Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 20 temmuz 2015 suruç canlı bomba saldırısı

    terörü bir kart gibi cebinize koyamazsınız. o akrep gibidir. cebinize koyarsanız sizi ısırır.

    beşar esad

    3 ekim 2013

    ışid'e tır'larla silah gönderenlerin eseri olan patlama.

  • 2. amerikada robotun kendi varlığının farkına varması

    (bkz: beni beni mikser'ini)

  • 3. 20 temmuz 2015 ekşi sözlük uçurma festivali

    bugün başlayan olay.

    eee madem zulfikardarbesi uçuruldu, devamı da gelsin o zaman!

    --------------------------------
    varan 1: http://i.imgur.com/bqlnnfv.jpg

    cumhuriyetin kurucularına alanen küfür etmiştir.

    @mnesin

    --------------------------------
    varan 2: http://i.imgur.com/iz1uxld.jpg

    türklere alanen küfür etmiştir.

    @kendinde sey

    --------------------------------
    varan 3: http://i.imgur.com/cp43rqx.jpg

    bugün adıyaman'da gerçekleştirilen terör saldırısına girilen yorum.

    @an homesick alien

    --------------------------------
    varan 4: http://i.imgur.com/mkscmid.jpg

    madem zulfikardarbesi bugün suruçta yaşanan terör saldırısına girdiği entry yüzünden uçuruldu, bu kişi de yine aynı dilden bu sefer karşı taraftan aynı yorumu getirmiş. o halde bu kişi de uçurulmalı, öyle değil mi?!

    @hadi beni sev

    --------------------------------
    --------------------------------
    hadi bakalım sevgili moderasyon. gerçekten adil bir şekilde işinizi mi yapıyorsunuz, yoksa iş adı altında kürtçü terörist mü kolluyorsunuz?!

    not: daha eklenecek. siz de bulduklarınızı iletin lütfen.
    --------------------------------
    --------------------------------

    varan 5: http://i.imgur.com/p5rblvm.jpg

    türk silahlı kuvvetleri'nin terörist olduğunu ilan eden bir yorum.

    @omer hayvan

    --------------------------------
    varan 6: http://imgur.com/jmzm6bf

    türklere alanen bir hakaret daha.

    @amerotke

    --------------------------------
    varan 7: http://i.imgur.com/ehvd7o4.jpg

    kürtlere küfür edilmekte ve de iç savaş çığırtkanlığı yapılmakta.

    @yandex yerine googlea takilan komunist

    ---------------------------------
    varan 8: http://i.hizliresim.com/5d4am5.jpg

    ülkenin teröre verdiği kurbanlarla dalga geçilmiştir.

    @adhocthing

    edit: bazı kişilerin yapmış olduğu hakaretlerin yanlarına kalmamasını sağlayarak, ufak da olsa sözlüğe tutunmak için bir neden sunan ilgili kişilere teşekkür ederim:

    @mnesin
    @kendinde sey
    @amerotke
    @an homesick alien
    @omer hayvan
    @hadi beni sev
    @yandex yerine googlea takilan komunist

    darısı diğer bu tür terbiyesizliklere bulaşanların başına:

    @adhocthing

    edit 2: eğer var ise kürtlere söven bir entry, buraya eklemekten mutluluk duyarım ve gereğinin yapılmasını desteklerim.

    edit 3: entrysini paylaştığım kişilerden biri hariç hepsi leyla olmuş. bir arkadaş da altta bahsetmiş; gerçekten gereğinin yapılması için bu başlığın açılması, bu yorumların girilmesi mi gerekiyordu? ekşi sözlük moderasyon mekanizması nasıl işliyor? biri bizi aydınlatsın bu konuda...

    edit 4: (bkz: #52467023)

    edit 5: daha yollamayın bir zahmet. trip atan adamlar var aranızda*

  • 4. 20 temmuz 2015 adıyaman pkk saldırısı

    hainliğin yeni delilidir.

    evet, hümanist arkadaşları buraya alalım hemen. bugün hepiniz çok ateşliydiniz teröre lanet ederken. buyurun ateşiniz sönmeden buradan devam edin. alın size bir başka terörist eylem.

  • 5. askerin adıyaman kırsalında ne işi vardı

    bu gazla ulkenin anahtarini isteyecek mallarin sacmalamasi olan soru. kendi vataninda devriye gezmek icin senden mi izin isteyecekti gerizekali. yakinda bu mallar askeri olduren pkkliar travma gecirdi, tazminatimizi isteriz diye dolasacak ulkede.

  • 6. patlamadan 10 saniye önce kalabalıktan ayrılan kız

    patlama solda oluyor kız ise sağdan çıkıyor. bombacı mekanizmayı ilk çalıştırdığında bomba patlamıyor ama ses duyuluyor. dört saniye sonra ikinci ve büyük patlama geliyor.

    işin ilginç yanı atılan slogan "arin'den sibel'e yürüyoruz zafere". bu sloganda bahsedilen arin ypg'li bir canlı bomba ışid mevzilerinde kendini patlatmış. bir canlı bomba teröristi överken bir diğerine av olmak; gerçekten üzücü.

    (bkz: arin mirkan)
    (bkz: sibel bulut) https://www.youtube.com/watch?v=9k-r-p2953q

    devrimcinin görevi abd'nin hava desteği altında kürdistan'a destek vermek olmamalı. türkiye ve suriye halklarının kanları üzerine hangi devrimi kuracaksınız?

    bu arada gençlik derneği denilen örgüt mlkp'nin yetiştirme çiftliği gibi çalışmış. "oyuncak götürüyorduk oraya" açıklaması gerçeği yansıtmıyor. savaşın halen devam ettiği bir yerde "şehri yeniden kurma" çalışmaları da anlamsız. olayda karanlık pek çok nokta var.

    bunu devlet yaptı demenin de mantığı yok çünkü biliyoruz ki mit'in canlı bomba konusunda uyarıları var; http://t24.com.tr/…ali-eylem-hazirligindalar,286745 mit konuyu basına da sızdırmış ki herkes ona göre hazırlığını yapsın ya da en azından bir olay olduğunda emniyet sorumluluğu mit'e atmasın.

    bence ışid'in bu eylemi hem pkk'ya hem de devlete bir uyarı.

  • 7. türkiye ordusu'nun toprağını koruyamaması

  • 8. yanlış teşhis koyan doktorun hapse atılması

    acilen yasalaştırılması gerekendir.

    ne güzel lan. adam fazla uğraşmayacak diye bir insanın, bir ailenin, bir soyun hayatını mahvedecek. ve bunun hiçbir cezası olmayacak. var mı lan öyle? görme engelli birini, tren yoluna doğru yürütüp trene ezdirmek katillikse; hastalığını göremeyen ve göremeyecek olan kişiyi yanlış teşhisle öldürmek de aynı suçtur.

    arkadaşımın babası, koltuk altındaki bezeyi göstermek için doktora gidiyor eşiyle. doktor, "yağ bezesi ya bişey olmaz" diye yolluyor. eşi evhamlı olduğu için başka doktora daha gidiyorlar ertesi günü ve yapılan tetkikler sonucu adam lenf kanseri çıkıyor. erken evre olduğu için kurtuluyor.

    yanlış teşhis koyan doktor, hayatına normal şekilde devam ediyor. ama eğer o adam doktora güvenseydi, kanser ilerleyip 3. 4. safhaya geçip bir ailenin hayatını mahvedebilecekti.

    ceza? yok.

    ve aynı örnek: arkadaşımın babası mide ağrısıyla gidiyor doktora.
    adam gaz diyerek yolluyor.

    adam mide kanseri çıkıyor. ne yazık ki bu adam doktora güveniyor. ölüyor.

    ceza?
    bu cinayetin sorumlusu kim? kanser mi? hiç sanmıyorum.

    edit: ve merak ettiğim tek bir şey var.
    böyle bir yasa çıktıktan sonra siz ukala doktorlar, size gelen hastaya "yağ bezesi bu" diye eve yollamaya cesaret edebilecek misiniz? götünüz yiyecek mi? yoksa 1000 tane teste sokup öyle mi tanı koyacaksınız?

    cevabınız 'evet artık o hastaya daha iyi bakarım" ise, işte sizin gibi yavşaklara karşı çıkarılmalı bu yasa.
    sen bir hastaya, protokol gereği tüm tetkikleri yaptıktan sonra kimse seni hapse atamaz koçum meraklanma. ama sen yapman gerekenleri yapmıyorsan; kork. bi zahmet kork. allahtan değil, insan hayatının değerinden kork.

    doktorluğa saygımız var, 100 milyon sene okuyorsunuz ediyorsunuz. ama alayınızın elinde protokoller var.
    adamda şu şu belirtiler varsa, bu bu testlerin sonuçlarını istiyorsunuz. burası ağrıyorsa, şuranın röntgenini çektiriyorsunuz. tüm sonuçlara rağmen şikayetler devam ediyor ve testler temiz çıkıyorsa bir sonraki protokole geçiyorsunuz. neticede yaptığınız şeyin de bir sırası, bir üslubu var.

    siz bunu yapmıyorsanız, insan hayatıyla oynuyorsanız her katil gibi siz de hapis yatacaksınız elbette. niye yatmayacakmışsınız?

    teknoloji de gelişti çok şükür, sizin gibi katilleri takip etmek çok kolay.
    hasta hangi şikayetlerle geldiyse sisteme girilir.
    sen hangi testleri istediysen sistemde yer alır.

    eksik yaptığın şeyler yüzünden hastaya yanlış tanı koyduysan, cezanı mahkemede çekersin. bitti.

  • 9. mhp'lilerin suruç katliamına sevinmesi

    daha dün öğretmenlerin deniz kenarlarında sürtüyor olması diye başlık açan eğitim karşıtı, öğretmen kaçıran bir örgüte sempati duyan ve pkk'nın uzantısına oy veren bir beyin yoksununun yakındığı muhabbet.

    azalarak bitin artık ya.

    edit: bu bakınız'ı verdikten sonra başlıktan entrysini silmiş. böyle de kaçar işte bunlar.

    edit 2: yukarıda verdiği entryler için yazan arkadaşlara ''köpek soyları siliyor entrylerini birer birer'' demiş. ulan benim verdiğim öğretmenlerin deniz kenarlarında sürtüyor olması başlığındaki entryni ben verdikten yarım saat sonra silen sen değil misin? bir de kalkmış entry silenlere hakaret ediyor, insanda gram utanma olmaz mı ya?

    edit 3: teknoloji çağındayız aga, işte sildiğin entryi böyle çıkarır masaya vururuz. mevrin nickli yazara gerekli istihbarati bilgi için teşekkürler. bakın malum şahıs öğretmenler için ne söyleyip, entry silerek kaçmış;

    http://s21.postimg.org/p0z71ieyv/naiff.jpg

  • 10. arin'den sibel'e yürüyoruz zafere

    (bkz: yürüyemedi)

  • 11. zaytung'un 20 temmuz 2015 suruç patlaması haberi

    saygısızca bir şey bulamadığım, ülkemizin durumuna konu üzerinden eleştiri getiren ironik haber.

