Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. hayır cevabı alıp töreni terk eden nikah memuru

    nikah memurunun halt etmesidir. bir milletvekilinin, bakanın, varlıklı zengin bir ailenin nikahı olsa memur herkesten çok güler , espriye kahkahalarla katılırdı. gariban bir espri yapmış işte, ne var bunda? bu ne tahammülsüzlük?

  • 2. kıbrıs'ta sabah ezanının yasaklanması

    kktc ayrı bir devlettir, anayasası da farklıdır, ceza kanunu da farklıdır. avukatın talebinin suç olarak görülmesi saçmalıktan öte mallıktır.

    isteyen istediği ülkede istediğini talep edebilir, bağımsız mahkemeler de istediği sonuca varabilir. kendi ülkemiz bitti, bağımsız ülkelere de karışır olduk.

  • 3. çocukluktaki gücümün %5'ini kullanıyorum geyiği

    (bkz: evet bi sensin)

  • 4. doğuya doğru gidildikçe kalitesi artan şeyler

    kebap

  • 5. chp'nin başına geçmesi gereken isim

    (bkz: korcan cinemre)

  • 6. breaking bad'in türk versiyonu çekilmesi

    (bkz: bonzai behzat)

  • 7. kumar masasında bir kerede bırakılan en büyük para

    7 cay , 2 oralet 5 karisik tost.

  • 8. ışid'e kaçan türbanlı bacılar

    "çocuğunun beynini bebeklikten itibaren yıka, sonra da ışid'çi oldu diye ağla" cümlesinin kurulmasına vesile kızlardır.

    anne babalara tavsiyem, çocuklarınızın beynini küçükken yıkamayın, sonra düzelmesi zor olur, bırakın yolunu kendi çizsin. inançsa inanç, doğruysa doğru... bu çocuklara seçim hakkı tanımamışsınız, sonra da ışid'çi oldukar diye ağlıyorsunuz. hem size, hem çocuklara yazık.

  • 9. tc'nin batısına gidildikçe penis boyunun kısalması

  • 10. thy türkiye japonya fiyat politikası rezaleti

    evet efendim, eksisozluk kariyerimdeki ilk rezalet basligimla karsinizdayim.

    derdimi s.kmek uzere olan arkadaslari tenzih ederim, onlar zaten her daim hazir durumdalar ama bahsetmeden gecmek istemedim. turkiye'nin havayollari alanindaki temsilcisi durumundaki firmanin kendi vatandasina attigi kazigi sizlerle de paylasmak istedim. tahmin ediyorum ki diger ulkeler icin de ayni durum soz konusudur ama japonya'da yasayan bir turk vatandasi olarak an itibariyle tecrube ettigim tatsizligi aynen aktariyorum. uzun surmeyecek merak etmeyin. annem ve babam icin japonya ucak bileti bakiyorum, gelsinler, hazir ben de buradayken gorsunler buralari diye. gelmisken de aktarma yapmadan daha rahat gelsinler istedigim icin ilk olarak turk hava yollarini denedim. karsima cikan sonuc aynen soyle:

    turkiye'den kalkis cift yonlu ucus icin:

    istanbul - kansai: mart 23, 2016
    kansai - istanbul: nisan 13, 2016

    ekonomi ucusu: 140,503 japon yeni (3,330 tl)

    japonya'dan kalkis cift yonlu ucus icin:

    kazin arka ayagina bakiyoruz hemen:

    kansai - istanbul: mart 23, 2016
    istanbul - kansai: nisan 13, 2016

    ekonomi ucusu: 97,860 japon yeni (2,319 tl)

    mesaj: turkiye'den firmamizi kullanarak yurtdisina gitmek istiyorsaniz -bu baslik icin japonya- kisi basina bir japon vatandasina gore yaklasik 1,000tl fazladan odemeniz gerekmektedir. ustelik kisisel ortalama geliriniz onlara gore cok daha dusuk olsa da. o yuzden bok yemeyin oturun oturdugunuz yerde.

    derdimi sikecekler icin on edit: tabi ki anne babami getirmek icin fazladan 1,000 lira vermek benim icin dert degil. anlatmaya calistigim ulkenin prestijli havayolu firmasinin kendi ulkesinin insanina yaptigi haksizlik.

    bu da boyle bir rezalet olarak dursun bir kenarda.

    edit: yahu bu kadar net bir haksizligi dahi savunabilen insanlar varken, sirketin kar etmesi adina turkiye'de yasayan turk vatandaslarinin seyahat hakkini boylesine gasp eden bir politikayi mazur goren insanlar varken nasil olacak bu isler?

    nutkum tutuldu.

    siz haklisiniz, ben cahil, ucagi otobus ile karistiran bir ilkokul mezunuyum. canlarim benim.

