Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. rusya'nın suriye'ye sınırı yok neden karışıyor

    yiyorsa abd'ye desene bunu delikanlı*

  • 2. istiklal caddesinde tek kurşunla intihar eden çift

    üzücü hadise. yalnız şu sözlükte bile ne çok şerefsiz insan var.

    bir çift yaşamanın en değerli şey olduğunu bildiği halde canına kıyıyor, bir sik kafalı da kalkıp neden kalabalık bir mekanda intihar etti diyor.

    rahatın mı bozuldu kuş beyinli.
    senin için belgrad ormanına mı gidip intihar etseydi

  • 3. anne babanın mesleğini soran öğretmen

    bizde de vardı bu. ilkokuldaydım. sınıf arkadaşlarımın çoğunun anne babası çevre sitelerde kapıcılık yapıyordu. işgüzar hoca tek tek meslekleri sorduktan sonra bir de yorum yapıyordu. babası kapıcılık yapanlara "normal" diyordu. ulan tamam mesleği sormuşsun, utana sıkıla çocuğa söyletmişsin, bari sesli yorum yapma. senin normalden kastının ne olduğunu anlayabilecek mi o çocuk? şeyma diye bir kız vardı, "babam kapıcı diye benimle arkadaşlık yapmıyorsunuz" demişti bir gün bize. çocuklar baba mesleğinden pekala utanabiliyor yani. alın teriyle para kazanmaktan utandıranlar utansın. el kadar çocuğa hayatın adaletsizliğini hissettiren sistem utansın.

    ah be şeyma. biz sadece dört iyi arkadaştık ve dip dibe oturuyorduk. sıralarımız uzak olduğundan yakınlaşamamıştık seninle. halen içim acır istemeyerek de olsa o kıza kötü hissettirdiğimiz için.

  • 4. stephen hawking'den dünyanın sonu açıklaması

    -putin var sıkıntı yok

  • 5. aylık 5 bin liraya sekreter çalıştırmak

    (bkz: inanma seni sikecek)

  • 6. f1'de hakkinen schumacher rekabetini izlemiş nesil

    kocaman bir çılgın olan david coulthard'ı da unutmamak gerektiği kanaatindeyim.

    2001 yılında hakkinen ispanya'da son turda 1. sırada finiş düzlüğüne gelirken arabası arızalanır ve yolda kalır. bu olay sonunda vakur bir edayla hakkinen, takım arkadaşı coulthard'a otostop yapar ve öylece pite gider. reyizzz ayrıca takım radyosunda ' yazık oldu mika'ya, bende çarpmamak için yavaşladım' diyor.

    f1 tarihinin en unutulmaz geçişlerinden biri. hakkinen schumi'yi sonunda geçiyor.

    real men never cry diyen hakkinen 1999 monza'da spin atıp kaza yapınca hüngür hüngür ağlıyor.

    1998 belçika'da schumi, coulthard'a çarparak şampiyonluğu hakkinen'e kaptırıyordu.

    (bkz: murray walker)'in deyimiyle : "this is another titanic battle between mclaren and ferrari"
    1998 silverstone. hakkinen olmayacak bir hata yapıp yağmur adam'a geçiliyor.

    2000 yılı san marino. sıralama turları bile heyecan kasırgası.

    bu da çokkkk eskilerden. 1990 yılı f3 zamanlarından. hakkinen'e şampiyonluk için 2.lik yetse bile schumi'yi geçmeye çalışıyor. ama schumi biraz da ali cengiz oyunu ile mika'yı yarış dışı bıraktırıp şampiyon oluyor.

    mika, schumi'ye yav gardaşım böyle geçeceksin diyerek ders veriyor.

  • 7. dini eğitim yasaklanmalıdır

    bir insanın çocuğunu istediği gibi yetiştirme hakkı, çocuğun sağlıklı bir vücuda, ve sağlıklı bir psikolojiye sahip olma hakkından üstün müdür?
    bir insanın dinini yaşama hakkı çocuğun sağlıklı bir vücuda, ve sağlıklı bir psikolojiye sahip olma hakkından üstün müdür?
    bireyin dinini yaşama hakkı, başka bir bireyin özgürlükleri ve haklarından üstün müdür?

    7 yaşındaki bir çocuğu zihinsel olarak olgunlaşmamış olarak görüyoruz ki, ebeveynlerine onlar üzerinde mutlak hakimiyet hakkı veriyoruz. peki zihinsel olarak olgunlaşmamış bu bireye, mitolojik hikayelerin gerçek ve kesin doğrular olarak anlatılması, hayatını değişmez kurallara göre yaşaması gerektiği, bu doğruları, kuralları sorgulamasının bile yasak olduğunu söylemek, sorgularsa büyük acılar yaşayacağı düşüncesiyle korkutmak, kendi haklarını savunamayacak yaşta olan çocuk için bir psikolojik travma değil midir? travma olması bir yana, bu yapılan bireyin ilerideki yaşantısında, yapacağı en basit mantıksal çıkarımlara ket vurmak değil midir? yaşantısının başında katı kurallar, sorgulama yasakları ile yetişmiş çocuk, yetişkin olduğunda sadece dini yaşantısında değil tüm yaşantısında belli düşüncelere körü körüne bağlı olacak, bu düşüncelerin fanatiği olacak, kimi insanlara biat edecek, kendisine söylenenleri sorgulamadan içselleştirecektir.

    ülkemizde, ve çoğu ülkede, çocuk sahibi olmak için bir ehliyet, yeterlilik istenmiyor. devletin verdiği eğitimin kalitesiz ve yetersiz olmasının yanı sıra, bahsettiğimiz bu bilinçsiz ailelerin verdiği eğitim, çocuğun karakterinin şekillenmesinde, okulun verdiği eğitimden daha etkili oluyor.

    dinler aslında işini sağlama alıyor. aileleri çocuklarını dindar yetiştirmeleri konusunda korkutuyor ve bunun ebeveynin imanı için bir gereklilik olduğunu söylüyor, yetiştirdikleri küçük müminlere de ilk olarak sorgulamaması gerektiği bilgisi veriliyor, böylece kendisine gelecek eleştirileri daha oluşmadan bertaraf ediyor. bunu da “eksiksiz bir iman” olarak adlandırıyor.

    burada başta değindiğim şu soru sorulmalı. ailelerin çocukların üzerindeki hakları nereye kadardır? bugün dini veya başka sebeplerle çocuklarına verilen tıbbi desteği onaylamayan ailelerin bu konudaki yetkisi sorgulanırken, çocuğuna hayatı boyunca taşıyacağı psikolojik yaralar veren, insanı insan yapan rasyonel düşünme yetisini sünnet eder gibi kesip atan bu ailelerin bu konudaki yetkinliği neden sorgulanmamaktadır?

    günümüzde, kadın sünneti yapılmaya devam eden müslüman ülkeler var. 600 yıl önce tüm zamanlara ve tüm dünyaya yönelik ilan edilen islam aslında günümüzde kendini modernize etmek zorunda kaldı. bu yüzden toplumsal tepki ve artan farkındalık etkisiyle, islamı tam olarak yaşamaya çalışan bazı aşırı dini yönelimler hariç, günümüzde kadın sünnetini savunan pek kimse kalmamıştır.
    fakat, islamda kadın sünneti vardır.
    birkaç alıntı ile destekleyebiliriz.