  • 12. otobanda orta şeritte ekonomik seyir yapan sürücü

    sağ şeritte 40'la giden kamyonlara takılmamak için sık sık sollama yapması halinde kendisinden 50 km/h daha hızlı orta şerit sürücülerinin getireceği tehlikelere takılmayı uygun görmeyen sürücüdür.

    sollarsın olur biter, kendi halindeki sürücülere neden salça oluyorsun? böyle bulaşık tipler yüzünden yola çıkasım gelmiyor sevdiğimin memleketinde.

  • 13. adhocthing

    (bkz: 26 nisan 2015 sözlükte şehitlere hakaret rezaleti)

    terörist sevici olan yazar. nick altımda paylaştığı pkk propagandası müziklerini unutmadım, açık açık türk askerlerine hakaret edip, türk askerine yapılan saldırıları güzelliyordu.

    bu kadar terörist sevicilikten sonra başka bir terörist örgütün saldırısına kurban gitmemiştir umarım ama ölmüşse de bu apaçık bir ironi olur. umarım ölmemiştir çünkü kim olursa olsun insanların doğal olmayan yollardan, terörist saldırılarla ölmesine karşıyız türk milliyetçileri olarak. keşke aynı duyarlılığı kürtçülerde de görsek.

  • 14. otobanda 90 ile giden erkek ılıktır

    siz yine troleyin de, benim de söyleyeceklerim var.

    15 aylık babayım.. 32 yaşımdayım..

    20'li yaşlarımın başında, hem de şirket arabalarıyla kendimi bir bok sanmışçasına, konserve kutusundan veya karton ambalajdan hallice otomobillerle, otobanlarda fink attım..
    direksiyonuma ve reflekslerime hep güvendim.
    bir kaç önemli kaza atlattım.
    1 arkadaşımı iş seyahatinde trafik kazasında kaybettim.*
    arabamla tam 7 yıl boyunca türkiye'nin 60 şehrine defalarca seyahat ettim.
    binlerce km yol yaptım. bir kaç araba değiştirdim.
    kazalar gördüm.
    ölen insanlar ve bir daha eskisi gibi olmayacak hayatlar...

    20'li yaşlarımın başında bunlardan hiç ders almadım.. kendi bildiğimi yapmaya devam ettim..
    sonra sonra biraz akıllanır gibi oldum..
    sadece eşim yanımda olmadığında, arabada yalnız kaldığım zamanlarda gaz pedalına dayandım defalarca... başkalarının hayatlarını hiçe saydım demek ki akıllanmamıştım. bencildim.

    sonra baba oldum...
    oğlumun canının bana, benim canımın da ona emanet olduğunu,
    her insanın hayatının bir başkası için değerli olduğunu keşfettim..
    biraz geç olgunlaştım...

    şimdi hızım 90'dan fazla olmaz..
    sanırım göynüm ılındı gari...
    varın siz sövün önemli değil, belki artık benim sayemde sağ salim analarına babalarına kavuşuyor çocuklar...

  • 15. ışid yapınca katliam pkk yapınca barış eylemi

    bir zihniyet, bir çifte standart. her türlü terörist saldırı aynı aşağılılıktadır. teröristliğin az onurlusu, çok onurlusu olmaz.

  • 16. fenerbahçe'nin reza zarrab'a kombine satmaması

    adam aleni taşak geçiyor lan parayı bastırıp yapamayacağı şey var mı yok mu onu deniyor olabilir.

  • 17. mustafa pektemek sporcu sağlığı merkezi

    ülkemizde ve dünyada sporcu sağlığını oldukça ileriye taşıyacak sağlık merkezi. literatürdeki her türlü sakatlığı yaşamış mustafa pektemek ve onunla çalışmış sağlık ekiplerinin tecrübelerinden yararlanılacak. her sakatlık türünün iyileştirilmesi için özel odalar olacak. bu odalarda mustafa pektemek'in malum sakatlığa uğradığı anda ve sağlık ekibinin mustafa'ya müdahalesi sırasında çekilen fotoğraflar duvarlarda asılı olacak. ayrıca tedavi sırasında mustafa pektemek'in sakat sporculara tavsiye videoları izletilecek. yaşadıkları sürecin aslında o kadar da korkunç olmadığını anlayan sporcular da mental olarak rahatlayıp sakatlıklarını daha çabuk atlatacak.

    bonus: mustafa pektemek'in geçirdiği sakatlıklar:

    --- spoiler ---

    2008/2009 sezonu ; - ayak kırılması , sakatlık süresi ; 2 ay , kaçırılan maç ; 6

    2010/2011 sezonu ; - ön çapraz bağ yırtılması , sakatlık süresi ; 6 ay , kaçırılan maç ; 26

    2011/2012 sezonu ; - bilinmeyen sakatlık , sakatlık süresi ; 2 hafta , kaçırılan maç ; 3

    2012/2013 sezonu ; -çapraz bağ yırtılması , sakatlık süresi ; 7 ay , kaçırılan maç ; 28

    2013/2014 sezonu ; - ayak yaralanması , sakatlık süresi ; 1 hafta , kaçırılan maç ; 2

    2013/2014 sezonu ; - göbek ihlali , sakatlık süresi ; 1 ay , kaçırılan maç ; 3

    2013/2014 sezonu ; - bilinmeyen sakatlık, sakatlık süresi ; 5 gün , kaçırılan maç ; 1

    2014/2015 sezonu ; - buzağı yaralanma , sakatlık süresi ; 2 hafta , kaçırılan maç ; 3

    2014/2015 sezonu ; - uyluk yırtık , sakatlık süresi ; 1 ay , kaçırılan maç ; 4

    2014/2015 sezonu ; - ayak bileğinde sakatlık , sakatlık süresi ; 10 gün , kaçırılan maç ; 2

    2014/2015 sezonu ; - yüz yaralanması, sakatlık süresi ; 2 ay , kaçırılan maç ; 12

    2014/2015 sezonu ; - ayak parmağı kırılması , sakatlık süresi ; 1 ay kaçırılacak maç ; 3

    --- spoiler ---

  • 18. thy suruç rezaleti

    bu haberi yapanda bir gram zeka yoktur. ulan teknoloji özürlüler, sistemsel olarak gerçekleşmiş otomatik bir fiyat artışını nasıl katliamdan fayda çıkarmaya falan bağlarsınız anlamıyorum.

  • 19. dünya'nın en gereksiz dini

    "dünyanın en gereksiz dini" değil de, "tüm dinlerin gereksizliği" olsa daha iyi olabilirmiş.

    evet, hiçbir ayette masum insanın kafasını kesip top oynayın yazmıyor ancak bazı ayetlerde ilginç şeyler yazabiliyor. o zaman let the game begin;

    tevbe 28-29 - "ey iman edenler! allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. artık bu yıllarından sonra, mescid-i haram'a yaklaşmasınlar. eğer yoksulluktan korkarsanız, allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. şüphesiz allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. kendilerine kitap verilenlerden allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, allah'ın ve resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din islam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın."

    tevbe 5 - "böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o taktirde onların yolunu serbest bırakın. muhakkak ki allah; gafur'dur, rahîm'dir."

    muhammed 4 - ''(savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. durum şu ki, allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. fakat sizi birbirinizle denemek ister. allah yolunda öldürülenlere gelince, allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.''

    ve en sevdiğim:

    nisa 24 - "ve evli kadınlarla evlenmeniz (haram kılınmıştır), elinizin altında bulunan (harp esirleri) cariyeler müstesna. (işte bunlar) allah'ın size yazdıklarıdır (farz kıldığı hükümlerdir). ve bunların dışında olanlar, iffetli olmak ve zina yapmamak şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız) size helâl kılındı. artık onlardan faydalanmak isterseniz o taktirde farz olan mehirlerini onlara verin. ve bu farzdan sonra, razı olduğunuz konuda onunla anlaşmanızda sizin üzerinize bir günah yoktur. muhakkak ki allah alîm'dir, hakîm'dir."

    gördüğünüz gibi kendi içinde bile tutarsızlıkları var. bir yerde "gördüğünüzü öldürün" derken, farklı bir yerde "esir alın" diyor.

    inanç üzerine kesinlikle tartışmam, kimseyi de inancından döndürmek gibi saçma sapan niyetlerim yok fakat dinlerin mantıksızlıklarını da kabul edelim bence.

  • 20. 20 temmuz 2015 devlet bahçeli'nin suruç açıklaması

    (bkz: göte göt demek)

    1- “kim olursa olsun, neye inanırsa inansın, hangi bahaneye sığınırsa sığınsın insan hayatına kast eden canileri ve terörist hedefleri tartışmasız, amasız ve önşartsız lanetliyorum”

    2- “kobani’deki sözde devrimi savunma amacıyla bir araya geldiklerini söyleyenleri; hdp, esp gibi terör şubesi partilerle birlikte bölücülüğün yanında saf tutmuş bazı sivil toplum kuruluşları desteklemiştir. istanbul’dan suruç’a kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyecektir.

    kobani aşkıyla yanıp tutuşanların bu aziz millete karşı mensubiyet sancısı, bu kutlu vatana yönelik muhabbet ve sevgi bunalımı yaşadığı kuşkusuzdur.

    türkiye’de yardım edilecek yer ve insan bitmiştir de geriye bir tek kobani mi kalmıştır? bu sorunun samimiyetle cevaplandırılması lazımdır.”

    ikisine de imzamı atarım. kobani dediğiniz yer konusunda hassasiyet yaratma ve dolaylı olarak hdp'yi (aynı zamanda ypg vs) sevimli gösterme çabalarınızı her kesim yemez.

  • 21. cennette baş köşede oturacak meslek grubu

    bilim adamlarıdır.

    hayatında hiç oruç tutmasa, hiç namaz kılmasa bile...