  • 11. götün güzel demenin kibarcası

    yanlış başlığa girilen entry'lerin olduğu başlık. doğrusu:
    (bkz: götüm güzel demenin kibarcası)

  • 12. fare yapıştırıcısı

    bundan kurtulmak istiyorsanız kullanmanız gereken şey çok basit: ayçiçek yağı.
    şirketimizi fare bastı, arkadaşların bulduğu çözüm fare yapıştırıcısı oldu. sabah ilk gelen kişi olduğum için gariban fareyi bulan da ben oldum. geçen başka bir tanesini yapışkanla yakalayıp yapıştığı şeyle beraber direkt canlı canlı dışarı atmışlar. ancak tahiminim en az 2-3 gün öyle can çekiştikten sonra ölür. tabii böyle bir olasılık benim için kabul edilebilir değil. internette araştırdım, bu meret yapışkan yağ ile temizleniyormuş. şirkette çiçek yağı vardı, boca ettim garibanın kafasına, sildim ettim, bayağı hırpalandı hayvan, bıyıkları mıyıkları koptu ama bayağı temizlendi. sanırım bu noktada korkudan bayıldı hayvancık. bir kutunun içine koydum, yarım saat kadar uyuyup kendine geldi, uyanınca kıpırdanmaya başladı. hala kolunu bacağını zor oynatıyordu. biraz daha yağ dökünce baktım zıplayıp kaçmaya çalışıyor, götürüp hayvanı bir çalı dibine bıraktım. yani olabilecek en canice fare yakalama tekniği budur herhalde, zehir mehir daha iyi. ama başınıza gelir de o yapışkandan kurtulmak isterseniz, aklınızda bulunsun, çözüm (bkz: ayçiçek yağı)

    düzeltme: canice olan teknik değil, insanların onu o halde bırakması. benim gibi uğraşır çıkarırsanız, aslında daha bile insanca sayılabilecek bir yakalama yöntemi bile denebilir. bizim arkadaş gibi "ağzı burnu yapışsın!!" diyerek tüpü boşaltmazsanız hayvanı kurtarmak daha kolay olabilir.

    edit: bir de fare milleti feci zeki. ilk fare bir günde yakalandı. ikincisi aynı noktaya koyduğumuz yapışkana kesinlikle gelmedi. başka yer koyunca geldi. üçüncü varsa artık yakalanmaz herhalde. varsa zaten yapışkan olayını ciddi ciddi sabote etmeyi planlıyorum.

    büdüt: fare de dünyanın en sevimli yaratığı lan, o kocaman boncuk gözler...

  • 13. 6 kasım 2015 akp'nin taşeron vaadinden çark etmesi

    oy veren taşeronların sorunudur, sikimde olmayan durumdur, taşeron kendini siktirmeye alışıksa bananedir.

  • 14. yılmaz özdil'in y-chp'lilere hakaret etmesi

    vatan partisi, anadolu partisi varken 3. bir hardcore ulusalcı partiyi ne yapacak acaba?
    bu adam akp'ye çalışmıyorsa ben de bi şey bilmiyorum.

    lan bugün kılıçdar sosyal demokrat ekiple ayrılıp başka parti kursa chp barajı zor geçer, ne anlatıyorsunuz?

  • 15. alex de souza

    o kadar paragözdür ki a2 takımında yatarak 3.5 milyon euro almak varken ülkesine dönüp düşük bir maaşla futbol oynamayı tercih etmiştir.

    siktir git azizim, siktir git.

  • 16. şapka devrimi ülkeyi 100 sene geriye götürdü

    (bkz: korcan sen misin)

  • 17. evlen çocuk yap boşanırsın sonra

    (bkz: yap işlet devret)

  • 18. ismini ingiliz ismiyle değiştiren uzak doğulular

    adamın adı zhaoshuaiguo amk . seçtiği nick osman abi 'ydi. buna erzurum telekom santralinde küfür etmeyi öğretmiş bazı fırlama mühendisler . ankara'ya döndüğünde habire amine koyum amine koyum diye geziyordu ortalıkta. bir gün karıştırdı mevzuyu , toplantıda müşteriye selamın aleyküm diyeceğine selamın amine koyim dedi.osman abi'yi bir daha görmedik.

  • 19. 6 kasım 2015 dolar kuru

    an itibariyle 2.92'yi aşmış kurdur.

    seçim sonucuyla zengin olunmaz. çalışarak, üreterek, kendini geliştirerek olur. imam hatiplerde yetişen nesillerle, inşaata dayalı ekonomiyle nereye kadar gidilebilir? hiçbir yere gidilemez.

  • 20. belediyelerin meyve veren ağaç dikmemesi

    normaldir. meyve ağaçları şehir ağacı değil, zirai ağaçtır. bakım ister, ilaçlama ister, hasat ister. kentte yetişen ağacın meyvesi dökülür, yerlerde çürür, koku ve sinek yapar. bu nedenle batı kentlerinde de bulvarlarda meyve ağaçları bulunmaz. keza kerestelik olarak yetiştirilen kavak ağaçları da şehir ağacı değildir. belediye rant uğruna abuk sabuk ağaçlar dikip duruyor şehrin her yerine. esasen bulvar ağaçları çınar, ıhlamur, at kestanesi gibi boylanan, yaz aylarında güzel gölge veren uzun ömürlü ağaçlardır.

