Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. deep web'de paylaşılan büyü kitabı

    indirip test ettiğim kitaptır.

    yanlışlıkla annemle babamı ayırdım allah belanızı versin.

  • 2. 24 eylül 2015 mekke şeytan taşlama faciası

    yıllardır söylüyoruz bu iş taş atarak çözülmez diye müslümanların artık şeytanla masaya oturması gerekiyor yoksa daha çok canlar yitip gidecek.

  • 3. 24 eylül 2015 rte'nin beşşar esad açıklaması

  • 4. chp'nin davutoğlu&bahçeli&demirtaş kombolu reklamı

    bahçeli'nin, "ben hdp'yle aynı reklamda görünmek istemiyorum" diyerek dava konusu olma potansiyeline sahip olan reklam.

    ama güzel reklam.

  • 5. marketteki ürünü tüketip ambalajı kasadan geçirmek

    migrosta çilekli prezervatifi sikime takarak yaptığım hareket.

  • 6. sözlükteki en yakışıklı ve düzgün erkek olmam

    ulan tam bir penis büyütücü sayfası yorumları bunlar. ''ben de kullandım karım ilk günden farketti büyümeyi'' falan diyecek sandım bir an. neyse karşim allah yolunu açık etsin. format üzerindeki performansını yatakta gösteriyorsan sıkıntı yok.

  • 7. 24 eylül 2015 oğlumu kurban etmem

    bu sabah başıma gelen ibretlik hadise. ter içinde uyandım ve birden gece gördüğüm rüyayı anımsadım. rüyamda tanrı bana , son zamanlarda onu cok boşladığımı hatta sosyal mecralarda kendisiyle dalga geçtiğim için af dilemem gerektiğini söylemişti. ne yapmam gerektiğini sordugumda "çok değer verdiğin bir şeyi benim için feda etmelisin" diye belirmişti. korku içindeydim, hemen başucumda bulunan dream theater cd'lerine yöneldim. yukarıdan bi ses işittim,"o olmaz,zaten götüm gibi müzik yapıyolar,saniyede kac notaya bastığını gösterecek diye 10 dakika solo ekliyolar şarkıya,ruhumuz bayıyor. daha degerli bir sey bul". birden mantıklı geldi işittiğim ses, baska bir sey aramaya yöneldim. koltuğun kenarında elif şafak'ın bir kaç kitabı mevcuttu. "acaba?" diye düşünürken "dalga mı geçiyosun,git at onları çöpe,ne kadar işe yaramaz şey varsa bana itelemeye çalışıyosun" cümlesi kulagımda yankılandı. sağıma döndüm çok sevdiğim swatch saatim bana bakıyor,soluma döndüm oğlum rıza beni izliyor. arada kaldım. bi yanda en sevdigim aksesuarım,diger yanda canımdan bir parça. rıza tuhaf bi çocuktu,aklı her seye ermezdi,zeka geriligi vardı. 3.sınıftayken aşırı başarısızlığından dolayı kendisini 1.sınıfa geri çekmislerdi ama onu bile iyi bisey sanıp, ben sınıf atladım diye arkadaslarına artislik falan yapıyormuş,sonradan ögrendik. yukarıdan "canlı bir şey olmalı,ben kan istiyorum,şiddet istiyorum,kaos istiyorum,hell yea" diye bir ses duydum. o zaman swacth saatimi kurban edemeyeceğimi anladım,bu biraz beni rahatlatmıştı. sonra rıza'ya döndüm "oğlum gel" dedim. aldım evladımı, canımı, biriciğimi, yanıma bıçağımı da aldım ve mahalleye indim. saçından tuttum rıza'yı, bıçağı dayadım ümüğüne. rıza birden "bubaa,nabıyon bubaa" diye bağırmaya başladı. çıglıklarını duyan tüm mahalleli sokağa çıkmıştı, sokağa çıkamayanlar da pencerelerden bizi izliyordu. ben buna benzer bir olay hatırladıgım için nasıl olsa birazdan bir koyun gönderilir diye düşündüm,içim rahattı. ama yukarıdan "saçmalama,ibrahim misin sen puşt" diye bir ses duydum. geçen yılların ardından tanrı çok vicdansızlaşmıştı. oğlumun gözünün içine baktım,"oğlum bunu tanrı istiyor,nolur bana kızma " dedim. yaşlı gözlerle bana baktı "baba,tasolarıma sahip çık" dedi. durdum birden, "sen geçenlerde ütülmemiş miydin? ne tasosu?" dedim. elini cebine attı, looney tunes tasosu çıkaracak sandım. cebinden 4 5 tane taso çıkardı , digimon tasosuymuş. "digimon ne lan" dedim,sinirle vurdum bıçagı boynuna. birden yere yığıldı,her yer kan içindeydi. evladım,canimdan can,ruhumdan parca,rıza'm yerde yatıyordu. gozleri acik bana dogru bakiyordu,bakışlarında hala bi gerizekalılık vardı. can çıksa da huy çıkmıyor dedim içimden. "sacma sapan deyimler kullanma" diye fısıldadı tanrı.