    çünkü sen orucunu kendin için tutuyorsun. namaz kılıyorsan kendin için kılıyorsun. bilim adamı kişisi, ömrünü diğer insanların faydasına eserler üretmek için heba ediyor. hiç tanımadığı insanlara faydası dokunsun diye.

    en basit örnek; alexander fleming.
    adam penisilin'i buldu. bugün penisilin olmasa hergün 20 milyon insan ölür. şimdi milyarlarca insanın hayatını kurtaracak böyle bir ilacı bulmuş insan cennette olmaz da nerede olur?

    bu durum peygamberimizin(s.a.v) hadislerinde de rivayet olmuştur;
    "alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır." demiştir. çünkü alim kendisini insanlar için feda ediyor. onlar için yoruluyor ve onun bir saatlik uykusu bile kendisi için ibadet eden cahilin ibadetinden evladır diyor peygamberimiz.

    hatta işi daha da netleştirip müslümanlara mesaj vermek için şunlar hadis ediliyor;
    "kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir."

    uzun lafın kısası; eğer cennette bir yer edinmek istiyorsanız bu dünyada sadece kendiniz için çalışmayın, diğer insanların da şartlarını iyileştirecek bir şeyler yapın. yapmaya gayret edin. hatta eğer müslümansanız, bunu yapmaya mecbursunuz.

    müslümanlığın temsilini ışid'in elinden almak için silahla, kefenle değil kalemle yola çıkmaya ve yürümeye mecburuz.

  • 22. hakan fidan

    aldığı maaş haram zıkkım olsun dediğim kişi. senin ülkende ışid ve pkk elini kolunu sallayarak istediği türlü hareket edebiliyor, sen ise bunlara seyirci kalıyorsun. seyirci kalmakla yetinmeyip öcalan'a sayın diyorsun. ışid üyelerinin ülkeye girişlerine engel olamıyorsun.

    akp'den milletvekili adayı olmak için kırk takla attın, olamadın, eski görevine geri döndün.

    hangi yüzle, hangi başarı ile geri döndün çok merak ediyorum. bugünkü saldırıdan sonra biraz onurun varsa istifa etmelisin.

  • 23. yıllık izinden sonraki ilk pazartesi

    9 dakika önce başlamış pazartesi'dir.

    elimde simitimi kemirirken ekrana boş boş bakıyor, gelmişimi geçmişimi film şeridi gibi geçiriyorum gözümün önünden.

    oysa 2 gün önce şu an, biriktirdiğim az buçuk parayla paris'te kruvasan ve kahve ile kahvaltıp yapıp, insanlığa gülümsüyordum.

    kahpe felek fazlasına izin vermedi.

  • 24. fıkıhımızda ışid'in bütün yaptıkları meşrudur

    ışid'in yaptıklarının geleneksel fıkha göre meşru olduğunu, lakin bunun doğru olmadığını ve kendisinin de bu fikre karşı olduğunu açıkça belirten adamın bir cümlesidir. açıklamanın tamamı şu adresten izlenebilir.

    not: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak ve insanları bu şekilde yönlendirmek de bir tür insanlık suçudur.

    https://www.youtube.com/watch?v=5sq2nbgwzk8

  • 25. pasaport polisleri ile girilen diyaloglar

    10 yıl önce falan, romanya'ya araçla gidiyoruz. romanya'da ziyaret edeceğimiz yerlere hediye olarak aslı börek'ten 10 kutu börek, 10 kutu da baklava almışız. hepsi bagajda. bulgaristan sınırındayız, dereköy sınır kapısı. muhatap pasaport polisi değil de gümrük polisi. sabah saat 5:30 - 6:00 falan. bagajda kutuları görünce başladı zorluk çıkarmaya. çantaları falan açmıyor ama bulgarca konuşuyor, oyalanıyor... anlamıyoruz ama. ingilizce karşılık falan veriyoruz, cevaplamıyor. herhalde ingilizce de bilmiyor diye düşünüyorum. neyse. bir kutu böreği feda ettik, iki paket de sigara verince geçiş iznini aldık.

    polis börek kutusunu aldı, keyifle ofisine doğru yürümekte. tam bagajı kapatıyoruz, ben yanımdaki arkadaşa söyleniyorum:
    - (türkçe ve bunlar da rüşvete alışmışlar manasında) abi, bunlar da işi öğrenmiş...
    - (börek kutusu elinde polis gülerek) sizden öğrendik!

  • 26. türk ve kürtlerin ayrılma zamanının gelmiş olması

    daha once turk askerleri terorist saldirilarda sehit olurken sevinen pkk'li kopeklerin kendi yandaslari da terorist saldirilardan etkilenince aglamaya baslamasi sonucu soyledikleri soz.
    geciniz.

  • 27. suruç'ta ölenlere üzülüp akşam bara gitmek

    tam bir orospu çocukluğudur. ben mesela kalaşnikofumu ve cephanemi aldım kobani'ye doğru yola çıktım şu an. neden? çünkü ışid'i bitirmeye and içtim. bunu yapmayan herkes birer göt lalesidir. duyarlı olduğumuzu ancak bu şekilde ispat edebiliriz.

  • 28. trafikte en temkinli yaklaşılması gereken araçlar

    plaka altlığında filo kiralama ya da lease kelimesi geçen tüm araçlardan uzak durun.

  • 29. türkiye suriye sınırı ypg'ye teslim edilsin

    pkkcı orospu çocukları bu ülkeden siktirsin gitsin.

  • 30. şiir sevmeyen insanlar

    ulan bu dünyada gay olan adam var. adam genetik olarak erkek ama kadın sevmiyor. meme sevmiyor lan adam meme. meme sevilmez mi diyorsun ama adam sevmiyor. şiir sevmiyormuş. siktir git amk adam meme sevmiyor. sevmiyorsa sevmez amk. istediğini sever istediğini sevmez size mi kaldı yargılamak. ben meme sevmeyen adamı yargılamıyorum amk adam şiir sevmiyormuş. siktirtmeyin üstünlük çabalarınızı.

  • 31. recep tayyip erdoğan

    dünyanın en tehlikeli islami terör örgütü olan akp'nin başı

  • 32. reza zarrab'ın beyin yakan yalı savunması

    ne salak adamlarız biz lan hala anlamıyoruz. adam türk devletinin korumasında iran halkının parasını çaldı, siyasileri ve bürokratları rüşvete boğdu. bu ülkenin içişleri bakanı önüne yattı, orospuyla memurun bahşişini peşin verdi, hala çivi çakmanın yasak olduğu bla bla diye sayıyoruz.
    adam memleketin çivisini çıkardı, götümüze çaktı arslanlar gibi ortalarda geziyor, biz hala yalının peşindeyiz.
    ah ulan yakup cemil neredesin.

  • 33. marijuana kanseri önlüyorsa bob marley neden öldü

    (bkz: kalitesiz kağıt)

  • 34. hamza hamzaoğlu

    galatasaray taraftarının kendisinin üzerine bu kadar yüklenmesinin tek nedeni fenerbahçe'nin nani ve van persie transferlerine cevap vermemesi veya verememesi değildir.

    ibrahimovic hastası 3-5 ergen dışında taraftarın tepkisi yapmadığı şeyler değil, yaptığı şeylerdir.

    a)13 sene 10 hoca ile çalışmış ancak hiçbirinde verim alınamamış, terim prensi olmasına rağmen takıma terim'in bile "yerine adam lazım" diyip eboue'yi aldığı, 6 ay kadro dışı kaldığı ortamda bir adet dahi talibinin çıkmadığı sabri'ye yıllık 1.5 milyon euro verilmesini istemesi,

    b)takımın belki de en kalabalık yeri olan (melo, selçuk, hamit, dzemaili, umut gündoğan, yekta, furkan özçal) ancak kafasındaki 4-2-3-1 taktiğinde sadece 2 kişinin oynayacağı orta sahaya 1453 yaşındaki, yaş haddinden emekliliği gelen bilale babasının bile yapmayacağı emeklilik hediyesi olan 800 bin euro garanti para vermesi ve yine aynı bölgeye "eski haline getirip rotasyonda kullanacağız" dediği, reading'in sadece maç başı para verdiği jem karacan'ı 600 bin euro yıllık ücret ile transfer etmesi,

    c)taraftar yine oynayacağım dediği 4-2-3-1 taktiğinin 3 kısmına poldi - şıno - yasin yazmışken "yasin ile poldi'yi dönüşümlü oynatacağım" diyerek sağ kanadı tahminen olcan ve kendi prensi emre çolak'a emanet etmesi

    d)lan tamam lanet gitsin tut sabri'yi adam alırız diye düşünürken "sağ bekte sabri olacak, tarık'ın da gelişeceğini umuyoruz" şeklinde varsayımsal bir kadro planlama izlemesi,

    e)forvet transferi konusunda "burak'tan iyi forvet almayacağız" diyerek yaklaşık olarak 1-2 milyon euro'yu daha kulübede oturtacağı adama (elbette ki niasse, bakma sen 7-8 alternatif var dediklerine) vererek çöpe atacak olması ihtimali,

    f)gençleri yetiştireceğiz derken takımda potansiyelli gençlerin olduğu tek bölge olan stoper mevkiine inatla takviye istemesi

    g)aynı şekilde taraftarın "belki oynar" diye gözünün içine baktığı diğer iki gençten bruma sağ kanatta oynama ihtimali olan tek adamken real sociedad'a kiralaması,

    h)kazanacağım diyebileceği diğer bir genç olan, aynı zamanda a2 ligi gol kralı sinan gümüş'ü anlamsızca kiralamaya çalışması,

    i)takım içi dengeler de takım içi dengeler diyerek florya'yı ve galatasaray futbol takımını tamamen keyfi oynayan, hırstan ve gelişimden yoksun 30 yaş civarı türk futbolculara teslim etmiş olmasıdır.

    özetle kendisine kızma sebebimiz, kendi beyanı doğrultusunda galatasaray'ın şampiyon takımının sağ bek ve sağ açığında oynayabilecek toplamda 1, yazı ile bir futbolcu dahi bulunmazken (alayı çöp), takım sezon boyunca sıkışan anları kurtarmak adına bas bas pivot forvet isterken muhtemelen yine burak minvali (poacher) tarzı forvet kovalamak, takımın yaş ortlaması 30 iken "genç yetiştirelim ne olur?" gibi bir açıklamanın hemen akabinde potansiyelli gençlerin olduğu tek yer olan stopere transfer istemek, takımda zaten kanat yokken bruma, sinan gümüş gibi göreceli olarak gelecek gördüğümüz gençleri itelemeye çalışmak gibi yaptığı saçma sapan işlerdir.

  • 35. ışıd'nize de pkk'nıza da lanet olsun

    ışıd'ın de, pkk'nın da, hdp'nin de, akp'nin de, suriye'nin de, ali ismail korkmaz'ı öldürenlerin de, fırat'ı şehit edenlerin de, esad'ın da, obama'nın da, o silah'ı bombayı üretenin de ben de ta amına koyum.

    zenginler baronlar savaş çıkarıyor mazlumlar ölüyor, millet evsiz yurtsuz, anneler evlatsız kalıyor.

    lan ben iyi bi adamım, iyi biri olmak için her şeyi yapıyorum, ben okudum çalıştım askerlik yaptım, kimsenin hakkına girmedim, bırak öldürmeyi insanları üzünce bile içim mutluluğa direnir, iyi biri olmanın her gereğini yaptım, artık ben bıktım sizden. bırakın artık şu dünya güzel bi yer olsun!

    niye öldürüyorsunuz lan birbirinizi, sahiller denizler ovalar orada allah'ın çölü için niye ölüyorsunuz, niye öldürüyorsunuz!

    harbiden orospu çocuğusunuz!

    edit: şunu bunu ayırt etmiyorum, asit kuyularına atanların da, seçilmiş hükümete darbe yapanın da, madımağı ateşe verenin de, maraş da katliam yapanlara silah verenin de ta dalağını sikiyim.