    "sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir." (ahmed b. hanbel, v/75; ebu davud edeb, 167; el-fethu'r-rabbânî, xvıı/1312)
    "medine'de bir kadın (ki ismi ümmü atiyye'dir) kızları sünnet ediyordu. hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ona:

    'fazla derin kesme, çünkü derin kesmemen, hem kadın için ahzâ (en ziyâde haz ve lezzet vesîlesi) hem de kocası için daha hoştur.' der."

    hz. ali (ra)'den gelen bir rivayette sünnetci kadına hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in birisini yollayarak (çağırttığını) ve
    "sünnet ettiğin zaman üstten hafifçe kes, fazla dipten kesme..." dediğini öğreniyoruz.

    burada yapılan hadis alıntısının “sahih hadis” olarak nitelendirilen ve inkarı halinde kafir olarak adlandırılmanıza sebep verecek bir hadis olduğunu da belirtmekte fayda var.
    ayrıca bu örneğin verilme sebebi, islamın eleştirisini yapmak, islamda sünnet olup olmadığını tartışmak değildir. erkek sünneti de kadın sünnetinden insan hakları ihlali olması açısından farksızdır. amaç islam’da olsun veya olmasın, dinden bağımsız olarak, birilerinin dini inanç olarak gördüğü bir eylemin kendi çocukları dahi olsa, başka bireylere zarar verecek nitelikte olmasının yanlış olduğunu göstermektir.

    günümüzde kadın sünnetini savunan pek kimse olmadığı da göz önüne alınırsa, dinini yaşama hakkı olan, çocuğunu da kendi istediği gibi yetiştirme hakkı olan bu insanların, böyle bir vahşeti çocuklarına uygulamaları, hem fiziksel, hem ruhsal olarak ağır hasar bırakmaları büyük bir insan hakları ihlali, çocuk istismarıdır.

    bugün psikolojik travmaların beyin üzerine etkisinin fiziksel travmalarla aynı olduğunu biliyoruz. bundan ayrı olarak, insanın düşünme yeteneğine hayat boyu ket vuran bu dini ve dogmatik eğitimin hala tartışılmaması, kutsal kisvesi altında dokunulmaz olarak durması akıl alır birşey değildir.

    7 yaşındaki bir çocuk zihinsel olarak tam olgunlaşmamış olduğunu kabul etsek de, 18 yaşına kadar hukuki olarak çocuk statüsünde olan bireyin de kendi hakları vardır. bu bireyin hakları ailesi tarafından kısıtlanamaz, ailesi, ailesi olduğu için istismar etmeye hakkı varmış gibi değerlendirilmez.

    bu tutum ve yanlış eğitim tarzı, bireyin, kendi başına özgür ve rasyonel olarak düşünmesine, birey olarak gelişimine engel olur. bu düşünsel gelişimini tamamlayamamış, düşünsel olarak sakat bırakılmış bireyler toplumun gelişimini de engeller.
    bu şekilde çocukluk yaşantısına sahip bireylerden oluşan toplum, eleştirel düşünmenin olmazsa olmaz olduğu bilimsel alanda dibe vurur. ülkemiz de bunun iyi bir örneği.

    özetle, din eğitimi 18 yaşının altında olan bireyler için, tam anlamıyla yasaklanmalıdır.
    okullarda din kültürü ve “ahlak” bilgisi denilen, sure ezberletilen dersler kaldırılmalıdır.
    küçük yaşlardan itibaren, gerçekle, yanlışı ayırt edemeyen çocuk bünyesine, dogmatik bilgiler yerine, gerçek ile yanlışı ayırt etmesi becerisini kazandıracak, felsefe, rasyonel ve eleştirel düşünme dersleri konulmalıdır.
    okullarda verilecek din eğitimi, ilahiyat fakültelerinden çıkma, dogmatik bilgiyle yoğurulmuş öğretmenler tarafından “gerçek doğrular” olarak verilmemelidir. felsefe ve tarih öğretmenleri tarafından tarafsız bir bakış açısıyla anlatılmalıdır. sorgulama yeteneği kazanmış öğrenci, varoluş sebebi hakkında kendi kararını verebilmelidir.

    ayrıca bu eğitim dinlerin tarihi gelişimlerinden bahsetmeli, din, tanrı ve yaratıcı kavramları felsefenin bakış açısıyla öğretilmelidir. yani bu derslerin müfredatının ana ekseni din ve varlık felsefesi olmalıdır. tabi bu konulardan önce, rasyonel ve eleştirel düşünme öğretilmiş olmalıdır.

    medeni ve gelişmiş bir toplum olmak istiyorsak eğitim sistemimizin ve toplumumuzun üzerindeki en büyük kamburun bu olduğunun farkına varmamız gerekiyor.

  • 8. cem yılmaz

    sabah sabah elit bir varos oldugumu ogrenmemi saglamistir.

  • 9. 2015 hdp erken seçim bildirgesi

    bir şehit yakını olarak umrumda olan bildirge. aynı şekilde bir şehit yakını olarak hdp'nin mecliste olması ve akp'nin iktidarına son vermesi de umrumda.

    saray sağolsun demeyip evladını düşünen her anne babanın da umrunda olacak bildirgedir. milliyetçilik söylemlerine artık son verin ak-troller. herkes o evlatların ne için ölüme gönderildiğini iyi bilsin.

  • 10. win7'nin eject dendiğinde usb belleği çıkartmaması

  • 11. recep tayyip erdoğan'ın bebekken kurduğu ilk cümle

    "konuşmayı sizden öğrenecek değiliz" olmuştur muhtemelen.

  • 12. hoşlanılan kızın keynesyen çıkması

    "bu kız acaba likidite tuzağı mı?" minvalinde spekülatif güdüleri beraberinde getiren durum.