    sonra birden etrafımı polis arabalarının çevirdiğini gördüm. kimseye bir şey anlatamadan ellerimi kelepçelediler. açıklama yapmaya çalıştım "bunu tanrı istedi" dedim, kimse inanmadı. "tanrı neden böyle sapkınca bişey istesin,hasta mısın?" dediler. tanrıdan da bi daha ses soluk cıkmadı. ardından şizofren tanısı koyup, beni akıl hastanesine yatırdılar. şu an bunları ordan yazıyorum. bi kac sakinleştirici verdiler,simdi daha iyiyim. tek korkum, cevremdekilerin anlattıklarıma inanıp her sene 24 eylül'de çocuğunu kesmeye kalkması.

  • 8. çaya eşit miktar şeker ve tuz atsak tadı ne olur

    herkes bilir ki tuz şekerin anti-maddesidir. dolayısıyla böyle bir harekette bulunulursa tuzun şeker ile birbirlerini yok ederek dünyayı saniyeler içinde yutacak bir kara delik yaratacağı ortada.

  • 9. şeytan taşlama taşının parayla satılması

    böyle bir şey, şeytanın bile aklına gelmezdi.

  • 10. victoria beckham'ın altına işemesi

    david beckham'ın ne büyük çilesi varmış gösteren hadise. sen hem çocuklara analık yap, bir de çocuğun anası altına işeyince ortamlardan topla.

    çok büyük adam lan. yemin ediyorum bak.

    http://resmim.org/…c32549e133b01797a180596888f3.jpg

    http://resmim.org/…3e5950becc836f97c2165bb0253c.jpg

    http://resmim.org/…a652763e1b48f104ac49d3bc9c0a.jpg

    http://resmim.org/…443bf96f6cabc43d68db92aa3c34.jpg

    yalnız düşünsene david beckham'ın kızı olsan dünya üzerindeki hiçbir erkeğin yüzüne bakmazsın da. gördüğün ilk erkek david beckham ve seni o büyütüyor. çıta "seviye: ahiret"ten başlıyor resmen.

  • 11. hacıların arabistan'ı zengin ettiği yalanı

    yalan değil gerçektir.

    hac vizesi için kişi başı 700 euro para alıyor suudi arabistan. götünden sallama diyenler için 21 sene seyahat acentacılığı yaptım.

    3 milyon kişi x 700 euro = 2 milyar 100 milyon euro alıyor sadece vize ücreti olarak.

  • 12. muslera'nın bayram harçlığı olarak 1 lira vermesi

    bayram harçlığı ayağında nesillere dilencilik kültürü aşılayan bir coğrafyada hoş karşılanmaması normal olan davranış. on lira verse niye yirmi vermedi derler zaten. bunun muhabbetini yapan başka millet de bulamazısnız. ha bana kalırsa keşke vermeseymiş. 1 bayram harçlığı konseptinden, çocukların alalade dilenmesinden ve bunun çok eğlenceli bir şeymiş gibi lanse edilmesinden tiksinirim. 2 işini çok iyi bilen sokak çocuğuna kuruşunu veren aptaldır. zira ben baş aptal olarak kendim züğürtken dünyaları verdim bu itlere. zaten parayı aldıktan sonra yüzlerinin nasıl değiştiğine, nasıl başka bir yaratığa dönüştüğüne hiç tanık olmamış adam bunu eleştiriyorsa da bir numaralı türk olayı olarak kendi yapmadığı şeyi başkası yapmıyo diye eleştiriyodur.

    yanlış da anlamayın amk cimri falan değilim. elimdekinin üçte ikisini veririm birini de rahat rahat yiyemem zaten. ama şu kültürde benimseyemediğim, eğreti şeyler var. mesela bağışımı, sadakamı yemek alarak yaparım. zira organizeler mi hakikatten ihtiyaçları mı var ayırt edemiyorum. ben de açgözlülüğe gideceğine açlığa gitsin diyerek yemek alıyorum her defasında. bizde böyle bir kültür yok, ancak çok para verince iyilik yapmış oluyosun. italyanlar askılık kahve eyler misal, bi kahve alır iki kahve parası verirler ve homeless biri gelip o kotadan bir kahve içebilir. böyle bir kültür geliştiremedik mesela. hep açgözlülük var örtük niyetinde.