  • 36. 27 temmuz 2008 güngören patlaması

    çoğu kürtçünün içten içe gülüp yorum yapmadığı, bir kısmının da analar ağlamasın tarzı kolpa başsağlığı dileğinden sonra "ama"yı koyup pkk'lı itlere meşruiyet kazandırmak için paragraflarca "yaptı ama sor bi niye yaptı" aklamaya çalıştıkları katliam.

  • 37. suruç saldırısında kemalistler neredeydi

  • 38. neden tanrıya inanamıyorum

    gerçek anlamıyla inanamamanın nedenlerini özetlemiş yazıdır. buyurun:

    "sıradan, inançlı bir aile ortamında büyüdüm. kuran kursuna da gönderildim. ilk olarak, ansiklopedi karıştırmaya meraklı küçük bir çocukken tanrıya dair sorgulamalara başladığımı hatırlıyorum. gençlik dönemimde popüler bilime merak sardım. allah’a inanıyordum. ama sıradan dindarların baktığı açıdan değil, bilimsel açıdan tanrıya dair cevapları arıyordum. allah’ı hayata dair çıkmazlarımı çözmesi için yalvardığım, sevdiklerimi kötülüklerden koruması için dua ettiğim bir “sahip” gibi de algılıyordum.

    5–6 yıl önce daha farklı bir açıdan tanrı konusuna bakabileceğimi fark ettim. bana tanrının bir masal olduğunun ipuçlarını veren bilimsel kitaplar üzerine, türkçe olarak kuran’ı da okudum. kuran’ı ana dilimde tarafsız bir gözle okuyunca, akla mantığa uymayan, sıradan mitolojik bir öğe olduğunu gördüm.

    bu yazı ile ilgili öncelikle dikkat çekmek istediğim nokta, tanrı’ya “inanmıyorum” değil, “inanamıyorum.” din, tanrı, ölüm sonrası yaşam, kutsallık, ruh ve ibadet konularının tamamı bana mantıksız görünüyor. nedenlerini bu yazı boyunca sıralayacağım.

    kuran (vb. tüm kutsal kabul edilen kitaplar) insanüstü bir varlığın, bir tanrının yazamayacağı kadar sıradan.

    sıradan bir kitabı okuyan insanların büyük çoğunluğu onu anlayabilir. kitaplar, edebi kaygılarla, olay örgüsüne dikkat edilerek, anlatım bozuklukları olmadan yazılır.

    peki, gerçekten evreni yaratmış her şeyden üstün bir varlık, sıradan insanların anlaşılır bulamayacağı, fazlasıyla yorumlara açık, net bilgiler içermeyen, kendi içinde tutarlılığı olmayan, tüm tarih devirlerine uygun olmayan, tüm dünya coğrafyasına uyum sağlayamayan özensiz bir hitabet ile mi kendisine inandırma yolunu seçerdi. bazı inananlar, kuran’ın bu yönünü görmelerine rağmen “mükemmel olsaydı herkes inanırdı, o zaman sınav olmazdı” şeklinde cevaplar ile bu durumu mantığa uydurmaya çalışıyorlar. hatta kuran’da mucizeler olduğunu iddia ediyorlar. kuran’ın içindeki sözde mucizelerin, herhangi bir kitaptan elde edilebileceği de defalarca kanıtlandı.

    tanrı’nın milyonlarca insan içinden rastgele birini seçerek, tüm insanlığın kaderini, seçilen bu kişinin ikna yeteneğine bağlama senaryosunu inandırıcı bulmuyorum. peygamber ve (gerçek olduğunu iddia ettiği) tanrısı arasındaki bu ittifaka, başka hiç bir üçüncü şahısın şahit olmaması, inandırıcılık dozajını daha da düşürüyor. inananlar bu noktada peygamberlerin gösterdiği mucizelerden bahsedecekler. eğer bir kaynak olarak alacaklarsa, kuran’da hiç mucize gönderilmediği de açıkça yazıyor. (bknz: isra 59) anlaşılan o ki, muhammed bir mucize sergileyememiş ve tanrının bu duruma dair bir açıklama sunduğunu iddia etmiş. (mucize konusuna yazı içinde tekrar değineceğim.)

    allah, pis işleri için insanları kullanıyor.

    yine kuran’da görüyoruz ki, allah, insanları hep birbirine düşürme derdiyle, kendisine inanmayanları, inananlara öldürtme emirleri yağdırıyor. koca evreni yarattığı iddia edilen bir varlık, insanları birleştirici, yapıcı, sevgi ve saygıya yönelten bir formül üretmeyi başaramaz mıydı? köleliği yasaklayamaz mıydı? kadınları cariye (seks kölesi) olarak kullanmanın ve tecavüz etmenin yanlış bir şey olduğunu öğütleyemez miydi? zengin-fakir arasında denge kurulmasını sağlayarak sömürüleri günah ilan edemez miydi? tanrı, en azından çocuk istismarını, 50küsür yaşındaki sapkın bir insanın çocuklarla ilişkiye girmesini, pedofiliyi yasaklayamaz mıydı?

    ama bahsi geçen tanrı, domuz eti yemeyi affedilmez saydı!

    basit insani değerlerin, ilkel kapasitede çiğnenmesi kutsal kitabın tanrı sözü değil, o dönem, kendini peygamber ilan eden kişinin bir uydurması olduğu izlenimini veriyor. hatta, kutsal kitapta, peygamberin yatak hayatına dair detayların bulunması durumu da bu tezi destekliyor.

    tarih boyunca insanlar, hepsi farklı isim ve özelliklerde binlerce tanrıya inandı. hepsinin toplum içinde inanılma oranı çok yüksekti. tüm tanrılar, dini önderlerce (rahipler, kahinler, büyücüler vs) korunup yayıldı ve inanmayan insanlar ölümle cezalandırıldı. bu tanrıların, aslında “tek bir tanrı” olması gerektiğini düşünürsek (çünkü islam inancı bunu söylüyor) neden tüm tanrıların inananları her daim birbirine düşmandı? inanç şekilleri neden birbirinden hep farklıydı? tanrı kullarına neden hep farklı şeyler söyleyip onları birbirine düşürdü? tanrıların yaratıcısı aslında, inananlarının ta kendisi olduğu için olabilir mi?

    (tarihin en büyük tanrılarından bir kaçı: ra, zeus, thor, yehova, shiva, allah, quetzalcoatl, gılgamış, vishnu, gaia, enki, baal, krishna, ahura-mazda, enlil, anu, bast, brahma, ınanna… )
    13.800.000.000 yıllık evrende, dünya’da sadece 3.000.000.000 yıldır canlı yaşamı var. bu canlılığın da 50.000 yılında bildiğimiz anlamda insan var. ve sadece son 15.000 yıllık dönemde tanrıya dair izler görüyoruz. islam ise 1.400 yıllık geçmişe sahip. geri kalan milyarlarca yıl, tanrının israfı mı?

    günümüzde insanların tapındığı her inancın, kendi içinde sağlam görünen temelleri var. her inanç, diğer tüm dinlerinin yanlış inanç olduğunu iddia ediyor. herkes ailesinin kendisine aşıladığı inancın gerçek olduğunu ve başka bir yerde doğmuş olsa bile yine şimdiki inancını seçeceğini savunuyor. bu işte bir gariplik yok mu?

    yaratıcı olduğu iddia edilen karakterler, sıradan insani arzulara sahip.

    tüm bu “yaratıcılar”, kendilerini üreten insanların sıradan isteklerine sahip:
    • düşman toplumları alt etmek ve onlardan öç almak,
    • inananları itaatkar hale getirmek,
    • değerli toprakları ele geçirmek,
    • bazı ticari malları değerli hale getirmek,
    • kadınları erkeklerin hizmetine sunmak, vs.
    gerçek bir yaratıcının egoist, obsesif, seksist tavırlar içinde olmaması beklenmez mi?

    evreni yaratmış bir gücün, değersiz insanlara sonsuz gelecek sunmak için ibadet edilme gibi basit bir ihtiyacı neden olsun? inananlar burada “ibadet tanrı için değil, bizim için gerekli” şeklinde savunma yapacaklar. ama ibadetlerin ilkel kökenlerine baktığımızda, kızgın tanrılarından af dilemeye çalışan insanlar tarafından bir çeşit özür dileme şekli olarak ortaya çıktığı görülüyor. tanrı önünde eğilme (secde), tanrı’ya kurbanlar verme, kendini aç bırakarak cezalandırma, kutsal ibadet alanlarına giderek tanrıya yakın hissetme vs, en ilkel inançlardan, günümüz inançlarına kadar değişim göstererek süregelmiş.

    ayrıca, evren ve olanaklar tanrı için sınırsız ise, her insana mutlu ve iyi kalpli olabilecekleri sonsuz hayatlara sahip olarak dünyaya getirmek, zor olabilir miydi? neden kusurlu kullar yaratarak onları elekten geçirme ve cezalandırma ihtiyacı oldu bu yaratıcının?

    adem ve havva bir elma yemiş, ceza olarak dünyaya gönderilmişiz. aslında önceleri cennetteymişiz… düşünmeyen insanları köleleştirebilmek için ne basit masallar.
    tanrı kavramı mantık çerçevesinde sürekli çelişkilere dönüşüyor.

    herhangi bir varlık mantıksal açıdan, hem her şeyi bilen, hem sonsuz, hem tek, hem her şeye gücü yeten, hem yaratıcı, hem de yaratılmamış olamaz. eldeki bu verilerin her birinin bir diğeri ile kıyaslanması paradoksal mantıksız durumlar oluşturuyor.

    örnek-1;
    hem her şeye gücü yeten bir tanrı, hem ölümsüz olamaz. ölmüyorsa, ölmeye ya da kendini öldürmeye gücü yetmiyor demektir.

    örnek-2;
    her şeyi bilen bir tanrının her şeye gücü yetiyorsa, insan gibi bir varlık yaratıp kendini kanıtlama gibi bir dert sahibi olamaz. bu durumda insan yaratmak gibi bir ihtiyaca sahip olmuş, ki bu konuda bir yetersizliği var demektir. yetersizliği olan tanrı olabilir mi?