  • 21. 6 kasım 2015 aziz yıldırım'ın basın açıklaması

    bahsi geçen futbolcu diyerek küçültmeye çalıştığı adam bizim heykelini diktiğimiz ve çocuklarımıza hatta torunlarımıza anlatacağımız fenerbahçemizin efsanesi büyük kaptan alex de souza dır. (hatırlatma notu)

  • 22. en kaliteli sanatçıların alevilerden çıkması

    (bkz: salvador dali'nin alevi olmasi)

    bilinen diger adi haci bektas-i dali'dir.

  • 23. dünyanın marşı olabilecek şarkı

    tabii ki imagine

  • 24. kendinizle çıkar mıydınız

    (bkz: amıma bile korum)

  • 25. sütyen gören orhan pamuk mutluluğu

    olay ig nobel töreninde geçiyor.

    biyoloji derslerinde vajina, meme denince gülen çocuklarız lan biz. 30 yıl sonra, nobel de alsak sütyen falan görünce yelkenler suya iniyor:
    https://youtu.be/kxf3hk21bwi?t=170

    ben şahsen robert koleji'nde işlerin farklı olduğunu sanırdım. değilmiş.

    ----"olay ne, tam olarak" diyenlere açıklama----
    ukraynalı doktor bir ablamız acil durumlarda gaz maskesi olarak kullanılabilen bir sütyen geliştirmiş*. bu yüzden de ödüle layık görülmüş.

    bu ödülleri de, hali hazırda nobel ödülü almış insanlar veriyor. orhan pamuk da o sırada bu yüzden sahnede.

    neyse efenim o an geliyor. ablamız sütyenin demonstration'ını yapmak üzere sütyeni çıkarıyor. olaylar gelişiyor.

  • 26. beyin yakan ilkokul 4. sınıf sorusu

    eğitim sistemimizde ilkokul 4 de bunu soruyorsak biz neden hala marsa gidemedik sorunun cevabını biri bana versin. sonraki senelerde mi acaba çok terse bir olay gelişiyor?

    tanım : kesinlikle ilkokul 4 sorusu değildir. öss'de (şu anki adı ne bilmiyorum) sorsan uygundur.

  • 27. türkiye ateist partisi

    tam adının "türkiye ateist partisi - marksist aktivistler" olması gereken parti. bu sayede kısaltması "tap-ma" olur. ismiyle müsemma olur. ismiyle müsemma ne komik tabir lan.

  • 28. türklerde yatağı duvar dibine koyma güdüsü

    genelde 100 metrekare göt kadar evlerde yaşadığımız için odalar da haliyle küçücük. bir keresinde televizyondaki evlere özenip yatağı tam odanın ortasına koydum. sağ ve sol tarafa üstüne abajur konmuş komodin de ekledim.

    ama yatağa geçip uyumam için uçmayı öğrenmem gerekiyordu. odada adım atmaya yer kalmadı amk!

    güdülendim de sonra duruldum!

  • 29. medical park

    birazdan anlatacağım olaydaki kişilerin kim olduğunu öğrenmek isteyenler için ön bilgi;

    (bkz: eymen bebek için yardım kampanyası)

    eymen'in kampanyası henüz devam ederken, acil tedavileri türkiye'deki hastanelerde yapılıyordu. o dönem yine bir gün bir sağlık sorunu olmuştu ve annesi tuba, eymen'i medical park'a götürdü apar topar. hastaneye acilden giriş yapıldığı halde, hastane yönetimi bir makbuz çıkararak peşin para istemişti acil için. itiraz edildi buna ve o makbuzu da sözlükte, kampanya başlığı altında paylaşmıştım. hastane yönetimi entry'i okumuş, tuba'ya ulaşmıştı anında. bir hata yapıldığını belirtip bu yanlışlık için defalarca özür dilemişlerdi. tuba'dan, neredeyse yalvar yakar bir şekilde, rica minnet, hatta deyim yerindeyse şov yaparak makbuz görselinin kaldırılmasını rica etmişlerdi. bizim tuba aşırı yufka yürekli ve merhametli bir kadındır. beni arayıp durumu anlattı. işin aslı ben kaldırmazdım o makbuzu oradan ama, zaten ailece yeteri kadar büyük dertleri vardı, iyice baş ağrısı olmasın diye tuba'nın isteğini yerine getirip kaldırdım makbuzu.