    edit: herifi tanımam etmem. ömrümde adını ilk defa duydum.
    kültür diye bahsettiğin sadaka, sadaka da bol bol suistimal edilen bir şey.

    ayrıca bunda anlamayacak ne var anlayamıyorum. sadakayı, bağışı gerçek anlamıyla yapıyorsan yerine ulaşmasını istersin. hiç unutmam denizfenerinde bağış yapan adamların birine soruyolar paranız yenmiş ne düşünüyosunuz diye herif önemli olan niyet, ben bağışımı yaptım diyo. olay zekat vermiş olmak ve onun niyet sevap pointi yani, o zekatın yerine ulaşması, amacına ulaşması değil. şu anlayışı protesto ediyorum amk. lys kitaplarımı bile işine yarayacak insanı seçerek dağıttımdı, gerçekten kullanacak kişi alsın diye. aliye mehmete de rasgele verebilirdim vicdan mastürbasyonu yaptıktan sonra gerisi umrumda olmayacağı için

  • 13. bismillah demeyi yasaklayan anlayışı kabul etmeyiz

    karakter sınırına takılan, doğrusu 'bismillah demeyi yasaklayan bir anlayışı kabul edemeyiz' olan, yüzünden nur akmasıyla tanıdığımız bekir bozdağ açıklaması.

    bilindiği gibi chp’li mahmut tanal, ak parti’nin seçim şarkısı ’haydi bismillah’ın seçim şarkısı olarak kullanılmasının dini istismar olduğu gerekçesiyle ysk’ya başvurmuştu. bunun üzerine ysk'nın bu şarkıyı yasaklamasıyla ilgili 'bismillah demeyi, allah demeyi yasaklayan anlayışı biz kabul edemeyiz. hukuki de, anayasaya uygun da göremeyiz.' diyerek de devam etmiştir kendisi.

    dün twitter'dan da 'chp'li vekilin itirazı üzerine ysk, "besmelenin seçimde kullanılamayacağına" karar vermiş. sonuçta, chp sayesinde seçimde besmele yasak.' diye buyurmuştu bu şahıs.

    'dini kullanmak, sömürmek nedir' diye sorsalar hiçbir şey söylemeden bu açıklamaları veririm. belki de sırf bu propagandayı yapmak için ysk'nın bu kararı almasına izin vermişlerdir* kim bilir. zaten konu malum parti oldu mu yasayı, yasağı tınlayan yok muz cumhuriyetinde.

    ortaya çarpıtılmış bir mağduriyet çıkarırsın, bayram günü allah kitap dersin, dinsiz chp dersin. mission completed.

  • 14. tatil hayalinin leğende et taşırken son bulması

    ya ellerim kırılaydı, klavyem lal olaydı da 2 sene önce azcık goy goy uğruna buradaki mazlumların ahını almayaydım.

    ben bu bayramda rusya'ya gidecektim lan. şşt bak gülmeyin harbi gidecektim. bu sabah petersburg'da önceki gecenin etkisiyle başım çatlayacaktı ama olsun suratımda yampiri bruce willis gülümsemesi olacaktı, kendi kendime "ne geceydi köftehor ehemehe" deyip zenit maçına gidecektim. hep kuponlarımı yatıran takıma parası neyse verip yerinde sövecektim. "burası da soğuk mu yaav sen erzurum soğuğunu bi görsen götün donar. burda nem yok nem nem nem nem!!" diyecektim boş boş bakan elin ivan'ına, olga'sına. dönüşte 3 yıl falan "ben rusya'deyken..." diye başlayan cümlelerle milletin kafasını sikecektim. ben baya baya planlanmıştım bunları, planımı sikeyim afedersin.

    gel zaman git zaman rusya işi yalan oldu ama yok dedim ben tatil yapıcam, hedef küçülttüm biraz ama kararlıyım kıbrıs'a gidicem. lan gülmeyin olm vallahi ona da gidecektim. blackjackten rulete, pokerden fırfır makinelere koşup olmayan çoluk çocuğumun rızkını yiyecektim. "güney kıbrıs'a alın beni olm hem benim büyük büyük babam giritliymiş" diye oradaki elemanlara yalakalık yapacaktım.