  • 13. kaşmir

    bel fıtığından ameliyat olmuş ,üç ay rapor verdiklerinden evde yatıyordum. eşim, akşam işten dönerken mukavva bir kutu getirip açtığında , daha bir haftalık yavru kedi, avucuma oturdu. adını kaşmir koyduk.
    o tarihten bu yana 20 yıl kadar geçti. birlikte yaşlandık. çok şey gördü . 1999 depreminde ataköy semtinde korkudan üç gün gizlendi. 6 aylıkken yatağımıza işedi. kastrasyon yaptırdık. siyam kedileri yün yemeği severlermiş. 2002 yılında yün iplik yuttu,veteriner zor kurtardı.
    evimizin bu küçük bireyi ,doğası gereği biraz vahşi ve huysuzdu. “ kırık kuyruk” denilen bir kısa kuyruğu vardı. bu yüzden görenler biraz şaşırıyordu. yabancı biri ile bağırarak konuşursak o da bizimle birlikte muhatabımıza bağırarak miyavlardı. nankör değil sadıktı.
    son bir yıldır ,diş taşı yüzünden zor günler geçirdi. taşları temizlemek için narkoz verilmesi gerekiyormuş, uyanamaz dendi-biz de öyle düşündük- taşlar temizlenemedi. kuru mamadan konserve mamaya geçildi. yaşlanma nedeniyle kemikler gücünü kaybetti,kaslar eridi. atlamayı bırakın zor yürür hale geldi. inatla çişini kumuna yaptı. temizliğine özen gösterdi.

    son üç gün yemedi,içmedi. enjektörle verilen sıvıyı bile tükürdü. sonra dünyayı terketti.

    50 yıl sigara içip bıraktığımda ne haldeysem, şimdi de aynı haldeyim. 20 yıl ,dile kolay…

    tanım : dün ölen kedimizin adı.

  • 14. şiir okurken cinnet getiren adam

    "beeen deli değilimaaaaaaaaaaaaaahahahahaa!!"

    (bkz: ikna edemedi)

  • 15. ekşi sözlük lezbiyen tanışma portalı

    lezbiyen bir erkek olarak katılmak istediğim platform.

  • 16. cem yılmaz'ın komik olduğu yıllar

    "cem yılmaz'ın komik olduğu yıllar" bir önerme değildir. ama bir önceki cümlem bir önermedir.

  • 17. babannenin dedeye ettiği hakaretler

    çürük göt.

  • 18. recep tayyip erdoğan

    bugünden söylüyorum. bu kişi elbet gün gelip vefat edecek. biliyorum ki içinizden büyük bir kesim (kendisini sevmeyenler dahil) "neyse ölmüş adam, ölünün arkasından böyle şeyler yapmayın arkadaslar ayıp oluyor" diyecek. lakin, ben o günü şahsen ikinci doğumgünüm ilan edeceğim. sokaklara çıkıp bayram edeceğim. alınmada gücenmece yok, şimdiden söylüyorum.

    bugünleri aklınıza iyi kazıyın. geleceğiniz, hayalleriniz, hayatınız elinizden alındı. şehitleriniz, gencecik çocuklarınız, evlatlarınız bir hiç uğruna öldürüldü. arkalarından da aileleri ya yuhalandı, ya mahkemelere verildi. ondan sonra ölüye saygıymış, peh.

  • 19. ahmet hakan'ın burnunu kıran da benim kardeşim

    linke tiklayip acmayin bosuna. sadece birilerine yalakalik yaparak, araya tanidik sokarak, birelerine kiyak cekerek yazar olmus ve benim ortaokulda yazdigim hikayelerden daha az derinligi olan kose yazilari yazan bu adama bosu bosuna rating kazandirmayin.

  • 20. beşiktaş'lılar kimin yancısıdır

    (bkz: ananın)

  • 21. beşiktaş

    bu takımın yendiği her takım köy takımıyken, rakiplerininki dev kulüplerdir. beşiktaş akşamı zor tamamlamışken fenerbahçe müthiş bir geri dönüşe imza atmıştır. 1 2

    buyrun transfermrkt'e göre takımların değerleri:

    sporting = 170,95 m €

    celtic = 42,80 m €

    beşiktaş = 121,55 m €

    fenerbahçe = 164,45 m €

    fener kendisinin 1/4 kadar değerli takımla berabere kalınca şak şak, beşiktaş kendisinden daha değerli takımla berabere kalınca aauuww

    edit: buyrun, fenerin başarısının büyüklüğüyle sarsılın:

    yaşasın kral
    kralın dönüşü
    cenaze marşından sambaya
    kurtarıcı
    fenerden kral geri dönüş

    biz mi? bizi çok da şeyapmayın:

    tören yarım kaldı
    yenemiyorsan yenilme
    zengin sayılırız: beşiktaş bir puanı zor kurtardı
    kaçan balık büyük oldu
    canın sağolsun

  • 22. u dönüşünün aslında n dönüşü olması

    her u dönüşü yapılmaz tabelasını gördüğümde aklıma gelen durum.

  • 23. pele 1283 gol attı yalanı

    durup dururken pele'ye kinlenmeme sebep olan olay. aslında sikimde bile değil ama sebebini bilmediğim bi şekilde ayar oldum köfteye.

    buraları okuyorsan kusura bakma kara dayı. bu ekşi sözlük denen yere girdiğimden beri nefret etmediğim insan ve meslek grubu kalmadı. son kurban sensin, geçmiş olsun.

  • 24. götün ortamsal bir adı olmaması

  • 25. sedat peker'in teröre hayır mitingi

    abdullah öcalan'ın teröre hayır mitingi yapması gibi birşey sanırım.

    adam çete ve mafya lideri hemen hemen bütün işleri illegal ancak teröre hayır mitingi yapıyor.

    hırsızların egemen olduğunu bir ülkede sanırım kimsenin dikkatini dahi çekmemiş.

    http://www.mynet.com/…itingi-duzenleyecek-2111016-1

  • 26. hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

    üniversitede okurken pazarda naylon kap, kacak ve leğen satarken 5 tane sınıf arkadaşımı görüp tezgahın altına girmem.

    izafiyet teorisinin bir kez daha ispatlandığı andır onların geçişlerini beklemek..

    aslında hikaye uzun. yazacağım geldi. içimde kalmasın..

    ana baba yok tabi. bir ölüm maaşı var onlardan kalan. kazandık üniversiteyi. o maaş anca kalacak yer ve elektrik suya falan gidiyor işte. sonra cep delik cepken delik. pazarda leğen satardım haftanın bir günü, günlüğü de bugünün parasıyla 30 lira falan alırdım.

