algılayacak, sözlük kızlarına selam çakma olarak nitelendiricek yazarlar olduğunu ortaya çıkaran başlıktır. oğlum, uçak artık otobüsten daha hesaplı lan.

  • 25. ülke kuracak olsan milli marş yapacağın şarkı

    (bkz: sizli bizli başlık formatı)

  • 26. ülkücülerin hollanda konsolosluğuna saldırması

    bu şekilde suriye' ye girelim derken bulgaristan'ı alabiliriz.

  • 27. beşiktaş

    türkiye’deki spor organizasyonunu değerlendirmek için istatistiksel verilere bakmak yeterli. avrupa’nın en yaşlı futbolcu grubuna sahibiz. avrupa’nın en çok para harcayan ülkelerinden biriyiz. buna karşılık, vitrine çıktığımızda, elde edilen bir enternasyonal başarı yok. avrupa’nın adı sanı bilinmeyen birtakım kulüpleri, ligin kalburüstü takımlarını daha ağustos ayında elemeye başlıyor. bu yıl eleme maçı oynayıp elenmeyen takımımız olmadı. bu tablo içerisinde doğru yolda ilerleyen kulüpler de var. şüphesiz ki bunların başında beşiktaş geliyor. lakin bu yolun doğruluğundaki temel etken, akıl ve strateji değil. beşiktaş’ın başka gidecek yolu yoktu. yanlış yollara sapa sapa yolları tükenmişti. fıfa’daki dosyalar, avrupa kupaları’ndan men, altından kalkılması mümkün olmayan borç, üretime değil, tüketime yönelik transfer hamleleri. yol bitti, ya iflas ya da “isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, şimdi usul usul yürü” dendi ve beşiktaş o yolda yürümeye başladı. bu yolun simgesel adına da “feda” dendi zaten. o nedenle bugün beşiktaş’ı değerlendirirken sadece bir oyuncuya veya bir teknik direktöre bakıp değerlendirme yapamayız. 2012’de başlayan inşaatın finaline doğru gidiyoruz.

    süreç samet aybaba’yla başladı. bugün beşiktaş takımının ana figürleri arasında değerlendirilen oğuzhan özyakup ve olcay şahan onun zamanında cüzi ücretlerle takıma katıldı. aybaba gitti, bilic geldi; takıma tolga zengin, gökhan töre, atiba hutchinson, jose sosa eklemeleri yapıldı. şenol güneş döneminde de andreas beck, luis rhodolfo, mario gomez takviyeleriyle 4 yılın sonunda çok net bir 11’e ulaşıldı. zaten kadroda bulunan necip uysal, veli kavlak, ersan gülüm, ismail köybaşı’ya, dışarıdan alınan cenk tosun, tolgay arslan, kerim frei gibi oyuncular da eklenince, ana oyuncu grubu ortaya çıktı. bu oyuncu grubunun toplam maliyeti, rekabet ettiği galatasaray ve fenerbahçe’yle mukayese edildiğinde, cüzi miktarlarda kalmakta. hatta trabzonspor’dan bile çok daha az harcama yapıldığını söylemek mümkün.
    bu süreçte, bu takım -henüz- elle tutulur hiçbir başarı kazanmadı. peki ne kazandı? beşiktaş bugün avrupa’nın takibinde olan genç bir oyuncu grubuna sahip. oğuzhan özyakup, gökhan töre ana iki figür. avrupalının türkiye’ye baktığında ilk gözüne çarpan takım “artık” beşiktaş. çünkü onlar da anladılar, burada tüketen değil, üreten bir kulüp varsa, o da beşiktaş. geçtiğimiz yıl ilk defa, transfer alım satımından kâra geçildi. atınç nukan’ı almanya’ya gönderen, sadece kendi potansiyeli değil, beşiktaş’ın futbol değerleri üretmeye başladığı algısıydı belki de. bunun devamı gelecektir...