    olmadı, olamadı, yapamadım. bu sabah eniştemin "la kalksana lan namaza gidicez. sen kime çektin bilmiyorum ki hayvan evladı gibi" diye hönkürmesiyle uyandım. "insan böyle uyandırılır mı ya allahınız yok mu sizin?" diyecektim ki sonra bu paradoks bayram sabahı enişteme fazla gelebilir diye vazgeçtim. eniştemi bi şekilde savuşturdum ama bu başlığın laneti üzerindeydi. bu sefer de babaannem geldi, "hadi kalk hayvan kesilecek yardım et karpuz senden az yatıyodur" dedi. niye sabahın 7.30'unda kesmek zorundayız ki ya? bunu da yarış haline getirmiş akrabalarım. sanki en önce kesene daha çok sevap point yazılıyor. kalktım el mahkum, giriştim işlere. rusya gecelerine akacak adam davar devirmeye, ayağından şişirmeye gitti lan. "kakka kakkalin kakkalin kamaya" diye diye votkanın gözüne vuracakken 50 kilo dana budu taşıdım. kıyma çektirmeye götürdüm, 1 kg et fazla gitti diye birbirine giren akrabaları ayırdım, kurban derisini kamyonete taşıdım, elim de viskim "all in" diyecekken elimi kesip "allaaaah" dedim, enişteme gelen bütün otomatik bayram mesajlarına cevap yazdım eniştem yazamadığı için. daha bayram başlayalı 2-3 saat oldu yemin ederim ahır gibi kokuyorum. kan, göz yaşı, entrika hepsi var. ev walking dead seti gibi herkesin üstü başı kan, elinde bir parça et oradan oraya koşturuyor. bak daha birazdan damlamaya başlayacak dalyarak misafirleri hiç saymıyorum. her bayram "sizin hayvandan ne kadar et çıktı?" diye sormaktan bıkmadılar yemin ederim. oradan da sevap point kasacak heralde.

    neyse işkembe yıkanacakmış hortum tutucam babaanneme gitmek zorundayım. petersburg'dan işkembeye, kıbrıs'tan dalağa uzanan bu çileli yolda benimle olanlara iyi bayramlar. gerçekten tatile gidenler; billur var yer misiniz?

  • 15. erkek mühendisleri tavlama teknikleri

    derin derin nefes alıp verin. tavlayamasanız bile derin nefes almak stresi engelliyor ve vücudun bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesini sağlıyor.

  • 16. unutulmayan palavralar

    yakışıklı oğlum benim, büyüyünce bütün kızlar peşinde kuyruk olacak oğluşumun.

    1989, annem.

  • 17. cem yılmaz

    (bkz: karşim nokta virgül filan yok mu aralara serpsen)

  • 18. yaran facebook durum güncellemeleri

    "tüm islam aleminin bayramını kutlamak için bana niye mesaj atıyorsun kardeşim?"

  • 19. 24 eylül 2015 bayram namazı

    ilk defa oglumla kildim. sipa buyudu artik. namazlara da geliyor.

  • 20. herkesin ateist ve vegan olduğu dünya

    ateistlik tamam da veganlık olmaz.

    edit: adanalıyık.

  • 21. pkk'yi pekaka diye okuyan türk milliyetçisi

    veya hiç dil bilgisiyle uğraşmayıp direk orospu çocukları diyebilirsiniz. başlığı açan yazar arkadaşta itiraz etmeyecektir buna tabi öyle olduğu için değil canım dil bilgisine uyduğu için.

    -

    dahi anlamındaki de'yi ayırmamışım keşke ayırabilseymişim falan.

    dahi anlamındaki de benim sikimde değil sinemacıyım ben öğretmen veya edebiyatçı değilim yazdığımı da çok iyi anlamışsın ki laf sokmaya çalışıyorsun.

  • 22. sözlükteki en güzel ve düzgün kadın olmam

  • 23. tofaş'ın emisyon değerlerinde hile yapması

    tofaş'ın "biz dikiz aynasını parayla satıyoz, emisyon memisyon ne şekilsiniz la siz?!" savunması üzerine epa'nın yerden taş alır gibi yaptığı bildirildi.

  • 24. sözlükçülerin oturduğu semtler

    burada yazılan semt isimlerini okumak hayatımıza nasıl bir fayda sağlayacak sayın sözlük yazarları? neden yazıyorsunuz ısrarla, neden, neden ulan?

  • 25. 24 eylül 2015 dolar ıslak

    (bkz: vurun lan ölsün pezevenk)

  • 26. nikola tesla

  • 27. iyi ki evlenmişim diyen erkek

    4,5 yıllık evli biri olarak benimdir.
    sayıları oldukça sınırlıdır maalesef.
    mesela çevremde bunu diyen tek bir arkadaşım yok.
    evliliklerine şahit oldukça da hiç şaşırmıyorum.
    azıcık mutlu olmayı, mutlu etmeyi ve doğru insanları seçebilmeyi öğrenseler halbuki...
    sen bunları beceremiyor musun?
    sakın evlenme o zaman!
    sana evliliği yücelten hıyarları da dinleme.
    çünkü evliliğinden memnun insanlar evlilik kurumuyla değil kendi kararlarının ne kadar doğru olduğuyla övünürler.