    geceleri de bilgisayar tamiri işte. format at, anakart leğimle yani..

    aslında ne yalan söyleyeyim. sözlükte bir başlıkta biri yazmıştı "kız öğrenciler ne yapsın, arkadaşının çenıl çantasına özeniyor almasın mı? eskortluk yapmasın mı? " tadında..

    oraya yazacaktım leğen sattım yapmadım diye.. sonra düşününce bu iş namus değil sanırım karakter meselesiydi. ya da bilmem ideoloji de olabilir.

    benim ev arkadaşım banu. çenıl çanta takar, börböriy kaşkol giyerdi..

    yalan yok. tanrı şahit(mecazi) bir gün bile kıskanmadım. "keşke benim de olsa" demedim. üniversite hayatım boyunca lise kıyafetlerimi giydim.

    berbattı kıyafetler ama kimse de yadırgamadı. aktif komünisttim çünkü. toplantılara katılıyor, bildirim dağıtıyordum. nasıl olsa komünistlerin çenıl giymesi beklenmezdi değil mi? fakirliğimi ideolojimin altına süpürünce hiç sorun yaşanmıyordu. bakma arada "modaya" uy" diyenler çıktığında iki koymüniz laf edip dağıtıyordum..

    hiç gocunmadım yoksulluktan..

    en son marka bir şey istediğimde yaşım 11'di. sınıfta melike vardı. zengin kısımdan. onun adidas ayakkabısı. beden dersinde giydiği. eve gidip pazardan aldığımız spor ayakkabıları fırlattım. "adidas istiyorum" diye bağırdım babanneme.

    babannem. beni o büyüttü. tabağındaki köfteleri benim tabağıma koyup "ben büyüdüm sen büyü" diyen kadın.

    gittik mağazaya gittik. mağaza diyorum. çünkü mağazadan giyinmezdik pek. pazar işte. mağaza da yoktu ya bakma. ya sümer vardı ya da karamürsel.

    onlara da giremez vitrinine bakardık. göze vergi yok.

    neyse adam çıkardı adidasları. denedim. beğendim. babannem adamın eline paraları sayarken "vazgeçtim" diye çbağırdım. "beğenmedim, büyük" dedim. babannemi paltosundan çekip dışarı çıkardım.

    o adamın eline saydığı paralar onun "kötü günler "için ayırdığı paralardı. 11 yaşındaydım. tuhaf değil aslında. ben empati yeteneğimi babam öldüğünde yani 9 yaşında kazandım. babamın ölümü beynimin insana evrilmesini sağladı.

    nasıl oldu bu bilmiyorum. birden her şeyle empati kurmaya başladım. babannemin bahçesinde bir dut ağacı vardı. babannem çamaşır teli(baya tel) bağlamıştı. ağacın altında da bir sedir. ne zevkliydi o sedir.

    bir gün yatarken yine 10 yaşlarındayım ağacın üstünde ıslaklık farkettim. ağacın ağladığını sandım. sarıldım, öptüm. ellerimle teli gevşetmeye çalıştım olmadı. içeri koşup dedemin kerpetenini kapıp teli kestim.

    "kurtuldun" dedim ağaca.

    sonra da sıkı bir dayak yedim. babannem yalvarmalarım üstüne ağaca ip olan bir çamaşır serme nanesi bağladı. ama iyi dayak yedim.

    konu dağılmasın. en son adidas da ben bıraktım özenmeyi. çünkü ona sahip olmaktan daha önemlisi sahip olmak için neden vazgeçeceğimi farketmemdi.

    marka sevdam o gün bugün dür yok. hiç çenılım olsun istemedim, bu yüzden naylon sattım pazarda. eskortluktan hem daha hijyenikti hem de daha empatik. ben sevmeden sevişemem. keşke kimse sevişmese sevmeden.

    sevince güzel sevişmek, eşit olunca güzel hayat.

    ve herkes acı yaşamalı... eksiksiz olmalı bence.

    edit: hüzünlenme güzel kardeşim. ben hepsini gülümseyerek anıyorum. o günlerden geriye ne babannem kaldı, ne dedem, ne o ev, ne o sedir, ne de o dut ağacı, ağacımın üstüne bile beton döktüler. o günlerden kalan tek şey hala adidas'ın var olması. fakirlik ölmez, adidas da, biz ölürüz.

    kıymetini bilin.

  • 27. ahmet hakan'a saldıranların akp'den ihraç edilmesi

    (bkz: kullan at)

  • 28. kedi

    2.5 aylik daha. annesini hatirlamiyor muhtemelen. geldiginde ac-biilacti. kollarini hafifce bastirip kafasini da tutarak icirdim mamasini. uykusu daglar taslar kadar agir olan ben, gece saat kurup, uyanip doyurdum. 3 gun kakasini yapmayinca panik yaptim. halbuki onu buldugumuz gune kadar kedileri severdim ama elime alamazdim. o gun acliktan olmesin diye kucagima aldim, alis o alis. on gun durur diye kavillestiydik annemle. en fazla on gun. ama deldik o yasagi beraberce minnagimla. simdi 2 aydir bizde. sabah geldi sokuldu yanima. haftalardir biriken butun negatif enerjimi, her sabah yaptigi gibi gene aldi bu sabah. girdi koynuma. guruldamaya basladi mutluluktan. galiba annesi saniyor beni. yalayip patisiyle seviyor yuzumu falan. benim odamdan cikmasina izin yok henuz. ve cesareti de. calisma odam olan balkonla oda arasinda takiliyor. kitapliga da tirmanmayi ogrendi simdi. kara kara dusunuyorum ne yapacam diye. ama bulacagim cozum kesin kedi odakli olacak. tekir kirmasi bir sibirya kedisiymis bu. halis muhlis, kaprissiz, kanaatkar halk kedisi. secmedik oyle cins olsun diye zaten. bodrumdaki kitaplarim arasinda dogmus, annesi birakmis. yasayacagi gunler nasibiymis. aramiza katildi. tek sorun, cinsinden dolayi tirmanmayi fazladan sevmesi. dun pencesini bas parmagima saplayip bi cekti. canim tavana zipladi. ama ses edemedim. bebek daha. o da bi hata yaptigini anlayip sirnasti baya. ben de kih kih, diye guldum gozumden yas gelirken. napiyim. daha simdiden ailede kedi fobisi olan 4 insani sempatizan yapti sevimliligi ile. beraber yasadiklari kisinin haletine burunurmus kediler. 2 gunlugune biraderde kaldi kedi. benle mirmir takilip sakin sakin yasayan canli geldiginde tavana pati atar hale gelmisti. ne yaptiysa artik kardesim. 2 gunde zor sakinlestirdim. simdi gene rutinimize ayak uydurdu. az sonra sesli kronik okuyacagim aklimda kalsin diye. o da kucagima yerlesip dinleyecek muhtemelen. oyle gorunuyor ki, ben bir yerlere basimi alip gidersem anneme de yaren olacak.

    edit: nasi bir sey ki diye soranlar olmus mesajla. soyle bir sey ^.^

  • 29. vodafone arena

    birilerinin yonetim kurulundan aldığı bilgiye göre, yönetimin beceriksizliği yüzünden geciken statmış.

    ulan zaten yönetim kurulu, yönetim kurulunu suçluyorsa, boşver stadı kapa kulübü amk. ne algı operasyoncuları var arkadaş ya.