    örnek-3;
    her şeyi bilen, ama yaratma ihtiyacı olan bir tanrı da yine mantıksal olarak hatalı olur. her şeyi biliyor ise, neden bir şeyleri yaratma gereği duymuş olsun. kendine kendini mi ispatlamak istemiş, yoksa canı mı sıkılmış?

    bunlar gibi onlarca çelişki kolayca üretilebilir. anlaşılan, var olduğu iddia edilen tanrı, bu mantık dengesini kuramayacak düzeyde ya da tanrı kavramını ortaya atan insanlar yeterince düşünmemiş.

    tanrı birçok konuda bilgisiz.

    basit matematik işlemlerini yapamayan, insan anatomisinden bihaber, dünya ve uzay algısı hatalı, eski kültürlerin efsanelerini bile doğru yansıtamayan, coğrafyadan, fizikten, biyolojiden, kozmolojiden, habersiz bir tanrı olabilir mi? bir tanrının, sıradan bir ilkel çöl insanının bildiği kadar bilgiye sahip olması normal mi?

    yine kuran’a kaynak olarak bakalım:
    kehf 86: dünya’nın sonuna giderek güneşin balçiğa battığını görebilirsiniz.
    şura 33: gemilerin tanrı tarafından rüzgar ile hareket ettiği iddia edilir. motor gücünün icat olacağı düşünülmemiş.
    tarık 7: spermin yumurtalıklardan değil de omurgadan çıktığı zannedilmiş.
    rad 13: paratonerlerin icad olunacağından da habersizmiş tanrı.
    hacc 65: gökyüzünü (uzayı) yeryüzüne düşebilecek bir şey sanıyor olmalısınız. çünkü uzayın dünyaya düşmemesinin sebebi tanrıdır.
    bu örnekler onlarca, yeter ki türkçe kuran mealleri okuyun ve düşünün.
    tanrı ırk ve cinsiyet ayırt ediyor.

    bir tanrının başka inançlara sahip insanlar ile görüşmeyi yasaklamasının nedeni ne olabilir? foyasının ortaya çıkacak olması mı? peki nasıl bir yaratıcı, bir cinsiyeti, bir diğerinin hizmetine sunduğunu iddia edebilir? işini bilen bir erkek insan tarafından üretilmiş bir tanrı mı? hiç allah’ı dişi ya da cinsiyetsiz olarak algılayan birini gördünüz mü? tanrı figürüne bilinçli olarak hep bir erkek olarak algılanacak şekilde anlamlar yüklenmiş. kadın cinsiyeti, genelde yarım-eksik insan olarak görülmüş.

    kadını aşağılayan bazı ayetler: nisa 3 - 34 -128, bakara 228, nur 31, ahzab 50 - 51.
    ayrıca, bilimsel olarak erkek ve kadın kadar doğal olduğu kanıtlanmış, eşcinsellik ve çift cinsiyetlilik için de dinlerin bakış açısı fazlasıyla hatalı.

    insanlara kendi ölümlerinden sonra dirileceklerini vaat ettiğinizde ve emirleri yerine getirirse, sonraki hayatlarında ödüllendirileceklerini söylediğinizde, onlara yaptıramayacağınız şey yoktur. “git şu düşmanı öldür, tanrı istedi, cennetle ödüllendirileceksin!” bu kadar basit. alın size tanrı sevgisi ve cennet aşkı ile dolu bir katil sürüsü. tarih, bu katillerin yaşattığı acılarla dolu…

    ayrıca insanları katil yapmaya yetecek bir sürü ayet kutsal sayılan kitaplarda ve sahih hadisler arasında da mevcut.

    kuran’a kaynak olarak tekrar bakalım; nisa 89–91, bakara 191, maide 33, tevbe 5, ahzab 60–61, muhammed 4.
    eğitimli ve sağduyulu inananlar bu ayetleri bir şekilde “farklı” yorumlayarak katil olmaktan kendilerini kurtarabiliyorlar. ama bu ayet ve hadisleri gerçekte yazıldığı gibi “net” anlayıp binlerce suçsuz insanı katleden inananlar da fazlasıyla mevcut hatta ışid gerçeği kapımıza dayanmış durumda…

    ayrıca, günümüzde de ateist düşünceye sahip insanları halen hedef gösteren “din adamları” fazlaca mevcut.

    ne de olsa elinizde ölünce cennete gideceğini zanneden ve bu uğurda her şeyi yapabilecek bir katil sürüsü var. toplumun güç sahibi kişileri bu sürüyü “küçük işlerini” halletmek için kullanmayacak mı? age of empires ve benzeri oyunları oynayanlar bilir, nasıl da “ürettiğiniz” sanal insanları karşı tarafı ele geçirmek için acımadan harcardınız? sadece karşı taraf ile ticaret yaparak o oyunu oynayan var mı? dinleri bir araç olarak kullanıp toplumları köleleştiren güç sahiplerinin de benzer çocuksu şımarık arzuları var. isteklerini elde etmek için de din ile köreltilmiş, sıradan insanları harcamaya çekinmiyorlar.

    günümüzde de durum farksız. cennet garantili ölümler sunmak, bir insanın yapabileceği en aşağılık davranış. ölüm emri verenler, çok meraklıysa, gitsin kendisi “şehit olarak” cennetine ulaşsın!

    dinler, dünyayı her gün daha yaşanılmaz hâle getiriyor

    dinlerin iddiaları yüzünden, insanlar, tüm dünyanın ve diğer canlıların kendileri için yaratıldığını zannediyor. insanın, tüm canlılar içinde üstün olduğu gibi saçma bir izlenime kapılarak, her şeyi yok etme lüksüne sahip olduklarını düşünüyor. tüm savaşların arka planlarında da tanrıların insanlığa dair vaatleri yer alıyor.

    insanlık, tanrılarından kurtulmadığı sürece, dünyadaki acılar da son bulmayacak. (tüm canlılar için)

    asırlar önce yer sarsıntısı, şimşek ve gök gürültüsü, yangın, yağmurlar, kuraklık, sel, güneş ve ay tutulması gibi sıradan doğa olaylarının sebebi bilinemiyordu. insanlar bu bilinmezliği açıklamak için “cehaletlerine” başvurdular. o çağlarda birilerinin, bilgisizlikten dolayı, korkuyla şöyle bir çıkarım yapması çok doğal: “tüm bunları yapan, görünmeyen üstün bir güç olmalı ve bu güç, insanların yaptığı kötülüklere ceza olarak tüm bu felaketleri yaşatıyor olmalı! ve biz insanları da o güç var etmiş olmalı…” meteoroloji, tektonik, astronomi, kozmoloji, fizik gibi bilim dallarından haberdar olmayan insanların bu mantık dışı iddiaya inanmaları ve korkmaları da çok doğal. günümüzde tüm doğa unsurlarının nasıl meydana geldiğini ve arkasında görünmeyen bir güç olmadığını net olarak biliyoruz. bilimsel konuda yetkin bir insanı, “fırtınaları tanrının çıkarttığına” inandıramazsınız. günümüzde de tanrı, bilimin tam olarak cevap veremediği konuların bıraktığı küçük boşluklara sığdırılmaya çalışılıyor. kutsal sayılan kitapların içinden, cımbızla kelimeler seçilip, kelimelerin yan anlamları bilimsel bulgulara göre yeniden yorumlanarak açıklamalar yazılıyor. bu kutsal kitabın aciz bir güncelleştirme çalışmasından başka bir şey değil…

    “bir şeye anlam veremiyor olmak, tanrının kanıtı değildir. anlayış eksikliğinin kanıtıdır.” lawrence krauss
    tanrının varlığına dair kanıt yok.

    bilim insanları, bir çok keşif ile evrenin ve canlıların oluşması için bir tanrıya ihtiyaç olmadığını kanıtladı. tanrı, gerçekten de evreni, kendi yokluğunu kanıtlayacak şekilde yaratmış olabilir mi? diyelim ki yarattı, öyleyse, tanrının yokluğunu keşfedecek çabayı sarf eden insanlar, tanrıya inanabilecekleri bir kanıt bulamadıkları için cezalandırılacak mı?

    tanrının varlığına dair kanıt olarak kutsal saydıkları kitapları gösteren insanlar büyük yanılgı içinde. çünkü, ejderhaların, devlerin, kurt adamların, vampirlerin, faytona dönüşen kabakların varlığından da bahseden kitaplar var. ama kimse o kitapların kutsal gerçekler olduğunu iddia edecek çılgınlığı göstermediği için bu masal karakterlerine inanan çılgınlar da görmüyoruz.

    insanların bugün nasıl fantastik kurgu yapıtlar üretme ihtiyacı var ise, binlerce yıl öncesinde de bu ihtiyaç mevcuttu. bu insani bir yaratma ve üretme güdüsüdür. tolkien, günümüzde gandalf karakterini yaratabiliyor ve bunu orta dünya’da geçen mükemmel bir hikayeye nasıl dönüştürebiliyorsa, geçmişte de bu karakterlerden binlercesi insanlar tarafından yaratıldı. masalları da dilden dile anlatılarak yayıldı. (günümüzde tüm bunlara mitoloji diyoruz.) tabii ki o zamanın şartlarında bazı insanlar bu masalların gerçek olduğunu zannedip inandı. bazıları da bu inançları, diğer insanlara acımadan kendi çıkarları için kullandı. artık bu binlerce yıllık kandırmacanın peşinden gitmeyi bırakmanın vakti gelmeli. gandalf ne kadar gerçekse, allah ismindeki mitolojik karakterin de o kadar gerçek olduğu kabul edilmeli. islam mitolojisi, sadece hak ettiği yere sahip olmalı, daha fazlasına değil!

    inananlar, cehaleti erdem sayıyor.

    tanrıya inanan insanların din haricindeki konulara ilgileri neredeyse hiç yok. insanlar ne kadar bilgisizlerse, tanrı inancına bağlılıkları da o kadar artıyor. eğitim düzeyi yüksek, araştıran sorgulayan insanların ve bilim insanlarının dinlere inanma oranı ise neredeyse sıfır. araştıran ve sorgulayan her insan, tanrının bir masal olduğu sonucu ile yüzleşiyor. bir insan bilgisizliği ölçüsünde inançlıdır. çünkü, inanmanın doğası, kandırılmış olmayı gerektirir. bu konuya şu yazımda da değinmiştim: bakış açısı

    çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren inandırma seansları yapılıyor.

    insanları dinlere inandırmaya başlamak için nedense en kolay kandırılabilecekleri yaşlar seçiliyor. hiç “çocukları yetişkin olacakları yaşa kadar bilimsel bilgiler ışığında eğitelim, yetişkin yaşa geldikten sonra dini seçimlerini isterlerse yapabilirler” görüşünü savunacak bir dindar ile karşılaştınız mı? tam tersine, küçücük çocuklar tapınmaya özendiriliyor. masallara inanan sağlıksız, uyuşturulmuş nesiller yetiştiriliyor. böylece onlar da cennete gitme hayali ile zamanı geldiğinde bazı insanların amaçları uğruna rahatça harcanabilirler.