  • 28. imkanınız olsa kiminle ot içmek isterdiniz

  • 29. esed ile gidilme gibi bir şey

    (bkz: emin değilim yani bok da çıkabilir)

  • 30. bmw'nin emisyon değerlerinde hile yapması

  • 31. ekşi sözlük insan gibi tartışmayı öğrenme kılavuzu

    süper bir girişim. haliyle kendisi de düzeltmeye açık olmalı varsayımıyla ekliyorum:

    "iddia ile alakası olmayan sonuç çıkarmak" ile ilgili ermeni soykırımına dair yazdığım bir metin alıntılanarak örnek gösterilmiş:

    "ya hadi osmanlı devletini başıymış, sahibiymiş gibi savundun. şimdi de türk devletinin başında mısın da devletin sorumluluğu olan şeyleri üzerine alınıp savunmaya kalkıyorsun? tazminat da toprak da, bütün bunlar türk devletinin ve muhteşem sıfır sorun diplomasisinin derdi. "ama bizim vergilerimiz" falan deme. sen verginin hesabını sormaya niyetin olmadığını son seçimlerde net olarak belirttin."

    ve bu metindeki hata şöyle gösterilmiş:

    "ne alaka? ödediğim verginin hesabını sormadım diye meseleyi soykırım olarak neden kabul etmek zorundayım? bir de neden ödüyorum?"

    çok güzel. argümanımı hemen masaya serelim:

    ortada bir "soykırım kabul edilirse devletin tazminat ödemesi gerekir, vergilerimiz çarçur olacak devletimiz zor durumda kalacak o yüzden ermeni soykırımını kabul etmemeliyiz" söylemi var. ben de bu söyleme karşı diyorum ki:

    1) bir soykırıma karşı bireysel tutum öncelikli olarak insani/bireysel olmalıdır. (alıntılanan entry'nin temel bağlamı, söylemi bu zaten)
    2) devletin yaptığı ödemeler de insana/bireye ancak vergiler, dolayısıyla bireyin ekonomik durumuna yansımayla anlamlandırılabilir.
    3) kamuoyu vergilerin ekonomik duruma yansımasına dair umursamaz tavrını seçimlerde yolsuzluk şaibesini yerel seçimlerde gösterdiği iradeyle beyan etmiştir.

    dolayısıyla soykırım karşıtı argümanda vergilerin toplum tarafından anlamlı bir kriter olduğunu ortaya sunmak kolpadır diyorum.

    ne demiyorum:

    "vergileri umursamadın o zaman soykırımı kabul etmek zorundasın" demiyorum.
    "toplumun soykırımı kabulünün bireye ekonomik yükü olmaz" demiyorum.

    argüman bu. nasıl eleştiriliyor:

    soru: "ne alaka?"
    cevap: çünkü "ama devletin çarçurunun ekonomik zorlukları :(" kolpa bir argüman. tamamen geçersiz bir argüman değil ama biliyoruz ki bütçe dağılımı genelin umrunda değil. seçimler de bu tablonun en makro göstergesi.

    soru: "ödediğim verginin hesabını sormadım diye meseleyi soykırım olarak neden kabul etmek zorundayım?"
    cevap: iddia "ödediğin verginin hesabını sormadın soykırımı kabul etmek zorundasın" değil, "soykırıma karşıt olarak 'devlet zora düşer' ya da 'vergi artar' kolpa argümanlar onları kullanma". okuduğumuzu anlamak açısından kılavuza güzel bir örnek olmuş. hatta hemen yabancı dilde linkimizi verelim (bkz: argument from false premises)

    soru: "bir de neden ödüyorum?"
    cevap: vergi vatandaşlığın bir mecburiyeti. ödememenin cezası var.

    işte insan gibi tartışma kılavuzunu insan gibi hale getirme kılavuzumuzun sonu. daha sağlam argümanlar görmek dileğiyle.

  • 32. ekşi sözlük kral ve kraliçesini seçiyor

  • 33. 24 eylül 2015 ekşi'ye derdini s...m butonu gelmesi

    (bkz: yalanını sikiyim)

  • 34. tosun paşa

    herkesin hata olarak gördüğü bir sahne var filmin başında benim de kafama takılmıştı. şaban'nın filmin başındaki kavga sahnesinde görülmesine rağmen "seferoğullarının hiç görmedikleri biri olmalı" denilerek tosun paşa yapılması ile ilgili, arzu film'in instagram sayfasında zamanında şöyle bir cevap verilmiş;