  • 30. akp'nin en sevilen yüzü

    şeytan görsün'dür.

  • 31. engelli rampasına park edersen ne olur

    engelli bir kardeşimizin çektiği içler acısı video.

    http://alkislarlayasiyorum.com/…rk-edersen-ne-olur.

    lütfen bu insanlara hayvan diyerek, ya da hayvan isimleri kullanarak hakarette bulunmayın.
    dünya üzerinde sadece insan denen canlının gösterebileceği bir hareket bu.

    benzer bir insanoğlu insan'ı geçtiğimiz gün ben de kendi memleketimde görüp uyardığımda "2 dk markete gittik ne oldu amk" tepkisi ile karşılaştığım için bu insanları uyarmak da kafi gelmiyor malesef.

  • 32. öğretmen atanmadan önce psikiyatrik testten geçsin

    öğretmenlerin bozulan imajlarını düzeltmeleri için getirilmiş öneri.

    not: klasik öğretmen başlığı değildir, eleştiri içerir dikkatle okuyunuz.

    öğretmenlere olan sevgimi bilmeyenler profilimdeki entrylerime girip bakabilir. fakat öğretmen milleti kendisine sormuyor. "bunlar neden benden nefret ediyor" diye.

    bazı deli diyebileceğimiz (gerçekten deli) öğretmenler mutlaka bizim jenerasyonun karşısına çıkmıştır. herkesin garip bir öğretmenle anısı vardır fakat biz insanoğlu iyi olan davranışları unutup kötü davranışları asla hafızamızdan silmeyiz. bu nedenle özellikle öğretmenlerin gariplikte sınır tanımayan kötü davranışlarını durdurması gerekir.

    neler var bu listede?

    asla haklı olamayacaklar listesi:
    - ceza vereceğim diye vücutta kalıcı iz bırakan öğretmen.
    - anne babanın mesleğini soran öğretmen
    - çocuğa karşı cinsel davranışta bulunan öğretmen
    - öğrencisine hakettiği notu vermeyen, notu düşüren öğretmen
    - bütün sınıfın karşısında öğrencileri yüzü kızaracak şekilde cezalandıran öğretmen
    - çocuklara küfür eden, çocukların yanında onlara olmasa bile onlar duyacak şekilde küfür kullanan öğretmen.

    belki dahası vardır ama bunlar en ciddi olanları. bir öğretmen bunları yapmamalı. bunları yapan öğretmenler ise size açık söylüyorum öğretmen falan değildir. derhal öğretmenlikten alınmalı. düşünsenizde şu yukarıdaki saydığım listedeki öğretmenlerden herhangi birisi ile çocuğunuzun muhatap olmasını isteer misiniz? ama malesef tek tük de olsa okullarda dolaşıyor.

    işte bu öğretmenler yüzünden bütün öğretmenlerden nefret ediliyor. çünkü insan beyni bireysellikte iyiliği unutup kötülüğü unutmayacak şekilde evrimleşmiştir. kendini koruma adına. toplumsal olarak ise durum tam tersidir o sosyologların işi.

    --------

    bunu ayırt edebilirsek bu sefer temel noktalarına inmek gerekir. "neden öğretmenler deliriyor?" gerçekten en çok öğretmenlik mesleğinde vardır bu "deli" olayı. en önemli nedenlerinden birisi iş ortamının çok yoğun stres içeriyor olması.

    kendi annem öğretmen (matematik) olduğu için biliyorum. çok fazla çalışıyorlar. özellikle ciddi branşlar ile teknik branşlar arasında uçurum gibi çalışma var. mesela: matematik, fen, türkçe, ingilizce gibi çok önemli branşlarda çalışan öğretmenler ile beden, resim, müzik gibi öğretmenler arasında çalışma açısından dağlar kadar fark vardır. bu branşlarda sezon başına 3 er sınav yapılır her sınav her sınıfa ayrı ayrı yapılır ve e-okul'a girilir. bizzat girerdim ben annem için çünkü aşırı yoğun bir iş yardım ederdim.

    bakın sizin için iş yükünü gösterebilirim: 400 küsür öğrenci için: dönem başına: 400 x 3 = 1200 kağıt okuma + e-okula giriş. öğrenciden gelen istekle ortalama 600 kağıt yeniden okunur sadece 0-1-2 tanesinde değişiklik yapılır. bunların yanında şimdi kalktı sanırım "performans" notu 800 adet girilir. proje notu 250-300 civarında girilir. ders içi etkin katılım her öğrenci için bir puantaj hazırlanır 2-3-4 ler toplanır 100 e tamamlanır artık kaç aldıysa sallıyorum 78 400 x 3 = 1200 tane bu not girilir. tabi hatırlatıyım bunlar dönem başına. kendi sınıfı için 200 civarında kitap ismi, yazarı, kitap türü girilir. sınıfın öğrencilerinden okuduğu kitap listesi alınır bunlar işaretlenir. birmedi: öğrencilerin zeka ölçüm tutanakları çözdürülür ve bunlar öğrencinin yatkın zekası doğrultusunda e-okul ekrarnına işlenir. artı öğrencinin karakteri tek tek değerlendirilir, temizliği, dürüstlüğü vs.vs..

    bitmedi: velilerin bir kısmı çıkıp gelir, çocuğu düşük not alan bir veli annemi tehtit eder not yükseltmesini ister. annem kağıdı incelemesi için veliye verir ve veli kağıdı parçalar. tabi bu sadece biri. annem anlattığına göre bu tür konularda en çok doktorlardan çekiyormuş. genel tema : "seni bu okuldan attıracağım" bunun verdiği iç sıkıntısıyla eve dönmek.