    bu arada eymen'i sedyeden beyninin üstüne düşürdüler, tüm itirazlarımıza rağmen tuba yine şikayetçi olmadı. bu yetmedi, başka bir gün 40 nabızla hastaneye götürülen eymen için "bir şey yok, gayet normal. eve götürebilirsiniz" dediler, ertesi gün çocuğa kalp pili takılmak zorunda kalındı. böyle de hayati bir tehlike atlatıldı bunların yüzünden. bu olayda da şikayet edelim dediğimiz halde etmedi tuba. hem zaten çocuğunun derdine düşmüş, canıyla uğraşıyor, başka bir şeye bakacak halde bile değil, hem de hâlâ iyi niyetini koruyor.

    tüm bu olaylar atlatıldı, kampanya başarıyla tamamlandı, eymen'in isviçre'deki tedavisi yapıldı. aile türkiye'ye döndü. tabii anne de baba da o süreç boyunca ellerinde ne var ne yoksa satmışlardı. işten zaten mecburen ayrıldılar. her ikisi de bir yıldan uzun bir süredir çalışmıyor. yaptıkları yığınla iş başvurusundan olumlu bir yanıt veren olmadı. bu şekilde sıkıntılı geçen uzun bir sürenin sonunda, tuba bir iş buldu geçen hafta. medical park'ın temizlik işini yürüten taşerona firmada, medical park'ın temizlik ekibi şefi olarak iş başı yaptı. şaşırdık, sevindik, mutlu olduk... başka birileri daha şaşırmış ama pek mutlu olmamışlar anlaşılan.

    tuba iki gün çalıştı orada, üçüncü gün işten çıkarıldı. çıkartıldı demek daha doğru olacak esasen. medical park'ın yöneticileri, ta o geçen seneki makbuz meselesini (hani şu yalvara yalvara özür diledikleri, acil için peşin para istediklerini gösteren makbuz) hırs yapmışlar, kin tutmuşlar. taşeron firmaya iki gün boyunca baskı yapıp, tuba'nın işten atılmasını sağlayarak teşekkür etmişler tuba'ya; kendilerinden şikayetçi olmadığı ve özürlerini kabul edip ricalarını kırmadığı için.

    geçen sene tuba'ya ulaşan bir hanım vardı genel müdürlükten. tuba, onunla konuşmak üzere genel müdürlüğü aramış, böyle birinin çalışmadığını söylemişler. genel müdürlük yetkililerine de durumu anlatmış, tavır yine değişmemiş. kadının ekmeğiyle oynayarak teşekkür etmeyi uygun görmüşler tuba'ya.

    tuba konuyu kısaca facebook'ta paylamış, ben de oradan gördüm. biraz konuşup bilgi aldım. işin açıkçası tuba yine kendi iyi niyetli yöntemleriyle çözmeye çalışıyor işi. o yüzden bu kez hiç ona sormadan yazıyorum sözlüğe. zaten geçen seneden kalmış bir öfkem vardı bunlara, şimdi yine tuba'yı dinlersek "boşver abi, uğraşma" diyeceğini de biliyorum, o yüzden dinlemeden yazıyorum. yazıyorum ki, herkes görsün ve bilsin bunların ne olduğunu. yarın öbür gün hastane araştırırken, ona göre yapsın seçimini.

  • 30. akp'yi indirecek parti

    bu çocuğa dikkat edin geleceğin yılmaz özdil'i olacak.

  • 31. kiralık aşk

    birbiri için yanıp tutuşan iki sağlıklı bireyin yan yana yataklarda sevişmeden durmayı başardığı dizi.

    bu ne amk!

  • 32. 8 kasım 2015 fenerbahçe torku konyaspor maçı

    vitor-aykut karşılaşması. bu maçı 90 dakika izleyebilenler direkt cennete alınmalı, en büyük kabir azabı olacak maç.

  • 33. günde 15km yürüyen 20 yıllık tcdd çalışanı

    -trenler gelip geçtikçe makinistlerle selamlaşıyoruz.
    -ama bazen selam vermiyorlar.
    -o anda işte insanın içinde bir eziklik oluyor.

  • 34. güney ankara kızları

  • 35. ekmeğe gelen 25 kuruşluk zam

    3- yezid bu sabah erken kalktı...fırının yolunu tuttu.
    artık fırının yolunu kesiyor. un kamyonlarına engel oluyor...

    4- yezidin başdanışmanı fırının önünde altın çuvalını unuttu...çuvalı bulmak için avaneleriyle birlikte fırında çalışmaya başladı. bütün gün hamur yoğuruyor...

    5- yezid ekmeğin gramajından da çalıyor artık...istikşafi tedirginliğiyle herkese bağırıp çağırıyor. kayyum bozulacak.

    6- hamur bitti. hamur gönder...

    7- yezid diyetisyeninin önerilerine kulak asmıyor. sıcak taze beyaz ekmeği mideye indiriyor. diyet programını bozdu...
    erken kaybedenlerdensin!

    edit: agzinda sigarayla kavga ayiran adam'ın önerisi; 8- bıyıklarına un, eline kan bulaştı. korkma titre!