    dedik ya, gidilecek bütün yanlış yollar tüketildiği için, geriye sadece doğru olan yol kaldı diye. bu, ilk yol ayrımına kadar böyle. sezon başında bu manada bir yol ayrımı yaşandı ve beşiktaş yine yanlış yoldan gitti; ricardo quaresma. feda öncesi dönemin bütün özelliklerini taşıyan quaresma transferi, belki de beşiktaş yönetiminin taraftara gönderdiği, “ feda bitti, sefa başladı” mesajıydı. tamamen de hatalı bir mesajdı. beşiktaş’ı 4 senedir var eden futbol değerlerine tersti. fenerbahçe ve galatasaray’la yapılacak olan “büyüklük” yarışına beşiktaş’ı tekrar dahil ediyordu. “biz de dünya yıldızı alırız”, “bizim aldığımız oyuncu da havaalanında karşılanır”, “biz de havalıyız”... beşiktaş yönetimleri şunu anlamalı, beşiktaş tarihin hiçbir döneminde bu alanlarda fenerbahçe ve galatasaray’la rekabet edemedi. beşiktaş’ın artık yeni bir büyüklük tanımı yapmasının zamanı gelmiştir. tam da fenerbahçe ve galatasaray’ı bir tarafa iten ve kendini bir başka alanda konumlandıran... zimbabwe’den, izlanda’ya, her dünya vatandaşında bir duygu oluşturabilecek bir değer. bu, emek olabilir, yardımlaşma olabilir, paylaşma olabilir. bunların tamamı pozitif değerlerdir ve sporun ana ögelerinden bazılarıdır. beşiktaş’ı tanımlayan sporcu olcay şahan’dır, tüm tatavasına rağmen ricardo quaresma değil.

    beşiktaş’ın geçtiğimiz hafta bursaspor’a attığı golün üzerinde durulmalı. maçın son dakikalarında, takım zaten yorgun ve psikolojik olarak güçten düşmüş durumdayken. tam 7 farklı oyuncunun topa temas etmesiyle atılan kusursuz bir golden söz ediyoruz. bu golde çalışma var, paylaşma var, yardımlaşma var, sakinlik var ve bunları bir araya getiren; akıl var. bu sportif ögeler, bırakın bir pozisyonu, bir ligde, bir sezonda kaç takımın organize edip uygulayabildiği değerler? benim gördüğüm; hiç. ismail, cenk, olcay, gökhan, atiba, oğuzhan. goldeki 6 oyuncu. şan, şöhret, hava satacaksan bu sporcularla işin yok, bu sporcular sana saf sportif değer sunuyor. ister misin?

    işte beşiktaş’ın diğerleriyle farkı, bu gol. bu golü atabilmek için uzun süredir bir arada oynuyor olmanız gerekir, sahaya bir ortak akıl koymanız gerekir, o oyuncu grubunun bu organizasyon içerisinde teknik-taktik yetersizlik içerisinde olmaması gerekir. tam da bu yüzden milyon avrolar yatırıp beşiktaş’ın uyumunu satın alamıyorsunuz. tam da bu yüzden milyon avro yatırım yaptığınız oyuncudan oğuzhan özyakup verimi alamıyorsunuz. zira oğuzhan genç, oğuzhan aç, oğuzhan daha kariyerinin ilk basamaklarında ve o kariyeri tırmanırken tutup aşağıya çekeceği grup, kendinden daha şöhretli olanlar, daha doymuş olanlar, daha zengin olanlar. oğuzhan’lar yükseldikçe beşiktaş da yükselecek.
    bir spor müsabakası izlediğinizde, salt sportif bir aktivite izlemezsiniz. o aslında bir filmdir, bir şarkıdır, bir romandır... her skorun dokunduğu bir duygu ve bir anlam vardır. beşiktaş’ın samet aybaba döneminden bugüne getirdiği bir hikayesi var. bugün kaç kulübün güncel bir hikayesi var? o da yok.

    beşiktaş yeni stadyumuyla kupalar almaya, şampiyonluklar kazanmaya başlayacak mı acaba? soru bu. peki, sezon başından beri 1-2 maç dışında her maç pozitif futbol oynayan, taraftarını hop oturtup hop kaldıran, “keşke bitmese” diye dakika saydıran takıma ne demeli? doğruyu yanlışı, kazanıp kaybetmeye endeksleyeceksek, ligdeki 17 yanlış 1 doğruyu da götürmez mi?

    beşiktaş şampiyon olacak mı, bilemem. bildiğim tek şey, beşiktaş’ın kendi hikayesine uygun davranması ve -zorunluluktan da olsa- girdiği bu yolda devam etmesinin doğru olduğudur. sonuç ne olursa olsun, “bu” beşiktaş galiptir. 2008’de şampiyon olduğu halde, esasında mağlup olduğu gibi...

    bursaspor maçından sonra oğuzhan özyakup ve olcay şahan röportaj veriyor. oğuzhan tam “şansımız yaver gitti, kazandık” diyecekken, olcay fısıldıyor; “şans değil”. o kadar şey anlatıyor ki...

    gürcan ulusoy/evrensel

  • 28. 50 cent'in ırak'ta konser vermesi

    (bkz: in da mosque)

  • 29. alex de souza

    kendisiyle ilgili anlayamadığım 1-2 şey var. sormak istiyorum.