    bitmedi: nöbet tutulur. bir öğrenci şakalaşma diye başka bir öğrenciyi sınıf penceresinden atar. öğrencinin kafatası çatlar, beyin tramvası geçirir (şu anda çocuk yaşıyor). annem o gün kat nöbetçisidir ve "şüpheli" sıfatı ile 28 saat boyunca karakolda tutulur sorguya çekilir, müdürün kat tuvaletlerini kontrol etmesi için gönderdiği sırada olay cereyan olur. karakolda yanına gitmek istediğimi söylediğimde "onu göremezsiniz sorguda" karşılığını alırım o gün karakolun içindeki oturaklarda geçer günüm. geldiğinde annem perişan haldedir. ertesi gün okula devam eder ama görev kutsaldır ya hani. doktor öğretmene rapor da vermez, çünkü ona soruyorlarmış...

    bitmedi: öğrenciler istiklal marşı için sıraya girdiğinde annemin sınıfıdanan marş başlamadan önce iki çocuk birbirine girer. bütün okulun önünde elinde mikrofonla müdür olacak orospu çocuğu annemi mikrofondan ismi ile çağırır. yanında annem elindeki mikrofona "x hocam sınıfına sahip çık" der. ben bunu duyunca müdürün yeni arabasına selam verdim söyleyim.

    bitmedi: annem tübitak ödüllüdür. dershanler faalken çok fazla davet almıştır. adam gibi hocadır. eski öğrencileri halen sorar kendisini. gülmeyi hiç bırakmamıştır. işte aranızdaki bazı şerefsizler genelleme içeren "öğretmenler böyledir" diye başlık açıyor ya trolling olduğunu bilsem de sinir oluyorum. çünkü bizim millet bunlara inanıyor ve öğretmenin toplumdaki değeri düşüyor. sonuç olarak veliden dayak yemeler, öğrenciden küfür duymalar, tehtitler...

    zaten bu ülkede (türkiye'de) öğretmenlerin neden aşağılandığını düşündüğünüzde bulabilirsiniz.

    benim en çok üzüldüğüm nokta haftanın 3 günü işe giden 4 günü yatan beden eğitimi, resim, müzik gibi iş yükü de çok az olan branşların hocaları ile aynı ücreti alması. temel derslerin hocalarının tümü böyle: özellikle matematik, fen, türkçe ve ingilizce branşları korkunç bir yükün altında. bu derslerin hocalarına bir güzellik yapılmalı. en azından itibarları iade edilmeli.

    dinci-yobaz trollerden de bir ricam var. biliyorum ki bu öğretmen karşıtı başlıkların tümü istisnasız sizin eseriniz. mümkünse genelleme yapmayın.

    peşin edit: öğretmen değilim, biyologum (moleküler biyoloji ve genetik).

    edit 1: genel olarak söylenen "isveç eğitimi" fakat bunu açmak gerekir.

    isveçteki öğretmenlerin aldığı ücret ülkemizdeki öğretmenlerin 8 katı kadarken troller çok üzülecek: çalışma saati ülkemizdekilerin yarısı kadardır. buna rağmen evrensel testlerde isveç ilk 3 e girer.

    bizdeki çok çalıştırılıp hakkı verilmeyen yani sömürülen öğretmenleri isveçte bulamazsınız. psikolojik sorunların kaynaklanma noktası belki de bunlar olabilir.

  • 33. rusya'nın suriye'de katlettiği sivil sayısı

    (bkz: dedi duduş)

  • 34. slim fit saçmalığını reddediyoruz

    kalın baldırlı, toraman gibi yetişmiş erkekler olduğumuzdan dolayı yaptığımız manifesto.

  • 35. özerklik ilan edenlerin mahkeme savunmaları

    kimlerle karşı karşıya olduğumuzu gösteren çok net bir olay.

    güneydoğuda topyekün bir kalkışma için pkk'nın şehirlerarasında yollara döşediği mayınlar ve eylemler, ydg h lilerin mahalle arasında hendek kazıp, otomatik silah, roketatarla asker, polis ve sivile saldırmasının sebebi olan özerklikliği ilan edenlerin, yakalanıp çıkarıldığı mahkemede yaptıkları açıklamalardır.

    -----------
    sur belediyesi eşbaşkanı fatma şık barut: “benim bu metinden önceye dayalı herhangi bir bilgim yoktu. ben oraya basın açıklaması olduğunu bilmeden gittim. gitme amacım orada bulunan ali rıza çiçekçi ile görüşmek içindi. benim söz konusu basın açıklamasına ilişkin içeriğinde yer alan yazılarla ilgili hiçbir bilgim yoktur. biz son 15 gün içerisinde bu olayları önlemek için kaymakamlık, emniyet, il yönetimimiz ve milletvekillerimiz ile çalışma içerisindeydik. hatta emniyet teşekkür amaçlı bir çok defa telefon açtı. benim bu tür olaylara sebep olarak açıklamanın olduğu yönünde herhangi bir bilgim yoktur.

    dbp sur ilçe eşbaşkanı ali rıza çiçekçi: “basın açıklamasının içeriğine ilişkin olarak herhangi bir bilgim yoktur. bildirinin kimler tarafından hazırlandığı ve kaleme alındığına ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. ilçemizde meydana gelen olaylar nedeniyle valilik emniyet tarafından olayların yatıştırılabilmesi ve kimseye zarar gelmemesi açısından milletvekillerimiz, il yöneticilerimizin orada bulunması ve kimsenin zarar görmemesi için orada bulunmamız istendi.”

    sur belediyesi eşbaşkanı seyid narin: “olay günü ilçemizde meydana gelen olayların yatışması amacıyla sur kaymakamlığında kaymakam beyle görüşme yaptık ve olayların yatışması amacıyla elimden gelen gayreti göstereceğime ilişkin beyanlarımı kaymakama bildirdikten sonra kaymakamlıktan ayrıldım. benim olay günü yapılan basın açıklamasının içeriğine dair herhangi bir bilgim yoktur.

    ‘içeriği bilmiyordum’ özgür kadın kongresi aktivisti güneş ölmez: “bildiri okunan yerde bulunan bayanlar süreçte yaşanan çatışmaların sona ermesi ve müzakere sürecinin tekrardan başlanabilmesi açısından toplanmışlardı, ben de o esnada kalabalığa dahil oldum. 35-40 yaşlarında bir teyze elinde metin bize okumamızı istedi. ben de bunun üzerine okudum. içeriğini tam olarak bilmiyordum.”