    "film'in başında çıkan kavgada şabanı gördükleri halde tosun paşa kılığına girince seferoğulları şabanı nasıl tanımıyor diye merak ediliyormuş... bunu biz de merak ettik vaktiyle, yapımcı ertem eğilmez'e bu sahnede bir hata mı yaptınız acaba diye sorduk , hayır dedi.. .peki bizi farkedemiyecek kadar enayi mi sandınız dedik, hayır seferoğullarını sandık dedi... başka sorun var mı dedi... yok dedik, kalktık gittik zaten"

    https://instagram.com/p/z41rjom6dp/

  • 35. ekşi itiraf

    millet bayramda tatile gideceği için rejim yapar, ben anneannemi ziyaret edeceğim için yapıyorum. her bayramda aynı şey:

    "çok kilo almışsın!"

    vicdansız! küçükken yayla çorbasını ağzımdan içiremeyince burnumdan tıkmayı iyi biliyordun ama! normalim kızım ben, normal! hep 38 kilo mu kalacaktık mediha hanım?!

  • 36. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    saray harcamaları

    1981 yılında yemin ederek abd başkanlığına göreve başlamasından yaklaşık bir ay sonra dönemin abd başkanı ronald reagan ve eşi nancy reagan, beyaz saray’da akşam yemeğini yedikten sonra hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar.

    görevli garson yemeğin hesap faturasını getirmiştir. baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır. sadece yemekler de değil… ağırladıkları kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel malzemelerin ücreti de miktarlarıyla beraber kaydedilmiştir. ronald reagan, hesabın büyüklüğüne şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye maaşından ödenmesi talimatı verir.

    kocasının aksine nancy reagan’ın şaşkınlığı çok daha büyüktür. anılarında, ‘kimse bize başkan ve eşinin beyaz saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye anlatıyor o şaşkınlık anını. aslında, abd kamuoyunun büyük çoğunluğu da pek bilmiyordu. abd eski başkanı bill clinton’un eşi ve birinci obama döneminin dışişleri bakanı hillary clinton‘ın, bu yıl yayınlanan “hard choices” kitabının haziran ayındaki tanıtım ve imza gezilerinden birinde, beyaz saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı yapmıştı.

    hillary clinton, sekiz yıl kaldıkları beyaz saray’dan taşınınca washington dc’de ve new york’ta mortgage kredisiyle iki ev aldıklarını, bu kredi ile kızları chelsea’nin stanford üniversitesi parasının kendilerini, 2001 kışında 12 milyon dolar borcu olan olan bir aile haline getirdiğini anlatacaktı. borç batağından, bill clinton’ın art arda yayınlanan kitaplarının, ücretli konuşmalarının gelirleriyle düzlüğe çıkacaklardı. son borçlarını da 2004 yılında ödeyerek borçlarını temizleyeceklerdi.
    peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri olmayan bir aile niçin beyaz saray’dan beş parasız ayrılacaktı? nancy reagan’ı çok şaşırtan sebepten dolayı…

    abd başkanları beyaz saray’a kira ödemez ama onun dışındaki herşey maaşlarından kesilir. beyaz saray, devletin abd başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını kendisi karşılamak durumundadır. sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını amerikan vergi mükellefleri öder. geri kalan kişisel mutfak giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti başkan ve ailesine aittir. başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır. kaybolan düğmesinin yerine alınacak yenisinin de, ayakkabılarının boya ve cilasının da… konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretini de başkan öder. kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.

    çünkü, abd bir monarşi değil bir cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir. amerikalılar buraya ‘saray’ demiyor zaten, o bizim yakıştırmamız. washington dc’de ‘’1600 pennsylvania avenue’’ adresinde bulunan dünyanın bu en ünlü evinin adı türkçe’ye yanlış şekilde ‘beyaz saray’ diye çevirilmiş olsa da, aslında ingilizce’deki orijinal adı ‘white house‘ yani ‘beyaz ev‘dir. ve abd’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. sadece bu ev içinde de değil her yerde… abd başkanı, şehir dışı tatil masraflarını, haftasonlarını geçirmek istediğinde camp david’teki dinlenme evinin haftasonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda. yine örneğin başkan, abd başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, (kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.

    gerald ford’tan george w. bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş gary walters’ın deyişi ile, başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira sözleşmesine sahip kiracılarıdır. istedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını amerikan halkı değil, başkan ve ailesi maaşlarından öder. ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır. çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir.

    devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor. hatırladığı en büyük tepki ise jimmy carter’ın eşi rosalynn carter’a ait. memleketleri atlanta’da yemeğin de malzemelerin de çok daha ucuz olduğunu söyleyip durmuş aylarca. ama ‘first lady’nin şikayetleri, fiyatları aşağı çekmeye yetmemiş. george w. bush’un eşi laura bush da, “spoken from the heart” adlı anı kitabında beyaz saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor. onu en çok zorlayan konulardan biri de, hergün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş.