  • 36. 2160p kalitesindeki güneş videosu

    bu güzellik bir nevi uydurma, uzay haberlerine eşlik eden görsellerin hemen hepsi gibi. güneşin dibine bile gidip baksak böyle şeyler göremeyiz (bolca peynir görürüz).

    genelde bu görseller ya hayalgücü ürünleri oluyor (artist's rendering/imagination yazarlar 1.5 puntoyla resmin altına) ya da büyük oranda rastgelelik içeren bir metodun ürünleri. bu video ikinci tipten:

    güneşi bir sınıf dolusu öğrenci olarak düşünün, biz de karşı binadan (dünya) bunları izleyen bir sapığız. öğrenciler boy (dalgaboyu) sırasındalar ve biz sadece ortanca boylu 3-5 tanesini az çok görebiliyoruz. dürbünle de baksak (teleskop), okulun dibine de gidip baksak, sadece o aynı 3-5 öğrenciyi görüyoruz. ama sınıfta yüzlerce öğrenci olduğunu biliyoruz, o boy sırasının (elektromanyetik spektrum) çok uzun olduğunu biliyoruz. nasıl? çünkü bu veletlerinin şarkılarını (enerji) taa bizim binadan duyuyoruz işitme cihazımızla (x-ray teleskoplar, vb).

    işin ilginç yanı, binaya ulaşan tüm gürültünün neredeyse yarısı, tam da bizim gördüğümüz o 3-5 çocuktan çıkıyor. kalan yüzlerce gör,ünmez bebenin sesleri genelde pek rahatsız edici değil (dünyaya ulaşan güneş enerjisinin %55'i olan infrared, ısı) ama bazıları var ki, sesleri cılız olmasına rağmen (toplam enerjinin %3-%5i olan ultraviyole, okudukları uzun havalar bizi ağlatıyor (kanser). o yüzden evi pimapenlettik (ozon tabakası), evin içinde bile kulak tıkacıyla dolanıyoruz (güneş kremi).

    şimdi gelelim v'deoyla alakalı yere:
    görmediğimiz yüzlerce çocuktan 10 tanesinin şarkılarına odaklanmışız. ve bu şarkılardan, yüzleri olsaydı çocukların neye benzeyeceklerini tahmin etmeye çalışıyoruz. bunu yaparken de, sadece gördüğümüz çocukların suretlerini kullanabiliyoruz. ortaya çıkan kompozit portre güzel ama yanıltıcı... ve daha iyisi yapılamaz.

    insanlığın 3-5 tepe noktasından biri olan nasa, bu metodu açıklamış. (kalan tepe noktaları: david attenborough, npr, bill gates vakfı, almanlık)

    sonuçta, algı dünyamız dışındaki şeyleri görselleştirmek, 3 boyutlu bir objenin gölgesini iki boyutlu kağıda yansıtmak gibidir: birincisi, bilgi kaybı kaçınılmaz. ikincisi, bu yansıtma sürecinde bazı rastgele seçimler yapılır (ışığı objenin neresine tutarsanız, gölge de ona göre değişir). burada da biri gelip "dalgaboyu 4000 angstrom olan sinyalin bizim duyu dünyamızda bir karşılığı yok, biz bunu sarı renk olarak gösterelim" diye bir seçim yapmış.

    buradaki önemli nokta, dalgaboylarına göre, ölçülen sinyallerin değişik atomlara ve reaksiyonlara denk geldiği. yani resmin kendisi doğadan esinlenilmiş ve bizim algı dünyamızın diline tercüme edilmiş bir sanat eseri ise, resmin altındaki kanvas da bize milyonlarca kilometre ötedeki güneşin ve milyonlarca ışık yılı ötedeki başka güneşlerin yapılarını, yaşlarını, ilişki durumlarını bildiriyor, ona göre tinderdan yazıyoruz

    ***

    bu tip tasvirlere bakıp aşka gelmek anormal bir durum değil. bunu herkes kendi meşrebince yapar: hayatı boyunca her şeye kuran temelli bakmayı öğrenmiş biri ayet okur (burada bolca beğenilmiş bir örneği var), sufi mistik hayallere dalar, romantik şairin kalbinden dizeler taşar, müzik odaklı beyinlerin kıvrımlarından notalar dökülür, new age'ci abla evrenle bir olduğunu hisseder, vs.... dışavurum yöntemi değişse de temeldeki bu hayret duygusunu (ing: awe) paylaşıyoruz ve yeterince şanslıysak, zamanın ve hayatın durduğu bir varoluşu tecrübe edebiliriz. bu, sadece bir çeşit bir öznel tecrübe. bu gibi öznel tecrübelerin kendileri formüllere indirgenemez (bkz: fenomenoloji), fakat sebepleri tamamen dünyevi ve banal olabilir (beynin bazı kısımlarına akım verildiğinde insanın bedeninden ayrıldığını hissetmesi, yahut zaman duygusunu yitirmesi, yahut odada bir gücün dolaştığını hissetmesi, vb).