    1- kendisi hakkında neden sürekli olarak "kimse fenerbahçe'den büyük değil" cümlesi kuruluyor? alex'in fenerbahçe'de oynadığı dönemde ya da sonrasında "ben > fenerbahçe" şeklinde bi beyanı mı oldu?

    2-kendisi hakkında neden sürekli "fenerbahçe'ye zarar veriyor, susmalı" cümlesi kuruluyor? alex'in sevilla maçındaki imza polemiği fenerbahçe'ye ne gibi bi zarar verdi? hisseler mi düştü, futbolcular maça çıkarken ya bizim de primlerimiz verilmezse falan mı diyor? bu zarar tam olarak nedir biri net olarak ifade ederse sevinirim.

    3-yaptığı açıklamalar kimi neden rahatsız ediyor? aziz yıldırım ve aykut kocaman'ı anlayabiliyorum çünkü ikisini de doğrudan yalancılıkla suçluyor da taraftara ne oluyor? fenerbahçe taraftarı alex'in söylediklerinden neden rahatsızlık duyuyor bunu gerçekten çok merak ediyorum. bunlardan sözlükte de var bi açıklasınlar.

    4-alex'ten soğuyoruz ne demek? soğuyorsan senin problemin alex ne yapsın yani sen soğuma diye üzerine battaniye mi örtsün, doğru bildiği şeyleri söylemekten mi vazgeçsin? o zaman ısınır mısınız?

  • 30. 19 kasım 2015 türkiye'nin suyu ve parayı kesmesi

    1,5 sene iş için çok sık gidip, fazlaca zaman geçirdim kıbrıs'da. haliyle çok çeşit arkadaşlarım oldu. anası,babası,dedesi kıbrıslı olandan tut, türkiye'den seneler önce göç edip oraya yerleşmiş olana, milletvekili olandan tut, devlet memuru olan bir çok insan... ilk başlarda ön yargılı ve kızgındım "nasıl bizi sevmezsiniz lan ibineler" diye.bir süre kimseye türkiye'yi neden sevmediğini sormadım. tarafsız bakmak için kendim izlemeye başladım. önce gözlemlediklerimi yazayım.
    *ada içinde kolay kolay polis göremezsiniz. görseniz bile yanına gidip kafanıza göre geyik yapabilirsiniz. yani korkulan bir figür değildir orada polisler. bir olaya gitmedikleri sürece siren sesini kolay kolay duymazsınız.
    *bazen iş çıkışları 15-20 dakikalığına, kavşaklardan dolayı trafik sıkışır. bir tane insan evladı basmaz o kornaya. ya da kuyruktan çıkıp sıranın önüne dalmaya çalışmaz.
    *kıraathane kültürleri yoktur. kahve yerine akşamları arkadaşlarıyla buluşmayı, spor yapmayı veya dağa bayıra tırmanmayı severler.
    *en zenginiyle en fakirini aynı cafe içerisinde görebilirsin. ve tanımıyorsan da ayırt edemezsin. mütevazi insanlardır çoğunluğu. istanbul'dan ismi cismi olan çok lüks işletmeler gidip oraya mekanların aynılarını açtılar ama hepsi iş yapamayıp kapandı. çünkü salaş ortamları severler.
    *yaya geçidine ayağını basar basmaz durur arabalar. örneğin o gün çok dalgınsın ve yaya geçidine sağına soluna bakmadan atladın.. korkma 5 mt gerinde çoktan durmuştur arabalar. koşmana da gerek yok. sadece yürü.. emin ol bekleyecekler ve beklerlerken " hadisene lan amk çocuğu" demeyeceklerdir. diyorum ya mümkün değil bu durumlarda korna sesi duyamazsın.
    *çoğunun eğitim düzeyi yükseklerdedir. tabi bunda ingiltere'nin de payı vardır.
    *bahçesi yola bakan mekanlar, akşam dükkanlarını kapatıp giderler. almazlar yani içeri masalarını sandalyelerini. kimse çalmaz mallarını.
    *yemek yeme kültürleri muhteşemdir.rakı içerler ama daha çok viskiyi severler. özellikle black label.
    *biri kaza yapıp öldüğünde ortalığı ayağa kaldırırlar. yani bizdeki gibi 100 kişi tek seferde ölse, ada'yı yıkarlar. mına koyarlar o ada'nın.
    *gazetelerini açtığında içini parçalayan haberler göremezsin. 1-2 siyaset haberi dışında kalan haberlerin çoğu ahmet'in köpeği kayboldu,mehmet'in arabasının rengi çok hoşmuş,kanserli hastalara yardım konserine gelin tadındadır.
    *mekanda bir milletvekili gördüğünde eğer tanışıklığınız varsa kalkar masana kadar gelir. hürmet gösterir. sanki 40 yıllık dostunmuş gibi sohbet eder. göremezsin yani ben milletvekiliyim ananızı sikerim tarzını.
    kötü huyları yok mu? var tabi. ama inanın yazmaya değmeyecek, dile getirilmeyecek azınlıkta.