    bayan bush kitabında, faturanın aylık geldiğini ve başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin, kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin, garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin tüm msaraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor. ‘’faturada ağzımı açık bırakan kalemler de vardı’’ diye aktaran bayan bush şu örneği veriyor:
    ‘’ülkenin first lady’si olarak giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı vardı ama elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine benden tahsil ediliyordu.’’

    abd başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapıldı. buna göre abd başkanın çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı ödenir. bu her iki ödeme de vergiye dahildir. başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda. bunların yanı sıra başkanın gezileri için, vergiden muaf yıllık 100 bin dolar harcırah ödenir. ancak, beyaz saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir abd başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık giderlerine harcar. yani ayrıca bir serveti yoksa, beyaz saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda… belki de bu yüzden başkan gerald ford, beyaz evi, ‘bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlamıştı.

    beyaz ev, kompleks bir yapıdır. aynı anda hem bir konut, hem bir müze ve hem de bir devlet dairesidir. abd dünyanın süper gücü olmasına rağmen, beyaz ev, dünyadaki en büyük devlet başkanı sarayı değil, aksine büyük devletler içindeki en küçük devlet başkanlığı konutlarından biridir. sadece bir katından, dünyanın en büyük devletinin yürütme organı yönetilir. ”1700’lerin dünyasında 13 kolonili devlet için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. bu ihtiyaca uygun çok daha büyük bir saray yapalım” diyen tek bir başkan bile olmamıştır. kimsenin aklına böyle bir şey gelmez.

    çünkü, beyaz ev, abd demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür.ve yine beyaz ev, kendi toplumundan izole bir yer de değil. dünyada, içinde başkan yaşadığı halde halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur. çünkü amerikan tarihinin en önemli kültür müzesidir. haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir. başkanın penceresinin bir kaç on metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise abd’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir.

    beyaz ev, başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil geçici bir barınma ve hizmet yeridir. başkan truman’a göre, ‘dışı çok gösterişli bir hapishane‘den başka bir şey değildi. ronald reagan ise, buradaki yılları boyunca kendisini sürekli bir akvaryum balığı gibi hissettiğini anlatır. michelle obama da geçtiğimiz yıl, ‘’çok iyi dekore edilmiş bir hapishane’’ olarak niteleyecekti. bu eve kiracı başkanlar aileleriyle gelir geçer. mülk sahibi amerikan halkı ve demokrasisidir. bu gerçeği, bir hizmetçisi, baba george bush’un eşi barbara bush’a şöyle söyler bir gün:

    ‘’buraya her dört yılda bir başkanlar gelir gider… biz kalıcıyız’’.

    (alintidir.)

  • 37. deist ateist ve agnostiklerin çıkaracakları savaş

    agnostiklerin hangi tarafta savaşacağını karar verememesi durumunda sonunu merak ettiğim savaştır.

  • 38. ateistlerin cevaplayamadıkları sorular

    müslümanların, ateist bilim adamlarının ürettiği bilim sayesinde sordukları sorulardır. onlar olmasaydı şu an "peki ateist kardeş madem allah yok dünya nasıl insanların yaşayacağı ve başaşağıya düşmeyeceği şekilde dümdüz yaratıldı? nasıl koskoca güneş dünyanın etrafında dönüyor" sorularını görecektik.

  • 39. uzun süreli ilişkinin sırrı

    uzun süreli ilişkinin sırrı kontörlü hattı olan telefondur.eşimle çok uzun yıllar birlikteliğin sonrasında evlendik.malum üniversite yıllarında zor geçiniyorum ve telefonlarımız da kontörlü.aynı zamanda uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz.tam kavga edilmeye yakın bir konu oluyor konuyu mecburen kapatıyorum.ilk zamanlar ben tartıştığımda gördümki okula hep yürüyerek gidip gelmek zorunda kalacağım, sonradan konuları basitleştirerek problemler karşısında daha az gergin olmayı öğrendim.
    neticede şuan kavga eden birçok çiftin en büyük problemi haddinden fazla telefon görüşmesi ve mesajlaşmadır.kontörlü hatta geçin gençler.

    (bkz: kontör at sevgilim)

  • 40. bayram sabahı kahvaltısı

    hala kiymetini bilmeyen hayvanlar var. ailenizden bazi fertler gun gelecek o bayramda o sofrada olmayacak. kiymetini bilin.

  • 41. ortalama yaşam süresi 300 yıl olsaydı

    çekirdek aileden kasıt ortalama büyüklükte bir koloni olurdu.