    insanların çoğu farkı özümsemiyorlar. bir şeyin gayet dünyevi olabileceğini, fakat her bakımdan da objektif (başkalarıyla paylaşılabilen, matematik gibi ortak bir dille anlatılabilen) bir çerçeve oturtulamayacağını uzlaşmaz zıtlar sanıyorlar. hele ki öznel tecrübelerinin büyüsüne kapılmışken. bu durumdaki bir mistik, bir "gönül adamı", bir şaman bu tecrübenin doğasını da, nedenlerini de doğaüstü hikaye şablonlarına uydurarak açıklamaya çalışacaktır.

    ve yeterince tekrarla, kısa bir süre içinde, buradaki neden-sonuç ilişkisi tersine çevrilir:
    eskiden: beyinde şunlar bunlar olduğu için bu duyguyu duydum.
    şimdi: bu duyguyu duydum öyleyse, bir doğaüstü güç beynimi etkiledi"

    organize din versiyonu:
    1) bu duyguyu duydum, bu bilgiyi öğrendim öyleyse kutsal kitabım doğru olmalı
    2a) kutsal kitabım doğru olmalı çünkü bu duyguları duyacağım orada yazıyordu (halbuki bu gayet sıradan bir tahmin, herkes yazıyor)
    2b) kutsal kitabım doğru olmalı çünkü bu bilgiler orada yazıyordu (detayını bırak genel olarak da yazmıyor ama bu noktada düşünce akışının bir momentumu var önceki adımlardan gelen, o yüzden çok gevşek bağları bile hemen o akışa oturtmakta kullanıyoruz)
    3) gizli hikmet bulundu, achievement unlocked.
    4) alternatif açıklamalar kesinlikle yanlıştır çünkü şeytan seni saptırmaya çalışacaktır
    5) aha alternatif bir açıklama, kutsal kitabım beni buna karşı uyarmıştı, öyleyse kitap duble doğru.

    bu standart bir confirmation bias şablonu aslında. bu şablonu takip ederek, bu başlıktaki konu üzerinden onaylanmaya çalışılan inanç islam olunca, bonus olarak iki de leziz ironi ortaya çıkıyor:

    -nasa'nın zahmet edip bulduğu şeyler üstünden, nasa'nın bu buluşları yapmasına imkan veren dünya görüşüne (akılcılık, ifade özgürlüğü, mutlak doğru veya kesin bilgi diye bir şeyin olmaması, yani bir nevi epistemolojik alçakgönüllülük), hemen her anlamda ters bir dünya görüşünün doğrulamasını yapmaya çalışmak.

    -"bu mük-kemmel manzaranın kendiliğinden oluşması mümkün mü, öyleyse kuran doğru" diye kutlanılan şey aslında, sözde tanrının suretinde yaratılmış insanoğlunun, bu müthiş evreni algılamasını sağlayamayan araçlarının ilkelliğini (yetersiz duyular, binbir düşünsel tuzağa düşmeye hazır bir beyin), sistematik merak ile (bilimsel metod) ve gücünü özgürlükten alan sanatkarlığı ile bir nebze telafi etme çabasıdır. dolayısıyla bu, farkında olmadan yapılan bir humanizm güzellemesidir

  • 37. insanın zoruna giden şeyler

    hem sosyal hayatta, hem sanal ortamda herkesin derdine,üzüntüsüne,acısına omuz verip duygudaşlık edip,
    kendin diplerdeyken kimseye açılamaman...

  • 38. imamların dini nikah belgesi vermeye başlaması

    iyi allah diye imzalamamışlar.

  • 39. soruya soruyla cevap veren adanalı torbacı

    --- spoiler ---

    muhabir : bi besmele çekermisin besmele çekmeyi biliyo musun.
    kafası bir trilyon olan torbacı : besmele bismillalhmehmehmhhe (polise dönerek) eşheduenleye mıydı ?
    --- spoiler ---

    kısmıyla yaran video.

  • 40. 6 kasım 2015 ankara semalarındaki askeri uçaklar

    ne çabuk unutuluyor. geçtiğimiz 10 kasım'da anıtkabir üzerinde jetler kalp yapmıştı, bu yıl da onun provası yapılıyor.

    yahu bunca yıldır bu ülkede yaşıyorsunuz, önümüzde 10 kasım var, demek ki prova yapıyor adamlar diye aklınıza gelmiyor mu?