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…_haberimiz_yoktu.html

    -----------

    "`35-40 yaşlarında bir teyze elinde metin bize okumamızı istedi`. ben de bunun üzerine okudum. içeriğini tam olarak bilmiyordum.”

    nasıl bahane ama ?

    işte barış yapacaklarınız bunlar

  • 36. hamza hamzaoğlu

    senin adin da hamza soyadin da. bundan sonra senin adin istifaet aminoglu olsun.

  • 37. 1.5 milyar çinliden bir tane yetenek çıkmaması

    (bkz: 2008 pekin olimpiyatları) tv8'i kapatıp izle de yetenek gör

  • 38. ekşisözlük'teki basketbol gıcıkları

    burnumuzdan getiren gıcıklardır efendim. koşulsuz itaat istiyor bu gıcıklar. en ufak yorum yapma hakkımız yok. tüm nba ve avrupa istatistiklerine hakim değilsek saniyesinde damlıyorlar.

    "ulan o atış da kaçar mı be, skym" dediğin anda beliriyorlar sonraki entry'lerde...

    "bazı cahil arkadaşlar tarafından şut kaçırmasına laf edilmiş. halbuki 1983 yılının aralık ayında oynanan lakers-portland maçında da benzer bir şut kaçmıştı, bilmiyosan öğren"

    iyi de kardeş belki daha doğmadık o yılda yav, hepsine hakim mi olalım? ne kadar gıcıksınız lan, ağzınıza vurasım geliyor. futbol romantikleri gibi romantik olanları da var. onlara göre çok iyi bir oyuncudan sonra asla müthiş bir oyuncu gelemez. bitti. itiraz etme piç, gelemez diyorlarsa gelemez.

    inanılmaz bir istatistik tacizine tutuyorlar insanı.

    "tamam kardeş bilmiyorduk pardon" desen de nafile, hemen yapıştırıyorlar:

    "bilmemek ve yazmak. hahah enteresan, bilemiyorum yaaaani"

    gıcıklığa bakar mısın ya? ne istiyosunuz la bizden? tüm nba ve avrupa basketbol istatistiklerine hakim mi olalım? bir şey yazmaya korkuyoruz ibneler. halbuki futbol öyle mi?

    "bazı orospu çocuklarına göre faul olmayan hareketmiş. sizi babanıza müjdeleyeni sikeyim"

    görüyor musun? kimse yadırgamadı. küfürü eden de yiyen de rahatladı. çiçek gibi oldu adeta. bu gıcıklar küfür de etmiyor çoğu zaman. küfür etmeyen erkekle işim olmaz zaten. ılıklığın alemi yok. onlarca paragrafın anlatamadığı durumu bir küfür ile anlatabilirsin. negzel.

    ha bir de "futbol taraftarı yazmasın şuraya ya pfff" derler. niye la? adamlar harbi kimse yazmasın istiyorlar lan. "burası benim güvenli alanım, lütfen girmeyin :(" ahadhadh sikik ya. futbol seven basket de sevemez mi? bir sporu seviyoruz diye tarih boyunca tüm atılan basketlere, tüm düzenlenen turnuvalara hakim mi olmamız gerekiyor işsiz pezevenk?

    olum aşırı gıcıksınız ya.

  • 39. ingilizcede 2. çoğul şahıs zamiri olmaması

    yanlış olan bilgidir.

    ingilizce'de olmayan şey "2. coğul şahıs zamiri" değil, "2. tekil şahıs zamiri" 'dir. bilindiği gibi "you" aslında çoğuldur ve çoğul çekilir (you "are", vb).

    eski ingilizce'de çoğul olan "ye" ve tekil olan "thou" vardır. zamanla ve nezaket gereği bu "thou" yuvarlanmış ve "you" halini almıştır. hala "ye" şeklinde bir standart dışı kullanım da mevcut (all ye enter here... vb)

    düzeltme: aceleyle "ye" ve "thou"'nun tekil-çoğul durumunu ters yazmışım. (bkz: oktay dogangunung betidikleri) uyardı ve düzelttim fakat orada kastım aynı zamana "thou art" şeklinde çekilmesi yani "you are" durumunda olduğu gibi çekimi gereği çoğul olması idi.

    ekleyelim: "thou art" formu ortaya çıktığında zaten "ye" ve "thou" ayrışmış durumdadır, "ye" yokolma yolunda ilerlerken "thou" hem tekil hem de çoğul olarak kullanılmaktadır artık.

  • 40. 1 ekim 2015 celtic fenerbahçe maçı

    dışarıda herhangi bir cafede izlediğim maç.

    (peşin not anlatacağım olayı fenerliler böyle beşiktaşlılar şöyle demek için anlatmıyorum, gayet tabii forma renkleri tam ters de olabilirdi.)

    maçı izleyeceğim cafe’ye gittiğimde bjk maçının son 10 dakikası oynanıyor, içeride 8-10 beşiktaş’lı bir o kadarda fenerli var. fenerliler maçta olumlu olumsuz hiçbir tepkide bulunmazken beşiktaşlılar (normal olarak) pozisyonumsu ataklarda coşuyorlar falan.
    maç bitti 2 yavşak hariç beşiktaşlılar dağıldı.
    fener maçı başladı, bu pezevenkler sanki evlerinde baş başa izliyolar, “yok fenere şöyle çakacaklar, yok böyle çakacaklar” vb muhabbeti.
    celtik’in ataklarında aşırı tepkiler, gol kaçırınca aaauuuv lar falan.
    döndüm bir iki kere baktım anlamadı hıyarlar.
    celtik korner kazandı, piçlerden biri sigaraya çıkacak,
    masadaki piç: dur olum bu kornerde çakıyolar.
    sigaraya çıkacak piç: dur kanka çıkayım ben totem olmuş oluruz.
    mp: tamam kanka sen çık zaten gol olursa ben bağırırım anlarsın.
    sigaraya çıkacak orospu çocuğu gitti ekranın başına, oradan takip ediyor, derken gol geldi, “vuuuuhiiiiiii” diye bağırıp siktir olup çıktı.
    masadaki götveren bunu aradı, kısık sesle “oolum millet sana baktı lan” falan diyo. (tırsıyo da ibneler)
    neyse, sigaraya çıkan anası satılmış köpek geldiğinde durum 2-0 olmuştu ki götverenin keyfini ifade edemem.
    işyerinde terfi olup maaşına %100 zam verseler o kadar mutlu olursun.
    “oolum bu maç en az 5 olur, demiştim sana, fener dağılmış leaan”

    derken ferdo ayısı çaktı. yemin ediyorum 1 gr abartmıyorum. bir insan nasıl göt formunu alır, dün ben bunu gördüm.
    tribündeki iskoçların 2 katı kederlenip dondu kaldı pezevenkler.
    bu arada iskoçların girdiği pozisyonlarda daha hırslı tepki vermeye başladılar.
    derken bizim ayı ikiyi atınca gözleri doldu ipnelerin. ferdocuk johnny sins gibi bunlara çaksa inanın daha mutsuz olmazlardı.
    günün sonunda göt olup götlerine baka baka siktir olup gittiler.