    çocuklar “anlattığın bu saçmalığa neden inanayım?” diye soramazlar. onları inandırmak kolaydır. çocukken inanılmış bir şeyin, gerçek olmadığını kabul etmek yaşınız ilerlediğinde zorlaşır. çünkü, insan beyni, küçük yaşta edinilen deneyimleri yol gösterici olarak kabul edecek şekilde evrimleşmiş.

    insanlığa en çok zarar veren uyuşturucu dindir. insanlar, küçük çocuklarına bu zehri en yüksek motivasyonla aşılıyor…

    “şükretme kültürü” körükleniyor.

    toplumun el uzatılmayan fakir kesimi, sahip oldukları kötü konumun “tanrı tarafından kendilerine bir test olarak sunulduğuna ve bu hallerine şükrederek öldükten sonra ödüllendirileceklerine” inandırılır. ne kadar şükrederlerse, öldükten sonra alınacak ödülün de o kadar çok olacağı iddia edilir. bu sayede toplumda varlık sahibi olamayan ve sömürülen bu insanların haksızlığa karşı çıkmadan, varlık sahiplerinin rahatlarını bozmamaları sağlanır.

    dinlerin beni en çok rahatsız eden yanlarından biri de bu sömürüyü destekliyor olmaları. “şükret ve sitem etme, kabullen!”

    “din, fakirler zenginleri öldürmesin diye vardır.” napoleon bonaparte
    kimse aslında dinlere inanmıyor

    hiç öleceği için sevinen bir dindar gördünüz mü? oysa cennete gideceği için çok mutlu olmalıydı. en iyi arkadaşı ölüm döşeğinde olan bir dindarın şenlikler yaptığına şahit oldunuz mu? sevdiği birini şehit eden düşmana teşekkür eden bir inananla karşılaştınız mı? öyle ya, şehit olanlar cenneti garantiliyordu. böyle bir insan gördüyseniz gerçekten inançlı biri ile karşılaşmışsınız demektir. ben hiç karşılaşmadım. çünkü insanların mantıkları da ölümden sonra yaşamı benimsemiyor. dindarlar sadece kendilerine anlatılmış bu masalın gerçek olmasını umut ediyorlar. inanmıyorlar.

    inanma zorunluluğu

    dinlerin insanlara öldükten sonra yaşamaları ve cennete gidebilmeleri için zorunlu tuttuğu şeylerden biri de inançtır. tanrı’ya, kıyamete, cennete, cehenneme, meleklere, kısaca masalın büyüsünü size yaşatacak her şeye inanmak zorundasınızdır. inanmazsanız da sonsuz acıya tabi tutulmakla korkutulursunuz. çünkü, bunlardan birinin ne kadar mantıksız olduğunu fark ettiğiniz anda ipler çözülür. ibadet de insanları bu masalın içinde meşgul tutmak için uydurulmuş harika bir kurgu. o kadar çok ibadet edin ki, masalın içinde kalın ve köle toplumun itaatkâr kuzularından biri olun. birileri de sizi dilediğinde kurban edebilsin… tabii ki tanrılar için!

    semavi dinlerin hepsinin aynı coğrafyadan çıkmış olması

    dünya genelinde ilkel toplumların hepsi, cevap arayıp bulamadıkları şeylerin doğaüstü görünmez varlıklar, güçlü tanrılar tarafından yapıldığını zannetme refleksi gösterdi. kimileri hemen her güç için de ayrı tanrılar uydurdu. (can alma tanrısı, şimşek çakma tanrısı vs.) ya da aralarında hiyerarşik yapılara sahip bir tanrılar kadrosu hayal ettiler. belki de tek tanrıya inanmayı sıkıcı bulmuşlardı.

    sonunda, “insanlar arasından bir elçi seçmiş tek tanrı olduğunu ve o seçilmiş elçinin de kendisi olduğunu” iddia etmenin, diğer çok tanrılı inançlara oranla daha kârlı olduğu keşfedilmiş olmalı… bu fikirden ilhâm alan, aynı coğrafyada (mekke ve kudüs civarları) kendini peygamber ilan eden onlarcası çıktığını, çoğunun halk ya da diğer peygamber olduğunu iddia edenler tarafından öldürtüldüğünü görüyoruz. (isa dâhil!) (maslama ismindeki peygamber, muhammed tarafından öldürtülmesi gibi) (ayrıca, musa ve isa’ya dair inanç, onların ölümünden çok sonraları inananlarını bulmaya ve yayılmaya başladı. bunun nedeni de çok bariz değil mi?)

    bu tek tanrılı din iddiaları coğrafyası dışında, bahsi geçen tanrının diğer kıtalarda insanları uyarmak üzere gönderdiği elçilerinin olmaması garip değil mi? neden güney amerika’nın bir peygamberi yok? neden, sibirya halkı tanrı tarafından uyarılmamış? avustralya’ya inen kutsal kitap nerede?

    dindarlar bu çılgınlığın farkında değiller

    dinlerin insan uydurması masallar olduğunu fark ettikten sonra, dindarları istemsizce akli dengesini yitirmiş insanlar olarak görmeye başladım. gerçekten, öylesine saçma bir hikayeyi hayatlarının parçası haline getirmiş ki bu insanlar, onlarla herhangi bir işe girmeyi, aynı ortamda bulunmayı bile risk olarak görüyorum. din çılgınlığının içindeki insanların, insanlığa faydalı olmasını beklemek mümkün mü? ben kendimce hayata dair bir çok faydalı şey yapmaya çalışıyorum. ama dindarlar sadece din adına fayda gösterme çabası içinde. ne büyük bir gereksiz harcama, gerçek israf budur.

    bir de, sırf çocukken kendilerine “tanrının var olduğu” söylendiği için ona inanan, dua eden, ama kuran’da ve hadislerde akla sığmayacak, günümüz toplumunun ahlak yapısına uymayacak bir sürü zırvanın olduğunun farkında olmayan çok büyük bir inanan kitlesi de var. bu yazıda bahsettiklerimin hepsi, yine o insanların sorgulamaya yönelmediği konular. ulaşacağınız tüm yanıtlar araştırma, düşünme ve sorgulamada.

    inançlı ülkelerinin geri kalmışlığı ve siyaset faktörü

    inançlı insanların oluşturduğu toplumlara baktığımızda teknoloji, bilim, sanat, hukuk gibi konularda çağı yakalayamadıklarını ve halen ilkel çağların bilgilerini doğru sandıklarını görüyoruz. 1970'lere kadar dünyanın düz olduğu ısrarla iddia ediliyordu. günümüzde de durum pek farklı değil. bilgi sahibi olmaktan çok, inanmayı tercih ediyor dindar toplumlar.

    “inanmak istemiyorum, bilmek istiyorum.” carl sagan
    türkiye’de de akp’nin iktidara gelmesi sonrasında gericiliğin el üstünde tutulup bilgisizliğin körüklenmesi ve bunların “özgürlük” adı altında paketlenip cahil halka yutturulması üzerine, daha önce pek ses çıkarmayı yeğlemeyen bir çok ateist birey, dinlerin insan uydurması olduğunu, çeşitli kanallardan seslendirmeye başladı. benim de içimde bir çok şüpheyi gerçek anlamda sorgulayıp bana inandırılan ve her şeye rağmen tutunmaya çalıştığım masalların, boş inançlar olduğunu fark etmem, ateist düşünceye sahip insanların bu seslerine kulak vermemle başladı. onlara teşekkür ediyorum.

    sonrasında ben de toplumun din karanlığına tutulmaması için kendime düşen görevi yapmam gerektiğini düşündüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. yazının paylaşılması ve insanlara ulaşması görevimi başardığımı hissetmemi sağlayacak. (şimdiden teşekkürler)

    tüm bu ipuçları ışığında yaşayabileceğim tek hayat, bir yalan üzerine harcanmamalı.

    hayat kısa. tek hayatım var. masallardaki gibi öldükten sonra yaşam yok. bedenim fonksiyonlarını yerine getirecek güç bulabildiği sürece yaşayacağım. bu hayatı, binlerce sene öncesinden uydurulmuş masallar uğruna neden harcayayım?

    şunun gibi bir sözü ateist düşünceye sahip herkes, dindar kişilerden defalarca duyar: “tanrı yoksa biz bir şey kaybetmeyiz. ama varsa, siz sonsuza kadar cehennemde yanacaksınız.”

    bu yazıda anlattığım düşüncelerim üzerine bu soruya karşı, şu soruyu yöneltirim:

    ne kadar çok düşünürsem düşüneyim, bir tanrının var olma ihtimali, mantığıma uymuyor. her düşündüğümde dinlerin insan uydurması olduğuna emin oluyorum. bu durumda sizin düşüncenize göre (inanamadığım) cennete gidebilmek için; inanmadığım tanrıya inanıyormuş gibi yaparak, inanmadığım tanrıyı kandırmaya mı çalışayım?

    bir çelişki daha mı? evet, paradoks! :)

    ateistler bir boşluk içinde hisseder mi?

    yetişkin olmanın kurallarından biri anne-babalarımızdan ayrı yaşamaya başlamaktır. ailemizi terketmek ne kadar boşluk içinde hissettiriyorsa, “tanrının insanları köleleştirmek için uydurulmuş bir masal olduğu gerçeği” ile yüzleşmek de başlangıç aşamasında bir boşluk oluşturuyor. o boşluk daha çok bilgilenerek, daha çok sorgulayarak kolayca dolduruluyor.

    bilimsel gerçekler

    ayrıca tanrının var olmadığına (daha doğrusu var olması gerekmediğine) dair binlerce bilimsel kanıt mevcut. günümüzde, kuantum dalgalanması ile maddenin nasıl yoktan var olabildiğini ve evrendeki bunca maddenin nasıl oluştuğunu açıklayabiliyoruz. abiyogenez sürecini yaptığımız deneyler ile kanıtlayarak canlılık oluşumunun nasıl gerçekleştiğini açıklayabiliyoruz. canlı çeşitliliğini sağlayan doğal seçilim ve evrim süreci karşı çıkılamaz bilimsel gerçekler. mucizevi görünen organlarımızın ve yaşam döngüsünün nasıl bugünkü haline geldiği hakkında bilimsel kanıtlara ulaşmamız da artık teknoloji ve internet sayesinde çok kolay.

    bunca bilgiye rağmen, tüm bilimsel külliyatı reddederek, bir tanrı varmış gibi davranmak da çılgınlık olmalı."