  • 41. manuel fernandes

    --- spoiler ---

    "en az 2 atiba gücünde olan futbolcu"

    "atiba'nın çalım atanı"

    --- spoiler ---

    inanılır gibi değil, hala bu kafada olan taraftar kaldı mı? yoksa bu taraftarlar futbolu yeni takip etmeye mi başladı çözemiyorum. iki çalıma aklınız gidiyor hemen.

    arsenal maçından sonra arsene wenger neden beşiktaş'ta en beğendiği oyuncunun atiba olduğunu söyledi sizce? neden fernandes 15 kişiyi de çalımlasa bu büyük takımların umrunda bile olmuyor? açın fernandes'in valencia'da barcelonalı futbolculara attığı çalımlara bakın. sonuç? 2 milyona bize geldi.

    dün maçta rakip baskı uygularken özellikle atiba'yı izledim 5-10 dakika. top rakipteyken nerede duracağıyla ilgili sahip olduğu inanılmaz motivasyonu ve konsantrasyonu hissedebiliyorsunuz izlerken. kesinlikle deli dana gibi koşmuyor sağa sola. her koşusu bilinçli, her durduğu nokta belli ki en temel eğitiminde edindiği bilgilerin sonucu.

    fernandes klasik bastığı yerde ot bitmeyen portekizli sirk futbolcularından. kesinlikle yetenekli ama eksik eğitimli. ve hem biz onu doğru kullanamadık, bir 10 numara çıkarmaya çalıştık hem de adam profesyonel değil. ibrahim toraman geçen tv'de, "quaresma fernandes'ten çok daha profesyoneldi" dedi. gerisini siz düşünün.

    goal filmini izleyenler hatırlayacaktır. orada antrenör takıma yeni katılan, sürekli dribling peşinde koşan başrolümüzü yanına çağırır, eline de bir top alır. topu sert bir şekilde ileriye diker. oyuncudan da top kaleye girmeden yetişmesini ister. oyuncu anlam veremez ama koşar. sonra geri gelir. hoca tekrar gönderir. oyuncu nafile yeniden koşar ama yetişmek imkansız der. hoca da "yaa tabi imkansız kodumun malı, toptan hızlı olamazsın". kıssadan hisse iki kişiyi estetik bir şekilde geçmek ilerde boşa kaçan adama pas vermeniz gerekirken yapılacak aptalca bir hareket oluyor.

  • 42. peki asker nasıl erdoğancı oldu

    lan tsk'nın üst düzey komutanları , kahramanları tek tek içeri tıkılırken normalleşiyoruz diyen adamlara bak... neredeyse "ordu göreve" diye pankart açacaklar. ulan darbeci dediğiniz cumhuriyetçiler yürüyüşlerinde "ne postal, ne takunya" diye bağırıyorlardı onlara dediğinizi bırakmadınız şimdi yok atatürkçü laikliğinden eser yokmuşda bilmemne.

    ulan şu liboş tayfasının allah belasını versin , vermiyorda her dönem sözlerini geçiriyorlar ve hep haklı bu pezevenkler hep mağrur. hep en iyiyi güzeli bilen onlar bizler sığ ya cahil halkız, ya darbeci statükocu odun kafalıyız... . anamız bellendi hala konuşuyorlar susun ve siktirin gidin artık...

  • 43. beyaz türk ahlakı

    benim baba tarafim sizlerin "beyaz turk" diyebileceginiz bir aile ve annemin ailesi ise biraz "anadolu comari" ile iliskilendirilebilecek bir aile. kucukken ben annemin babasi olan dedemin namaz kildigini gorurdum ve ozamanlar icki ictigini gordugum babamin babasi olan dedemden daha ahlakli ve dindar oldugunu dusunuyordum. buyudugumde ise dayim ve hergun namaz kilan dedem dolandiriciliktan hapisteydi.

    obur "beyaz turk" dedem ise mahallenin bildigi en guvenilir insandi. insanlar tatile gittiklerinde evlerinin arabalarinin anahtarlarini dedeme emanet edip giderlerdi. hicbir zaman yalanla dolanla isi olmaz, kandirilsada kandirmazdi. kendisi vefat ettiginde ise babaannemin evine onlarca mektup gelmisti. hepsinde adini bilmedigimiz insanlar dedemin onlara burs verip okuttugunu soyluyordu. onun vesilesi ile onlarca insan hayallerine kavusmus ve okumus ama o bunu hickimseye (babaanneme dahil) bahsetmemisti. ben bu insanin ahlakini istiyorum, "anadolu comarlari"ninkini degil.

  • 44. ambulansa yol vermeyen metro turizm aracı

    ibretlik bir durum. ab ülkelerinde adamın götünden kan alırlar. lakin bizim ülkemizde muhtemelen ceza bile yazılmamıştır. şarampol turizmden sevgilerle...

    https://www.youtube.com/watch?v=lsr2_pgc_po

  • 45. ekşi sözlük'teki boşvermişlik havası

    seçimden sonra ayyuka çıkan durum.

    artık bir umursamama, bir koy götûne, bir ne haliniz varsa görûn havası var herkeste. birilerini umursamanın, verilen kararlara tepki göstermenin fayda etmediğini topluca reset yiyerek öğrendik, belkide ondandır.

    böylesi daha iyi gibi, kim bilir. zamanla görücez.