    bunları gözlemledikten sonra hikayesini okudum. ne olmuştu 74'de,öncesi de var mıydı? diye.sonra sevdiğim bir abimin babasıyla sohbet ettik konu üzerine.
    evet ülke olarak 11 senenin sonunda ( 11 sene uğraşmışlar türkiye gel bizi kurtar burada iyi değiliz diye ) kaddafi'nin yardımlarının da etkisiyle abileri kurtarıyoruz. orada anlatılana göre türk askeri bildiğin tüm ada'ya yürümüş. sıka sıka,ala ala gidiyormuş. sonra yukarılardan bir yerlerden bir emir gelince durmuşlar ve şuan bildiğimiz sınırlar çizilmiş. bu arada dede bunları anlatırken hala heyecanlı ve hala türkiye cumhuriyeti için şükran ve minnet dolu. neyse sonra özal geliyor ziyarete. ( onun anlatmasına göre ) karşılayanlardan biri de bu dedemiz. ( üstüne basa basa söylüyorum bu onun hikayesi. herhangi bir yorum katmıyorum) özal gelince, halkın önde gelenleri soruyorlar tabi.. " şimdi ne yapalım?sayenizde kurtulduk.şimdi ayağa kalkma zamanımız. biz tarıma, hayvancılığa başlayalım diye düşünüyoruz. bize nasıl yardımcı olabilirsiniz?" özal da demiş ki " ne gerek var canım.. biz size bakarız. girin devlet kadrolarına.." ( bu kısmı kısa kesiyorum) ve bu noktaya getirmek için de devlet memuruna zamanında ciddi maaşlar vermişler. kiminiz " ee yapmasalarmış, kabul etmeselermiş" diyebilir. olabilir.. o kısımla ilgilenmiyorum. sonu olmayan bir tartışma çünkü.
    neyse sonuç olarak günümüze kadar bağımlı bir şekilde gelmişler. bu arada türkiye cumhuriyeti'de sürekli "size biz bakıyoruz aç köpekler. istediklerimizi yapacaksınız." muamelesi yapmış adamlara. akp için konuşmuyorum. süre gelen tüm hükümetler..
    bugün bu adamlar.. tamam kardeşim 40 yıl evvel bizi kurtardın. hala da yardımını eksik etmiyorsun eyvallah demekteler. ama gel buna çözüm bulalım. tam bağımsız olalım. siz de bize bakmak zorunda kalmayın. demekteler. ee senelerdir yatırım yapan türkiye'nin de bu işine gelmemekte. ki normaldir. burası da pek uzatılacak bir nokta değil. çünkü bu kavganın da sonucu yok.
    kısaca sevme veya sevilmeme önce böyle başlar.. sonra da yukarıda yazdığım davranış şekillerine kadar gider.
    sizce anlattığım gibi yaşayan bir millet, tam tersini yapan bir milletten hoşlanır mı? ben hoşlanmıyorum lan. adam neden hoşlanıp sevsin? sırf 74'de onları kurtardın diye mi?
    arabada son ses müzik açıp kızlara laf atan, milleti dolandırmaya çalışan, hırsızlık yapan, tecavüz eden, adam öldüren kişilerin hepsi türkiye'den giden adamlar.. evlat olsan sevilir misin mına koyduğum?

    edit: asıl konuyu atlamışım. su mevzusu... düşün şimdi rusya geliyor sana ve diyor ki "hocam boruyu döşedik size ama yetmez bundan sonra mockba holding işletecek gazınızı. ne istiyorlarsa yapacaksınız" kabul eder misin? etsen de sinire kesmez misin? kessen de mına koyduklarım demez misin?

  • 31. ekşi itiraf

    az once ilk kez bir bebek dogurttum. anne de bebek de cok iyi. sukurler olsun. mutluluktan ayaklarim yere basmiyor.

  • 32. metro turizm havayolu şirketi kursa olabilecekler

    türkiye nüfusu en fazla 10 yıl içerisinde yarı yarıya azalır.