  • 39. kobani'de ben artık ışidçiyim

  • 40. işe yarar android uygulamaları

    ekşideki en iyi, en yararlı başlıktır bana göre. bu yüzden, program hakkında kısacık da olsa bilgilendirme yapmayıp sadece ismi verenleri kötü oyluyorum, googleplay veya alternatif link atmayanları oylamıyorum, trolleyenleri, boş boş şeyler yazanları engelliyorum. iyi oluyor hoşlanıyorum.
    başlık formatı içinde aynı programı tekrar yazanları destekliyorum. çünkü, kimisi açıklama yapmıyor, açıklama yapan her kişi farklı şeyler yazabiliyor ve çoğu program gözden kaçıyor ki şimdiki listemde ben de bu tekrarlara düşeceğim.

    listemin en başında;
    tapet var. sanatçı elinden çıktığı belli bu program duvarkağıdını belli aralıklarla, birbirinden muhteşem desen ve renklerle değiştirip yüzünüzü güldürüyor. dil ingilizce yalnız, çok rahat anlaşılabilir bir tasarıma ve kullanıma sahip.

    timely kısaca alarm programı. hiçbir kısıtlaması, reklamı, boku püsürü olmadan kurun alarmınızı; dilerseniz matematik problemi, dilerseniz şekilli oyun ekleyin susmasın. uyandırıyor namussuz. dil sorunu yok ki zaten yazı da yok. gerek duymamışlar, iyi olmuş.

    duolingo arkadaşlar açıktan söylüyorum, bu programı kurmayacaklar ölsün gebersin. ilber ortaylı bile eminim ki 32 dili(kürtçe hariçmiş)* bu programla öğrendi. flemenkçe, latince öğrenip ordan yürüyüp ekmeğinizi bu programdan çıkarabilirsiniz. ortamlarda, "gabo'yu orjinal dilinden okumadıkça..." diyebilecek kadar ispanyolca öğrenebilirsiniz. süper bir şey bu. ben öğrenemem diyen öküze bile her dili öğretebilecek düzeyde über bir program.

    mantano ebook reader premium özellikle paralı linkini ekledim. beleş versiyonu da var. hatta 2 dakka arasanız google'da crack'lisini de bulabiliyorsunuz ama gerek yok. verin on lirayı, destekleyin bu muhteşem programı. asıl meseleye gelirsek, bu gavur icadı naçizane bir kitap okuma uygulaması. bilinen tüm kitap okuma uygulamalarını kenara atabilirsiniz. inanın bana. tamamını aylarca deneyip inceledim, daha kapsamlı, daha basit, anlaşılabiliri yok. sayfaları kitap sayfası rengine çevirip, kitap yaprağı gibi çevirebilirsiniz. son kaldığınız sayfayı sikseniz unutmayacak inatçı bir yapısı var. ayracı var, eklediğiniz .epub'ları ve .pdf'leri şahane kitap kapaklarıyla süsleyip okunabilirliği ayarlayabileceğiniz tüm özelliklere sahip bu programla kitap okumak çogzel oluyo. valla bak. tek kusuru şunun olmaması; onu da şöyle hallediyoruz, "ben kitabı bu yüzden alanların ta amına koyayım." halloldu. dil türkçe, gözler cafcaflı.

    chomp sms e tabi sms programı. çok basit, çok sade, çük kadar rem yiyor. tabi şimdi bunlar değil, bunlar sıradan, bana çağ atlatacak bir şey lazım diyorsanız, orda da bu programın şahane bir özelliği devreye giriyor. kara liste. android yalnızca numaraları engellerken bu şahane program isimli mesajları da çok süper engelleyebiliyor. amına kodumun dominos'undan bir daha mesaj gelmiyor mesela. bu bile tek başına hayatı daha katlanabilir kılıyor. dili türkçe aslen bulgar göçmeni ama.

    wifi file transfer pro niye paralı link veriyorsun demeyin kalbinizi kırarım. 3 lira amk. yeminle söylüyorum ben yapsam tanesini 100 liraya satmam. o şekilde düşünün. daha önce benim aklıma gelmişti bu program önce davranmış adiler. kıl payı farkla 97 lira kara geçiyorsunuz. bi de bu açıdan bakın. neyse konumuza dönersek bu program kablosuz data transferini mümkün kılıyor. müzik, resim, uygulama, ne isterseniz saniyeler içinde bilgisayardan telefona, telefondan bilgisayara geçiyor. çok da kolay. programı açıp, başla'yı tıkladığınızda size 192.168........ diye başlayan bi web ismi veriyor. o ismi bilgisayarda web tarayıcınıza yazıp içinizden 3 kere, şampiyon beşiktaş!! diyorsunuz, sevdiğiniz kız size geliyor. hemi de yatıya. şaka lan telefonun içine giriyorsunuz bu şekilde. başka bi numarası da yok programın. lanet olsun. ama olsa ne güzel olur di mi şimdi. programı açsan, kız sana geri dönse, sevse, elini tutsa öpse...

    dostlar ben saçmaladım iyice. burada bırakıyorum şimdilik. olumlu geri dönüşler alırsam devam ederim eklemeye. kimse siklemezse siler aylar sonra tekrar eklerim, gece yarısını bekler yine eklerim. daha da geri dönmezse, yani daha da olmazsa o günün siyasi çoğunluğu neyse ona mukabil şeyler eklerim.
    iyi dersler arkadaşlar. saol.

  • 41. fikret orman

    ucuza oyuncu arıyor diye suçlanan başkan.

    bakın burada ağzımızı bozunca, başka beşiktaşlı'ya küfrettik diye biz suçlu oluyoruz. e ama bu adamları da beşiktaşlı diye itin götüne sokmayacaksak, ne diye yazıyoruz şu ortamda?

    takım uefa'dan transfer yasağı almış, bu sene 20 milyon euro'dan, önümüzdeki sene 10 milyon euro'dan fazla zarar açıklarsa avrupa kupaları'na alınmayacak; adamın teki gelip "takımımızı para hesabı yapmadan istediği oyuncuyu alacak birine bırak" diye akıl veriyor.

    takımı 10 sene boyunca para hesabı yapmadan istediği oyuncuyu alacak biri yönettiği için bu hale geldik. iflastan döndük, avrupa'dan men yedik, oyuncularımızı kaybettik. ama hala ergenler gelip para hesabı yapmadan oyuncu alacak başkan arıyorlar.

    oğlum bakın, ciddi söylüyorum esas siz defolun gidin de fenerbahçe'yi tutun. hatta öyle usul usul da değil, siktirolup gidin de; rahat etsin şu takım.

  • 42. ekşi sözlük yakıt tüketimi veritabanı

    hala kilometrede kaç kuruş yaktığını yazan insanları göstermiş basliktır

    ya belki ben 6 ay sonra bakıcam nerden bileyim kardeşim benzinin litre fiyatını o tarihte? yazsanıza adam gibi 100 kilometrede kaç litre yakıyor. bunun evrensel gösterim şeklidir bu, kilometrede kuruş hesabı ne

  • 43. timsaha tecavüz eden adam

    eşek siken duyduk, damacana sikeni de duymuştuk. hatta papağan, ördek, kedi, köpeklere tecavüz edenler şehir efsanesi değil gerçekti...

    ama bu nedir hacı?

    florida'da rupert darwin isimli 59 yaşında bir lâle, ön ayaklarını ve gözlerini bağladığı bir timsaha son bir hafta içinde defalarca tecavüz etmiş. hatta ve hatta, "insanlara saldırırsın ha, artık benim orospum oldun" bile demiş görgü tanıklarına göre.

    polis de iş üstünde yakalamış darwin'i. ulan insan soyadından utanır yapmaz bu işi be. ilk açıklaması da şu olmuş ayının:

    +balık tutarken bana saldırmaya çalıştı.

    - eee sen ne yaptın?

    + siktim memur bey.

    bu ne manyaklık lan!

    neyse timsah birkaç haftalık rehabilitasyondan sonra düzelecekmiş.

    http://www.liveleak.com/view?i=38f_1437087611

    edit: fake olabilirmiş diyorlar.

  • 44. yaktığı ambulansa ve itfaiyeye muhtaç olan keko

    “biz cine 5’i şifreli izleyip otuz bir çekerken, bize ahlak dersi verenler çoluğa çocuğa tecavüz etmiş haberimiz yok. biz bakkaldan gofret çaldık diye yirmi senedir vicdan azabı çekerken, adamlar koşan atların nalını çalmış haberimiz yok. ben dört buçuk milyon dolar çalsam, benim babam da karakola gelirdi. polisleri görevden almaya değil, beni dövmeye gelirdi. ama gelemez. çünkü elli yaşında öldü. kaldırıldığı devlet hastanesinde yeterli teçhizat olmadığı için bursa’ya sevk edilirken ambulansta öldü. çünkü o hastaneye teçhizat alınması için kullanılması gereken paraları çaldılar. onlar babalarının nüfusuyla çalarken biz babamızı mezara koyduk. işte cezaevlerinde yatanlar değil bunlardır gerçek hırsızlar! sadece para pul mevzusu da değil konu. türkiye’nin ruhunu çaldılar. ruh hırsızları! hatıra hırsızları! at hırsızları! kuş hırsızları! ‘koduğumun’ hırsızları! üçüncü köprünün adını da bilal erdoğan köprüsü koyun...” *

    o ölen çocuklar tek tek cebimizden daha fazla çalınmasın diye uğraşmış insanlar. hiçbirisinin ambulans yakıldı diye sevindiğini görmedim, anca sen sevinirsin buna.

    bir de senin o "yiyin birbirinizi" mizahıyla yoğrulmuş kafadarların. yarın o bomba bakalım idolojiye göre mi patlayacak, yoksa rastgele kalabalık mı seçecek, bunu yapan sana da bana da ilişecek.

    şu fotoğrafa bakın bir daha cümle kurun sevinçli bir şekilde

    https://fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net/…4a889a4a8b9

    edit : başlık başa kalmış, yazar uçmuş. uçması demek öyle bir fikrin olmaması veya ona katılanların olmaması demek değil. uçurmayaydınız iyiydi, beğenmesek de fikri bu adamın napalım lan.