  • 46. eskişehirspor

    süper lige çıktığından bu yana fb ile oynadığı maçlar:

    1 kasım 2008 2-2
    5 nisan 2009 2-1 fb kazanmış (istanbul'da)

    5 aralık 2009 2-1 eses kazanmış
    1 mayıs 2010 2-0 fb kazanmış (istanbul'da)

    6 kasım 2010 4-2 fb kazanmış (istanbul'da)
    9 nisan 2011 3-1 fb kazanmış

    19 kasım 2011 1-0 fb kazanmış (istanbul'da)
    25 şubat 2012 2-1 eses kazanmış

    17 kasım 2012 1-1
    14 nisan 2013 1-0 fb kazanmış (istanbul'da)

    24 ağustos 2013 1-0 fb kazanmış (istanbul'da)
    1 şubat 2014 2-1 eses kazanmış

    30 kasım 2014 2-2
    25 nisan 2015 1-1

    14 ağustos 2015 2-0 fb kazanmış (istanbul'da)

    şeklinde olan futbol takımı.
    ca is sa "ortalama 4+ yer" diyerek işkembeden sallasa da 2010-2011 sezonu hariç fb'den eskişehir'de en az 1 puan alamadığı sezon yoktur, istanbul'da da genel itibariyle tek farklı mağlubiyet almış. 15 maçta ise sadece 1 kez 2010'da 4 yemiştir.

  • 47. ozan tufan

    kendisi 95'li bir genç oyuncuyken, lazar markovic 94'lü bir veteran oyuncudur.

  • 48. yurt dışına çıkınca mini şortunu giyen türk kızı

    mini şort giydi diye rahatsız edilme, laf atılma, ellenme, tecavüz edilme riski taşımadığından, ya da tecavüz edildiğinde şort giymesini tecavüzü haklı gösterecek zihniyetlerden uzakta olduğu için yurt dışına çıkınca gönül rahatlığıyla mini şortunu giyen türk kızı.

  • 49. yaran facebook durum güncellemeleri

    "yılbaşı sepetlerinin içinde tütün mamullerinin ve alkollü içkilerin bulunması yasaklanmış. e onları çıkardın mı zaten ramazan kolisi oluyor."

  • 50. yüksek lisansta askerlik tecilinin 35 yaş olması

    mahkeme kararı ile kesinleşendir.

    açıklayıcı edit: kanunen yüksek lisans yapanlar 35 yaşını doldurduğu yılın sonuna kadar tecilli olabilirler (enstitünün talebi ile). ancak mevcut uygulamada yüksek lisansta 3 yılını dolduran kişilerin tecilleri yapılmamakta (gerekçe olarak 2011 yılında mülga olan yök kanunundaki öğretim süreleri gösterilmekte) ve insanlar mağdur edilmektedir. tecilin üst limiti 3 yıldır diye birşey yoktur öğrenci olduğunuz sürece (kayıt yenilediğiniz sürece atılma yoktur mevcut durumda) ve 35 yaşını doldurmadığınız sürece tecilinizin yapılması gerekmektedir.

    2009 yılında başladığım yüksek lisans öğrenimime iş kurmam* nedeniyle tamamlayamam tez aşamasına geçmeme rağmen bir türlü tezimi hazırlayamamam sonucu yüksek lisansın askerden kaçmaya dönmesiyle beraber 6 yılımı doldurdum.* ancak öğrenimimin başlamasından 3 yıl sonra asal (askere alma daire başlanlığı) tecilimimi yapmamaya başladı.

    kanunen yüksek lisans ve doktora yapanların 35 yaşını doldurdukları yılın sonuna kadar tecilleri enstitü isteğinle yapılabilmekte. önce fen bilimleri ensititüsünü ikna ettim (çünkü onlar asal'ın tecil yapmadığı için yazıyı yazmak istemediler). tecil yazısını asal'a ancak okulunuz yazabiliyor. daha sonra iki defa red yedim ve bakaya kaldım (kasım 2013). gbt'de askerlik durumunun çıkması ile beraber hayatım kabusa döndü çünkü işim gereği neredeyse her hafta şehir dışına çıkmaktaydım.

    bunun üzerine milli savunma bakanlığına (askeri yüksek idare mahkemesinde/ayim) dava açtım. ocak 2015 itibari ile davayı kazandım ancak bakanlık kararın düzeltmesini (yüksek mahkemelerde temyiz olayı yoktur) istedi. an itibari ile düzeltmenin de red edilmesiyle beraber artık sosyal medya ile paylamamam için hiçbir engel kalmadı.

    askere gitmek istemeyen ancak vicdani reddin türkiye'de kabul görmemesi nedeniyle yüksek lisans yapan, bedelli çıkana kadar yüksekle idare ederim diyen, 3 yılda bir yüksek lisans değiştiren tüm arkadaşların işine yarayacak bu emsal kararın yayılabildiği kadar yayılmasını istiyorum. paylaşmanız dileğiyle.

    mahkeme kararı:

    sf.1
    sf.2
    sf.3
    sf.4
    sf.5

    karar düzeltme talebi reddi:

    sf.1