  • 42. kamyonetin arkasında sürüklenerek götürülen boğa

    şimdiye kadar hiç karşılaşmadığı bir hayvanla karşılaşan boğadır.

    http://www.milliyet.com.tr/…ruldu-5j9btqol3hwk.html

  • 43. evrim teorisi

    gen diye bir şey var. kanıtlanmış.
    insanın geni var. kanıtlanmış.
    evrim ağacında en yakın maymunun da geni var. kanıtlanmış.
    insan ile maymunun genlerinin %98.7'si birbirine benziyor. kanıtlanmış.

    uzak bir dalda bulunan hıyarın ya da muzun da genleri var. kanıtlanmış.
    hıyarla ve muzla da genlerimizin %40-60 benzerliktr olduğu kanıtlanmış.

    sana daha neyi kanıtlayalım amk. illa zaman makinası yapıp maymunların olmadığı, sıçanların ağaç kavuklarına tırmandıklarımzamanı mı gösterelim? kuşların dinozorlardan geldiğini, illa 65 milyon yılı kısa film olarak zaman makinası aracılığıyla çekip mi gösterelim? 3 milyon yıl önce modern insana benzeyen bir canlı olmadığını kemiklere ve kafatasına inanmıyorsan nasıl kanıtlayabiliriz amk? sen bize bir fikir ver, sana öyle kanıtlayalım.

    git zaman makinasını sen yap, sen bize göster güzel kardeşim. biraz da siz uğraşın amk dünyasında fikirlerinizi somut şeylere dayandırmak için. bıktık size bunları tekrar tekrar anlatmaktan.

    çoğunuz 4,5 milyar yılı sayıyla yazamayacak adamlarsınız hala burada kanıt istiyorsunuz.
    git kendin araştır, science direct var. olmadı d & r'ın bilim köşesi var. al iki kitap oku. internet var, hödük hödük konuşacağına siktir git iki şey oku.

    onlarca kitap, makale okuyan insanların emeğini noşa çıkarmak için elinizde bir kitapla etrafta dolaşmanızdan bıktık.
    ateist ya da agnostik değilim, azıcık düşünen insanlara vurduğunuz yaftanın da amk.

  • 44. ilk türk atom bombası için isim önerileri

    (bkz: sızdıran 1)

  • 45. hacda uhud hendek ve bedirden fazla kayıp vermek

    ilginç bir dini hadise.

    uhud savaşı 45 kayıp
    hendek savaşı 8 kayıp
    bedir savaşı 70 kayıp

    şeytan taşlarken sadece bugün 300+ kayıp
    tavafta düşen vinç 107 kayıp

    entry birleştirme editi:

    hayber kalesinin fethi 10 kayıp
    mute savaşı 13 kayıp (3ila 10kat arası daha çok bizans askerine karşı)

    bilgileri de eklenirse sonucun değişmediği saptama.

  • 46. malatyadaki mesaj dolu tavuk heykelleri

    az biraz tavukları yakından görme şansı yakalamış biri gerçekte de tavukların bu şekilde hareket ettiğini bilir. tavuklar rahat rahat solucanlarını yerken horoz tek tük yemekle meşgul olur etrafta hareket yoksa. eğer ki yakınlarından geçecek olursanız aynı fotoğraftaki gibi horoz dik ve mağrur bir şekilde durarak sizin hareketlerinizi takip eder ve siz gidene kadar bekler, tavukların umurunda olmaz.

    bir de olum akp'li belediyelerde subliminal mesaj verebilecek yetenek var mı yazmadan önce bir düşünün be.

  • 47. 24 eylül 2015 palet kasabası kurban rezaleti

  • 48. ekşi sözlük

    (bkz: 24 eylül 2015 suudi arabistan faciası) başlığını
    (bkz: 24 eylül 2015 mekke şeytan taşlama faciası) başlığına taşıyarak sansürlemiş kıçımın sözlüğü. 300 entry girilmiş başlık sol frame'de görünmüyor*. ki başlığı açan sansüre takılmaması için başlığı ilk şekilde açtığını ifade etmişti.

    bir gayrimüslim ve beşiktaşlı olarak soruyorum, sebebi ney amk ya ne bu sansür merakı? rezilsiniz rezil.

  • 49. donanımhaber en iyi interaktif sözlük anketi

    başlığı açan; scribo ergo sum

    cogito'nun google'da görünümü.

    ayrıca ; (bkz: cogito ne lan)

  • 50. kardeşin ölmesi

    annemin tek bahçesi var. o da kardeşimin mezarı, ne çiçek ekeceğini bilmiyor, ne diksem diye düşünüyor. ne çiçek dikse orda yatan delikanlının yanında diken kalacak.

    ben böyle hayatın amk.