  • 45. uzun tatil sonrası ofiste esen terör

    geldi yine tipini sevdiğim. daha 5 gün önce şube müdürünün laa-laa, daire başkanının tinky winky, genel müdürün dipsy, benim po, diğer tüm mesai arkadaşlarımın da noo-noo gibi takıldığı, sıkı sıkı sarılıp bayramlaştığımız teletabi setinden farksız ofis (bildiğin daire lan hatta dayre burası ama kuul olur diye ofis diyorum hep) bugün ise adeta game of thrones gibi (diziyi de izlemiyorum ama çok muhabbeti dönüyor buralarda savaşlar, entrikalar, türlü hinlikler varmış öyle diyorlar).

    lan herkes delirmiş, herkes bi deli deli bakıyor. bayramdan önce "başkanım bu yazı..." ile başlayan cümlelerime "amaaan ne yazısı canım benim. bak bayram, tatil geliyor değer mi cevap yazıp o güzel ellerini yormaya" diye ömer baba gibi yanıt veren başkan bugün biraz daha psikopatlaşırsa yazıyı elime zımbaynan tutturacak. çay getiren abla "bu çay biraz soğuk gibi abla" dememe kalmadan lav silahıyla dalacak bana az kaldı. "bu amına koduğumun kliması niye soğutmuyor lan" diye klimanın üzerine keçeli kalemle dev bir çarpı çizdi adam "seninle görüşecez" diye. yavaş çekiyor diye fotokopi makinesinin kartuşuna toplanıp dalan insanlar görüyorum lan. "bayramda venedik'e gidecektiniz nasıl geçti?" diye sorduğum kadın "iyi geçti, çok iyi geçti oradaki pisa kulesi var ya? sana girsin!" dedi, daha "lan cahil pisa kulesi venedik'te mi?" dememe kalmadan kafama sümen fırlattı.

    sikerler haaa! bu bilgisayar da zaten takılıp duruyor. yazamadım 2 saattir entryi de. eeh çok da sikimde okumazsanız okumayın. bugün gidin yarın okuyun! allaaama dalarım ha ataşla!

  • 46. true detective

    --- s02e05 spoiler ---

    bölümün sonunda çalan şarkı: risk - alexandra savior (daha resmi olarak yayınlanmadı)

    pizzolatto'nun inşa ettiği bulmaca, bıraktığı ince ipuçlarıyla çözümlenmeye başladı. kalan 3 bölümle birlikte, sezonun iyice şaha kalkacağını düşünüyorum. twin peaks esintileri taşıyan bir bölüm izledik. karakterler iyice oturmuş. özellikle farrell ve kitsch'in oyuncukları çok iyiydi.

    bölümün başında, çatışmadan 66 gün sonraya gittik. semyon, evini satmak zorunda kalmış. velcoro, semyon'un yanında işe başlamış. bezzerides'in rozeti elinden alınmış ve woodrugh, dedektif olmuş.

    ilk bölümde gördüğümüz savcı beldof, caspere'i, meksikalılar öldürdü diyerek davayı kapatmış ve eyalet valiliğine, aday olduğunu açıklamış. sessiz sedasız caspere davasını kapatan savgı beldof'u da şüpheliler listemize ekleyebiliriz. sanırım chessani'ye bağlı olarak çalışıyor. (emin değilim)

    çatışmada öldürülen dedektif dixon'ın evinde, dikkat çeken fotoğraflar bulunmuş. dixon, woodrugh'u takip ediyordu hatırlarsanız. bu durum, vinci pd'deki burris'in dikkatini çekmiş ve korkutmuş. burris, chessani ile birlikte bir şeyler saklamaya çalışıyor.

    şu entryde #53329040, semyon ve chessani'nin bazı arsaları bilerek kirlettiğine dair ipuçları olduğunu söylemiştim. doğru çıktı. tren projesini ucuza kapatmak için yapmışlar ama semyon'un kimyasal atık şirketini sattığı adam(ali), şüpheli bir şekilde ölmüş.

    sürekli chessani'nin yanında gördüğümüz bu tipte bir şeyler karıştırıyor. yoksa pizzolatto, bu kadar gözümüze sokmazdı. semyon'un ''go stand in front of a fucking tank'' lafı güldürdü. (bkz: tank man)

    bezzerides, kaybolan kız vera tarafından gönderilen bazı fotoğraflara ulaşıyor. vera'nın gönderip göndermediği belli değil. başkası, polise ulaşsın diye göndermiş olabilir. elit tayfanın katıldığı partilerde gizlice çekilmiş olan bu fotoğraflarda; caspere, bir senatör, önemli politikacılar, iş adamları ve mavi mücevherler var. bezzerides, chessani'nin evinde de mavi mücevherlere ait belgeler bulmuştu. (mücevherleri aklınızda tutun, önemli)1 2
    3 4 (bu avizeli fotoğrafı aklınızda tutun)

    velcoro, semyon'un yardımcısı blake'i takip ediyor ve sezon başından beri bir işler karıştırıyor dediğim blake'in foyası ortaya çıkıyor. blake, gene sezon başından beri şüpheli gözüken chessani'nin oğlu tony (organizatörüm diyen) ile birlikte çalışarak, semyon'un rakibi osip'e (1.bölümde gördük) kadın pazarlıyormuş. dr.pitlor'ın kliniğinde, estetik operasyon geçiren bu kadınlar, blake ve tony aracılığıyla partilere gönderiliyor.

    velcoro, pitlor'ı ''ziyaret'' ediyor. pitlor'ın, carlos castaneda'ya ait a separate reality adlı bir kitap okuduğunu ve notlar tuttuğunu görüyoruz. bu kitap, inanılmaz ince bir ipucu. yazının sonunda bahsedeceğim. pitlor'ın dediklerine göre, caspere ve tony ortaklaşa hareket ederek; güçlü olan politikacıları, iş adamlarını bu partilerde topluyor ve şantaj yapabilmek için partilerde yaşananları gizlice kayıt altına alıyor. (belediye başkanı chessani'nin bundan haberi yok) caspere'in elinde, catalast (tren projesini yürüten) adlı şirketin başkanına ait görüntüler varmış (velcoro'nun vurulmadan önce gördüğü kamera ve hard disk) ama kamera ve hard disk ortadan kaybolmuş (kuş maskeli adam aldı). caspere'ın arabası da catalast adlı gruba aitti.

    semyon, catalast şirketinden bir yöneticiyle konuşuyor. eğer kamerayı ve hard disk bulursa, arsasını geri alacağını öğreniyor. bu kamerada, catalast başkanının kirli görüntüleri varmış. semyon, kamerayı bulabilirse tekrar tren projesine dahil edilecek ve hayatı kurtulacak.

    dedektif dixon, çalınan mavi mücevherleri aylar öncesinden aramaya başlamış. daha vinci pd veya bizim dedektif grubumuz bile haberdar değilken o mücevherlerin biri tarafından alındığını biliyormuş. woodrugh'un konuştuğu kuyumcu, mavi mücevherlerin farklı bir şekilde kesildiği söyledi. bu da ince bir detay. ama olayın geri kalanını bilmediğimiz için bir sonuca bağlayamıyorum.

    caspere, puştun tekiymiş. her türlü pisliğe bulaşmış. aklınızda bulunsun.

    mavi mücevherler dizinin kilit noktalarından biri olacak. caspere ölmeden önce, bazı arsaları ziyaret etmiş. bu arsalar, kapatılmış veya kirlenmiş maden alanlarıydı. caspere, mavi mücevher (piyasa değeri çok yüksek) çıkan bir maden bulmuş olabilir. semyon'dan aldığı 5 milyon dolar nakitle, mavi mücevher almış olabilir. piyasa değer çok yüksek olduğu için kar yapıp satarım demiştir. ama işler ters gittiği için öldürülmüş olabilir. hala bilmediğimiz çok şey var.

    bezzerides, vera'nın telefon aramalarını takip ederek, kuzey taraflarında bir eve ulaşıyor. caspere'in olduğu avizeli fotoğrafa dikkat edin demiştim. evin içindeki avizeyle, caspere'in yer aldığı bu fotodaki avizeler aynı. anlayacağınız partilerden bazıları bu evde yapılmış. vera'da bu partilerde yer almış.

    bezzerides ve woodrugh, leş kargalarını takip ediyor ve bir baraka buluyorlar. (katil de karga maskesi takıyordu detaya gel!!!!!!) ve dr.pitlor'ın okuduğu a separate reality isimli kitapta da, kargaları yücelten bölümler varmış. (bu nasıl bir detay)

    barakada; duvarlara saçılmış kan, kollarında bant olan kanlı bir sandalye var. belli ki birileri işkence görmüş. sanırım ortada bohemian grove tarzı bir yapılanma var. ruh hastası zengin tayfa, partilerdeki kızları buraya getirip işkence ediyorlar. kaybolan kız vera'da bunlardan biri.

    velcoro; tecavüz olayında semyon'un onu kandırdığını, boş yere masum bir adamı öldürdüğünü öğreniyor. velcoro'nun hayatı, semyon yüzünden bu hale gelmiş denebilir.

    edit: eklemeler

    --- s02e05 spoiler ---

  • 47. rakiplerin formuna göre ayarlanmış bjk fikstürü

  • 48. tesla'nın fizikten anlamaması

    başlık düzeltilirse belki kabul edilebilecek bir iddiadır.

    şöyle ki tesla denilen adam bir elektrik mühendisi. elektrik mühendisliği ağırlıklı olarak matematikle içli dışlı olmakla beraber bazı konularda(elektromanyetik alan teorisi, elektromanyetik dalga teorisi) fizikle içli dışlıdır. bu konulara hakim olmayan bir adamın elektrik mühendisi olup da ac motoru keşfetmesi beklenemez. dolayısıyla "tesla'nın x fiziğinden(einstenin'ın uğraştığı hangi fizik alanına dahil ediliyorsa) anlamaması" olarak değiştirilmesi gereken başlıktır ki anlamaması da şaşılacak birşey değildir. herşeyi öğrenmeye çalışan adam hiçbir şey öğrenemez.

    ekleme: ama tesla'nın x fiziğinden anlamaması gibi başlık açmaya ne gerek var o da ayrı bir konu. kimse kalkıp da einstein'ın ac motordan anlamaması diye başlık açmaz.

    ekleme 2: belki de troll yemledik, bilemiyorum altan, böyle bir başlığı ciddi ciddi açan olamaz herhalde :)

  • 49. galatasaray

    ntvspor muhabiri evren göz bir tweet atmış. şöyle demiş "ya 14 sene şampiyon olmadan geçen dönemde sosyal medya olsaydı?"

    biri de cevap atmış. "şu an 5. yıldızı takıyor olurduk"

    şu sabırsız bu kadar başarıya rağmen başarıya aç taraftar olmasa bu takım böyle başarılı olamazdı. aydın gibi 30 futbolcu daha olurdu. galatasaray'ın evladı diye yeteneksiz oyuncular ve teknik direktörler yıllarca takımın başına çökerdi. taraftara bıraksan aydın da sabri de selçuk, yekta vs vs çoktan yolcuydu. bu baskı sayesinde inşallah bu hamza, cüneyt ve kurdukları yerli çetesi takımdan defolur gidecekler.

  • 50. hdp'lilerin işleri nedeniyle suruç'ta yer almaması

    o toplulukta hdp'li olduğunu bizde biliyoruz mal. asıl soru milletvekilleri neden yoktu?