  • 33. rusya'nın ışid'e gönderdiği bombalı mesaj

    yalnız haber başlığı harika : "rus jetleri bu kez paris'te ölenler için füze fırlattı". asdfghjk
    sanki yan masaya şampanya gönderiyor herifler :)

    edit : evet, sıradaki füzemiz sevip de kavuşamayanlar için geliyor. dasvidanya!

  • 34. sabri sarıoğlu'nun otel açması

    otelin açılacağı yer, reyizin açmak istediği yerin epey uzağında olacaktır.

  • 35. mustafa armağan

    kendisini yıllardır bilirim, gördüğümde bazen iki satır okuyup, güler geçerim.

    malum resimden sonra, ilk defa oturdum twitter sayfasından yazdıklarına baktım. adam saf kötülük, hiç değişmemiş. bakın bu coğrafyanın en büyük derdi, budur, kadir mısıroğlu, mustafa armağan, fatih tezcan, hakan albayrak vs... binlerce kişi yazılabilir kuşkusuz ancak salt türkiye'nin değil, tüm ortadoğu'nun baş belası bu profildir. sınırlı kapasitesi, sınırlı ahlak ve sınırlı kişiliğiyle, bir yerlere gelemeyecek insanların, salt bir yeri işgal etmek ve oradan da, övünelecek bir tarif yaratarak aslen olmayan bir benlik yaratırlar.

    salt biz de yok bu hastalık, işte hitler, mussolini, franko ve niceleri... ancak bu tarih absürtlüğü ve olmayan gerçekliğin yaratılması, diğer ülkelerde bir dönem ayyuka çıkması ve sonra duvara çarpıp geri püskürtülmesi, biz de vuku bulmuş değil. bazen şu ülkenin yok olurcasına, islamcıların ciddi bir savaşa girmesini istemiyor değilim. girsinler, girsinler ki, karşılaştıkları gerçeklik karşısında artık aptal saptal hayaller kurmaktan vazgeçsinler.

    osmanlı, bu coğrafyanın bir ürünüdür ve bu coğrafyada yaşayan tüm insanların aslen ortak bir değeridir. bu ahmaklık yüzünden, bu gereksiz övünme yüzünden, objektif bir değerlendirilmesi yapılamıyor, yapılanlar da yaygın hale gelmiyor, ancak akademik seviyede ve orada bile genel bir ruh hastalığı içine hapsediliyor. mustafa armağan şimdi ne halt yiyor, allah aşkına? hem osmanlı adına, hem de cumhuriyet adına yalan atmaktan başka ne yapıyor? peşinden geldiğini zannettiği kitleye kötülük yapmaktan, onları saçma bir hayalin peşinden sürüklemekten başka ne yapıyor? bu ülkenin, en kalitesiz, en bilgisiz kesimi tarihçiler ve mustafa armağan bu genelin bile gerisinde.

    şu ülkenin tarihçileri, umut satmaktan vazgeçmeli, geçmişe objektif bakmalı ve buradaki sorunları tespit edip, ortaya dökmelidir. tarihçilerin işi umut tüccarlığı yapmak değil, tarihçilerin işi sağcılık yapmak ya da sağ ideolojinin, fideliği olmakta değil. tarihçi, geçmişi tespit eder ve toplumun doğru düzgün bir gelecek inşa etmesine olanak sağlar, katkıda bulunur. ancak bizim tarihçilerimiz yalan atıyor ve biz sürekli, yalanlarla kurulan boş, içeriksiz, hiçbir karşılığı olmayan gelecek hayalleri ve olmayan benliğimizle, bir "ben" inşa ediyoruz.

    mustafa armağan gibi, kalitesiz insanları emin olun, ne fatih, ne süleyman, ne sultan mahmut, ne abdülhamit, bürokrasinin en dibinde bile iş vermezdi. bir osmanlı'nın 19. yüzyıl aydınlarına bakın, bir de kadir mısıroğlu'na, mustafa armağan'a bakın.

    mustafa armağan gibi bir insanın şu toplumda prim yapması, kendisini karşıt olarak konumladığı kesime değil, hepimize zarar veriyor. bu toplum kalitesiz işler yapanın, ahlakı ve kişiliği olmayan kişilerin, önüne set çekmediği sürece, genel bir tepki koyup, boşa düşürmediği sürece, yok olmaya, bu şekilde sürünmeye mahkümuz.

    m.kemal eleştirilmelidir, sultan abdülhamit, sultan mahmut, süleyman ya da diğerleri. ciddi bir şekilde eleştire tabii tutulmalıdır, incelenmelidir, o dönem ve yaptıkları. islamiyet eleştirilmelidir, muhammed peygamber de dahil olmak üzere, iktidar-toplum ilişkisi incelenmelidir, araştırmalıdır.

    ancak küfür ederek, yalan atarak, iftira atarak çirkinleşerek bunlar yapılmamalıdır. tarih ciddi bir bilim alanıdır, saçma sapan şeylerle kirletilmemelidir.