    diyeceğim o ki, kimse kimseyi desteklemek zorunda değil, fenerbahçe’yi desteklemiyorken riyakar bir şekilde tutuyormuş gibi görünmelerini de
    beklemiyorum ama e be amın oğulları azıcık saygı lan. etrafında ki onlarca kişi size hoşgörülü davranıyor diye eşeğin bi yerine su kaçırmaya gerek yok,
    kaldı ki daha 20 dakika önce rakibin sana nasıl maç izleneceğinin dersini vermişken.
    (başta paylaştığım notu tekrarlıyorum, formalar tamamen farklı renklerde olabilirdi, benim tepkim aynı olurdu.)

  • 41. jürgen klopp

    almanya'da yaşayan jürgen klopp'tan aldığım bilgiye göre bir garsonla galatasaraylı bir yönetici görüşmüş.

    zira dursun başkandaki vizyon ve denge anlayışı bunu gerektirir.

  • 42. rusya suriye'de muhalifleri vurmaya son versin

    afganistana girdiler, iraga girdiler, suriyeye girdiler, libyaya girdiler, cezayir - misir ve ukrayna yi karistirdilar, iran a girmeye calistilar. bunlarin petrol hesaplari ve somurgeci hayalleri yuzunden yuzbinlerce masum insan oldu, sakat kaldi ve evinden oldu simdi de kalkmislar sanki kendileri yuzunden olmamis gibi akil veriyorlar.

    "vurmazsan vururlar". mevzu bu kadar basit.

  • 43. piyasada az bulunan araba sahibi olma karizması

    yedek parça ararken sönebilecek karizmadır.

  • 44. inadına barış inadına hdp

    (bkz: ağam bizimle eğleniy)

    cici çocuklar için şimdi şarkı zamanı.

  • 45. budapeşte

    türklere çakallık serbest şehir. bir biletle her yere gidin amk tek akıllı biziz zaten millet olarak. 3-5 kuruş kar edip milleti enayi yerine koymak en çok bize yakışır.

  • 46. kafaya anten takmanın moda olması

    avea çekecekse ben o anteni takmaya razıyım.

  • 47. dursun özbek

    kötü bir yöneticidir ama yazma sebebim bu değil. bu arkadaşı savunan sözlükte bir tane yazar var baktım bu başlıkta elliden fazla entrysi var adamın. sürekli savunmuş sürekli savunmuş hep de dikkatimi çekiyor. lan diyorum bu nasıl galatasaraylı. bugün öğrendim ki adam fenerliymiş. o an aydınlandım amk.

  • 48. sözlükte kadın olduğunu vurgulayan yazarlar

    eveeet... dünya dönüyor, yıllar geçiyor, uzay araştırmaları yapılıyor, mars'ta su bulunuyor ama kadınla ilgili manyaklıklar hiçbir zaman eksilmiyor.

    çok pis laflar edesim var ama benim pis dediğim sizde dalga konusu olur biliyorum, o yüzden normal üslubumda devam edeceğim.

    bir kadının kadın olduğunu beyan etmesi sanırım ancak geri kalmış toplumlarda bir tartışma konusu olur. neyi var kadınlığın da bunu beyan etmekten çekineyim? hırsız olsam, kötü bir şey olduğunu bildiğim için "hırsızlık çok kötü bir şey" diye bağırırım ortalıkta; katil olsam "allah'ın verdiği canı allah alır" diye sayıklarım ki ben bir de ateistim düşün; sapığın teki olsam dünyanın en aseksüel insanı gibi dolanır, özelliğimi saklamaya çalışırım. kadın olduğumu neden saklama gereği duyayım? gerek duyarsam beyan ederim, duymazsam etmem. sana ne? sen kimsin?

    sen, evet evet erkek olan, sen yaşamın boyunca sahip olduğun tüm düşüncelerde, tüm davranışlarda, tüm laflarında erkek olmanın getirdiği izleri yadsıyabilir misin? hayır. çünkü erkeksin ve erkek olmak senin dışa vurduğun her şeyin üzerinde ciddi bir etkiye sahip.

    kadın olmak, sanıyor musun ki bundan farklı? öksürüşümde bile kadınlığımın izi var ya hu? kaldı ki yazdığımda olmasın. beni var eden, karakterimi doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen temel faktörlerden biri cinsiyetim. bunu neden saklama gereği duyayım? neden kadınlık bir aşağılık kompleksi sebebi olsun bende?

    bu erkeklerdeki özgüvene hastayım gerçekten. zannediyorlar ki dünya onların etrafında dönüyor. ben kadın olduğumu belli ettim, beyan ettim ya kesin onun dikkatini çekmek için yaptım. ya hu geri zekalı, madem senin dikkatini çekmek için yapıyorum niye oltaya geliyorsun? az bir zeka kullan, bana bu kozu verme o zaman.

    kadınlık sıradan bir şey. tıpkı erkeklik gibi. bunu beyan etmek de etmemek de kişinin kendine kalmış. sizi zerre kadar ilgilendirmez.

    salak, yemin ediyorum geri zekalı bu şekilde düşünenler.

  • 49. sözlükteki 76 doğumlular

    yuh bunlar ölmedi mi daha dediğim nesil.
    neyse ki 79'luyum.

  • 50. starbucks

    bir kutu çekirdek kahvelerinden alınca beleşe verdikleri ufak boy kahve "uygulamasını" kaldırmışlar. gün sonunda lavaboya döktükleri şu bayat filtre kahveden de mi veremiyorsunuz derseniz bile "maaleseff" diye vermiyorlar.
    ama şimdi ne yapıyorum, gidiyorum cafe nero'ya, gloria'ya, carribou'ya, diyorum ki "bu çekirdek kahveden bir kutu alınca starbucks'ta yanına bir kahve hediye ediyorlar". tabi ki yanıt her zaman "ne demek efendim biz de hediye edelim" oluyor.
    yani demem o ki eyy starbucks!! senin sayende hediye kahvemizi her yerden yine alıyoruz, ama bir farkla, kahveyi senden almıyoruz. haberin olsun..