  • 36. gratis

    %40 indirim kampanyasında 7,90'a sattıkları deodorant migros'ta 7,50 lira. başka sözüm yok.

  • 37. hiç seks yapmadığın biriyle evlenmek

    ülkenin bu saçma halinin temel nedenlerinden biri. nasıl olduğunu bilmediğimiz okulları seçeriz (herkes anadolu ve fen liselerine kasar), nasıl olduğunu bilmediğimiz meslekler seçeriz, ezbere işler yaparız sonra sevişmeden tanımadan evleniriz.

    hepimizin hayatına yazık oluyor. herkesin psikolojisi bozuk artık. bu ülkenin insanlarının rahatlamaya, kendi hayatlarını yaşamaya ihtiyacı var.

  • 38. ışid türkiye'ye girse olabilecekler

    (bkz: 20 temmuz 2015 suruç canlı bomba saldırısı)
    (bkz: 10 ekim 2015 ankara barış mitinginde patlama)

    kaç tane türkiye var anlamadım ben.

  • 39. vodafone arena

    otoban kenarında olduğunu kabul ediyor,
    beton yığını olduğunu kabul ediyor,
    bir semtinin olmadığını kabul ediyor,
    arsasını vererek, devletin kendisi için stadı yaptığını kabul ediyor. buraya kadar güzel. böyle taraftara canım veda, adamın elinde değil; o dönemin yönetiminin basiretsizliği. buradan çıkıp tüm galatasaray taraftarı yalaka diyemezsin.

    demem ben de.

    ama sen bunları bilir halde gelip burada vodafone arena'ya laf atarsan ağzının orta yerine yapıştırırlar toki arena'nı. sonra da ''yine debe'ye girmiş yeeaa'' diyerek ağlarsın.

    birileri de yapımında dik duruş yok dedi galiba. beşiktaş öncelikle siyasi bir oluşum değil. beşiktaş her söyleminde hükumete yüklenmek zorunda değil, beşiktaş rte düşmanı olmak zorunda değil. lakin bu adamlar gidip arsasını, tarihini satıp başka bir yerde hem de o kadar borcun içinde 1 senede devlet tarafından stat yapılmasını reddetti.

    ne oldu? çarşı'nın gezi olayları, beşiktaş'ın bu inadı vs. stadın yapımı kaç kez durduruldu. götten tarihi eser uyduruldu. yan tarafında 50 katlı bina varken, çatı 40 cm yüksek diye bahaneler üretildi. sen buradan devletin, akp'nin beşiktaş'a destek çıktığı sonucuna varıyorsan boş ver zaten bu işleri. en sonunda herkes o stadın oraya yapılacağını anladı.

    artık gereksiz yere siyasi gerilim yapmaya gerek olmadığı için de 2 saygıdan teşekkür edildi. dediğim gibi ben galatasaray taraftarını durduk yere ''ahaha amk tokileri, saray soytarıları, akp fanboyları'' diye yaftalamam. ama sen de yönetiminin yaptıklarını bildiğin halde gelip beşiktaş'a laf atarsan, bana bunları de; beni aşağıla demiş olursun direkt.

    ondan yapma. bırak.

    dünyanın en güzel yerlerinden birine yapılan, çevresi safi beşiktaşlı olan bir yere yapılan, emekle ve dik duruşla yapılan, gezi'deki haksızlıklara rağmen yapılan, borçlara rağmen türk futbol tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmalarından biriyle yapılan, onurla ve gururla; dolmabahçe'ye yapılan stattır.

  • 40. trabzonspor'a üye olan aynı soyadlı 105 kişi

    hacı osman zamanında sıkı çalışmış, anladığım bu.

  • 41. jose rodriguez martinez

    geri zekalı galatasaray taraftarını göt eden aslan parçası. sizin ben tahammülsüzlüğünüze sokayım.

    not:gs

  • 42. ekşi sözlük ilik donörü aranıyor ilanları

    bu başlığı açmamın sebebi tıpkı kan aranıyor başlığı gibi genel bir başlığımız olsun. ilik nakli ve kök hücre bağışına ihtiyacı olan yavrularımız bu başlık altından duyurulsun.

    hastanede çok kısa süren bir işlemin ardından ilik donörü olmanız mümkündür. "kök hücre ve kemik iliği bağışı için onay formu"nu doldurduktan sonra 2 tüp (şu tahliller için kan verdiğiniz tüplerden daha büyük değil) kan örneğini alıp doktora teslim etmeniz yeterlidir. ayrıca ilik nakli sanıldığı gibi vücudunuza zarar vermez. kan örneğiniz alındıktan sonra eve gidersiniz. ilik nakli olacak hastayla eşleşirseniz sizi tekrar ararlar ve bu defa detaylı tetkikler yapılır ve o hasta için iliğiniz uygunsa sizi bir ameliyathaneye alırlar ve kalça kemiğinizden (leğen kemiği) enjektörle ihtiyaç duyulan doku alınır. işte bu kadar.

    son ana kadar iliğinizi vermekten vazgeçme hakkınız da saklıdır.

    ülkenin herhangi bir yerindeki kızılay kan verme merkezlerinden bu bağışı yapabilirsiniz. sisteme girmeniz yeterlidir. bizde bu uygulama maalesef çok yaygın olmadığından, tedavi olabilecekken uygun iliği bulamadığımız birçok çocuğumuz var. unutmayalım ki bu çocuklar hepimizin.

    edit: şurada gerekli bilgileri bulabilirsiniz.

    edit 2: telefon acip ogrendigime gore kizilay kan merkezlerinin bazilari hafta sonu da kan aliyor, bazilari da hafta ici saat 20:00'ye kadar acik kaliyormus. o yuzden normal mesai saatleri disinda kan vermeye gitmeden once telefon acilip ogrenilirse daha şukela olur kanaatindeyim.

  • 43. 21 kasım 2015 mersin idman yurdu fenerbahçe maçı

    yahu rvp her boşa kaçıp da pas alamadığında "aha, bu sefer kesin gidecek barcelona'ya" diye kuruntu yapmaktan saçlarım dökülmeye başladı. öyle bir his yaşıyorum ki; sanki rvp, eski sevgilisine son bir şans vermiş afet-i devranmış da, fenerbahçe de kendini sevdirmeye çalışan kara sevdalı aşıkmış gibi...

    şu adam boşa çıktığında biraz pas atın, gözünüzün yağını yiyeyim yaa... alper... diego... allah aşkına yaa... adam sakal falan da bırakmış. ister istemez guiza sendromu yaşatıyor o sakal bize.her seferinde dağa taşa vursa bile pas verin, kazanalım şu herifi ya.

  • 44. çatalhöyük'te bulunan meyve sıkacağı

    daha çok süzgeç gibi duruyo ama başarılı. al bunu bu haliyle koy mudo concept'e peynir ekmek gibi satarsın. tasarımcısı çağını aşmış.

  • 45. burger king

    (bkz: yine yemeksepetine soktun kardeş)

  • 46. ışid'in yazar ip numaralarını ele geçirmesi

    kimdir nedir'imde bir an için "cpu tağut kondüktör azimli tasnifçi" yazıp kaybolmasıyla fark ettim. şimdi çıkıyorum, kireçle üstünü boyayıp 3251420 yazacağım.

  • 47. kiralık aşk

    türk dizilerinin çoğunda yapılan klasik hata yapılmıştır, entrika, dram, gerginlik eklenerek güzelim diziyi hiç ettiler. bunu daha öncede yaşadık (bkz: yabancı damat), (bkz: aramızda kalsın).
    bu tarz dizilerde yan karakterler genelde çok başarılı oluyor, yabancı damatta ruşen, nazire, memik dede sahneleri gülme garantiliyken, niko ve nazlı kaza, hastalık ve ayrılıktan bi mutlu olamadılar ta ki dizinin finaline kadar, finalde mutlu oldular ne fayda, dizi baydı allah baydı, ilker aksum, binnur kaya, sumru yavrucuk, erdal özyağcılar, arif erkin ve zeki alasya hatrına dram içinden mutluluk ayıklayarak izledik. bu arada bu nasıl bir kadrodur arkadaş.
    yan karakterlerin kurtardığı bir başka dizi aramızda kalsın. yadigarla civan finale kadar bin bir zorluk çekerken,(yine finalde verilen bir doz mutluluk) arife, hatcik,mahir, sarı çekirge yüzümüzü güldürürdü. yine kadroya bakalım, binnur kaya, uğur yücel, gökçe bahadır, bilge şen, ayça damgacı.
    gelelim mutluluk ayıklamaya çalıştığımız dizimiz kiralık aşka, koriş ve neriman sahneleri ile ne kadar yürünür, allahım ne büyük acılar bunlar anladık, ben de diyorum ki allahım ne büyük kabızlık bunlar. yeni replikler yok, aynı repliklerde dönüyoruz ve artık gülmüyoruz. geri kalan yan karakterler hep bi entrika hep bi dallas ruh hali. ömerle defne zaten koca koca insanlar liseli gibi hep bi tribal, iyi olduklarında da yine liseli gibi tenha arayıp öpüşme derdindeler. bu dizide bir şekilde kotoran diğer diziler gibi sağlam bir kadro da yok maalesef.
    gelelim bu bölüme, inandırıcı olmayan bir çok şey yazılmış zaten, benim için inandırıcı olmayan şey nazlıcanın tripleriydi, belli adamla almış yürümüş. deniz tramba ile defnenin tanıştığını duyunca ilk tepkisi acaba denizle beni biliyor mu diye düşünmek olurdu, sonra içine bir kurt düşerdi denizle defne arasında bir şey var mı diye, öle crazy eyes modunda ortalıklara dökülmezdi, hatta kimse ortalıklara dökülmezdi, ofis ortamında öyle bir mail gelecek millet toplanıp o kişinin üzerine gidecek, bullshit. gerçek dünyaya dönüm anam, kimse kimseyle iş yeri için kötü olmaz, arkasından konuşulur,sonra hiç bir şey olmamış gibi takılır herkes.
    bence defne ile ömer arasında o tılsım da kalmadı zaten. bi niko nazlı birbirine bakınca içleri giderdi, civan ve yadigarı izlerken o kimya baş döndürürdü, özcan denizi oyuncu olarak değerlendirmesem de bir bahar ve seymen aşkı vardı bir zamanlar, ali haydarla hanım birbirine bakarken ikinci bahar bu aşk cidden diye düşünürdük.
    ben son iki bölümdür aşırı kasan bir elçin sangu görüyorum, insanların istagramlarına sevgilinle ayrıl barışla ol demelerine aşırı takmış, her şeyini ortaya koyamayan bir yanı var sanki, bu mesleği seçtiyseniz okadar şan şöhretin yanında bir takım götürüleri de olacak. ay kendimi milleti ağına düşürmeye çalışan yapımcı gibi hissettim şu cümlemle.
    neyse finale kadar kuvvetle muhtemel ömer ve defne buluşamayacak, final içinde bu kadar entrika izlenmeye değer mi bilemedim.
    ya bir de ofisten bir kezban senle ilgilendi diye denizin o tribi nedir arkadaş, kadınlar ne kadar kolaysınız, of içim şişti, repliğe gel.

  • 48. suudi arabistan

    senelik 16,5 milyar dolar olan hac ve umre gelirlerinin prenslerinin sikişmek için ithal ettiği viagra giderine yetmeyeceği ülke.

    siz cahil değil, mal oğlu malsınız lan!!!

  • 49. kemal sunal küfür ederek komiklik yapan zavallıdır

    sanat orda zaten amk. sen de et bakalım komik oluyor musun aynı şekilde?

  • 50. burak yılmaz

    karşı karşıya kaçırdığı golü geçtim, kaçırabilir. aslında kaçırmaması gerekir bir forvet oyuncusunun ama ola ki kaçırdı.

    yahu ilk yarıda bir pozisyon var.

    antalyalı oyuncu topa vuruyor, ofsaytta olan adam topa dokunmuyor. top süzüle süzüle auta çıkarken burak koşup alıyor topu. önünde 30 metrelik bomboş alan var. top sürecek. defansın sağında. forvet oyuncusu. 31 yaşında. yıllardır üst düzey top oynayan adam.

    bu adam topa ikinci vuruşunda önü 30 metre boşken taca çıkartabiliyor topu. dönen pozisyon da uzaktan şut oldu kalemizde. özetlerde bunun bu hareketini gösterirler mi bilmem ama pozisyonu görürsünüz.

    amatör kümede bu hareketi yaptığın anda bir daha amatör kümede futbol oynama şansın olmaz. çünkü hem hocan anında oyundan çıkarır seni, hem maçı izleyen yuhalar, hem de namın yayılır:

    "auta giden topu alıp sürmeye çalışan, taca çıkaran, pozisyon veren adam (!)" diye.

    adam demezler, amatörde başka bir şey derler ama olsun. gg olabilir.

    ama bu yukarda saydıklarımı galatasaray spor kulübünde yaparak yılda 4 milyon euro kazanabilirsin bu arkadaş gibi.

    delireceğim ya.

    oturtan boga katkısıyla, işte o pozisyon.